SORU
Haram kazançtan geliri olan (faiz, kumar, kul hakkı vb.) bir arkadaşın ikram ettiği hediye kabul edilir mi?
Kabul edilmemesi gerekiyor ise, câiz olmadığından kullanmak istemeyen (hediyeyi teslim almış olan) ne yapmalı?
Âleykum Selam we rahmetullah ahi;
İkram edenin helal olan kazancı varsa, helal kazancı niyet ederek yapılan ikramlar yenilebilir.
Bilindiği gibi, sanat, ticaret, ziraat gibi geçim yolları akla gelen ilk kazanç vesileleridir. Faiz, rüşvet, karaborsacılık gibi yollar ise gayr-i meşrudur ve haramdır.
Allah (c.c.)'nun haram kıldığı yollardan (faiz, kul hakkı vs.) mal / para kazanmak kişiyi büyük vebal altına sokar.
Akraba veya arkadaş, dost tarafından yapılan meşru davete icabet etmek sünnet, bazı hallerde de vacibdir. Takdim edilen hediye ve ikramlar da kabul edilebilir. Ancak böyle durumlarda, ikramı, hediyeyi veren kimsenin kazancının helâl ve haram olması cihetini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Hiç bir şekilde araştırmadan, incelemeden kabul edilmesi halinde, veren kadar alana da sorumlu duruma düşer.
Bu bakımdan büyük günahları apaçık işleyen ve yaptıklarından bir pişmanlık duymayan fâsık kimselerin davetine icabet etmemek lâzımdır. Kazancının çoğu haramdan meydana gelen, faiz, rüşvet, kul hakkından gelir gibi gayr-i meşru yollardan kazanan kimsenin ikram ve davetine gitmek, hediyesini kabul etmek, haram yemek olacağından, kabul etmekten kaçınmak gerekir.
Eğer hazırlanan yemek, helâl bir mirastan ve borçtan alınarak hazırlanmışsa, bu takdirde yenilmesinde bir mahzur görülmemektedir. Bu meselede davet sahibinin kazancının helâl ve haram olması ekseriyete göredir. Yani mâişetinin çoğunluğu haram yoldan temin edilmişse haram hükmündedir. Eğer helâl gâlibse o zaman helâl hükmüne geçer, helâl kısmından istifade edilmiş olunur.
Fakat Hanbelî mezhebine göre, kazancında hem helâl, hem de haram bulunan kimsenin davetine icabet mekruh görülmektedir. Ravda isimli fıkıh kitabında yer verilen bir rivayete göre, “fâsıkın davetine icabet edilir” denilmektedir.
Fakat bütün bunlarla birlikte, mezheb imamlarının ve muctehidlerin ittifakı, ekserîsi haram olan bir kazançtan istifade edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. (Fetâvâ-yı Hindiyye, C. 5, Sf: 343)
Miras hususunda da durum değişik değildir. Miras bırakan kimse, o malı haramdan kazanmış, faiz, rüşvet, gasb ve karaborsacılık gibi yollardan temin etmişse, mirasçısı o malı yiyemez. Eğer o mal gasbedilmiş, haksız yere bazılarından alınmışsa, sahiblerine iade edilmesi gerekir. Eğer bilmiyorsa, bir hayır kurumuna hibe edilir. Eğer mirasçıya düşen malın haramdan geldiği söyleniyor, fakat nereden ve ne şekilde olduğu kesin delilleriyle bilinmiyorsa, bu durumda mirasçı onu yiyebilir. Fakat takvaya en uygun olanı, o malı sahibi niyetine sadaka olarak vermektir. (İbn-i Âbidin, Reddu’l-Muhtar, C. 4, Sf: 130)
Haram yoldan kazanç temin eden bir kimseden gelen hediyeyi geri göndermek ve iade etmek mümkün olmuyorsa, bu gibi halde de onu kendi istifademiz dışında ihtiyaç sahibi bir miskine verebiliriz.