Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Körü Körüne Bağlılık

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Yahudilerden on kişi bana iman etmiş olsaydı, yahudilerin hepsi bana iman ederdi.»

(Buhari-Müslim)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ

1- İşte acı bir gerçek! İnsanların çoğunun doğru yoldan sapma sebebi: Önder, alim kimselere körü körüne bağlılık. Söyledikleri ne ve nasıl olursa olsun, onlara itaat...

Yahudi ve hristiyanların dinlerini tahrif etmelerinin, sıratı müstakimden ayrılmalarının ilk sebebi de buydu. Onlar, ilk önce din adamlarının sözlerini mutlak kabul ettiler. Artık, dini din adamlarının sözleri şekillendiriyordu.

Belki başlangıçta alimlere olan bu bağlılık tamamen Allah'ın sevdiği mahiyette idi. Fakat zamanla taassup ve körü körüne itaat haline dönüşerek, cahil alimlerin nefsi istek ve ihtiraslarına dayalı sözleri, hata ve yanlışları da dinden kabul edilir oldu. Bundan sonra cahil insanlar, alim kisvesindeki cahillerin sözlerini yücelttiler, onları mutlaklıkla vasıflandırdılar ve nihayet ilahi hakikatlere tercih ettiler.

Artık onların yaşantılarını tek ilah değil, on onbeş tane sahte ilah ve rab şekillendirmeye ve cahil alimler neyi kabul ederse zır cahiller de kabul edmeye, neyi reddederse onlar da onu reddetmeye başladılar.

Netice korkunç... Cahil alimlerin ağzına bakmaları sebebiyle insanlar, kendilerine apaçık gelen hakkı reddettiler. On, onbeş cahil alimin söylediği sözler hakkın sesini bastırır yada ondan daha makul ve anlaşılır değildi şüphesiz. Fakat insanlar kendilerine gelen sözleri, ilahi kaynaklara dayalı delili olmadan, sebep-sonuç sormadan kabul etmeye başlamaları sebebiyle, hakkın batılı aciz bırakışına karşı kör, hakkın sesinin batılınkini bastırmasına karşı sağır, hakkın hakikatine ve batılın geçersizliğine karşı anlayışsız olmuşlardı.

Şu iyice bilinmelidir ki, mutlak doğru, Allah'ın sözü ve Allah'ın sözüyle desteklenen sözdür. Bu kapsam dışındaki sözlerin -ilahi hakikatlerle mukayese edilerek- kontrolü mutlaka gereklidir. Söz ne, sözü söyleyen kim olursa olsun, bu böyledir. İlahi hakikatler göz önünde tutularak yapılan değerlendirme sözün haklılığını isbat ederse -kim söylerse söylesin- bu söz alınır. Değerlendirmenin reddettiği her fikir de kim söylerse söylesin- atılır. Dini, Allah'ın istediği şekilde anlamak, anlatmak ve yaşamak için bu değerlendirme mutlaka gereklidir. Bunun aksi bir tutum neticede kitleleri ehli kitabın akibetine sürükleyecektir.

Şunu bir daha tekrarlamakta fayda var ki, mutlak gerçek; din adına şunun, bunun söylediği değil, Allah ve Rasulünün tebliğ ettiği ilahi gerçeklerdir.

2 - Yahudi din adamlarının, kendi kitaplarında hakikati*ni bulmalarına rağmen Muhammed (s.a.s)'in risaletini inkar etmelerinin ana sebebi;hakka teslim olmaları halinde insanlar arasındaki mevkilerini kaybetmeleri ve otoritelerinin elden çıkması korkusudur.

Belli bir kitlenin önderliğini yüklenmiş kimselerin yada hakkı bildiği halde ondan yüz çevirip hakkın aleyhinde propoganda yapan din adamlarının ilahi hakikatler karşısında susup, teslimiyet göstermeleri çok ama çok zordur.

Çünkü bu kimseler hakka teslimiyetin dünyevi çıkarlarına ters düştüğünü çok iyi bilirler. Hakka teslim olup hakkı söylemeleri halinde insanların yanlarından dağılacağına ve hakkı tavsiye etmeleri halinde, önceden batılı söylemeleri sebebiyle kendi kendilerine tezat teşkil edeceklerine inanırlar, insanlar gözünde yücelmeyi Allah katında yücelmeye tercih ederler, işte Allah'ın laneti bu kimseler üzerinedir. Hakkı bildikleri halde sapıp, saptırmaları sebebiyle onların kalbi mühürlenmiştir. Bu, imana rağmen küfrü tercih edip, batılı ve alçaltılmışı yüceltmeye çalışmaları sebebiyle Allah'ın onlara vermiş olduğu bir cezadır. Allah'ın kitabı bu gerçeğe şehadet etmektedir...

Bu çeşit insanlar tebliğin muhatabı değildir. Çünkü tebliğ İslamı bilmeyene yada yanlış bilene yapılır. Dinin hakikatini bildiği halde dünyevi çıkarlarını hedef alarak, dinin aleyhinde çalışanlar, dünya süslerini, şan ve şöhreti bile bile ahirete tercih edenler ise hakka karşı gözlerini, kulaklarını ve kalplerini anlamaz, hissetmez hale getirirler.
 
Üst Ana Sayfa Alt