Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Namazı Terk Etmenin (Kılmayanın) Hükmü

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Namazı Terk Etmenin Hükmü
namaz.jpg
Namaz Kılmayanın Hükmü
Bütün alimler, namazın akıllı, bulûğ çağına girmiş hayız ve nifastan temizlenmiş, deli olmayan, baygın bulunmayan her Müslümana farz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.

Namaz bedenî bir ibadet olup asla vekâlet ve niyabeti kabul etmez. Bir kimsenin başkası yerine namaz kılması sahih olmaz. Bunun gibi, bir kimsenin başka bir kimse adına oruç tutması da sahih değildir.
Bütün alimler, namazın farz olduğunu inkâr eden kimsenin kâfir ve murted olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
Çünkü namazın farz oluşu Kur'an, sünnet ve icmadan kesin deliller ile sabittir.

Tembellik ve umursamazlık sebebiyle namazı kılmayan kimse günahkârdır, fâsıktır. Ancak böyle bir kimse eğer yeni Müslüman olan biri ise yahut kendisine namazın farz olduğunun tebliğ edileceği bir müddet boyunca, Müslümanlar arasında bulunmamışsa namaz kılmadığından ötürü fâsık olmaz, çünkü sorumluluk yoktur.
Namazı kılmamak hem dünya, hem de ahirette azaba uğramayı gerektiricidir
.

Ahiretteki, azabla ilgili Allah tealâ şöyle buyuruyor:
"Mucrimlere soracaklar ki, sizi cehenneme koyan şey nedir? "Namaz kılanlardan değil idik" diyecekler." (Muddesir, 43),


"Namaz kılıp da namazlarından gafil olanlara azab vardır." (Mâûn, 4),

"Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı kılmadılar ve şehvetlerine uydular.", "Onlar yakında gayya kuyusuna gireceklerdir." (Meryem, 59)

Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyuruyor:
"Bilerek namazı terk eden kişiden, Allah ve Rasulunun zimmeti uzaktır."

(Ahmed b. Hanbel, IV, 238, VI, 461 isnadı ile Mekhul'den rivayet etmiştir)

Namaz kılmamanın dünyadaki cezasına gelince:

Tembelliğinden veya umursamazlığından dolayı kılmayanlar hakkında fakihlerin farklı görüşleri vardır.

Hanefî'lere göre: (ed-Durru'l-Muhtâr, I, 326, Merakil-Felah, 60)
Tembellik sebebiyle namazını kılmayan kişi fâsık olup, böyle bir kişi haps edilir ve namazı kılıp tevbe edinceye kadar vücudundan kan akacak şekilde dövülür. Ya tevbe edip namazını kılar yahud hapishanede ölür.
Ramadan orucunu terk eden kimse de bunun gibidir. Namaz ile orucun farz olduğunu inkâr etmedikçe yahut bunlardan birini hafife almadıkça, meselâ, Ramadan'da herhangi bir özür olmaksızın oruç tutmamak gibi bir suç işlemedikçe öldürülmez.
Bunun dayandığı delil Peygamber (s.a.v.)'in şu hadisidir:

"Allah'dan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Peygamberi olduğuma şehadet eden bir müslüman kişinin kanı, ancak üç şeyden birini yapmasıyla helal olur:
-Cana kıyarak kısası hak etmek,
-Evlendikten sonra zina etmek,
-Ve dinden çıkıp
(murted) cemaatı terk etmek
."
(Buhârî, Kit. Diyat, bab. 6; Muslim, Kit. Kasame, bab. 25, 26, hn. 1676; Ebû Dâvûd, Kit. Hudud, bab. 1, hn. 4352; Tirmizi, Kit. Diyet, bab. 10, hn. 1402 (Hasen, sahih); Nesei, Kit. Tahrim, bab. 5, lın. 4021; İbn Mace, Kit. Hudud, bab. 1, hn. 2534; Darimi, Kit. Siyer, bab. 11; Müsned, İmam Ahmed, o 1, sh. 382, 428, 441, 469)



Hanefîler buna şu hususu da ilâve etmişlerdir:
Namaz kılan kimsenin Müslüman olduğuna ancak dört şart ile hüküm verilebilir:
Namazı vakti içinde kılmak, cemaatle kılmak, yahud vakit içinde ezan okumak, yahut bir secde ayeti okununca bunu duyduğu zaman tilâvet secdesi etmek. Zâhiru'r- rivaye'ye göre, oruç tutup hacca giden yahut zekât veren bir kâfirin Müslüman olduğuna hüküm verilmez


Hanefîler dışındaki diğer imamlara göre: (el-Kavânînu'l-Fıkkıyye, 42; Bidâyetu'l-Muctehid, I, 87; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 238; Muğni'l-Muhtâc I, 327 vd.; el-Muhezzeb, I, 51; Keşşâful-Kınâ', I, 263; el-Muğni, II, 442)

Bir vakit de olsa, özürsüz olarak namazı terk eden kimse murted de olduğu gibi, üç gün tevbeye çağrılır, (Şafiîlerle Cumhura göre, tevbeye çağırmak burada mendubdur. Fakat, murtedi tevbeye çağırmak vâcibtir. Çünkü murtedligin cezası cehennem ateşinde ebedî olarak kalmaktır. Dolayısıyla murtedi önce cehennem ateşinden kurtarmak vâcibtir. Fakat tembellikten ötürü namazı kılmamak böyle değildir. Böyle bir kimse kâfir olmaz.) tevbe etmezse öldürülür.

Malikî ve Şafiîlere göre, ceza olarak (hadden) öldürülür, kâfir olduğu için öldürülmez. Yani bu kişinin kâfir olduğu ile hüküm verilmez. Ancak zina, iftira, hırsızlık ve benzeri suçlardan dolayı cezalandırıldığı gibi ceza olarak öldürülür. Böyle bir kimse öldürüldükten sonra yıkanıp cenaze namazı kılınır. Müslümanların kabristanına defnedilir.


Tacuddîn es-Subkî (ö.77l/l370)'nin ifadesine göre, namazı terk edenin kâfir olacağını savunan Ahmed İbn'u Hanbel (r.aleyh) ile, karşı görüştekilerden eş-Şafiî (r.aleyh) arasında şöyle bir diyalog geçmiştir:
-Ahmed, sen, "Namaz kılmayan kâfir olur", mu diyorsun?
-Evet.
-Eğer kâfir olursa ne ile tekrar müslüman olur?
-Lâ ilâhe illAllah Muhammedu'r Rasulullah, diyerek.
-Adam bu sözü söylemeye zâten devam ediyor, onu bırakmış değil ki..
-Namaz kılarak müslüman olur
-Kâfirin namazı geçerli olmaz. Böyle bir namaz ile de o kimsenin müslüman olduğuna hükmedilemez.

Ahmed b. Hanbel bu noktada söyleyecek söz bulamaz.
(
Tacuddin es-Subkî, Tabakâtu'ş-Şâfiiyyeti'l-Kubrâ, C. I, Sf: 220)

es-Subkî şöyle demektedir:

"Bu diyaloğu mezhebimiz (şafiî mezhebi) âlimlerinden el-Hasan b. Ammâr anlatmıştır. Bu zât, Fahr'ul İslam eş-Şâşî'nin öğrencilerinden olan Musul'lu bir adamdır."
(Tacuddin es-Subkî, Tabakâtu'ş-Şâfiiyyeti'l-Kubrâ, C. 1, Sf: 220)

Muhammd bin Salih el Useymin de bu munâzaranın hem senet ve metin itibariyle sahih olmadığını belirtmiştir. (İbn Useymin, Fetava’n-Nur ala’d-Dereb Lil-Useymin)

Muhammed Nasıruddin el Elbâni de bu rivâyeti aynı gerekçelerle sabit olmadığını bildirmiştir.
(el-Elbanî, Silesetu’l-Ahadis’i-sahiha, C. 7, Sf: 148)


el-Cassas (ö.370/980) da, namazı terk etmenin küfür sebebi olduğu konusunda delil olarak gösterilen, "Haram aylar çıkınca muşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın, hapsedin. Onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse, siz de onların yollarını boşaltın", (Tevbe 5) ayetini yukarıdaki bakış açısı ile değerlendirmekte ve şöyle demektedir:

"Mâlumdur ki, ayette geçen `Muşrikleri öldürün' emrinin ortadan kalkması için kaçınılmaz şart, şirkten tevbe etmektir. Allah'ın namaz kılmak ve zekat vermek konusundaki emrini kabul etseler de o sırada namaz vaktinde bulunmasalar, müslüman olacakları ve kanlarının haram olacağı konusunda ihtilâf yoktur. Buradan anlıyoruz ki öldürülmekten kurtulmalarının şartı Allah'ın emirlerini kabul edip, onların bağlayıcılığını itiraf etmektir, fiilen namaz kılmak değildir. Bu konuda ayette sözü geçen zekât da namaz gibidir. Çünkü, malın üzerinden bir yıl geçmedikçe, yalnızca müslüman olmakla zekât vermek gerekmez. Şu halde, öldürülmeleri emrinin ortadan kalkması için zekât vermelerinin şart olması da makbul değildir"

(el-Cassas, Ebûbekir Ahmed b. Ali, Ahkâmu'l - Kur'an, IV, 270)

Görülüyor ki, Tevbe, 5 ayeti, namazı terk edenin kâfir olacağı konusunda delil olmaktan uzaktır.

Namazı terk edenin kâfir olacağını ifâde eden hadislere gelince, İslam ulemâsının çoğunluğu bunlarda söz konusu edilen kufru, "kufrân-ı nîmet" (nîmetin görmezlikten gelinmesi) (İbnu Ruşd
, el-Mukaddemât, I, 65) ; "Namazı, farz olduğunu inkâr ederek terk etmek" (el-Cassas, Ebûbekir Ahmed b. Ali, Ahkâmu'l - Kur'an, IV, 270) şeklinde yorumlamakta ya da; tehdit ve sakındırma amacına yönelik olduklarını, "namazı ihmal etmek, kişiyi kufre götürecek davranışlara sürükleyebilir" anlamını taşıdıklarını söylemektedirler.
(es-Suyûtî, Celâluddîn, Şerhu Suneni'n-Nesâî, (en-Nesâî'nin es-Sunen'i ile bir arada) I, 232; Ahmed Abdurrrahman el-Bennâ, Bulûğu'l-Emânî Şerhu'l Fethu'r Rabbânî, II, 80)

Belirtmek gerekir ki "Onlarla bizim aramızdaki ahid namazdır. Kim onu terk ederse kafir olmuştur," hadisinin zahirî anlamını esas kabul etmek mümkün değildir. Zira hadisin başındaki "onlar" kelimesi ile munafıklar kast edilmektedir. Buna göre hadisin anlamı `İslami hükümlerin onlara uygulanması konusunda temel kriter, namaza gelmeleri ve zahiri hükümlere boyun eğmeleri konusunda müslümanlara benzetilmeleridir. Namazı terk ettikleri zaman bu nitelikleri yok olacağı için diğer kafirler gibi olurlar' demek olur.
(Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Bulûğu'l-Emânî Şerhu'l Fethu'r Rabbânî, II, 80; et-Tîbî, Huseyin b. Muhammed b. Abdullah, Mişkâtu'l-Mesâbîh- el-Kâşif an Hakâiki's-Sunen, II, 155)

Kısaca hadisin konusu mûminler değil, munafıklardır. Zaten kafir olan munafıklar için kufre girmek değil, olsa olsa küfürlerinin açığa çıkması söz konusudur. Şu halde bu hadis, namazı terk edenin kâfir olacağı ve öldürüleceği konusunda delil olmaz:
Diğer hadislerin ise yukarıda belirttiğimiz biçimlerde yorumlanmasını zorunlu kılan gerekçelere sahib bulunmaktayız.

Malikîlerin namaz kılmayanın tekfir edilmemesinde dayandıkları delil, Allah tealânın:
"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçları diledikleri hakkında bağışlar." (Nisa, 116)
Bu konuda bir çok hadis de vardır. Bu hadislerden biri Ubade b. Sâmit hadisidir.

"Beş vakit namazı Allah tealâ kullar üzerine farz kılmıştır. Bunları yerine getirip hiç birini kaçırmayan, bu namazların hakkını hafife almayan kimseyi Allah tealâ cennete koymaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler hakkında böyle bir sözü yoktur. Dilerse âzab eder, dilerse bağışlar."
(Ahmed; Ebu Dâvud, Vitir, 2, Salât, 9; Neseî, Salat, 6; Darimi, Salat , 208, Muvatta, Salatu'l Leyl, 14 ve İbn Mace,İkâmetu's-Salât, 194) rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Eviâr, I, 294)

Bu hadislerden biri de Ebu Hurayra (r.anh) hadisidir:
"Kulların kıyamet günü ilk hesaba çekilecekleri amel namazdır. Rabbimiz, meleklere şöyle buyuracaktır: `Kulumun namazlarına bakın, onları tam mı kılmış, eksik mi bırakmış?'
Eğer namazları tam ise, tam olarak yazılır. Eğer eksiği varsa Allah tealâ şöyle buyuracak: `Bakın kulumun nafile namazı var mı?'
Eğer nafile namazı varsa Allah: `Kulumun farz namazlarını, nafile namazlarıyla tamamlayın'
buyuracak, sonra diğer farz ibadetleri de aynı işleme tâbi tutulacaktır."

(Tirmizî, Salât, 188; Ebû Dâvûd, Salât, 145 - 149; Nesaî, Salât, 9, Tahrîm, 2; İbn Mâce, İkame, 202; Bu hadisi beş imam rivayet etmiştir. Bu iki hadis konusunda başka hadisler de vardır. Neylu'l-Evtâr, I, 295 vd)

Bir kimse namaz kılmamakla kâfir olmaz. Çünkü kâfir olmak inanmamakla olur. Bu kişinin inancı ise sağlamdır. Eğer namazın farz olduğunu inkâr ederek kılmazsa kâfir olur. Bu alimler, Hanbelilerin delil olarak ileri sürdükleri hadisleri namazı terk etmeyi, helâl kabul eden yahud kâfirlerin mutahak oldukları cezaya (ki, bu da öldürülmektir) çarptırılmayı hak eden manasına tevil etmişlerdir.
İmam Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir: (el-Muğnî, 442-447)

Namaz kılmayan kâfir olduğu için öldürülür. Çünkü Allah tealâ şöyle buyuruyor:

"Haram aylar çıktığı zaman muşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, bütün gözetleme yerlerinde onların yollarını kesin. Eğer tevbe edip namazı kılar, zekâtı verirlerse onları serbest bırakın. Şubhesiz Allah Gafurdur, Rahimdir." (Tevbe, 5)
Bu ayete göre, namazı kılmayan serbest bırakılma şartını yerine getirmemiş olur. Dolayısıyla öldürülmesi mubah olarak kalır, namazını kılmayan kimse bu sebeble serbest bırakılmaz.

Peygamber (a.s.) de şöyle buyuruyor:

"Kişi ile küfür arasındaki fark namazı terk etmektir."
(Buharî, Neseî, Kutub-i sitte sahibleri ve İmam Ahmed rivayet etmiştir. Neylul'l-Evtâr, I, 291.)

Bu hadis, namazı kılmamanın küfrü gerektiren hususlardan olduğuna delil teşkil etmektedir.
Yukarıdaki hadisin bir benzeri de Burayde hadisidir:
"Bizim ile sizin aranızdaki ahid namazdır. Namazı kılmayan kâfir olur."

(Bu hadisi beş imam ile İbni Hibban, Hakim rivayet etmiş olup Neseî ile Irakî sahih demişlerdir. Bu konuda başka hadisler de vardır. İmam Şevkâni, Neylu'l-Evtâr, I, 293vd) Bu hadis de namaz kılmayanın kâfir olduğuna delâlet eder.

İmam Şevkânî bu görüşü tercih ederek şöyle demiştir:
Gerçek olan, namaz kılmayanın kâfir olduğudur. Namaz kılmayan kâfir olduğu için öldürülür. Fakat, bazı küfür çeşitleri bağışlanmaya ve şefaata hak kazanmaya mani değildir.


7520_0.jpg
Ben (Prof.) ise . Vehbe Zuhayli birinci görüşe meylediyorum. O da namaz kılmayanın kâfir olmadığına hükmetmektir
Çünkü, kelime-i şehadet getirdikten sonra bir Müslümanın cehennemde ebedî olarak kalmayacağına dair kesin deliller vardır.

Peygamber (a.s.) şöyle buyuruyor:
"Lâ ilahe illAllah" deyip, Allah'tan başka tapılanları inkar edenin malı ve kanı korunmuştur; dökülmesi, alınması haramdır. Bu kimsenin hesabı Allah'a aittir"
(Muslim ; Eşcai yolu ile tahric etmiştir. Camiu'l-Usul, I, 161)

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur;
"Lâ ilahe illAllah" deyip kalbinde bir arpa ağırlığı kadar hayır bulunan kimse cehennem ateşinden çıkacaktır. Yine kalbinde buğday tanesi kadar hayır bulunduğu hâlde "Lâ ilahe illAllah" diyen kimse cehennem ateşinden çıkacaktır. "Lâ ilahe illAllah" diyen ve kalbinde zerre kadar hayır bulunan kimse de cehennem ateşinden çıkacaktır"
(Buhari ; Enes (r.anh)'ten rivayet edilmiştir)

Hanefîler dışındaki cumhura göre öldürülme şekli eğer tevbe etmezse kılıçla boynunu vurmaktır.
(Prof. Vehbe Zuhayli; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, C.1 , S.387-390)

Ahmed b. Hanbel ile eş-Şâfiî ve Malik b. Enes, namazı kasten terk edenin itikadi durumu hakkında farklı görüşlere sahib iseler de, böyle bir kimseye ölüm cezası uygulanacağı görüşünde birleşmektedirler. Ancak Ahmed b. Hanbel'e göre cezanın gerekçesi irtidat/dinden dönme iken, eş-Şâfiî ve Malik b. Enes'e göre gerekçe namazı kasten terk etme suçudur. Şu halde eş-Şâfiî'ye göre namazı terk etmekle irtidat hariç ölümü gerektiren bir suç arasında fark yoktur. Dolayısıyla namazı terk ettiği için öldürülen bir insan, İslamî hükümler gereğince yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır, müslüman mezarlığına gömülür ve varisleri ile arasında miras hükümleri uygulanır. eş-Şâfiî, namazı kasten terk eden kimseye uygulanacak prosedürü şöyle ifâde etmektedir:

"Müslüman olanlardan farz namazı terk eden kimseye "niçin namaz kılmıyorsun?" diye sorulur. Eğer sebeb olarak unutmaktan söz ederse, `Hatırladığın zaman kıl' deriz. Eğer hastalıktan söz ederse, `İster ayakta, ister oturarak, ister yan yatarak, ister imâ ile; gücün nasıl yeterse öyle kıl' deriz. Eğer, `Namaz kılmaya gücüm yetiyor, gerektiği gibi de kılabiliyorum(ama yine de kılmayacağım)' derse ona; `Namaz, senin yerine başkasının yapamayacağı bir görevdir. Ancak senin eyleminle yerine gelir. Bu sebeble, kılarsan ne âlâ, kılmazsan tevbe etmeni isteriz. Tevbe etmezsen seni öldürürüz' deriz."
(eş-Şâfiî, el-Umm, II, 225) Mâlik b. Enes de, "Kim Allah'a inanır, peygamberleri tasdik eder ve namaz kılmazsa öldürülür,"

(el-Kurtubî, Muhammed b. Ahmed, el-Câmi'li Ahkâm'il-Kur'ân, VIII, 48) ifadesiyle, eş-Şâfiî ile aynı görüşe sahib olduğunu ortaya koymaktadır.

Ahmed b. Hanbel, namaz kılmamakta direnen kimseyi öldürmeden önce üç gün hapsetmeyi vâcib görürken, eş-Şâfiî bunun iyi bir şey olduğunu, ama şart olmadığını söylemektedir. (eş-Şâfiî, el-Umm, II, 226)

İslâm Hukukunda had cezaları, bir takım suçlar karşılığında bizzat Allah ve Allah Rasûlu (s.a.v.) tarafından tesbit edilmiş cezâlardır. Tâzîr cezâları ise, vahiy tarafından netlikle belirtilmeyen; hâkimin takdirine ve âlimlerin içtihadına bırakılmış olan cezâlardır.
Namaz kılmayanlarla ilgili, Allah ve Allah Rasûlunun (s.a.v.) telaffuz buyurduğu her hangi bir had cezâsı söz konusu değildir. Şubhesiz, âyet ve hadislerde namaza çok büyük emir ve teşvik vardır. Dünya saadetinin de, âhiret saadetinin de zembereğinin namaz olduğu söylenmiştir. Namaz kılmamanın sonucunun da tehlikeli olacağı konusunda ciddî uyarılar mevcuttur.
Nitekim, Burayde'nin (r.anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte Allah Rasûlu (s.a.v.) namaz kılmamakla ilgili şöyle buyurmuştur:
"Kâfirlerle aramızı ayıran fark, kılmayı taahhud ettiğimiz namazdır. Kim namazı terk ederse, kâfir olur" (Nesâî, Salât, 8)

Bu hadîs-i şerîfte yer alan hükmü ile; doğrudan namaz kılmayanın mı kast edildiği, namazı önemsemeyenin mi kastedildiği, namazı inkâr ederek terk edenin mi anlatılmak istendiği konusu âlimler arasında tartışılmıştır. kâfir olur.

Hâfız, derken de, . Namazı önemsememek küfür sebebi olur. Nihâyet namazı "inkâr" ederek terk edenin kâfir olacağı hükmü yer almıştır

Bu hadisin zâhirine bakan İmam , Ahmed bin Hanbel namaz kılmayanın küfre girdiği görüşündedir.

Mâlikîler, Şâfiîler ve Hanefîler ise, "Tâzîr cezâsı ise, yukarıda beyan ettiğimiz gibi, hâkimin ve ulu'l-emrin takdirine göre verilebilen bir cezâ türüdür. İnkâr" olmadıkça, namaz kılmayanın küfrüne hükmetmemişler, ancak namaz kılmayanın hemen tevbe etmesini teklif etmişlerdir. Tevbe etmediği takdirde, her üç mezhebde de tevbe edene kadar tâzir cezâsı gündeme getirilmiştir.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İlgili Linkler :

KUR’AN-I KERİM’DE 5 VAKİT NAMAZ


RESİMLERLE NAMAZ

Kaza Namazının Hükmü

TEŞEHUDDE PARMAĞIN VAZİFESİ

NAMAZ İLE İLGİLİ MESELELER (Soruya Cevap)

CUMUA HUTBESİNDE(n sonra) ELLERİ KALDIRARAK DUA ETMEK

İKİNDİ -YATSI SÜNNETİ VE ABDESTTE ENSEYE MESH MESELESİ

ÇORAPLAR ÜZERİNE MESH ETMEK

EZAN DUASINDAKİ DOĞRU VE YANLIŞLAR (Soruya Cevap)

Seferilik , Namazların Kısaltılması ve Cem edilmesi

KADININ NAMAZ KILMA ŞEKLİ İLE ERKEĞİN NAMAZ KILMA ŞEKLİ FARKLI MIDIR? NİÇİN?

CAMİ İMAMLARININ ARKASINDA NAMAZ KILMAK (Kılabilmek)
 
K Çevrimdışı

kelime-i şehadet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Subkî, "Tabakat'uş-Şâfiiye" adlı kitapta şöyle yazmıştır: "Şafiî ile Ahmed (r.a.) namazı terkeden hakkında tartıştılar. Şafiî Ahmed'e: "Ey Ahmed, namazı terkeden kâfir mi olur diyorsun?" Ahmed: "Evet" dedi. Şafiî: "Peki kâfir olduğu zaman ne ile müslüman olur?" Ahmed: "La ilahe illallah Muhammedur Rasûlullah ile" der. Şafiî: "Adam bu sözü henüz terketmiş değil." Ahmed: "Müslüman olduğunu namaz kılmakla gösterir." Şafiî: "Kafirin namazı sahih olmadığına göre onun müslümanlığına hüküm verilemez." deyince, imam Ahmed susmuştur."

Bu konuda Ahmed bin Hanbel gibi düşünmüyorum. Her ne kadar ictihadında hata eden müctehid ecir de alsa işin sonunda bir insanın -heleki kendini diliyle islama nisbet eden bir insanın- hayat-mematı sözkonusu ise böyle konularda daha bir dikkatli olmak gerekir. Bence Ahmed bin hanbel ve hanbeliler büyük bir vebal altında kalma tehlikesindedirler.
 
T Çevrimdışı

tyilmaz

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Subkî, "Tabakat'uş-Şâfiiye" adlı kitapta şöyle yazmıştır: "Şafiî ile Ahmed (r.a.) namazı terkeden hakkında tartıştılar. Şafiî Ahmed'e: "Ey Ahmed, namazı terkeden kâfir mi olur diyorsun?" Ahmed: "Evet" dedi. Şafiî: "Peki kâfir olduğu zaman ne ile müslüman olur?" Ahmed: "La ilahe illallah Muhammedur Rasûlullah ile" der. Şafiî: "Adam bu sözü henüz terketmiş değil." Ahmed: "Müslüman olduğunu namaz kılmakla gösterir." Şafiî: "Kafirin namazı sahih olmadığına göre onun müslümanlığına hüküm verilemez." deyince, imam Ahmed susmuştur."

Bu konuda Ahmed bin Hanbel gibi düşünmüyorum. Her ne kadar ictihadında hata eden müctehid ecir de alsa işin sonunda bir insanın -heleki kendini diliyle islama nisbet eden bir insanın- hayat-mematı sözkonusu ise böyle konularda daha bir dikkatli olmak gerekir. Bence Ahmed bin hanbel ve hanbeliler büyük bir vebal altında kalma tehlikesindedirler.

Müctehitleri eleştirmeye yada ictihatlerini tartmaya bizim terazimiz yetmez ... Daha Usul kitablarını hatasız okumayı beceremezken (ki o kasdettiğim usul kitabını yazan büyük Zat (ALLAH ondan razı olsun) dahi müctehit olamamış iken)... bişey yapmak istiyorsak "Haddimizi bilmeliyiz" ...

Cevaba gelince : Hz Sıddık RA Peygamber Efendimizin صلى الله عليه و سلم Ahirete irtihalinden sonra bazı kavimler zekatları vermek istemedi bazılarıda namazı terketme ... Hz Sıddık RA Halife müşavere yapıldı Hz Sıddık RA onların üzerine gitmeyi ve savaşmaya karar verdi , Sahabeden RA bazısı nasıl savaşırız "La İlahe İLLALLAH diyorlar" dediler... Aşağıda Hadis şeriflerde mesele görülebilir...

Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) vefat edince Ebu Bekir onun yerine geçti. Zekat vermemek için Araplardan bir kısmı dinden dönerek irtidat edip kafir oldular. Ebu Bekir de onlara savaş açacağını söyleyince Ömer şöyle dedi: “Ey Ebu Bekir! Onlarla nasıl savaşabiliriz?” Rasûlullah (s.a.v) şöyle dememiş miydi: “İnsanlarla “Lâ ilâhe illallah” deyinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Kim, “Lâ ilâhe illallah” derse, o kimse malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesabını Allah görecektir.” (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)

Ebu Bekir, onlarla savaşmak için ordu toplayınca; Ömer şöyle dedi: “Ey Ebu Bekir! Onlarla nasıl savaşırsın?” Bunun üzerine Ebu Bekir şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v) “Lâ ilâhe illallah” deyinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum” buyuruyor. Ben de; Rasûlullah (s.a.v)’e verdikleri bir oğlağı bana vermezlerse onlarla savaşırım. Bunun üzerine Ömer diyor ki: “Ebu Bekir’in bu görüşünün Allah tarafından verilmiş bir lütuf olduğunu görünce savaş yapmanın veya Ebu Bekir’in görüşünün hak olduğunu anladım.” (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)


Tekrar söyliyeyim : Haddimizi Bilmemiz lazım ... Müctehitler ile ilgili bilgi edinmek isterseniz
şuraya bakın çok önemli bilgiler mevcut : www.medresedersleri.com
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Selam,seleme kökünden gelip manası:”her türlü ayıp ve fenalıktan uzak olmak” dır
Sen ne sapık adammışsın. Sitenin tamamı kafir hükmü verip, Kafire verilen selamı vermeyi uygun görüyor birde, Sadece 'kafir var iken' "Kafire önce selamı siz veren olmayın" hadisini utanmadan bize delil getiriyorsun.

Akılsız aşırı tekfir hastası Sapık; Musluman sitede hiç yok mu? Eğer var ise neden Musluman kafir karışık bir durumda iken Rasulullah (s.a.v.) in sunneti üzere muslumanlara niyetlenerek muslumana verilen selamı vermiyorsun? kalbindeki hastalıktan dolayı mı?


Rasulullah içinde müslüman, muşrik, yahudi ve putperestlerin bulunduğu bir topluluktan geçti ve onlara selam verdi.” (Buhari, Muslim)

Bir ayet bir hadis okuyan muctehidliğe, Şeyh'ul İslam'lığa soyunursa aşırı tekfirci Sapık olmazda ne olur?
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sen ne sapık adammışsın. Sitenin tamamı kafir hükmü verip, Kafire verilen selamı vermeyi uygun görüyor birde, "Kafire önce selamı siz veren olmayın" hadisini utanmadan bize delil getiriyorsun.

Akılsız aşırı tekfir hastası Sapık; Musluman sitede hiç yok mu? Eğer var ise neden Musluman kafir karışık bir durumda iken Rasulullah (s.a.v.) in sunneti üzere muslumanlara niyetlenerek muslumana verilen selamı vermiyorsun? kalbindeki hastalıktan dolayı mı?


“Rasulullah içinde müslüman, müşrik, yahudi ve putperestlerin bulunduğu bir topluluktan geçti ve onlara selam verdi.” (Buhari, Muslim)

Bir ayet bir hadis okuyan muctehidliğe, Şeyh al İslam lığa soynursa aşırı tekfirci Sapık olmazda ne olur?


sayın;Lâ İlahe
yukarıdaki iki verilen hadis örnekte birbirinin tam zıttı,bu nasıl bir tezattır.. bu bir fitne olsa gerek..
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum... Şer'i hükümler olsa, kişi zaten namazı bıraktığı zaman yaptırım veya hüküm uygulanırdı. günümüzde şeriat ile yönetilmediğimizden ( Küfür sistemi olduğundan ) kılmayan olduğu zaman, kişiye delilleriyle, kılması gerektiği anlatılır, ne tür bir sınırda ( Büyük Günah İçerisinde )olduğu anlatılır... kişiye yararı olacağından yazmayı düşündüm, hatalı isem allah cc affetsin... Selamun Aleykum...
 
A Çevrimdışı

Abuzer_Bey

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Mâlikîler, Şâfiîler ve Hanefîler ise, "inkâr" olmadıkça, namaz kılmayanın küfrüne hükmetmemişler, ancak namaz kılmayanın hemen tevbe etmesini teklif etmişlerdir. Tevbe etmediği takdirde, her üç mezhepte de tevbe edene kadar ta'zir cezâsı gündeme getirilmiştir. Ta'zîr cezâsı ise, yukarıda beyan ettiğimiz gibi, hâkimin ve ulu'l-emrin takdirine göre verilebilen bir cezâ türüdür.

Elinizde delil var mı yoksa bütün bunları "Dört Mezhebe Göre İslam Hükmü" denen zırva kitaptan mı okuyorsunuz?

Sizin gibi mezhebçilik yapan ayrılıkçılar için "Şafiiler ve Malikiler" deyince kimi kastediyorsunuz bilemiyorum fakat şu kesin ki, Ebu Hanife ve takipçileri hariç bütün Selefi Salihin imamları namazı kasten terk edenin kafir olacağı ve öldürüleceği hükmünde ittifak ettiler. Ahmed, Malik, Evzai, EsSevri, ElBuhari, Hasan ElBasri, İbni Mubarek ve diğerleri.. İmam EşŞafii, İmam Ahmed'den hadis ilmi okuduktan sonra eski birçok görüşünden döndü.

Ayrıca itikad üzere ekol olan İmam İbni Teymiyye de tembellik yaparak namazı terkedenin kafir olduğunu söyledi. Diğer bir ekolün sahibi İmam ElEş'ari de namazı terkedenin kafir olacağını söyledi.

Hem namazı tembellikten kılmayan, inkar ederek kılmayandan daha aşağılıktır. Diğeri inanmadığı için zaten teklif ondan düşmüştür. Fakat o, inandığı ve cehennemlik olduğunu bildiği halde, toplam yarım saatlik namazı kılmıyor. Bunun en büyük sebebi de "namazı terkedenin de Cennete gireceğini(!)" zannetmesidir. Allah, hepsine de cehennemi vaad etti. Ben kendim böylelerinden hangisine, namazı terkedenin ebedi cehennemlik olduğunu anlattıysam, namaza başladılar ve bir vakti bile bırakmadılar. Allah'ın ayetleriyle ve Rasulullah'ın sözleriyle korkutun ve müjdeleyin.

Bu konuda yazmak için girmiştim ve şimdi tamam oldu. Önceki mesajlarımda verdiğim selamlara kimseden cevap gelmedi. O yüzden;

Esselamu aleykum minel mu'minin. Velhamdulillah
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ahi, bu konuda bir uygulama yok, onun için namaz kılmayanın cezası hakkında bu kadar ihtilaf edilmiş. Ayrıca namaz kılmayan bir mazeretten dolayı mı namazı kılmadığı yoksa tembellikten dolayı mı kılmadığı hakkındaki tespit zordur. Unutmak ve uyuya kalmak mazerettir. Bir kişi 4, 5 vakit namazı tembelliğinden, meşguliyetinden dolayı kılmasa, ona niye kılmadın diye sorulsa, ''unuttum'' dese bu kişiye hanbeli mezhebine göre bile ceza uygulanmaz, yani tespiti zor olduğu için İslam tarihinde de cezalar uygulanmamış olabilir (Allahu Alem), tabii bu sadece bir ihtimaldir. İbn Kudame'nin (rh) dediği gibi: ''Her devirde namaz kılmayanların sayısı çok olmasına rağmen, bunlara ceza uygulandığını bilmiyoruz.''

İbn Kudame'nin sözü bu videoda geçiyor:
https://www.islam-tr.org/serbest-ku...r-goren-kardesler-varsa-yeniden-dusunsun.html
 
A Çevrimdışı

Ahlul Hadeeth

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Kur'an da ve sünnette yoksa böyle bir uygulama neden konulmuş ki ?

Kur'an ve sünnete göre böyle bir ceza vardır. Ancak bunun tatbiki imkansızdır. Bir kimsenin namazı terkettiğini tesbit etmek imkansızdır. Cemaate gelmeyen bir kimse ben evde kılıyorum diyebilir. Veya hadi kıl denildiğinde ben falanca zaman kıldım diyebilir. Bundan ötürü böyle bir uygulama ancak kişinin itirafı ile olur. Aslında burada cezadan çok yapılması gereken çıkarım şurada. Namaz kılmayan kafir midir? Değil midir? İbn Hazm'ın icma kitabında naklettiğine göre sahabenin hepsi, tabiinden bir cemaat, ishak ve ahmede göre kafir olur. Şafii, Malik ve Ebu Hanife'ye göre olmaz.
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Değilmiki Cennet bir kelime üzerine verildi..Lailaheillallah..ama Bu kelimeyide inkar Ebedi Cehennemede sürükler Allah korusun..burada asl olan bizler büyük günahlarda ısrar ettikçe acaba o son nefeste o kelimeyi zikredecekmiyiz..yoksa inkarmı edeceğiz..dünya hayatı boyunca nefsimize uymuşuz,Namaz yok,Oruç v.s. yok sonrada nasıl olsa cennetliğiz Tevhid getiriyoruz eninde sonunda cennetemi gireceğiz yok öyle..o kadar günahda ısrardan sonra acaba o tevhid bizi yanına çağıracakmı..Niçin Allah Resulü(s.a.v.) kendisinin akıbetinin hayr olduğu halde Rabbine hakkıyla ibadet edenlerden değilmiydi,benim bildiklerimi sizler bilseydiniz az güler çok ağlardınız dememişmiydi..niçin o taatlerine rağmen yinede Rabbinden en çok korkanlardan olmuştu..o Muhammed (s.a.v.) her nimetin en güzeline layık olan insan bu halde iken bizler nasıl oluyoruzda bu büyük günahlarda ısrar edip ÜMİTVAR Olabiliyoruz hayret doğrusu..
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Namazı kılmayan Hanefilerde hapsedilir ve dövülür:
Amr. bin Şuayb babasından o da dedesinden (Allah onlardan razı olsun), Peygamber Efendimizin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Çocuklarınız yedi yaşına ulaştıklarında onlara namazı emrediniz. On yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa (hafifçe) dövün ve (o yaşa gelen çocukların) yataklarını ayırın. (Tirmizi)

Şafii ve Malikilerde had cezası olarak öldürülür:
eş-Şâfiî, namazı kasten terk edenin -kâfir olmaksızın- öldürüleceği yönündeki görüşünü belirttikten sonra şöyle devam etmektedir:
"... Çünkü namaz zekâttan daha önemlidir. (Zekât vermeyen öldürüldüğüne göre namaz kılmayan öncelikle öldürülür.) Bu konudaki delil ise Hz. Ebûbekir (r.a.)'ın: `Eğer Resülüllah'a verdikleri bir dişi oğlağı dahî bana vermeyecek olurlarsa onlarla savaşırım. Allah'ın bir araya getirdiği şeyleri birbirinden ayırmayın', demiş olmasıdır. Allah daha iyi bilir ya, görüşüme göre Ebûbekir bu ifâdesi ile `Namazı kılın, zekâtı verin' anlamındaki ayete gönderme yapmaktadır. Böylece Ebûbekir onlarla `namaz ve zekat' için savaşacağını haber vermiştir.Resülullah'ın ashâbı da zekât vermeyenlerle savaştılar. -Çünkü zekât Allah'ın farz kıldığı yükümlülüklerden biridir. Zekâta tâbi mal sahipleri, zekâtlarını vermeyip, Halife de bunu onlardan rızaları ile, yahut zorla da olsa (savaşmaksızın) alamayınca; -istemeseler de her hangi bir had kendilerine uygulandığı gibi, zekât ta onlardan (savaşarak ta olsa) alınır- onlarla savaşmayı helâl gördüler. Savaş ise öldürme sebebidir.

"Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse Allah (cc)'ın koruması ondan uzaklaşmıştır." (Müsned:5/238, ElBani Sahihi ibn Mace:3529)


Hanbelilerde mürted olduğu için öldürülür:
"Küfür ile iman arasında namaz kılmamak vardır." (Tirmizi)

Ahmed ibni Hambel, Taberanî ve Ibni Hibban'a göre Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün namazdan bahsederken söyle buyuruyor:
"Kim namaza devam ederse o kendisine Kiyamet gününde Nur kilavuz ve kurtarici olur. Buna karsilik namazina önem vermeyenlere ne Nur, ne kilavuz ve ne de kurtarici olur. Böyfe bir kimsenin. Kiyamet Günü, arkadaslari Karun, Firavun, Haman ve Übeyy Ibni Half olur."

dolayısıyla:
"Kim dinini değiştirirse onu öldürün" (Buhari)
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Mücahid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Hep Allah'a dönüp itaat edin, O'ndan korkun ve namaz'ı kılın'da müşriklerdenolmayın."
Rum Sûresi: 31
"Haram olan aylar "Zilhicce, Muharrem, Safer ve Kebiu'l-evvel" çıktığı zaman, artık o"müşrikledi" nerede lnılursamz öldürün; Onları yakalayıp esir edin, onları luıpsedin ve geçit yerlerini tutun, "eğer tevbe" ederler, ncmaz'ı kılıp zekât'larını verirlerse, kendilerini serbest lnrakın. Gerçekten Allah Gafur ve Rahim'dir."
Tevbe Suresi: 5
Subhânehu ve Teâlâ Resulüne ve mü'minlere hitaben, luıram olan aylar çıktıktan sonra müşriklerle mukatele ederek onları öldürmelerini emrediyor. Allah'u Azze ve ('elle katledilecek müşriklerin kıtalden önce yakalanıp geçit yerlerinin kesilip hapsedilmelerini, karılarının ve
çocuklarının esir edilip mallarının ganimet olarak alınmasını helâl kılıyor. Akabinde bütün bunlardan kurtulabilmeleri için üç şart zikrediyor.
1- Şirkden avdet ederek tevbe etmek. Ya'ni "kelime'i şehadeti" lisânen ikrar etmesi.
2- Namaz kılarak tevbe ettiğini amelle tasdik etmesi.
3- Zekat'ı eda etmesi.
Bu Uç şartı yerine getirdikleri an malları ve canlan müslümanlara haram olur, zira müslüman olmuşlardır.
Namazı terkedenin müşrik olduğunu beyan eden Hadis'i Şeriflerin zikri.
Ebu Süfyandan, dedi ki: Ben Câbir'den duydum şöyle diyordu: Ben Nebiyyu (S.A.V.)'den işittim şöyle buyuruyordu: "Şübhesiz ki, kişi ile "şirk ve küfür" arasında ki şey sâdece namaz'dır."
Bu Hadis'i Müslim (82) Ebû Davud (4678) Tirmizi (2619) Nesei (465) ve Ibnu Mâce (1078) rivayet etmişlerdir.
Cabir (R.A^) dan, (şöyle dedi): Nebiyyu (S.A.V.)'den, buyurdu ki: "namaz'ıterketmek ŞİRK'th,"
Bu Hadis'i Abdurrezzak Musannaf da (5009) Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (888) Hibetullah'ıt-Taberi Usulu's-Sünne de (1513) ve Âcurri Şeria da (133) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.
Enes (R.A.)'dan, (şöyle dedi): Nebiyyu (S.A.V.) buyurdu ki: "Kişi ile şirk arasındanamazı terketmekten başka bir şey yoktur. Onu terkettiği zaman şirk koşmuştur."
Bu Hadis'i Ibnu Mâce (1080) ve Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (897) rivayet etmişlerdir. Şeyh Elbâni Ibnu Mâce'nin sahihinde (880) tahric etmiştir.
ResûluUah (S.A.V.)'in azadlısı Sevban (R.A.)'dan,
Resûlullah (S.A.V.)'i şöyle derken işittim dedi: Resûlullah (S.A.V.) buyurdu ki: "Kul ileküfür ve İman arasındaki şey, "namaz'dır" onu terkettiği zaman şirk koşmuştur."
Bu Hadis'i Hibetullah'it-Taberi Usulu's-Sünne de (1521) sahih bir senedle rivayet etmiştir. Ayriyeten Şeyh Elbâni Terğib'in Sahih'inde tahric etmiştir.
Yukarıdaki zikredilen Âyet ve Hadis'i Şerifler, "namaz'ı terk edenin Alleh'a şirk (ortek) koştuğunu ya'ni müşrik olduğunu isbat eden münakaşa götürmeyen açık delillerdir.
Subhânehu ve Teâlâ ise, kendisine şirk ya'ni ortak koşanları affetmeyeceğini haber veriyor.
Muhakkak ki "Allah kendine ortak koşanlan bağışlamaz." Bu gUnahtan (şirkten) başkasını, dilediği kimseden bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, doğrusu haktan uzak bir dalâlete sapmıştır.
Nisa: 116
Başka bir Âyet'i Celile'de de kendisine ortak koşanların ebedi Cehennem'de kalacaklarını haber veriyor.
"Şüphesiz ki, kim Allah'a ortak koşarsa Allah ona Cennet'i haram kılmıştır. Ve barınacağı yerde Cehennem'dir. Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur."
Mâide: 72
Bu bab'da ki Âyet ve Hadis'lerden çıkan hükümlerin hulasası.
1- Namazı terk edenin Allah'a şirk ya'ni ortak koştuğu.
2- Allah'a ortak koşanın'da hiç mağfiret olunmayacağı.
3- Mağfiret olunmayan müşrik'in de ebedi Cehennem'de kalacağı.
NAMAZI TERKEDENlN KÂFÎR OLDUĞU BABI
Bu mevzuda Allah Resulü (S.A.V.)'den rivayet edilen hadisler.
Ebû Süfyan'dan, dedi ki: Ben Câbir'den duydum şöyle diyordu: Ben Nebiyyu (S.A.V.)'den, şöyle derken işittim. "Şübhesiz ki, kişi ile "şirk ve küfür" arasındaki şey sâdece namazı terketmektir."
Bu Hadis'i Müslim (82) Ebû Davut (4678) Tirmizi (2619) Nesei (465) ve ibnu Mâce (1078) rivayet etmişlerdir.
Câbir (Ibnu Abdillah) (R.A.)'dan, (şöyle dedi:) Nebiyyu (S.A.V.)'den, buyurdu ki: "imanile küfür arasındaki şey namazı terketmektir."
Bu Hadis'i Tirmizi (2618) Muhammed Ibnu Nasr Kitabus-Salat da (887) ve Ibnu Ebi Şeybe iman da (44) sahih olarak rivayet etmişlerdir.
Bureyde (R.A.)'dan, şöyle dedi:
Resûlullah (S.A.V.) buyurdu ki: "Bizlerle onların (ya'ni münafıkların) arasındaki ahd (ya'ni onlarla mukatele etmemize mani olan) "namaz"dır. kim bu namazı terkederse kâfir olur."
Bu Hadis'i Tirmizi (2623) Nesei (1/231) Ibnu Mâce (1079) ve Ahmed (5/346) sahih olarak rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbani Terğib'in sahihinde tahric etmiştir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt