Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Necip Fazıl Kısakürek Hakkında Her Şey!!

H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
SELAMUN ALEYKUM arkadaşlar ben çok az da tanısam üstad NECİP FAZIL hayranıym özellikle şiirlerini çok seviyorum burdan hayatı hakkında daha çok şey öğrenmek isitiyorum eğer siz de ilgi duyuyorsanız bilgilerinizi paylaşır mIsınIz?
ben sondan başlIycam; mesela mezarI eyüp mezarlığında ..ALLAH RAHMET EYLESİNN ..MUTLAKA ziyaret edin giderseniz..
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat?

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl KISAKÜREK
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
Allah senden de razı olsun kardeşim, dualarını eksik etme inşallah..
BEKLENEN

Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni bekeldiğim kadar

Geçti, istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
BıraK vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
MODEL

Hani o Müslüman ki, her güzele bedeldir;
İnsan defilesinde eskimez tek modeldir.

O DİYORSA

GÖZÜM, AKLIM, FİKRİM VAR DEME, HEPSİNİ ÖLDÜR!
SANA ÇÖL GELEN, O, GÖL DİYORSA GÖLDÜR!
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
NE ARIYORUM?
AN OLUYOR BİR GARİP DUYGUYA VARIYORUM;
BEN BU SEFİL DÜNYADA ACEP NE ARIYORUM?..

ZOR
ONU, BEYNİ KANAYAN SOYLU KAFALARA SOR:
ÖLÜM ZORLARIN ZORU, YAŞAMAK ONDAN DA ZOR
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
O'NUN ÜMMETİNDEN OL!

Beri gel,serseri yol!
O'nun ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
O'nun ümmetinden ol!

Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kabeye dön!
O'nun ümmetinden ol!

Gel dünya, mundar kafes!
Gel gırtlakta son nefes!
Gel, arşı arayan ses!
O'nun ümmetinden ol!

Solmaz, solmaz; bu bir renk...
Ölmez, ölmez; bir ahenk...
İnsanlık; hevenk hevenk,
O'nın ümmetinden ol!

Gökte çakıyor haber;
Geber, çelik put, geber!
Doğrul, yeni seferber,
O'nun ümmetinden ol!
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
"İnsan yaklaştığınca yaklaştığından ayrı
Belliki; yakınımız yoktur Allah'tan gayrı"
Necip Fazıl

tel tel ve iplik iplik dikselerde ağzımı ;
tek ses duysalar;Allah...Yoklayanlar nabzımı"
Necip Fazıl

TÂ MEVERÂDAN



Rüzgar öyle esti, öyle esti ki;

Her şey uçup gitti kaldı Yaradan.

Ayna düştü, hayal, perdelerdeki

Bir akisçik gibi çıktı aradan.



Sırtımı uykuda dürtüyor bir el;

Fırla yatağından koşar adım gel!

O bir minicik zar ı kabuğunu del!

Seni çağıran var, tâ maverâdan

VİSAL


Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş;

Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş...

Perde perde veralar, ışık başka, nur başka;

Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka.

Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci;

Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci?

Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi?

Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi?

Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen!

Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen!

Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş!

Azap var mı alemde fikir çilesine eş?

Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor?

Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!

Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum;

Ölen öluyor, bense ölümü yaşıyorum!

Sonsuzu nasıl bulsun, posteki sayan deli?

Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?

Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır;

Belki de benliğinden kaçabilene hazır.

Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül!

Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül!

O visal, can sendeyken canını etmek feda;

Elveda toprak, güneş, anne ve yar elveda!

 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Çile



Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birden bire dam.
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin cıktı ihtiyar bacı!
Sonsuzluk elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum değdi burnuna (yok)un.
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.

Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı bosluk,
Al sana hakikat , al sana rüya!
İşte akıllılık , işte sarhoşluk!

Ensemin örsünde bir demir balyoz
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta , bana çil horoz
Yepyeni bir dünya etti hediye.

Bu nasıl bir dünya hikayesi zor;
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kainat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.

Nesin sen , hakikat olsanda cekil!
Yetiş körlük , yetiş takma gözde cam!
Otursun yerine , bende her şekil;
Vatanım, sevgilim , dostum ve hocam!

*
*
*
*

Aylarca gezindim , yıkık ve şaşkın .
Benliğim kazan ve aklım kepçe,
Deliler köyünden bir menzil aşkın
Her fikir içimde bir çifte kelepçe.

Niçin küçülüyor eşya uzakta ?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl ?
Zamanın raksı ne , bu yuvarlakta?
Sonu varmış , onu öğrensem asıl ?

Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,
Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
Selâm , selam sana haşmetli azap;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

Yalvardım: Gösterin bilmceme yol!
Ey yedinci kat gök, esrarını aç!
Annemin duası, düşte perde ol!
Bir asâ kes bana , ihtiyar ağaç.

Uyku katillerin bile çesmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak
Teselli pınarı , sabır memesi;
Size şerbet , bana kum dolu çanak.

Bu mu rüyalar da içtiğim cinnet,
Sıırını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş , şehvet;
Karınca sarayı , kupkuru kelle....

Akrep , nokta nokta ruhumu sokmuş.
Mevsimden mevsime girdim böylece
Gördüm ki , ateşte cımbızda yokmuş.
Fikir çilesinden büyük işkence.

*
*
*
*

Evet her şey ben de bir gizli düğüm
Ne ölüm terleri döktüm , nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesafelerden!

Ufuk bir tilkidir , kaçak ve kurnaz.
Yollar bir yumaktır, uzun dolaşık
Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
Tütüyor önümde mavi bir ışık.

Büyücü büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman nedir inimde ?
Camdan keskin , kıldan ince klıcın,
Bir zehirli kımık gibi beynimde.

Lügat , bir isim ver bana halimden ;
Herkesin bildigi dilden bir isim!
Eski esvaplarım tutun elimden
Aynalar söyleyin bana ben kimim?

Söyleyin, söyleyin, benmiyim yoksa,
Arzı boynunuzda taşıyan öküz?
Bela mimarının seçtiği arsa ;
Hayattan muhacir , eşyadan öksüz?

Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki , Arş ' a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!

Ne yalanlarda var , ne hakikatta .
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış
Boşuna gezmişim, yok tabiatta.
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

*
*
*
*

Gece hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamanın , hem geleceğin.

Açıl susam açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde mavera dede.
Yandı sırça saray, ilahi yapı
Binbir avizeyle uçsuz maddede.

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik
Ve çevre çevre nur , çevre çevre nur.
İçiçe mimari , içiçe benlik
Bildim seni ey Rab , bilinmez meşhur!

Nizam kopürüyor, med vakti deniz
Nizam köpürüyor,ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz
Suda ezel fikri ebed duygusu.

Kaçır beni ahenk , al beni birlik
Artık barınamam gölge varlıkta
Ver cüceye , onun olsun şairlik
Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta

Öteler öteler, gayemin malı
Mesafe ekinim , zaman madenim
Gökte samanyolu benim olmalı ;
Dipsizlik gölünde , inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs , önümde diz çök
Heybem hayat dolu , deste ve yumak
Sen bütün dalların birleştiği kök
Biricik meselem , Sonsuza varmak...

Necip Fazıl Kısakürek


 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
AKIL

Akıl akıl olsaydı adı gönül olurdu
Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdU..

BENDEDİR

Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.

Yaram var, havanlar dövemez merhem;
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir

O ERLER Kİ ...

O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.

İçine nefs sızan ibadetlerin,
Bir biri ardınca kazasındalar.

Günü her dem dolup her dem başlayan,
Ezel senedinin imzasındalar.

Bir ân yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.

Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzasındalar.

Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Zindanda iki hece.Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam,boynunda yafta...

Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mi?..Belki ..Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak
Ne ayak dayanır buna ,ne tırnak!

Bir alem ki, gökler boru içinde.
Akıl almazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.

Düşün mü,konuş mu, sus mu ,unut mu?
Buradan insan mı çıkar,tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı,asıldı
Kaydını düştüler,mühür basıldı.
Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı

Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler,bugün"maruzat"!
Çatık kaş...Hükumet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş kim eder azat?

Anlamaz;yazısız,pulsuz,dilekçem...
Anlamaz!ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zil
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekun içinde yazıl ve çizil!

Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik,mintanlarla et.

Somurtuş gibi bıçak,nara gibi tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yönünde şefkat

Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!

Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim,senelik paydan!
Zindanda dakika farksız aydan

Karıştır çayını zaman erisin
Kopuk kopuk,duman duman erisin!

Peykeler,duvara mihli peykeler
Duvarda,başlardan yağlı lekeler
Gömülmüş duvara,bas bas gölgeler...

Duvar,katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin

Sukut...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
Tek nokta seçemez dünyada nazar
Yerinde mi acep,ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç varda ,kalan biz miyiz?

Ses demir,su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden,kader bu,emir...

Garip pencerecik,küçük daracık;
Dünyaya kapalı,Allah'a açık

Dua,dua eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış

Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
İplik ki incecik,örer boşluğu

Ana rahmi zahir ,şu bizim koğuş
Karanlığında nur,yeniden doğuş....
Sesler duymaktayım;Davran ve boğuş!

Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im,sevinin ,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir[/b


NECİP FAZIL KISAKÜREK....
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
MESAJLARIN İÇİN ÇOK SAĞOL kardeşim...pek yazan olmasa da umarım okuyan vardır..
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

NECİP FAZIL KISAKÜREK


SAÇLARIN

Saçların omuzlarından aksın
Mermer üzerinden geçen su gibi
İçinde ezgin bir his duyacaksın
Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi

Saç tel tel örtüler hep tül tül düşer
Gözünün değdiği yere gül düşer
Sonunda sana da bir gönül düşer
Gönlümün şimdiki duygusu gibi

Dillerde dökülüp sayılır saçın
Sıcak nefeslerle bayılır saçın
Bir tütsüdür kalbe yayılır saçın
Kararan gözlerin buğusu gibi


NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
Aralık Kapı

Bu dünya bir kuyu havasız çömlek
Daralıyorum!
Kelime manayı boğan bir gömlek
Paralıyorum!
ALLAH ismi varken lügat ne demek
Karalıyorum!
Kapımı,buyursun diye o melek
Aralıyorum! !

.

Aman Efendim Aman...!

aman efendim aman
galiba ahir zaman
manzarası yurdumun
tufan gününden yaman
göz görmez aydınlıkta
asümandedek duman
yer dumanmış ne çıkar
duman dolu asüman
türk evi delik deşik
yıkık dökük hanüman
duraksız itiş kakış
süresiz karman- çorman
anne çocuk doğurur
köpek soyundan azman
beyinler zıpzıp kadar
mideler koskocaman
aziz fikir buğdayı
katıra mahsus saman
boş laf, hep dalga dalga
uçsuz bucaksız umman
hayvanlık orkestrası
eşek birinci keman
orman keleş, nebat kel
nebat adamlar orman
midelerde ihracat
günde beş milyon batman
milli servet matbaa
bilmem kaç milyar harman
yangın evinde satranç
plan, reform ve uzman
tam birbuçuk asırdır
maymunlardan eleman
bizdeki hale nispet
maymun taklitten pişman
hangi yol türke uygun,
hangi parti tercüman?
çıkamaz meydanlara
camide mahpus iman
silah küfrün belinde
küfrün elinde ferman
cehle sorarsan, ilim
zehre sorarsan, derman
rahmet meçhul kelime
bilinmez isim Rahman
kutsal kitaptır fuhuş
ahlak, okunmaz roman
tarih kontra gerçeğe
hürriyet hakka düşman
millete kastedenin
ismi milli kahraman
yere batsın bu dünya
bu dünyadan hayr uman!
genç adam at yorganı
sana haram uyuman
Aman, efendim aman!
Efendim, aman.. aman
..!




Allah Dostu (1)

Allah dostu odur ki, nefsine tek pay biçmez;
Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez
.


Allah Dostu

Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel;
Bir aksamdı ki, zaman, donacak kadar güzel.


.Aşk Ve Korku

Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde,
Allah'tan nasıl korkmaz, insan Onu sever de...
.

Akılcı

Yalnız göze güvenen şu kör akılcıya bak!
Başını kuma sokmuş deve kuşundan ahmak!

1976


Affet

Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
affet senden habersiz aldığım her nefesten...



Allah Diyen

Ellerime uzanan dudakları tepeyim
Allah diyen gel seni ayağından öpeyim












.









Necip Fazıl Kısakürek
 
L Çevrimdışı

lavinya

Üye
İslam-TR Üyesi
*Aklı kopuncaya kadar geremedikçe, bunu yapamadıkça, ya taklitçi mümin, yahut sersem kafir olmaya mecbursun.
*İnanmayan için korku;
-Ya varsa?..
Şüphesidir.
İnanan için şüpheye yer olsaydı,felaketli korku;
-Ya yoksa?..
suali olurdu.
*Gençliğine doyamadan gitti, derler...Doymak mümkünmü ki, doyupta gitsin...
*Benim elim, belim, bacağım, başım, gözüm vesaire... Vücudumuzu terkip eden her şeyi "benim" diye sayıp tüketeceğimize göre ya "ben" nerede?..O kimin?
*Her fert, kendi içinde en büyük topluluğu taşır.
*Fert sebep, cemiyet netice...
*Cemiyet ferdin aynısı... Büyük vakıa fertte...
*Hızlı hızlı tesbih çeken veli'ye sormuşlar.
-Tesbihte ne arıyorsun?
-Gaflet arıyorum.
-Gaflet sırasına göre belki büyük nimet...Fakat esasta zehirlerin zehiri...
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
FEZA PİLOTU


Yirminci asrın ablak yüzlü feza pilotu
Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu?
Bir odun parçasına at diye binen çocuk
Başında çelik külah, sırtında plastik gocuk.
Uzakları yenmiş Fatih edasındasın|
Dibsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...
Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...Farkında değilsin ki, Ay Dünyaya bir karış
Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe;
Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe
Kavanozda, kendini deryada sanan balık;
Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık;
Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası
Gel gör, kaç füzeye denk, bir mu'minin duası;
Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;
Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.
Bilmediler; kalptedir, kalptedir asil feza;
Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.
Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;
Bizdedir ve bizdedir Arşa giden astronot,
Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde,
Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.

Bizimkiler ışığa gem vuranda binerler;
Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler......

Necip Fazıl Kısakürek
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
sizin ekledikleriniz de çok güzelmiş...ellerinize sağlık devamı vardır umarım... :)



Ayak Sesleri

Hep bu ayak sesleri, hep bu ayak sesleri,
Dolaşıyor dışarıda, gün batışından beri,
Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,
Bir eski çıban gibi işliyor içerime,
Ey şimdi kara haber gibi bana yaklaşan,
Sonra saadet olup yanımdan uzaklaşan,
Sesler, ayak sesleri kesilmez çıtırdılar!
Bana gelen müjdeyi galiba caydırdılar,
Böyle adım atarlar, ayrılanlar eşinden,
Böyle yürür, gidenler, bir tabutun peşinden,
Kimsesiz gecelerim, bu kesik sesle doldu,
Artık, atan kalbimde bir ayak sesi oldu
Bir gün, sönük göğsüme düştüğü vakit başım
Benden ayrılıyormuş gibi bir can yoldaşım,
Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya,
Yavaşça dalacağım, o kalkılmaz uykuya


Allah'ın Sevgilisi

Düşünüyorum: O'ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?


Benim Nefsim

Ruhuma bir kefen bezi yeter de;
Yetmez aç nefsime sırma ve ipek.
Çare yok yüzünden düştüğüm derde,
Yesem de toprakla karışık kepek.

Güneşle bir tutsam girmez hizaya,
Dar bulur sığmam der dipsiz fezaya.
Kuyruk sallar, sonra hırlar ezaya,
Benim nefsim, benim nefsim ne köpek!


Basibos

Vatanimda sular akar basibos;
Herkes birbirini kakar, basibos.

Bozkirlardan topal bir tren gecer;
Cocuk, merkep, öküz bakar, basibos.

Yanmaz da yürekler, atese atsan!
Bir kibrit bir orman yakar, basibos.

Tarih, kutuplara kacmis bir fener,
Buz denizlerinde cakar basibos.

Yirmidokuz harflik sözde aydinlar,
Yafta yazar, isim takar, basibos.

Allah'im, sen aci bu saf millete!
Aksam yatar, sabah kalkar, basibos.


BİR'dir BİR

Sizin oynadığınız uzun eşek, birdir bir,
Ya bizimki o tek yol bir tanedir BİR'dir BİR

Bizim Şarkımız

Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşların yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim

Kurtulur dil tarih ahlak ve iman
Görürler nasılmış neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim

Gideriz nur yolu izde gideriz
Taş bağırda sular dizde gideriz
Bir gün akşam olur bizde gideriz
Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim...

bu şarkıyı hatırladınız mı? :)

Doğu-Batı

Doğu derki Batıya, güneşi fethetsen de,
Ruh gerçeği bendedir, madde yalanı sende

(1982 )
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
HATIRLAMAZ MIYIM O ŞARKIYI GRUP YENİÇAĞ'DAN DİNLEMİŞTİM....DİĞER BİR ŞİİRİ DE VAR O ERLER Kİ... DİYE BAŞLIYOR...
BUNU DA YENİÇAĞ'DAN DİNLEDİM....


Anneciğim



Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...



************************

Kaldırımlar 1-2



1
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık:
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,
Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandir.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum.
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.


Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim,
Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.


Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya;
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

2
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
Ne senin anladığın kadar kaldırımları...

Necip Fazıl Kısakürek




Kaldırımlar lll



Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekliyen genç, haydi düş peşime, der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsümde alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşlarımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
Cemaat

Sözde İslam...Bir ferdi bir ferdine kaynamaz;
Bu halle utanmadan,camide saf saf namaz!
1974



Büyük Randevu

Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?

Fikir Sancısı

Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,
Yok mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?

Düşmanıma

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!..

Gaflet

Su gaflet yükü insana bak;
Kendinden varlık cakasında.

Ve aşksız yobaz... İsi gücü,
Namazla Cennet takasında.

Tam dört asırdır Müslümanlık,
Cansız etiket markasında.

Kuran kalbi kor ezbercide,
Din, üfürükçü muskasında.

Bati, Bati der çırpınırlar,
Bati tükürük hokkasında.

Makine dimdik demirden put,
İnsanoğlu ruh laçkasında.

Hürriyet nemde söyleyeyim:
Hakka esaret halkasında.

Zamanda hersek kopuk, kesik;
Biçkisi kader makasında.

Ey insan, sana son sığınak,
Son peygamberin hırkasında!


Büyük Doğu Marşı

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Avlanır kim sana atarsa kement,
Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Nur yolu izinden git, KILAVUZ'un!
Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.



Cemadat

Camilerde cemaat yerinde hep cemadat;
Siner de köşelerde Haktan beklerler imdat! ..
1977

Dua

bıçak soksan gölgeme
sıcacık kanım damlar
girde bir bak ülkeme
başsız başsız adamlar

ağlayın su yükselsin
belki kurtulur gemi
anne seccaden gelsin
bize dua et emi

Ecel

Yetişir boğuştuğum gece gündüz ecelle;
Allah Rahim ve Rahman, Allah Aziz ve Celle...
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Gençliğe Hitabe



Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk
asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham
yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına
esaret... Ya dördüncüsü? ....
Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,madde
plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte
tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...Bunları,yükseltici aşk, sürün
dürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve
şimdi, evet şimdi...
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözle
yen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'ya
tay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? '
diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı
bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır'
düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti
Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine
acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla,
kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismar
cılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste
ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazıma
dıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek...
Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine,
estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine
rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı
adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı
adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını,her sistem ve mez
hebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa
hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âle
mine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben
varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! '
fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet
sayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün için
deki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık made
niyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı,dema
gog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı,takma diş
fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi,temeli yıkık ailesi,
hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli
tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara
kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu sava
şı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün
eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi cepleri
nizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu
hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'na
sıl' ını ve 'ne idüğü' nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu,hürmetine yarattığı Sevgilisinin
fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve
O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düş
manlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir genç
lik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.
Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların
viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım,
paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz,su
suz, ekmeksiz,başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamın
dayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz el
lerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
Allahın selâmı üzerine oIsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..

Necip Fazıl Kısakürek


 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt