Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Necip Fazıl Kısakürek Hakkında Her Şey!!

H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
sa.çok güzelmiş bundan haberim yoktu ellerinize sağlık kardeşim..Allah razı olsun..
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
bu da ilginç bilmediğim ne çok şey varmış çok saol kardeşim bizi aydınlattığın için başladın mı kaza kılmaya? :)
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
BEN DE İNŞALLAH..ÇÜNKÜ BENDE DE HAKKI VAR ÜSTADIN..

Dövün

Ben ölünce etsin dostlarım bayram;
Üstüste tam kırk gün, kırk gece düğün!
Açı doyurmaksa kabirde meram,
Yemeğim fatiha, günde beş öğün.

Hey gidi, gölgeler ülkesi dünya!
Bir görünmez şeyin gölgesi dünya!
Boşlukta ayrılık bölgesi dünya!
Bu dünyada yeme, içme ve dövün!

(1972)

Düşünmek

Bana biricik gıda,aç ve susuz.düşünmek;
Sizinde düşünceniz,yemek,yatmak,eşinmek!
1974

En Yakın

Butun insanlığı dövsen havanda,
Zerre zerre herkes yine yalınız.
boşlukta yol alan uçsuz kervanda,
Her şey tek basına, dağ, tas ve yıldız.

Herkes bir vücutsuz hayal peşinde;
Esini kaybetmiş herkes esinde.
İçinizde yiv yiv derinlesirde,
Çıksın karsınıza en yakınınız

Put

Yetişemez en hakir çobanın idrakine;
Yirminci asır putu,taptıkları makine...

RUH

Ya bin yıl, ya bin asır sonra o gün gelecek.
Koklarken küllerimi mezarımda bir böcek
O kadar yanacak ki, bir yüksüklük toprağım,
Yerden bir damar gibi kopup fışkıracağım!
Ve birden bakacağım, her tarafım bitişmiş,
Başım, toprak altında bir mâden gibi pişmiş.
Nefesten daha ince bir ipek kumaş derim;
Fosfordan daha parlak, ince uzun ellerim.
Dalacağım kendimin hayran seyrine,
Diyeceğim: Bu dönen şeyler eski yerine,
Benim diye baktığım şeyler miydi bir zaman?
Külümün rüyası mı yoksa gördüğüm?.. Aman!
Başımda açılacak fânilerin seması
Ve onların taprağa gerçek diye teması,
Bir tatlı vehim gibi içimi bayıltacak;
Toprağın, koşacağım, üzerine yalnayak;
Şehrin, dolaşacağım kuş gibi etrafında;
Bir beyaz hayaletim upuzun çarşafında,
Gezeceğim, doğduğum evin odalarını,
Geceleyin, koskoca şehrin lâmbalarını,
Bir keksin üfleyişim söndürmeye yetecek;
Korku, şehrin çelikten sesini tüketecek.
Herşey susacak o ân, çalınacak kapılar;
Kiremitleri yaprak yaprak alan bir rüzgâr,
Ağzamdan haykıracak, uzun, gizli, çapraşık...
Erişilmez fikir ki, düğüm düğüm dolaşık...
Sarıldıkça boşanan yumak, çözülen demet;
Başı görünmez hayâl, sonu gelmez nedamet...

Rahmet

Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı;
Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı?


Sabır

Sabrın sonu selâmet,
Sabır hayra alâmet.
Belâ sana kahretsin;
Sen belâya selâm et!

Felâh mı, onda felâh,
Silâh mı, onda silâh.
Sen de kim oluyorsun?
Asıl sabreden Allah.

Sabır, incecik sırat;
Murat içinde murat.
Sabır Hakka tevekkül.
Sabır hakka itimat.

Sabırla pişer koruk,
Yerle bir olur doruk.
Sabır, sabır ve sabır,
İşte Kur'anda buyruk!

Bir sır ki âşikâre,
Avcı yenik şikâre.
Yalnız, yalnız sabırda
Çaresizliğe çare

Sanat

Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış...

Sen ki...

Sen ki, bir sapık ırza geçse nefret kusarsın;
Milletin ruh ırzına geçerlerde susarsın! ..

Sendeleme

Sevdalın şu dağı del dese,koşar,delersin!
İş Allah’a geldi mi,gücün yok,sendelersin!

Göz

Görmemek için bakan,mavi,siyah,ela,göz!
Köre görünse şaşmam sana görünmeyen öz!
1977
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Nehir gibi akıyor yüreğimin sahillerine



Tas merdivenler gibi, asinmiş ayaklardan,
Secde yerine çarpa çarpa alinim aşınsa
Göklerin kaimcisiyle yediğim dayaklardan,
Erisem de, tabutum boşmuş gibi tasınsa

Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;
Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez.
Karanlığı, yoğursam nura döndüresiye.
Tırmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez.





BANA ŞİİRİ SEVDİREN SEVDİRDİKTEN SONRA HAKİKATİ BANA MISRALARLA ANLATAN ÜSTADIM ALLAH RAHMETİNİ BOL ETSİN HALA MISRALARINDA BİR ÇOK KİŞİ HAYAT BULUYORLAR...ALLAH SENDEN RAZI OLSUN....EMEĞİN ÇOK BENDE YAZILARINDA....ALLAH RUHUNU ŞAD ETSİN....ALLAH SANA MAKAMLARIN EN YÜCESİNİ NASİP ETSİN ÜSTADIM....NUR İÇİNDE YAT...
 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
İğreniyorum!

Elimden doğruca, güzelce, iyice bir yazı mı çıkıyor? İğreniyorum! Hâlâ bu memlekette doğru, güzel ve iyi olanı savunma gayretimden, bu gayretin boşluğunu anlayamamak enayiliğinden iğreniyorum!
Olanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı 'cek' ve 'cak' edatlarından iğreniyorum!
(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der:'Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum! '... Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum!
Dudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan âcizken gözüyle görmediği için Allahı inkar eden maddeciden iğreniyorum!
Posayı cevher sanan kabuk milliyetçisinden, çile çekmeden olmaya bakan ezberci medeniyetçiden, hayat ağacını devirmeyi ve nurlu meyveleriyle ateşe atmayı inkilâp sayan devrimbazdan ve bunlara inananlardan, kapılanlardan iğreniyorum!
Hâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum!
Ötesi var mı? ...
Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda 'belhüm adal-Hayvandan aşağı' diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum! (17 Mart 1980

HALİM

Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli,
Yataklara serildim cam kırığı döşeli.
Kafam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme,gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım,
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor yangın görsem resimde,
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde
Alırken dilenciyim veririken de borçluyum,
Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum
Taş taş üstüne koysam bozuk diyorlar devir,
Bir ok çeksem diyorlar peşinden koş ve çevir!
Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık,
Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık.
İşte; şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta;
O ki,sonsuz var,nasıl aranır dipsiz yokta
Varlıkta, yoklukta herşey onun kulu,
Bu noktaya vardım mı el tutuk dil burkulu!
Allah’ı hakikate soran kafa ne sakat,
Hakikatte ne? Hakkın muradıdır hakikat.
Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur,
Rabbim böyle emretmiş ya dize gel ya kudur!
Hayat bir zar içinde hayatı örten bir zar
Bana da hayat yeri “Bağlum”köyünde mezar...

1982
“Bağlum”Üstadın Şeyhini barındıran Ankara’da mesut köy...


Haberi Yok

Su geceni durdursam, çekip de eteğinden;
Soruversem: Haberin var mi öleceğinden?



Günün İnsanı



Tırnağı pençe,dili ok,ağzı kan çukuru;
Yasak dedin mi, çözük kör nefsinin uçkuru...
1974



Halimiz



Nedir Allah’ım nedir bu diyarin şu hali?
Bezginlikten ruhunu kaybetmiş bir ahali;

Ve bir mecnun idare,tam da hastahanelik...
Öyle davranışlar ki,destanlık,efsanelik...

Ne bilgi,ne düşünce,ne gelenek,ne nizam;
Anladıkları tek şey,zam ve zam üstüne zam.

Binada mukavemet hesabı var bilmezler;
Önün uçurum dersin,eğil bak,eğilmezler.

Resmi geliri dört ise,gideri kırk,aile
Ahlaki-iktisadi,bu ne biçim haile?

İş mi; kullanılamaz insan gücünü ihraç!
Milli aczi satarak elde edilen haraç...

Bu iş,gavurdan,milli acze kira istemek;
Ben bir beygir gücüyüm,onu sen kullan, demek!

Üstelik,gelen para küflendikçe kasada;
Bataklıkla kuraklık, yanyana piyasada.

Habire enflasyonla sağlanan ödemeler;
Ve üstelik, bu vatan kalkınıyor, demeler...

Bir deli ki,avlanır,güya giderken ava;
Ağız yolunu bilemez kaşık çalar pilava.

Hepsinden baskını şu:particilik gayreti!
Kahramanları sahte,dünyaları iğreti.

Alternatif, paralel,boş kelimelerden sis;
Heposinde “ben”davası; aşk ölü,vicdan hasis

Mehmetçiğin sırtından birbirini gammazlar;
Kıbrıs’ta köprü kurar,hükümet kuaramazlar!

Kurt,kuzuve ot nasıl geçirilir karşıya?
Oy boncuğu sürmenin tam zamanı çarşıya.

Bütün hesapları bu,bütün kaygıları bu! ..
Ve rejim ellerinde el sürülmez bir tabu.

Örter de toprak saçıp köpek kazuratını,
Gezdirir mini etek köpeklik beraatını.

İslam’a serbest olan,camilerde mahpusluk;
İman,fikir,ruh,lisan,suyu kesilmiş musluk.

Kalpleri dinler sağır,kılavuzluk eder kör;
Dindara çağ dışı der,çağı bilmez profösör...

Ruhsal,parasal,soyut,boyut,yaşam,eğilim...
Ya bunlar türkçe değil,yahut ben türk değilim!

Oysa halis türk benim,bunlar işgalcilerim;
Allah türke acısın,yalnız bunu dilerim.

1973

Hane



Eski hane,eşyası boşaltılmış barhane;
Şimdi mektep salhane,işyeri kumarhane...


Hani Ya



Gözüne mil çekersen
Görünür gerçek dünya
Aynalarda sen, hep sen
Dost, sevgili, hep riya..!

Kaç, kurtul kelimeden
Ağlamdan,gülmeden !
Hani ya sen ölmeden,
Ölecektin, hani ya....?



Hey



Neye baksam aynı şey,neyi görsem aynı şey,
Olan sensin hey gidi hakikat sultanı hey.



Hüner



O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail'e 'hoş geldin! ' diyebilmekte hüner



İlaç

Eczanede ama hangi rafta şişede?
İslam ki,tek ilaçtır,örümcekli köşede...

İmtihan



' Kafire kalktı ölüm, mümine var! ' deseler
Kim ' Ben müminlerleyim, bana Allah gerek ' der?


İslam'ı Donduranlar



Onlar ki nefslerinde İslam’ı dondurular;
İçlerinin kirini İslam’a kondururlar...


İslam



Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselam;
Zaman ve mekan ustu biricik rejim, İslam


İş



Nasıl_niçin delisi aklı susturmakta iş;
Sırtında binlerce yük namaza durmakta iş...


İşaret



O ki, pınar basında çeker suya hasret;
Kadınında kadına, yurdunda yurda hasret.
Yalan dünyada butun görünüşler iğreti;
Her şey o şeye hazin benzeyişten ibaret.

Var olan yoklukların ömrünü sürüyorum
Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret
Yalnız, 'Rakip' ismiyle Allah’ı görüyorum
Bir yokluk ki, bu dünya, var olandan işaret...N.F.Kısakurek
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Nazım Hikmet'e İlk Ve Son Hitap



NAZIM HİKMET'E İLK VE SON HİTAP

Nâzım Hikmet!
Nafile çabalıyorsun.
Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.
Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.

Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.

Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.

Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim?

Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer?

İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir?
Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme!

Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...

Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
İşte görüp göreceğin rahmet!

(11 Nisan 1936)

Necip Fazıl Kısakürek



 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
Üstad, 25 Mayıs 1905’te İstanbul'da doğar. Çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyükbabasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçer. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebin'de (Askeri Deniz Lisesi) tamamlar. Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki) ve İbrahim Aşki lise hocalarıdır.

İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe okur. Paris'te geçen bohem günlerinden sonra, Bankalarda müfettiş olarak çalışır. Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yapar (1939-43). Sonraki yıllarda fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmaz.


Onyedi yaşında annesinin isteği üzerine şairliğe başlar. Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla meşhur olur. Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplar.


Şöhretinin zirvesinde Bohem hayatının en koyu rengiyle yaşadığı günlerde (1934) Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz veren Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz. Bu dönemde yazdığı Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür.


Çıkardığı Büyük Doğu dergisindeki yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürür. Açılan davalarda yüzlerce yıl hapsi istenir. 163. maddeye muhalefetten, kimi zaman da bahanelerle ömrünün yarısı hapiste geçer. Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. Büyük Doğu'nun dışında Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Millî Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde çeşitli yazılar yazar. 1962 yılından itibaren bütün Anadolu şehirlerinde konferanslar verir. Başta İdeologya Örgüsü (1959) olmak üzere eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir. 1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) aldı. Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanır.


Gazetemizde de Çerçeve başlıklı yazılar yazan Üstad, 1983’ün 25 Mayıs'ında Hakk’a yürür. Mekanı Cennet olsun. (Amin)


Mustafa Miyasoğlu: O’nu unutturmaya çalışıyorlar


Üstad’ın biyografisini yazan Mustafa Miyasoğlu diyor ki: "Çöle İnen Nur" yazılıncaya kadar Türkiye’de yüzlerce sene siyer kitabı yazılamamıştı. "Ulu Hakan Abdülhamit Han"a kadar o hep "Kızıl Sultan", Vahdettin yazılıncaya kadar "Vatan Haini" biliniyordu. Üstad’ın bütün bunlardan daha önemli "İdeolocya Örgüsü" adlı eseri var. Bu eserini unutturmaya çalışıyorlar. Üstad’ı "Şairlerden bir şair", kısa pantalonlu çocukluk resmini göstererek, "Prens Necip Fazıl, at meraklısı Necip Fazıl" Tuhaf hatıralar anlatarak Necip Fazıl’ın asıl vasfını unutturuyorlar. Bunu biraz daha açıklamak gerekirse şöyle diyebiliriz. Üstad Necip Fazıl’ın, vahye dayalı son dinin (İslam), değişmez kitabının (Kur’an-ı Kerim), ilhamıyla Ehl-i Sünnet yolunda İslâm düşüncesini, İslâm kültürünü ve yaşayışını bir hayat ve medeniyet telakkisi olarak ortaya koyup, aydınlanma düşüncesine, pozitivizme, sosyalizme ve ateizme kökten karşı çıkışını, eleştirisini unutturmaya çalışıyorlar. Olay budur."


Ali Nar: Hayali, Ayasofya’nın açılmasıydı


O’nu, Milli Türk Talebe Birliği’nde verdiği Ayasofya konferansında gördüm. Fatih’in heyecanıyla konuşuyor, "Gençler" diyerek söze başlıyor ve şöyle diyordu: "Fethin ve Ayasofya’nın yalnız manasını anlasak, Ayasofya’nın kapıları sabır taşı gibi çatlar, kendi kendine açılır. İsterse açılmasın. Peygamber Efendimizin, müjdesini duyarak 95 yaşında ta Medine’den kalkıp İstanbul’un kuşatmasına katılan Eyüp el Ensari Hazretleri’ni düşünün. Akşemseddin Hazretleri’ni ve 21 yaşında İstanbul’u fetheden Fatih’i düşünün. Siz bunları gerçekten düşünürseniz, Ayasofya açılacak. Gençler; Ayasofya’yı bir sel açacak. Bu sel üzerinde bir saman çöpü olsam, daha ne isterim: Bu sel yakındır. Allah mukaddes zatının ve sevgili Resulü’nün dostlarıyla beraberdir!..

Nedim Urhan: Ajan var diye Üstad konuşmadı

Üstad, bir konuşması anında içeriye genç biri girince, “Ajan varken, ben burada konuşmam" dedi. Katılanların çoğu İmam-Hatip’ten arkadaşlarımız. Yahya Kutluoğlu, Mustafa Göl, fakat biz, Üstad’ın "ajan" dediği adamı tanımıyoruz diye, bizi bir güzel haşladı. Üstadın yanına gittim. "Ben İstanbul İmam-Hatip’ten Nedim Urhan. O adamı gösterir misin?" deyince, Üstad, adamı gösterdi. Yanına gittik: "Bizimle dışarı çıkar mısın?" dedik. Adam "Ben gazeteciyim. Buradan çıkmam” dedi. Yahya abiye: "Arkadaşa bir çay ısmarlar mısın" dedim. Üstad konuşmasını yaptı, gitti. Meğer Adam A. Emin Yalman’ın (eski Vatan) muhabirlerinden biri imiş. Üstad, konuşması bitince beni diğer arkadaşlara gösterdi ve: "İşte Müslüman Türk genci; böyle zeki, cesur ve akıllı olur” dedi.


M. Niyazi Özdemir: Üstad vefakâr bir adamdı


Necip Fazıl’ı 1959’da Büyük Doğu’ya abone olarak tanıdım. 27 Mayıs darbesi oldu. Necip Fazıl’ın da bir mahkumiyeti vardı. 27 Mayıs darbesini yapanlar bir af çıkardılar. Bir tek Necip Fazıl’ı affetmediler. Üstad Toptaşı Cezaevi’ne atıldı ve bir buçuk yıl yattı. Hilmi Oflaz ağabey, Mahmutpaşa’daki işportacı tezgahını "Üstad’a bir şey olabilir’ endişesiyle Cezaevi’nin kapısına taşıdı. Üstad cezaevinden çıkana kadar orada bekledi. Hapisten çıkınca, Üstad’a kimse yazdırmıyordu. Üstad üzüldüğümüzü anlayınca, “Benim geçimimi düşünmeyin. Ben 53 eser sahibiyim. Beyazıt’ta bir boya sandığı koyar, üzerine de "53 eser sahibi Necip Fazıl" yazarım. Millet utansın. Ben utanmam. Hayatımı kazanırım. Ama hizmetimiz aksıyor” deyiverdi. Bunun üzerine yayınevi kurmaya karar verdik. O sırada Peyami Safa ölmüş. Hanımı felçli. Baldız ona bakıyor. Kimse kitaplarını basmıyor. Ben varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Babamdan para aldım. Necip Fazıl ve Peyami Safa’nın kitaplarını basmak için 3-4 arkadaşla Ötüken yayınevini kurduk.


Ümit Meriç: Babamın can dostuydu

Babam Cemil Meriç ile birlikte kendisini ziyarete gittik. Üstad Necip Fazıl, babama çok iltifat etti. İstanbul’un en meşhur lokantasından yemekler sipariş etmişti. Üstad’ın bana da lisanına ve şanına yakışır bir iltifatı olmuştu: "Bizde ilim hanımları ilimlerini devam ettirirken, hanım zerafetini unuturlar. Siz, hem bir ilim hanımısınız, hem de bir hanım zerafetinizi muazzam bir şekilde muhafaza ediyorsunuz."

Üstad Necip Fazıl, tam bir İstanbul beyefendisi ve babam Cemil Meriç’in can dostuydu. Babama Büyük Doğu’da yazı yazmak nasip olmadı ama, ilanlarına varıncaya kadar bana bütün yazıları okuturdu. Zaten Babamın zevkle dinlediği iki insan vardı. Birisi Kemal Tahir, diğeri NecipFazıl.

Üstad, Büyük Doğu’da babamı öven şu cümleleri yazdı: "Cemil Meriç, iç gözleri daha iyi görsün diye dış gözlerini Allah’ın görmez hale getirdiği hakiki İslam münevveridir" Bizim nesil, Üstad’ın şiirlerinin tamamına yakınını ezbere bilirdi. Üstad’ın cenaze merasimine de iştirak edenlerdenim.
 
A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Hatrına Düşeceğim



Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir Şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!

Necip Fazıl Kısakürek



 
H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
Utansın



Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!


Yakınlık



İnsan, yaklaştığınca yaklaştığından ayrı;
Belli ki; yakınımız yoktur Allahtan gayrı


Ölüm



Kapı kapı bu yolun her kapısı ölümse,
Her kapıda ağlayıp son kapıda gülümse!




Olmaz Mı



Yön yön sarılmışım ne yana baksam;
Sarılan olur da saran olmaz mı?
Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;
Geçip de aynaya, soran olmaz mı?

Bir parçacığım ben, bütüne hasret;
Zaman döne dursun, o güne hasret;
Ruhumsa zamanın üstüne hasret;
Ebediyet boyu bir an... Olmaz mı?

Ölüm



Kapı kapı bu yolun her kapısı ölümse,
Her kapıda ağlayıp son kapıda gülümse!


Rabbim



Rabbim, Rabbim, bu işin bildim neymiş Türkçesi;
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi...




Süleymanname



Sen gül diyarının yapma gülüsün!
Aynı yapmacıkla Çoban Sülü’sün!
Yoktur izlediğin bir dava yolu;
Bir bu yan, bir şu yan, büküntülüsün!
Türk’e zıt sermaye merkezlerinden,
Bir zikzaklı yolda hep, güdülüsün!
Milli yekparelik gelmez işine;
Bu yüzden parçalı, bölüntülüsün 1
Ve devlete mason biraderlerin
Tam da maslahata denk ödülüsün!
Ne sır sendeki bedava oluş!
Problemler içinde en müşkülüsün!
Fikir dağlar boyu kocaman kitap;
Sen de o kocaman kitabın bir virgülüsün!
Böyleyken ustasın gözbağcılıkta;
Cüceler sirkinin baş Herkülüsün!
Gözyaşı ve çığlık vatanında sen,
Hüzün bahçesinin şen bülbülüsün!
Büzülmüş susarken mahzun hakikat,
Davuldan ziyade gümbürtülüsün!
Teokratik rejim olmaz deyip de,
Peşinden müslüman görüntülüsün!
Kolera, vergiler, zamlar, enflasyon;
Bir felaketsin ki, binbir türlüsün!
Gelirsiz giderli bütçelerinle,
Her yıl, milyar milyar köpürtülüsün!
Okka okka vicdan satıl alırsın;
Topuzu altından oy baskülüsün!
Bir gökdelen sanır seni gören göz;
Bilmez ki, temelden çöküntülüsün!
Büyük Kongre, dikiş tutturduğun yer;
Meclise gelince söküntülüsün!
Bağlısın hak bilmez yeminlilere;
Hakkı bilenlerden çözüntülüsün!
Üçbuçuk mebusa kaldı diye fark,
Kimbilir, ne kadar üzüntülüsün!
Millet gökten adam dilensin, dursun!
Ümit fakirinin keşkülüsün!
Kuzum, senin neren Anadolludur?
Türk’ e Amerikan püskürtülüsün!
Farkın şu ki, eski Başbakanlardan,
Sen o belaların son püskülüsün!


Takma Göz



Eşyayı Hakka değil,nefse göre dizenler;
Kendi takma gözüne sahte dünya çizenler...





Tebessüm



Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm
Gözlerimde son marifet, Azrail'e tebessüm ...




Tutku



Bakınız ne büyük bir rütbeye tutkuluyum,
O'nun kulunun kölesinin kuluyum.




Tam Otuz Yıl



Tam otuz yıl saatim islemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...


Tek Kelime



Ne var ki, pazarlığa girişecek ecelle;
Sermayem tek kelime, Allah azze ve celle...

 
temin_dari Çevrimdışı

temin_dari

Üye
İslam-TR Üyesi
hepinizden allah razı olsun kardeşlerim şiirler cok güzeldi rahman va rahim olan rabbime emanet olun....
 
samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
recep napmışın yaww.maşallah hislere tercümanlık he.iyi vallaha sağolasın.kitabın da hayırlı olsunn..
 
M Çevrimdışı

meftun

Üye
İslam-TR Üyesi
Saol kardes yazdik biseler iste okul yillarinda son zamanlar pek yazmadim. ama insallah yine yeni biseler yazacaz.
 
H Çevrimdışı

hicretolmak

Üye
İslam-TR Üyesi
ellerinize sağlık arkadaşlar... üstadın güzel şiirlerini paylaşmışsınız... ama biraz daha dikkat... tamam?:)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt