Bismillah.
Evvela, "nurnurcu" kardeşime teşekkür ederim. Yenik düşmeyenlerden anlaşılan. Bakın, topic kabadayıları(!). MEsajlarımı değiştirecekseniz, bu sonuca varmak olmuyacaktır.Değiştirmemenizi taleb ediyor, sizin de buna uymanızı rica ediyorum.
Saniyen, Nur Kitaplarından -kendi çapınıza göre- yanlışlıklar çıkarıp, doğrularını yazmaya çalışmışsınız. Kabul!. Ve sonra, Alimler'imizi, katı bir üslup ile hakaretlere maruz kılıp doğruyu bulmaya eğilmişsiniz. E buna da eyvallah. Daha sonra bunlara, "sapık, ehl-i bid'at" gibi kelimeler yapıştırıp, yok etmeye çalışmışsınız. İşte burda durun. Kişi kendi yanlışlarının farkına varmadan, başkalarına yönelemez.Bu düpe-düz ne yaptığını bilmememzliktir. Siz söyleyin öyle değil mi? Daha sonra da verilen hadisler'e zayıf, fetvalara ise yalan demişsiniz. Bu kaldırılımayacak bir tavırdır.
Salisen, ben size sizin kitaplarınız'ın ve kitap müelliflerinizin listesini verip, onlara bir göz atmanızı taleb edeceğim.Silmek yerine "yüksek ilminize(!)" güvenipte cevap yazın!
1.Muhammed Bin Sü'ud:
Bu adam, Müseylemet-ül-kezzâb'ın peygamberliğine inandığınnı kim inkar edebilir ki?
"Bu adam, Benî Hanîfe kabîlesinden olup, Müseylemet-ül-kezzâbın peygamberliğine inanan ahmakların soyundan idi. 1178 [m. 1765] de öldü. Yerine oğlu Abdül’azîz geçdi. Bu da, 1217 de bir şî’î tarafından öldürüldü. Yerine oğlu ikinci Sü’ûd geçdi ve 1231 de öldü. Yerine oğlu Abdüllah geçdi ve 1240 da, İstanbulda i’dâm edildi. Yerine, Abdül’azîzin torunlarından Terkî bin Abdüllah geçdi. 1254 de, bunun oğlu Faysal geçdi. 1282 de oğlu Abdüllah emîr yapıldı. Bunun kardeşi Abdürrahmân ile oğlu Abdül’azîz Kuveyte yerleşdi. Abdül’azîz 1319 [m. 1901] de Rıyâda gelip, emîr oldu. İngilizlerin yardımı ile Mekkeye saldırdı. 1351 [m. 1932] de, Sü’ûdî arabistân devletini i’lân etdi. Sü’ûdî Arabistân emîri Fahdın, Efgânistândaki Ehl-i sünnet mücâhidleri ile harb etmekde olan Rus kâfirlerine dört milyar dolar yardım yapdığını 1991 târîhli gazetelerde okuduk."
2. Kitap

Keşf-üş-şübühât):Zummer suresi'nin 3. ayetinin nasıl yanlış tefsir ettiğine bak, gör ve idrâk et!
Bunada bir göz at istersen.Sonrada buraya çıkıp, redeediklerini beraber tartışalım.Ama unutma ki,(El-fecr-üs-sâdık firredd-i alâ münkiri-t-tevessüli-velkerâmâti-vel-havârık) adlı eser bunun yalanlarını çıkarmıştır.
Abdüllah ibni Ömer (r.a.) hazretlerinin bildirdiği iki hadîs-i şerîfde, (Onlar doğru yoldan ayrıldı. Kâfirler için inmiş olan âyet-i kerîmeleri, mü’minlere yüklediler) ve (Ümmetim için korkduklarımın en korkuncu, Kur’ân-ı kerîme kendi görüşlerine göre ma’nâ vermeleri, yersiz terceme etmeleridir) buyuruldu. Bu iki hadîs-i şerîf, mezhebsizlerin ortaya çıkacaklarını ve kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerîmeleri mü’minlere yükleteceklerini, yanlış ma’nâ vereceklerini haber vermekdedir. Bunuda idrâk etsinler.
3. Abdülvehhâb oğlu Muhammedin yanlış fikrler taşıdığını, müslimânlar için ilerde zararlı olacağını anlıyarak buna nasîhat verenlerden biri, Medînenin büyük âlimlerinden, şeyh Muhammed bin Süleymân Medenîdir “rahime-hullahü teâlâ”. Şâfi’î fıkh âlimi olan bu zâtın, çok kitâbı vardır. İbni Hacer-i Mekkînin (Minhâc)a yapdığı (Tuhfet-ül-muhtâc) ismindeki şerhe olan hâşiyesi meşhûrdur. 1194 [m. 1780] de Medînede vefât etdi. (El-fetâvâ) adındaki iki cild kitâbında,
(Ey Abdülvehhâb oğlu! Müslimânlara dil uzatma! Allah rızâsı için sana nasîhat ediyorum. Evet, işleri, Allahdan başkası yapar diyen olursa, ona doğruyu söyle! Fekat, sebeblere yapışanların ve sebebleri de, sebeblerin te’sîr kuvvetlerini de, Allahın yaratdığına inananların kâfir olduğu söylenemez. Sen de bir müslimânsın. Müslimânların hepsi yerine, birine sapık demek dahâ doğru olur. Sürüden ayrılanın sapıtması dahâ kolaydır. Nisâ sûresinin yüzondördüncü âyetinde meâlen, (Kendisine doğru yol gösterildikden sonra, Peygamberlerin yolundan ayrılan, mü’minlerin inanışlarını ve ibâdetlerini terk eden kimseyi, âhıretde dost olduğu küfr ve irtidâd üzere diriltir ve Cehenneme atarız) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, sözümün doğru olduğunu göstermekdedir)
4.Muhammed bin Abdülvehhâb:
Basrada, ingiliz câsûslarından, Hempherin tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslâmiyyeti imhâ) çalışmalarına âlet olmuşdur.Ya buna ne dersin! Reddedin bakalım!
(Kitâb-üt-tevhîd) kitâbına Mekke-i mükerreme âlimleri, 1221 senesinde, çok güzel cevâb yazarak, kuvvetli vesîkalarla red etdiler.
Bunlarda unuttuklarınız!
Şimdilik bu kadar. Hadi madem ki, hak olanı konuşuyorsunuz, rededinde görelim!
Âyinesi işdir kişinin, lâfa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde!
Vesselam!