Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Olaylara Karşı Hassasiyetimiz Nasıl Olmalı ?

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Dünya hayatının geçiciliği, faniliği ve bir imtihan yeri oluşu, herkesçe malum olduğu halde, her nasılsa Müslümanların büyük bir bölümü, çalışmalarını ve işlerini bu temel anlayışa göre şekillendirememektedir.

Mesela; Günlük olarak sokağa çıktığımız zaman veya bir ziyaretleşmede bulunduğumuz ve yahut ta televizyon programlarına ve haberlerine göz attığımız zaman, insanların gündemlerinde İslamın emrettiği hassasiyetlerin olmadığını kısa bir müşahede ile fark edebiliriz.
İnsanlar genel olarak ya daha fazla dünyalık kazanç elde etme peşinde yahut makam mevki elde etme peşinde veya oyun ve eğlencede ve yahut da birbirlerinin ayağını kaydırma vesaire gibi işler peşinde olduğunu çok kolaylıkla fark edebiliriz.
Hâlbuki Yüce Rabbimiz, insanoğlunu yaratılmışlar içerisinde en mükemmel varlık olarak yarattığı ve ona en yüce değeri verdiği, bundan dolayı da onu imtihan ettiğini beyan etmektedir. Bu durum karşısında bizler, şuurlu Müslümanlar olarak günlük işlerimizi bu imtihan şuuruyla, Kuran ve Sünnette belirtilen yüce değerlere göre tanzim etmeli ve hayatın her anını bir imtihan olarak geçirmemiz gerektiğini hiç unutmamalıyız. Bu konularla ilgili
Yüce Rabbimiz Hucurat Suresinin 10–13. Ayeti Kerimelerinde şöyle buyurmaktadır:
10- “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah`tan korkun ki rahmete eresiniz.”
11- “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir”
12- “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbe yi çok kabul edendir, çok merhamet edendir”.
13- “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O`ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.”

Günlük olarak karşılaştığımız olayları, durumları yukarıdaki Ayeti Kerimelere göre değerlendirdiğimizde ne görürüz?
1- Ülkemizin en büyük sorunu olan ve Cumhurbaşkanı tarafından beyan edilen Kürt Sorununun çözümüyle ilgili; Kürtlerde - Türklerde Müslüman olduğuna göre aradaki kavganın ne Kürt, ne Türk sorunu olmadığını, asıl meselenin “Irkçılık sorunu olduğunu” bilmemiz ve kavramamız gerekir. Yukarıda zikredilen 10. ve 13. Ayeti Kerimelerde belirtildiği gibi, İslam Kardeşliğinin dışında bir çözümün olamayacağını ve olaylara bu gözle bakmamız gerektiğini kavramamız durumunda, önümüzde duran bu sorunu, sorun haline getiren şey, bir ırkın diğerinden üstün olduğunu zannetme sorunudur. Durum böyle algılanınca 12. Ayeti Kerime bize, “zannın birçoğundan sakınmamız” gerektiğini ve bunun günah olduğunu beyan etmektedir. Böylece bu sorunu, Kur-ani bakış açısıyla bu ayeti kerimelere dayandırarak ve yaratılış gayemize uygun olarak pekâlâ çözmek mümkün iken, herkes kendi ırkının üstünlüğünü “Kimlik sorunu” olarak iddia ettiği sürece, problemin büyüyeceğinin farkında bile değillerdir.
2- Bugün televizyonlara baktığımız zaman, gerek haberlerde, gerek programların içerisinde, en çok tenkit edilen haber, insanların telefonlarının birileri tarafından dinlendiği ve haberlere servis yapıldığı olaylardır. Bu olaylar için 12. Ayeti Kerimede “Sakın birbirinizin kusurunu araştırmayın” diye buyruluyor. Çünkü kusur araştırma tecessüsü beraberinde getirdiğinden, bir sonraki aşamada birbirini çekiştirmeye kadar işi götürmekte, böylece gıybet olduğu belirtilerek ölü eti yemiş gibi büyük bir günahı işlemiş olmakla eş değer kabul edilmektedir. Bundan dolayı meşru olmayan yollarla, birilerinin telefonunu dinleyenler ve onu haber olarak yayanlar tevbe ye davet edilmektedir. Böylece toplum düzeni, kardeşlik üzerine kurulabilsin ve herkes birbirinin hukukuna riayet etmiş olsun.
3 – Televizyonlarda yayınlanan genel ve bilhassa kadın - aile programlarında kadınlar, ister gelin, ister kaynana veya program sunucularının, birbirlerinin kusurlarını nasıl ortaya serdikleri ve birbirlerini alaya aldıklarını gördükçe yukarıda belirtilen 11. Ayeti Kerimenin “Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir.” Emri şerifine hakkıyla uyulsa, ortaya çıkan bu büyük problemlerin nasıl tedavi olduğunu görmemek için ancak ya sarhoş yada deli olmak icap eder.
Yukarıda zikredilen Ayeti Kerimelerde, günlük yaşamın birçok problemine çözümler beyan edildiği açıktır. Ama bizim yerimiz dar olduğundan aynı surenin 15. Ayeti Kerimenin mealini vermekle bu konuyu tamamlamak istiyorum.
“ Müminler ancak Allaha ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte sadıklar ancak onlardır.” buyrulmaktadır.
Ne mutlu günlük yaşamın her alanında karşılaştığı olayları ve durumları, Kuran ve Sünnet ışığında çözmeye çalışan sadıklara!!!
 
Üst Ana Sayfa Alt