Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Ölüden Dua İstemek Şirk midir, Neden?

M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Faruk. Derin nefes al.

İbnu Kudame ve İmam Nevevi'nin bu konudaki sözleri mâlumdur ve sözleri müteşâbihtir. Kullanılan İstişfâ' kelimesi ise bu günki müşriklerin murâdı aksine, câh (makâm) ve Allah SwT'dan Rasûlullah Saws'in âhirette şefaat etmesini isteme anlamında kullanılmış. Ölülerden şefaat veya başka birşey istemeye hiç bir delil yok sözlerinde. En uzak ihtimal bid'at olan Tevessül şeklinin şirk olmayan kısmını murâd etmişlerdir. Eğer bir söz tevîl edilmeye müsâitse en güzel şekilde tevîl edilir ve Âlimler hakkında hüsnü zan edilir. Şeytan Nuh As'ın kavmini ilk neslin murâdını unutturarak sonraki nesilleri nasıl saptırmışsa ilmin kaybolmasıyla beraber, âdemoğlu Kur'ândaki kıssalardan ders almayarak yine aynı oyuna geliyor. Âlimlerin sözlerini hüccet makâmı kılıp ihtilâf halinde Kur'ân ve Sünnete değil de Âlimlere rücû edenler mutlaka din de fitneye dûçar olurlar ve şeytanın saptırmasına mâruz kalırlar.

Faruk. Kibirlenme. Bu durumunu iyileştirmez. Aksine kötüleştirir.

Allah SwT hepimize hidâyeti nasîb etsin. Âmîn.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber sav aracı kılırak dua etmek hakkında 3 görüş vardır
1.Caizdir diyenler,Bu görüşü savunanlardan Alusi ra ''Peygamber sav seninin nezdindeki itibarını aracı yaparak senden ihitiyaçlarımı gidermeni diliyorum'' demesinin manası ''Ey Allahım Sevgi sıfatını ihtiyaçlarımın giderilmesi için bir versile kılıyorum'' demekterdir.Alusi ra burada peygamber sav 'i aracı kılmayı Allah swt 'nın sevgi sıfayla yorumlamıştır.
2.Caiz değildir diyenler;İbn teymiyye,onun talebeleri ve diğer alimler...
3.Mekruh olarak görenler;Başta İmam Ebu hanife...

Konu ihtilaflı bir konu olduğu itibariyle,ben ihtlafı terk edip yanlızca Allah swt isimleriyle dua ediyorum;
[007.180] İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin.

Peygamber dışında bir başkasını aracı kılmak ashab-ı kirabın uygulamasında olmayıp;
bidat yerine göre şirktir.

http://www.ilahidinle.com/audios/10109/hasan-karakaya--akaid-dersleri--araci-kilarak-isteme-1.html
http://www.ilahidinle.com/audios/10110/hasan-karakaya--akaid-dersleri--araci-kilarak-isteme-2.html
 
U Çevrimdışı

UmarIbnAbdulAziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber sav aracı kılırak dua etmek hakkında 3 görüş vardır
1.Caizdir diyenler,Bu görüşü savunanlardan Alusi ra ''Peygamber sav seninin nezdindeki itibarını aracı yaparak senden ihitiyaçlarımı gidermeni diliyorum'' demesinin manası ''Ey Allahım Sevgi sıfatını ihtiyaçlarımın giderilmesi için bir versile kılıyorum'' demekterdir.Alusi ra burada peygamber sav 'i aracı kılmayı Allah swt 'nın sevgi sıfayla yorumlamıştır.
2.Caiz değildir diyenler;İbn teymiyye,onun talebeleri ve diğer alimler...
3.Mekruh olarak görenler;Başta İmam Ebu hanife...

Konu ihtilaflı bir konu olduğu itibariyle,ben ihtlafı terk edip yanlızca Allah swt isimleriyle dua ediyorum;
[007.180] İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin.

Peygamber dışında bir başkasını aracı kılmak ashab-ı kirabın uygulamasında olmayıp;
bidat yerine göre şirktir.

Hasan Karakaya - Akaid Dersleri - Aracı Kılarak İsteme 1 Audio - ilahi dinle,islami Videolar - Dini Videolar, klipler-ezgiler, kuran dinle
Hasan Karakaya - Akaid Dersleri - Aracı Kılarak İsteme 2 Audio - ilahi dinle,islami Videolar - Dini Videolar, klipler-ezgiler, kuran dinle


Barak ALLAHU feek kardeş
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Muhaajir!
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Diyorsun ki: Âlimlerin sözlerini hüccet makâmı kılıp ihtilâf halinde Kur'ân ve Sünnete değil de Âlimlere rücû edenler mutlaka din de fitneye dûçar olurlar ve şeytanın saptırmasına mâruz kalırlar.[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Cevabım: Alimerin verdiği fetva avamdan olanlar için hüccet derecesindedir. Ayrıca ilim ehline baş vurmağımızı da Yüce Allah emr ediyor Kuranda. Alimlerin sözlerine değil de Kurana ve Sünnete yalnız ona ehil olan kimseler baş vura bilir. Yoksa Kuranı ve Sünneti anlamaktan aciz olan bir kaç pabulcu değil. İkincisi ise sen ve senin gibi düşünen bir kaç cahil Kuran ve Sünneti anlayabilecek kapasitede değilsiniz. [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Ayrıca sen Kuranı ve Sünneti anladında bu kadar alim mi anlayamadı? Sen şirkin küfrün ne olduğunu anladında bu kadar alim mi anlayamadı?[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Bunu iddia ediyorsansa açıktan söyle ki biz de bilelim.[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Bu kadar alimi şirki anlamamakta itham etmek sadece zır cahil ve ahmak olanların ede bileceği bir şeydir.[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Yine diyorsun ki: En uzak ihtimal bid'at olan Tevessül şeklinin şirk olmayan kısmını murâd etmişlerdir. Eğer bir söz tevîl edilmeye müsâitse en güzel şekilde tevîl edilir ve Âlimler hakkında hüsnü zan edilir.[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Cevabım: Ayrıca senin iddia ettiğin gibi İmam Nevevinin sözleri müteşabih değil. Ve bidat olduğunu söylediğin Tevessül şekli de alimlerin cumhuru katında caizdir.[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Sana İmam Nevevinin üç eserinde konumuzla ilgili söylediklerini buraya asıyorum. Gerçektende samimi olub olmadığını inşe Allah göreceyiz. Buyur tercüme et ki millet de faydalansın. Göster bize imamın sözlerindeki müteşabihliyi.[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Muhyiddin En Nevevimeşhur "El Mecmu" adlı eserinde şöyle diyor:

[FONT=Arabic Typesetting, cursive]ثم يرجِع إلى مَوقِفه الأولِ قُبالةَ وجْهِ رسولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ويتوسَّل به في حقِّ نفْسِه , [FONT=Arabic Typesetting, cursive]ويستشفِع به إلى ربِّه سبحانه وتعالى . [FONT=Arabic Typesetting, cursive]ومِن أحسَنِ ما يقول ما حكاه الماوَرْدي والقاضي أبو الطيِّب وسائرُ أصحابِنا عن العُتْبي مُستحْسِنينَ له

[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Muhyiddin [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]E[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]n [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Nevevi[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]: [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]E[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]l [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Mecmu[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]: 8/274
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İdaretut[FONT=Trebuchet MS, sans-serif] [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Tibeatil[FONT=Trebuchet MS, sans-serif] Muniriyy[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]e

[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Nevevi Hacc ahkamlarına dair yazdığı diğer bir kitabında şöyle diyor:

[FONT=Arabic Typesetting, cursive]ثم يرجِع إلى مَوقِفه الأولِ قُبالةَ وجْهِ رسولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ويتوسَّل به في حقِّ نفْسِه [FONT=Trebuchet MS, sans-serif], [FONT=Arabic Typesetting, cursive]ويتشفَّع به إلى ربِّه سبحانه وتعالى [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]. [FONT=Arabic Typesetting, cursive]ومِن أحسَنِ ما يقول ما حكاه أصحابُنا عن العُتْبي مُستحْسِنينَ له

[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Muhyiddin En Nevevi: El İdah fil Menasik: 159
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Beyrut: 1405/1985
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Nevevinin "El Ezkar" adlı kitabındakı sözleri:[FONT=Arabic Typesetting, cursive]ثم يرجِع إلى مَوقِفه الأولِ قُبالةَ وجْهِ رسولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ويتوسَّل به في حقِّ نفْسِه , [FONT=Arabic Typesetting, cursive]ويتشفَّع به إلى ربِّه سبحانه وتعالى[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Muhyiddin [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]E[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]n [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Nevevi[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]: [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]E[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]l [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]E[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]zkar: 1/256
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Dimeşk: Mektebetul Melleh: 1391/1971

[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Hadi zorlama diyelim ki senin dediğin gibi müteşabihtir imamın sözleri. Yukarıda ismini zikr ettiğim diğer fukahanın sözleri de mi müteşabih?[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Buyur isbat et bakalım.

 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ordan burdan copy-paste yapmayı bırak. Sufi ve rafiziler wAllâhi senin gibi (bâtıl) istidlalde bulunuyor. Onlarda aynı şüphelerle geliyorlar.

Utbî Kıssası'nda murâd ettiğiniz şirke hiçbir delil yok. Bunu ben söylemiyorum.

'Abdullatîf ibni Abdirrahmân ibni Hasan ibni Muhammad ibni 'Abdilwahhâb rahimehullâh مصباح الظلام في الرد على من كذب الشيخ الإمام ونسبه إلى تكفير أهل الإيمان والإسلام adlı eserinde şöyle söylüyor;

ولو فرض أن هذا الأعرابي قد غفر له، فذلك أيضًا لا يدل على حسن حاله؛
وأسباب الكائنات لا يحصيها إلاَّ الله، وقد يستجاب لعُبَّاد الأصنام، كما ذكر شيخ الإسلام ابن تيمية رحمه الله في كتابه " اقتضاء الصراط المستقيم".
ثم ليس في الحكاية أنه سأل الرسول شيئًا، غايته أنه توسل به، ومسألة التوسل بذاته صلى الله عليه وسلم غير مسألة دعائه والاستغاثة به والطلب منه،
وقد قال تعالى: {وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ} [آل عمران: 135] 1].
فإذا كان الله هو المختص بمغفرة الذنوب، فكيف تطلب المغفرة من غيره تعالى وتقدس؟ .

Faruk. Allah SwT kibirli insanların anlayışını köreltir. Kibirlenmeyi bırak. Yok sen 'Abdullatîf âlu-ş Şeyh'ten daha fâsih isen ve arapçayı ondan daha iyi biliyorsan ve âlimlerin eserlerine ondan daha vâkıfsan sana diyeceğim birşey yok.

İmam Nevevî rh başta tevessülü zikrederek istişfâ'nın murâdını tahsîs etmiş zaten.

Senin gibi kalbi hasta olanlar ancak müteşâbihi böyle te'vîl ederler.

Velev ki bu söz meşhur bir âlime âit olsa ve bu fîli getirdiğin nakilde geçtiği gibi güzel görse, ismine ve cismine bakılmadan gereken hüküm verilir.

Ama Ne ibnu Kudâme nede İmâm Nevevî sizin kastettiğinizi kastetmemişlerdir.

Burdaki murâd Bid'at olan Tevessül şekli, câhı, hürmeti ve hakkı kastederek. Bunu kimisi caiz görmüş ama bid'attir ve şerîatte yeri yoktur. Ki Ebu Hanîfe dahi buna mekruh demiş.

Ölülerden birşeyler isteyen velev ki ölünün kabirde diri olduğunu düşünse bile müşriktir.

O saydığın isimlerin hepsinin biyografisini buraya yazda okuyanlar onların kim olduğunu öğrensinler. Kuru kuru isim kalabalığı yapmak mârifet değil.

En doğrusunu Allah SwT bilir.
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İbnu-l Qayyim ve İbnu Teymiyye rh'ın bu konu hakkında açık sözleri vardır.

Lâkin Allah SwT şöyle buyuruyor;

Nisâ/59;
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir."

İbnu Teymiyye ve diğer âlimler olmasaydı bu konu yinede Kur'an ve Sünnet'te açık olurdu. Onun için necd ulemâsının ve diğer âlimlerin ne dediği önemli değil. Tevhid ve Şirk konusunda âlimlere ihtiyaç yoktur.

Allah SwT bizi onların sözlerini araştırmakla ve anlamakla mükellef kılmadı. Mükellef olduğumuz şey Kur'an ve Sünneti Selefu-s Sâlihin fehmiyle anlayıp öylece amel etmek.

Siz İmâm Nevevî'nin sözünden yola çıkarak bu ameli güzel gördüğünüzü iddia ediyorsanız ki nakilde öyle geçiyor o zaman Kur'an ve Sünnet'en delillerinizi bekliyorum. Bunun dışında hiçbir kavli kabul etmiyorum.
 
U Çevrimdışı

UmarIbnAbdulAziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim ben bu Ameli caiz veya Güzel görmüyorum ama birşey caiz olmamasi ile şirk olmasi ile büyük bir fark var...ben sadece bu amelin hükmünü ögrenmek istiyorum...ve yine sana soruyorum kardeşim...ben diri olan bir insana gidip ondan Benim için dua etmesini istesem bu caiz ama niye bir ölüde şirk oluyor bunu bana açiklarmisin
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
17- KABİRLER VE HÜKÜMLERİ HAKKINDAKİ KAVLİ
Nebî (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in ölüm sonrası ile ilgili bildirdiği
tüm haberlere inanır, iman ederim. Kabir fitnesine ve nimetine115 ve
meleklerin kabirde sual soracağına iman ederim. Allah Resûlu'nden
öğrendiğimize göre kabirde iki melek, üç (konudan) sual ederler:
Tevhîd, Din ve Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem)'den.116
Biz kesin olarak biliyoruz ki Nebî (sallAllahu aleyhi ve sellem)
herhangi bir ölüye, bir nebîye, bir salih kişiye ve benzeri birine dua
etmeyi teşrî etmemiştir. Aksine bu gibi hususları yasaklamıştır. Çünkü
bu, Allah'ın ve Resûlu'nun haram kıldığı en büyük şirke giren
amellerdendir.117
Kabirlerin üzerine inşa edilen kubbelerin yıkılması gerekmektedir.
Bunlar kişiyi büyük şirke götürür.118 Kabirlerde namaz kılmak da
böyledir. Tüm bu eylemler şirkin doğuşunun sebepleridir. Âlimler bu
gibi hususları şiddetle reddetmişlerdir.119
Adak adama -ölü için veya kabir için-, oraya dua etmek (ölüye veya
kabire), ona boyun eğmek büyük şirktendir.120
115 Cilt: 5, Şahsi Risâleler/9
116 Cilt: 5, Şahsi Risâleler/107
117 Cilt: 5, Şahsi Risâleler/105
118 Cilt: 3, Fetvalar ve Meseleler/70, 101
119 Cilt: 3, Fetvalar ve Meseleler/70
120 Cilt: 3, Fetvalar ve Meseleler/70
 
U Çevrimdışı

UmarIbnAbdulAziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeş Barak ALLAHU feek...bunu nereden aldin?...kardeş bunun şirke vesile olabilicegini Kabul ediyorum...ama Benin soruma cevap degil..ALLAH sein sevisin ve senden razi olsun
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Fâtır/22; "Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin!"

Fâtır/14; "Eğer onlara dûa ederseniz (çağırırsanız), sizin duânızı (çağırmanızı) işitmezler. Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet günü de sizin şirkinizi (ortak koşmanızı) reddederler. (Bu gerçeği) sana, her şeyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez."

Eğer ölüler ve diriler arasındaki farkı bilmiyorsan sana yardım edemem.

Ben bu konu hakkında aslında daha fazla tartışmak istemiyorum. Kalbinde hastalık olmayan ve Âlimleri rab edilmeyen kişi eğer hakkı arıyorsa Kuran'da ve Sünnet'te bunu açıkça görür.

Yok illede müteşâbihleri tevîl edip Âlimleri rab edinmek istiyorsa birileri o zaman başka.

Allah SwT bize hidâyeti nasîb etsin. Âmîn.
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
peygamber aleyhisselamın vefatından sonra hiçbir sahabe onun kabrinin başına gidip ya rasulullah benim için Allah'a dua et diye bir şey bugüne kadar hiç duymadım böyle şeyler şirke kapı açmaktır bence sen salih müminlerden (diri) olan kimselerden dua istesende şirk şüphesine hiç girmesen olmazmı
Hz. Ali (r.a) buyurdu ki: “Allah-ü Teâlâ’yı tanıyan, O’na itaat eder. Şeytanı tanıyan ona asi olur. Hakkı, doğru yolu tanıyan, O’na tabi olur. Dünyayı tanıyan, onu terk eder, yani haramları, mekruhları ve şüpheli şeyleri terk eder. Dünyaya kıymet vermez ve ona düşkün olmaz. Ahireti tanıyan da, onu kazanmanın yollarını arar.” Bu hasletler pek kıymetli ise de, bunları kendinde toplayan pek azdır.


#848
Allah’ü Teâlâ bize, haramlardan, şüphelilerden, hattâ şüphelilere düşmemek için ihtiyatlı olup, mübahların çoğundan sakınmayı emrediyor. Biz ise, aşırı derecede dünyâyı sever, ona bağlanırız. Bu; günâh olarak, bize yeter.
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Nahl/21; "Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler."
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
İşte ölülerle iletişimin geldiği son nokta
Ölüleri de RİSALE-İ NURLA KURTARMA HAREKETİ
Karşılığında sonra ne istenecek acaba.

 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ahkâf/5-6; "Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere dua edenden daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların dualarından habersizdirler. İnsanlar haşrolunduğu (bir araya getirildiği) zaman, (Allah'tan başka taptıkları) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibadet etmelerini de reddederler/tanımazlar."

Yûnus/18; "Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: «Siz Allah’a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.»"

Zümer/3; "İyi bil ki, halis din ancak Allah’ındır. Ondan başka, kendilerine bir takım dostlar (mabutlar) edinenler de şöyle diyorlar: “- Biz onlara ancak bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Elbette Allah, onlarla müminler arasında, ihtilâf edib durdukları şeyde (din hususunda) hükmünü verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı olan, kâfir olan kimseyi doğru yola çıkarmaz."

Zümer/43-44; "Yoksa onlar Allah'tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçı edineceksiniz)? De ki: Bütün şefâat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."

Yûnus/105-106; "«Ve (bana) hanîf (Allah’ı birleyici) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi).» Allah’ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere dua etme. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden (müşriklerden) olursun. "

Cin/20-21; "(Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben, ancak Rabbime duâ ederim ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmam.” De ki: Doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim."
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İmam Nevevî rh başta tevessülü zikrederek istişfâ'nın murâdını tahsîs etmiş zaten.

Senin gibi kalbi hasta olanlar ancak müteşâbihi böyle te'vîl ederler.

...

Ama Ne ibnu Kudâme nede İmâm Nevevî sizin kastettiğinizi kastetmemişlerdir.

Burdaki murâd Bid'at olan Tevessül şekli, câhı, hürmeti ve hakkı kastederek. Bunu kimisi caiz görmüş ama bid'attir ve şerîatte yeri yoktur. Ki Ebu Hanîfe dahi buna mekruh demiş.

...

En doğrusunu Allah SwT bilir.

Bu iddialarımın havada kalmaması için İbnu Teymiyye'den şöyle bir nakilde bulunmak istiyorum;

"Terimler Üzerine Tahrifler

Yalnız hikâyede geçen bu lâfız, "şefaat" kelimesini "tevessül" mânâsında kullanan halktan birçoğunun ifâdesine benziyor.

Avamdan bir şahıs:

"Allah'ım, falanca ve filânca ile sana tevessülde bulunuyoruz" demektir.

Halk, duasında bir peygamber veya bir başka zâtla tevessülde bulunan kimse için, katiyetle kendisinden şefaat istenilen kişi ona dua edip şefaatta bulunmadığı ve hattâ bâzan bu zât orada mevcut olmayıp sözünü duymadığı ve şefaatta bulunmadığı halde bunları düşünmeksizin:

"Ondan şefaat talebinde bulundu (ama kasdedilen mânâ itibariyle ona tevessülde bulundu)" der.

Fakat bu, Peygamber Efendimizin, O'nun ashabının ve İslâm âlimlerinin kullandığı bir ifâde tarzı değildir; hattâ Arap dilinde böyle bir kullanış yoktur.

Besbellidir ki: ﺍﻻﺴﺘﺷﻔﺎﻉ

"Şefaat talep etmek" demektir;

"eş-Şâfi'" ise istekte bulunana şefaat eden ve onun için kendisinden istenilen, kendisine dua edilen ve kendisine şefaat arzolunandan talepte bulunan kimse anlamına gelir.

İstekte bulunana şefaat etmeyen, onun için herhangi bir ihtiyacın yerine getirilmesi için duada bulunmayan ve hattâ bâzan yapılan istekten de haberdâr olmayan bir kimseden şefaat talebine gelince:

Bu ne dil yönünden, ne de, söylediğini bilen birisi açısından "şefaat talebi" dir.

Evet bu, o zât ile istekte bulunmak ve dua etmektir; ama şefaat talep etmek değildir.

Fakat bu insanlar - Şeriatı değiştirdikleri gibi - lügati da değiştirince ifâdelerini "istişfa'" diye kullanıp "şefaat eden zât vesilesiyle istekte bulunma" yı kasdettiler ve buna bağlı olarak da "isteşfe'a bihi feyeşfe'ake" demeye başladılar.

Bununla onlar:

"Hz. Peygamber'le tevessülde bulun ki, Cenâb-ı Hak O'nun vesilesiyle isteğini yerine getirsin" demek istiyorlardı.

İşte bu açıklama kesin bir şekilde göstermektedir ki, bu hikâyeyi, Şeriatı da dili de bilmeyen bir câhil uydurmuştur ve bu ifâdeler kesinlikle İmâm Mâlik'e ait değildir.

Evet, bu rivayetin aslı doğru olabilir; İmâm Mâlik aynen Hz. Ömer'in de yaptığı gibi Sünnete tâbi olmak üzere Resûlüllah'ın Mescidinde yüksek perdeden konuşmayı yasaklamış bulunabilir ve yine İmâm Mâlik, kendisine yakışan bir şekilde, Cenâb-ı Hakk'ın emrettiği Hz. Peygamber'e saygı, hürmet ve benzeri hususları emretmiş olabilir.

Sahâbe-i kiramın kendi aralarında konuştukları ve Hz. Peygamber'in onlara hitap ettiği dili (ifâde tarzını) ve onların konuşmadaki âdetlerini bilmeyen kişi kelimeleri aslî mâhiyetlerinden ister-istemez saptırıp tahrif eder.
Çünkü insanlardan birçoğu çevresinin ifade biçimi ve ıstılahları içerisinde doğar ve büyür. Sonra bu ifâdelerle Allah kelâmında, Resûlüllah'ın veya ashabın sözlerinde karşılaşır ve bu kelimelerden, Cenâb-ı Hakk'ın, Cenâb-ı Resûl'ün ve sahâbe-i kiramın amaçladıklarıyla çevresindekilerin kasdettigi anlamın aynı olduğunu sanır; halbuki Allah'ın, Resulünün ve sahabenin maksadı bunun aksinedir.

Bu durum kelâmcılar, fıkıhçılar, nahivciler, halk kitleleri ve diğer çeşitli gruplar için cereyan eden bir husustur. Başka bâzı gruplar ise peygamberlerin ve onların yolundan gidenlerin kullandıkları kelimeleri kasden aslî mânâlarının aksine, değişik bir mânâya kaydırmakta, sonra da bu kelimeleri bizzat kendilerinin kasdettikleri mânâ içerisinde kullanıp:

"Biz peygamberlerin söylediğinin aynısını söylüyoruz" demektedirler...." (İbn Teymiyye Külliyatı, Mecmû'u-l Fetâvâ)

Müteahhirinden birçok kimse farklı kelimeleri farklı mânalar da kullanmışlar ki, murâd edilen mânâ kelimenin zâhirine ters düşsede ne demek istedikleri belliydi. Ne zaman ki şirk yaygınlaştı ve ilim yok oldu ve cehâlet arttı, şeytan eski nesillerin murâdını yeni nesillere unutturdu ve yeni nesilleri şirke düşürdü. Bakın bakalım insan târihin de ilk şirk nasıl başlamış. Nuh As halkında şirk nasıl başlamış. Şeytan yine aynı oyunu oynuyor âdemoğlu ile, ama âdemoğlu yine ve yine ders almayıp aynı aldatıcı tuzaklara düşüyor. Eski kavimlerin kıssaları bize masal olsun diye anlatılmıyor. Aksine ders alınsın diye anlatılıyor. Ama öğüt alan var mı?

En doğrusunu Allah SwT bilir.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Alıntı:

Genel manada Allah’tan başkasından şefaat taleb etmenin hükmüne gelince; bunun şirk oluşunda şu şekilde bir tafsilat sözkonusudur:

1-Büyük şirk olan şefaat talebi:
A- Allahın izni olmaksızın –hükümdar nezdinde aracılık yapıldığı gibi- şefaat edileceğine inanmak. Bunun şirk oluş yönleri: Rububiyette şirk, isim ve sıfatlarda şirk (Allahı aciz mahlukata benzetmek gibi)
B- Şefaat istenen varlığın kendisini dilediği şekilde işitip icabet ettiğine inanmak. Bunun şirk oluş yönü: İsim ve sıfatta şirk, kulları Allaha benzetmek, gaybı bilme özelliğini vb sıfatları kullara yüklemek. (Şefaat ya Rasulullah vb şekillerde nida edenlerin birçoğunun düşüncesinde olduğu gibi)
C- Şefaat istenen varlığa dua etmek, ancak bir ilaha yapılan şekilde tazarru ve niyazda bulunmak. Bunun şirk oluş yönü: Gaybı bilme sıfatını yüklemenin yanı sıra uluhiyette şirk yani dua ibadetini Allahtan başkasına yöneltmek.

Bütün bu hususların şirk olduğunda selefiyle halefiyle ümmet arasında icma vardır. Bu, zannedildiği gibi sadece İbn Teymiye ve Muhammed bin Abdilvehhab’ın şahsi kanaati değildir. Bilakis bu sayılan hususların şirk olduğu İslam dininden zaruri olarak bilinen bir meseledir. Hatta onun ötesinde bu, Nuh (as)’dan bu yana bütün rasullerin reddettikleri şirkin kendisi hatta temelidir.

2-Küçük şirk veya bidat olan şefaat talebi: Yukarda sayılan şirk çeşitleri olmaksızın diri bir kimseye hitap ediyormuşçasına şefaat talebinde bulunmak, bilhassa da Rasulullahın mezarı başında bunu yapmak. Allahın haricinde bir mahlukattan büyük şirk olacak şekilde şefaat talebinde bulunanların tekfirinde icma eden geçmiş ulema arasında vefatından sonra Rasulullah’ın kabrine giderek ondan hayattayken kudreti dahilinde olan (dua, şefaat vb) isteklerde bulunmanın hükmü konusunda ise iki görüş ortaya çıkmıştır:

1-Bazılarının “Selefiyye” olarak tabir ettikleri, fırka-i naciyye ve Taifet’ul Mansura olan Ehli sünneti gerçek manada temsil eden, Şeyhulislam İbn Teymiye ve ashabının (İbn’ul Kayyim, İbnu Abdilhadi vb) ve sonraki dönemlerde Muhammed bin Abdilvehhab ve ashabının (Süleyman bin Abdillah, Abdurrahman bin Hasen, Abdullatif bin Abdirrahman, Ebu Batin vb Necd diyarı alimlerinin) sahip olduğu görüş: Bu amel, hakkında sahih bir nakil olmayan, selef nezdinde bilinmeyen bir ameldir, dolayısıyla bidattir. Bizzat şirk olmasa da şirke kapı açabilecek bir iştir.

2-Bu amelin caiz hatta müstehabb olduğu görüşü. Bu görüş seleften sahih bir yolla nakledilmediği gibi dört mezheb imamından ve talebelerinden, ilk dönem hadis, tefsir ve fıkıh imamlarından bunu savunan kimse bilinmemektedir. Ancak hadislerde övülen ilk üç hayırlı nesilden sonraki “halef” ulemasından birçoğu bunu tasvip etmişlerdir. Kadı İyaz, Nevevi, İbn Kudame, İbnu Hacer el-Heytemi, Gazzali, Subki vb müteahhirun (sonraki dönem) fakihleri bu kanaattedir.

Nevevi, İbnu Hacer el Heytemi gibi önde gelen Müteahhirun fukahasından birçoğunun tasvib ettiği fakat Selef-i salihin zamanında olmayan bu ve benzeri uygulamalar başta Şeyhulislam İbn Teymiyye ve talebeleri tarafından tenkid edilmiş ve bidat olarak vasfedilmiştir. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab ve ona tabi olan Necd havalisindeki davet alimleri de diğer akidevi meselelerde olduğu gibi bu hususta da İbn Teymiye’ye –daha doğrusu İbn Teymiye’nin beyan ettiği şer’i delillere- tabi olmuşlar ve bu tür amellerin –bizatihi büyük şirk olmasa da- şirke kapı açan bidatlerden olduğunu beyan etmişlerdir. Doğrusu da budur. Yani bu zayıf rivayetlerde geçen ve sonraki dönem “halef” ulemasının caiz gördüğü şekliyle Rasulullah’tan tıpkı sağlığında istendiği gibi ölümünden sonra da istiğfar ve şefaat talebinde bulunmak kişiyi İslam milletinden çıkartan büyük şirk kapsamındaki bir amel olmamakla beraber şirke vesile olabilecek bidatlerdendir. Ancak Rasulullahın kabri başında dahi olsa konunun girişinde anlatıldığı şekliyle uluhiyet, rububiyet ve isim sıfatlarda Allah'a ortak koşularak kabir sahibinden şefaat isteniyorsa yine büyük şirk olur. Büyük şirk ile küçük şirkin arasını ayırmak dinin selameti için şarttır. Zira şeriat nezdinde şirk olan bir amel ancak Allah’a has bir isim, sıfat veya fiili Allah’tan başkasına vermeyi ihtiva ettiği için şirk ismini almıştır. Bu illet ortadan kalktığı zaman şirk vasfı da ortadan kalkar.


Şeyhulislam İbn Teymiyye Allah’tan başkasına dua etmenin, yakarmanın icma ile şirk olduğunu şöyle izah etmektedir:

فمن جعل الملائكة والأنبياء وسائط يدعوهم، ويتوكل عليهم، ويسألهم جلب المنافع، ودفع المضار، مثل أن يسألهم غفران الذنوب، وهداية القلوب، وتفريج الكروب، وسد الفاقات، فهو كافر بإجماع المسلمين.

“Her kim melekleri ve peygamberleri (Allah ile kendisi arasında) vasıtalar edinip onlara dua eder, onlara tevekkül eder ve onlardan fayda gelmesini, zararı defetmelerini isterse mesela onlardan günahların bağışlanmasını, kalplere hidayet verilmesini, sıkıntının giderilmesini, açlıktan kurtulmayı isteyen kişi gibi, Müslümanların icması ile kafir olur.” (Mecmuu’l-Fetava: 1/124)


Hanbelilerden Haccavi, "İkna" adlı eserinin "mürted" babında küfür söz ve fiillerini açıklarken Şeyhulislam'ın sözlerini şu şekilde nakletmektedir:

وقال: أو جعل بينه و بين الله وسائط يتوكل عليهم ويدعوهم ويسألهم إجماعا

"Her kim Allah ile kendisi arasında vasıtalar edinip onlara tevekkül eder, onlara dua eder ve onlardan isterse icma ile kafirdir"


Şeyhulislam başka bir yerde ise yine İsra: 56-57. Ayetlerin açıklamasında şöyle demektedir:
فَنَهَى سُبْحَانَهُ عَنْ دُعَاءِ الْمَلَائِكَةِ وَالْأَنْبِيَاءِ مَعَ إخْبَارِهِ لَنَا أَنَّ الْمَلَائِكَةَ يَدْعُونَ لَنَا وَيَسْتَغْفِرُونَ مَعَ هَذَا فَلَيْسَ لَنَا أَنْ نَطْلُبَ ذَلِكَ مِنْهُمْ. وَكَذَلِكَ الْأَنْبِيَاءُ وَالصَّالِحُونَ وَإِنْ كَانُوا أَحْيَاءً فِي قُبُورِهِمْ وَإِنْ قُدِّرَ أَنَّهُمْ يَدْعُونَ لِلْأَحْيَاءِ وَإِنْ وَرَدَتْ بِهِ آثَارٌ فَلَيْسَ لِأَحَدٍ أَنْ يَطْلُبَ مِنْهُمْ ذَلِكَ وَلَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ أَحَدٌ مِنْ السَّلَفِ لِأَنَّ ذَلِكَ ذَرِيعَةٌ إلَى الشِّرْكِ بِهِمْ وَعِبَادَتِهِمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ تَعَالَى؛ بِخِلَافِ الطَّلَبِ مِنْ أَحَدِهِمْ فِي حَيَاتِهِ فَإِنَّهُ لَا يُفْضِي إلَى الشِّرْكِ

“Böylece Şanı Yüce Allah, meleklere ve peygamberlere dua etmeyi (yakarıp istemeyi) yasaklamıştır. Halbuki O (celle celaluhu), meleklerin bizim için dua ve istiğfarda bulunduklarını haber veriyor; fakat buna rağmen bizim onlardan bunu istememize cevaz vermiyor.

Peygamberler ve salihler de böyledir. Onlar her ne kadar kabirlerinde diri olsalar ve yaşayanlar için dua ettikleri tasavvur olunsa ve buna dâir bir takım haber (eser) ler olsa da, hiç kimsenin onlardan bunu istemesi caiz değildir.

Seleften hiç kimse böyle bir şey yapmamıştır. Çünkü bu, insanı şirke ve Allah'ın yanı sıra onlara ibadet etmeye götüren bir vesile (zeria, yol) dir.
Halbuki, hayatlarında onlardan bunu (bize dua ve istiğfar etmelerini) istememiz böyle değildir. Çünkü bu, şirke götürmez. “ (Fetava, 1/330)

Görüldüğü üzere Şeyhulislam rasullerin kabirlerinde sağ olduğu düşüncesiyle diri bir kimse gibi onlara hitap edip istekte bulunan kimselerin fiilini doğrudan şirk olarak vasfetmeyip, “şirke götüren bir zeria (vasıta)” olarak niteledi.


Başka bir yerde ise şöyle demektedir:
فتراه يأتي قبر من يحسن به الظن إن كان ميتا فيقول يا سيدي فلان أنا في حسبك أنا في جوارك أنا في جاهك قد أصابني كذا وجرى على كذا ومقصوده قضاء حاجته إما من الميت أو به ومنهم من يقول للميت اقض ديني واغفر ذنبي وتب على ومنهم من يقول سل لي ربك ومنهم من يذكر ذلك في نظمه ونثره ومنهم من يقول يا سيدي الشيخ فلان أو يا سيدي رسول الله نشكو إليك ما أصابنا من العدو وما نزل بنا من المرض وما حل بنا من البلاء ومنهم من يظن أن الرسول أو الشيخ يعلم ذنوبه وحوائجه وإن لم يذكرها وأنه يقدر على غفرانها وقضاء حوائجه ويقدر على ما يقدر عليه الله ويعلم ما يعلمه الله وهؤلاء قد رأيتهم وسمعت هذا منهم ومن شيوخ يقتدي بهم ومفتين وقضاة ومدرسين ومعلوم أن هذا لم يفعله أحد من السلف ولا شرع الله ذلك ولا رسوله ولا أحد من الأئمة ولا مع من يفعل ذلك حجة شرعية أصلا بل من فعل ذلك كان شارعا من الدين ما لم يأذن به الله فإن
هذا الفعل منه ما هو كفر صريح ومنه ما هو منكر ظاهر

“Bu kimselerin haklarında iyi zan besledikleri kişiler, eğer ölü iseler kabirlerine giderek “Ey falan efendim! Sana sığındım, himayene girdim, makamına tutundum, Bana şöyle bir musibet dokundu, başıma şöyle işler geldi. Bu kişinin maksadı ya bizzat ölü tarafından veyahut da onun vasıtasıyla ihtiyaçlarının giderilmesidir. Onlardan kimisi ölüye hitaben “borcumu öde, günahlarımı affet, tevbemi kabul et derken kimisi de Rabbin katında benim için istekte bulun demektedirler. Onlardan bazıları bunları nazım (şiir) veyahut da nesir (düzyazı) yoluyla ifade eder. Onlardan kimisi ise “Ey falan şeyh efendimiz veya ey Rasulullah efendimiz bize isabet eden şu düşmanı, yakalandığımız hastalığı, bizi kuşatan şu belayı sana şikayet ediyoruz” derler. Onlardan kimisi şeyhe veyahut da rasule bu şekilde derdini anlatmamış bile olsa o kimsenin günahlarını ve ihtiyaçlarını bildiğini ve günahlarını bağışlamaya, ihtiyaçlarını gidermeye ve de Allahın kadir olduğu her şeye kadir olduğunu, Allahın bildiği her şeyi bildiğini zannetmektedirler. Bütün bunları ben bu insanlardan hatta kendilerine tabi olunan birtakım şeyhler, müftüler, kadılar ve müderrislerden bizzat görüp işitmişimdir. Bilinmektedir ki bunları seleften kimse yapmadığı gibi, Allah, Rasulu ve imamlardan hiçbirisi bunların meşruiyetini onaylamamıştır. Bunları yapanların hiç birisinin yanında şeriattan bir delil asla yoktur, bilakis böyle hareket edenler Allahın dinde izin vermediği hükümleri koyan, teşri yapan kimselerdir. Bu fiillerden kimisi sarih küfür iken, kimisi de açık bir münkerdir.” (Er-Radd ale’l Bekri, 1-93-95)
 
Üst Ana Sayfa Alt