Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Ölüden Dua İstemek Şirk midir, Neden?

K Çevrimdışı

Kozzsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İşte ölülerle iletişimin geldiği son nokta
Ölüleri de RİSALE-İ NURLA KURTARMA HAREKETİ
Karşılığında sonra ne istenecek acaba.
cehhenneme de tebliğğ falan yapar bunlar, :)
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Alıntı:

Genel manada Allah’tan başkasından şefaat taleb etmenin hükmüne gelince; bunun şirk oluşunda şu şekilde bir tafsilat sözkonusudur:

1-Büyük şirk olan şefaat talebi:
A- Allahın izni olmaksızın –hükümdar nezdinde aracılık yapıldığı gibi- şefaat edileceğine inanmak. Bunun şirk oluş yönleri: Rububiyette şirk, isim ve sıfatlarda şirk (Allahı aciz mahlukata benzetmek gibi)
B- Şefaat istenen varlığın kendisini dilediği şekilde işitip icabet ettiğine inanmak. Bunun şirk oluş yönü: İsim ve sıfatta şirk, kulları Allaha benzetmek, gaybı bilme özelliğini vb sıfatları kullara yüklemek. (Şefaat ya Rasulullah vb şekillerde nida edenlerin birçoğunun düşüncesinde olduğu gibi)
C- Şefaat istenen varlığa dua etmek, ancak bir ilaha yapılan şekilde tazarru ve niyazda bulunmak. Bunun şirk oluş yönü: Gaybı bilme sıfatını yüklemenin yanı sıra uluhiyette şirk yani dua ibadetini Allahtan başkasına yöneltmek.

Bütün bu hususların şirk olduğunda selefiyle halefiyle ümmet arasında icma vardır. Bu, zannedildiği gibi sadece İbn Teymiye ve Muhammed bin Abdilvehhab’ın şahsi kanaati değildir. Bilakis bu sayılan hususların şirk olduğu İslam dininden zaruri olarak bilinen bir meseledir. Hatta onun ötesinde bu, Nuh (as)’dan bu yana bütün rasullerin reddettikleri şirkin kendisi hatta temelidir.

2-Küçük şirk veya bidat olan şefaat talebi: Yukarda sayılan şirk çeşitleri olmaksızın diri bir kimseye hitap ediyormuşçasına şefaat talebinde bulunmak, bilhassa da Rasulullahın mezarı başında bunu yapmak. Allahın haricinde bir mahlukattan büyük şirk olacak şekilde şefaat talebinde bulunanların tekfirinde icma eden geçmiş ulema arasında vefatından sonra Rasulullah’ın kabrine giderek ondan hayattayken kudreti dahilinde olan (dua, şefaat vb) isteklerde bulunmanın hükmü konusunda ise iki görüş ortaya çıkmıştır:

1-Bazılarının “Selefiyye” olarak tabir ettikleri, fırka-i naciyye ve Taifet’ul Mansura olan Ehli sünneti gerçek manada temsil eden, Şeyhulislam İbn Teymiye ve ashabının (İbn’ul Kayyim, İbnu Abdilhadi vb) ve sonraki dönemlerde Muhammed bin Abdilvehhab ve ashabının (Süleyman bin Abdillah, Abdurrahman bin Hasen, Abdullatif bin Abdirrahman, Ebu Batin vb Necd diyarı alimlerinin) sahip olduğu görüş: Bu amel, hakkında sahih bir nakil olmayan, selef nezdinde bilinmeyen bir ameldir, dolayısıyla bidattir. Bizzat şirk olmasa da şirke kapı açabilecek bir iştir.

2-Bu amelin caiz hatta müstehabb olduğu görüşü. Bu görüş seleften sahih bir yolla nakledilmediği gibi dört mezheb imamından ve talebelerinden, ilk dönem hadis, tefsir ve fıkıh imamlarından bunu savunan kimse bilinmemektedir. Ancak hadislerde övülen ilk üç hayırlı nesilden sonraki “halef” ulemasından birçoğu bunu tasvip etmişlerdir. Kadı İyaz, Nevevi, İbn Kudame, İbnu Hacer el-Heytemi, Gazzali, Subki vb müteahhirun (sonraki dönem) fakihleri bu kanaattedir.

Nevevi, İbnu Hacer el Heytemi gibi önde gelen Müteahhirun fukahasından birçoğunun tasvib ettiği fakat Selef-i salihin zamanında olmayan bu ve benzeri uygulamalar başta Şeyhulislam İbn Teymiyye ve talebeleri tarafından tenkid edilmiş ve bidat olarak vasfedilmiştir. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab ve ona tabi olan Necd havalisindeki davet alimleri de diğer akidevi meselelerde olduğu gibi bu hususta da İbn Teymiye’ye –daha doğrusu İbn Teymiye’nin beyan ettiği şer’i delillere- tabi olmuşlar ve bu tür amellerin –bizatihi büyük şirk olmasa da- şirke kapı açan bidatlerden olduğunu beyan etmişlerdir. Doğrusu da budur. Yani bu zayıf rivayetlerde geçen ve sonraki dönem “halef” ulemasının caiz gördüğü şekliyle Rasulullah’tan tıpkı sağlığında istendiği gibi ölümünden sonra da istiğfar ve şefaat talebinde bulunmak kişiyi İslam milletinden çıkartan büyük şirk kapsamındaki bir amel olmamakla beraber şirke vesile olabilecek bidatlerdendir. Ancak Rasulullahın kabri başında dahi olsa konunun girişinde anlatıldığı şekliyle uluhiyet, rububiyet ve isim sıfatlarda Allah'a ortak koşularak kabir sahibinden şefaat isteniyorsa yine büyük şirk olur. Büyük şirk ile küçük şirkin arasını ayırmak dinin selameti için şarttır. Zira şeriat nezdinde şirk olan bir amel ancak Allah’a has bir isim, sıfat veya fiili Allah’tan başkasına vermeyi ihtiva ettiği için şirk ismini almıştır. Bu illet ortadan kalktığı zaman şirk vasfı da ortadan kalkar.


Şeyhulislam İbn Teymiyye Allah’tan başkasına dua etmenin, yakarmanın icma ile şirk olduğunu şöyle izah etmektedir:

فمن جعل الملائكة والأنبياء وسائط يدعوهم، ويتوكل عليهم، ويسألهم جلب المنافع، ودفع المضار، مثل أن يسألهم غفران الذنوب، وهداية القلوب، وتفريج الكروب، وسد الفاقات، فهو كافر بإجماع المسلمين.

“Her kim melekleri ve peygamberleri (Allah ile kendisi arasında) vasıtalar edinip onlara dua eder, onlara tevekkül eder ve onlardan fayda gelmesini, zararı defetmelerini isterse mesela onlardan günahların bağışlanmasını, kalplere hidayet verilmesini, sıkıntının giderilmesini, açlıktan kurtulmayı isteyen kişi gibi, Müslümanların icması ile kafir olur.” (Mecmuu’l-Fetava: 1/124)


Hanbelilerden Haccavi, "İkna" adlı eserinin "mürted" babında küfür söz ve fiillerini açıklarken Şeyhulislam'ın sözlerini şu şekilde nakletmektedir:

وقال: أو جعل بينه و بين الله وسائط يتوكل عليهم ويدعوهم ويسألهم إجماعا

"Her kim Allah ile kendisi arasında vasıtalar edinip onlara tevekkül eder, onlara dua eder ve onlardan isterse icma ile kafirdir"


Şeyhulislam başka bir yerde ise yine İsra: 56-57. Ayetlerin açıklamasında şöyle demektedir:
فَنَهَى سُبْحَانَهُ عَنْ دُعَاءِ الْمَلَائِكَةِ وَالْأَنْبِيَاءِ مَعَ إخْبَارِهِ لَنَا أَنَّ الْمَلَائِكَةَ يَدْعُونَ لَنَا وَيَسْتَغْفِرُونَ مَعَ هَذَا فَلَيْسَ لَنَا أَنْ نَطْلُبَ ذَلِكَ مِنْهُمْ. وَكَذَلِكَ الْأَنْبِيَاءُ وَالصَّالِحُونَ وَإِنْ كَانُوا أَحْيَاءً فِي قُبُورِهِمْ وَإِنْ قُدِّرَ أَنَّهُمْ يَدْعُونَ لِلْأَحْيَاءِ وَإِنْ وَرَدَتْ بِهِ آثَارٌ فَلَيْسَ لِأَحَدٍ أَنْ يَطْلُبَ مِنْهُمْ ذَلِكَ وَلَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ أَحَدٌ مِنْ السَّلَفِ لِأَنَّ ذَلِكَ ذَرِيعَةٌ إلَى الشِّرْكِ بِهِمْ وَعِبَادَتِهِمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ تَعَالَى؛ بِخِلَافِ الطَّلَبِ مِنْ أَحَدِهِمْ فِي حَيَاتِهِ فَإِنَّهُ لَا يُفْضِي إلَى الشِّرْكِ

“Böylece Şanı Yüce Allah, meleklere ve peygamberlere dua etmeyi (yakarıp istemeyi) yasaklamıştır. Halbuki O (celle celaluhu), meleklerin bizim için dua ve istiğfarda bulunduklarını haber veriyor; fakat buna rağmen bizim onlardan bunu istememize cevaz vermiyor.

Peygamberler ve salihler de böyledir. Onlar her ne kadar kabirlerinde diri olsalar ve yaşayanlar için dua ettikleri tasavvur olunsa ve buna dâir bir takım haber (eser) ler olsa da, hiç kimsenin onlardan bunu istemesi caiz değildir.

Seleften hiç kimse böyle bir şey yapmamıştır. Çünkü bu, insanı şirke ve Allah'ın yanı sıra onlara ibadet etmeye götüren bir vesile (zeria, yol) dir.
Halbuki, hayatlarında onlardan bunu (bize dua ve istiğfar etmelerini) istememiz böyle değildir. Çünkü bu, şirke götürmez. “ (Fetava, 1/330)

Görüldüğü üzere Şeyhulislam rasullerin kabirlerinde sağ olduğu düşüncesiyle diri bir kimse gibi onlara hitap edip istekte bulunan kimselerin fiilini doğrudan şirk olarak vasfetmeyip, “şirke götüren bir zeria (vasıta)” olarak niteledi.


Başka bir yerde ise şöyle demektedir:
فتراه يأتي قبر من يحسن به الظن إن كان ميتا فيقول يا سيدي فلان أنا في حسبك أنا في جوارك أنا في جاهك قد أصابني كذا وجرى على كذا ومقصوده قضاء حاجته إما من الميت أو به ومنهم من يقول للميت اقض ديني واغفر ذنبي وتب على ومنهم من يقول سل لي ربك ومنهم من يذكر ذلك في نظمه ونثره ومنهم من يقول يا سيدي الشيخ فلان أو يا سيدي رسول الله نشكو إليك ما أصابنا من العدو وما نزل بنا من المرض وما حل بنا من البلاء ومنهم من يظن أن الرسول أو الشيخ يعلم ذنوبه وحوائجه وإن لم يذكرها وأنه يقدر على غفرانها وقضاء حوائجه ويقدر على ما يقدر عليه الله ويعلم ما يعلمه الله وهؤلاء قد رأيتهم وسمعت هذا منهم ومن شيوخ يقتدي بهم ومفتين وقضاة ومدرسين ومعلوم أن هذا لم يفعله أحد من السلف ولا شرع الله ذلك ولا رسوله ولا أحد من الأئمة ولا مع من يفعل ذلك حجة شرعية أصلا بل من فعل ذلك كان شارعا من الدين ما لم يأذن به الله فإن
هذا الفعل منه ما هو كفر صريح ومنه ما هو منكر ظاهر

“Bu kimselerin haklarında iyi zan besledikleri kişiler, eğer ölü iseler kabirlerine giderek “Ey falan efendim! Sana sığındım, himayene girdim, makamına tutundum, Bana şöyle bir musibet dokundu, başıma şöyle işler geldi. Bu kişinin maksadı ya bizzat ölü tarafından veyahut da onun vasıtasıyla ihtiyaçlarının giderilmesidir. Onlardan kimisi ölüye hitaben “borcumu öde, günahlarımı affet, tevbemi kabul et derken kimisi de Rabbin katında benim için istekte bulun demektedirler. Onlardan bazıları bunları nazım (şiir) veyahut da nesir (düzyazı) yoluyla ifade eder. Onlardan kimisi ise “Ey falan şeyh efendimiz veya ey Rasulullah efendimiz bize isabet eden şu düşmanı, yakalandığımız hastalığı, bizi kuşatan şu belayı sana şikayet ediyoruz” derler. Onlardan kimisi şeyhe veyahut da rasule bu şekilde derdini anlatmamış bile olsa o kimsenin günahlarını ve ihtiyaçlarını bildiğini ve günahlarını bağışlamaya, ihtiyaçlarını gidermeye ve de Allahın kadir olduğu her şeye kadir olduğunu, Allahın bildiği her şeyi bildiğini zannetmektedirler. Bütün bunları ben bu insanlardan hatta kendilerine tabi olunan birtakım şeyhler, müftüler, kadılar ve müderrislerden bizzat görüp işitmişimdir. Bilinmektedir ki bunları seleften kimse yapmadığı gibi, Allah, Rasulu ve imamlardan hiçbirisi bunların meşruiyetini onaylamamıştır. Bunları yapanların hiç birisinin yanında şeriattan bir delil asla yoktur, bilakis böyle hareket edenler Allahın dinde izin vermediği hükümleri koyan, teşri yapan kimselerdir. Bu fiillerden kimisi sarih küfür iken, kimisi de açık bir münkerdir.” (Er-Radd ale’l Bekri, 1-93-95)

Copy - Paste yaptığın darultavhid.com sitesi İbnu Teymiyye'nin sözlerini ne kadar az anlamışsa sen de o kadar az anlamışsın.

Îzâh etmeye çalıştığım gibi İmam Nevevi ve İbnu Kudâme rh istişfâ' kelimesini zâhiri ile değil, tevessül mânasında kullanmışlar. Bunu zikrettiğim gibi sadece ben söylemiyorum. Delil getirilen "zerî'atun ile-ş Şirk" kelimeleri ile istidlalde bulunmak o kadar bâtıl ki, bunu ileri sürerek İbnu Teymiyye'ye büyük iftirâ atmış olursunuz. Zira İbnu Teymiyye rh tıpatıp aynı cümleyi ğâib (hâzır olmayan) kişilere duâ edenin fiili hakkında kullanmış. Eğer o cümleden bu fiilleri şirk olarak görmediğini anlıyorsanız ve iddia ediyorsanız -ki ediyorsunuz- o zaman söyleyin bakalım; Ğâib olana seslenip ondan şefaat taleb etmenin hükmü nedir?

Bahsettiğim yer;

بخلاف دعائهم بعد موتهم فإن ذلك ذريعة إلى الشرك بهم وكذلك دعاؤهم في مغيبهم هو ذريعة إلى الشرك.

( Mecmû'u-l Fetâvâ, 1. Cilt, 178. Sayfa, 37 ciltli, 1995, el-Meliku-l Fehd baskısı)

İbnu-l Qayyim ve İbnu Teymiyye rh'ın dediğim gibi çok açık sözleri var. Ama ben bu sözleri bir sebebe binâen kasdî olarak zikretmiyorum.

Sizler Kur'ân ve Sünnet'ten ayrılıp âlimleri böyle rab edindiğiniz sürece daha çok tenâkuza düşersiniz. Eserlerin boy boy tahrîfe uğradığı şu zaman da dînini akîdesini bu eserlere yakîni derecede teslim etmek ne kadar da büyük bir hastalık SubhânAllâh. Yüzde yüz sâbit olsa dahi, âlimlerin sözleri hüccet değildir ve hiçbir konuda delil olarak kullanılamazlar.

Eğer iddiânızda sâdıksanız getirdiğim âyetlere cevap verin. İbnu Teymiyye'nin sözleri beni hiç bağlamaz. İstediğiniz kadar nakilde bulunun ve kîl ve kâl getirin.

Şirk; başka bir isim aldığı için ve başka bir kılıfa sokulduğu için şirk olmaktan çıkmaz.

En doğrusunu Allah SwT bilir.
 
S Çevrimdışı

sawel

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ölüye fatiha okumuyorum babmın kabrini ziyaret gittiğimde duadan başka bir şey yapmıyorumz Allah subhanehu celle ve a,la haşr suresi 10.ayette ölülerimiziçin neyapılması gerektiğini bildirmiştir bu ayet ölüye kuran okunmayacağını sadece dua edileceğine delildir zaten peygamberimizde ölmek üzere olan kişiye sadece ruhunu kolay teslim etmesi açısından yasin tebarek gibi surelerin okunmasını cevaz vermiştir öldükten sonra kuranla alakalı bir şey okunmaz sadece dua edilir bu zalimlerin bırakın kuran okunmasını falanda geçtim yaw şu izlediğim video tamamen sapkınlık başka bir şey değil vela havle ve kuvvet ill billahil azıym
 
U Çevrimdışı

UmarIbnAbdulAziz

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Copy - Paste yaptığın darultavhid.com sitesi İbnu Teymiyye'nin sözlerini ne kadar az anlamışsa sen de o kadar az anlamışsın.

Îzâh etmeye çalıştığım gibi İmam Nevevi ve İbnu Kudâme rh istişfâ' kelimesini zâhiri ile değil, tevessül mânasında kullanmışlar. Bunu zikrettiğim gibi sadece ben söylemiyorum. Delil getirilen "zerî'atun ile-ş Şirk" kelimeleri ile istidlalde bulunmak o kadar bâtıl ki, bunu ileri sürerek İbnu Teymiyye'ye büyük iftirâ atmış olursunuz. Zira İbnu Teymiyye rh tıpatıp aynı cümleyi ğâib (hâzır olmayan) kişilere duâ edenin fiili hakkında kullanmış. Eğer o cümleden bu fiilleri şirk olarak görmediğini anlıyorsanız ve iddia ediyorsanız -ki ediyorsunuz- o zaman söyleyin bakalım; Ğâib olana seslenip ondan şefaat taleb etmenin hükmü nedir?

Bahsettiğim yer;

بخلاف دعائهم بعد موتهم فإن ذلك ذريعة إلى الشرك بهم وكذلك دعاؤهم في مغيبهم هو ذريعة إلى الشرك.

( Mecmû'u-l Fetâvâ, 1. Cilt, 178. Sayfa, 37 ciltli, 1995, el-Meliku-l Fehd baskısı)

İbnu-l Qayyim ve İbnu Teymiyye rh'ın dediğim gibi çok açık sözleri var. Ama ben bu sözleri bir sebebe binâen kasdî olarak zikretmiyorum.

Sizler Kur'ân ve Sünnet'ten ayrılıp âlimleri böyle rab edindiğiniz sürece daha çok tenâkuza düşersiniz. Eserlerin boy boy tahrîfe uğradığı şu zaman da dînini akîdesini bu eserlere yakîni derecede teslim etmek ne kadar da büyük bir hastalık SubhânAllâh. Yüzde yüz sâbit olsa dahi, âlimlerin sözleri hüccet değildir ve hiçbir konuda delil olarak kullanılamazlar.

Eğer iddiânızda sâdıksanız getirdiğim âyetlere cevap verin. İbnu Teymiyye'nin sözleri beni hiç bağlamaz. İstediğiniz kadar nakilde bulunun ve kîl ve kâl getirin.

Şirk; başka bir isim aldığı için ve başka bir kılıfa sokulduğu için şirk olmaktan çıkmaz.

En doğrusunu Allah SwT bilir.
Senin gibisini daha görmedim ben....ALLAH bizi Dogru yoldan saptirmasin amin
 
M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Muhaajir!Diyorsun ki: Alimlerin istişfadan kast ettikleri Tevessüldür.Bu söylediklerin çürük bir iddiadır. Eğer gerçektende dediğin gibidirse o zaman İbn Kudame neden Nisa 64 ayeti zikr etmiş?Halbuki ayetde de açıktan zikr edilmiş ki: ....Senin yanına gelib Allahdan bağışlanma dileseydiler ve Rasul da onlar için bağışlanma dileseydi....Yani İbn Kudameninrahimehullah delil olarak zikr ettiği ayet şefaatla ilgilidir Tevessül ile alakası yok. İmam Nevevi açıktan söylüyor:....Onun vasitesile kendisi hakkında Tevessül eder, ondan Rabbi - subhanahu ve teala - katında şefaat etmesini dileyer.Eğer böyle olduğunu kabul etmiyorsansa İmam Nevevinin sözlerini doğru bir şekilde tercüme et bakalım. Ayrıca bu konuda meşhur Malik Ed Dar kıssasına da üç büyük alim (Şeyhul İslam İbn Hacer El Askalani, Hafız İbn Kesir, Allame İbn Hacer El Heytemi) sahih hükmü vermiş ki bu da şefaat taleb etmenin şirk olmadığına açık delildir.Utbi kıssasının şefaatla (dua talep etmekle) ilgili olduğunu muasırlardan İbn Abdil Vehhabın soyundan olan Salih bin Abdil Aziz Al Şeyh “Et Temhid li Şerhi Kitabit Tevhid” adlı eserinde itiraf ediyor. Bu Ehli Sünnetin itikadır ki Peygamber ve Salih zatlardan ister hayatdayken ister öldükten sonra dua istemek şirk değil.Diyorsun ki: O saydığın isimlerin hepsinin biyografisini buraya yazda okuyanlar onların kim olduğunu öğrensinler. Kuru kuru isim kalabalığı yapmak mârifet değil.Cevabım: İsimlerini zikr ettiğim o alimler hepsi meşhur alimlerdir. Eğer sen tanımıyorsansa o da senin problemin tabi. İbn Hacer El Heytemini tanımıyan varmı? İmam Ebul Hasan El Maverdini tanımayan varmı? İbnul Humamı tanımayan varmı? Şeyhul İslam Takiyuddin Es Subkini tanımayan varmı? Şeyhul İslam Zekeriyya El Ensarini tanımayan varmı? Günümüzde cehalet o kadar yaygınlaşmış ki alim dedikte iki üç isim (İbn Teymiyye, İbn Kayyim, İbn Abdil Vehhab ve.s....) sadece akla geliyor. Bu hastalık genellikte Selefiyye ekolunda görülür. Yok eğer gerçekten de merak ediyorsansa isimlerini zikr ettiğim alimlerin o zaman alimlerin hayatı biyografisi ile ilgili tabakat kitabları var arayıb bulub okuyarsın.Ayrıca sana sorduğum soruları da maalesef doğru dürüst cevaplamamısan. Sana ve senin gibi düşünen her kese soruyorum. Siz Peygamberden şefaat (dua) ismeyi caiz gören alimleri tekfir ediyormusunuz?Lütfün konuya net cevap ver.

- - - Updated - - -


[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Muhaajir!
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Nevevinin şu sözlerini lütfen tercüme et de millet de senin ne kadar zır bir cahil olduğunu, olmayan ilminle milleti irşad etmeye çalıştığını görsün.
[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Nevevinin El Ezkar isimli eserinde geçen sözleri:
[FONT=Arabic Typesetting, cursive]ويتشفَّع به إلى ربِّه [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Nevevinin El İdah Fil Menasik adlı eserinde geçen sözleri:[FONT=Arabic Typesetting, cursive]ويتشفَّع به إلى ربِّه سبحانه وتعالى [FONT=Trebuchet MS, sans-serif]İmam Nevevinin El Mecmu eserindeki sözleri:[FONT=Arabic Typesetting, cursive]ويستشفِع به إلى ربِّه سبحانه وتعالى[FONT=Trebuchet MS, sans-serif]Muhaajir! Buyur İmam Nevevinin sözlerini doğru tercüme et bakalım. İsbat et bakalım Nevevi burda hatırı hakkı için Tevessülü murad etmiş.
 
Üst Ana Sayfa Alt