Şeyhul İslam Mustafa Sabri, Allah'ın kitabı ve rasulün sünneti dışında bir şeye muhakeme olma- ki bunun günümüzdeki pratik şekli laiklik yani din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır- ve bunun toplumda meydana getirdiği korkunç sonuçlar hakkında şöyle diyor:
"Aslında din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak, dini ortadan kaldırma planından başka bir şey değildir. Batıdan gelen veya batı bağlılarının ortaya attıkları bid'atlerin hepsi İslam'ı yıkmak ve müslümanları İslam’dan uzaklaştırmak içindir. Fakat bu amaçla ortaya çıkarmış oldukları şeylerin en korkuncu din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak anlamına gelen laikliktir.
Laiklik hükümet tarafından halkın dinine indirilmiş bir darbedir. Oysa devrimler adet üzere halktan iktidarlara yöneliktir. Burada hükümetlerin halka rağmen halkın aleyhine devrim yaptığını görüyoruz.
Laiklik ilsini kabul eden bir siyası rejim İslam hükümlerine başkaldırmış demektir. Dolayısıyla öncelikle bu hükümet irtidat etmiş sonra da buna itaat edenler mürtedleşmiş sayılır. Siyasi idarede görev alanlar tek tek mürted hükmünü aldıkları gibi bu hükümete itaat eden kitleler de irtidada düşmüş olur. Bu kestirmeden toplu küfre giriş kadar korkunç bir olay tasavvur edilemez.
Birimiz, fert olarak İslam'ın herhangi bir hükmünü kabul etmediğimiz, dinin sultasını reddettiğimiz, helal ve haramdan, emir ve nehiyden birini inkâr ettiğimiz takdirde küfre girmiş oluruz. Peki, toptan Allah'ın sultasını, emir ve nehiylerini helal ve harama ilişkin ölçülerini reddeden dolayısıyla mürted olduğu şüphe götürmeyen bir idarenin üyeleri hakkındaki hükmünüz ne olacaktır?
Cevap: Yalnızca "mürted olmak", değil mi?" (Mevkıf el Akl vel İlm Vel Âlem Min Rabbil Alemin c: 4, s: 280)
Laiklik (din ile devlet işlerini birbirinden ayrılması) düşüncesine göre namaz, oruç, hac gibi ibadetler konusunda başvurulan merci, Kur'an ve sünnet olmasına karşın hayat pratiği ile ilgili işlerde, beşeri münasebetlerde başvurulan merci, Kur'an ve sünnet dışında insanların kendi heva ve hevesleridir. O halde namaz, oruç, hac gibi ibadetlerimizi Kur'an ve sünnetten başka bir kaynağa dayandırmak kesin bir küfür ise bunlar gibi birer ibadet olan diğer işlerimizi Kur'an ve sünnetten başka bir kaynağa dayandırmak da aynı şey olmaz mı?
İmam Kurtubi şöyle diyor:
Ebu Ali dedi ki:
"Allah'ın kanunlarından yüz çevirip onların dışında başka hükümleri isteyen kâfir olur." (Kurtubi Tefsiri s: 2185)
İbn-i Teymiye şöyle diyor:
"Bütün alimlerin ittifakıyla; her müslümanın bilmesi gerekir ki; Her kim İslam'dan başka bir dine tabi olur veya Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in şeriatinden (kanunundan) başka şeriatlara (kanunlara) tabi olmayı serbest bırakıp caiz görürse kafir olur."(Fetvalar c: 4 mesele: 515)
"Rabbine andolsun ki aralarında ayrılığa düştükleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe, verdiğin hükümden dolayı kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa: 65)