Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Onların Sözleri

hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbn-i Kesir (Nisa: 65)ayeti hakkında şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ tüm işlerde Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'i hakem tayin etmeyenin iman etmiş olmayacağını kendi adına yemin ederek belirtiyor. Allah'ın rasulü sallAllahu aleyhi ve sellem hükmederse o haktır. Zahiren ve batinen yalnız ona bağlanmak gerekir." (İbni Kesir Tefsiri c: 1 s: 520)



"Rabbine andolsun ki aralarında ayrılığa düştükleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe, verdiğin hükümden dolayı kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa: 65)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbni Kesir şöyle diyor:

"Kim Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'e inen şeriati bırakıp bunun dışında neshedilmiş
(iptal edilmiş Tevrat ve İncil gibi) şeriatlere bağlanırsa küfre girer. Kur'an ve sünnete muhakeme olmayıp da Ye'sak'a muhakeme olanın hükmü nedir? Şüphesiz ittifakla küfürdür." (Bidaye Ve En-Nihaye c: 13 s: 119)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyhul İslam Mustafa Sabri, Allah'ın kitabı ve rasulün sünneti dışında bir şeye muhakeme olma- ki bunun günümüzdeki pratik şekli laiklik yani din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır- ve bunun toplumda meydana getirdiği korkunç sonuçlar hakkında şöyle diyor:

"Aslında din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak, dini ortadan kaldırma planından başka bir şey değildir. Batıdan gelen veya batı bağlılarının ortaya attıkları bid'atlerin hepsi İslam'ı yıkmak ve müslümanları İslam’dan uzaklaştırmak içindir. Fakat bu amaçla ortaya çıkarmış oldukları şeylerin en korkuncu din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak anlamına gelen laikliktir.

Laiklik hükümet tarafından halkın dinine indirilmiş bir darbedir. Oysa devrimler adet üzere halktan iktidarlara yöneliktir. Burada hükümetlerin halka rağmen halkın aleyhine devrim yaptığını görüyoruz.

Laiklik ilsini kabul eden bir siyası rejim İslam hükümlerine başkaldırmış demektir. Dolayısıyla öncelikle bu hükümet irtidat etmiş sonra da buna itaat edenler mürtedleşmiş sayılır. Siyasi idarede görev alanlar tek tek mürted hükmünü aldıkları gibi bu hükümete itaat eden kitleler de irtidada düşmüş olur. Bu kestirmeden toplu küfre giriş kadar korkunç bir olay tasavvur edilemez.

Birimiz, fert olarak İslam'ın herhangi bir hükmünü kabul etmediğimiz, dinin sultasını reddettiğimiz, helal ve haramdan, emir ve nehiyden birini inkâr ettiğimiz takdirde küfre girmiş oluruz. Peki, toptan Allah'ın sultasını, emir ve nehiylerini helal ve harama ilişkin ölçülerini reddeden dolayısıyla mürted olduğu şüphe götürmeyen bir idarenin üyeleri hakkındaki hükmünüz ne olacaktır?

Cevap: Yalnızca "mürted olmak", değil mi?" (Mevkıf el Akl vel İlm Vel Âlem Min Rabbil Alemin c: 4, s: 280)


Laiklik (din ile devlet işlerini birbirinden ayrılması) düşüncesine göre namaz, oruç, hac gibi ibadetler konusunda başvurulan merci, Kur'an ve sünnet olmasına karşın hayat pratiği ile ilgili işlerde, beşeri münasebetlerde başvurulan merci, Kur'an ve sünnet dışında insanların kendi heva ve hevesleridir. O halde namaz, oruç, hac gibi ibadetlerimizi Kur'an ve sünnetten başka bir kaynağa dayandırmak kesin bir küfür ise bunlar gibi birer ibadet olan diğer işlerimizi Kur'an ve sünnetten başka bir kaynağa dayandırmak da aynı şey olmaz mı?


İmam Kurtubi şöyle diyor:

Ebu Ali dedi ki:

"Allah'ın kanunlarından yüz çevirip onların dışında başka hükümleri isteyen kâfir olur." (Kurtubi Tefsiri s: 2185)


İbn-i Teymiye şöyle diyor:

"Bütün alimlerin ittifakıyla; her müslümanın bilmesi gerekir ki; Her kim İslam'dan başka bir dine tabi olur veya Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in şeriatinden (kanunundan) başka şeriatlara (kanunlara) tabi olmayı serbest bırakıp caiz görürse kafir olur."(Fetvalar c: 4 mesele: 515)


"Rabbine andolsun ki aralarında ayrılığa düştükleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe, verdiğin hükümden dolayı kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa: 65)
 
M Çevrimdışı

Mshdv

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
erdogan-kuran.jpg


"Kuran'a abdestsiz dokunmayanlar, Abdestli iken Kuran'ın hükümlerini çiğnediler."

@ Ahmet Turgut
 
ENSAR Çevrimdışı

ENSAR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAHU EKBER!
İbn Abbas'tan (r.a) şöyle rivayet edilir,'' Ey günah işleyen ! Bir günah işledikten sonra onun kötü sonucundan ve cezasından korkmaksızın güven içinde ikinci kez yapman günah işlemekten daha büyük bir cürümdür.
Günah işlerken sağında ve solunda bulunan meleklerden utanmaman günahından daha büyük bir cürümdür.
Allah'ın günahından dolayı sana ne yapacağını bilmediğin halde gülmen , yaptığın günahtan daha büyük bir cürümdür.
Günahı işleyebilmeye güç yetirdiğinden dolayı sevinç duyman daha büyük bir günahtır. Günahı kaçırıp işleyemediğinde üzülmen, onu işlemenden daha büyük bir suçtur.
Günah işlerken kapının örtüsünü ( yada kapıyı ) açan rüzgardan korkman ( yani bir an bir beşer geldi sanıp endişe duyman ) buna rağmen Allah'ın sana bakışından kalbinin titrememesi daha büyük bir günahtr.
Yazıklar olsun sana
{İbn Kayyim Rahmetullahi aleyh)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbni Kayyim (rh.a) der ki:

İlmin ortadan kalkması, cehaletin açığa çıkması yüzünden şirk, bir çoklarına galip gelmiştir. Bunun sonucu maruf münker, münker de maruf olarak sünnet bidat, bidat da sünnet diye kabul edilir olmuştur. Küçükler böyle bir ortamda büyüyor, büyüklerse aynı ortamda ihtiyarlıyorlar. İslâmî sembollerin mumu söndü ve İslâm'ın garipliği daha da arttı. Alimlerin sayısı azaldı, sefih ve adi insanlar çoğaldı. Her türlü şer yeşerdi. Sıkıntılar şiddetlendi. İnsanların elleriyle yaptıkları ve kazandıkları şeyler yüzünden karada ve denizde fitne, fesat açığa çıktı. Fakat herşeye rağmen hakka tabi olan Muhammedi bir cemaat de bugün hala mevcuttur. Bunlar kıyamete kadar şirk ve bidat ehline karşı cihadlarını sürdüreceklerdir."
(Zad'ul-Mead, 2/200; *Zad'ul-Mead Terc., 4/58-59)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Fitne (şirk) kalmayıncaya ve dinin hepsi sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!"(Enfal: 39)

İbni Teymiye bu ayet hakkında şöyle dedi:

"Ayetteki din, itaat manasındadır. Eğer dinin bir kısmı Allah-u Teâlâ için diğer kısmı Allah-u Teâlâ'dan başkası için olursa işte o zaman cihad ve savaş, din tamamıyla Allah-u Teâlâ'nın oluncaya kadar farz olur." (Fetvalar c: 28 s: 544)

Allah-u Teâlâ sana hidayet etsin!

İbni Teymiye’nin, din kelimesini itaat olarak açıklayışına iyice bak ve dikkatle düşün!

Her kim, hayatın en ufak meselelerinde bile olsa, Allah-u Teâlâ'dan başkasına itaat ederse, Allah-u Teâlâ’nın dinine değil, başkasının dinine girmiş olur.

İbni Teymiye’nin, böyle kimselerin itaati tam olarak Allah-u Teâlâ'ya oluncaya kadar onunla savaşılması gerektiğine dair sözüne de dikkat et!

İbni Cerir, "dinin hepsi sadece Allah-u Teâlâ'nın oluncaya kadar" sözü hakkında şöyle dedi:

Bu söz; "itaat ve ibadet halis bir şekilde, tam olarak, sadece Allah-u Teâlâ'ya yapılıncaya kadar", manasındadır. Ayetteki "fitne" yi ise"şirk" olarak tefsir etmiştir." (İbni Cerir Taberi)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
‎"Bir putpereste hiç bir sakınca görmeden "müşrik" diyenler, tağutun hükmüne başvuran kimseye "müşrik" diye hüküm vermekten sakınca duyuyorlarsa Kur'an okumuyorlar ve bu dinin özelliğini bilmiyorlar demektir." (Seyyid Kutub / Davet Yolu - s. 24)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Kayyım El-Cevziyye:

"Davasıyla, Allah ve Rasûlünün dışındaki bir merciye gidip muhakeme olan kimse; inkar ve reddetmekle emrolunduğu tağuta müracaat etmiş olur. Kişi, hakimiyet hakkını sadece Allah'a vermediği sürece tağutu inkar etmiş olmaz." (İki Hicret Yolu - s. 63)
 
İ Çevrimdışı

İki Hicretyolu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
11425122_716542738457517_7944998916297041085_n.jpg
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbni Kayyım şöyle dedi:

"Allah-u Teâlâ'nın rızasını ve ahiret mükafatını isteyen kimse, kendisini şu iki hapse sokmalıdır:

Birincisi; kalbini sadece Allah-u Teâlâ'ya yönelterek hapseder. Böylece sadece Allah-u Teâlâ'nın rızasını elde etmeye çalışır. O’ndan başkasının rızasını istemez ve O’ndan başkasının rızasını önemsemez.

İkincisi; dilini, Allah-u Teâlâ'yı çokça zikretmek, imanını ve bilgisini artıracak şeyleri söylemek gibi faydalı şeyler için hapseder. Yine bütün uzuvlarını, her türlü günahı işlemekten alıkoyarak sadece Allah-u Teâlâ'nın farz kıldığı ve mendup olan ameller için hapseder.

Mü’min kul, Allah-u Teâlâ'ya kavuşuncaya kadar böyle yapar. Böyle yaptığı içindir ki, Allah-u Teâlâ onu bu hapis hayatından kurtarır, ona çok geniş ve çok güzel bir hürriyet verir. Kul, ne zaman bu iki hapse sabretmez, ondan kaçar ve şehvetinin esiri olursa, bu dünyadan ayrıldığı zaman en dar ve en korkunç hapse girer.

Bu sebeple, dünyadan ayrılan her bir insan ya hapis-ten çıkıp mutlak hürriyete kavuşur ya da hürriyetini kaybedip hapse girer. Muvaffak kılan Allah-u Teâlâ’dır." (El-Fevaid s: 54)
 
Üst Ana Sayfa Alt