"Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir."İbn Teymiyye
İmam İbni Teymiyye şöyle diyor:
' Kim, küfür olan bir söz veya fiil yaparsa bu sözü söylerken veya bu fiili yaparken, küfür kasdıyla söylemez veya yapmazsa bile kafir olur. Çünkü ALLAH ’ın dilediği dışında çok az kişi küfür kasdıyla küfür sözü söyler ve küfür ameli işler.'
(Es-sarimul Meslul s: 177-178)
Kalem sahibi kimseler, bir çok büyük işler yapabilirler.
Ancak; fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini feda etmeleri şartıyla...
HAKK bildikleri şeyin Hakk olduğunu fütur etmeden söyleyip,
gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartıyla...
Seyyid Kutup
"Onların bir tek Allah'ından bu kadar güzel sözler çıkarken ,Sizin üç yüz tanrınızın dili mi tutuldu?"
Necaşi .. Habeşistan Kralı..
Şeyh Said
İslami bir bilinçle donanmış halk kitlelerini hiçbir güç, hiçbir silah yenemez...
Şeyh Said
Düşmanın tatlı sözlerine bakma; balin içinde zehir de bulunabilir.
"Vakti zayi etmek ölümden daha kötüdür. Çünkü vaktin zayi olması, seni hem Allah'tan ve hem de âhiret yurdundan koparır. Ölüm ise, seni ancak dünya ve ehlinden koparır."
İbn Kayyım el-Cevziyye
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Fitne (şirk)
kalmayıncaya ve dinin hepsi sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!"(Enfal: 39)
İbni Teymiye bu ayet hakkında şöyle dedi:
"Ayetteki din, itaat manasındadır. Eğer dinin bir kısmı Allah-u Teâlâ için diğer kısmı Allah-u Teâlâ'dan başkası için olursa işte o zaman cihad ve savaş, din tamamıyla Allah-u Teâlâ'nın oluncaya kadar farz olur."
(Fetvalar c: 28 s: 544)
"Fitne (şirk)
kalmayıncaya ve dinin hepsi sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!"(Enfal: 39)
İbni Cerir, "dinin hepsi sadece Allah-u Teâlâ'nın oluncaya kadar" sözü hakkında şöyle dedi:
Bu söz; "itaat ve ibadet halis bir şekilde, tam olarak, sadece Allah-u Teâlâ'ya yapılıncaya kadar", manasındadır. Ayetteki"fitne" yi ise "şirk" olarak tefsir etmiştir."(İbni Cerir Taberi)
İbni Kayyım şöyle dedi:
"Tagut"; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme konusunda haddini aşan kul demektir.
İnsanların tagutu; Allah-u teala ve rasulünün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah-u teala'tan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah-u teala'nın emrine dayanmaksızın ve Allah-u teala'ya itaat etmeksizin, zatı için tabi olunanlardır.
İşte alemlerin tagutu bunlardır. Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan, insanların çoğunun Allah-u teala'ya değil, tagutlara ibadet ettiğini, Allah-u teala ve rasulünün hükümlerine değil tagutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah-u teala ve rasulüne değil, taguta itaat edip tabi olduklarını görürsün."(A'lamu'l Muvakkiin c: 1 s: 50)
İbni Kayyım bir başka yerde şöyle dedi:
"Kim rasulün getirdiğinin dışında bir hüküm verir veya bu hükme muhakeme olursa işte o, tağutu hakem tayin etmiş ve tağuta muhakeme olmuştur." (A'lamu'l Muvakkiin)
Burada şunu ifade etmeden geçmeyeceğim:
"İbni Kayyım'ın, zamanındaki yani 700 sene önceki insanların çoğu hakkındaki görüşü böyleyse, bizim zamanımızın insanlarını görseydi acaba onlar hakkındaki görüşü nasıl olurdu?
Teşrinin Allah-u Teâlâ'ya Ait Olmasının İslam'daki Yeri
Teşri (kanun koyma) imani bir meseledir yani, doğrudan doğruya akide ile ilgilidir. İşte bu sebeble bu meselenin Allah-u Teâlâ'ya iman konusunda ele alınması gerekir.
Şeyh Ahmed Şakir, Allah'ın şeriatinden olan, hırsıza verilen ceza hakkında şöyle diyor:
"Hırsıza verilen el kesme cezası biz müslümanlar için akidenin ve imanın temelindendir. İslam şeriatinin koyduğu el kesme cezasını inkar eden veya bunun yerine başka bir ceza isteyen ve üstelik müslüman olduklarını iddia eden bu kimselere soralım:
"Siz Allah-u Teâlâ'ya ve bu kainatı O'nun yarattığına inanıyor musunuz?"
"Evet" diyeceklerdir.
"Allah'ın geçmişte olanları ve gelecekte olacakları bildiğine inanıyor musunuz?"
"Evet" diyeceklerdir.
"Allah'ın bizi ve bize zarar verecek şey ile bize fayda verecek şeyi bizden daha iyi bildiğine inanıyor musunuz?"
"Evet" diyeceklerdir.
"Allah'ın Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'i, doğru yolu göstermek ve hak dini tebliğ etmek için gönderdiğine, ona Kur'an'ı indirdiğine inanıyor musunuz?"
"Evet" diyeceklerdir.
"Kur'an'ın hem din, hem de dünya işlerinde bir rehber, bir yol gösterici olarak gönderildiğine de inanıyor musunuz?" Buna da:
"Evet" diyeceklerdir.
Bu sorulara "
Evet" cevabını veren sizler! Sizlerin bu cevabınız Allah'ın hükmünden başka bir hüküm istemenizle tezat teşkil etmektedir ve sizlerin müslümanlık iddianıza zıttır.
Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde bu soruları "
Hayır" şeklinde cevaplandıranlara gelince; onların kafir olduklarına hükmederiz. Alim olsun, cahil olsun, kültürlü olsun, okumamış olsun her müslüman yukarıdaki soruları "Hayır" şeklinde cevaplandıranın mürtedleştiğini, küfrün uçurumuna yuvarlandığını kesinlikle bilir.
Fakat, "
müslüman" olduklarını iddia etmeyenler ile bu mesele hakkında kesinlikle tartışmaya girmeyiz. Çünkü onlar bizim inandığımız gibi inanmıyorlar. Biz onların istediklerine uymadıkça onlar bizden asla razı olmazlar. Onların isteklerine uymaktan Allah-u Teâlâ'ya sığınırız." (Umdet-ut Tefsir c:4, s:14 6-l47)
"Bugün insanlık bir cehennemin kenarında bulunmaktadır...
Bu hal, başının üstünde asılı duran yok oluş tehdidinden değildir...
Bu, bir hastalık belirtisidir ama hastalığın kendisi değildir. Gerçek sebep, insan hayatının, gölgesinde sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişebileceği "değerlerin" iflas etmesidir."
Şehid Seyyid Kutub
"Mü'minlerle düşmanları arasındaki savaş, esasında bir akide savaşıdır, kesinlikle başka bir savaş değildir. Düşmanları onlara yalnızca imanlarından dolayı kınayıp zulmetmekte, onlara sadece akidelerinden dolayı kızmaktadırlar.
Bu, politik, ekonomik ve etnik bir savaş değildir. Eğer böyle bir şey olsaydı durdurulması, sorunun çözümlenmesi kolay olurdu. Bu, gerçekte bir akide savaşıdır:
- Ya küfür, ya iman.
- Ya cahiliye ya İslâm.
Bu bir akide sorunu, bir akide savaşıdır."
Seyyid Kutub
İbn Kayyım eL-Cevziyye
"Ey sabır adımları! Sabretmeye devam edin, kuşkusuz az bir vakit kaldı."
--------------
"Her kim yolu uzun görürse, yürümesi zorlaşır.
Şayet "Aramızda ki yol epeyi uzundur" ya da "Karşılaşmamız uzaktır" dersen, özlemiş olmazsın"
--------------
"En değerli himmet, sevgiliyle karşılaşmak için zemin hazırlamak ve karşılaşmadan önce ileriye dönük hazırlık yapmaktır. Böyle yapınca, gelişinden önce müjdelenecektir."
"Kendiniz için ileriye hazırlık yapın." (Bakara, 223)
"Allah (c.c) ve rasulünden başkasının hükmüne tabi olan ve ona muhakeme olan bir kimse, tağutu hakim tayin etmiş ve ona muhakeme olmuştur."
( İbni Kayyım-A'lamul Muvakkiin c: 1 s: 50)
***********
İbn Kayyım El-Cevziyye:
"Davasıyla, Allah ve Rasûlünün dışındaki bir merciye gidip muhakeme olan kimse; inkar ve reddetmekle emrolunduğu tağuta müracaat etmiş olur. Kişi, hakimiyet hakkını sadece Allah'a vermediği sürece tağutu inkar etmiş olmaz." (İki Hicret Yolu - s: 63)
***********
Seyyid Kutub:
"Hiç kuşkusuz Allah'ın egemenlik ve şeriatine dayanmayan tüm iktidar ve otoriteler tağuttur." (Davet Yolu - s: 34)
İbn Kayyım el-Cevziyye (rh.a) şöyle diyor:
"Ateşin aydınlığı sürekliliğini koruyabilmek için yakacak bir maddeye ihtiyaç duyar. Ateşin ışık verebilmek için ihtiyaç duyduğu bu madde, bir hayvanın ihtiyaç duyduğu gıdaya benzer. İman nuru da böyledir. Faydalı ilimden müteşekkil ve de uygulayabileceği, onda sebat edebileceği salih bir amele bir maddeye ihtiyaç duyar. Eğer imanın (ihtiyaç olan) madde giderse yakacağı olmayan ateşin söndüğü gibi söner." (İbn Kayyım el-Cevziyye: İçtimau'l Cuyuşu'l İslamiyye, s. 49)
"Kulun şirk koşma dışında bütün günah çeşitleri ile Allah'ın huzuruna çıkması, onun kendi görüşüne ve hevesine uyması gibi bir kötü durumla Allah'ın huzuruna çıkmasından daha hayırlıdır." ~ İmam Şafiî ~
İmam Şafiî, Kur'ân ve sünnetin manalarını en iyi bilenlerdendi Kur'ân ve sünnetten en iyi delil çıkaranlardandı. Doğru yol ve ihlaslı olma bakımından da insanların en ileri mertebede olanlarındandı.
Şöyle derdi:
"Rasûlullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahih hadisini gördüğünüz zaman o hadise göre amel edin ve benim kavlimi bir tarafa bırakın. Çünkü siz o sahih hadisi benden duymamış olsanız bile, ben de o hadise göre amel etmek ve ona göre konuşmak mecburiyetindeyim. Beni taklid etmeyin, kavlime iltifat etmeyin. Sahih bir hadisi gördüğünüzde, benim kavlime ters düşüyorsa kavlimi duvara çalın. Çünkü Rasûlullah'ın hadisine karşı benim kavlime itibar edilmez."
(El- Bidaye Ve'n Nihaye)