Aynı kişinin başka bir yanıtı:
Soru: "Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz." (Bakara:134) Ayetine mukabil olarak osmanlı hakkındaki düşüncenizi açıklar mısınız? Tekfir ediyor musunuz? Bu konuda tekfir etmeyenlere karşı tutumumuz ne olmalıdır?
Cevap: Bakara suresi 134. ayetin tefsirinde şunlar kaydedilmiştir; Bize Muhammed İbnu Yahya haber verdi. Bize Ebu Gassan haber verdi. Muhammed ibnu İshak dedi ki bana Zeyd ibnu Sabit’in ailesinin kölesi haber verdi(Muhammed ibnu Ebi Muhammed) ona da İkrime Said ibnu Cubeyr haber verdi ki İbn Abbas şöyle söyledi; Abdullah ibnu Soriya el A’var Resulullah sallahu aleyhi ve sellem’e dedi ki; hidayet bizim üzerinde olduğumuz şeydir bize tabi ol ki hidayete eresin. Hristyanlar da böyle söylediler. Allah da bu ayeti indirdi ‘ Onlar bir ümmetti geldi geçti. Onların yaptıkları onlara sizin yaptıklarınız ise sizedir.’Bu nedenledir ki önce ayetin nuzül sebebine iyi bakmak gerekir ki ondan sonra istidlal yapılsın. Aklı başında hiç kimse ganni, lenin ve stalin gibi kafirlerin tekfirinde tevakkuf edip de onlar bir ümmetti geldi geçti o yüzden onlar hakkında konuşmaya gerek yok diyemez. Onların küfrünü beyan etmek her müslümanın üzerinde düşen gerekliliklerden bir tanesidir.Osmanlı meselesine gelince Osmanlı devleti değişik evrelere sahip bir devlettir. Şurası bir hakikattir ki Osmanlı devleti kendi devletini savunmak için alimlerine yazdırdığı ‘Devletil Osmaniyye Muftera Aleyha’ adlı kitaptaki bu kitap şu anda Bursa’da ki Osmanlı küütüphanesinde mevcuttur, devletin her türlü Bektaşilik, Nakşibendilik vb tarikatları maddi ve manevi desteklediğini ve yayılmaları için üzerine düşeni yaptıklarını anlatmaktadır.Yaşadığımız topraklarda ki kabirler, türbeler vb şirkin ve hurafelerin yayıldığı mekanların hepsi Osmanlı devleti zamanında finanse edilmiş, yapılması devlet tarafından teşvik edilmiş ve uzun seneler insanlar bu şirklerden men edilmemiştir. Bu da ifade eder di ki genel olarak şirk üzerinde olan bir Osmanlı devleti hakim idi.Ancak İmam Birgivi gibi bazı alimlerde Osmanlı zamanında yaşamıştır. İmam Birgivi ‘Tarikatı Muhammediye’ adlı kitabın yazarıdır ki burada sofilerin yaptıklarının şirk olduğunu en katı bir dille anlatmış ve yapanları tekfir ettiğini beyan etmiştir. Ayrıca 2oo sene bu kitabın her yeniçeri(osmanlı askeri) tarafından okunulması şart koşulmuştur. İşte bu da gösteriyor ki az önce zikrettiğimiz şirk olan ameller belirli bir dönemde işlenmiş ancak belirli dönemlerinde ise tam aksine durumlar söz konusu olmuştur. Bu da gösteriyor ki Osmanlı devleti mümini ve kafiri bünyesinde barındıran bir devlet idi. O yüzden orada müslüman olanlar müslüman idi kafir olanlar da kafir idi. Ne küfrünü bilmediğimizi tekfir ederiz. Ne de küfrünü bildiğimizin tekfirinden sakınırız.‘Bu konuda tekfir etmeyenlere karşı tutumumuz ne olmalıdır’ sorusuna gelince, eğer tekfir etmeyenler bu fiillerin küfür olduğunu ancak şahıslardan hangilerinin işleyip işlemediğini bilmediklerinden dolayı tekfir de durmuş iseler bunlar müslüman kardeşlerimizdir. Ancak bir şahıs bunların şirk olduğunu bilmesine rağmen işleyenlerin müslüman olduğunu iddia ediyor ise o kişi ile dinsel beraberliğimiz noktalanmıştır demektir. Ancak zikrettiğimiz meseleye dair ihtilaf genelde hangi şahısların işleyip işlemediği ile alakalıdır. Bu da zikrettiğimiz gibi kardeşliği yok etmez.‘Bu konuda tekfir etmeyenlere karşı tutumumuz ne olmalıdır’ sorusuna gelince, eğer tekfir etmeyenler bu fiillerin küfür olduğunu ancak şahıslardan hangilerinin işleyip işlemediğini bilmediklerinden dolayı tekfir de durmuş iseler bunlar müslüman kardeşlerimizdir. Ancak bir şahıs bunların şirk olduğunu bilmesine rağmen işleyenlerin müslüman olduğunu iddia ediyor ise o kişi ile dinsel beraberliğimiz noktalanmıştır demektir. Ancak zikrettiğimiz meseleye dair ihtilaf genelde hangi şahısların işleyip işlemediği ile alakalıdır. Bu da zikrettiğimiz gibi kardeşliği yok etmez.
Soru: "Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz." (Bakara:134) Ayetine mukabil olarak osmanlı hakkındaki düşüncenizi açıklar mısınız? Tekfir ediyor musunuz? Bu konuda tekfir etmeyenlere karşı tutumumuz ne olmalıdır?
Cevap: Bakara suresi 134. ayetin tefsirinde şunlar kaydedilmiştir; Bize Muhammed İbnu Yahya haber verdi. Bize Ebu Gassan haber verdi. Muhammed ibnu İshak dedi ki bana Zeyd ibnu Sabit’in ailesinin kölesi haber verdi(Muhammed ibnu Ebi Muhammed) ona da İkrime Said ibnu Cubeyr haber verdi ki İbn Abbas şöyle söyledi; Abdullah ibnu Soriya el A’var Resulullah sallahu aleyhi ve sellem’e dedi ki; hidayet bizim üzerinde olduğumuz şeydir bize tabi ol ki hidayete eresin. Hristyanlar da böyle söylediler. Allah da bu ayeti indirdi ‘ Onlar bir ümmetti geldi geçti. Onların yaptıkları onlara sizin yaptıklarınız ise sizedir.’Bu nedenledir ki önce ayetin nuzül sebebine iyi bakmak gerekir ki ondan sonra istidlal yapılsın. Aklı başında hiç kimse ganni, lenin ve stalin gibi kafirlerin tekfirinde tevakkuf edip de onlar bir ümmetti geldi geçti o yüzden onlar hakkında konuşmaya gerek yok diyemez. Onların küfrünü beyan etmek her müslümanın üzerinde düşen gerekliliklerden bir tanesidir.Osmanlı meselesine gelince Osmanlı devleti değişik evrelere sahip bir devlettir. Şurası bir hakikattir ki Osmanlı devleti kendi devletini savunmak için alimlerine yazdırdığı ‘Devletil Osmaniyye Muftera Aleyha’ adlı kitaptaki bu kitap şu anda Bursa’da ki Osmanlı küütüphanesinde mevcuttur, devletin her türlü Bektaşilik, Nakşibendilik vb tarikatları maddi ve manevi desteklediğini ve yayılmaları için üzerine düşeni yaptıklarını anlatmaktadır.Yaşadığımız topraklarda ki kabirler, türbeler vb şirkin ve hurafelerin yayıldığı mekanların hepsi Osmanlı devleti zamanında finanse edilmiş, yapılması devlet tarafından teşvik edilmiş ve uzun seneler insanlar bu şirklerden men edilmemiştir. Bu da ifade eder di ki genel olarak şirk üzerinde olan bir Osmanlı devleti hakim idi.Ancak İmam Birgivi gibi bazı alimlerde Osmanlı zamanında yaşamıştır. İmam Birgivi ‘Tarikatı Muhammediye’ adlı kitabın yazarıdır ki burada sofilerin yaptıklarının şirk olduğunu en katı bir dille anlatmış ve yapanları tekfir ettiğini beyan etmiştir. Ayrıca 2oo sene bu kitabın her yeniçeri(osmanlı askeri) tarafından okunulması şart koşulmuştur. İşte bu da gösteriyor ki az önce zikrettiğimiz şirk olan ameller belirli bir dönemde işlenmiş ancak belirli dönemlerinde ise tam aksine durumlar söz konusu olmuştur. Bu da gösteriyor ki Osmanlı devleti mümini ve kafiri bünyesinde barındıran bir devlet idi. O yüzden orada müslüman olanlar müslüman idi kafir olanlar da kafir idi. Ne küfrünü bilmediğimizi tekfir ederiz. Ne de küfrünü bildiğimizin tekfirinden sakınırız.‘Bu konuda tekfir etmeyenlere karşı tutumumuz ne olmalıdır’ sorusuna gelince, eğer tekfir etmeyenler bu fiillerin küfür olduğunu ancak şahıslardan hangilerinin işleyip işlemediğini bilmediklerinden dolayı tekfir de durmuş iseler bunlar müslüman kardeşlerimizdir. Ancak bir şahıs bunların şirk olduğunu bilmesine rağmen işleyenlerin müslüman olduğunu iddia ediyor ise o kişi ile dinsel beraberliğimiz noktalanmıştır demektir. Ancak zikrettiğimiz meseleye dair ihtilaf genelde hangi şahısların işleyip işlemediği ile alakalıdır. Bu da zikrettiğimiz gibi kardeşliği yok etmez.‘Bu konuda tekfir etmeyenlere karşı tutumumuz ne olmalıdır’ sorusuna gelince, eğer tekfir etmeyenler bu fiillerin küfür olduğunu ancak şahıslardan hangilerinin işleyip işlemediğini bilmediklerinden dolayı tekfir de durmuş iseler bunlar müslüman kardeşlerimizdir. Ancak bir şahıs bunların şirk olduğunu bilmesine rağmen işleyenlerin müslüman olduğunu iddia ediyor ise o kişi ile dinsel beraberliğimiz noktalanmıştır demektir. Ancak zikrettiğimiz meseleye dair ihtilaf genelde hangi şahısların işleyip işlemediği ile alakalıdır. Bu da zikrettiğimiz gibi kardeşliği yok etmez.