Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

oy kullanmayı caiz görenlere

A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bildiğim kadarıyla sadece alkollü içecek tüketmek yasaktır ancak kadeh tokuşturmak yasaktır gibi bir yasak bilmiyorum. Ben Allah'ın düzenini yeryüzüne egemen kılmaya çalışanlara terörist demiyorum ancak eğer Allah'ın adını kullanarak terör estiriyorsa da onun eylemlerini "Allahu ekber" nidaları eşliğinde yapması beni aldatamaz ve benim ona terörist dememe engel olamaz. Adam "Allah Allah" diyerek kafasını duvara vursa ve yaşamını yitirse, ne şehit olur ne de gazi anca niyazi olur. Buradan müslümanlara karşı gayrimüslümanlarla işbirliği yapanları savunduğum anlaşılmasın. Böyle bir şeyi ben de kabul etmem. Burada sadece müslüman gözüküp islama ve müslümanlara kötülük edenleri eleştiriyorum. Bununla birlikte, yeri geldiğinde ABD ile de, Rusya ile de, diğer gayrimüslim ülkelerle de işbirliği yapılabilir -ki peygamberin de böyle işbirlikleri içinde olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır.

Bir de sorum olacak; Benim sofi olduğumu da nerden çıkardın sevgili kardeşim? Senin de kalbleri yarıp bakma gibi bir yeteneğin mi var yoksa?
Bir kavme benzemek ve niyet Sual: Dinde (küfre rıza küfürdür)kuralı var. (Bir kavme benzeyen onlardandır) hadisi de var. Gayrimüslimlerin nelerine benzeyen kâfir olur, nelerine benzemek caizdir?
CEVAP
O hadis-i şerifteki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. Mesela kâfir CEVAP
O hadis-i şerifteki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. Mesela kâfir gömleği giymek, saç uzatmak, saç kazımak ve diğer mubah âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz.

İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde küfür olur. Mesela haç takmak küfürdür. Nevruz veya Mihrican günlerinde, bunların isimlerini söyleyerek hediye vermek haramdır. Bu günleri bayram bilerek vermek, küfür olur. Noel gününde, kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapmak da küfürdür. Yalnız aşure günü veya Nevruz ve Mihrican günleri oruç tutmak mekruhtur. Çünkü o kavme benzemiş oluyor. Üç hadis-i şerif meali:
(Bir kavmin hayır, şer amellerinden hoşlanan, o amelleri işlemiş gibi olur.) [Deylemi]

(Bir kavmin işini seven, o amelleri işlemese de, kıyamette onlarla haşr olur.) [Hatib]

(Bir kavmin ameline razı olan onların ameline ortak olur.) [Deylemi]

Küfrün veya haramın iyi niyet ile yapılması, bunları küfürden ve haramlıktan çıkarmaz. Üç örnek:
1- Bir kadın, farz olan haccını eda niyeti ile mahremsiz hacca gitse haram işlemiş olur. Bir kız, Amerika’ya İslamiyet’e hizmet için mahremsiz gitse günah olur. İyi niyet haramları helal hâle getirmez.

2- Bir Hıristiyan kızı, bir Müslüman erkeğe, (Benimle dans edersen Müslüman olurum) dese, Müslümanın, iyi niyetle onunla dans etmesi veya başka günah işlemesi caiz olmaz. Bir kâfiri Müslüman yapmak için onunla içki içmek yahut başka günah işlemek caiz olmaz.

3- Birinin gönlünü almak için, (Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir)hadis-i şerifine uyabilmek için, içki içenlerin masasına oturmak sevap olmaz, günah olur. Haram para ile cami yaptırmak da caiz değildir. Haramdan iyi niyet ile [Allah’tan korkarak] vazgeçen sevap kazanır. Başka bir sebep ile vazgeçen sevap kazanmaz. Yalnız, günahından kurtulur.

Dinimizde niyetin geçersiz, sözün geçerli olduğu yerlerden bazıları şunlardır:
Nikahta: Şakadan veya rol icabı, iki şahit yanında evlenen, gerçekten evlenmiş olur.

Boşamakta: Şaka ile veya hanımını korkutmak niyetiyle “seni boşadım” diyen, eşini boşamış olur.

Vazgeçmekte: Bir kimse, hanımına “seni boşadım” dese, sonra, şakadan boşamaktan vazgeçtiğini bildirse, boşamaktan vazgeçmiş olur. Ancak, 3 talak hakkından birisi gitmiş olur.

Adakta: Adak yaparken hiç niyet etmese de, söz arasında dilinden çıksa da, adağını yapması vacip olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden söylemek, ciddi, isteyerek söylemek gibidir.

Alış verişte: Alıcı veya satıcıdan biri, ben şaka yaptım, vazgeçtim dese de geçersizdir.

Hediyede: Alacağını hediye eden, şakadan söylemiştim dese de, hediyesinden vazgeçemez.

Yeminde: Kalbden yemin geçerli olmaz, söz geçerlidir.

Küfürde: Şakadan ben Hıristiyanım demek küfürdür. Niyet geçersizdir.

(Suyu alkollü içki içenler gibi [mesela bardak tokuşturarak] içmek haramdır) hadis-i şerifi gösteriyor ki, suyu bile içerken fasıklara benzemek yasaktır, nerde kaldı ki kâfirlere benzemek hoş karşılansın.
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Yine Talibanın iktidar olduğu dönemde camilerden İslami ilimler okutuldu.

Fıkıh başta olmak üzere farzı ayn olan ilimler tüm halka ulaştırılmaya çalışıldı. O dönem medyada yansıtılanın aksine radyo ve günlük birçok gazete yayını devam ediyordu. Hatta Arjantin, Brezilya ve Japonya gibi diğer ülkere nazaran bölge üzerinde kötü emelleri olmayan ülkelerle ciddi ekonomik ilişkiler geliştirdi. 100 milyar dolar civarında olan uyuşturucu hacmi neredeyse tamamen bitirildi. Haşhaş eken çiftçilere alternatif üretim teklifleri eğer yapmazlarsa tarlalarının yakılacağı tebligati yapılmıştı.

İhlaslı ve akidesi düzgün olan mücahit gruplar taliban hareketinin samimiyeti ve bir medrese yani ilim hareketi olduğunu görünce ona biat ettiler. Marazlı olan gruplar çatışmayı sürdürdü lakin Allah c.c. 'ün yardımıyla kısa sürede tüm afganistanı feth ettiler.

Yeryüzünde Cihat nasıl yapılır tüm ümmete öğreten ve en ağır Cihadı veren samimi müslüman bu kardeşlerimizden Allah C.c. razı olsun bizlerinde kalplerindeki marazları gidersin inş.
TALİBANA ESİR DÜŞEN İNGİLİZ GAZETECİ, İSLAMİYETİ ARAŞTIRIP MÜSLÜMAN OLDU
İngiliz gazeteci Yuanne Riddley, Taliban’dan İslam’ı öğreneceğine söz vererek kurtuldu. Riddley araştırmaları sonucunda Müslüman oldu.İşte müthiş hidayete eriş öyküsü...
16.05.2005
BüyütKüçültYazdırArkadaşına Gönder
İngiliz Sunday Express gazetesi muhabiri Yvonne Riddley, Afganistan’a kaçak yollardan girmek isterken 28 Eylül 2001’de Taliban tarafından kaçırılmış ve bir anda dünya kamuoyunun ilgi odağı olmuştu.

İngiliz hükümeti, yoksul bir işçi ailesinin kızı olan Riddley’i kurtarmak için devreye girmişti; ama nafile! Riddley tam 10 gün Taliban’ın elinde kaldı. Girişimler sonuç verdi ve 43 yaşındaki Riddley serbest bırakıldı. Riddley’in serbest bırakılmasında hükümetin Taliban ile yaptığı görüşmelerin etkisi vardı kuşkusuz. Ancak Taliban’ın İngiliz gazetecinin gitmesine izin vermesinin ardında yatan bambaşka bir sebep daha vardı: Yvonne Riddley, Taliban’a, kendisini serbest bırakmaları halinde Kur’an’ı okuyup, İslam dini üzerine çalışmalar yapacağına söz vermişti! Taliban, Riddley’i serbest bırakmayı kabul etti, Riddley de sözünü tuttu. Ve Yvonne Riddley için İslam’a doğru bir yolculuk başladı. Kur’an, onu çok etkiledi ve kısa bir süre sonra Müslümanlığı seçti. Riddley’in, Afganistan’da başlayıp Londra’da sonlanan hikâyesini sunuyoruz.

Taliban tarafından kaçırıldıktan sonra Müslümanlığı seçtiniz, bu dönüşün hikâyesini anlatır mısınız?

Taliban tarafından kaçırıldığımda büyük haberlere imza atan bir gazeteciydim. Ancak o zaman, utanç verici şekilde kendim gazetelere manşet oldum. Taliban’a söz verdim: “Eğer beni serbest bırakırsanız Kur’an’ı okuyacağım. İslam’ı araştıracağım.” Onlar sözünü tuttu, beni bıraktı. Ben de tuttum. Söz sözdür diye düşündüm ve Kur’an’ı okumaya başladım. Tamamen akademik bir çalışmaydı. Manevi bir yolculuğa çıkmak gibi bir niyetim yoktu başlangıçta.

Kur’an sizi nasıl etkiledi?

Nefes kesiciydi. Kur’an sanki bir yaşam kılavuzu. Okuduğum her şeyden çok etkilendim. Özellikle kadın haklarından. Çünkü bize hep Müslüman kadınların baskı altında olduğu anlatılırdı. Ancak Kur’an diyor ki; biz kadınlar manevi olarak erkeklere eşitiz. Eğitim hakkı konusunda da eşitiz. Biz kadınlar çocuk doğurma özelliğinden dolayı İslam’da yüceltiliyoruz. Cennetin annelerin ayağının altında olduğu söyleniyor. İslam’ı ilk kabul eden bir kadındı.

İslam’ın ilk şehidi de bir kadındı. Batı’da süslü magazin dergilerinde bize sunulan fikir şuydu; uzun boylu ve güzel vücutlu olmazsan beğenilmez, istenmezsin. Halbuki İslam dininde kişiliğinle ön plana çıkıyorsun. Erkeklerden aşağı değiliz, onlara eşitiz. Mesela boşanma, mesela miras hakkı. Bu haklar Batılı kadına daha 100 yıl önce tanınmaya başlandı. Halbuki bu haklar Kur’an’da asırlar önce yazılıydı. Hollywood yıldızları şimdilerde bir ordu dolusu avukatla evlilik öncesi mal paylaşımı yapıyor. Bu paylaşım, binlerce yıldır Müslüman evlilikleri öncesinde yapılıyor. Bu yeni bir şey değil. Bence Hollywood avukatları Kur’an’dan ilham alıyor.

İslam’ı seçmenize aileniz nasıl tepki verdi?

Karışık tepkiler aldım. Komşusu Müslüman olan kız kardeşim, Müslümanların nasıl insanlar olduğunu gördüğü için, Müslüman oluşuma tepki vermedi. Ancak diğer kız kardeşimin hiç Müslüman tanıdığı yok. Bu yüzden, kendimi, Tel Aviv’de patlatacağımı düşündü. Annem Hıristiyanlığa dönmemi istedi. Ona, Hıristiyanlığın aslında İslam’a çok yakın olduğunu söyledim. Bana, bir Arap dinine mensup olmak istemediğini söyledi. Ben de ona, ‘Hz. İsa’nın nereden geldiğini sanıyorsun anne, Manchester’dan mı?’ diye sordum. Durdu ve düşündü. Ve fark etti ki Hıristiyanlığın kökleri de Ortadoğu’da... Hikayemi dinleyip şehadet getiren çok insan oldu. Annemin de Müslüman olmasını çok isterim.

Peki Taliban sizi esir almasaydı, yine Müslüman olur muydunuz?

Bu gerçekten garip. Dünyadan pek çok Müslüman’la görüştüm; ama beni Müslüman olmaya tetikleyen, Taliban tarafından kaçırılmak oldu. Kur’an’ı okuyacağıma söz vermiştim. Başka türlü İslam’ı incelemezdim. Bu, benim için utanç verici. Çünkü Ortadoğu’yu takip eden bir gazeteci olarak İslam’ın sadece bir din değil, bir hayat tarzı olduğuna dikkat etmeliydim. İslam’la iç içe olmalıydım. Taliban’a teşekkür borçluyum; ama Taliban destekçisi değilim.

İslam’ı kabul ettikten sonra hacca da gittiniz. Orada ne gibi duygular yaşadınız?

Evet, çok şanslıydım. Orası harikaydı, inanılmaz güzeldi. İnsanlar orada en çok neyden etkilendiğimi sordular. Kâbe’yi ilk kez görmek mi, neydi? Düşündüm. Bir gün namaza geç kalmıştım. Mekke sokaklarında rüzgar gibi koşuyordum. Haremüşşerif’in kapılarından birinin önüne geldim. Önümde on binlerce hacı vardı ve tam bir kaos yaşanıyordu. Hepimiz camiye girmeye çalışıyorduk, geç kalmıştık. Herkes birbirini itiyordu. Kadın-erkek, uzun-kısa, zayıf-şişman, her çeşit, her renkte, belki 30-40 farklı milletten insan camiye girmeye çabalıyorduk. Ve birden namaz başladı. Birkaç saniye içinde bütün herkes şeritler halinde sıraya dizildi. Ben de sokağın ortasında seccademi yere sermiş, ayakta bekliyordum. Yanıma baktım, çizgi kusursuzdu. Onun önündeki de, onun önündeki de. Ve düşündüm, bu ordu kadar hızlı hazır ol pozisyonuna girebilecek başka bir ordu yoktur dünyada. Kendi kendime, ‘işte benim ailem bu’ dedim. Sadece düşünürken duygulanıyorum. Gözyaşları boğazıma dizildi ve ‘biz birlik olduğumuz zaman çok güçlü olabiliriz’ diye düşündüm. Günde beş defa biz böyleyiz. Günde 24 saat, haftada 7 gün böyle olsak hiç kimse bizim topraklarımızı işgal etmeye kalkmaz. Din kardeşlerimize işkence yapamazlar, çocuklarımızı katledemezler. Bize hiç kimsenin gücü yetmezdi ve bize saygı duyarlardı. Bizleri terörize edemezler, bizlere zulmedemezlerdi. Guantanamo Üssü’nde insanlarımızı kilitleyemezlerdi. Bizlere daha saygılı davranırlardı. Dünyada iki milyar Müslüman var. Eğer birlik olsak yenilmez olurduk.

İslam’ı seçtikten sonra iki kitap yazdınız. Kitaplarınızın konusu neydi?

İlk kitabımda, Taliban tarafından kaçırılıp serbest bırakılma hikayemi anlattım. İkinci kitabım ise bir roman. Adı, Cennet’e Gidiş Bileti. Hikaye 11 Eylül olaylarından başlıyor, Ortadoğu’ya kadar uzanıyor. Konusu ise şehitler. Amerika’da yayınlandı. İsrail’de ise yasaklandı. Çünkü kitabı Cenin ve Cenin şehitlerine adadım. Zaten herkesi İsrail mallarını boykota çağırıyorum.

Gazetecilik mesleğinizi de devam ettiriyorsunuz, şu anda çalıştığınız bir kurum var mı?

İslam kanalının politika editörüyüm. Bu kanalda her sabah ajanda adlı bir program yapıyorum. Bir tartışma programı. Irak’ta savaşmayı reddeden askerlerden, İsrail devletini kabul etmeyen hahamlara kadar birçok ilginç konuğu ağırlıyoruz. Bu programla buradaki Müslümanları güçlendirmek istiyorum.
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

Tağutun Ehveni Yoktur


Tağutun ehveni yok ise ne diye mekkeden habeşistana göç edilir? Mekkedeki islam düşmanı müşrikler ile medinedeki müslüman dostu gayrimüslimler bir ise neden mekkeden ayrılıp medineye yerleşilir? Ebu Talib ile Ebu Leheb ve Yusuf peygamber zamanındaki Mısır yöneticisi ile Musa peygamber zamanındaki Mısır yöneticisi birebir aynı mıdırlar? Yeryüzünün her karış toprağı tağutların egemenliğinde olsa ancak a tağutu Allah'ın iki emrini yasaklamasa ve b tağutu da Allah'ın üç emrini yasaklamasa hangisini tercih edersin?

meyhaneye ha namaz kılan barmen gelmiş ha dinsiz barmen gelmiş ne fark eder ki ?

Çok şey fark eder. Bir iman kadar fark vardır. Biri imanlı/müslim günahkardır, diğeri ise imansız/gayrimüslim günahkardır.
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamber ne yapmışsa biz de onu yapacağız.Sizin anlamadığınız şey bu.İslamdan uzaklaşıp kendinizi kendi uydurduklarınızla kandırıyorsunuz.Eğer chp başa gelirse ve bize zulüm ederse sizin gibi onların sistemine muhakeme olup protesto yapmayız.Zalimleri durdurmak için protesto bir işe yaramaz.Mısırda görüyoruz bunu.Biz kuran ve sünnette ne varsa onu uygularız.Kendi düşüncelerimizle hareket etmiyoruz.Biz salak mıyız sizin gibi düşünemiyor muyuz? Eğer dinde olsa neden oy kullanmayalım? Anlamadığın nokta bu işte sen şu anda bizimle tartışmıyorsunuz Allah'ın kitabı ile Peygamber ile tartışıyorsun.
Yusuf 40:Hüküm koymak sadece Allah'a mahsustur.
Maide 44:Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse kafirdir.(Akp ve diğer partiler Allah'ın indirdiği ile mi yönetiyor)
Ve bir sürü ayet sayabiliriz.
Sen bana oy kullanmanın İslamda yeri olduğuna dair delil getir böyle ne idüğü belli olmayan düşüncelerle konuşma.
Kuran ve sünnetten delillerini ortaya koy biz de İslamda yeri varmış diyelim.

Şu an şeriat mı hakim de kılıçlarınızı çekip kafir avına çıkmıyorsunuz? Hüküm koymak sadece Allah'a mahsus ise bugün hiçbir islam devleti, müslüman yönetici kanun yapmıyor mu yani?
 
fisebililkahhar_ Çevrimdışı

fisebililkahhar_

!صبرا يا نفسي معنا الله
İslam-TR Üyesi
Elbette hüküm koymak yalnızca Allaha mahsustur, bunda şüphenmi var?
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Onda bir şüphemiz yok. Biz "only god can judge me" diyenlerdeniz. Yalnız burada merak ettiğim şey şu; Trafik ile alakalı kanunlar çıkarmak, Allah'a şirk koşmak mı oluyor? "Yeşil ışıkta geçmek caizdir", "kırmızı ışıkta geçmek caiz değildir" diye hükümler koyan tağut mu olur mesela?
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
:helalsana
 
fisebililkahhar_ Çevrimdışı

fisebililkahhar_

!صبرا يا نفسي معنا الله
İslam-TR Üyesi
Sen önce şeri ve özelliklede akidevi meselelerde şaka dahi olsa dalga geçilmemesi gerektiğini aklının bi kenarına yaz...
 
fisebililkahhar_ Çevrimdışı

fisebililkahhar_

!صبرا يا نفسي معنا الله
İslam-TR Üyesi
Onda bir şüphemiz yok. Biz "only god can judge me" diyenlerdeniz. Yalnız burada merak ettiğim şey şu; Trafik ile alakalı kanunlar çıkarmak, Allah'a şirk koşmak mı oluyor? "Yeşil ışıkta geçmek caizdir", "kırmızı ışıkta geçmek caiz değildir" diye hükümler koyan tağut mu olur mesela?

Ne demek şimdi, biz " only god can judge me" diyenlerdeniz.Bunuda adam akıllı türkçe yazsan olmuyormu?İngilizce yazman senin ciddiyetsizliğini gösteriyor sanki alaycı bir tavır takınmışsın gibi.İslami konularda daha hassas olmalıyız..
 
heycan Çevrimdışı

heycan

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tağutun ehveni yok ise ne diye mekkeden habeşistana göç edilir? Mekkedeki islam düşmanı müşrikler ile medinedeki müslüman dostu gayrimüslimler bir ise neden mekkeden ayrılıp medineye yerleşilir? Ebu Talib ile Ebu Leheb ve Yusuf peygamber zamanındaki Mısır yöneticisi ile Musa peygamber zamanındaki Mısır yöneticisi birebir aynı mıdırlar? Yeryüzünün her karış toprağı tağutların egemenliğinde olsa ancak a tağutu Allah'ın iki emrini yasaklamasa ve b tağutu da Allah'ın üç emrini yasaklamasa hangisini tercih edersin?

sana son mesajım belki okursun

Siz dinin cahiliye döneminden nübüvvet dönemine geçişi sırasındaki metodlara takılarak,kıyas yoluyla bugünkü sistemlere metod üretme çabasındasınız.Oysa bu din artık tamamlanmıştır.Küçük Metodlara ve ayrıntılara takılarak,metodun ulaştırdığı gayeyi görmezden geliyorsunuz.Akıl ve nakili de birbirine karıştırıp,nakiller ile ilgili akli şüpheler üretiyorsunuz.İlk önce islamın düsturlarına yaklaşımınızı tevazu ve teslimiyet ile gösterin.Dini felsefi akımlarla yorumlamayın.Aklın kavramadığı,gözlerin görmediği,kulakların duymadığı bir bir maneviyatı maddeci ve tevilci yaklaşımlarınızla çürütmeye çalışıyorsunuz.Biz burada dinin eksiklerini değil,dinden eksik kalanları tartışıyoruz.Size cevap vermek istemiyordum ama,insanların kalbine şüphe bıraktığınızı hissedince cevap vermek zorunda kaldım.Size necaşi ile ilgili metod ile şüpheleriniz konusunda aşağıda alıntı bir yazı sunuyorum.Bunları kendine nasslar kesin olarak açıklanmış iken,delil ve sapma aracı olarak kullanmasan iyi olur.




RASULULLAH (S.A.V.) İSLÂM'A GİREN NECAŞİ'NİN KÜFÜR HÜKÜMLERİ İLE YÖNETMESİNİ KABUL ETTİ Mİ?


[TD="width: 100%"]



Fert olsun grup olsun İslâm davetini samimi olarak yüklenen ve İslâmi yönetimi hayat sahasına geri getirmek için çalışma yapan kimsenin, küfürle hükmetmeyi kabul etmesi mümkün değildir. Küfür yönetimine katılmayı iddia eden kimse nasıl bu küfür sistemini yıkmaya çalıştığını iddia eder?! Zira küfür iktidarına katılmak, küfrü uygulamayı gerektirdiği gibi, küfür sistemini ve kanunlarını yaşatır ve onun ömrünü uzatır, onu yıkmaz sürdürür. Küfür rejimine katılmak için herhangi bir bahane uydurulursa insan, Allah'ı ve müminleri kandırmadan önce kendi kendini kandırır ve aldatır. Özellikle bu bahane sübutu ve delaleti kesin olan şer’i delillerle çelişirse durum daha da vahimdir. Muhakkak ki davayı yüklenen kimsenin şeriatın reddettiği ve aklının hoş gördüğü maslahatı bir delil olarak ittihaz etmesi haram ve büyük bir beladır. Üstelik bu maslahatı, sübutu ve delaleti kesin olan delile aykırı olduğunu bile bile yapılan kimsenin hali nice olur?!
Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyip, küfür yönetimine katılmasına bir bahane bulmak için şüpheler araması ne kadar tehlikeli bir durumdur?! Halbuki; küfür yönetimine katılmak, sübuti ve delaleti kati olan deliller tarafından yasaklanmış ve yalnız Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek farz kılınmıştır.
Mesela, Rasulullah (s.a.v.)'in öldüğünü sahabelere haber verip üzerine cenaze namazı kıldırdığı Necaşi hikayesi, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemek ve küfür hükmüne katılmak için bir bahane olarak kullanılmaktadır. Necaşi'nin Rasulullah (s.a.v.) döneminde müslüman olduğu ve müslüman olmadan önce uyguladığı küfür sistemini uygulamaya devam ettiğini söylüyorlar. Necaşi'nin ölümüyle ve onun üzerine cenaze namazının kılınmasıyla ilgili Buhari’nin gösterdiği altı hadisi delil gösteriyorlar. Bunların üçü Cabir bin Abdullah el-Ensar’dan diğer üçü de Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir. Halbuki bu hadisler, küfür sistemine katılıp kanunlarını uygulamak için hiç bir surette delil olarak kullanılamaz. Bunu şöyle açıklarız:
1- Bu hadisleri rivayet eden Buhari, bunların beş tanesini “Necaşi'nin ölümü" başlığı altında, bir tanesini de. “Cenazeler konusu” başlığı altında anlattı. Halbuki bu altı hadis Necaşi’nin ölümüyle; Rasulullah (s.a.v.)'in hadisleri, Necaşinin salih bir kişi ve müslümanların kardeşi olduğunu ve onun için Allah'tan af dilemelerini istediğini, kendisiyle birlikte cenaze namazını kılmalarını talep ettiğini bildirmektedir. Böylece, bu hadisler Necaşi’nin müslüman olduğunu göstermektedir.
2- İbni Hacer el-Askalani, Buhari'nin şerhi Fethu'l Bari'de; "Necaşi'nin Ölümü" başlıklı konuyu açıklarken hadisleri Necaşinin müslümanlığına yorumlamamasını şu ifade ile anlatır: “Buhari, Necaşi’nin müslüman olup olmadığı konusunda karışıklığa düştüğü için Necaşinin müslümanlığına yorumlamadı. Halbuki bu meselenin yeri burasıdır. Buhari'de Necaşi'nin müslümanlığı kıssası sabit olmadığı için böyle bir yorum yapmadı. Oysa Necaşi'nin vefatı nedeniyle cenaze namazının kılınmış olması onun müslüman olduğunu göstermektedir.
3- Buhari’nin rivayet ettiği hadisler; Rasulullah (s.a.v.)'in Necaşinin ölümünü ve müslümanlığını öldüğü gün vahiy yoluyla öğrendiğini göstermektedir. Sahabelerin de Necaşinin müslüman olduğunu ve öldüğünü Rasulullah (s.a.v.)'in kendilerine haber vermesiyle öğrenmeleri de aynı hususu desteklemektedir. Cabir Bin Abdullah yoluyla rivayet edilen hadis şöyledir:
“Peygamber (s.a.v.), Necaşi vefat edince şöyle dedi: “Bugün salih bir adam vefat etti. Kalkınız. Kardeşiniz Asheme (Necaşi)’nin üzerine (gıyaben) cenaze namazı kılınız.”Ekli dosyayı görüntüle 4556 Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiği hadis şöyledir: “Rasulullah (s.a.v.) Habeşistan meliki olan Necaşi öldüğü gün, ashabına onun ölümünü bildirdi.”
Bu rivayetler Rasulullah (s.a.v.)'in Necaşi'nin ölümünü ve Müslümanlığını öldüğü gün vahiy yoluyla öğrenmiş olduğuna delalet etmektedir. Rasulullah (s.a.v.)'den Cabir b. Abdullah'dan rivayet edilen:
“Bugün salih bir adam vefat etti. Kalkınız. Kardeşiniz Asheme (Necaşi)’nin üzerine (gıyaben) cenaze namazı kılınız”Ekli dosyayı görüntüle 4557 hadisi, sahabelerin o güne kadar Necaşi'nin müslüman olduğunu bilmediklerini gösterir. Eğer müslümanlar onun Müslümanlığından haberdar olsalardı Rasulullah (s.a.v.), “salih adam” “kardeşiniz” ifadelerini kullanmazdı. Çünkü Allah'ın Rasulü, sahabelerden birisi vefat ettiği zaman sahabeleri cenaze namazına çağırırken bu tür ifadeleri kullanmıyordu.
4- Bu hadisler Necaşi’nin ölmeden önce İslâm'a girdiğini gösterir. Fakat, ne zaman İslâm'a girdiğini göstermez. Hadislerde geçen ifadeler Rasulullah’ (s.a.v.)'in Necaşinin Müslümanlığını öldüğü gün vahiy yoluyla öğrendiğini göstermektedir. Bu olay dışında Necaşinin Müslümanlığını Rasulullah’a bildiren bir başka habere rastlanılmamaktadır.
5- Bu altı hadis, Rasulullah (s.a.v.)'in ölüm haberini verdiği ve üzerine cenaze namazını kıldığı Necaşi'nin, Müslümanların Habeşistan’a hicret ettikleri zaman Habeşistan'ın hükümdarı olduğuna işaret etmemektedir. Ayrıca, Rasulullah’ın (s.a.v.) İslâm'a davet etmek üzere krallara mektuplar gönderince Habeşistan kralına da bir mektup göndermişti. Zira “NECAŞİ”kelimesi belli bir kişi için kullanılan isim değildir. İmam Nevevi'nin Sahih-i Müslim’e yazdığı şerhin on ikinci cildinde, İbni Hacer el-Askalan'inin de "el-İsabe"sinin üçüncü cildinde belirttiği üzere Necaşi kelimesi Habeşistan'da yönetimi elinde bulunduranlara verilen bir "ünvan"dır.
6- İmam-ı Nevevi'ye ait Sahihi Müslim’in şerhini on ikinci cildinde şu ifadeler yer almaktadır: “Rasulullah (s.a.v.)'in Hudeybiye gazvesinden döndükten sonra Hicret’in altıncı senesinde İslâm'a davet etmek üzere mektup gönderdiği Necaşi, Rasulullah’ın (s.a.v.) üzerine cenaze namazı kıldığı Necaşi değildir. Hadis’in metni şöyledir: Enes'den: “Nebi (s.a.v.) Kisra’ya, Kayser’e, Necaşi’ye ve her diktatöre birer mektup gönderip onları Allahu Teâla’ya davet etti. Buradaki Necaşi; Rasulullah (s.a.v.) tarafından üzerine cenaze namazı kıldırılmış olan Necaşi değildir.” Bu hadis, Rasulullah (s.a.v.)’ın üzerine cenaze namazı kıldırdığı Necaşi'nin, müslümanların yanına hicret ettikleri zaman Habeşistan'da hükümran olan Necaşi olmadığını göstermektedir. Aynı zamanda bu Necaşi, Hicretin altıncı senesinin sonuna doğru Rasulullah (s.a.v.) tarafından Amr bin Umeyye ed-Dameri yoluyla kendisini İslâm'a davet etmek için bir mektup gönderildiği Necaşi de değildir. Bu iki Necaşi’nin dışında başka Necaşi de vardı. Rasulullah (s.a.v.)'in üzerine cenaze namazı kıldırdığı Necaşi, İslâm’a davet etmek üzere mektup gönderdiği Necaşi'nin ölümünden sonra Kral olan Necaşi’dir. Kendisine mektup gönderilen Necaşi, Rasulullah'ın (s.a.v.)’in davetine icabet etmedi ve İslâm’a girmedi. Eğer bu Necaşi İslâm’a girseydi, Rasulullah (s.a.v.) onun müslüman olduğunu Müslümanlara bildirir ve öldüğü zaman da cenaze namazını kıldırırdı. Üstelik hicretin yedinci yılında Hayber'in fethinden sonra Habeşistan’dan dönen Cafer b. Ebu Talip ve beraberindeki muhacirlerin de Necaşinin müslüman olduğunu bilmeleri gerekirdi. Çünkü onlar Rasulullah (s.a.v.)'in İslâm’a davet etmek üzere Necaşi'ye gönderdiği elçiden sonra Habeşistan'dan dönmüşlerdir. Eğer necaşi müslüman olmuş olsaydı müslüman olması Medine'de yankı yapar ve müslümanlar da sevinirlerdi. Özellikle Hayber'in fethinden sonra Necaşi'nin müslüman olduğunu duymaları onların sevincini kat kat artırırdı. Rasulullah (s.a.v.) de onun müslüman olduğunu ashabına müjdelerdi. Çünkü; Cafer (r.a.) döndükten sonra Rasulullah (s.a.v.) şöyle demiştir:
”Bilmiyorum ki hangisiyle sevineyim. Hayber’in fethiyle mi yoksa Cafer’in gelişiyle mi.”Ekli dosyayı görüntüle 4558 Necaşi müslüman olsaydı Rasulullah (s.a.v.) bu ifadesine şu ifadeyi de eklerdi: ”Yoksa Necaşi’nin İslâm'a girmesiyle mi” Fakat, bu hadiste Necaşi’den hiç söz etmemiştir. Müslüman olsaydı mutlaka Rasulullah (s.a.v.) ondan söz ederdi.
7- Necaşi meselesini kullananlar, bu üç Necaşi’nin aynı kişi olduklarını zannettiler. Müslümanların Kureyş’in eziyetinden kaçıp Habeşistan’a hicret edince yanında emniyet buldukları Necaşi'yi ve Hicretin altıncı senesinin sonuna doğru Rasulullah (s.a.v.) tarafından İslâm'a davet etmek için kendisine bir mektup gönderilmiş olan Necaşi'yi ve Rasulullah (s.a.v.) tarafından üzerine cenaze Namazı kıldırılmış olan Necaşi'yi birbirine karıştırıp onların aynı kişi olduklarını zannettiler. Onları bu karışıklığa iten sebep şudur: Rasulullah (s.a.v.), Mekke’de daveti yüklenirken müslümanların Habeşistan’a hicret etmelerine izin verdi ve oradaki Necaşi’yi överek şöyle dedi:
”O kral ki yanına sığınanlara hiç zulüm edilmez ve onun toprağı doğruluğun toprağıdır.”Ekli dosyayı görüntüle 4559
O Necaşi (kral) kendi tarafına hicret eden müslümanlara iyilik yaptı, onlara emniyet sağladı, Kureyş’in elçilerine teslim etmedi ve böylece onlar kimseden korkmadan Allah'a kulluk ettiler. Necaşi onları teslim etmek hususunda Patrikleri’nin taleplerine uymadı. Ayrıca Müslümanlara şöyle dedi:“Siz benim toprağımda emniyet içerisindesiniz, kim size söverse cezalandırılır.” Ayrıca, Cafer (r.a.), Rasulullah (s.a.v.) hakkında Necaşi'nin sorusuna cevap verdikten sonra Necaşi'nin sözü onların kafalarını karıştırdı: “Şüphesiz ki; bu İslâm ile İsa’nın getirdiği arasında fark yoktur, aynı yerden kaynaklanıyor.” İkinci gün, İsa (s.a.v.) ile ilgili Cafer’in (r.a.) cevabına yaptığı yorum da onların evham uydurmalarına sebep oldu. Necaşi bir odun parçası alıp toprakta bir çizgi çizdi ve şöyle dedi: “Allah'a yemin ederim ki; Meryem oğlu İsa, sizin söylediğinizden başka değildir. Arada şu çizgi kadar bile fark yoktur.”Ekli dosyayı görüntüle 4560
Necaşi'nin verdiği bu cevaptan dolayı onun İslâm'a girdiğini zannettiler. Halbuki, Rasulullah (s.a.v.) onun İslâm'a girdiğini duyurmadı. Rasulullah’ın (s.a.v.)'in hanımı Ümmü Seleme Habeşistan’a hicret edenlerdendi. Medine'ye dönünce, Necaşi’nin İslâm'a girdiğinden hiç söz etmedi. O şöyle anlattı: “Biz Habeşistan toprağına girince en hayırlı komşu yanında kaldık. O, Necaşi'dir. O, dinimiz için emniyet sağladı. Bu şekilde eziyet görmeden Allahu Teâla’ya kulluk etmeye başladık ve sevmediğimiz hiç bir şeyi duymadık. Biz tekrar Rasulullah’ın (s.a.v.) yanına dönünceye kadar onun (Necaşi’nin) yanında en hayırlı şekilde ikamet ettik.”Ekli dosyayı görüntüle 4561
Ümmü Seleme'nin bu sözleri Necaşi’nin İslâm'a girmediğini gösterir. Öte taraftan; Müslümanlar Habeşistan’a hicret ettikleri zaman orada bulunan Necaşi, İslâm'a davet etmek üzere Rasulullah (s.a.v.) tarafından kendisine mektup gönderdiği Necaşi ve üzerine cenaze namazı kılınmış olan Necaşi'yi karıştıran kişiler, Sahihi Müslim’de geçen Enes Bin Malik’in (r.a.) şu hadisini okumadılar galiba: “Nebi (s.a.v.) Kisra’ya, Kayser’e, Necaşi’ye ve her diktatöre birer mektup gönderip onları Allahu Teâla’ya davet etti. Buradaki Necaşi; Rasulullah (s.a.v.) tarafından üzerine cenaze namazı kıldırılmış olan Necaşi değildir.”
Muhammed Hamidullah, “Nebevi Döneme ait Siyasi Belgeler” adındaki kitabında gösterdiği iki mektuba gelince: Birinci mektupta, Necaşi'nin Rasulullah (s.a.v.)'e; müslüman olduğunu, emrettiğinde Medine'ye gelmeye hazır olduğunu ve bu mektubu oğlu Erhab b. Esham b. Ebhar ile gönderdiğini; bu mektubun da Mekke'de bulunduğunu; İkinci mektubu ise Necaşi'nin, Habeşistan’dan Rasulullah (s.a.v.)'in yanına dönen bazı sahabelere verdiğini yazmaktadır.
Her iki mektup da, sahih hadis kitaplarında yer almamaktadır. Muhammed Hamidullah "Nebevi Döneme ait Siyasi Belgeler”i; Taberi, Kalkaşendi ve İbni Kesir gibi yazarların tarih kitaplarından aldığını belirtmektedir. Halbuki tarih kitapları pek güvenilir değildir. Çünkü, tarih kitaplarını yazanlar hadislerin tahricine önem vermezler. Tarih kitapları hadis kitaplarına eşit tutulamaz. Tarih kitaplarının sahipleri, odun parçasını mı yoksa yılanı mı tuttuğu belli olmayan, geceleyin odun toplayan kimseler gibidir. Bu nedenle bu iki mektuba itibar edilmez. Ayrıca bu belgeler, hem Sahih-i Müslim’de Enes bin Malik (r.a.)'in rivayet ettiği sahih hadisle, hem de Necaşi hakkında Ümmü Seleme’nin rivayetiyle ve Habeşistan’a hicret edip dönen diğer Sahabelerin rivayetleriyle çelişmektedir. Habeşistan’a hicret edip dönen Sahabeler ve bunlardan en son dönen Cafer (r.a.) böyle bir durumdan bahsetmedi. Necaşi’nin İslâm'a girdiğini ise asla aktarmadı. Özellikle; Cafer (r.a.) Hayber'in fethinden sonra Hicretin Yedinci senesinde Habeşistan'dan döndü. Halbuki, krallara ve bunlar içerisinde Necaşi’ye Hicretin altıncı senesinde mektuplar gönderilmişti. Buna göre M. Hamidullah'ın gösterdiği her iki mektup da sahih değildir. Bunlar delil olarak gösterilemez, reddedilir ve sahih rivayetlere bakılır.
Bu açıklamalardan, İslâm'a giren Necaşi'nin, Müslümanların Habeşistan’a hicret ettikleri zaman Kral olan Necaşi’den başkası olduğu anlaşılmaktadır. Müslüman olan Necaşi, Hicretin altıncı senesinde Rasulullah (s.a.v.) Amr bin Umeyye ed-Dameri elçiliğiyle İslâm’a davet ettiği Necaşi de değildir. İslâm'a giren Necaşi, Amr bin Umeyye ed-Dameri elçiliğiyle İslâm'a davet edilen Necaşi’den sonra yönetime geçmiştir. Bu Necaşi, Hicretin yedinci senesinden sonra yönetime geçmiş olmalıdır. Çünkü Rasulullah (s.a.v.), Hudeybiye gazvesinden sonra krallara mektuplar yazmıştır. Hudeybiye ise, Hicretin altıncı senesinin sonunda Zilkade ayında idi. Buna göre, bu Necaşi Hicretin Yedinci senesinde vefat etmiş olmalıdır. İslâm'a giren Necaşi bu yıl içerisinde iktidara geçmiş olmalıdır. Bunun ölümü Mekke fethinden önce olmuştur. Mekke’nin fethi Hicretin sekizinci senesinde gerçekleşmiştir. Beyhaki, (Nübuvvet Delilleri) konulu altın kitabında bunu göstermiştir.
Bu açıklamalardan, bu Necaşi’nin krallığa geçip gizlice müslüman olması ile ölümü arasında çok az bir sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Kimsenin onun Müslümanlığından haberi yoktu, hatta Rasulullah (s.a.v.)'in bile haberi yoktu. Ancak Rasulullah (s.a.v.) vahiy yoluyla bu Necaşi’nin öldüğü gün Müslümanlığını öğrenmiştir. Bu durum Buhari’nin bu konuyla ilgili rivayet ettiği hadislerden anlaşılmaktadır. Ölmeden önce Müslüman olarak geçirdiği yaşam süresinin pek kısa olduğu için İslâm hükümlerini onun öğrenmesi mümkün değildir. Rasulullah (s.a.v.)'in onun İslâm'a girmesinden haberi olmadığı için kendi üzerine düşen görev ve vecibeleriyle ilgili talimatın gönderilmesi de mümkün değildir. Özetle Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyerek ve küfür ile hükmetmek için Necaşi meselesini bir delil olarak kullanmak doğru değildir. Küfür sistemlerini uygulamak için bu meseleden cevaz çıkartılamaz. Böylece küfür sistemine katılmak Necaşi meselesini savunanların iddia ve bahanelerinin çürük ve batıl olduğunu ortaya çıkarmaktadır
(alıntı)
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1. Bir devletin İslam olma şartları nelerdir? Neye/kime göre?

2. Kur'an'daki hükümler elbetteki akla göre yorumlanacak. Zira, Kur'an akletmemiz için indirilmiştir.

3. Sünnet ve hadisleri inkar etmiyorum. Sünnet ve hadis diye bir şey vardır ve ben bunları dikkate alıyorum ancak bunları Kur'an'dan üstün ya da Kur'an ile eşit görmüyorum. Sünneti-hadisi kabul etmeyenleri de kafir olarak görmüyorum. Bir kişi bütün hadis külliyatını reddetse dahi kafir değildir.

Ne demek şimdi, biz " only god can judge me" diyenlerdeniz.Bunuda adam akıllı türkçe yazsan olmuyormu?İngilizce yazman senin ciddiyetsizliğini gösteriyor sanki alaycı bir tavır takınmışsın gibi.İslami konularda daha hassas olmalıyız..

Bir şeyi illa Türkçe yazmak gibi bir şart mı var? Bir şeyi Türkçe yerine İngilizce yazmanın dalga geçmek olduğunu nereden çıkarıyorsun? Sen öyle algılıyorsan ben ne yapabilirim?
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
o zaman sen meyhanede takılmaya devam et içkini namaz kılanı sunsun :baybay

1. Meyhanede takıldığımı ve içki içtiğimi nereden çıkarıyorsun? Sen de mi "kalpleri yarıp bakanlar" tayfasındansın yoksa?

2. Namaz kılan mümin bir barmen ile namaz kılmayan kafir bir barmeni bir mi tutuyorsun?

3. Bana bir daha mesaj yazma çünkü bundan sonra senin gibi birini muhatab almayı düşünmüyorum.
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
çoluk çocukla uğraşmayın. banlayın gitsin

1. Yaşın kaç bilmiyorum ama sen şunu bilsen iyi edersin: Akıl yaşta değil baştadır. Biyolojik yaş olarak belki benden ileride olabilirsin ancak zeka yaşı olarak çok geride kaldığını düşünüyorum.

2. Bir kişiyi banlamak, haklılık ölçütü müdür? Sizlere muhalif biri buradan banlanırsa, sizler otomatikman haklı mı olacaksınız? O zaman sizleri sitelerinden banlayan ateistleri de haklı kabul etmeniz gerekir.
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
@dennab sabahtan beri yazdıklarını takip ediyorum da kuran sünnet hiç birşey göremedim. Seni neyi ölçü alarak yazıyorsun gerçekten, onu merak ediyorum.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1. Yaşın kaç bilmiyorum ama sen şunu bilsen iyi edersin: Akıl yaşta değil baştadır. Biyolojik yaş olarak belki benden ileride olabilirsin ancak zeka yaşı olarak çok geride kaldığını düşünüyorum.

2. Bir kişiyi banlamak, haklılık ölçütü müdür? Sizlere muhalif biri buradan banlanırsa, sizler otomatikman haklı mı olacaksınız? O zaman sizleri sitelerinden banlayan ateistleri de haklı kabul etmeniz gerekir.

Üslubun gayrı ciddi. Kisi; bir toplum icindeki sayginligini , kendi hal ve tavirlari ile kendi belirler.
Cocuk diye hitabim zeka ile ilgiliydi. Kirici olmasin diye cahil kelimesini kullanmak istemedim.
Eminim ki herkesle didismek seni cok mutlu ediyor..
 
heycan Çevrimdışı

heycan

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1. Meyhanede takıldığımı ve içki içtiğimi nereden çıkarıyorsun? Sen de mi "kalpleri yarıp bakanlar" tayfasındansın yoksa?

2. Namaz kılan mümin bir barmen ile namaz kılmayan kafir bir barmeni bir mi tutuyorsun?

3. Bana bir daha mesaj yazma çünkü bundan sonra senin gibi birini muhatab almayı düşünmüyorum.
mecaz diye bir şey var artık bunu da biz anlatalım tmm din konusunda bişeyden anladığın yok ama bu kadarı da çok fazla harbi kafan basmıyormuş
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt