Sanki bu konu başlığında konuşulan şeylerin aynısı gibi geldi bana.
Ekleyeyyim dedim
Kaynak Esedül İslam
https://www.islam-tr.org/islami-kit...ame-hakkinda-hersey-pdf-indir.html#post312515
Sayfa :96-103
Dördüncü Suçlama : Hükümetleri Kafir Ġlan Etmesi
Bu tür suçlamalar, suçlamayı yapanların arkasına sığındıkları bir kurtuluş yolu gibidir. Bu nedenle şunu söylemek mümkündür; hükümetler bu asırda gerçekten küfür içine düşmüşlerdir ve cihat alimleri bunu açıkça söylemiş,
96
gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koymuşlardır. Eski zamanlarda şairin dediği gibi: „Eğer işaret ettiklerim suç sayılıyorsa bana söyleyin nasıl özür dileyeceğim?!‟ Ve bu cihat alimlerinin görüşlerini kabul etmeyen herkes için şunu söylüyoruz, eğer Arap hükümetlerin kafir olmadığını ispatlamaya deliliniz varsa buyurun getirin, bizleri ikna edin. Ve, bunlar ancak eskilerin masallarıdır, diyen müşriklere sakın benzemeyin!!. Usame, bidat bir söz söylememiştir. Aksine Allah‟ın kitabında yazanı, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in sünnetinde olanı desteklemiştir. Başka kimsenin ortaya koyamadığı gerçekleri ortaya koymuştur. Usame Bin Laden geçtiğimiz kurban bayramında yaptığı konuşmasında şöyle dedi: „Rejimlere gelince, insanlar onların aciz ve hain oldukları konusunda fikir birliğine varmışlardır. Ve insanlardan, bu halde bile onların elleri üzerine ellerimizi koymamızı isteyenlere cevabımız ise şu olacaktır: Ne zaman halk ellerini bu hükümetlerden çekti ki kendilerinden tekrar hükümetlere destek vermeleri istensin? Bu hiçbir zaman olmadı. Sonuç da gördüğünüz gibi. Kafirler bizleri kontrol altına almış durumdalar.
Ve bizim bu hükümetlerle sorunumuz, alt düzeyli bir sorun değildir. İslamın başa gelmesinden, la İlahe İllallah ve enne Muhammeden Resulallah şehadetinin yerini bulmasından bahsediyoruz. Bu hükümetler, kafirleri destekleyerek, koydukları kanunlarla onların kurallarını yaşantıya geçirerek, İslam esaslarına aykırı düştüler. Kararları, yönetimleri hep yoldan sapmış Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda. Oysa onların hükümdarlığı kanunen çok uzun zaman önce düşmüştü. Bu nedenle de onların kanunları altında kalmanın da bu kalışı açıklamanın da hiçbir yolu yoktur. Yani Nasihat ve Reform Kurulu’nun 17 no’lu beyanında ilim ehlinin (Allah onlara rahmet eylesin) sözlerini hatırlayarak şunu soruyoruz: Bir müslüman, kalkıp da Müslümanlara, islamiyetin kurulması ve zulmün ortadan kalkması, Amerika’nın gitmesi için ellerinizi
97
Karzai ile yardımlaşmaya uzatın, onun eli üzerine koyun diyebilir mi? Bu mümkün müdür, bunu akıl alır mı? Çünkü Karzai Amerika’nın kuklasıdır ve kendisini Afganistan’ın başına zaten Amerika getirmiştir. Burada şunu sormamız gerekmektedir: Arap Karzai ile acem Karzai arasındaki fark nedir? Körfez Devletleri’nin hükümetlerini başa getiren kimdir? O hıristiyanlar ki, Kabul’e bir Karzai, Pakistan’a bir Karzai, Kuveyt’e, Bahreyn’e, Katar’a, Riyad’a tüm İslam devletlerinin başlarına birer Karzai getirdiler. Geçtiğimiz yüzyılda, Osmanlı Devleti’ne ve valisi İbn Reşid’e karşı savaşmak üzere Kuveyt’te sürgünde bulunan Riyad Karzaisi’ni hıristiyanlardan başka kim getirdi?.. Ve bu sırrı bugünlere kadar saklamayı başardılar. Kuveyt’teki, Riyad’daki veya Kabul’deki Karzai’ler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. (Ey basiret sahipleri ibret alınız). Allahu Teala kitabında şöyle buyuruyor: ‘Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
Arap Rejimleri, bizim meselemizi özellikle de Filistin meselesini, Birleşmiş Milletler yoluyla ya da Amerika’nın emirleriyle çözmek istiyorlar. Abdullah bin Abdulaziz’in Beyrut’taki girişimine tüm Arap rejimler de onay verdiler. Bu girişimle, şehitlerin kanlarını, Filistin topraklarını sattılar, Yahudi ve Amerikanların Müslümanlar üzerine zafer kazanmasına razı oldular. Bu hükümetler, Allah’a ve resulu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ihanet ettiler. Milletten çıktılar. Ümmete ihanet ettiler. Ve tekrar diyorum: Bu aciz ve hain hükümetler, kendilerini de ümmeti de aldattılar. Zalimlere boyun eğerek büyük bir dalalet batağına düştüler. Onları uyaramıyorsanız, onlardan kaçınız. Ve tüm Müslümanların, bu haddi aşmış hükümetlerden uzak olmaları gerekmektedir. En iyi hallerinde bile acizler ve fasıklar. Bu hükümetleri onaylamamak, nafile bir iş gibi değildir. Aksine, tevhid inancının rükünlerinden bir tanesidir. Ve bunu yapmadan iman kuvvetlenmez. Allahu Teala kitabında şöyle buyuruyor: ‘Artık kim tağutu tanımayıp da Allah’a (O’nun kanunlarına) iman ederse, muhakkak ki kopması (mümkün)
98
olmayan en sağlam kulpa sarılmıştır. Allah işitendir ve bilendir.’ (Bakara Suresi, 256.Ayet).’ Al-Jazeera Muhabiri Cemal İsmail de kendisine bu suçlama hakkında sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Şeyh Usame ve Dr. Aymen Zavahiri‟nin fikirlerinde kesinlikle yanlış bir şey görmüyorum. Yani küfürden kasıtları, Allah Azze ve Celle‟nin dininden çıkmaktır. Ümmetimizde bir çokları Usame hakkında bu suçlamalardan ötürü yanılgı içine düşmektedirler. Oysa, doğru yol gerçekten, şeriat hükümlerinin uygulanması yoludur. Bu suçlamaları yapanların İbn Kesir‟in bugünkülere çok benzer Cengiz Han ve Timurlenk anayasaları hakkında yazdıklarını okumalarını ondan sonra karar vermelerini ve Allah‟ın sözüyle hükmeden hakkında yorum yapmadan önce de akide kitaplarını okumalarını tavsiye ediyoruz. Bizlerden Müslüman olarak istenen, dinimizi çiğnemek değil, aksine doğru söylemek, Allah Azze ve Celle‟nin dininden çıkanları herkese göstermektir. Dinin ismini, kanunsuz işlerine alet ediyorlar. Dini kullanarak insanları öldürüyorlar. Aynen Seyyid Kutub‟un meselesinde olduğu gibi. Seyyid Kutub‟u alıp infaz etmeye götürdüklerinde kendisine rejimin şeyhlerinden bir tanesini getirdiler. Şeyh kendisine kelime-i şehadet getirmesini söyledi. Seyyid Kutub (Allah rahmet eylesin) gülümseyerek şu cevabı verdi: Biz La ilahe illallah Muhammedun resulullah uğruna ölüyoruz, siz ise bunu söylediğimiz için kanlarımızı akıtıyorsunuz!!! Alimlerimizin değindiği gibi, islam ülkelerinin başında bulunan günahkar hükümetler ve yönetim tarzlarının küfre dalalet ettiğinde hiçbir şüphe yoktur. Allah onların basiretlerini yok etmiş, kendilerini vahi nurunu görebilmekten mahrum etmiştir. Ve bu hükümetlerin küfürlerinin çeşitleri bulunmaktadır. Bunları şöylece sıralamak mümkündür:
1- Allah‟ın izin vermediği şeylere izin veren kanunlarıyla Allah‟a küfrettiler. Yerel kanunları, devlet kanunları,
99
yoldan çıkmış Birleşmiş Milletler Kurulu‟nun ya da Arap Birliği‟nin yasalarını temel alıyor. Bu nedenle aslında onlara hak vermemiz lazım. Kanunlarının temelini oluşturan yasa mercileri, Arap Birliği, Birleşmiş Milletler ve diğer dayandıkları kurullar zaten Allah‟ın ayetleriyle mücadele ediyor, Allah‟a küfrediyor ki bu mercilerin yasalarını kendisine temel alanlar başka ne yapabilirler? Ya bu kanunların amacını anlamayacak kadar cahiller ya da anlamazdan geliyorlar. Durum bundan ibaret. Ancak Allahu Teala kitabında şöyle buyuruyor: „Birbirinden ayrı (Bir sürü) rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar olan bir tek Allah mı?‟ Yusuf Suresi 39. ayet.
2- Kendi içlerindeki ve uluslar arası kanun koyuculara tabi oluyorlar ki, bu kişilerin koydukları kanunlar küfre girmektedir. „Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah‟ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri‟ ettiler (bir şeriat kıldılar)?‟ Şura Suresi, 21. Ayet. Allahu Teala ayrıca şöyle buyuruyor: „Şüphesiz ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir. Bunun sebebi; onların, Allah‟ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor.‟ Muhammed Suresi 25-26. Ayetler. Ve bazı işlerde size uyacağız, diyenler için böyle ise, ya tüm emirleri, yönetimi, kanunları, projeleri kafirlerin ellerine bırakanların, onlara teslim olanların, size birçok konuda veya her konuda uyacağız diyenlerin durumu nasıldır?
3- Hıristiyan, müşrik, dinden dönmüşlerle, güvenlik, yardım, ordu, silah, mal, ekonomi alanlarında antlaşma yapmaları. Mücahitlere karşı işbirliği yapma konusunda ortak sözleşmeler, antlaşmalar düzenlemeleri. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Sizden kim onlara uyarsa, onlardandır.‟ Maide Suresi 51. Ayet.
100
4- Batılı ve doğulu kafirleri kendilerine kardeş edinerek, onlarla dostluk kurmak yoluyla küfrediyorlar. Allahu Teala Şöyle buyuruyor: „Allah ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim bulamazsın ki onlar, Allah‟a ve resulüne karşı başkaldıran kimselerle bir sevgi ve dostluk bağı kurmuş olsunlar; bunlar ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsa dahi! Onlar öyle kimselerdir ki (Allah) onların kalplerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.‟ Mücadele Suresi, 22.Ayet. Bunlar bizlerin, yapılan işlerden yaptığımız bir çıkarım değildir. Onlar kendileri, her fırsatta, her toplantıda basın araçları vesilesiyle bunu açıkça ortaya koymaktadırlar.
5- Allah‟ın evliyalarıyla savaşıp, müşriklerin zafer kazanması için uğraşarak küfretmiş oluyorlar. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Münafıklık yapanları görmedin mi? Kitap ehlinden küfreden kardeşlerine „yemin ederiz ki eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız. Ve sizin aleyhinizde ebedi olarak kimseye itaat etmeyiz. Size savaş açılırsa mutlaka size yardım ederiz diyorlar.‟ Haşr Suresi, 11. ayet.
Ve Allah‟ın, Müslümanlara karşı yalan bir vaat bile olsa müşriklere yardım etmeye atfen indirdiği ayeti bir incelersek, müşriklerin gerçekten zafer kazanması için onlarla antlaşmalar yapıp, birlik çağrısında bulunan, güvenlik, silah, katl, hapis, mahkeme, teslim, mal ve eğitim alanlarında işbirliği yapanların hali nedir acaba?
Allah‟ın indirdikleriyle hükmetmekten çekinip, farzların uygulanmasını durdurmaları, şer‟an gerekli olan şeyleri -kafirlere karşı cihat gibi- yasaklamaları, Allah‟ın haram kıldıklarını helal kılmaları, bunları koruyup bu uğurda yenilikler yapmaları. Faiz, zina, erkeğin kadınsı tavırlar
101
içine girip kadına benzemesi, bu hususta verilebilecek sadece birkaç örnek. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „O (Haram Ayını) bir yıl helal sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, Allah‟ın haram kıldığının sayısını çiğneyip, Allah‟ın haram kıldığını helal yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine süslü gösterildi. Allah kafirler toplumuna yol göstermez.‟ Tevbe Suresi 37. ayet.
6- Allah‟ın diniyle dalga geçenlere fırsat vermek ve onları korumak, onları korumak için kanunlar çıkarmak yoluyla küfrediyorlar. Ve onlara, dalga geçebilmeleri için yazılı, sözlü ve görsel basın aracılığıyla fırsat veriyorlar. Allahu Teala Şöyle buyuruyor: „De ki Allah ile ve Onun ayetleriyle ve onun peygamberleriyle mi alay ediyordunuz? Özür dilemeyin, iman ettikten sonra kesinlikle küfrünüzü açığa vurdunuz.‟ (Tevbe Suresi, 65. Ayet)
Bunların dışında da küfürlerini ortaya koyan, yüzlerce hatta binlerce delil ortaya koyabiliriz. Ancak Allah‟ın kitabı ve resulünün sünnetinden getirdiğimiz deliller, onların küfürlerini en açık şekilde ortaya koymamıza vesile olmaktadır. Bununla da mücadele edemezler. Burada hedefimiz, aklı olan bir insanın haddi aşmış hükümetlerin nasıl da Allahu Teala‟nın dininden başka kural koyuculara boyun eğdiklerini anlamalarını sağlamaktır. Öyleyse bu hükümetlerin kafir olduklarına karar verdikten sonra, Müslümanlara hükmetmeleri, Müslümanların şer‟an veli emirleri olmaları doğru olmaz. Onların Müslümanlara yönelik uygulamaları, baskıcı, batıldır. Bu hükümetler, Müslümanları temsil edemezler. Onların ahtleri de düzenleri de Müslümanlarınkinden farklıdır.
Buna ek olarak, onların hükümleri hiyanet üzere kuruludur. Sadece, koltuklarını, midelerini ve kuruşları düşünürler. Müslümanların ve ülkenin çıkarları onların umurlarında değildir. Gerçekten bunlar, kafir, müşrik, haddi aşmış
102
hükümetlerdir ve her müslümanın, bu hükümetlerin karşılarında durup, onları düşürmek için elinden geleni yapması gerekir. Her müslümanın bu hükümetlerin yaptıklarını onaylamaması, onları yıkmak için çaba harcaması tevhid inancına sahip olup, İbrahim Aleyhisselam‟ın milletine tabi olmanın bir gereğidir.. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Biz sizden ve sizin Allah‟tan başka taptıklarınızdan uzağız.‟ Yani sizden ve putlarınızdan, metotlarınızdan, İslam dinine aykırı batıl kanunlarınızdan uzağız…İbrahim Milleti‟ne tabi olup da müşriklerden uzak olmak sadece cismen onlardan uzak olmak anlamıyla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda onların dininden, kafir kanunlarından, antlaşmalarından, Müslümanlarla kafirleri kardeş yapan çirkin tekliflerinden, cihadı ortadan kaldırıp, mücahitleri suçlu, terörist ilan eden yasalarından da uzak durmayı zorunlu kılıyor… (De ki: Ey kafirler, ben sizin taptıklarınıza tapmıyorum. Ve Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. Ve ben sizin ibadet ettiklerinize ibadet eden değilim. Ve Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edenler değillersiniz. Sizin dininiz sizin içindir. Ve benim dinim benim içindir. (Kafirun Suresi). Ve biz bu tağut rejimleri kafir saymakla kalmıyoruz, onlara düşmanlık ederek, onlara karşı cihat ederek, onlardan nefret ederek Allah‟ın rızasını kazanmaya çalışıyoruz. Bunun için de onların şirk koşan, İslam şeraitine aykırı düşen, cihadı yasaklayan, kafirleri kardeş ilan edip, onlarla işbirliğini öngören, kafirlere taviz veren hükümlerle dolu, Müslümanlara ve islama savaş açan dinlerinden, kanunlarından, batıl antlaşmalarından uzak duruyoruz. Bunlar tağut hükümetlerdir ve kanunları da Allah‟ın şeriatına karşıdır. Birbirlerini kardeş ilan etmeleri, desteklemeleri, işbirliği yapmaları ve cücelerin seyitlerinin buyruğu altında toplanması ihanetlerinin en açık göstergesidir…
Suud Ailesi Devleti‟ne gelince (Suudi Arabistan), bunlarınki gerçekten öyle iğrenç bir devlet rejimidir ki, insanların dinlerini bozdu. Diğer Körfez Ülkeleri‟nde olduğu gibi, haddi aşmış, dini olmayan bir düzen getirdiler. Öyle ki bazen Suud Ailesi‟nin şeyhleri dahi bu kanunlara saldırmışlardır. Her kim
103
bu dinden dönmüş kafir rejimin gerçeklerini öğrenmek istiyorsa, „Suudi Arabistan Devleti‟nin Küfre Düşmesinde Etken Soyun Kefşedilmesi‟, „Arap Yarımadası‟nda Şeriatin Eksiklikleri‟ ve „İslam Mizanında Suudi Rejimi‟ isimli kitapları okusun. Bunların dışında da her halde bu devletin, hava, kara, deniz yollarını, Amerika‟nın askeri güçlerine açtığı, üs olarak ona kullandırttığı, Afganistan‟dan Irak‟a kadar her mekandaki Müslümanları vurdurttuğu yönündeki gerçekleri bilmeyen yoktur. Bu gerçeklere itiraz etmeyen ancak iki tür insan olabilir…. Bunlardan ilki gerçekten cahildir. Düzeni, siyasetlerini hükümetin özelliklerini bilmez, bilmediği konuda da abarta abarta konuşur. Konuştuğuyla da insanları haktan ayırıp dalalete düşürdüğünü fark etmez. İkincisi ise, gerçekten pis bir münafıktır. Bu hükümetleri gerçekten savunur, destekler, gece gündüz onların adını zikrederek pislik yayarlar. Boyun eğdirene kadar emzirirler, bozana kadar önlerine yem atarlar, susturana kadar yedirirler… Ancak ikinci sınıf, düşmüş, helak yolundaki, çoğunluğu bu pis devletin gölgesi altındaki gruba gelince, onlar için kendimizi yormuyoruz bile. Ve kesinlikle Allah kimi saptırırsa, artık onun için doğru yol gösterici yoktur. „Allah bir kimseyi şaşkınlığa (Fitneye) düşürmek isterse, sen Allah‟a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın.‟ Şeyh El-İslam Muhammed Bin Abdul Vehhab, tağutları savunup, onları insanlara iyi göstermeye çalışan, onların emirlerini uygulatmaya çalışanlar için şöyle demişti: Şirki insanlara güzel göstererek küfre düşüyoruz. Bunu yaparak da batıl şüphesini kamuya yaymış oluyoruz. Aynı şekilde, bu devirdeki müşrik, haddi aşmış rejimleri destekleyerek, onları savunmak, kafirlerin kanunlarına uygun yasalarını kabul etmek, bunları süslü göstermek, emirlerin uygulanmasında da geçerliliğinde de batıl şüphesini ortaya koydu.