Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Selefilik Ve Selefiler 2

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
T Çevrimdışı

tahkik

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selef-i sâlihîn zamanında ve bunların halefleri olan müctehid âlimlerin zamanında, yani dörtyüz senesinin sonuna kadar, yaşama şartlarında değişmeler olunca, yeni hâdiseler ortaya çıkınca, müctehid olan âlimler, gece gündüz çalışarak, bu işin nasıl yapılması lâzım geldiğini, (Edille-i şer’ıyye) ismindeki dört kaynaktan bulup çıkarmışlar, bütün müslümânlar da, bu işi, kendi mezheb imâmlarının bulup anladığına uyarak yapmışlardı. Yapanlar da, on veyâ bir sevâb kazanırdı. Dörtyüz senesinden sonra da, bu müctehidlerin bulduklarına uyuldu. Bu uzun zamanlarda, hiçbir müslümân, hiçbir işinde çâresiz kalmadı, sıkıntıya düşmedi. Dahâ sonra müctehidlerin yedinci derecesinde de bir âlim, bir müftî yetişemediği için, şimdi dört mezhebden birinin âlimlerinin kitâblarını okuyup anlayabilen bir müslümândan ve onun tercüme ettiği kitâblardan öğrenip, ibâdetlerimizi buna göre yapmamız ve bunlara uygun yaşamamız lâzımdır. Allahü teâlâ, herşeyin hükmünü Kur’ân-ı kerîmde bildirdi. Onun yüce peygamberi olan Muhammed aleyhisselâm da, bunların hepsini açıkladı. Ehl-i sünnet âlimleri de, bunları, Eshâb-ı kirâmdan öğrenip kitâblarına yazdılar. Şimdi bu kitâbları dünyânın her yerinde mevcuttur. Dünyânın her yerinde, kıyâmete kadar ortaya çıkacak olan her yeni şeyin nasıl kullanılacağı, bu kitâbların bir bilgisine benzetilebilir. Bunun mümkün olması, Kur’ân-ı kerîmin mucizesi ve islâm âlimlerinin bir kerâmetidir. Yalnız mühim olan şey, karşılaşılan işin nasıl yapılacağını, Ehl-i sünnet olan hakîkî bir müslümândan sorup öğrenmek lâzımdır. Mezhebsiz din adamına sorulursa, fıkh kitâblarına uymayan cevâb vererek, insanı yanlış yola sürükler.
Arab memleketlerinde birkaç sene kalıp da, arabî konuşmasını öğrenip, orada zevk ve safâ ile eğlenerek ömrünü günâh işlemekle çürütüp, sonra bir mezhebsizden, bir Ehl-i sünnet düşmanından mühürlü bir kâğıt alarak, Pâkistâna, Hindistâna dönen mezhebsiz câhillerin, gençleri nasıl aldattıklarını yukarıda bildirmişdik. Bunların sahte diplomalarını gören ve arabî konuşduklarını işiten gençler, kendilerini din adamı sanır. Hâlbuki bunlar bir fıkh kitâbını anlamakdan âcizdirler. Kitâblardaki fıkh bilgilerinden hiç haberleri yoktur. Zâten, bu islâm bilgilerine inanmazlar, gericilik derler. Eskiden islâm âlimleri kendilerine sorulan şeylere, fıkh kitâblarından cevâb bulup, süâl edenlere bunları söylerlerdi. Mezhebsiz din adamı ise fıkh kitâbını okuyup anlayamadığı için, câhil kafasına ve noksan aklına gelenleri söyleyerek süâl sâhibini aldatır. Onun Cehenneme gitmesine sebeb olur. Bunun içindir ki, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Âlimlerin iyisi, insanların en iyisidir. Âlimlerin kötüsü insanların en kötüsüdür) buyurdu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimi, insanların en iyisidir. Mezhebsizler de, insanların en kötüsüdür. Çünki, birinciler, insanları Resûlullaha uymaya, yani Cennete, ikinciler ise, insanları kendi sapık düşüncelerine uymaya, yani Cehenneme sürüklemektedirler.
Mısırdaki Câmi’ul-ezher islâm üniversitesinden mezûn üstâz ibni Halîfe Alîvî (Akîdet-üs-selef-i vel-halef) kitâbında diyor ki, (Allâme Ebû Zühre, (Târîh-ul-mezâhib-il-islâmiyye) kitâbında yazdığı gibi, hicretin dördüncü asrında, hanbelî mezhebinden ayrılan bazı kimseler, kendilerine (Selefiyyîn) ismini verdiler. Yine hanbelî mezhebinde olan Ebülferec İbnülcevzî “rahmetullahi teâlâ aleyh” ve başka âlimler, bu selefîlerin selef-i sâlihînin yolunda olmadıklarını, bid’at ehli, mücessime fırkasından olduklarını bildirerek, bu fitnenin yayılmasını önlediler. Yedinci asırda, İbni Teymiyye, bu fitneyi tekrâr alevlendirdi). Bu kitâbda, selefîlerin ve vehhâbîlerin çeşitli bid’atleri ve Ehl-i sünnete karşı yaptıkları iftirâları uzun yazılmış ve cevâbları verilmiştir. Kitâb 1398 [m. 1978] de Şâmda basılmıştır. Üçyüzkırk sahîfedir.
Mezhebsizler kendilerine, (Selefiyye) ismini takmışlar. İbni Teymiyye, Selefîlerin büyük imâmıdır diyorlar. Bu sözleri bir bakımdan doğrudur. Çünki, İbni Teymiyyeden önce (Selefî) ismi yoktu. Selef-i sâlihîn vardı. Bunların i’tikâdları da Ehl-i sünnet mezhebi idi. İbni Teymiyyenin sapık fikirleri vehhâbîlere ve diğer mezhebsizlere kaynak oldu. İbni Teymiyye hanbelî mezhebinde olarak yetişti. Yani Ehl-i sünnet idi. Fakat ilmi çoğalıp, fetvâ makâmına yükselince, kendi fikirlerini beğenmeye, kendini Ehl-i sünnet âlimlerinden “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” üstün görmeye başladı. İlminin çoğalması, dalâletine, sapıtmasına sebeb oldu. Hanbelî olması kalmadı. Çünki, dört mezhebden birinde olabilmek için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olmak lâzımdır. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmayan kimse için hanbelî mezhebindedir denilemez.
Mezhebsizler, bulundukları memleketteki Ehl-i sünnet din adamlarını “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, her fırsatda kötülüyorlar. Bunların kitâblarının okunmasını, Ehl-i sünnet bilgilerinin öğrenilmesini önlemek için her hileye başvuruyorlar. Meselâ, bir mezhebsiz, muhterem bir ismi söyleyerek, (Eczâcı, kimyâger, dinden ne anlar? O kendi sanatı üzerinde çalışsın. Bizim işimize karışmasın) demiş. Şu câhilce, şu ahmakca söze bakınız! Fen adamlarının din bilgisi olmaz sanıyor. Bilmiyor ki, müslümân fen adamı, her an sun’-ı ilâhîyi temâşâ etmekte, masnû’ât kitâbında sergilenmiş bulunan yüce Hâlıkın kemâlâtını anlamakda, Onun sonsuz kudreti karşısında, mahlûkların aczini görerek, Onu her an tesbîh ve tenzîh etmektedir. Alman atom âlimi Max Planck, (Der Strom) kitâbında, bunu çok güzel bildirmektedir. Bu câhil mezhebsiz ise, yurt dışındaki kendi gibi bir sapıktan aldığı belgeye ve bunun sağladığı masaya dayanarak ve belki de, yurt dışında dağıtılan altınların hayâlleri ile mest olarak, din bilgilerini kendi inhisârında görmektedir. Allahü teâlâ, bu zevallıyı ve cümlemizi ıslâh eylesin! Böyle belgeli din hırsızlarının tuzaklarına düşen temiz gençleri de, halâs buyursun! Âmîn.
Evet, o zât, eczâcı ve kimyâ yüksek mühendisi olarak milletine otuz seneden ziyâde hizmet etmiştir. Fakat yedi sene din tahsîli yaparak ve geceli gündüzlü çalışarak da, büyük islâm âliminden icâzet almakla da şereflenmiş, fen bilgileri ile din bilgilerinin azameti altında ezilerek, aczini iyice anlamıştır. Bu anlayış içinde, hakkıyla kulluk yapabilmek gayretindedir. En büyük korkusu ve endişesi, diplomalarının ve icâzetinin yaldızlarına aldanarak, bu konularda söz sâhibi olacağını sanmaklığıdır. Bu korkunun çokluğu, her sözünde gözlere çarpmaktadır. Hiçbir zaman kendi görüşünü, kendi fikrini yazmaya cesâret etmemiş, dâimâ Ehl-i sünnet âlimlerinin, anlayabilenleri hayrân eden kıymetli yazılarını arabîden ve fârisîden tercüme ederek genç kardeşlerine sunmaya çalışmıştır. Bu korkunun çokluğundan, kitâb yazmayı düşünmemiştir. (Savâık-ul-muhrika)nın ilk sahîfesinde yazılı olan, (Fitne yayıldığı zaman, hakîkati bilen, başkalarına bildirsin! Bildirmezse, Allahın ve bütün insanların la’neti ona olsun!) hadîs-i şerîfini görünce, düşünmeye başlamış. Bir taraftan, Ehl-i sünnet âlimlerinin, din bilgilerindeki ve kendi zamanlarında bulunan fen bilgilerindeki anlayışlarının ve akllarının üstünlüğünü ve ibâdet ve takvâlardaki gayretlerini öğrendikçe, küçüklüğünü anlayıp, O büyük âlimlerin ilim deryâları yanında, kendi bilgilerini bir damla gibi görmüş, bir yandan da, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarını okuyup anlayabilecek sâlih kimselerin azaldığını ve câhil, sapık kimselerin din adamları arasına karışarak, bozuk, sapık kitâblar yazıldığını görerek üzülmüş, hadîs-i şerîfde bildirilen la’net tehdîdinden dehşet duymuştur. Kıymetli genç kardeşlerine olan şefkat ve merhameti de, Onu hizmete zorlayarak, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından seçdiği yazıları tercüme etmeye başlamıştır. Aldığı sayısız tebrîk ve takdîr yazılarının yanı sıra, tek tük mezhebsizin serzeniş ve iftirâlarına da hedef olmuştur. Rabbine ve vicdânına karşı ihlâsında ve sadâkatinde bir şübhesi olmadığı için, Allahü teâlâya tevekkül ve Resûlünün “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve sâlih kullarının mübârek rûhlarına tevessül ederek, hizmete devâm etmiştir. Allahü teâlâ, hepimizi râzı olduğu doğru yolda bulundursun! Âmîn.
Mısırda câmi’ul-ezher Üniversitesi müderrislerinden büyük hanefî âlimi Muhammed Bahît-ül-mutî’î, (Tathîr-ül-füâd min-denisil-i’tikâd) kitâbında diyor ki, insanlar içinde rûhları en yüksek ve en olgun olanları, Peygamberlerdir “aleyhimüssalâtü vesselâm”. Bunlar hatâ etmekten, şaşırmaktan, gafletten, hıyânet etmekten, te’assub ve inâddan ve nefse uymakdan ve garez, kin bağlamakdan masûmdurlar. Peygamberler “aleyhimüssalâtü vesselâm”, Allahü teâlânın kendilerine bildirdiği şeyleri söylerler ve açıklarlar. Onların bildirdikleri şerî’at bilgileri, emirler ve yasaklar hep doğrudur. Hiçbiri bâtıl, bozuk değildir. Peygamberlerden “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” sonra insanların en yüksek ve en olgun olanları, Peygamberlerin sahâbîleridir. Çünki bunlar, Peygamberlerin sohbetinde yetişmiş, olgunlaşmış, temizlenmişlerdir. Hep, Peygamberlerden işittiklerini bildirmişler ve açıklamışlardır. Bunların da bildirdiklerinin, hepsi doğrudur. Bunlar da yukarıda bildirdiğimiz kötülüklerden mahfûzdurlar. Te’assub ile, inâd ile birbirlerinin sözlerine karşı gelmemişler, nefslerine uymamışlardır. Bunların, âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri açıklamaları, Allahü teâlânın şerî’atini Onun kullarına bildirmek için ictihâd etmeleri, Allahü teâlânın bu ümmete büyük bir ihsânıdır ve sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma merhametidir. Kur’ân-ı kerîm, Eshâb-ı kirâmın kâfirlere karşı sert olduklarını ve birbirlerine çok merhametli olduklarını, sevişdiklerini, namâzları titizlikle edâ ettiklerini, herşeyi ve Cenneti Allahdan beklediklerini bildiriyor. İctihâdlarında icmâ’ hâsıl olanların hepsi doğrudur. Hepsi sevâba kavuşmuşlardır. Çünki, hak birdir.
Eshâb-ı kirâmdan sonra, insanların en üstünleri, Eshâb-ı kirâmı gören ve onların sohbetinde yetişen müslümânlardır. Bunlara, (Tâbi’în) denir. Bunlar, bütün bilgilerini Eshâb-ı kirâmdan almışlardır. Tâbi’înden sonra, insanların en üstünleri, Tâbi’îni gören ve onların sohbetinde yetişen müslümânlardır. Bunlara (Tebe’ı tâbi’în) denir. Bunlardan sonra gelen asırlarda, kıyâmete kadar bulunan insanların en üstünleri, en iyileri de, bunlara tâbi’ olan, bunların bildirdiklerini öğrenip, yollarında bulunan müslümânlardır. Selef-i sâlihînden sonra gelen din adamlarının arasında sözleri, işleri Resûlullahın ve Selef-i sâlihînin bildirdiklerine uygun olup, i’tikâdda ve amelde bunların yolundan hiç ayrılmayan zekî, akllı ve şerî’atin hudûdlarını aşmayan bir kimse, başkalarının kötülemesinden korkmaz. Onlara uyarak doğru yoldan ayrılmaz. Câhillerin sözlerine uymaz. Aklına uyarak, müctehid imâmların dört mezhebinden dışarı çıkmaz. Müslümânların, böyle bir âlimi bulması, bilmediklerini bundan sorup öğrenmesi, bütün işlerini bunun sözlerine uygun yapması lâzımdır. Çünki, böyle bir âlim, Allahü teâlânın kullarını hatâdan korumak ve herşeyi doğru yapmalarını sağlamak için yaratmış olduğu ma’nevî ilâcları, yani rûhun tedâvîsi bilgilerini bilir ve insanlara bildirir. Rûh hastalarını, idrâksiz olanları tedâvî eder. Böyle bir âlimin her sözü, her işi ve inanışı, şerî’ate uygundur. Her şeyi doğru olarak anlar. Her soruya doğru cevâb verir. Her işinden Allahü teâlâ râzıdır. Allahü teâlâ, rızâsına kavuşmak isteyenlere, rızâsına kavuşturan yolları gösterir. Allahü teâlâ, îmân edenleri ve îmânın îcâblarını yapanları zulmetlerden, sıkıntılardan kurtarır. Bunları nûra, huzûra, se’âdete kavuşturur. Bunlar, her zaman ve her işlerinde, râhat ve huzûr içinde olurlar. Bunlar, kıyâmet gününde, Peygamberlerin, Sıddîkların, şehîdlerin ve sâlih müslümânların yanında bulunurlar
 
M Çevrimdışı

muhammed_76

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
arkadaş bence konuları daha ıyı ıncele ve oyle davran..muslumanları fıtnecı dıye suclama bence..ALLAH hepimizi dogru yola ıletsın.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İmam Şehid Hasan El-Bennâ'nın şu meşhur sözünü duydum:

Nahnü sûfiyyetün selefiyyeh!!!

"Biz sûfi selefileriz!"
 
D Çevrimdışı

derveze

Üye
İslam-TR Üyesi
bence hasan el benna dan ziyade imam şafi yada o devirin adam ları mesela ashab , tabiin .tebvei tabiin sufiler hakkında ne demiş acaba ?.. bir yerlerde imam şafinin sufiler için agır kelimeler kullandıgını duydum ve okudum amma ...
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu yazıyı yazan dengesiz ilimden yoksun cahil birinin tekine benziyor...Bilmez ki imamların itikadı birdir İbn Teymiye'de bu itikat'dadır Mezheb Mezheb diye bağıranlar İmamların mezheb kurduğunumu iddia ediyorlar böyle bir iddia batıldır çünkü bu imamlar bir mezheb filan kurmamışlardır Bunlar bu imamlara iftira atmaktadırlar.....şu cahilin yazdıklarına bir bak hele 4 tane imamdan başka imam yok mu sanıyor bu unutma ki ey cahil insan 1 çicekle bahar gelmez Allah ve Rasülü'nün koymadığı şartları sen nasıl koyabilirsin nasıl insanlara dersin ki kişi mutlaka bu 4 imamdan birine uymalı sen nasıl şu sözü söyliyebilirsin ...Böyle bir âlimin her sözü, her işi ve inanışı, şerîate uygundur. Her şeyi doğru olarak anlar. Her soruya doğru cevâb verir.Hangi alim vardır ki her şeyi doğru anlayıp her şeyde doğru cevap veren sizin bu dediğiniz Şiaların imamlarına masumiyet atfettikleri gibi sizin de bu imamlara masumiyyet atfetmeniz gibi bir şeye benziyor İnsan beşerdir hata eder her konuyuda illa doğru anlayıp doğru cevap verecek diye bir kaide de yoktur..siz bu yazınızın içine biraz hak katıp çoğusu batıl olan bir yazı yazmış gibisiniz İnsanlara nasıl yutturacaksınız bu yazıyı yoksa içinde azıçık hak olmazsa zaten bu yazdığınız yazıya kimse itimat etmez Hakkı batıla karıştırıp insanların önüne sunarsanız bazı cahilleri kandırabileceğinizi ve bu şeytani oyununuzu insanlara yutturabileceğinizi tabiki sizde bilmektesiniz ...daha söylenecek çok söz var ama ben kısa kesmekle yetiniyorum İşte sizin davetiniz bu Gelin Benim mezhebime gelin benim meşrebime Bizde diyoruz ki Gelin Allah'a ve Rasülü'ne azıcık ilimden nasibi olan Hangi davetin hak hangi davetin batıl olduğunu anlıyacaktır...Bizim bir çıkarımız yoktur ama sizin bu işte çıkarlarınızın var olduğu anlaşılıyor Kör Taassub.................?
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
tahkik ve buna benzer konuları açanlara son uyarıdır selef ve selefiler hakkında konu yazanlar 2.kez uyarılmaksızın forumdan atılacaktır.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt