Uzakdoğuda bir tapınak… Bu tapınak bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu ve burada geçerli olan incelik anlatmak istediklerini konuşmadan anlatabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel güce inanılıyordu, kapıda tokmak yada çan, zil benzeri ses çıkaran bir gereç yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki “bilgelik arayıcısı” kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. İçerdeki bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla geri döndü ve kabı yabancıya uzattı. Bu “yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar çok doluyuz” demekti.
Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını dolu kabın içerisindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı, suyun üzerinde yüzüyordu ve suyu taşırmamıştı. İçerdeki saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.
Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman bir yer vardır. BU SEVGİYDİ VE SEVGİYE HER ZAMAN BİR YER BULUNURDU!.... :güldüm :güldüm :güldüm :güldüm
Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını dolu kabın içerisindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı, suyun üzerinde yüzüyordu ve suyu taşırmamıştı. İçerdeki saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.
Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman bir yer vardır. BU SEVGİYDİ VE SEVGİYE HER ZAMAN BİR YER BULUNURDU!.... :güldüm :güldüm :güldüm :güldüm