Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tevhid

mücaşi Çevrimdışı

mücaşi

Üye
İslam-TR Üyesi
Tevhid iki nevidir.
1 - İlimde ve itikadda tevhid,
2 - İrade ve amaçda tevhiddir.

Birinciye ilmi, ikinciye kasdi- iradi tevhid denir. Çünkü birincisi haber verme ve marifetle ilgilidir, ikincisi kasd ve irade ile ilgilidir. Bu ikinci kısım tevhid de iki nevidir.
Rububiyette tevhid, uluhiyette tevhiddir. İşte tevhidin üç türü budur.

İlimde olan tevhide gelince, bu tevhidin dayanağı Allah’ın kemal sıfatlarını isbat etmek, teşbih ve misali nefyetmek, kusur ve eksikliklerden tenzih etmektir. Mücmel ve Mufassal olmak üzere iki şey bu tür tevhide delalet eder.

Mücmel olan, hamdin Allah Teala’ya isbat edilmesidir.

Mufassal olan ise, Allah’ın İlahlık, Rablık, Rahmet ve Meliklik sıfatlarıdır. Bütün isim ve sıfatlarının medarı da bu dört sıfattır.

Hamdin ihtiva ettiği Hususlara gelince:

Hamd; Kemal ve Celal sıfatlarıyla övülmüş olan Allah’ın medhini ifade eder. O’nu sevmek, O’ndan razı olmak ve O’na boyun eğmek yanında övülmüş olan sıfatlarını inkar eden, O’nu sevmekten veya O’ndan haşyet duymaktan yüz çeviren kimse gerçek manada ona hamdetmiş olmaz.

Hamdolunanın kemal sıfatları ne kadar çok olursa, ona hamd etmek de o kadar mükemmel olur. Kemal sıfatları azaldıkça o oranda ona hamd etmek de azalır. İşte bundan dolayı, Allah’dan başka kimsenin sayamayacağı kadar çok olan bütün hamdlar Allah’a aittir, sıfatlarının kemali ve çokluğundan dolayı bu böyledir. Bundan dolayıdır ki mahlukatından hiç biri O’nun övgüsünü sayamaz, çünkü o’nun kemal ve celal sıfatlarının sayısı da, kendisinden başkasının sayamayacağı kadar çoktur. Bu sebeple Allah Teala kafirlerin ilahlarını yermiş, onlardan kemal sıfatlarını kaldırmak suretiyle onları ayıplamıştır. Bu ilahları işitmemek, görmemek, hidayete erdirememek, fayda ve zarar verememekle ayıplamıştır.

İşte bunlar, Cehmiyye’nin ilahının sıfatları olup Allah putları bunlarla ayıplamış, fakat aynısını Cehmiyye Allah’a da nisbet etmişlerdir. Allah Teala, zalimlerin, inkarcıların söyledikleri şeylerden yüce ve münezzehtir. Allah Teala halili İbrahim (a.s)’ın babasına hüccet getirişini hikaye ederek şöyle buyurur:

“Ey babacığım, niçin işitmeyen, görmeyen, sana hiçbir fayda vermeyen şeylere tapıyorsun” (Meryem, 42).

Eğer İbrahim’in İlahıda da bu vasıfda ve seviyede olsaydı, babası Azer ona, senin ilahın da böyledir, nasıl olur da benimkini inkar ediyorsun? derdi. Fakat Azer, müşrik olmakla beraber Allah’ı Cehmiyye’den daha iyi tanıyordu. Aynı şekilde Kureyş kafirleri de müşrik olmakla beraber Allah’ın sıfatlarını ve yaratıklardan üstün oluşunu kabul ediyorlardı.

Yine Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Musa Kavmi, Musa gittikten sonra süs eşyalarından böğürerek ses çıkaran mücessem bir buzağı heykeli yaptılar, onu tanrı edindiler. Sanki onlar o buzağının kendileriyle konuşup onları doğru yola iletmeyeceğini bilmiyorlar mı? Fakat o buzağı heykelini ilah edindiler ve zalim oldular”. (Araf, 148)

Eğer mahlukatın ilahı da böyle olsaydı, onların bu konuda inkarlarına ve ilahlarının bu şekilde batıl olduğuna istidlale gerek kalmazdı.

Eğer, Allah Teala kullarıyla konuşmaz, denilecek olursa deriz ki, hayır şüphesiz Allah kullarıyla konuşmuştur. Kullarının bir kısmıyla perde arkasında konuştu, bir kısmıyla da Musa (a.s)’da olduğu gibi vasıtasız konuştu. Allah bazı kullarıyla melek olan elçisinin lisanıyla konuştu. Bunlar nebilerdir. Allah Teala diğer insanlarla da rasullerin lisanıyla konuştu. Allah, Rasullerin diliyle olan kendi konuşmasını kelamını, rasulleri aracılığı ile kullarına iletti. Rasullerde insanlara “Bu Allah’ın konuştuğu ve bizim size tebliğ etmemizi emrettiği kelamıdır” derler.

Bundan dolayı selef (r.a):

“Kim Allah’ın mütekellim olduğunu inkar ederse o rasullerin hepsinin risaletini inkar etmiş olur. Çünkü risaletin esası Allah’ın kelamını kullarına tebliğ etmekten ibarettir. Allah’ın kelamı inkar edildiği zaman risalet de nefyedilmiş olur” demişlerdir.

Samiri hakkında Taha Suresi’nde Allah Teala:

“Onlar için böğürtüsü olan bir buzağı heykeli yaptı, onlar da ‘sizin ve Musa’nın ilahı budur, fakat onu unuttu’ dediler. Onlar bu buzağının kendilerine bir söz yöneltmeyeceğini, ne bir fayda ne de bir zarar veremeyeceğini sanki bilmiyorlar mı? (elbette biliyorlar)” (Taha, 88) buyurur.

Bu ayette geçen sözün rücu etmesi (döndürülmesi) konuşmaktır. Allahu Teala:

“Allah şu iki adamı da örnek verir: birisi dilsiz hiçbir şeye muktedir değildir ve efendisinin üzerinde bir yüktür. Onu nereye gönderse, hiç bir hayır getirmez. Bu dilsiz adamla adaleti emreden ve sırat-ı müstakim üzerinde olan insan bir midir? “ (Nahl, 76) buyurur.

Görüldüğü gibi kelam sıfatının inkarı, ilahlığın da batıl olmasını gerektirmektedir. Fıtraten, aklı selimle ve semavi kitablarla sabittirki kemal sıfatlarını kaybeden ilah, müdebbir ve Rabb olamaz. O, yerilmiş kusurlu ve noksandır, onun ne dünyada ve ne de ahirette kendisine hamdedilmeye hakkı yoktur. Dünya ve Ahirette hamd, ancak kemal ve celal sıfatlarıyla hamdedilmeye layık olana aittir.

Bu sebeple selef alimleri, ehl-i sünnetin görüşleri Rabb Teala’nın sıfatları, mahlukundan yüce oluşu ve kelamı konusunda tasnif ettikleri kitablara tevhid adını vermişlerdir. Çünkü bu sıfatların inkarı,Sanii, yaratıcıyı inkar ve reddetmektir.

Allah’ın tevhidi, O’nun kemal sıfatlarını isbat etmekle olur.

Muattıla (Mutezile) sıfatları inkar etmeyi ve Sani’den soyutlamayı Tevhid saymışlardır. Bunların Allah’a isnadını teşbih, tecsim ve terkib olarak kabul etmişlerdir. Halbuki böylece rağbet sağlamak, nifaklarını yaldızlı göstermek için batıla Hakk adını vermişlerdir. Hakk’tan uzaklaştırmak için ona da batıl ismini vermişlerdir.

İnsanların çoğu paranın zahirine bakar. Onlarda sarrafların hakkı batıldan ayıran ölçüleri yoktur.

“Allah kime hidayet ederse o hidayet bulmuştur. Allah’ın sapıttığı kimse için de asla bir veli bulamazsın”
(Kehf, 17).

Övülen kesinlike yokluğu veya suskunluğundan ötürü övülmez. Ancak ayıplar ve noksanlıklar kaldırıldığı zaman övgü söz konusu olur ki bu noksanlıkların zıddı olan müsbet kemal sıfatlarının varlığını da ifade eder. Aksi takdirde salt bir soyutlamanın hamd, medh ve kemal diye bir vasfı yoktur.

Allah Teala’nın, herşeyin kendisine muhtaç olduğu (Samediyyet), gani ve melik oluşu, her şeyin kendisinin kölesi olduğu hususundaki kemalini ihtiva eden çocuk edinmeme özelliği ile kendini övmesi de böyledir. Çocuk sahibi olmak bu hakikatlere ters düşer. Allah Teala bir ayette şöyle buyurur:

“Onlar, Allah çocuk edindi, dediler. Allah çocuk edinmekten münezzehtir. O Ganidir, göklerdeki ve yerdekiler O’nundur.” (Yunus, 67)

Allah’ın kendisini, ortağının bulunmaması yönüyle övmesi , Uluhiyet ve Rububiyette tek oluşunun, kendisinden başka bir varlığın sahip olup da ortak olamayacağı kemal sıfatları bulunuşunun bir ifadesidir.

Eğer bu sıfatlar yok sayılacak olursa, varolan herşey ondan daha mükemmel olur. Çünkü mevcut, madumdan daha mükemmeldir. Bu sebeple Allah sübhanehu kendisini yoklukla övmez. Ancak menfilikle övülmesi, kemalinin ifadesi olursa bu müstesnadır.

Nitekim mükemmel bir şekilde hayatta oluşunu ifade ettiğinden dolayı kendisini ölmemekle övmüş ve nitelemiştir.

Kayyum oluşunun kemalini ifade ettiğinden dolayı kendisini uyku veya uyuklama tutmamasıyla hamdetmiştir.

Allah’ın kendisini, yerde ve gökte zerre miktarı, daha büyük ve daha küçük bir şeyin bilgisinin dışında kalmamasıyla Övmesi, ilminin, kemalinin ve genişliğinin ifadesidir.

Hiç kimseye asla zulmetmemekle kendisini övmesi adalet ve ihsanının kemalini ifade eder.

Gözlerin O’nu idrak edememesi azametinin kemalindendir.

O görülür fakat idrak olunamaz. Nitekim O bilinebilir fakat bilgice kuşatılamaz. Sadece Allah’ın görülmesini kaldırmak kemal ifadesi değildir. Çünkü görülmeyen yok demektir. Bir varlığın görülmüyor olması kesinlikle kemal değildir. Asıl şudur ki Allah görülür, fakat azametinden ve mahlukatın kendisini idrakten aciz ve onlardan yüce (müteal) olduğundan dolayı, görüş ve idrakçe kuşatılıp kavranamaz. Aynı şekilde Allah, ilmini kemalinden dolayı, nisyan ve gafletinin olmaması ile de kendisini övmüştür.

Kur’an’da Allah’ın kendini övdüğü her olumsuz vasıf Allah’ın bu olumsuz vasfın zıddına sahib olduğunu ve zıddının kemalini içerdiğini ifade eder.

Görüldüğü gibi hamdin esası kemal sıfatlarının varlığına tabiidir.

Bu sıfatların inkarı Allah’ın hamdinin inkarı anlamına gelir, inkarı da zıddının varlığını kabul etmek demektir.
İbn Kayyım el- Cevziyye
 
B Çevrimdışı

benim

Üyeliği İptal Edildi
Banned
yazdığın konu güzel,dikkat isteyen ve geniş bir araştırmadan sonra sunulması gerekir,ilk başta bu konu başlatılmadan insanın fıtratına genel bir bakış(ayetler ışığında),sonra neye meyyel olduğu,nasıl nerde nezam kaçınılması gerekenler(zaman,zemin)kavraması,günümüzdeki ilahlık taslayanlar(putlar,putlaştırılanlar) ve hidayet(bak hidayet konusu hakkında bir ayet yazmışsın halbuki bu konu hakkında 160 üzerinde ayet var. örneğin Allah musa peygambere ve diğer peygamberlere ve tabi olunanlara hidayeti verdide,fravunları Allahmı saptırdı,bunuda kurana genel olarak bir konunun bütün ayetlerine bakıldıktan sonra cevap verilir ama sizin yazdığınız ayetle cevap insanı yanlişa götürmezmi örneğn RAD-11 de ALLAH HİÇ BİR KAVMİ KENDİSİNİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE DEĞİŞTİRMEYECEĞİNİ HABER VERİYOR ve bunun gibi yüzlerce ayet var genel bir araştırmadan sonra konu sunulur tabiki herşeyi hakkıyla bilen Rabbim Rahman eksiksiz bizler eksiğiz eksiklerimizi RABBİM TAMMAMLAR İNŞAALLAH bizler cehd edersek..birde sam,ri konusunu BEKLENEN MÜSLÜMANLAR 3 (mehmed alagaş)okumanı tavsiye ediyorum faydalı olur inşaallah konuylada ilgili. esselamun aleykum verahmetullah vebereketuhu
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt