Türkiye Suriye Cihadını Destekliyor mu?
Öyle biliniyordu.
Öteden beri bazıları haksız ithamlarda bulunarak Türkiye’yi savaşan guruplara destek olmakla suçluyorlardı.
Özellikle sol ve alevi çevreler hükümete sert eleştiriler getirerek Suriye’ye karşı komşuluğa sığmayacak davranışlar içinde olduğumuzu belirtiyorlardı.
Artık bu eleştirilere mahal kalmadı.
Devletimiz çok keskin bir u dönüşü yaparak başka bir kulvarı tercih etti.
Müslüman halkın canını, malını ve namusunu korumak için kendi canlarını feda edenlere resmen terörist diyeceğiz artık.
Nereden geldiği belli olmayan serseri telkinler yine bahtı yanık ülkemin üzerinde karabulutlar gibi dolaşıyorlar.
***
Suriye’ye bakış açımız nasıl olmalı sorusunu yıllardır yazdığım yazılarla anlatmaya çalışıyorum. Ancak nedense benim bakış açımı benimseyenler birkaç kişiden öteye geçemiyor. Ama ben yine de kendi bakış açımın doğru olduğuna eminim. Açıklamam gerekirse:
1-Arap Baharı’ndan etkilenen komşumuz da bir özgürlük mücadelesine girişmiştir.
2-Tamamen iç dinamiklerle başlayan bu mücadele sivil itaatsizlik ilkesiyle başlamış olmasına rağmen diktatörsel yönetim başlayan direnişi daha rahat ezebilmek için işkence yöntemini kullanarak insanları can, mal ve namus korkusuyla silaha sarılmaya mecbur bırakmıştır.
3-Bu gün Suriye’de silahsız sivil direniş imkanı tamamen ortadan kalkmış ve insanlar kendilerine hamledilen bu direnişi çok olumsuz şartlarda devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
4-Silahlı kurtuluş süreci içinde barındırdığı her türlü ihtimale açık havasıyla bu savaşın akşamdan sabaha bitmeyeceğini göstermiş oldu.
5-Silahlı direniş süreci her türlü manipülatif gelişmelere açık korunaksız bir yapı olması hasebiyle muhtelif teşekküller belirmiş oldu.
6-Böyle ortamlarda en çok korkulan hadise maalesef başa geldi fitne şimdi kol geziyor.
İşte böyle bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu bir karar alarak Suriye’de savaşan guruplar içinde en makbul olanlardan biri olan Nusret Cephesi’ni terör listesine dâhil ediyor.
“Bakanlar Kurulu’nun mal varlıklarına ilişkin kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulmasına ilişkin 30 Eylül 2013 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nda değişikliğe gidildi.
Kurul, söz konusu kararın ekinde yer alan “El Kaide ile Bağlantılı Gerçek Kişiler” başlıklı bölümde yer alan Agus Dwikarna ile “El Kaide ile bağlantılı Tüzel Kişi, Kuruluş veya Organizasyonlar” başlıklı bölümde yer alan bilgileri güncelledi. Kararla “El Kaide ile bağlantılı Tüzel Kişi, Kuruluş veya Organizasyonlar” listesine Suriye’de faaliyet gösteren Nusra Cephesi de eklendi.
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesine gereğince Bakanlar Kurulu kararına karşı, 60 gün içinde Danıştay’da dava açılabilecek.”
Pek muhterem zevattan oluşan Bakanlar Kurulu aldığı bu kararla Suriye’de kimi desteklemiş oluyor.
Karar en çok Esed ve destekçilerini sevindirecek olmasından dolayı Türkiye aslında muhalefeti değil zalimleri destekliyor denilmesine nasıl engel olacaksınız?
Bu karar Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun kendi halkıyla çelişkiye düştüğünü göstermiyor mu?
Bu kararı kimin baskısı altında aldınız diyemiyorum zira benim bildiğim hiç kimse Türkiye’ye baskı yapma kudretini kendinde bulamaz.
Hal böyle ise bana bir açıklama yapın, lütfen!
Timeturk/Adil GÜLMEZ
Islahhaber
Öyle biliniyordu.
Öteden beri bazıları haksız ithamlarda bulunarak Türkiye’yi savaşan guruplara destek olmakla suçluyorlardı.
Özellikle sol ve alevi çevreler hükümete sert eleştiriler getirerek Suriye’ye karşı komşuluğa sığmayacak davranışlar içinde olduğumuzu belirtiyorlardı.
Artık bu eleştirilere mahal kalmadı.
Devletimiz çok keskin bir u dönüşü yaparak başka bir kulvarı tercih etti.
Müslüman halkın canını, malını ve namusunu korumak için kendi canlarını feda edenlere resmen terörist diyeceğiz artık.
Nereden geldiği belli olmayan serseri telkinler yine bahtı yanık ülkemin üzerinde karabulutlar gibi dolaşıyorlar.
***
Suriye’ye bakış açımız nasıl olmalı sorusunu yıllardır yazdığım yazılarla anlatmaya çalışıyorum. Ancak nedense benim bakış açımı benimseyenler birkaç kişiden öteye geçemiyor. Ama ben yine de kendi bakış açımın doğru olduğuna eminim. Açıklamam gerekirse:
1-Arap Baharı’ndan etkilenen komşumuz da bir özgürlük mücadelesine girişmiştir.
2-Tamamen iç dinamiklerle başlayan bu mücadele sivil itaatsizlik ilkesiyle başlamış olmasına rağmen diktatörsel yönetim başlayan direnişi daha rahat ezebilmek için işkence yöntemini kullanarak insanları can, mal ve namus korkusuyla silaha sarılmaya mecbur bırakmıştır.
3-Bu gün Suriye’de silahsız sivil direniş imkanı tamamen ortadan kalkmış ve insanlar kendilerine hamledilen bu direnişi çok olumsuz şartlarda devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
4-Silahlı kurtuluş süreci içinde barındırdığı her türlü ihtimale açık havasıyla bu savaşın akşamdan sabaha bitmeyeceğini göstermiş oldu.
5-Silahlı direniş süreci her türlü manipülatif gelişmelere açık korunaksız bir yapı olması hasebiyle muhtelif teşekküller belirmiş oldu.
6-Böyle ortamlarda en çok korkulan hadise maalesef başa geldi fitne şimdi kol geziyor.
İşte böyle bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu bir karar alarak Suriye’de savaşan guruplar içinde en makbul olanlardan biri olan Nusret Cephesi’ni terör listesine dâhil ediyor.
“Bakanlar Kurulu’nun mal varlıklarına ilişkin kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulmasına ilişkin 30 Eylül 2013 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nda değişikliğe gidildi.
Kurul, söz konusu kararın ekinde yer alan “El Kaide ile Bağlantılı Gerçek Kişiler” başlıklı bölümde yer alan Agus Dwikarna ile “El Kaide ile bağlantılı Tüzel Kişi, Kuruluş veya Organizasyonlar” başlıklı bölümde yer alan bilgileri güncelledi. Kararla “El Kaide ile bağlantılı Tüzel Kişi, Kuruluş veya Organizasyonlar” listesine Suriye’de faaliyet gösteren Nusra Cephesi de eklendi.
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesine gereğince Bakanlar Kurulu kararına karşı, 60 gün içinde Danıştay’da dava açılabilecek.”
Pek muhterem zevattan oluşan Bakanlar Kurulu aldığı bu kararla Suriye’de kimi desteklemiş oluyor.
Karar en çok Esed ve destekçilerini sevindirecek olmasından dolayı Türkiye aslında muhalefeti değil zalimleri destekliyor denilmesine nasıl engel olacaksınız?
Bu karar Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun kendi halkıyla çelişkiye düştüğünü göstermiyor mu?
Bu kararı kimin baskısı altında aldınız diyemiyorum zira benim bildiğim hiç kimse Türkiye’ye baskı yapma kudretini kendinde bulamaz.
Hal böyle ise bana bir açıklama yapın, lütfen!
Timeturk/Adil GÜLMEZ
Islahhaber