Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Uzak Bir Çokeşlilik Hikayesi!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Nevfelah Çevrimdışı

Nevfelah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Alıntı: elif şafak / Uzak Bir Çokeşlilik Hikayesi (Köşe Yazısı)

BUGÜNLERDE Amerika'da ilginç bir hukuksal süreç yaşanıyor. Dünya basınının bir kenardan merakla izlediği çok boyutlu bir polemik.
Din, evlilik, özgürlük, devletin müdahale alanının sınırları ve kişisel haklar üzerine yoğun bir tartışmadır gidiyor. Konunun odağında aşırı dindarlıklarıyla ve farklı din yorumlarıyla ün salmış Mormonlar var.
Hakkında çok konuşulan ama pek fazla sağlıklı bilgi edinilemeyen kapalı kutu bir cemaat. Mormon olmayanlar, Mormon tapınaklarına giremiyorlar.
Hiç bu kadar gündemde olmamıştı Mormonlar. İlk defa bu sene uluslararası kamuoyunun gözü üzerlerine çevrildi. Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney'in kimliğinden ötürü birçok insan dönüp cemaate yakından bakma gereği duyuyor.
Bu siyasi gelişmeler olurken, benim ilgimi çeken ise Utah Eyaleti'nde yaşayan hem gayet sıradan hem de meşhur bir Mormon ailenin serüveni.
Söz konusu ailenin "reisi" Kody Brown'un dört eşi var: Meri, Janelle, Christine ve Robyn. Onlar bir süredir Amerikan televizyonunda hayli fırtına koparan bir reality-show'da ("Sister-Wives": Kız Kardeş-Eşler veya Bacı-Eşler) boy gösteriyorlar.
Aslında Kody sadece ilk eşiyle resmen evli, diğerleriyle "ruhani evlilik" yapmış. Kadınlar birbirleriyle iyi anlaştıklarını, böyle hep bir arada çoluk çocuk mutlu olduklarını iddia ediyorlar ama gerçekten ne hissettiklerini kim nasıl bilebilir?
Tek arzularının bu şekilde kabul görmek ve rahat bırakılmak olduğunu ifade ediyorlar. Şimdi aynı aile, Mormonların yoğun şekilde ikamet ettiği Utah Eyaleti'ne dava açmış durumda. Eyalet yasaları çokeşliliği bir suç olarak tanımlıyor ve beş yıla kadar hapisle cezalandırabiliyor.
Kody Brown açıklamasında çokeşliliğin yasallaştırılmasını beklemediklerini, sadece bireysel hayat tercihlerine karışılmamasını istediklerini söylüyor.
*Hatırlayanlar olacaktır, Amerikan TV izleyicisi aslında bundan seneler evvel tanışmıştı Mormonlarla. Hayali bir Mormon aileyi ekrana taşıyan "Big Love-Büyük Aşk" dizisi epey tartışılmıştı.
Oradaki karakterin üç karısı vardı. Şimdi yepyeni bir dizi izler gibi mahkeme sürecini izlemeye hazırlanıyor kamuoyu. Peki bireylerin, yani yetişkin, bilinçli ve özgür bireylerin kendi hayatlarını çizme özgürlükleri nerede başlar, nerede biter?
Mahkemenin seyri birkaç açıdan önem taşıyor: Dinin modern hayattaki rolü, siyaset felsefesinin yüzyıldır tartıştığı devlet/birey ilişkisinin tanımlanması, kadın-erkek eşitliğinin çiğnenip çiğnenmemesi... Hem felsefi, hem politik, hem sosyolojik açıdan yankılar uyandırabilir bu dava.
Umut ediyorum, Amerika'daki bu tartışma Türkiye'ye hiçbir şekilde yansımaz. Yani birileri çıkıp da "Bakın koskoca Amerikan demokrasisi bile bugün çokeşliliği tartışıyor, biz de konuşabiliriz!" demeye kalkmaz.
Türkiye gibi daha kadın-erkek eşitliğini sağlayamamış, kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın ne yazık ki yoğun olarak yaşandığı bir ülkede "poligami"yi bırakın meşru görmeyi, hafife almayı, sempatik yahut arzulanası göstermeyi bile son derece tehlikeli ve tedirgin edici buluyorum.
Hani şimdiden yazalım da, ne olur ne olmaz: Aman özenmeyelim!









Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü lakablarla’ çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir. (49/11)

Allah mormonlara hidayet nasip etsin. Onları eleştiren ve çokeşlilikten ödü kopacak olan kadının da ödünü koparsın.










 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Alıntı: elif şafak / Uzak Bir Çokeşlilik Hikayesi (Köşe Yazısı)

BUGÜNLERDE Amerika'da ilginç bir hukuksal süreç yaşanıyor. Dünya basınının bir kenardan merakla izlediği çok boyutlu bir polemik.
Din, evlilik, özgürlük, devletin müdahale alanının sınırları ve kişisel haklar üzerine yoğun bir tartışmadır gidiyor. Konunun odağında aşırı dindarlıklarıyla ve farklı din yorumlarıyla ün salmış Mormonlar var.
Hakkında çok konuşulan ama pek fazla sağlıklı bilgi edinilemeyen kapalı kutu bir cemaat. Mormon olmayanlar, Mormon tapınaklarına giremiyorlar.
Hiç bu kadar gündemde olmamıştı Mormonlar. İlk defa bu sene uluslararası kamuoyunun gözü üzerlerine çevrildi. Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt Romney'in kimliğinden ötürü birçok insan dönüp cemaate yakından bakma gereği duyuyor.
Bu siyasi gelişmeler olurken, benim ilgimi çeken ise Utah Eyaleti'nde yaşayan hem gayet sıradan hem de meşhur bir Mormon ailenin serüveni.
Söz konusu ailenin "reisi" Kody Brown'un dört eşi var: Meri, Janelle, Christine ve Robyn. Onlar bir süredir Amerikan televizyonunda hayli fırtına koparan bir reality-show'da ("Sister-Wives": Kız Kardeş-Eşler veya Bacı-Eşler) boy gösteriyorlar.
Aslında Kody sadece ilk eşiyle resmen evli, diğerleriyle "ruhani evlilik" yapmış. Kadınlar birbirleriyle iyi anlaştıklarını, böyle hep bir arada çoluk çocuk mutlu olduklarını iddia ediyorlar ama gerçekten ne hissettiklerini kim nasıl bilebilir?
Tek arzularının bu şekilde kabul görmek ve rahat bırakılmak olduğunu ifade ediyorlar. Şimdi aynı aile, Mormonların yoğun şekilde ikamet ettiği Utah Eyaleti'ne dava açmış durumda. Eyalet yasaları çokeşliliği bir suç olarak tanımlıyor ve beş yıla kadar hapisle cezalandırabiliyor.
Kody Brown açıklamasında çokeşliliğin yasallaştırılmasını beklemediklerini, sadece bireysel hayat tercihlerine karışılmamasını istediklerini söylüyor.
*
Hatırlayanlar olacaktır, Amerikan TV izleyicisi aslında bundan seneler evvel tanışmıştı Mormonlarla. Hayali bir Mormon aileyi ekrana taşıyan "Big Love-Büyük Aşk" dizisi epey tartışılmıştı.
Oradaki karakterin üç karısı vardı. Şimdi yepyeni bir dizi izler gibi mahkeme sürecini izlemeye hazırlanıyor kamuoyu. Peki bireylerin, yani yetişkin, bilinçli ve özgür bireylerin kendi hayatlarını çizme özgürlükleri nerede başlar, nerede biter?
Mahkemenin seyri birkaç açıdan önem taşıyor: Dinin modern hayattaki rolü, siyaset felsefesinin yüzyıldır tartıştığı devlet/birey ilişkisinin tanımlanması, kadın-erkek eşitliğinin çiğnenip çiğnenmemesi... Hem felsefi, hem politik, hem sosyolojik açıdan yankılar uyandırabilir bu dava.
Umut ediyorum, Amerika'daki bu tartışma Türkiye'ye hiçbir şekilde yansımaz. Yani birileri çıkıp da "Bakın koskoca Amerikan demokrasisi bile bugün çokeşliliği tartışıyor, biz de konuşabiliriz!" demeye kalkmaz.
Türkiye gibi daha kadın-erkek eşitliğini sağlayamamış, kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın ne yazık ki yoğun olarak yaşandığı bir ülkede "poligami"yi bırakın meşru görmeyi, hafife almayı, sempatik yahut arzulanası göstermeyi bile son derece tehlikeli ve tedirgin edici buluyorum.
Hani şimdiden yazalım da, ne olur ne olmaz: Aman özenmeyelim!









Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü lakablarla’ çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir. (49/11)

Allah mormonlara hidayet nasip etsin. Onları eleştiren ve çokeşlilikten ödü kopacak olan kadının da ödünü koparsın.

Bir de bizim Kitabimizdan baska örnekler versen fena olmaz kardesim.

NISA Suresi 3. Ayet: Eğer, yetim kızlara adil davranamamaktan korkarsanız, (onları değil) sizin için uygun olan başka kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenin. Adil olamayacağınızdan korkarsanız bir tane ile veya sahip olduğunuz cariye ile evlenin. Bu, haksızlık etmemeniz için daha elverişlidir.
 
Nevfelah Çevrimdışı

Nevfelah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hanımlar ve çocuklar hallerinden gayet memnunmuş, yeter ki bizi rahat bırakın diyorlar. Çokeşli aile görmeyen ve bu çokeşlilik durumunu öcü gibi algılayan zihniyetin çooook uzak olduğu ve aman benden uzak olsun diyen bencil, kıskanç bayanların sığındığı bir tutum. Hz. İsa hariç tüm peygamberler ki en yakın örnek olarak Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin hayatını inceleyin derim. Saliha hanım olmak kolay olmasa gerek. Ensar ve muhacirden ne örnekler var bir bilseniz. Öyle günümüz popüler kültürüyle karışık islami feminist bayanların eşlerine itaatten çok nefislerine bencilliklerine hırslarına kıskançlıklarına hizmet edişinin sonucunda hazmedemedikleri bir karın ağrısı. Şunu da ekleyeyim; bu düzeni sağlayan salih ve salihaların kurduğu muvahhid ailelerde bireyler hallerinden gayet memnunken, onlar için endişelenmek ne yazık ki İslamiyetten bihaber olan bu zavallı kadınlara düşüyor.

Besairul Kur'an Tefsiri, Ali Küçük


4/128. “Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığın*dan endişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmala*rında kendilerine bir engel yoktur. Andlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi davranır ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.”



Eğer bir kadın kocasından korkarsa. Arkadaşlar sûrenin ön*ceki âyetlerinde evliliğin dörtle sınırlandırılması, evlenilecek kadınlara Allah’ın belirlediği yasal hakları olan mehirlerinin mutlak sûrette veril*mesi, birden fazla kadınla evlenildiği takdirde kadınlar arasında Al*lah’ın istediği şekilde adâletin gerçekleştirilmesi gibi konular gündeme gelince elbette ki bunlar beraberinde bir çok soruyu ve sorunu da gündeme getirdi. Bazı durumlarda eşler arasında bu adâletin gerçek*leştirilmesi imkânsız oluyordu. Meselâ karısı kısır olduğu için, ondan çocuk alamadığı için veya hasta olduğu için, veya fiziki güzelliği, çeki*ciliği olmadığı için bir başka kadınla evlenen kocanın, beğendiği bu ikinci karısıyla öteki karısı arasında adâleti gerçekleştirmesi zor olu*yordu.



Acaba bu koca iki karısını da aynı derecede sevecek miydi? Acaba kendisinden bu iki karısına da sevgi tevziinde bir adâlet isteni*yor muydu? Veya acaba cinsel ilişki konusunda her ikisine de eşit davranabilecek miydi? Eğer fıtrat gereği bunu beceremeyecekse adâlet gereği bunlardan birini boşamalı mıydı? Veya bu kadınlardan kocası tarafından beğenilmeyeni boşanmamak için bazı haklarından fedâkârlıkta bulunması veya kocasına kendisini boşamamasının kar*şılığında bir şeyler vermesi mümkün olacak mıydı? İşte bütün bu problemler çözüm bekliyordu da Rabbimiz bu âyetinde bunlara çözüm getirdi. Bakın Allah buyurdu ki:



Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden, öteki kadınlarına meylederek, gönlü onlara kaya*rak, onların fiziki güzellikleri, ahlâkî ve dinî güzellikleri, ya da malları*nın çokluğu sebebiyle veya o kadınlarının kendisine olan ilgisi, sev*gisi, itaati sebebiyle onlara meylederek kendisine soğuk davranma*sından, kendisine yaklaşmamasından, nafaka vermemesinden, haka*ret etmesinden, eziyet etmesinden, kendisinden bıkıp usanmasından, cinsel arzu ve ülfetinin azalıp yok olmasından korkarsa, onda böyle bir tavır sezerse o zaman o kadının kocasıyla kendi arasını sulh et*mesinde, kocasıyla arasında barışı sağlamak üzere fedâkârlıkta bu*lunmasında hiçbir beis yoktur diyor Rabbimiz.



Yâni bir kadın gerek yaşlılığı, gerek fiziki, ahlâkî güzelliğinin ol*maması, gerek sağlığının yerinde olmaması sebebiyle kocasının ken*disinden uzaklaşması, ilgisizlik içine girmesi gibi bir problemle karşı karşıya kalmışsa, kocasıyla sulh ederek arasını düzeltmesinde bir sa*kınca yoktur. Peki nasıl sulh edecek aralarını? Nasıl düzeltecek? Şöyle: Kadın böyle bir durumda kocasına karşı bazı haklarınan fedâ*kârlıkta bulunacak. Meselâ kocasına diyecek ki efendi, sen bana ge*leceğin gecelerinden bazılarını öteki kadınlarına ayırabilirsin. Öteki kadınlarının yanına gidebilirsin. Ben bu hakkımdan vazgeçiyorum. Bana yapman gereken harcamalarının bazılarını onlara yapabilirsin. Ben buna razıyım, ben bu haklarımdan vazgeçiyorum.



Veya ben mehrimin bir kısmından vazgeçiyorum veya tama-mını sana bırakıyorum diyerek veya eğer kendisinin malı varsa ondan kocasına bir şeyler vererek kocasıyla arasını sulh etmesinde, kocasıyla arasındaki nikâh bağını sürdürmeyi sağlamasında hiç bir beis yoktur. Böylece o kocanın nikâhı altında bir hayatı sürdürebilir kadın. Allah diyor ki:

Sulh, anlaşmak daha hayırlıdır. Böylece anlaşıp arayı düzelt*mek ayrılmaktan daha hayırlıdır. Anlaşmak serkeşlikten ve her ko*nuda düşmanca tavırlar sergilemekten daha hayırlıdır. Haklarının bir kısmından fedâkârlıkta bulunarak ömrünün bir kısmını birlikte geçir*diği kocasıyla nikâh bağını sürdürmesi kadın için boşanmaktan daha hayırlıdır diyor Rabbimiz. İşte böyle çeşitli sebeplerden ötürü kocası kendisinden soğumuş, boşanmayı düşünen veya öteki kadınlarına meylederek onlara gösterdiği ilgiyi kendisine göstermeyen, onlara verdiği hakkı kendisine vermek istemeyen bir kadın nikâh bağını ko*parmamak için bazı haklarından vazgeçerek anlaşma zemini arar ve anlaşırsa bu kadın için hayırlıdır diyor Rabbimiz. Meselâ peygamber Efendimizin hanımlarından Sevde Rasulullah Efendimiz tarafından boşanma endişesinden ötürü nöbetini Hz. Ayşe annemize bırakmıştır.

Çünkü nefisler kıskançlığa meyyaldir. Nefisler bencil tutkulara hazır yaratılmıştır. Yaratılış gereği, fıtrat gereği insanlarda bencillik ve hırs vardır. Öyleyse insanlar arasında bu kıskançlık ve bencillikler olabilecektir. Bu, ya kocaya, yâni erkeklere yöneliktir. Yâni fizik güzel*liği, boy pos kadının elinde olmadığı halde, Allah’ın bir takdiri olduğu halde bazı erkekler illa da kadında bunun olması konusunda haristir. Her şeyin en güzelinin kendisinde olmasını ister. Beğenmediği karı*sına karşı ilgisini azaltarak, onu kendi haline terk ederek, haklarını vermemeye çalışır.



Veya kadın yaşlılığı, ya da fizik güzelliği olmama*sına, kocasının ilgisini çekecek özelliklerini yitirmiş olduğunu bilme*sine rağmen yine de kocasının bu özelliklere sahip kadınlarına gös*terdiği ilginin aynısını kendisine de göstermesi konusunda kıskanç ve haristir.



Kendisine ayrılması gereken gecenin illa da kendisine ayrıl*ması konusunda cimri davranır, bu konuda bir şey bağışlamak iste*mez. Herkes kendi rahatından, kendi menfaatinden yana hareket eder. İşte bu noktada Rabbimiz kadınlara seslenerek diyor ki: Bir ka*dın kocasından kendisine karşı bir ilgisizlik, bir hoşnutsuzluk gördüğü za-man fedâkârlıkta bulunarak bu hoşnutsuzluğun tedavi yönlerini ararsa onun hakkında daha hayırlı olacaktır buyurduktan sonra sözü erkeklere döndürerek der ki:



Ey erkekler, eğer sizler de kadınlarınıza karşı ihsanda bulunur, güzel davranır, muhsin davranırsanız, Allah’ın sizi gördüğü şuuru içinde onlara karşı bir adâlet gerçekleştirme çabası içine girerseniz, yaptıklarınızı Allah kontrolünde ve Allah’a lâyık yapmaya çalışırsanız, onların her birerinin haklarına Allah’ın istediği biçimde riâyet etmeye gayret ederseniz, çekiciliğini, güzelliğini yitirmiş olsa bile yıllarını size vermiş o önceki kadınlarınızı kullanılmış bir eşya gibi bir kenara atma konusunda Allah’tan korkar ve gerek gün sayısı konusunda, gerek yeme içme ve kendilerine yapacağınız harcama konusunda onlara âdil davranırsanız, onlara karşı geçimsizlik ve yüz çevirmeden sakı*nırsanız bilesiniz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır buyuruyor.



Erkeklere bunu tavsiye eden Rabbimiz kadınlara da: Sizler de ey kadınlar kocalarınıza ve onların öteki hanımlarına, yâni kumaları*nıza karşı muhsin davranırsanız, yâni Allah’ın sizi gördüğü ve yaptık*larınızın tümünden sizi hesaba çekeceği şuuruyla hareket eder, ve yaptıklarınızın tümünü Allah için yaptığınızın bilincine ererseniz, eğer akıllıca, Müslümanca bir tavırla kocalarınızın âdil davranmasına ze*min hazırlayabilirseniz, sadece sizinle evli iken, tek evli iken kocanıza nasıl davranıyor idiyseniz, üzerinize bir kuma gelince de bunun bir Allah izni, Allah ruhsatı olduğunu bilir ve Allah’ın yasalarının daima si*zin hayrınıza işlediği şuuru ve imanı içinde kocanıza ve yeni gelen ar*ka-daşınıza, kardeşinize aynı tavrı gösterip onun kulluğuna ve âdil davranmasına yardımcı olursanız, kocanızın cennetini zorlaştırmaz*sanız, toplumun gayri İslâmî anlayışlarını, baskılarını değil de Allah’ın rızasını ararsanız, Allah’ın rızasını ve ona kulluğu, onun emirlerine teslimiyeti ön plana çıkarırsanız, muttaki olursanız, yolunuzu Allah’la bulursanız, hayatınızı çevre için değil Allah için yaşayabilirseniz bile*siniz ki yaptıklarınızın mükafatını Allah verecektir size.



Bu durumda olan kadınlar muhsin davranır, hayatlarını Allah için yaşarlarsa onların mükafatı cennettir. Ama Allah’ın yasalarını gör-mezden gelerek, ben bir kocaya sahiptim, şimdi ikinci bir ortağa asla razı olamam. Ben bana ait olan kocamı asla bir başkasıyla pay*laşa-mam. Ben buna dayanamam. Allah da dese bun bunu reddede*rim. Olmaz böyle şey. Ben bunu kesinlikle hazmedemem gibi tama*men cahili düşüncelerle hareket ederse imanını bile kaybeder Allah korusun kadın. Bu tür cahili düşüncelerden vazgeçip Allah rızası için hayatını bir Müslüman kardeşiyle paylaşmadan yana, yıllardır toplum içinde kendisi gibi kocaya muhtaç yaratılmış, ama helâl bir şekilde ni*kâhla bir kocaya ulaşıp ondan istifade edememiş, Allah’ın helâl kıldığı bir nîmetten mahrum kalmış, bunun için de fıtratına ters bir hayata mahkûm olmuş, bunalımlar geçiren bir kardeşinin de kocasından isti*fade etmesine razı olursa ve onun üzerine kuma olarak gelen, böy*lece helâl yoldan cinsel ihtiyacını giderme mutluluğuna ulaşmış ikinci hanım da, kocasını kendisiyle paylaşma fedâkârlığını gösteren koca*sının birinci hanımına, canciğer kardeşine karşı muhsin davranabi*lirse, güzellik yapabilirse bilesiniz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır ve sizi onlarla mükafatlandıracaktır.


 
A Çevrimdışı

Abdullah ed-Dımeşki

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bir de bizim Kitabimizdan baska örnekler versen fena olmaz kardesim.

NISA Suresi 3. Ayet: Eğer, yetim kızlara adil davranamamaktan korkarsanız, (onları değil) sizin için uygun olan başka kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenin. Adil olamayacağınızdan korkarsanız bir tane ile veya sahip olduğunuz cariye ile evlenin. Bu, haksızlık etmemeniz için daha elverişlidir.

Ayetteki adaletten kasıt, kadının maddi ve zaruri ihtiyaçlarında ki adalettir. Sevgi ile alakalı değildir.

Nitekim kalpler Allah'ın elindedir. Allah kalpte istediğinin sevgisini çoğaltır, istediğininkinin sevgisini azaltır.
 
Nevfelah Çevrimdışı

Nevfelah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ÇOKEŞLİLİK İBRÂHİMÎDİR

İslam çok eşliliği de tek eşlilik gibi bir seçenek olarak tanımıştır. Çok eşlilik İslam’dan (Hz. Muhammed’in şeriatından) evvel de mevcuttu. Fakat bu geleneğin Araplara özgü söylemek mümkün değildir. Çok eşlilik Eski Çin’de, Babil’de, Antik Mısır’da vs. bilinen en eski tarihi uygarlıklarda bile mevcuttur. Bu da hükmün tarihin her döneminde gönderilmiş olan peygamberler ve ilahi dinlerden gelmiş olabileceğini göstermektedir.

Çok eşlilik Araplara özgü bir gelenek değil, Şeriat’ın Arap toplumunda koruduğu pek çok gelenekte olduğu gibi, İbrahimi bir gelenektir. Hz. İbrahim’in iki eşli olduğu bilinmektedir. Hz. Yakup’un dört hanımı olduğu malumdur. Hz. Davut ile Hz. Süleyman’ın çok eşli oldukları bilinmektedir. Şeriat’ın ilk defa teşekkül ettiği İsrailoğulları içinde de çok eşlilik mevcuttur. Tevrat’ta çok eşliliği tanıyan ifadeler bulunmaktadır. Halbuki İbrahim’in ve İsmail’in süregelen çizgisi istisna edilirse Arap geleneğinin Yahudi geleneği ile bir ilgisi yoktur.

İslam, şeriatı vazederken fıtri olan ve daha önce peygamberler vasıtasıyla oluşanlar hariç, toplumun hiçbir değer yargısını tanımamış, hepsini “cahiliye” olarak kabul etmiştir. Böylece Şeriat’ın bazı Arap geleneklerine musamaha gösterdiği ve zımmen tanıdığı iddiası doğru değildir.

İslam şeriatı bütünüyle fıtri değerlere ve vahiy yoluyla şekillendirilmiş olan evrensel hükümlere göre şekillenmiştir.

“Allah; Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu size dinden bir şeriat kıldı. Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.” (Fussilet 13)

Böylece şeriatın dayanaklarının belirli bir toplumun adet ve gelenekleri değil, Hz. Muhammed’e (sa) ve önceki peygamberlere indirilen vahiy olduğu yukarıdaki ayette açıkça görülmektedir.

İslam eğer çok eşliliği benimsemeseydi onu kaldırması hiç de zor olmayacaktı. Bundan çok daha zor şeyleri yıkmıştır. (İçki, faiz, kan davası vs. gibi…)

Hayatı boyunca içki müptelası olarak yaşayan birisinin içkiyi bırakması; tek geçimi faiz ve tefecilik olan birinin tüm faiz haklarından vazgeçmesi; kan davasından dolayı acı çeken birisinin intikam hakkından vazgeçmesi vs. mi, yoksa evli bir erkeğin yeni bir hanım almaması mı daha zor? Konunun inançları uğrunda nefsani takıntılarını aşmış olan peygamber ve sahabe toplumu için hiç de ağır olmadığı açıktır.

Sanılmasın ki İslam geldiğinde herkesin onlarca karısı vardı. Onlarca karısı olanlar mevcut olmakla birlikte bir çok kimse de tek eşli idi. İlk dönemde peygamberin kendisi de sahabelerin çoğu da tek eşlidir. Eğer dileselerdi tek eşliliği kolayca sürdürebilirlerdi. Bu yüzden çok eşlilik ruhsatını Araplar’daki kadının durumunun kötülüğüne bağlamak akla, mantığa ve İslam’ın ruhuna uygun değildir.

İslam şu ayette de açıkça görüldüğü gibi kadınlarla birden fazla evlenmeyi meşru saymıştır:

“Eğer öksüzlere karşı adaletli davranmak hususunda korkuyorsanız o halde hoşunuza giden kadınlardan ikişer, üçer ve dörder evleniniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz cariye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.” (Nisa 3)

Yani kadınları nikahlama için gerekli olan adalet kriteri yetimler hakkında adil davranabilmektir. Yetimin malını yemeyecek kadar bir adalet duygusuna sahipseniz o halde birden fazla hanım alın, yok eğer yetimin malını yemekten uzak duramayacak kadar nefsani bir zaaf taşıyorsanız o halde tek eşle yetinin. Ne kadar açık ve muazzam bir hüküm...

Böylece İslam, iyilik ve adalet duygusu yüksek olanların daha fazla evlenmesini, çoğalmasını yeğlemektedir. Büyük sahabelerin birbirlerinden kız alıp vermesi bu yüzdendir. Yoksa Hz. Ali henüz ergenliğe girmiş olan kızını (Ümmü Gülsüm) dedesi yaşındaki Hz. Ömer’e ne diye versin?

Nisa süresi 129 ayetinde duygunun ön planda olduğu kadınlar ile ilgili olarak gerçek adaletin peygamber tarafından dahi sağlanamayacağı belirtilir. Talep edilense bu düzeyde bir adalet değildir. Bunu ayetin devamından anlıyoruz.

“Kadınlarınız arasında her yönden adaletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa 129)

Mutlak adalet çok eşliliğin şartı olsaydı ne peygamber ne de sahabelerin hiçbiri bunu gerçekleştiremeyecekleri için hiçbir zaman uygulanamayacaktı. Halbuki durum tam tersinedir.

Batı yaşam, kültür ve düşünüş biçimi anlamına gelen ve hayatımızı sarmış olan Modernizm çok eşliliği reddetmiş, bu konuyu çözmüştür ama nasıl çözmüştür?

Zina, namus ve aile gibi değerleri yıkarak çözmüştür. Modernizm nikaha dayalı olmayan ilişkiyi zina olarak kabul etmemektedir. Karşılıklı rıza olduktan sonra bir erkeğin istediği kadar kadınla ve bir kadının da istediği kadar erkekle ilişkiye girmesinde bir sakınca görülmemekte buna bağlı olarak evlilikler ve aile kurumu hızla yok olmaktadır. Modernizm fiili olarak çok eşliliği kaldırmamıştır. Batıda ortalama bir erkek yada ortalama bir kadın, yaşamları boyunca onlarca kişiyle ilişkiye girebilmektedir. Fakat yasaklanan şey nikaha bağlı çok eşliliktir.

Türk Medeni Kanunu da modern değerleri benimsemiştir. Bu yüzden modernizm sadece bir düşünüş biçimi ve tercih değil, aynı zamanda Müslüman toplumu şeri ruhsatları içinde esir alan bir baskı aracıdır da...

Medeni kanunun çok eşliliği tanımaması kadının aleyhinde bir durumdur. Çok eşliliğin resmi olarak tanınmamasının kadınların mağduriyetini engellemek amacıyla olduğu iddia edilse de durum tam tersidir. Çünkü devlet erki bu nikahı geçersiz saymakla erkeğe bir zarar vermemekte; kadınsa miras, nafaka vs. hiçbir hak iddiasında bulunamamaktadır. Mağdur olan sadece kadındır. Burada kadının korunması gibi bir amaç söz konusu değildir. Böyle bir amaç olsaydı kadınların çok daha fazla mağdur edildiği ve hukuki bakımdan hiçbir bağlayıcılığı olmayan evlilik dışı birlikteliklere de yasak getirilecekti.

Bununla birlikte resmi nikahın da kadının mağduriyetini gidereceği garanti değildir. Tek eş olan pek çok kadın boşanma durumunda herhangi bir miras ve nafaka alamamaktadır. Çoğu kez de kadının yada erkeğin aleyhinde bir zulüm aygıtına dönüşmektedir. Hiçbir kanun sevgi, saygı ve adalet duygusunun yerini tutamaz.

Modernizm ‘tek eşlilik sınırlaması’nı pek çok değer ve hükümde olduğu gibi Katolik kültürden almıştır. Kişiler kendilerini evlendiremez ve boşayamaz. Nikah yada boşama önceleri Tanrı adına Kilise tarafından gerçekleştirilirken (sizleri Tanrı adına karı koca ilan ediyorum) bu kez devlet ve kanun adına yetkili icra merci (belediye başkanı gibi) uygulamaktadır (sizleri kanun adına karı-koca ilan ediyorum). Modern değerlerde evlilik ve aile kurumu ile ilgili katı kurallar uygulanmasına rağmen evlilik dışı ilişkilere alabildiğine özgürlük verilmiştir.

Halbuki İslam evlilik dışı ilişkilere yer vermez. İster bekar olsun, ister evli olsun bir Müslüman için nikah/evlilik dışı bir ilişki mutlak anlamda zinadır. Zina ise çirkin bir yoldur. “Zinaya yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.” (İsra 32) Öyle ise Müslümanlar için şeriatın vazettiği değerlere karşı modern değer yargıları bir model olamazlar.

Modernizmin ‘tek eşlilik’ ya da ‘nikah dışı ilişki’ modeline karşı, İslam ‘tek eşlilik’ yada ‘çok eşlilik’ hükmünü benimsemiştir. Tek eşlilikten yada çok eşlilikten hangisinin kendisine daha uygun olduğu, kişinin bizzat belirlediği kendi şartlarına bağlı bir tercihtir.

Müslüman bir topluma modern değer yargılarını dayatmak meşruiyet alanlarını dayatmaktan yahut dinin meşru olarak görmediği alanlara kaymasını sağlamaktan başka işe yaramamaktadır. Böylece Müslüman bir toplumda evlilik dışı ilişkilerin ve zinanın artmasında müteselsil olarak moderniteyi dayatanların suç ve sorumluluğu bulunmaktadır.

Tek eşlilik sınırlaması her bakımdan evliliği zorlaştırmıştır. Buna bağlı olarak boşanmayı da aşırı derecede zorlaştırmıştır. Birçok çift vardır ki mizaç ve karakteri çatıştığı halde ömürlerinin sonuna kadar hırlı yaşamak zorunda kalmaktadırlar. İnsanlar, hayatlarının sonuna kadar yaşayacakları eşleri seçmekte tereddüt edebiliyorlar. Evlendikten sonra da boşta kalacakları endişesi ile bir daha boşanamıyorlar. Boşanan kimselerin -özellikle kadınların- kendine denk yeni bir eş bulması neredeyse imkansızlaşmaktadır. Halbuki İslam evliliği ve bazı koşullarda boşanmayı kolaylaştırmış ve rahmet saymıştır. Çok eşlilik ruhsatı da evlenmeyi fiilen kolaylaştırmaktadır. Boşanmış kadın ve erkeğin yeniden evlenebilmesi zor değildir. Kadın, kişiliğiyle çatıştığı erkekten boşanma talep edebilir ve kendisi için daha hayırlı bir erkekle ikinci eş olarak evlenebilir.

Bir kadın için güçlü, adil ve salih bir erkeğin ikinci, üçüncü hanımı olmak mı, yoksa silik, iktidarsız ve kişiliksiz bir erkeğin tek eşi olmak mı daha iyi? Çok eşlilik kadınlara daha iyisini seçebilme özgürlüğünü sağlayacağı gibi kadınlara yönelik talebi de artıracaktır. Bu durumda erkekler kadınları hak edebilmek için daha fazla çalışmak ve rekabete girmek zorundadır.

Diğer yandan çok eşliliğin ikinci eş için iyi olmakla birlikte birinci eşi mağdur ettiği söylenmektedir. Fakat bu da pratik bir durumdur. Çok eşlilik tek eşlilik gibi bir tercihtir. İlla yapılacak diye bir kayıt yoktur. Eğer bir karı koca her bakımdan birbirini tatmin ediyorsa, kocanın yeni bir eş almasına gerek yoktur. Hz. Resulullah (sa) Hz. Hatice ile evli iken başka bir hanım alma ihtiyacı hissetmemiştir. Hz. Hatice’den sonra çok evlilik yapmıştır. Aynı şekilde Hz. Ali, Hz. Fatıma ile yaşadıkça başka bir hanımla evlenmemiştir. Hz. Fatıma’nın vefatından sonra Hz. Ali çok evlilik yapmıştır.

Genelde sorun erkeğin eşinden maddi ve manevi bakımdan yeterince tatmin olmamasıdır. Kadın farklı olarak erkek, sahip olduğu eşini sevdiği ve beğendiği halde başka bir kadına ilgi duyabilir. Çok eşliliğin mümkün olmadığı modern toplumlarda erkeğin zihni başka bir kadına kayacak olsa çözüm olarak boşanmak isteyecektir. Boşanamaması durumunda da ya gayri meşru yollara düşecek (gizli eş, metres, zina vs.) yada eşine karşı ilgisini kaybedecektir. Kadının kocası tarafından terk edilmesi yahut ihmal edilmesi; kadını çok eşlilikten daha fazla mağdur edebilmektedir. Öyle ise çözüm çok eşliliği yasaklamak değildir.

Çok eşliliğin zengin işi olduğu iddia edilir. Fakat kanaatimce mal ve gelir bakımından fakir bir erkek için daha uygun olabilir. Günümüzün ağır ekonomik koşullarında erkeğin tek başına çalışması yetmeyebilir. Asgari ücretle ve ihtiyaç sınırının çok altında bir gelirle çalışan milyonlarca insan var. Bu durumda kadın da uygun bir ortamda çalışarak evin geçimine katkıda bulunmaktadır. Kadının da çalışması ise başka sorunlara sebep olmaktadır. Ev işleri ve çocuklar ihmal edilmekte, çocuk yuvalarına, kreşlere, hizmetçiye, bakıcıya vs. daha fazla masraf yapılmaktadır. Halbuki birbiriyle uyumlu iki eşli bir ailede kadınlık ve analık sorumluluğu hanımlar arasında paylaşabilir.

Çok eşlilik hususunda Müslüman kadın ve erkek şiddetli bir biçimde baskı altına alınmıştır. O kadar ki Müslüman bir kadın, kocasının başka bir kadın daha almasını zina etmesinden daha kötü görür. Keza evli bir erkekle nikahlanmayı kabul eden bir kızın mutlaka kusurlu olduğu vehmedilir. Bir erkeğin ikinci bir eşten söz etmesi “uçkur düşkünlüğü” olarak töhmet edilir. Baskıların ardı arkası gelmez. Fakat gayri meşru ilişkiler daha hoş görülü karşılanır. Erkeğin zina etmesi hızlı olmak, çapkın olmak diye tabir edilir. Namusluluk ve takva kıskançlık olarak adlandırılır. Kocası zina eden bir kadın için “her kadının başına gelebilecek bir aldatma” denilerek durum hafifletilir. Müslüman bir erkek ve kadın toplumdaki bu cahili zanlara aldırmamalı, kendisini haramdan korumalı ve yalnızca meşru alanda hareket etmelidir.

Bazı Müslüman aydınların çok eşlilik ile ilgili “uçkur” tabirini kullanması esef vericidir. Tek eşlilikte de, çok eşlilikte de nikah nikahtır. Eğer mesele “uçkur” kriteri ile değerlendirilecekse evliliğin her türlüsü uçkurdan uzak değildir. Bu yaklaşım biçimi en hafif tabir ile son derece cahilcedir. Gizli eş, metres, zina vb. gibi hileli ve gayri meşru ilişkiler kınanabilir ama dinin meşru gördüğü bir nikah ilişkisi nasıl kınanabilir. Allah açık bir şekilde bunu kınayamazsınız demektedir.

“Ve onlar ki, iffetlerini korurlar, ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlardan dolayı) onlara kınama yoktur. Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.” (Müminun 5-7)

“Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.” (Enam 115)

Öyle ise bir Müslümanı yaptığı herhangi bir evlilik ilişkisinden dolayı örf (töre) adına kınamak caiz değildir.

Her Müslüman yalnızca helal olan şeyi yapmalıdır. Yine de helal olan her şeyi herkesin yapması gerekmeyebilir. Fakat Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmak büyük bir zulüm ve günahtır.

Çok eşliliğin toplum tarafından benimsenmesi bozulmakta olan toplumsal dokuyu ve aile kurumunu hızla onaracak, erkekleri daha sorumlu davranmaya zorlayacak, zinayı ve fuhşu ortadan kaldıracak neslin sağlıklı, güzel ve salih olmasını sağlayacaktır.

Maruf Çetin - Alıntı
 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
beraat kardesim,

agzin sulana sulana bir kac kadinli evlilikten bahsediyorsun, aferim güzel yapmissin ödevini, o kadar bilgiyi bulup yayinlamak, bravo.

Ayip olmasinda sormasi, Allah'in emri olan Kur'an-i Kerim okuma ödevinden acaba kac sayfa okudun bü gün, hemde cuma gecesi oldugundan dolayi ki daha fazla okuman lazim.

sana hayirli geceler, insaAllah 4 hanimli geleceginden rüyalar görürsün, sabah kalktiginda saclarin agarmis görürsen aynada hic sasirma.
 
A Çevrimdışı

Abdullah ed-Dımeşki

Üyeliği İptal Edildi
Banned
beraat kardesim,

agzin sulana sulana bir kac kadinli evlilikten bahsediyorsun, aferim güzel yapmissin ödevini, o kadar bilgiyi bulup yayinlamak, bravo.

Ayip olmasinda sormasi, Allah'in emri olan Kur'an-i Kerim okuma ödevinden acaba kac sayfa okudun bü gün, hemde cuma gecesi oldugundan dolayi ki daha fazla okuman lazim.

sana hayirli geceler, insaAllah 4 hanimli geleceginden rüyalar görürsün, sabah kalktiginda saclarin agarmis görürsen aynada hic sasirma.

Allah'ın Rasulu s.a.v güzel sünneti hakkında bu tarz basit konuşmalar, ancak kişilerin şeriata ve Allah'a olan teslimiyetini gösterir.
Bu tarz basit, bağnaz sözlerle Allah'a ve onun yolunda giden sahabe,tabiin ve müctehidlerin yaptığı çoğul evlilikle savaş etmekte neyin nesi?
Ben Müslümanım diyen kimse, Allah'ın güzel gösterdiği ve izin verdiği şeylere karşı, bu kadar tiksinti ve nefret göstermesi, kişinin imanını ortaya koyuyor.

Sahabenin fakihlerinden İbn Abbas rh. dedi ki : " Şüphesiz sizin en hayırlınız, en çok kadını olandır "
 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'ın Rasulu s.a.v güzel sünneti hakkında bu tarz basit konuşmalar, ancak kişilerin şeriata ve Allah'a olan teslimiyetini gösterir.


Bu tarz basit, bağnaz sözlerle Allah'a ve onun yolunda giden sahabe,tabiin ve müctehidlerin yaptığı çoğul evlilikle savaş etmekte neyin nesi?
Ben Müslümanım diyen kimse, Allah'ın güzel gösterdiği ve izin verdiği şeylere karşı, bu kadar tiksinti ve nefret göstermesi, kişinin imanını ortaya koyuyor.

Sahabenin fakihlerinden İbn Abbas rh. dedi ki : " Şüphesiz sizin en hayırlınız, en çok kadını olandır "


Hayallerinize devam edin............



Meallerde ki HURİ yanılgısı
Nebe 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.

32. Bahçeler,bağlar,

33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

34. Ve içki dolu kâse(ler) .

35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.

36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.


Diyanet ve diyanet tasdikli birçok mealler, Nebe 31-36 arası ayetleri aynen böyle manalandırmışlardır.
Ve asırlardır kürsüler de insanlara bu ayetler delil gösterilerek, cennette kendilerine verilecek GÖĞÜSLERİ TOMURCUK GİBİ KABARMIŞ YAŞIT KIZLAR.. vaadedilmiş,
Ve hayata sadece cinsel açıdan bakabilecek saf insanların ağızları, hem de Allah'ın mescitlerin de sulandırılmak süretiyle..
Cennet sanki cinsel arzuların sonsuza dek yaşanılacak bir mekan konumuna indirgenmiştir..
Fakat, bu allame-i cihan müfessirlerimiz!! şunu hiç hesaba katmamışlardır.
Cennet sadece erkeklerin girebileceği bir yer midir ki, sadece erkeklerin nefislerine hoş gelen tasvirler çizilmiştir..
Peki Cennetlik kadınların durumu ne olacaktır bu duruma göre..
İşte burada devreye erkekegemen fıkhın çarpıklıkları girmektedir.
Din sahasında despot fıravunlardan daha katı davranan erkekegemen din alimleri!!, içinden çıkılamayacak bir duruma sebep vermemek için, bütün kadınları sindirerek, din sahasından uzak tutmuş, böylelikle arzuladıkları bir dini ortamın tesisine kendilerince katkı sağlamışlardır..
Oysa, herkes biliyor ki, Cennet ne sadece erkekler içinder ve ne de cinsel arzuların tatmini için oluşturulmuş bir mekandır.
Bu çelişkili mealler bir şeyi daha akla getirmektedir ki, bu doğruysa eğer,
Son 1200 yıl içinde ölmüş insanlar bu uydurulmuş dinin kurbanları olarak ahirete irtihal etmiştir..
Bu çelişkilerin akla getirdiği şüphe ise.. Müfessirlerin, din alimlerinin yeterli derecede ARABÇA bilmeden dini tanzim etmeye çalışmalarıdır..
Hal böyleyse, hem bilmedikleri bir konuda kendilerini ihtisas sahibi gördükleri ve hem de milyarlarca insanı etkileyip yanlış inançla hayat sürmelerine sebep verdikleri için, dünyadan daha ağır bir vebalin altına girmişlerdir..
Şimdi gelelim yukarıda ki mealin tam arabça gramerine uygun meallendirilmesine..


Hiç kuşkusuz Erdemliler/korunup sakınanlar/Takva sahipleri için mutluluk ve kurtuluş vardır. Takva sahipleri -kadın/erkek- için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri olgunlaşmış üzüm bağları ve içleri dolu kadehler vardır. Orada olanlar ne bir boş söz ne de bir yalan işitmezler. Takva sahipleri için bunlar Rabbinden bir ödül, yaptıklarına karşılık bir armağandır. (nebe31-36)


Şimdi, ayette erdemliler/takva sahipleri için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri üzüm bağları... diye anlamlandırılan ayetler, aşağı-yukarı çoğu Kur'an mealleri ve tefsirlerde, yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, "takva sahipleri için.. bahçeler..üzüm bağları.. göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar" diye çevrilmiştir.
Ayetteki HADİKA nın çoğulu olan HADAİK etrafı çevrilmiş bahçeler...
İ'NEB'in çoğulu olan E'NAB üzüm, üzüm bağları...
Hemen arkasından gelen KAİBE'nin çoğulu KEVAİB ve TİRB'in çoğulu ETRAB "KEVAİBE ETRABEN" ayeti apaçık olarak üzüm bağlarındaki üzüm tanelerinin her birinin olgunlaşması, lezzetli hale gelmesi ve bunların kadın-erkek cennet ehline ikram edilmesi anlamına gelmektedir.

Ama, erkekegemen müfessirler tefsir ve meal çalışmaların da tüm faydaları kendilerine yonttukları için..
Arabça da DİŞİL olarak kullanılan çoğu terimleri hemen heveslerine ve şehvetlerine kurban ederek, Allah'ın ERKEK-KADIN tüm müttakilere tahsis ettiği dünyasal ve ahiretsel ödülleri ihtirasça hanelerine kaydetmiş..
Ve gayrımüslim islam düşmanlarının ekmeğine yağ sürerek..
Güzel dinimizle alay etmelerine ortam hazırlamışlardır.
Hep söylerim, tekrar edeyim..
Yapılacak yeni mealler de muhakkak KADINLARIN parmağı olmalıdır, yoksa bu ZIRVAların önünü tıkamanın asla bir yolunu bulamayız..
Heba olan milyarlarca insanlar gibi hem dünyamızdan hem ahiretimizden oluruz.
Unutmadan,
Bu dünya sadece erkeklerle dönmüyor, varlığın devamı ve selameti, MÜTTAKİ ERKEK-KADINların elele vermeleriyle mümkün olacaktır.

 
A Çevrimdışı

Abdullah ed-Dımeşki

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Hayallerinize devam edin............



Meallerde ki HURİ yanılgısı
Nebe 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.

32. Bahçeler,bağlar,

33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

34. Ve içki dolu kâse(ler) .

35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.

36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.


Diyanet ve diyanet tasdikli birçok mealler, Nebe 31-36 arası ayetleri aynen böyle manalandırmışlardır.
Ve asırlardır kürsüler de insanlara bu ayetler delil gösterilerek, cennette kendilerine verilecek GÖĞÜSLERİ TOMURCUK GİBİ KABARMIŞ YAŞIT KIZLAR.. vaadedilmiş,
Ve hayata sadece cinsel açıdan bakabilecek saf insanların ağızları, hem de Allah'ın mescitlerin de sulandırılmak süretiyle..
Cennet sanki cinsel arzuların sonsuza dek yaşanılacak bir mekan konumuna indirgenmiştir..
Fakat, bu allame-i cihan müfessirlerimiz!! şunu hiç hesaba katmamışlardır.
Cennet sadece erkeklerin girebileceği bir yer midir ki, sadece erkeklerin nefislerine hoş gelen tasvirler çizilmiştir..
Peki Cennetlik kadınların durumu ne olacaktır bu duruma göre..
İşte burada devreye erkekegemen fıkhın çarpıklıkları girmektedir.
Din sahasında despot fıravunlardan daha katı davranan erkekegemen din alimleri!!, içinden çıkılamayacak bir duruma sebep vermemek için, bütün kadınları sindirerek, din sahasından uzak tutmuş, böylelikle arzuladıkları bir dini ortamın tesisine kendilerince katkı sağlamışlardır..
Oysa, herkes biliyor ki, Cennet ne sadece erkekler içinder ve ne de cinsel arzuların tatmini için oluşturulmuş bir mekandır.
Bu çelişkili mealler bir şeyi daha akla getirmektedir ki, bu doğruysa eğer,
Son 1200 yıl içinde ölmüş insanlar bu uydurulmuş dinin kurbanları olarak ahirete irtihal etmiştir..
Bu çelişkilerin akla getirdiği şüphe ise.. Müfessirlerin, din alimlerinin yeterli derecede ARABÇA bilmeden dini tanzim etmeye çalışmalarıdır..
Hal böyleyse, hem bilmedikleri bir konuda kendilerini ihtisas sahibi gördükleri ve hem de milyarlarca insanı etkileyip yanlış inançla hayat sürmelerine sebep verdikleri için, dünyadan daha ağır bir vebalin altına girmişlerdir..
Şimdi gelelim yukarıda ki mealin tam arabça gramerine uygun meallendirilmesine..


Hiç kuşkusuz Erdemliler/korunup sakınanlar/Takva sahipleri için mutluluk ve kurtuluş vardır. Takva sahipleri -kadın/erkek- için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri olgunlaşmış üzüm bağları ve içleri dolu kadehler vardır. Orada olanlar ne bir boş söz ne de bir yalan işitmezler. Takva sahipleri için bunlar Rabbinden bir ödül, yaptıklarına karşılık bir armağandır. (nebe31-36)


Şimdi, ayette erdemliler/takva sahipleri için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri üzüm bağları... diye anlamlandırılan ayetler, aşağı-yukarı çoğu Kur'an mealleri ve tefsirlerde, yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, "takva sahipleri için.. bahçeler..üzüm bağları.. göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar" diye çevrilmiştir.
Ayetteki HADİKA nın çoğulu olan HADAİK etrafı çevrilmiş bahçeler...
İ'NEB'in çoğulu olan E'NAB üzüm, üzüm bağları...
Hemen arkasından gelen KAİBE'nin çoğulu KEVAİB ve TİRB'in çoğulu ETRAB "KEVAİBE ETRABEN" ayeti apaçık olarak üzüm bağlarındaki üzüm tanelerinin her birinin olgunlaşması, lezzetli hale gelmesi ve bunların kadın-erkek cennet ehline ikram edilmesi anlamına gelmektedir.

Ama, erkekegemen müfessirler tefsir ve meal çalışmaların da tüm faydaları kendilerine yonttukları için..
Arabça da DİŞİL olarak kullanılan çoğu terimleri hemen heveslerine ve şehvetlerine kurban ederek, Allah'ın ERKEK-KADIN tüm müttakilere tahsis ettiği dünyasal ve ahiretsel ödülleri ihtirasça hanelerine kaydetmiş..
Ve gayrımüslim islam düşmanlarının ekmeğine yağ sürerek..
Güzel dinimizle alay etmelerine ortam hazırlamışlardır.
Hep söylerim, tekrar edeyim..
Yapılacak yeni mealler de muhakkak KADINLARIN parmağı olmalıdır, yoksa bu ZIRVAların önünü tıkamanın asla bir yolunu bulamayız..
Heba olan milyarlarca insanlar gibi hem dünyamızdan hem ahiretimizden oluruz.
Unutmadan,
Bu dünya sadece erkeklerle dönmüyor, varlığın devamı ve selameti, MÜTTAKİ ERKEK-KADINların elele vermeleriyle mümkün olacaktır.



Konuşmalarından hadis inkarcısı bir mülhid olduğunu anlamıştım, zira itiraf etmeni bekliyordum.

İlmin olmadan birde bu ümmetin müfessirleri olan İbn Abbas, Tavus, Katade, Ahmed, Buhari, Taberi, İbn Kesir ve tüm müfessirlere hakaret etmişsiniz.

Senin küfr sözlerini ve aşşağılık karakterini yansıtan sözlerini tek tek naklediyorum ki insanlar görsün :

Ve asırlardır kürsüler de insanlara bu ayetler delil gösterilerek, cennette kendilerine verilecek GÖĞÜSLERİ TOMURCUK GİBİ KABARMIŞ YAŞIT KIZLAR.. vaadedilmiş,
Ve hayata sadece cinsel açıdan bakabilecek saf insanların ağızları, hem de Allah'ın mescitlerin de sulandırılmak süretiyle..

İşte burada devreye erkekegemen fıkhın çarpıklıkları girmektedir.
Din sahasında despot fıravunlardan daha katı davranan erkekegemen din alimleri!!, içinden çıkılamayacak bir duruma sebep vermemek için, bütün kadınları sindirerek, din sahasından uzak tutmuş, böylelikle arzuladıkları bir dini ortamın tesisine kendilerince katkı sağlamışlardır..

Son 1200 yıl içinde ölmüş insanlar bu uydurulmuş dinin kurbanları olarak ahirete irtihal etmiştir..
Bu çelişkilerin akla getirdiği şüphe ise.. Müfessirlerin, din alimlerinin yeterli derecede ARABÇA bilmeden dini tanzim etmeye çalışmalarıdır..
Hal böyleyse, hem bilmedikleri bir konuda kendilerini ihtisas sahibi gördükleri ve hem de milyarlarca insanı etkileyip yanlış inançla hayat sürmelerine sebep verdikleri için, dünyadan daha ağır bir vebalin altına girmişlerdir..

Küfr sözlerin daha çok ama bunları nakletmek yeterlidir.

Ama sana soruyorum, arapça biliyor musun? Yok değil mi?

Nitekim İbn Abbas, Tavus, Katade, Ameş ve benzeri sahabeler araptı. Ve İbn Abbas ve talebeleri Arap dilinin kralları olarak adlandırılır. İbn Abbas ise Arapça şiirleri ile meşhurdur.

Ayrıca Taberi, İbn Kesir ve Kurtubi'de lügat üzerine ciltlerce kitap yazmış kimselerdir.

Fakat senin gibi sefih Türkün teki çıkıp, Arap kimselere, Arapçayı yeteri kadar bilmiyorlardı diyor.

Birde bence siz meallerden kadınların parmağını çekin. Zira "HURİ" kavramına "ZIRVA" diyen bir kimse, ancak dinsiz bir kafirdir. Kafirlerin ise Kur'an ile alakası olamaz.

Size burada çok uzun cevaplar verirdim. Fakat sizin gibi cahil bir kimseyi önemsemenin bir faydası yok.
 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Arapcan yeterli ise, ilimle müfakatlandirilmis isen, lütfen Allah adina sen bir ceviri yap bu Ayet'i de ben sana hak vereyim. Benim yukarida yükledigim yazi alintidir. Ben kimsenin vebali altina girmem Allah'in Ayet'lerini keyfime göre cevirerek.
 
A Çevrimdışı

Abdullah ed-Dımeşki

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Senin gibi din düşmanı, "HURİ" kavramına "ZIRVA" diyen, Müslüman alimlere "FİRAVUN" ve "CAHİL" diyen bir kafire laf anlatmanın lüzumu yok.
 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sagolasin, tam yerinde bir cevap vermissin. Önce git bir güzelce incele, bir müslümana kafir diyen kendi kafir olur. Ister mezhep imaminin fetvalarina bak istersen hadislere bak. Ben sana hakaret ettigimi hatirlamiyorum. Beraate cevap yazdim, sen araya karistin.

Hadi bana eyvallah, sen bu mübarek gece güzelce düsün, vebalinin altindan nasil kalkabilirsin diye. Ister tevbe namazi kil, istersen bu insan icin tevbe mi ederim de. Rabb'im öyle de böyle herseyi hakkiyla tam gören ve isitendir.
 
A Çevrimdışı

Abdullah ed-Dımeşki

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Sagolasin, tam yerinde bir cevap vermissin. Önce git bir güzelce incele, bir müslümana kafir diyen kendi kafir olur. Ister mezhep imaminin fetvalarina bak istersen hadislere bak. Ben sana hakaret ettigimi hatirlamiyorum. Beraate cevap yazdim, sen araya karistin.

Hadi bana eyvallah, sen bu mübarek gece güzelce düsün, vebalinin altindan nasil kalkabilirsin diye. Ister tevbe namazi kil, istersen bu insan icin tevbe mi ederim de. Rabb'im öyle de böyle herseyi hakkiyla tam gören ve isitendir.

Birincisi senin gibi hadis kabul etmeyen bir kafir, niye bana hadis ile delil getiriyor? Zira sana göre "Huri" = " Alimlerin ortaya attığı ZIRVA" değil mi?

İkincisi hamdolsun mezhep imamlarımıza göre Müslümana kafir diyen kafir olmaz. Ki sen Allah'ın dinine karşı açıkça küfreden bir kafirsin.

Bu arada dediğin gibi Müslümana kafir diyen kafir olsa idi, Ömer rha Hatib bin Ebi Belta'ya "Bırakın şu münafığın boynunu vurayım!" dediğinde, Rasulullah s.a.v. Ömer'e "Sen kafir oldun, tekfir etmemen gerekirdi" derdi.

Üçüncüsü benim yazımda hakaret yok. Sen din düşmanısın ve kafirsin. Bunları hakaret olarak algılıyorsan bu senin problemindir.

Dördüncüsü ise, insanlara şeriatın furuundan namazı emretmeden önce, kendin Kur'an ve Hadisi, yani dinin aslını öğren. Boş boğazlık etme.

Ahlaklı ve mazlum ayaklarına boşuna yatmana gerek yok.

İnsanlar önceki sayfada senin İslam'a karşı olan ahlaksız ve cahil tutumunla nasılda ayetleri inkar ettiğini gördü.
 
F Çevrimdışı

FatmaNeşe

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hosgeldin ortacaga, sen kardinal mi oldunki beni aforoz edecek. Istersen birde ates yakip ta beni cadi diye yaksaydin oldu olacak.

Sen önce dinini ögren, herseyden evvel nezaketli olmasini, saygili olmasini ögren. Senin bu halin kibirlilikten baska bir sey degil. Herzaman ben hakliyim diyen cinsindensin, karsindakini haksiz gören birisin.

Senin gibilerinin ilk saldirisi hep böyle "hadis düsmani" laflaridir.


Ahlaklı ve mazlum ayaklarına boşuna yatmana gerek yok. İnsanlar önceki sayfada senin İslam'a karşı olan ahlaksız ve cahil tutumunla nasılda ayetleri inkar ettiğini gördü.

Bü sözünün nereye vardigini biliyorsundur herhalde. Yoksa o hususta da mi bir Ayet yazayim?
 
A Çevrimdışı

Abdullah ed-Dımeşki

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Hosgeldin ortacaga, sen kardinal mi oldunki beni aforoz edecek. Istersen birde ates yakip ta beni cadi diye yaksaydin oldu olacak.

Sen önce dinini ögren, herseyden evvel nezaketli olmasini, saygili olmasini ögren. Senin bu halin kibirlilikten baska bir sey degil. Herzaman ben hakliyim diyen cinsindensin, karsindakini haksiz gören birisin.

Ahlaklı ve mazlum ayaklarına boşuna yatmana gerek yok. İnsanlar önceki sayfada senin İslam'a karşı olan ahlaksız ve cahil tutumunla nasılda ayetleri inkar ettiğini gördü.

Bü sözünün nereye vardigini biliyorsundur herhalde.Yoksa o hususta da mi bir Ayet yazayim?

Dilediğin gibi ayet yazabilirsin. Allah'ın ayetlerini senin gibi ağzına sakız yapan kişiliksiz kimseler çoğaldı.

Senin gibilerinin ilk saldirisi hep böyle "hadis düsmani" laflaridir.

Evet, Ehli Sünnetin kafirlere karşı şiarı heryerde aynıdır. Allah'a hamdolsun.

Senin gibi ümmetin tüm Ehli Sünnet alimlerine "SAPIK, CAHİL, FİRAVUN, SAPTIRICI" diyen, ümmetin icmasıyla sabit olan "HURİ" kavramına "ZIRVA" diyen bir ahlaksıza cevap vermeye pek gerek yok.

Zira Müslümanların, hadisleri ve Kur'an'ı iptal eden, hevası ile tefsir eden, ve Ehli Sünnete FİRAVUN diyen bir kafire karşı sert olması imanın gereğidir.

İmam Muhammed Huseyn b. Mes’ud b. el-Ferra el-Beğavî şöyle der: "Sahâbe, tabiîn ve etbâut-tâbiîn ve sünnet âlimleri bid’at ehline düşmanlık etmek ve onlarla ilişkileri kesmek şeklinde tavır takınagelmişlerdir."
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
konu kişisel tartışmaya döndüğünden dolayı kilitlenmiştir bu site sadece delilleri ile münazara yapma yeridir.ABDULMUİZZ kardeşim detaylı bir cevap yazısı yazana kadar konu kitlenmiştir....
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Selamunaleykum arkadaşlar, sübhanALLAH bayram günü cedelleşiyorsunuz !!!

Fatmaneşe kardeşim ''İslam'da huri kavramı gerek ayet ve hadislerle inkar edilemeyecek kadar delil var ! seni bunda şüpheye düşürecek sebebi öğrenebilirmiyim kardeşim ? ola ki bu konu da işin ehli olan güzel bir kardeşimiz aklında ki şüpheyi giderir !

İkincisi fatmaneşe akhim kendin çok eşlilik hakkında ayet olarak delil getirdin ! ALLAH (c.c) kitabın'da bunu dile getirmiş bu da inkar edilemez bir durum bunda hepimiz mutabıkız lakin çatıştığımız konu ayetin açıklaması ve farklı yorumlardır ! bunun da çözümü ALLAH Resulu (s.a.v) sünneti, sahabe ve alimlerimizin sözlerine,fiillerine itibar ederek çözüme varmaktır.

şahsım adına siz kardeşlerime nasihat verecek derece de ilim sahibi değilim,bilmiyorum ne kadar beni kaale alırsınız.amacım ALLAH'ın şu emrini siz kardeşlerime iletmektir.

RAHMAN ve RAHİM olan ALLAH'ın adı ile

Nisa 65

Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.


İnşaALLAH bu konu da sıddıklar gibi ''işittik ve itaat ettik''diyenlerden oluruz.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Fatma Neşe ve Abdullah ed-Dımeşki 2 gün cezalısınız!
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt