P
Çevrimdışı
Selamün aleyküm İslam-tr ahalisi,
Ben Alevi-Bektaşi (Anadolu Aleviliği) kökenli bir ailede dünyaya geldim. İslam bizim gözümüzde bidat ve şirk dolu tarikatlar ya da peygamber efendimiz Resulullah sallallahu aleyhi vessellem'in rolünü, Sünnetin anlam ve hikmetini bilmediğimiz, kör şekilcilik idi. Bize göre İslam, yalnızca 1400 sene önceki kafalar idi.
Yine de Allah'a, peygamberlere, kitaplara, Kırklar Cemi'ne, On İki İmamlara ismen de inancımız vardı. Dini farzları yerine getirmemek dışında, elhamdülillah, güzel ahlaklı insanlar olarak yetiştirildik.
Cemlere katıldıkça şunları gördüm, biz Alevilerin yazılı kaynaklarımız pek yokmuş, sözlü geleneğimiz varmış. Gene de İmam Ali'den, Hasan, Hüseyin'den yahut diğer On İki İmamlardan sözler, bazı olaylardan tarihsel anlatılar paylaşıyorlardı. Büyüdükçe, peki hangi kaynaklarda demişler, bu kaynaklarda başka neler demişler derken, Caferilik/On İki İmam Şiası ile de tanıştım. Şiiliğin hadis kaynaklarını öğrendim.
Beş vakit namaz, Ramazan orucu, zekat, tesettür gibi kavramların yazılı Alevi-İslam'ında da olduğunu gördüm. Anladım ki, Aleviler, itikadda mezhep olarak Caferi ama fıkıhta ise Safevi tarikatı erkanını yürütüyorlardı.
Alevi-Bektaşi bir ailede dünyaya gelince, maalesef, küçüklüğümden itibaren İslami ilimleri öğrenme fırsatım olmadı. Yalnız, henüz Lise zamanlarındayken, Kur'an-ı Kerim'i farklı mealler ile okudum. Kütüb-ü Sitteyi internet aracılığıyla Türkçe olarak baştan sonra okudum. Bir ara, sadece Kur'ancılığa, Deizm'e bile merak bile sardım.
O zamanlarda farklı forum siteleri de vardı (Allah sizlerden ve bu forumdan radı olsun). Bu süre zarfında, Tevrat, Zebur ve İncil'i de okuma fırsatı elde ettim. Uzunca bir süre, yani baya birkaç sene Hristiyanlığa meyil ettim. Müslüman olmaktansa, Hristiyanlık daha ilgi çekici görünüyordu. Şimdiyse, Hristiyanlığı eleştirdiğim bu basit yazıyı tavsiye ederim (Allah herkese hidayet nasip etsin):
Matta Kitabına göre İncil'in bir eleştirisi (Hristiyan olmayı düşünenlere nasihat)
Allah'ın varlığına, peygamberler aracılığıyla bizimle irtibat kurmuş olabileceğine inanıyordum. Yine, Allah'ın yönetimde ve yargıda otoritesini paylaştığı, haşa, insan-kul bir oğlu da olamazdı. Kur'an-ı Kerim'in üstünlüğünü, çağrısını, peygamber efendimizin rolünü ve yol gösterici önemini bir kez daha keşfettim. Müslüman olmam gerektiğini biliyordum. Elhamdülillah, tövbe ettim.
Ben tevhid nedir, şirk nedir, tağut nedir gibi kavramları yıllar önce duymuş, okumuştum.
Bir Müslüman olarak da Kur'an'a ve Sünnete uygun olarak yaşamalıydım. Fakat, Alevi-Bektaşi kökenli birisi olarak, ailemden tepki alabilirdim. Çevremden baskı görebilir, farklı tepkiler alabilirim. Hala daha döneklik, atalarıma ihanet ile suçlanıyorum. (Ankebut Suresi, 8. Ayet)
Bu yüzden öncelikle Caferi itikadını ve fıkhını taklid-i iman yoluyla öğrenmeye ve uygulamaya başladım. Ancak daha en başta, kendime Tevhid ehli diyen birisi olarak, aynı Hristiyanlıktaki Ortodoks ve Katoliklerin Aziz dediklerine yaptıkları gibi Allah'tan başkasına istiğase ve tevessül etmekten, kabirperestlik anlamına gelebilecek şeylerden sakınmam gerektiğini fark ettim.
Daima delile, Kur'an'a ve Sünnete dayanarak bizlere yol gösteren bu siteye minnettarım. Bu site aracılığıyla adı geçen, kaynak gösterilen, yanıt veren gelmiş geçmiş tüm alimlerimizden, hocalarımızdan Allah razı olsun. Allah bizleri de İslam'ı tam manasıyla sevenlerden, müminlerden eylesin.
Ben bir cahilim, şu anda namaz kılarken bile yalnızca iki sureyi biliyorum. Allah ilmimi arttırsın. Bir cemaatim, gittiğim bir medresem de yok. İyi ki vardınız ve iyi ki varsınız. Allah davetçilerden razı olsun.
Bunu tüm kardeşlere ilham, cesaret vermesi için paylaşıyorum. Allah sırat-ı müstakimde ayaklarımızı sabit kılsın, amin ecmain.
Elhamdülillah.
Ben Alevi-Bektaşi (Anadolu Aleviliği) kökenli bir ailede dünyaya geldim. İslam bizim gözümüzde bidat ve şirk dolu tarikatlar ya da peygamber efendimiz Resulullah sallallahu aleyhi vessellem'in rolünü, Sünnetin anlam ve hikmetini bilmediğimiz, kör şekilcilik idi. Bize göre İslam, yalnızca 1400 sene önceki kafalar idi.
Yine de Allah'a, peygamberlere, kitaplara, Kırklar Cemi'ne, On İki İmamlara ismen de inancımız vardı. Dini farzları yerine getirmemek dışında, elhamdülillah, güzel ahlaklı insanlar olarak yetiştirildik.
Cemlere katıldıkça şunları gördüm, biz Alevilerin yazılı kaynaklarımız pek yokmuş, sözlü geleneğimiz varmış. Gene de İmam Ali'den, Hasan, Hüseyin'den yahut diğer On İki İmamlardan sözler, bazı olaylardan tarihsel anlatılar paylaşıyorlardı. Büyüdükçe, peki hangi kaynaklarda demişler, bu kaynaklarda başka neler demişler derken, Caferilik/On İki İmam Şiası ile de tanıştım. Şiiliğin hadis kaynaklarını öğrendim.
Beş vakit namaz, Ramazan orucu, zekat, tesettür gibi kavramların yazılı Alevi-İslam'ında da olduğunu gördüm. Anladım ki, Aleviler, itikadda mezhep olarak Caferi ama fıkıhta ise Safevi tarikatı erkanını yürütüyorlardı.
Alevi-Bektaşi bir ailede dünyaya gelince, maalesef, küçüklüğümden itibaren İslami ilimleri öğrenme fırsatım olmadı. Yalnız, henüz Lise zamanlarındayken, Kur'an-ı Kerim'i farklı mealler ile okudum. Kütüb-ü Sitteyi internet aracılığıyla Türkçe olarak baştan sonra okudum. Bir ara, sadece Kur'ancılığa, Deizm'e bile merak bile sardım.
O zamanlarda farklı forum siteleri de vardı (Allah sizlerden ve bu forumdan radı olsun). Bu süre zarfında, Tevrat, Zebur ve İncil'i de okuma fırsatı elde ettim. Uzunca bir süre, yani baya birkaç sene Hristiyanlığa meyil ettim. Müslüman olmaktansa, Hristiyanlık daha ilgi çekici görünüyordu. Şimdiyse, Hristiyanlığı eleştirdiğim bu basit yazıyı tavsiye ederim (Allah herkese hidayet nasip etsin):
Matta Kitabına göre İncil'in bir eleştirisi (Hristiyan olmayı düşünenlere nasihat)
Allah'ın varlığına, peygamberler aracılığıyla bizimle irtibat kurmuş olabileceğine inanıyordum. Yine, Allah'ın yönetimde ve yargıda otoritesini paylaştığı, haşa, insan-kul bir oğlu da olamazdı. Kur'an-ı Kerim'in üstünlüğünü, çağrısını, peygamber efendimizin rolünü ve yol gösterici önemini bir kez daha keşfettim. Müslüman olmam gerektiğini biliyordum. Elhamdülillah, tövbe ettim.
Ben tevhid nedir, şirk nedir, tağut nedir gibi kavramları yıllar önce duymuş, okumuştum.
Bir Müslüman olarak da Kur'an'a ve Sünnete uygun olarak yaşamalıydım. Fakat, Alevi-Bektaşi kökenli birisi olarak, ailemden tepki alabilirdim. Çevremden baskı görebilir, farklı tepkiler alabilirim. Hala daha döneklik, atalarıma ihanet ile suçlanıyorum. (Ankebut Suresi, 8. Ayet)
Bu yüzden öncelikle Caferi itikadını ve fıkhını taklid-i iman yoluyla öğrenmeye ve uygulamaya başladım. Ancak daha en başta, kendime Tevhid ehli diyen birisi olarak, aynı Hristiyanlıktaki Ortodoks ve Katoliklerin Aziz dediklerine yaptıkları gibi Allah'tan başkasına istiğase ve tevessül etmekten, kabirperestlik anlamına gelebilecek şeylerden sakınmam gerektiğini fark ettim.
Daima delile, Kur'an'a ve Sünnete dayanarak bizlere yol gösteren bu siteye minnettarım. Bu site aracılığıyla adı geçen, kaynak gösterilen, yanıt veren gelmiş geçmiş tüm alimlerimizden, hocalarımızdan Allah razı olsun. Allah bizleri de İslam'ı tam manasıyla sevenlerden, müminlerden eylesin.
Ben bir cahilim, şu anda namaz kılarken bile yalnızca iki sureyi biliyorum. Allah ilmimi arttırsın. Bir cemaatim, gittiğim bir medresem de yok. İyi ki vardınız ve iyi ki varsınız. Allah davetçilerden razı olsun.
Bunu tüm kardeşlere ilham, cesaret vermesi için paylaşıyorum. Allah sırat-ı müstakimde ayaklarımızı sabit kılsın, amin ecmain.
Elhamdülillah.
Son düzenleme: