İFTAR SOFRALARIMIZ
Akşama tatlı ne alsak acaba? Baklava mı yoksa burma kadayıf mı? Dünden epey güllaç da artmıştı... Ya her gün aynı tatlı mı yenir canım? Biz en iyisi bugün baklava alalım. Alalım da, cevizli mi olsun fıstıklı mı? Mesele sadece karar vermede, karar verildikten sonra çocuk gider bir koşu alır gelir. Çorbası, salatası, yoğurdu, et yemeği, ara sıcağı soğuğu, pilavı, kompostosu… Her şeyimiz denk. Sofrada koyacak yer kalmıyor. Sonra başlıyoruz yemeye.
Bu mudur yani şimdi Ramazan? İyice acıkıp yemek yemeyi çok daha keyifli bir hale sokma meşgalesi! Vakit yaklaştıkça artan heyecan, keyifli iftar hazırlığı safhası. Bırakın Afrika'yı, Türkiye’nin başka yerlerini şu yaşadığımız şehirde, hatta aynı mahallede hatta aynı sokakta hatta aynı apartmanda komşu dairede ise acaba bu akşam sofraya koyacak bir kap yemeği nasıl tedarik ederiz kaygısı hakim belki, biz baklava cevizli mi fıstıklı mı olsun kavgası yaparken.
Ne yapayım peki, Sabancı mıyım ben? Yapılacak şeyin asgarisi o sofrada ezanı beklerken yoksul bir ailenin sofrasını göz önüne getirip bir süreliğine de olsa tüm neşeyi kaybedip meyus olmakla başlar. Ve tabi ki şükretmekle devam eder. Hiçbir şey yapamıyorsan bari bunları yap. Sonra imkanlara göre gelişir yapılabilecekler. Hiç öyle bir İftar sofrasına oturmamış bir aileyi çoluk çocuk oturtmakla, veya evine o sofrayı donatacak kumanyayı iletmekle de maddi güç ölçüsünde yapılabilecekler sınırsız gibidir. Ramazan da işte böyle bir İDRAK ayı değil midir?
NE KADAR DA AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ (MÜLK 23)