Bu konuyu açtığım zaman: nisan 2020.
2025 ocaktan bildiriyorum:
Vesveseleri fark edebilen ve Allah'ın yarattığı zihnin gücünü keşfeden birisi için bu tür konuların çözüm mantığı çok basit. Tek sorun: bilmeyen birilerine bu mantığı olduğu gibi aktarabilmek. (10 kişiden 2'si ancak anlıyor. Aslında diğerleri de kısmen anlıyor ve faydalanıyor; ama kalıcı çözüm sadece net anlayanlara geliyor.)
Bu arada bildiklerimi daha net anlatabilmek için çözümler arıyorum. Özetin özeti, misaller vs... Ve ama doğrusu, her fırsatta duanın önemini dile getiren kardeşlerin çağrısından daha özetini de bulmuş değilim. Belki de ben de sadece inanarak duanın önemini dile getirmeliyim. Ancak, altını çize çize: "inanarak". Allah'a inanarak, dualarımızı kabul edeceğine inanarak, Allah'tan ve istediğimizi vereceğinden asla şüphe etmeden inanarak, %100 saf teslimiyetle O'na teslim olup, O'na kuşkusuz bir şekilde güven eşliğinde inanarak...
Özetle: kuşku, şüphe, acabalar eşliğindeki dualar işe yaramıyor. Çabalar da... Dualar, Rabbimizin ilâhi desteğidir; ancak zihin gelişimi boyutunda "inancın olmadığı bir yönelimin meyve veremeyeceği gerçeği", iş henüz ilâhi destek boyutuna geçmeden önce, bizleri kendi zihnimizin işleyişi aşamasında zincirliyor. Zihnin "İki kere iki dört eder." kadar net bir işleyişi var ki, kişi inanmadığı bir kişisel gelişimi, ne kadar uğraşsa da başaramıyor.
Önce inanç, sonra doğru yönde çaba, sonra Allah'ın izni ile zafer.
Not: Duygu, düşünce ve davranış boyutunda dualar kesinlikle işe yarar. Çünkü bu 3 alan, tamamen kişinin iradesine bağlı, dış dünyadan ek bir şeylerin gerekmediği bir alandır. Sadece, kişi kesinlikle net bir şekilde başaracağına inanmalı ve bunu başarma yolunda Allah'ın hoşnut olmayacağı şeylerden kaçınmalı. Bir yandan dua, ama inanarak dua ve bir yandan da doğru düşünmeyi öğrenmek...
Ve, bunları ne zaman birilerine anlatsam: "Ben de başarabilir miyim?" sorusu ile karşılaşıyorum. Ve buna şu soru ile karşılık veriyorum:
"İman edenlerin yardımcısı kimdir?"
Cevap:
"Allah."
Peki, yardımcısı Allah olanın yenilme imkânı var mı?
Hem de dış dünyadaki savaşlara karşı da değil, kendi içindeki düşüncelere ve duygulara karşı. Kendi irade alanında. Ki buradaki savaş, açıkça: şeytan ve nefsle sadece. Kişi, bu ikisine karşı yenilecekse, öyleyse ademoğlunun üstünlüğünün anlamı ne?
Karışık yazdıysam affola, ancak kişinin iç dünyasında kontrolün tamamen kendi iradesine verilmiş olduğuna inancım tam artık. Bunun için elhamdülillah diyorum ve bunu insanlara daha etkili bir şekilde anlatabilmenin yollarını bulabilmeyi umud ediyorum. Bu konuyu ilk fark ettiğimde yazdığım bu yazıyı da sıklıkla dile getiriyorum ki, ben belki istediğim kalitede anlatımı başaramadan göçüp gideceğim, bu arada benim başlangıç noktamı daha çok kişi görsün. Görsün ki, bu alanda düşünüp araştırsınlar. Çözüm buradan başlıyor çünkü:
Nisa 115 Rehberliğinde Dünya ve Ahiret Saadetinin Sırrı Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla “Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış...
islam-tr.org