Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ahir Zamanın Unutkan ve Konsantrasyon Sorunu Olan Müslümanları

Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ödüle odaklansın nolur ki, kimse bana ev işi yaptırtmayı sevdiremez.
Ütü yapmaktan kim keyif alır, şu işi bitirim de öyle yemek yiyeyim diyorum bazen.önce yersem ağlayarak yapıyorum o Zaman işi. Ödül iyidir iyi,
İnsan herhangi bir işi kimseden yardım almadan, tek başına halledebilecek durumda ise, bunu düşündüğünde herşeyi sevmeye başlıyor ) İki kolu olmayan birinin videosunu izlemiştim yakın zamanda, onun hayatını dinledikten sonra, var olan şikâyetlerim büyük oranda yok oldu. Yine de sızlandığım oluyor ama, çünkü unutkan varlıklarız. Bulursam atayım videoyu inşaAllah.
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Yarın izleyin ama bence, saat geç )

Hayırlı geceler cümleten.
 
Abdussamed b. İslâm Çevrimdışı

Abdussamed b. İslâm

Şirke rızam yoktur
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum kardeşlerim,

Bu hafıza zayıflığı ve konsantre olamama konusunda (5G konusu hala bir bilinmez olarak durduğu için), yukarıdaki önemli bilgiler haricinde "sorunlardan biri/başlıcası kesinlikle budur" diyeceğim şu var:

Sosyal Medya

"Neden ve nasıl?" derseniz:

Öncelikle harama ulaşmanın çok kolay/kaçmanın ise nerede ise tamamen imkansız olduğu bir alan. Bu kadar harama maruz kalıp da, hayırlı bir zihinsel gelişime sahip olmak beklenemez.

İkinci olarak da fazlası ile hızlı/birbiri ile alakasız/haber değeri olan veya olmayan herşeyin bir çorba gibi önümüze yığılması, hatta tepemizden aşağı dökülmesi. Bu kadar değişkenin olduğu bir yerde, odak yeteneği nasıl kalabilir?

Ve en kötüsü ise:

Yukarıdaki durum, yani beynin düzgün analiz edebileceğinden daha fazla sayıda ve hızlı değişkene maruz kalmak "Bağımlılık yapıyor" (Sürekli dürtüklenen merak duygusu, Dopamin adlı mutluluk verici bir hormonu uyarıyor ve sonuç: bağımlılık geliştiriliyor." Youtube ana sayfa; İnstagram keşfet bölümü; hatta Whatsapp'taki arkadaş listemizin durumlarını takip etmek (biri tatilini, öteki bir ayeti, diğeri çayını, beriki bir hüznünü paylaşıyor; fazla çeşit) veya sıradan bir TV kanalında haber takibi ("şu çocuğa bakın ne tatlı; doğalgaza zam; tatil beldesi önerisi; falanca kazada 10 ölü; bir de şu tatlı köpeğe bakın..." Yine fazla çeşit, seri şekilde ruh halinden ruh haline sokuyorlar)

Çoğu kişiye bakın, bu saydıklarımın komplesini "dinlenme, zihin boşaltma, sakinleşme" niyeti ile yapıyor. Sakinleşmek ve dinlenmek için mantıklı şeyler mi bunlar?? Temelde değil. Ama dedim ya, sürekli tetiklenen merak duygusunda Dopamin adlı "mutluluk verici" bir hormon salgılanıyor. Mutluluk verici? Eşittir: bağımlılık yapıcı arkadaşlar... Yanisi, gün boyu sık sık elinize telefonu alıp hedefsiz şekilde, boşboş geziniyorsanız: Geçmiş olsun, dopamin bağımlısı olmuş bulunuyorsunuz. Ki bu bahsettiğim Youtube ana sayfa, İnstagram keşfet, TV'lerdeki saçma haber sıralaması vs tesadüf değil; siz böyle olun diye özel tasarlanmış bir mantığı var bunların.

Ve yine en kötünün kötüsü:

Siz sadece bu anlarda, sadece bu anları kaybetmiyorsunuz. Eğer dopamin bağımlısı iseniz, siz o an, bu bağımlılığı tetikleyen bir şeyle meşgul değilken de, vücudunuz/zihniniz bunu arzuluyor. Bu yüzden odaklamanız gereken işinize/ödevinize odaklanamıyor (Çünkü bu işler genellikle sıradanlar ve dopamin salgılatmıyorlar), bir an önce bitirerek ve hatta ara vererek kendinizi yine telefonda gezinirken buluyorsunuz.

Çözüm?

Dopamin detoksu.

Bir süreliğine, tabi ki sıkı bir kararla birlikte, yukarıdaki dopamin salgılattığını öğrendiğiniz herşeyi kesinlikle hayatınızdan uzaklaştırıyorsunuz. Ne kadar süre? Bu programlar olmadan acı çekmeyeceğiniz, yani tamamen yokluklarına alışacağınız güne kadar.

Bundan sonrasında:

Lüzumsuz olanlara asla geri dönmeyin.

Faydalı olanlar için kâr/zarar hesabı yapın. Kendi kararınıza göre "haftada veya günde şu kadar saat" diye bir sınır koyun ve sınıra uyun. Bu arada, daha az zararlı bir alternatif varsa, o alana yönelin.

Ve sonuç olarak, kullanmaya devam ettiğiniz uygulamaları nasıl kullanacağınızı çok dikkatle takip edin. Misal: Whatsapp durumlarına bakmak zorunda mısınız? Veya buralarda paylaşım yapmak? İnstagram'da takip ettiğiniz bir hesabı takip etmek için gerçekten önemli bir sebep var mı?

Vb sorgulamalar...
Aslında şu yazıyı bile okumaya üşenip gidip twitterda boş boş ekran kaydıracaktım,sonra sebat ettim kendimi daha iyi hissediyorum.

Velhasıl hakikaten insan kolaya kaçtıkça seviyesini, kapasitesini harcıyor; çarçur ediyor. Zorluk insanı geliştiriyor, tembelliğimizden hiç çaba harcamadan her bilgi otomatikman yüklensin istiyoruz
 
Abdullah4 Çevrimdışı

Abdullah4

My leader is the Prophet, my Lord is Allah,
İslam-TR Üyesi
Aslında şu yazıyı bile okumaya üşenip gidip twitterda boş boş ekran kaydıracaktım,sonra sebat ettim kendimi daha iyi hissediyorum.

Velhasıl hakikaten insan kolaya kaçtıkça seviyesini, kapasitesini harcıyor; çarçur ediyor. Zorluk insanı geliştiriyor, tembelliğimizden hiç çaba harcamadan her bilgi otomatikman yüklensin istiyoruz
Evet dogru ama YouTube internet boş değil bence faydalı
 
Abdussamed b. İslâm Çevrimdışı

Abdussamed b. İslâm

Şirke rızam yoktur
İslam-TR Üyesi
Evet dogru ama YouTube internet boş değil bence faydalı
Mümkünse önce varsa çevrende edinmek istediğin bilgiye dair bir bilen önce ona sormak yoksa mevcut kitapları karıştırmak bile insana özgüven veriyor. İnternette o bilgiyi öğrenmesi malumunuz aşırı kolay ama bu sebepten unutması da çok kolay. Emek harcadığın zaman hem özgüvenin yerine geliyor, hem hafızanda berraklaşıyor vs. Bu yazdıklarım benim için de geçerli zaten ben de bir internet bağımlısı olduğum için
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Misyonumuz da vizyonumuz da budur. Yani gayrettir, çalışmaktır, koşmaktır. Başarı mı? Başarı bizim işimiz değil. O Allah'ın vaadidir. Vallahi verecektir. Bizlere olmasa da çocuklarımıza, onlara da olmazsa onların çocuklarına nasip edecektir.

Bu yüzden; başarmak, İslam devleti kurmak bizim ilk misyonumuz değildir. İlk misyonumuz çalışmaktır; her koşulda, her şartta, her psikolojide sadece Allah ve dini için ölünceye dek çalışmaktır.

Rabbim bizi bu kullarından eylesin.

Çünkü onların düşünceleri İslam davası üzerine yoğunlaşmıştı böylece dikkatlerini dağıtacak pek fazla bir şey yoktu. Bu sorunun aşılması için İslam davasını dert edinmek gerekiyor.

En kilit unsur ise dua. İlim elde etmek için uğraştıktan sonra hayırlısını Allahtan istemek önemlidir. Unutmayalım ki gayret bizden başarı Allahtandır.

Ümmetinin harama nazar etmemesi mevzuunda ikazlarda bulunan Rehber-i Ekmel (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), kadın-erkek herkesin iffete kilitlendiği bir dönemde, hem de Hac vakfesini yapıp Arafat'tan döndükleri bir sırada, terkisine aldığı (Hazreti Abbas'ın oğlu) Fazl'ın başını sağa-sola çevirmiş ve böylece etraftaki kadınlara gözünün ilişmemesi için ona yardımcı olmuştur. Asır saadet asrı, mevsim Hac mevsimi, terkisine binilen zat Allah Rasûlü ve harama bakmaması için başı sağa-sola çevrilen de iffetinde hiç kimsenin şüphe edemeyeceği Hazreti Fazl'dır. Fakat, öyle bir şeyin adeta imkansız olduğu bir durumda bile, nazarına başka hayaller girmesin ve serseri bir ok kalbini delmesin diye, Fazl'ın yüzünü bir o yana bir bu yana çevirmesi Peygamber Efendimiz (asm)'in bu konudaki hassasiyetini göstermesi açısından çok ibretâmizdir.

Hâfızayı zayıf düşüren illetlere mukabil, onu kuvvetlendirecek âmiller de mevcuttur. Bunların başında düzenli bir hayat, prensipli bir çalışma, sistemli bir düşünce ve zihni daimî çalıştırma gibi hususlar gelir. Uzmanlara göre, "Beyin çok çalışırsa yorulur." kanaati yanlıştır. Beynin yorulmasının sebebi onu çok çalıştırmak değil, yanlış kullanmak ya da onu âtıl bırakmaktan kaynaklanan hantallaşmadır. Evet, beyin çok çalışmaktan dolayı yorulmaz; aksine çalıştıkça gelişir, daha verimli hale gelir. Beyni yoran ve körelten çalışmak değil, boş durmak, düşünmemek, tefekkür etmemek ve iş yapmamaktır. Kullanılmayan organların köreldiği gibi hâfıza da doğru bir şekilde sürekli işletilmezse dumura uğrar.

Maalesef, hergün daha bir ilerleyen teknik ve teknoloji insan dimağını belli ölçüde etkisiz ve hareketsiz kılmaktadır. Bugünün talebeleri hesap makinelerine ve bilgisayarlarına güvenerek çarpım tablosunu bile ezberleme ihtiyacı duymamaktadırlar. Bu hazırcılıktan kaynaklanan atalet de beyin fakültelerinin aktif hale gelmesini engellemektedir. Evet insan, mutlaka teknik ve teknolojik imkanlardan istifade etmelidir, ama dengeyi bozmamaya da özen göstermelidir; mesela, basit işlerde kat'i surette bilgisayar kullanmamalıdır ki hâfızasını ihmal etmiş olmasın. Ayrıca, bilgisayar bir yandan hâfızanın işini kolaylaştırırken diğer yandan da mutlaka zihne jimnastik yaptırtacak şekilde hazırlanmalı ve ona göre programlanmalıdır. İnsan, ezberlemekten ziyade öğrenmeye önem vermeli ve ona yoğunlaşmalıdır; fakat, bazı sahalarda ehemmiyetli bir kısım metinleri ezberlemenin de zihne talim yaptırma açısından çok faydalı olduğu gözardı edilmemelidir.
Evvela kuvvetli bir hayat amacı ve o yolda kitlenilmiş hedefler. (Hayat amacı tektir, sabittir. Ancak hedeflerin biri biter diğeri ardınca gelir; ölüme dek gelişimin, durmamanın yolu bu.)

Ve ilgiyi sağa sola kaydırıp durmamak. Harama da bakılmamalı; ancak Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) faydasız ilimden de Allah'a sığınıyordu, bunu hep hatırlamak gerek.

Bu sayede şeytanın ve kurulu sisteminin bizleri sağa sola kaydırıp durmasının önüne geçilebilir. Hayatta herkese uygun bir görev vardır. Yaratılışınıza bakın, hangi konularda iyisiniz veya biraz çalışma ile iyi hale gelebilirsiniz? Orası sizin çalışma sahanızdır, orada ilerleyin ve gerçekten gerekli olmadıkça o alanın dışına çıkmayın.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Depresif ataklar ve nevrozlar ne kadar ugrasirsaniz ugrasin basedemezsiniz.helede merhametli ve kirilgan bir ruha sahipseniz...Kabullenin bir parcaniz olarak gorun./tedavisi yok demiyorum
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Depresif ataklar ve nevrozlar ne kadar ugrasirsaniz ugrasin basedemezsiniz.helede merhametli ve kirilgan bir ruha sahipseniz...Kabullenin bir parcaniz olarak gorun./tedavisi yok demiyorum
Bu konuyu açtığım zaman: nisan 2020.

2025 ocaktan bildiriyorum:

Vesveseleri fark edebilen ve Allah'ın yarattığı zihnin gücünü keşfeden birisi için bu tür konuların çözüm mantığı çok basit. Tek sorun: bilmeyen birilerine bu mantığı olduğu gibi aktarabilmek. (10 kişiden 2'si ancak anlıyor. Aslında diğerleri de kısmen anlıyor ve faydalanıyor; ama kalıcı çözüm sadece net anlayanlara geliyor.)

Bu arada bildiklerimi daha net anlatabilmek için çözümler arıyorum. Özetin özeti, misaller vs... Ve ama doğrusu, her fırsatta duanın önemini dile getiren kardeşlerin çağrısından daha özetini de bulmuş değilim. Belki de ben de sadece inanarak duanın önemini dile getirmeliyim. Ancak, altını çize çize: "inanarak". Allah'a inanarak, dualarımızı kabul edeceğine inanarak, Allah'tan ve istediğimizi vereceğinden asla şüphe etmeden inanarak, %100 saf teslimiyetle O'na teslim olup, O'na kuşkusuz bir şekilde güven eşliğinde inanarak...

Özetle: kuşku, şüphe, acabalar eşliğindeki dualar işe yaramıyor. Çabalar da... Dualar, Rabbimizin ilâhi desteğidir; ancak zihin gelişimi boyutunda "inancın olmadığı bir yönelimin meyve veremeyeceği gerçeği", iş henüz ilâhi destek boyutuna geçmeden önce, bizleri kendi zihnimizin işleyişi aşamasında zincirliyor. Zihnin "İki kere iki dört eder." kadar net bir işleyişi var ki, kişi inanmadığı bir kişisel gelişimi, ne kadar uğraşsa da başaramıyor.

Önce inanç, sonra doğru yönde çaba, sonra Allah'ın izni ile zafer.

Not: Duygu, düşünce ve davranış boyutunda dualar kesinlikle işe yarar. Çünkü bu 3 alan, tamamen kişinin iradesine bağlı, dış dünyadan ek bir şeylerin gerekmediği bir alandır. Sadece, kişi kesinlikle net bir şekilde başaracağına inanmalı ve bunu başarma yolunda Allah'ın hoşnut olmayacağı şeylerden kaçınmalı. Bir yandan dua, ama inanarak dua ve bir yandan da doğru düşünmeyi öğrenmek...

Ve, bunları ne zaman birilerine anlatsam: "Ben de başarabilir miyim?" sorusu ile karşılaşıyorum. Ve buna şu soru ile karşılık veriyorum:

"İman edenlerin yardımcısı kimdir?"

Cevap:

"Allah."

Peki, yardımcısı Allah olanın yenilme imkânı var mı?

Hem de dış dünyadaki savaşlara karşı da değil, kendi içindeki düşüncelere ve duygulara karşı. Kendi irade alanında. Ki buradaki savaş, açıkça: şeytan ve nefsle sadece. Kişi, bu ikisine karşı yenilecekse, öyleyse ademoğlunun üstünlüğünün anlamı ne?

Karışık yazdıysam affola, ancak kişinin iç dünyasında kontrolün tamamen kendi iradesine verilmiş olduğuna inancım tam artık. Bunun için elhamdülillah diyorum ve bunu insanlara daha etkili bir şekilde anlatabilmenin yollarını bulabilmeyi umud ediyorum. Bu konuyu ilk fark ettiğimde yazdığım bu yazıyı da sıklıkla dile getiriyorum ki, ben belki istediğim kalitede anlatımı başaramadan göçüp gideceğim, bu arada benim başlangıç noktamı daha çok kişi görsün. Görsün ki, bu alanda düşünüp araştırsınlar. Çözüm buradan başlıyor çünkü:


 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Bu konuyu açtığım zaman: nisan 2020.

2025 ocaktan bildiriyorum:

Vesveseleri fark edebilen ve Allah'ın yarattığı zihnin gücünü keşfeden birisi için bu tür konuların çözüm mantığı çok basit. Tek sorun: bilmeyen birilerine bu mantığı olduğu gibi aktarabilmek. (10 kişiden 2'si ancak anlıyor. Aslında diğerleri de kısmen anlıyor ve faydalanıyor; ama kalıcı çözüm sadece net anlayanlara geliyor.)

Bu arada bildiklerimi daha net anlatabilmek için çözümler arıyorum. Özetin özeti, misaller vs... Ve ama doğrusu, her fırsatta duanın önemini dile getiren kardeşlerin çağrısından daha özetini de bulmuş değilim. Belki de ben de sadece inanarak duanın önemini dile getirmeliyim. Ancak, altını çize çize: "inanarak". Allah'a inanarak, dualarımızı kabul edeceğine inanarak, Allah'tan ve istediğimizi vereceğinden asla şüphe etmeden inanarak, %100 saf teslimiyetle O'na teslim olup, O'na kuşkusuz bir şekilde güven eşliğinde inanarak...

Özetle: kuşku, şüphe, acabalar eşliğindeki dualar işe yaramıyor. Çabalar da... Dualar, Rabbimizin ilâhi desteğidir; ancak zihin gelişimi boyutunda "inancın olmadığı bir yönelimin meyve veremeyeceği gerçeği", iş henüz ilâhi destek boyutuna geçmeden önce, bizleri kendi zihnimizin işleyişi aşamasında zincirliyor. Zihnin "İki kere iki dört eder." kadar net bir işleyişi var ki, kişi inanmadığı bir kişisel gelişimi, ne kadar uğraşsa da başaramıyor.

Önce inanç, sonra doğru yönde çaba, sonra Allah'ın izni ile zafer.

Not: Duygu, düşünce ve davranış boyutunda dualar kesinlikle işe yarar. Çünkü bu 3 alan, tamamen kişinin iradesine bağlı, dış dünyadan ek bir şeylerin gerekmediği bir alandır. Sadece, kişi kesinlikle net bir şekilde başaracağına inanmalı ve bunu başarma yolunda Allah'ın hoşnut olmayacağı şeylerden kaçınmalı. Bir yandan dua, ama inanarak dua ve bir yandan da doğru düşünmeyi öğrenmek...

Ve, bunları ne zaman birilerine anlatsam: "Ben de başarabilir miyim?" sorusu ile karşılaşıyorum. Ve buna şu soru ile karşılık veriyorum:

"İman edenlerin yardımcısı kimdir?"

Cevap:

"Allah."

Peki, yardımcısı Allah olanın yenilme imkânı var mı?

Hem de dış dünyadaki savaşlara karşı da değil, kendi içindeki düşüncelere ve duygulara karşı. Kendi irade alanında. Ki buradaki savaş, açıkça: şeytan ve nefsle sadece. Kişi, bu ikisine karşı yenilecekse, öyleyse ademoğlunun üstünlüğünün anlamı ne?

Karışık yazdıysam affola, ancak kişinin iç dünyasında kontrolün tamamen kendi iradesine verilmiş olduğuna inancım tam artık. Bunun için elhamdülillah diyorum ve bunu insanlara daha etkili bir şekilde anlatabilmenin yollarını bulabilmeyi umud ediyorum. Bu konuyu ilk fark ettiğimde yazdığım bu yazıyı da sıklıkla dile getiriyorum ki, ben belki istediğim kalitede anlatımı başaramadan göçüp gideceğim, bu arada benim başlangıç noktamı daha çok kişi görsün. Görsün ki, bu alanda düşünüp araştırsınlar. Çözüm buradan başlıyor çünkü:


Abla evet bu konuda katiliyorum ama bir insanda b12,magnezyum vb vitamin ve minareler yada gensel veyahud beyin nörolojisi olarak bir hasari varsa tedavi edilmesi lazim bunlara sizinde katilacagini biliyorum.Yinede bilmiyorum bir insanin surekli kendisiyle bogusmasi ve her zaman ayni tekerlermeleri zikredip girdaplara icinde bogulmasi zor bir durum... Rabbim bizlere sifa versin kalblerimize huzur ve afiyetle doldursun.
Bende ibs sendoromu var... bu tarz seyleri/nevroz/depresif ataklar alıştım kabullendim ara ara ugrarlar.Ama yanliz bu hal cok tuhaf bisey bazen ozledigim oluyor Yanlizca benle Rabbim variz bu atmosferde diger hersey ortadan kalkiyor bi zuhd hayati yasiyorum inziva misali keyif aldigim oluyor :)
Allah cc kaderini kulun uzerinde hikmetlerle doldurur kul her hikmeti buldugunda bir anlama kavuşur ve kalb sukut bulur yatisir...
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Abla evet bu konuda katiliyorum ama bir insanda b12,magnezyum vb vitamin ve minareler yada gensel veyahud beyin nörolojisi olarak bir hasari varsa tedavi edilmesi lazim bunlara sizinde katilacagini biliyorum.Yinede bilmiyorum bir insanin surekli kendisiyle bogusmasi ve her zaman ayni tekerlermeleri zikredip girdaplara icinde bogulmasi zor bir durum... Rabbim bizlere sifa versin kalblerimize huzur ve afiyetle doldursun.
Bende ibs sendoromu var... bu tarz seyleri/nevroz/depresif ataklar alıştım kabullendim ara ara ugrarlar.Ama yanliz bu hal cok tuhaf bisey bazen ozledigim oluyor Yanlizca benle Rabbim variz bu atmosferde diger hersey ortadan kalkiyor bi zuhd hayati yasiyorum inziva misali keyif aldigim oluyor :)
Allah cc kaderini kulun uzerinde hikmetlerle doldurur kul her hikmeti buldugunda bir anlama kavuşur ve kalb sukut bulur yatisir...

Fiziksel anomali durumlarında bu olağandır ahi. Ancak beslenme bozukluklarında bile, kişi belki vitamin eksikliği vs sebebi ile zorlanır ancak asıl zarar veren "kişinin yanlış düşünceler ile" bu zorlanma halini kendi kendine pekiştirip kalıcı kılması. Annemden örnek vereyim, çok uzun bir dönem yoğun stres yaşadı ve bunun sonucunda unutkanlık başladı. Bu olağan tabii, zihin yorulduğunda böyle olur. Ancak o, bu hali yıllar boyu sürecek bir döngüye kilitledi. Bu nasıl oldu derseniz, "Ben unutkanım" dedi. Ne zaman konuşsak, "ben unuturum, ben unutkanım" vs. B12'si başta düşük çıktıysa da sonra kan değerlerini yükseltti. Ancak unutkanlığı geçmedi. Yıldan yıla arta arta, en sonunda ben iyice panikledim, çünkü çok ciddi boyutlara ulaştı bu. Kişisel gelişim alanında çok video vs takip ediyordum bir ara, o zamanlar olumlu düşünmenin etkilerini öğrenmiştim. Ve anneme bunu anlattım ve sık sık tekrarladım. Duaya yönelttim ve belki 2-3 yıl içinde bu şekilde kısmen daha iyiye gitti. Ancak yine de sıklıkla bu sözlerini duyuyordum ve bunu hiç yapmamasını sağlayacak açıklamam "Şükrederseniz nimetimi artırırım." ayeti oldu. Az da olsa hatırlıyorsa, buna şükretmesini söyledim, ki artsın. Ve o, bunu yaptıktan sonrasında elhamdülillah neredeyse tüm o yılların eksikliğini kapattı. Sonralarında yeni ayetler ezberlemeye, hadisler ezberlemeye ve bana ders vermeye başladı elhamdülillah ) Ve ben, linkini verdiğim konuyu anlayıp ona öğretmeye başladıktan sonrasında ise: stres yönetimi, yeni ilgi alanları, yeni bilgileri öğrenme vb konularda gelişmeye başladı. Gelişim gençken olur, yaşlanırken ise körelir değil mi? Ancak annem yaşlanırken gelişime başladı. Ve bu sadece zihin yönetimi ile oldu elhamdülillah. Geçmişte de duayı hep yapardı ama doğru düşünmeyi bilmediği için bu tek başına işe yaramıyordu. Şükürle ilgili ayet, doğru düşünmenin ilk kapısını açtı. Olumluya yönelmek yani. Ve iradenin zihne etkisini komple öğrenince ise...


Bu arada bu bilgilerle depresyon, anksiyete, panik atak (bu son ikisi için biraz fizyolojik bilgi de lazım ama), hastalık hastalığı, OKB gibi sorunlar geride kalabiliyor ve şu aralar ise DEHB üzerinde farkındalık edinmeye çalışıyorum. Çeşitli rahatsızlıkların yönlenmeleri belki değişik, ancak hepsinin ardında ortak tek bir sorun var: yanlış düşünce kalıpları. Ki kökeni de: vesveseler.

İşin özeti: İnsanlar şeytanı sadece harama çağırır sanıyor, ahirete zarar verir sanıyor. Oysa ki o iki dünyada da düşmanımız; biz ağlıyorsak, o arkada gülüyor, bu net. Ve zihin dünyası, duygu dünyası karışıklıkları onun en yaygın hilelerinden. Bu şekilde bizler kendi iç dünyamızda savaşıp dururken, yerimizden kalkıp da etkili bir şeyler yapmak için hareket dahi edemiyoruz. Bizleri yerimize çakmanın yolunu bulmuş ve çok güzel kullanıyor yani, olay özetle bu.
 
Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum

Bu konuya dair birşeyler yazmak istiyorum. Biraz aile içerisine gireceğim, umarım sıkılmadan okursunuz.

Babam ve annem biz doğmadan önce tevhid akidesini araştırıp buldukları için elhamdulillah bize bu akideyi küçüklükten beri öğrettiler. Yine Elhamdulillah küçüklükten beri hiçbir sorun, sıkıntı yaşamadık. Taki babamın sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ile evimize baskın yapılana kadar. Şafak operasyonu değildi ancak yinede eve ani bir baskın yapıldı. O zamanlar annemin psikolojik bir sorunu yoktu. Eve baskın yapıp evin her yerini aradılar. Kitab, cd gibi bazı şeyleri aldılar. Dolaylı olarak babamı da aldılar. Babam 1 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest yargılanmasına karar verildi. Cumhurbaşkanına hakaret suçundan ve terör örgütü kurmaktan açılan davadan beraat etti.

Yani anlatmak istediğim ve varacağım sonuç şu. Bu olay annem üzerinde büyük bir etki bıraktı. 1-2 günlük bir olay da olsa annem psikolojik olarak bitti. Hastalık başladı. Hangi hastaneye gitsek çözümünü bulamıyorlar, hastalığı tesbit edemiyorlardı. Artık öyle bir seviyeye gelmişti ki şu hastalığa bir ad bulsunlar, hastalık belli olsun diye dua etmeye başladık.

Günlerden bir gün annem bir doktara gittiğinde içeri girer girmez doktor onun hastalığının ne olduğunu söylemiş. Tahmin edeceğiniz üzere bu hastalık Psikoloji hastalığı. Annem daha sonra psikoloğa görünmeye ve ilaçlar kullanmaya başladı. Bu ilaçları kullanmaya başlaması ile beraber annem gereksiz yere sinirlenmeler, gereksiz yere bağırmalar gibi durumlar başladı. Yaşanan bir olay ile dağılan psikoloji kısa zamanda darma duman oldu.

Daha sonra ilaçların dozu zaman içinde azalarak gitmeye başladı. Şuan elhamdulillah kullanmayı bıraktı ama bu psikoloji hastalığı onda bir hastalık bıraktı. Kulak kristali kaydı. Bundan dolayı hava buz gibi olsa da bir anda sıcaklamaya, hava sıcak olduğunda bir anda üşümeye başlıyor. Konu ile bağımsızmı oldu bilmiyorum ama son yazılan mesajlara göre paylaşmak istedim.

Psikoloji yeri gelir size savaş kazandırır, yeri gelir başka şeyler kazandırır. Ancak, odaklanma konusuda psikolojiden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden psikolojiyi kontrol altında tutabilirsek her şey basit gelmeye başlar. Allahu alem
 
H Çevrimdışı

hutbetussahra

Hayat, İman ve Cihad...
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum

Bu konuya dair birşeyler yazmak istiyorum. Biraz aile içerisine gireceğim, umarım sıkılmadan okursunuz.

Babam ve annem biz doğmadan önce tevhid akidesini araştırıp buldukları için elhamdulillah bize bu akideyi küçüklükten beri öğrettiler. Yine Elhamdulillah küçüklükten beri hiçbir sorun, sıkıntı yaşamadık. Taki babamın sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ile evimize baskın yapılana kadar. Şafak operasyonu değildi ancak yinede eve ani bir baskın yapıldı. O zamanlar annemin psikolojik bir sorunu yoktu. Eve baskın yapıp evin her yerini aradılar. Kitab, cd gibi bazı şeyleri aldılar. Dolaylı olarak babamı da aldılar. Babam 1 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest yargılanmasına karar verildi. Cumhurbaşkanına hakaret suçundan ve terör örgütü kurmaktan açılan davadan beraat etti.

Yani anlatmak istediğim ve varacağım sonuç şu. Bu olay annem üzerinde büyük bir etki bıraktı. 1-2 günlük bir olay da olsa annem psikolojik olarak bitti. Hastalık başladı. Hangi hastaneye gitsek çözümünü bulamıyorlar, hastalığı tesbit edemiyorlardı. Artık öyle bir seviyeye gelmişti ki şu hastalığa bir ad bulsunlar, hastalık belli olsun diye dua etmeye başladık.

Günlerden bir gün annem bir doktara gittiğinde içeri girer girmez doktor onun hastalığının ne olduğunu söylemiş. Tahmin edeceğiniz üzere bu hastalık Psikoloji hastalığı. Annem daha sonra psikoloğa görünmeye ve ilaçlar kullanmaya başladı. Bu ilaçları kullanmaya başlaması ile beraber annem gereksiz yere sinirlenmeler, gereksiz yere bağırmalar gibi durumlar başladı. Yaşanan bir olay ile dağılan psikoloji kısa zamanda darma duman oldu.

Daha sonra ilaçların dozu zaman içinde azalarak gitmeye başladı. Şuan elhamdulillah kullanmayı bıraktı ama bu psikoloji hastalığı onda bir hastalık bıraktı. Kulak kristali kaydı. Bundan dolayı hava buz gibi olsa da bir anda sıcaklamaya, hava sıcak olduğunda bir anda üşümeye başlıyor. Konu ile bağımsızmı oldu bilmiyorum ama son yazılan mesajlara göre paylaşmak istedim.

Psikoloji yeri gelir size savaş kazandırır, yeri gelir başka şeyler kazandırır. Ancak, odaklanma konusuda psikolojiden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden psikolojiyi kontrol altında tutabilirsek her şey basit gelmeye başlar. Allahu alem
ALLAH şifa versin
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Selamun Aleykum

Bu konuya dair birşeyler yazmak istiyorum. Biraz aile içerisine gireceğim, umarım sıkılmadan okursunuz.

Babam ve annem biz doğmadan önce tevhid akidesini araştırıp buldukları için elhamdulillah bize bu akideyi küçüklükten beri öğrettiler. Yine Elhamdulillah küçüklükten beri hiçbir sorun, sıkıntı yaşamadık. Taki babamın sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ile evimize baskın yapılana kadar. Şafak operasyonu değildi ancak yinede eve ani bir baskın yapıldı. O zamanlar annemin psikolojik bir sorunu yoktu. Eve baskın yapıp evin her yerini aradılar. Kitab, cd gibi bazı şeyleri aldılar. Dolaylı olarak babamı da aldılar. Babam 1 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest yargılanmasına karar verildi. Cumhurbaşkanına hakaret suçundan ve terör örgütü kurmaktan açılan davadan beraat etti.

Yani anlatmak istediğim ve varacağım sonuç şu. Bu olay annem üzerinde büyük bir etki bıraktı. 1-2 günlük bir olay da olsa annem psikolojik olarak bitti. Hastalık başladı. Hangi hastaneye gitsek çözümünü bulamıyorlar, hastalığı tesbit edemiyorlardı. Artık öyle bir seviyeye gelmişti ki şu hastalığa bir ad bulsunlar, hastalık belli olsun diye dua etmeye başladık.

Günlerden bir gün annem bir doktara gittiğinde içeri girer girmez doktor onun hastalığının ne olduğunu söylemiş. Tahmin edeceğiniz üzere bu hastalık Psikoloji hastalığı. Annem daha sonra psikoloğa görünmeye ve ilaçlar kullanmaya başladı. Bu ilaçları kullanmaya başlaması ile beraber annem gereksiz yere sinirlenmeler, gereksiz yere bağırmalar gibi durumlar başladı. Yaşanan bir olay ile dağılan psikoloji kısa zamanda darma duman oldu.

Daha sonra ilaçların dozu zaman içinde azalarak gitmeye başladı. Şuan elhamdulillah kullanmayı bıraktı ama bu psikoloji hastalığı onda bir hastalık bıraktı. Kulak kristali kaydı. Bundan dolayı hava buz gibi olsa da bir anda sıcaklamaya, hava sıcak olduğunda bir anda üşümeye başlıyor. Konu ile bağımsızmı oldu bilmiyorum ama son yazılan mesajlara göre paylaşmak istedim.

Psikoloji yeri gelir size savaş kazandırır, yeri gelir başka şeyler kazandırır. Ancak, odaklanma konusuda psikolojiden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden psikolojiyi kontrol altında tutabilirsek her şey basit gelmeye başlar. Allahu alem
Aleykum selam ve rahmetullah ahi,

Rabbim tez şifalar versin. O yaşadığı korkunun onda bıraktığı endişe halinden kurtulamaması üzerine, ki buna özetle travma deniliyor, o endişeler katlanarak ilerlemiş. Ki, insanın bedeni ile ruhu, ruhu ile zihni, zihni ile bedeni, bu üçü daimi birbirini etkiler haldedir. Düşünceler duyguları, duygular hormonları, hormonlar bedeni etkiler. Haliyle, kişi fizyolojik olarak hastalıklarla doktora gider, ancak bu hastalıkların önemli bir kısmı "sadece duyguları yönetememenin" bir sonucudur.

Burada, sizi psikiyatriye yönlendiren doktor doğru yapmış. Ancak psikiyatri, muhtemelen terapi olmaksızın veya etkili bir terapi olmaksızın ilaç vermiş. İlaç bizlere nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretemez. O bozulan kimyayı belki düzenler ama kişi yanlış düşünce üretmeye devam ettiği sürece, kendi vücudunu tekrar tekrar benzer hale sokar.

Bu arada zamanla yatışır mı, evet kısmen. Ancak benzer bir sorun olduğunda veya sadece bir riski bile olduğunda, bunun benzeri bir hâl onu bekliyor diyebilirim. Çünkü onun artık bir travması var ve bunu zihninde çözmediği sürece, o travma uykuda ama orada duruyor. Bu arada yaşadığınıza benzer olayları dışarıda duydukça geriliyor olmalı, ki bu anksiyete denen durum. Ve bu, bedenin sağlıksız olması için yeterli bir etken.

Yani annenizin şu an kısmen iyi görünürken bile, dış hatırlatıcılar yüzünden stres altında olduğuna şahsen eminim. Nitekim bu, kendi annem dahil, neredeyse tüm kadınlarda gözlemlediğim bir şey. Bir korkuyu alıp, onu hayat boyu kendilerine eşlikçi kılıyorlar. Erkeklerde de benzer bir durum olabiliyor ama hem daha nadir, hem de genellikle daha hafif düzeyde kalıyor. Sebebi ise biraz yaratılış farkı, biraz da "erkeğin dışarıda daha çok bulunması sebebiyle" sıkıntıları düşünmeye fırsat bulamaması. Kadınlar evde sıklıkla kendilerini dinler halde kalabiliyor. Bir yandan iş, güç, çocuk vs uğraşıyorlar ama kafa arka planda bu tür korkuları işlemeye devam ediyor. "Ya yine olursa?" Anlık bile gelse, en az 1 saat o düşük moda girmesinin garantisi.

Ve, o "Ya yine olursa?" düşüncesi, işte vesvese bu. Peki, sizce buna nasıl karşılık verilmeli?

Bu arada kendimden yola çıkarak söyleyeyim, bunlar benim de yaşadığım endişeler. Ve ben, bu vesveseye şöyle karşılık verdim:

"Olabilir. Nitekim Allah izin verdikten sonra her şey olabilir. Allah izin verdiyse başım üstüne. Önlemini alır, takdirini Allah'a bırakırım. Ayrıca bundan sonrasını da düşünmem, çünkü bu gaybdir, olup olmayacağını sadece Allah bilir."

Sıradaki vesvese:

"Peki o zaman ne yapacaksın?"

O zaman ne yapmam gerekiyorsa onu. Bunu şu an düşünmek zorunda değilim. Bilgili kişilere danışır, yapılması gereken neyse öğreniriz."

Sıradaki vesvese:

"Ya kaldırabileceğinden fazla olursa?"

Cevap:

"Allah kişiye gücünün üzerinde yük yüklemez. Gücümün üzerinde görünüyorsa da "Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır." ayeti gereği O'nun desteği gelecektir, buna güvenir ve beklerim." Bu arada daha ilk andan itibaren kişi kendinde sabır duygusunu hakim bulabilir, ancak geniş zamanlarında bunun için çabalayan birisiyse. Nasıl bir çaba derseniz: dua ile birlikte, aynen şu anda yazdığım şeyleri düşünmek.

Sıradaki vesvese:

"Ya beklenen yardım gelmezse?"

Cevap:

"Ölümlü dünyanın sonlu eziyetleri için yıkılacak değilim. Her birinin etki süresi sadece benim ömrüm kadardır. Ve ömrüm bu şekilde geçecekse, kurtuluş yolu da yoksa, öyleyse bu benim kaderimdir. Kaderimi yazan Rabbim'e hamd eder, ahirette alacağım ecirlerle avunurum."

Tüm bunlar, insanı sakinleştiren şeyler değil mi? Ve, Rabbimizin bizlere verdiği bilgiler yatıştırıyor.

Öte yanda ise insanı gerek vesveseler, doğruca şeytanın. Hani "O sizi fakirlikle korkutur" ayeti vardı ya, maddi manevi her türlü yoksunluk ile korkutmak onun işi.

Bunların farkında olan kişi bunlarla mücadelede başarılı olur. Ancak, daha önce de dediğim gibi, insanların çoğu şeytanı sadece haram olan işlerde aktif sanıyor. Oysa ki o, damarlarımızdaki kanın dolaştığı gibi içimizde dolanıyor, her an aktif. Bizleri dünyada veya ahirette kaybettirmek, hangisi olsa ona razı. Ki, dünyadaki kayıpların önemli bir kısmı ahirette de kayba sebep olabiliyor, o bunun farkında. Misal, olumsuz bir olayda, kişi isyana düşerse? Dünyalık dert deyip geçmemek lazım yani ve şeytanın hayata etkilerini daha net görebilmek için çalışmalı.

Vee, odak konusu? Evet, o da şeytanın vesveselerinin etkisi. İşlerimizin acil olanlarını ve olmayanlarını ayırt etmemizi engelliyor. Rabbimiz "bir işi bitirince ötekine koyul" diyor, ancak bir çoğumuz "başlanmış ama bitirilmemiş işler" sebebiyle zihin doluluğu yaşıyoruz. Ayrıca plansız yaşamanın etkisi olarak, belli bir işi belli bir zamanda yapmak gibi "zihin yükünü hafifleten" çeşitli alışkanlıklardan uzağız. "Rutinler" odak konusunda çok ciddi faydası olan şeylerdir, nitekim rutinler otomatikleşmiş şeylerdir ve beyin bunları yaparken enerji harcamaz. Haliyle beyin yorulmaz ve bu sayede zihnimizi daha kolay şekilde odak isteyen şeylere yöneltebiliriz.

Başka şeyler de var ama özetle bunun ardında da vesveseler var. Kişi uyanık olursa, kendisini bloklayan düşünceleri fark edebilir ve teşhis tedavinin yarısıdır, yeter ki fark etsin. Sonra çözümü de bulunur inşaAllah.

Yine uzun oldu galiba, affola )
 
Ummu Aişe Çevrimiçi

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı

Bu ayetlerde, şeytanın haram, şirk ve küfre davetini sıklıkla görüyoruz.

Ancak, misal şu ayet:

*(Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı Şeytan´dan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu." (18/63)

Bu haram olan bir konuda değil.


Veya bu:

*Şeytan sakın sizi (Allah´ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır. (43/62)

Günlük hayatta ibadete, ilme ayıracağımız vakti kısıtlıyor oluşu da şeytanın işleri arasında.

Bu arada, eğer "Allah için" niyeti ile yapılıyorsa, erkeğin çalışması da, kadının ev işi vs de ibadet hükmündedir. Ancak birçok kişide bu bilinç hali yok, bu sebeple bu işlerden manen yoruluyorlar ve bu hâlleri de onları istenmeyen başka durumlara sokuyor. Kadınlarda depresyon, erkeklerde sinir ve öfke kontrol bozukluğu gibi. Bu, bilgi/bilinç eksikliği, artı vesveselerin sonucu olarak oluyor.

Yani şeytan, o kadar aramızdaki, o kadar hayatın içinde ki... Ve ondan korunmanın tek yolu: onu tanımak ve vesveselerine karşı uyanık olup fark etmek. Ardınca da bu:

"Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah´a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir." (41/36)

Bu, iç dünyamızı korumak için çok önemli ve bilhassa ailemizden başlayarak, yakınlarımızı da... Çünkü onun işi gücü fesatlık, ve büyük küçük de demiyor, çünkü "Damlaya damlaya göl olur."un o da farkında.
 
Üst Ana Sayfa Alt