Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Allahu Teala'ya Nasıl Yaklaşılır?

? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selam @Sidretul Munteha
İlâhî înayet; yardım, lütuf ve iyilik anlamında kullanılan bir kelimedir. Hem insani hem de ilahi yardımları ifade etmek için tercih edilen bir terimdir.

Bu arada ben hoca değilim estağfurullah.
Tasavvufla ilgili sorunuza gelecek olursak; pek hakim olduğum bir konu değil ama elimdeki bazı kaynaklarda tasavvufçuların İmam diye vasıflandırdığı kişilerin görüşleri olabilir.
Bence eğer Kur'an ve Sünnete aykırı bir görüş yoksa en azından şeriata uygun olduğu sürece görüşlerin değerlendirilmesinde bir sakınca olmadığını düşünüyorum.

Ben burada size bir hadisle ilgili cevap vermek istiyorum;

Enes r.a anlatıyor: "Bir grup peygamber s.a.v.'in huzurunda adamın birini aşırı derecede övünce, Allah Resulü s.a.v. kendilerine:
O adamın aklı nasıldır? Diye sordu.
Grup: Biz sana adamın ibadetteki çabalarını ve çeşitli iyiliklerini söylüyoruz, sen bize aklını soruyorsun! dediler.
Resulullah: Ahmak kişi, cehaleti yüzünden ahlaksız kişinin günahlarından çok daha fazla günahlara bulaşabilir. Yarın kullar, Rablerine en yakın derecelere akılları oranında yükselecekler" buyurdu. Kitabu'l-akl'da tahriç edilmiştir. Tirmizi de de kısa olarak en-Nevâdir'de aktarılır.)

Ömer r.a'den Peygamber s.a.v.'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.
"Kişi, akıl gibi başka bir üstün değeri elde etmiş değildir. Akıl, sahibini doğru yola iletir, düşük davranışlardan alıyor. Aklı kemale ermedikçe kulun ne imanı tamam olur ne de dini istikamet bulur." (Aynı kaynak)

Herşeyden önce bir Müslümanın dinini öğrenmesi farzdır, Bunun için ilimle meşgul olması gerekir. Öncelikle farz ilimleri öğrenmesi zaruridir. Öğrendikleriyle amel etmek zorundadır.
Her Müslümanın öğrenmekle yükümlü olduğu ilim dalı hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Her grup kendi çalıştığı ilim dalının öğrenilmesinin farz olduğunu ileri sürmüştür. Sözgelimi kelâm alimleri bilinmesi gereken ilmin kelam olduğunu ileri sürmüştür, çünkü Allah'ın birliğini kelam ilmi sayesinde kavranacağını, Allah Sübhâneh-in zâtının ve sıfatlarının bu ilim dalı vasıtasıyla bilinebileceğini ileri sürmüşler.
Fıkıh alimleri ise bilinmesi gereken farz ilmin fıkıh ilmi olduğunu, çünkü ibadetlerde mutlak helal ve haramlar yanında alış-verişlerdeki haram ve helaleri ancak bu ilimle bilinebileceğini söylemişler ve bu ilimler nadir vakaları değil de normal şartlarda bireylerin karşılaşabilecekleri sorunları ele alan fıkıh bilgisini kasdetmişlerdir.
Tefsir ve hadis alimleri öğrenilmesi gereken farz ilmin Kur'an ve sünnet ilmi olduğunu, çünkü öteki ilimlere bu ikisiyle erişilebileceğini öne sürmüşlerdir.
Tasavvufçular ise: "Herkesin öğrenmesi gereken farz ilim tasavvuf ilmidir" demişlerdir.
Kimi tasavvufçu: "Öğrenilmesi farz olan ilim, kulun Allah Azze ve Celle katındaki durumunu ve makamını bilmesidir" derken; bazıları: "İhlas ve nefsin afetlerini bilmek, meleklerin ilhamıyla şeytanların fitlerini birbirinden ayırdetme bilgisidir" demişlerdir. (İhyâ-u ulûm'id-din)
Ebû Talib Mekkî de şunları söyler: Her müslümanın bilmekle yükümlü olduğu ilim, İslam esaslarının açıklandığı hadis-i şerifin ihtiva ettiği hususları bilmektir."
Bu hadis, Peygamber s.a.v'in: "İslam beş temel üzerine oturtulmuştur: Allah'tan başka tanrı olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve peygamberi olduğuna şahitlik yapmak, namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek ve oruç tutmaktır." ( Buhâri, Müslim)
Aleykum Selam kardeş. Hangi kitapları okudun bilmiyorum aslında kaynak da vermişsin ama akılla ilgili hadisler beni biraz huzursuz etti. Aklı küçümsemiyoruz elbette ama ibadetleri geçerek aklı sorması vs garip. Sahih mi bilmiyorum hadisler.

Yazı bana fazlaca eşari-maturidi-tasavvuf öğretileri içeren bir yazı gibi geldi. Ben de yanlış anlamış olabilirim elbette.
 
imtina Çevrimiçi

imtina

Allah var, gam yok
İslam-TR Üyesi
Hangi kitapları okudun bilmiyorum aslında kaynak da vermişsin ama akılla ilgili hadisler beni biraz huzursuz etti. Aklı küçümsemiyoruz elbette ama ibadetleri geçerek aklı sorması vs garip. Sahih mi bilmiyorum hadisler.
Kesinlikle akıl hadisleri bana da bir tuhaf geldi genel itibariyla, baktım sadece İhya'da ve edebud din ve'd dünya diye bir kitapta geçtiği yazıyor başkaca da bir yerde geçmiyor
 
? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şeytanın ayartması kitabından tevafuk oldu sorumun cevabını bir miktar aldım Elhamdülillah.
Hem şarkı konusu hem de diğerleri üzere. Yani bazı şeyleri yaparken (belki nefsi besleyen -helal içerik de olsa- roman okumak, film izlemek ya da şarkı dinlemek) ALLAH Tealaya yaklaştığımızı sanırken nefse yaklaşıyoruz. Muhtemelen sahte. Heva ve heves.

Neshidler de dahil mi buna bilmiyorum. İlahiler bu sınıfa dahil olduğuna olduğuna göre neshidlerde de böyle bir durum olabilir.

Ya da nefsi harekete geçiren beyitlerde.

Evet bunlar bazen Kur'an'dan daha tesirli gibi oluyor. Bu tamamen nefsin kandırması olmalı.
O zaman doğru olan ALLAH Tealaya yaklaşma yolları mutlaka bellidir.

Benim anlamadığım,
ALLAH Tealaya varma yolları mahlukatlar adedincedir derlerdi.
Bu sözün temelinde nefs vardır.

Örneğin birisinin tabiatı hüzünlüdür böyle varır (vardığını sanır) Bunu beslemek için hüzünlü şeyler düşünür/dinler vs. Bu şekilde ALLAH a çok yakın olduğunu sanır o an. Oysa hevasına mi yakın oluyor ?

İnsan kim o hâlde, duyguları hep heva ve heves mi diyeceğiz. Her heva zararlı mı?
20250128_230201.jpg
20250128_230521.jpg
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Şeytanın ayartması kitabından tevafuk oldu sorumun cevabını bir miktar aldım Elhamdülillah.
Hem şarkı konusu hem de diğerleri üzere. Yani bazı şeyleri yaparken (belki nefsi besleyen -helal içerik de olsa- roman okumak, film izlemek ya da şarkı dinlemek) ALLAH Tealaya yaklaştığımızı sanırken nefse yaklaşıyoruz. Muhtemelen sahte. Heva ve heves.

Neshidler de dahil mi buna bilmiyorum. İlahiler bu sınıfa dahil olduğuna olduğuna göre neshidlerde de böyle bir durum olabilir.

Ya da nefsi harekete geçiren beyitlerde.

Evet bunlar bazen Kur'an'dan daha tesirli gibi oluyor. Bu tamamen nefsin kandırması olmalı.
O zaman doğru olan ALLAH Tealaya yaklaşma yolları mutlaka bellidir.

Benim anlamadığım,
ALLAH Tealaya varma yolları mahlukatlar adedincedir derlerdi.
Bu sözün temelinde nefs vardır.

Örneğin birisinin tabiatı hüzünlüdür böyle varır (vardığını sanır) Bunu beslemek için hüzünlü şeyler düşünür/dinler vs. Bu şekilde ALLAH a çok yakın olduğunu sanır o an. Oysa hevasına mi yakın oluyor ?

İnsan kim o hâlde, duyguları hep heva ve heves mi diyeceğiz. Her heva zararlı mı?Ekli dosyayı görüntüle 34040Ekli dosyayı görüntüle 34043
Bu sorunun cevabını net anlamak için nefsi çok iyi tanımak gerek.

Nefsimizin temel olarak "eğlence, rahat, güven içinde olmak" vb insani duygulara düşkünlüğü hayatımız boyunca sabittir. Bu herkeste temel standarttır, ölene dek değişmez.

Bununla birlikte hayatın başlangıcında iyiyi kötüyü ayırd edemez, şerri de hayrı istediği gibi isteyebilir ve eğer dini farkındalığı olmayan biriyse, seçtiği şeyi Allah'a ulaşmaya vesile/yol bile sanabilir.

İslam'ın genel öğretisi ise şudur:

Bir yandan nefsimizin üzerimizdeki haklarını korurken (onu güvende tutmak, rahatlatmak, yeri geldiğinde eğlendirmek);

Bir yandan da bunu caiz şekilde yapmalıyız.

Misaller:

Nefs; melodisi olan hoş seslerden hoşlanır. Bununla birlikte sözleri caiz olan çalgısız neşid, kuş sesi, dalga sesi vs dinlemek helal iken; çalgılı ve sözleri batıl/kötü olan şarkılar haramdır.

Nefs; lezzetli yemeklerden, içeceklerden hoşlanır. Bununla birlikte meyveler, sebzeler, çeşitli gıdalar caiz iken; içeriği dinen yasak olan, zararlı şeyler haramdır.

Nefs; olgunluk çağında karşı cinse ilgi besler. Bununla birlikte evlilik caiz, zina haramdır vb.

Kısaca, İslam'da nefsin isteklerini yok etmek yoktur. Nefsin isteklerini caiz yollardan karşılamak vardır. Bu nefsi hem tatmin edeceği, hem de caiz olacağından ötürü kişiyi dünyada huzura, ahirette Allah rızasına götürür. Kısaca: nefsi tatmin önemlidir.

Bununla birlikte, Allah yolunda çok yol kat etmek isteyenler, caiz de olsa, nefsin çok sevap kazandırmayan isteklerini olabildiğince azaltırlar. Mesela bir kenarda oturup neşid dinlemektense, Kur'an-ı Kerim okumayı veya dinlemeyi tercih ederler. Bunu yapabilmelerinin yolu ise: kısaca sevabını ve Cennette kazanacaklarını düşünmektir. Kişi o nimetleri hayal ettikçe, zamanla nefs de buna ikna olur ve Kur'an-ı Kerim okumaktan vb zevk almaya başlar. Nefsin eğitimi böyledir yani, hayatın başında basit, hatta caiz olmayan şeylere ilgili olabiliyorken, zamanla hayır yolundan zevk almaya başlar.

O ulaşmak istediğiniz makamların yolu özetle budur.

Caiz olanı tercih etmek birinci basamak.

Daha sevap olanları tercih etmek ikinci basamak.

Bu ikinci basamağı tercih edenler, nefslerini yok etmiş değillerdir. Nefslerini hayırdan zevk alan hale getirmişlerdir. Ki bu Allah'ın şu ayetiyle bizlere müjdelenmiştir:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Nefsini arındıran elbette kurtulmuştur."

Şems 9. Ayet.

Ezcümle:

Bir yandan caiz olanları bilme adına ilminizi artırın,

Diğer yandan nefsinizin sıradan isteklerini "onu çok zorlamadan, ikna etmeye çalışarak" zaman içinde daha sevap kazandıran yollarla değiştirin.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur:

Nefs başı boş bırakılırsa, şeytanın da vesveseleri ile boş bir hayata sürüklenebilir.

Nefs çok sıkılırsa da, gelişim duraklar; çünkü ihtiyaçları giderilmediği için nefs isyan haline düşer.

Bu yolculuk bu yüzden adım adım ilerlemelidir ve nefsin "caiz sınırlar içinde olduğu sürece" huzuru hissetmesi esas olmalıdır. Yani bugün, sözleri haram olmayan çalgısız bir neşid ile huzur buluyorsa, bunu yapın, bu haram değil. Ardınca duyduğunuz huzur hali için şükredin. Ki Rabbimiz "Şükrederseniz nimetimi artırırım." diyor. O huzura şükrettikçe, huzurun daha geniş yolları da size açılır olacak inşaAllah. Caiz olduğu sürece istediğinizi seçin ve daha sevap olanı tercih etme konusunda uyanık olun.

İnşaAllah açıklayıcı olabilmiştir )
 
? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu sorunun cevabını net anlamak için nefsi çok iyi tanımak gerek.

Nefsimizin temel olarak "eğlence, rahat, güven içinde olmak" vb insani duygulara düşkünlüğü hayatımız boyunca sabittir. Bu herkeste temel standarttır, ölene dek değişmez.

Bununla birlikte hayatın başlangıcında iyiyi kötüyü ayırd edemez, şerri de hayrı istediği gibi isteyebilir ve eğer dini farkındalığı olmayan biriyse, seçtiği şeyi Allah'a ulaşmaya vesile/yol bile sanabilir.

İslam'ın genel öğretisi ise şudur:

Bir yandan nefsimizin üzerimizdeki haklarını korurken (onu güvende tutmak, rahatlatmak, yeri geldiğinde eğlendirmek);

Bir yandan da bunu caiz şekilde yapmalıyız.

Misaller:

Nefs; melodisi olan hoş seslerden hoşlanır. Bununla birlikte sözleri caiz olan çalgısız neşid, kuş sesi, dalga sesi vs dinlemek helal iken; çalgılı ve sözleri batıl/kötü olan şarkılar haramdır.

Nefs; lezzetli yemeklerden, içeceklerden hoşlanır. Bununla birlikte meyveler, sebzeler, çeşitli gıdalar caiz iken; içeriği dinen yasak olan, zararlı şeyler haramdır.

Nefs; olgunluk çağında karşı cinse ilgi besler. Bununla birlikte evlilik caiz, zina haramdır vb.

Kısaca, İslam'da nefsin isteklerini yok etmek yoktur. Nefsin isteklerini caiz yollardan karşılamak vardır. Bu nefsi hem tatmin edeceği, hem de caiz olacağından ötürü kişiyi dünyada huzura, ahirette Allah rızasına götürür. Kısaca: nefsi tatmin önemlidir.

Bununla birlikte, Allah yolunda çok yol kat etmek isteyenler, caiz de olsa, nefsin çok sevap kazandırmayan isteklerini olabildiğince azaltırlar. Mesela bir kenarda oturup neşid dinlemektense, Kur'an-ı Kerim okumayı veya dinlemeyi tercih ederler. Bunu yapabilmelerinin yolu ise: kısaca sevabını ve Cennette kazanacaklarını düşünmektir. Kişi o nimetleri hayal ettikçe, zamanla nefs de buna ikna olur ve Kur'an-ı Kerim okumaktan vb zevk almaya başlar. Nefsin eğitimi böyledir yani, hayatın başında basit, hatta caiz olmayan şeylere ilgili olabiliyorken, zamanla hayır yolundan zevk almaya başlar.

O ulaşmak istediğiniz makamların yolu özetle budur.

Caiz olanı tercih etmek birinci basamak.

Daha sevap olanları tercih etmek ikinci basamak.

Bu ikinci basamağı tercih edenler, nefslerini yok etmiş değillerdir. Nefslerini hayırdan zevk alan hale getirmişlerdir. Ki bu Allah'ın şu ayetiyle bizlere müjdelenmiştir:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Nefsini arındıran elbette kurtulmuştur."

Şems 9. Ayet.

Ezcümle:

Bir yandan caiz olanları bilme adına ilminizi artırın,

Diğer yandan nefsinizin sıradan isteklerini "onu çok zorlamadan, ikna etmeye çalışarak" zaman içinde daha sevap kazandıran yollarla değiştirin.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur:

Nefs başı boş bırakılırsa, şeytanın da vesveseleri ile boş bir hayata sürüklenebilir.

Nefs çok sıkılırsa da, gelişim duraklar; çünkü ihtiyaçları giderilmediği için nefs isyan haline düşer.

Bu yolculuk bu yüzden adım adım ilerlemelidir ve nefsin "caiz sınırlar içinde olduğu sürece" huzuru hissetmesi esas olmalıdır. Yani bugün, sözleri haram olmayan çalgısız bir neşid ile huzur buluyorsa, bunu yapın, bu haram değil. Ardınca duyduğunuz huzur hali için şükredin. Ki Rabbimiz "Şükrederseniz nimetimi artırırım." diyor. O huzura şükrettikçe, huzurun daha geniş yolları da size açılır olacak inşaAllah. Caiz olduğu sürece istediğinizi seçin ve daha sevap olanı tercih etme konusunda uyanık olun.

İnşaAllah açıklayıcı olabilmiştir )
ALLAH razı olsun abla, çok açıklayıcı ve dengeli bir yazı olmuş.
Dikkate alacağım.

Peki aynı son 2 resimdeki gibi,
Kalp örneğin caiz olan edebi sözler duyduğunda gözyaşı döküyor,
ALLAH'a daha yakın hissediyor

ama
Kur'an okurken bunu hissetmiyorsa,

Buradaki yakınlık hissine ne diyoruz ? Bana öyle geliyor ki şeytan insanın kalbini yakın ya da uzak hissi ile doldurabiliyor ? Böyle bir şey mümkün mü.

Ayrıca çalgılı aletlerin haramlığı net mi ? Mesela kalbim (bu sahte) yakınlığı en çok çalgılı aletlerde hissedebiliyor. Klasik müzik gibi sakin bir müzik varsa sanki bir anda ALLAH Tealaya yaklaşıp dua edebilmeye başlıyorum. Bu sahtelikse bunun sebebini anlamaya çalışıyorum.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
ALLAH razı olsun abla, çok açıklayıcı ve dengeli bir yazı olmuş.
Dikkate alacağım.

Peki aynı son 2 resimdeki gibi,
Kalp örneğin caiz olan edebi sözler duyduğunda gözyaşı döküyor,
ALLAH'a daha yakın hissediyor

ama
Kur'an okurken bunu hissetmiyorsa,

Buradaki yakınlık hissine ne diyoruz ? Bana öyle geliyor ki şeytan insanın kalbini yakın ya da uzak hissi ile doldurabiliyor ? Böyle bir şey mümkün mü.

Ayrıca çalgılı aletlerin haramlığı net mi ? Mesela kalbim (bu sahte) yakınlığı en çok çalgılı aletlerde hissedebiliyor. Klasik müzik gibi sakin bir müzik varsa sanki bir anda ALLAH Tealaya yaklaşıp dua edebilmeye başlıyorum. Bu sahtelikse bunun sebebini anlamaya çalışıyorum.
Amin ecmain uhtim.

Verdiğiniz örnek, yani edebi sözler ile Kur'an-ı Kerim arasındaki his farkı; nefsin henüz olgunlaşmadığının işareti. Yapılan iş caiz, bunda sıkıntı yok. Allah'a yakınlık hissi de "bu sözler caiz olduğu sürece" gerçek.

Bununla birlikte: Kur'an-ı Kerim'den huzur bulan nefs, edebi sözlerden huzur bulan nefsten üstündür. "Üstünlük ancak takva iledir." ayeti gereği, "sevabı en çok kazanmaya gönüllü kişi" üstün olandır.

Kısaca mevcut halin, yani edebi sözlerden ötürü göz yaşarmasının ve Allah'a yakınlık hissi duyulmasının yadırganacak bir kısmı yok.

Ancak bunun Kur'an-ı Kerim ile olması daha arzu edilesidir, uğraşmaya değerdir.

Çalgılı aletler konusunda ise, alimler farklı görüşlere ayrılsa da, doğrusu ilgili hadislerin keskinliği "kimi alimlerin hakka isabet edemediği" görüşüne beni net ikna etti. Ek olarak, kendi nefsimin hali sebebiyle de bu konuda eminim. Nitekim bir namaz esnasında, bir dua esnasında, okuduğumu karıştıracak, odaktan koparacak bir etkiye sahip. Ayrıca, başlı başına bir huzur verse de, o huzur İslam'ın ruhu ile uyum sağlamayan bir huzur türü. Bir Kur'an-ı Kerim tilavetinin verdiği huzur ile çalgısız bir neşidin verdiği huzur bile birbirinden farklı iken; çalgılı olanın verdiği huzur ise bambaşka bir kulvarda.

Ve açıkçası kalbin netliğini ciddi anlamda bozacak bir etkisi var, tecrübe ile sabit. Geçmişte klasik ve anlam olarak dolu olan türlerde rock dinleyen biri olarak yazıyorum bunları. Bunların verdiği huzur, İslam'ın caiz kıldıklarının yanından geçemez ve daha önemlisi ise: nefsi ilerleyişi durduruyor. Haram oluşunun ardındaki asıl hikmet de bu olsa gerek.

Bununla ilgili isabetli bulduğum iki video var; onları da izleyin, hak vereceğinizi umarım:


 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
İlmi açıdan ise bu konuyu okuyabilirsiniz:

 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ayrıca çalgılı aletlerin haramlığı net mi ? Mesela kalbim (bu sahte) yakınlığı en çok çalgılı aletlerde hissedebiliyor. Klasik müzik gibi sakin bir müzik varsa sanki bir anda ALLAH Tealaya yaklaşıp dua edebilmeye başlıyorum. Bu sahtelikse bunun sebebini anlamaya çalışıyorum.
Bunu şu açıdan da cevaplamam gerekti, unutmuşum:

Batıl itikadlarda, şirk veya küfür olduğu halde nasıl huzur bulunabiliyorsa, bu haram olan işde huzurun oluşması da aynı.

Beynimizin algıları nasıl yönettiği ile ilgili dersin bir parçası bu da, hani Nisa 115 )

Linkini de ekleyelim:

 
? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Amin ecmain uhtim.

Verdiğiniz örnek, yani edebi sözler ile Kur'an-ı Kerim arasındaki his farkı; nefsin henüz olgunlaşmadığının işareti. Yapılan iş caiz, bunda sıkıntı yok. Allah'a yakınlık hissi de "bu sözler caiz olduğu sürece" gerçek.

Bununla birlikte: Kur'an-ı Kerim'den huzur bulan nefs, edebi sözlerden huzur bulan nefsten üstündür. "Üstünlük ancak takva iledir." ayeti gereği, "sevabı en çok kazanmaya gönüllü kişi" üstün olandır.

Kısaca mevcut halin, yani edebi sözlerden ötürü göz yaşarmasının ve Allah'a yakınlık hissi duyulmasının yadırganacak bir kısmı yok.

Ancak bunun Kur'an-ı Kerim ile olması daha arzu edilesidir, uğraşmaya değerdir.

Çalgılı aletler konusunda ise, alimler farklı görüşlere ayrılsa da, doğrusu ilgili hadislerin keskinliği "kimi alimlerin hakka isabet edemediği" görüşüne beni net ikna etti. Ek olarak, kendi nefsimin hali sebebiyle de bu konuda eminim. Nitekim bir namaz esnasında, bir dua esnasında, okuduğumu karıştıracak, odaktan koparacak bir etkiye sahip. Ayrıca, başlı başına bir huzur verse de, o huzur İslam'ın ruhu ile uyum sağlamayan bir huzur türü. Bir Kur'an-ı Kerim tilavetinin verdiği huzur ile çalgısız bir neşidin verdiği huzur bile birbirinden farklı iken; çalgılı olanın verdiği huzur ise bambaşka bir kulvarda.

Ve açıkçası kalbin netliğini ciddi anlamda bozacak bir etkisi var, tecrübe ile sabit. Geçmişte klasik ve anlam olarak dolu olan türlerde rock dinleyen biri olarak yazıyorum bunları. Bunların verdiği huzur, İslam'ın caiz kıldıklarının yanından geçemez ve daha önemlisi ise: nefsi ilerleyişi durduruyor. Haram oluşunun ardındaki asıl hikmet de bu olsa gerek.

Bununla ilgili isabetli bulduğum iki video var; onları da izleyin, hak vereceğinizi umarım:


Abla
eğer bu yazı hakikat ise son birkaç yıldır gördüğüm en güzel cevap sanırım :)
Yani ben bu yakınlığı nefse yakınlık (tasavvufta Rabbe yakınlık) ve sahte gibi gördüğümden senelerdir insan gibi insan değilim. Birçok açıdan duygularım yok olup gitti bu duyguların sahte olduğunu düşündüğüm için. Mesela içimde kişilik olarak bir insanlık hissetmiyorum bu yüzden ALLAH Tealaya yakın olma hissim alındı. Bunu da net ve net tasavvuf okumaları yaptı diyebiliriz.

Robot gibi düşünebilirsin çünkü bunları heva-heves ve sahte gördüğümden. Tefekkür bile etmemeye çalışıyorum araya nefsim cinler şeytanlar karışacak diye.

Bu yakınlık gerçek ise, nefsi bile olsa ALLAH Tealaya yakınlaşmaya değer.

ALLAH rızası için biraz daha anlat.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Abla
eğer bu yazı hakikat ise son birkaç yıldır gördüğüm en güzel cevap sanırım :)
Yani ben bu yakınlığı nefse yakınlık (tasavvufta Rabbe yakınlık) ve sahte gibi gördüğümden senelerdir insan gibi insan değilim. Birçok açıdan duygularım yok olup gitti bu duyguların sahte olduğunu düşündüğüm için. Mesela içimde kişilik olarak bir insanlık hissetmiyorum bu yüzden ALLAH Tealaya yakın olma hissim alındı. Bunu da net ve net tasavvuf okumaları yaptı diyebiliriz.

Robot gibi düşünebilirsin çünkü bunları heva-heves ve sahte gördüğümden. Tefekkür bile etmemeye çalışıyorum araya nefsim cinler şeytanlar karışacak diye.

Bu yakınlık gerçek ise, nefsi bile olsa ALLAH Tealaya yakınlaşmaya değer.

ALLAH rızası için biraz daha anlat.
Elhamdülillah, faydalı olabildiğimi görmek güzel uhtim )

İslam fıtrat dinidir, aslında sadece buradan yola çıkılsa bile yol oldukça açık. Sadece, bu günümüz tasavvuf ehli (ilk çıkış zamanlarında böyle aşırı/tuhaf işleri yoktu), insanları olmayacak bir hayale sürükleyerek, birçok kişinin kendini yetersiz/aciz görmesine sebep oldu. Aklına güvenmiyor; Allah'ın kendisini sevebileceğine güvenmiyor; günahlarını gözünde büyütüyor da büyütüyor, günahtan korkmak güzel ama bir tevbenin hepsini sileceğini unutuyor.

Bu arada hep birilerini takibe yönlendiriliyor; ve ama takip edilmesi gereken, o sözde çok üst düzeylere çıkan kişiler ise, incelendiğinde İslam dışı şekilde ilerledikleri görülüyor. Caiz olmayan, şirk ve küfür içeren yollardan sözde bir ilerleme...

Yani, tasavvufun bugünkü halini özetlersek:

Kişinin aklını bloklamış;

Ayet ve hadislerle doğrudan bağını koparıp, yerine evliya, şeyh vs denilen kişileri getirmiş;

İslam'dan farklı ama şeklen benzerlikleri olan yeni bir din olmuş durumda.

Bu Allah'ın bizlerden istediği din değil, bu İslam değil.

Allah, caiz olanı ve olmayanı bildirmiş ve bunu yaparken, yaşantıda örnek olarak da Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) takibi emretmiş bizlere. Yolumuz bu. Fıtrata uygun. Akla uygun. Vicdana uygun. Merhamete uygun. Adalete uygun. Hepsi için elhamdülillah.

Bu arada, velilik/evliyalık kavramını da en baştan araştırmanızı tavsiye ederim. Nitekim bu kavram, günümüz tasavvuf ehlinin en çok bozduğu kavramların başında geliyor. Kur'an-ı Kerim ve hadislere bakarsak, Allah'ın velisi olan kişinin en belirgin özelliği: takvaya ermiş olması. Takva neydi? Haram, şirk ve küfür olan şeylerden sakınan, ek olarak şüpheli şeylerden de sakınan. Ve, bu hale her kim erişirse, o kişi Allah'ın velisi olur.

Bu arada bu kişilerin kim olduğunu hiçbirimizin söylemeye hakkı yok, nitekim Allah dostluğu doğrudan Allah'ın bilebileceği bir şeydir. Kişinin özündeki samimiyeti, tenhada yaptıklarını, kısaca Allah ile arasının nasıl olduğunu sadece Allah bilir. Bizler ise, sadece zannederiz. Hani cenazenin ardından "nasıl bilirsiniz?" sorusu sorulur da, "iyidir" demeyiz, "iyi biliriz" deriz ya; işte bu konuda da duruşumuz aynı olmalı. Nitekim, bu her kişi için ulaşılmaya çalışılan bir hedeftir, böyle olmalıdır; ancak kim kavuşmuş, kavuşmamış, bunu şu an ve geçmiş için sadece Allah bilir. (Ayet ve hadislerde ismi ile müjdelenmiş sahabe vb kişiler dışında.) Ahirette ise, hesap günü, işte o zaman gerçek Allah dostları açıklanacak. Bugün topluma evliya diye lanse edilen birçok kişiyi cehennemde görebileceğimiz gibi, sokakta yanından önemsemeden geçtiğimiz birçok kişinin ise Allah dostu olduğunu o zaman öğreneceğiz. (Bu arada kimi evliya denilenler, caiz olmayan şeylere geçmişte açıkça davet etmiş veya an itibari ile davet ediyor; bu açıdan böylelerinin Allah dostu olmadıkları daha şimdiden, peşinen ortada.)

Ve önemine binaen, tekraren, Allah dostu: takvaya ermiş kullardır. Haram vb şeylerden kaçınır, şüpheliden uzak durur. Bu kadar.

Ve, bunun için de elhamdülillah )
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.

Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.

Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır."

Yunus Suresi 62, 63, 64

İşte aslında her şey bu kadar net. Veliliğin tanımı: takva. "Üstünlük ancak takva iledir." ayeti ile paralel. Ve takva, şeriatın sınırlarını korumak ile gerçekleşir.

Oysa ki tasavvufun sonradan gelenleri, kendi uydurdukları dinin karşısında engel olarak duran şeriatı aşağılamaları ile ünlüdür. Bunu şekilcilik olarak görüyor ve anlatıyorlar. Oysa ki şeriat, Allah'ın bizler için koyduğu sınırlardır. Ve sınırın ötesine geçmek=Allah'ın razılığının kaybedilişi.

Bu yol Allah'ın değil, açıkça şeytanın yolu. Her kim sınırları aşarsa, gittiği yol açıkça bu. Bunu görüp hakka dönenlere ne mutlu.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bu arada bence bu konuyu da çok seveceksiniz )

 
? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Elhamdülillah, faydalı olabildiğimi görmek güzel uhtim )

İslam fıtrat dinidir, aslında sadece buradan yola çıkılsa bile yol oldukça açık. Sadece, bu günümüz tasavvuf ehli (ilk çıkış zamanlarında böyle aşırı/tuhaf işleri yoktu), insanları olmayacak bir hayale sürükleyerek, birçok kişinin kendini yetersiz/aciz görmesine sebep oldu. Aklına güvenmiyor; Allah'ın kendisini sevebileceğine güvenmiyor; günahlarını gözünde büyütüyor da büyütüyor, günahtan korkmak güzel ama bir tevbenin hepsini sileceğini unutuyor.

Bu arada hep birilerini takibe yönlendiriliyor; ve ama takip edilmesi gereken, o sözde çok üst düzeylere çıkan kişiler ise, incelendiğinde İslam dışı şekilde ilerledikleri görülüyor. Caiz olmayan, şirk ve küfür içeren yollardan sözde bir ilerleme...

Yani, tasavvufun bugünkü halini özetlersek:

Kişinin aklını bloklamış;

Ayet ve hadislerle doğrudan bağını koparıp, yerine evliya, şeyh vs denilen kişileri getirmiş;

İslam'dan farklı ama şeklen benzerlikleri olan yeni bir din olmuş durumda.

Bu Allah'ın bizlerden istediği din değil, bu İslam değil.

Allah, caiz olanı ve olmayanı bildirmiş ve bunu yaparken, yaşantıda örnek olarak da Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) takibi emretmiş bizlere. Yolumuz bu. Fıtrata uygun. Akla uygun. Vicdana uygun. Merhamete uygun. Adalete uygun. Hepsi için elhamdülillah.

Bu arada, velilik/evliyalık kavramını da en baştan araştırmanızı tavsiye ederim. Nitekim bu kavram, günümüz tasavvuf ehlinin en çok bozduğu kavramların başında geliyor. Kur'an-ı Kerim ve hadislere bakarsak, Allah'ın velisi olan kişinin en belirgin özelliği: takvaya ermiş olması. Takva neydi? Haram, şirk ve küfür olan şeylerden sakınan, ek olarak şüpheli şeylerden de sakınan. Ve, bu hale her kim erişirse, o kişi Allah'ın velisi olur.

Bu arada bu kişilerin kim olduğunu hiçbirimizin söylemeye hakkı yok, nitekim Allah dostluğu doğrudan Allah'ın bilebileceği bir şeydir. Kişinin özündeki samimiyeti, tenhada yaptıklarını, kısaca Allah ile arasının nasıl olduğunu sadece Allah bilir. Bizler ise, sadece zannederiz. Hani cenazenin ardından "nasıl bilirsiniz?" sorusu sorulur da, "iyidir" demeyiz, "iyi biliriz" deriz ya; işte bu konuda da duruşumuz aynı olmalı. Nitekim, bu her kişi için ulaşılmaya çalışılan bir hedeftir, böyle olmalıdır; ancak kim kavuşmuş, kavuşmamış, bunu şu an ve geçmiş için sadece Allah bilir. (Ayet ve hadislerde ismi ile müjdelenmiş sahabe vb kişiler dışında.) Ahirette ise, hesap günü, işte o zaman gerçek Allah dostları açıklanacak. Bugün topluma evliya diye lanse edilen birçok kişiyi cehennemde görebileceğimiz gibi, sokakta yanından önemsemeden geçtiğimiz birçok kişinin ise Allah dostu olduğunu o zaman öğreneceğiz.

Ve önemine binaen, tekraren, Allah dostu: takvaya ermiş kullardır. Haram vb şeylerden kaçınır, şüpheliden uzak durur. Bu kadar.

Ve, bunun için de elhamdülillah )
ALLAH razı olsun uhtim.

Yukarıda örnek attığım kitap İbn Cevzi/Şeytanın Ayartmasi kitabından.

Örneğin burada Kur'an okunurken dahi bayılanları çoğunlukla şeytan işi görür. Yani etkilenerek bayılmaktan bahsediyorum.
Bu edebi sözlerden etkilenmeyi heva heves gibi görür.
Bildiğim kadarıyla yazarı Selefi.

Bu etkileri nefsin/şeytanın etkisi gibi görüyor sanırım tasavvuf dünyası.
Yani tasavvuf okumaları haksa bile insanı insanlıktan çıkarıyor sanki. Her hareketini inceliyorsun ve her şey sahte bir his gibi gelebiliyor.

Kur'an'ı Kerimde de bildiğim kadarıyla heva ve hevesten bahsediliyor.

Yani bir şeylerde sahtelik var muhtemelen ?
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
ALLAH razı olsun uhtim.

Yukarıda örnek attığım kitap İbn Cevzi/Şeytanın Ayartmasi kitabından.

Örneğin burada Kur'an okunurken dahi bayılanları çoğunlukla şeytan işi görür.
Bu sözlerden etkilenmeyi heva heves gibi görür.
Bildiğim kadarıyla yazarı Selefi.

Bu etkileri nefsin/şeytanın etkisi gibi görüyor sanırım tasavvuf dünyası.
Yani tasavvuf okumaları haksa bile insanı insanlıktan çıkarıyor sanki. Her hareketini inceliyorsun ve her şey sahte bir his gibi gelebiliyor.

Kur'an'ı Kerimde de bildiğim kadarıyla heva ve hevesten bahsediliyor.

Yani bir şeylerde sahtelik var muhtemelen ?
Heva, nefsin "insanı haktan saptıran" kötü isteklerine verilen addır.

Heves ise; nefsin hem kötü, hem iyi istekleri olabilir.

Hevadan kesinlikle kaçınmak,

Heveslerin ise caiz olanlarında kalmak ölçümüzdür.

Bahsettiğiniz o Kur'an-ı Kerim okurken ayılıp bayılanlar ise (cezbeye tutulmak), aşırılığın etkisi olarak eleştirilmiştir; ki nerede bir aşırılık varsa, orada şeytanın varlığı otomatik düşünülür. Bu konuda da bu yazıyı okuyabilirsiniz:


Amin ecmain bu arada )
 
? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Heva, nefsin "insanı haktan saptıran" kötü isteklerine verilen addır.

Heves ise; nefsin hem kötü, hem iyi istekleri olabilir.

Hevadan kesinlikle kaçınmak,

Heveslerin ise caiz olanlarında kalmak ölçümüzdür.

Bahsettiğiniz o Kur'an-ı Kerim okurken ayılıp bayılanlar ise (cezbeye tutulmak), aşırılığın etkisi olarak eleştirilmiştir; ki nerede bir aşırılık varsa, orada şeytanın varlığı otomatik düşünülür. Bu konuda da bu yazıyı okuyabilirsiniz:

Duru, sade, fıtrata yatkın duruyor.
Bayağı basit denklemmiş.

Peki bir şeyler benim aşırılığım mı yoksa caiz sınırında mı nasıl bileceğim.
Kur'an okumak= Caiz
Kur'an'dan etkilenip elde olmadan bayılmak= Şeytan işi

Muhtemelen cevap:
Peygamberimizin ve sahabelerin yapmadığı şeyler aşırılık.

Konunun başında demiştim, örneğin fantastik kurguyu seviyorum. Gerek film, gerek roman. Hatta bunları okuyunca otomatik olarak (sanırım şükür moduna geçtiğim için) kendimi daha yakın bir kul gibi hissediyorum.
Bu aşırılık mı bunu nasıl bilebilirim ?
Duygularım o zaman sahte değil, bunu nefsen sevsem de gerçekten o anlarda ALLAH Tealaya yakınım doğru mu ?
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Yani bir şeylerde sahtelik var muhtemelen ?
Bu sahtelik kelimesi üzerinde durmak gerek sanıyorum, ve sanırım "sahte" demek yerine "yanlış" demek daha doğru olacaktır.

Nitekim, yanlış yola giren birisi, çeşitli duygulara girer ve bu duyguları sahte olarak değil "gerçek olarak" deneyimler. Yaşadığı tecrübeler kesinlikle yaşanmıştır, bunda hiçbir şüphe yok. Ancak sorun o ki: bu hak yolun etkisi ile olmamıştır.

Dolayısı ile, bu ve benzer durumlarda tek sahte olan şey: kişinin kendini hak yolda sanması. İşte bu gerçek değil, bu sahte.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Duru, sade, fıtrata yatkın duruyor.
Bayağı basit denklemmiş.

Peki bir şeyler benim aşırılığım mı yoksa caiz sınırında mı nasıl bileceğim.
Kur'an okumak= Caiz
Kur'an'dan etkilenip elde olmadan bayılmak= Şeytan işi

Muhtemelen cevap:
Peygamberimizin ve sahabelerin yapmadığı şeyler aşırılık.

Konunun başında demiştim, örneğin fantastik kurguyu seviyorum. Gerek film, gerek roman. Hatta bunları okuyunca otomatik olarak (sanırım şükür moduna geçtiğim için) kendimi daha yakın bir kul gibi hissediyorum.
Bu aşırılık mı bunu nasıl bilebilirim ?
Duygularım o zaman sahte değil, bunu nefsen sevsem de gerçekten o anlarda ALLAH Tealaya yakınım doğru mu ?
İnsan haram işlerken, Allah'a yakınlaşması mümkün değil. Dolayısı ile bu durumlarda hissettiğiniz Allah'a yakınlık hissi sahte. Gerçekte uzaklaştığınız halde yakın olduğunuzu sanıyorsunuz.

Kur'an-ı Kerim okurken bayılma ise, doğrusu sadece tasavvuf ehli arasında bu durumun güzellemesi yapılıp durduğu için, bu öğrendiğiniz şeylerin etkisi. Bunun övülesi bir şey olmadığını, hatta aşırılığı yüzünden tenkit edilen bir şey olduğunu net anladıktan sonrasında bu durumunuz zamanla geçecektir.

Bu arada tahmin ediyorum: bu hali Arapçadan okurken yaşıyor olmalısınız. Nitekim mealinde insanı bu hale düşürecek bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Meal okurken ancak anladıklarımız üzere gözyaşı, kalp yumuşaması, tevbeye yöneliş olur; ki bu tam olarak Kur'an-ı Kerim okumaktan beklenen şey.
 
? Çevrimdışı

.......

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İnsan haram işlerken, Allah'a yakınlaşması mümkün değil. Dolayısı ile bu durumlarda hissettiğiniz Allah'a yakınlık hissi sahte. Gerçekte uzaklaştığınız halde yakın olduğunuzu sanıyorsunuz.

Kur'an-ı Kerim okurken bayılma ise, doğrusu sadece tasavvuf ehli arasında bu durumun güzellemesi yapılıp durduğu için, bu öğrendiğiniz şeylerin etkisi. Bunun övülesi bir şey olmadığını, hatta aşırılığı yüzünden tenkit edilen bir şey olduğunu net anladıktan sonrasında bu durumunuz zamanla geçecektir.

Bu arada tahmin ediyorum: bu hali Arapçadan okurken yaşıyor olmalısınız. Nitekim mealinde insanı bu hale düşürecek bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Ancak gözyaşı, kalp yumuşaması, tevbeye yöneliş...
yok abla Kur'an okurken bayılmak bende olmuyor )) o sadece kitaptaki örnekler üzerinden yola çıktığım bir durum.
Abla valla ne desem bilmiyorum.
Tasavvuf okumalarından önce senelerce de Deniz Erten-Mehmet Ali Bulut vb. dinlemiş birisi olduğum için mahvolmuş gitmişim.
Yok Rabbi has, yok ana esmanı bulmak, kim olduğunu bulmak...

Artık yavaş yavaş Rabbimden şifa bekleyeceğim başka çarem yok.
Kafamda her şey parça parça.
İnsan (akıl)-nefs (heva-heves)-şeytan
Rab-Hak-ALLAH

Nefsin içinde=
Nefsin kim olduğunu bulma. Onu çevre etkilerinden kurtarma, en kuvvetli esman vs.

derken
)) ortada insan hariç her türlü bidat zihnimde mevcut.

insanın fıtrata dönüşü nasıl oluyor ? sıfırdan başlamak mümkün mü ?
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
yok abla Kur'an okurken bayılmak bende olmuyor )) o sadece kitaptaki örnekler üzerinden yola çıktığım bir durum.
Abla valla ne desem bilmiyorum.
Tasavvuf okumalarından önce senelerce de Deniz Erten-Mehmet Ali Bulut vb. dinlemiş birisi olduğum için mahvolmuş gitmişim.
Yok Rabbi has, yok ana esmanı bulmak, kim olduğunu bulmak...

Artık yavaş yavaş Rabbimden şifa bekleyeceğim başka çarem yok.
Kafamda her şey parça parça.
İnsan (akıl)-nefs (heva-heves)-şeytan
Rab-Hak-ALLAH

Nefsin içinde=
Nefsin kim olduğunu bulma. Onu çevre etkilerinden kurtarma, en kuvvetli esman vs.

derken
)) ortada insan hariç her türlü bidat zihnimde mevcut.

insanın fıtrata dönüşü nasıl oluyor ? sıfırdan başlamak mümkün mü ?
Bu mesaja yazacağım şeyden önce bir şey soracağım:

Allah-u Teala bir şeyin üzerine yemin ettiyse, o şeyin değerli olduğu anlaşılır, değil mi?
 
Üst Ana Sayfa Alt