Cundeb ibn Mekîs el- Cuhenî’den rivayet edilen şu hadis buna örnektir:
Dedi ki: “Rasulullah Ğâlib ibn Abd el-Kelbî’yi Benî Mulûh üzerine gönderdi ve onlara saldırmasını emretti. Yola çıktı. Ben de onun seriyyesindeydim. İlerledik. Kadid’e geldiğimizde Hâris ibn Mâlik’le karşılaştık O İbn Barsâ’ el-Leysi’nin oğluydu. Onu yakaladık. Bize, sadece müslüman olmak için geldiğini söyledi. Ğâlib ibn Abdillah dedi ki: ‘Eğer sen müslüman olarak gelmişsen, bir gün bir gecelik bağ sana zarar vermeyecektir. Eğer bunun dışında bir amaçla gelmişsen senden güvende olmuş oluruz.’ “(Tarihu’t-Taberi: 2/ 144)
Hasan, Ebu Hanife’nin şöyle dediğini nakletti:
“Bir hristiyan veya yahudi: “La ilahe illALLAH’a şehadet ediyorum ve ben dinimdem arındım (çıktım) derse müslüman olduğuna hükmedilmez. Zira onlar tevhid kelimesini ikrar etmekten kaçınmıyorlar, söz konusu dinleri terketmeleri de İslam olduklarına delil olamaz. İslam’dan başka bir dine girmiş olmaları ihtimal dahilindedir. Ama Kelimei Tevhid getirir, hristiyanlık ve yahudilikten beri (arınmış) olduğunu açıklar ve böylece “Muhammed (s.a.s)’in dinine girdim” derse bu durumda müslümanlığına hükmedilir. Çünkü artık başka ihtimaller söz konusu değildir.” (Bedaiüs-Senai Fi Tertib Eş-şerai c: 9 s: 4311).
Hafız İbni Hacer el-Askalani:
“İnsanlarla “La ilahe illALLAH” deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bu kelimeyi söyleyince, İslam hakkı müstesna kanları ve malları benden enmiyette olur. Sonra onların hesabı ALLAH’a aittir.” hadisini zikrettikten sonra şöyle diyor:
“Bu hadis La ilahe illALLAH’ı söyleyenin başka birşey eklemese bile öldürülmesinin yasak olduğunu gösterir. Bu haktır ama yalnız bu sözü söylemekle müslüman olur mu? Tercih edilen görüş “hayır, müslüman olmaz” şeklindedir. Yalnız bu durumda öldürülmez ta ki imtihan edilinceye kadar. Rasulullah (s.a.s)’ın risaletini kabul edip İslami hükümlere bağlanırsa müslümanlığına hükmedilir. Bu hadisin devamındaki “İslam hakkı müstesna” sözünde buna işaret vardır. ( Fetih Kitabı )
Bazı alimlerimiz şöyle dedi: Bunlardan birisi kendi dinlerinden beri olduğunu söylemez fakat ben İslam dinine girdim dese müslüman olduğuna hükmedilir. Çünkü bu sözden kendi dinini terkedip İslam dinine girdiği anlaşılmaktadır. Bir mecusi “ben müslüman oldum” veya “teslim oldum” dese müslüman olduğuna hükmedilir. Çünkü mecusiler böyle bir vasfa haiz olduklarını iddia etmiyorlar ve böyle bir vasfın çirkin ve kötü bir şey olduğuna inanıyorlar. Hatta birisi çocuğuna sövmek istediğinde bu lafzı kullanır. Bundan dolayı “ben müslümanım” demesi İslam dinini kabul ettiğini gösterir.”(Kitab es-Siyer El Kebir bi Şerh el Eimme Muhammed b. Ahmed Serahsi c:1, s:1500)
İmam Begavi şöyle diyor:
“ALLAH’ın birliğine inanmayıp çok ilaha veya iki ilaha inanan kafirler ise La ilahe illALLAH deseler müslüman olduklarına hükmedilir. Sonra bütün İslami hükümleri ve İslam dininden başka bütün dinlerden beri olduğunu kabul etmeye zorlanır. Fakat eğer ALLAH’ın birliğini kabul edip Rasulullah (s.a.s)’in risaletini inkar edenlerden ise La ilahe illALLAH demesi müslüman olması için yeterli olmayıp ancak ona Muhammedun Rasulullah kelimesini eklerse müslüman olduğuna hükmedilir. Eğer Rasulullah (s.a.s)’in araplara özel olarak gönderilmiş bir rasul olduğuna inananlardan ise La ilahe İllALLAH Muhammedun Rasulullah demesi müslü-man olması için yeterli değildir, ancak bunlara Muhammed (s.a.s)’in bütün insanlar için gönderildiğini de ekleyerek söylerse müslüman olduğuna hükmedilir. Eğer kafir olmasının sebebi farz olan bir şeyi inkar ettiği için veya haram olan bir şeye helal dediği için ise La ilahe illALLAH Muhammedun Rasulullah demesi yetmez ancak inandığı bozuk şeylerden vazgeçtiğini söylemesiyle müslüman olur. (Neylil Evtar c: 9 s: 84)
İmam Nevevi şöyle diyor:
Rasulullah (s.a.s)’in :”İnsanlarla “La ilahe illALLAH” deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bu kelimeyi söyleyince, İslam hakkı müstesna kanları ve malları benden emniyette olur. Sonra onların hesabı ALLAH’a aittir” hadisini zikrettikten sonra Hattabi (r.a)’in bu hadis hakkında şöyle dediğini zikretti:
“Açıkca bilinir ki bu hadiste kastetilenler putperestlerdir, ehli kitab değildir. Çünkü ehli kitab La ilahe illALLAH dedikleri halde bile onlarla savaşılır. Hadiste “hesabı ALLAH’a aittir”den kasıt; gizledikleri günahların cezası ALLAH’a aittir. Yoksa açık olarak işledikleri günahın cezası değil. Onların cezası dünyada tatbik edilmelidir. Bu hadisten de anlaşılıyorki küfrü gizleyip de müslüman olduğunu söyleyen kişinin zahiren İslamı kabul edilir. Alimlerin çoğu bu görüştedir. İmam Malik’e göre: Zındıkın (kendini müslüman gösterip küfrünü gizleyen kişinin) tevbesi kabul edilmez. İmam Ahmed b. Hanbel de bu görüştedir.
Kadı İyad da bu manayı tekid ettikten sonra meseleyi daha da açıklayarak şöyle dedi:
“La ilahe illALLAH’ı söyleyenin malı ve nefsinin emniyet içinde olmasının sebebi zahiren imanı kabul ettiğini gösterdiği içindir. Bu hadisten kasedilenler arap müşrikleri, putperesler ve ALLAH’ı birlemeyenlerdir. Çünkü bu kimseler İslam’a ilk davet edilen ve müslümanlarla ilk savaşan kimselerdir.
Fakat daha önce Tevhidi kabul edenlere gelince; “La ilahe illALLAH” demeleri zahiren onları müslüman saymak, mal ve canlarını korumak için yetmez. Çünkü kafirken de bunu kabul ediyorlardı. Nitekim bu hadisin başka rivayetinde Rasulullah’ın ALLAH’ın rasulü olduğunu ve namaz kılıp zekatı verme eki vardır ve şöyledir:
“İnsanlarla “La ilahe illALLAH” deyinceye ve benim ALLAH’ın Rasulü olduğumu kabul edinceye ve de namaz kılıp zekat verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bu kelimeyi söyleyince, İslam hakkı müstesna kanları ve malları benden emniyette olur. Sonra onların hesabı ALLAH’a aittir”
Kadı İyad’ın sözü burada bitiyor.
İmam Nevevi bu konuya şöyle devam ediyor:
İnsanın can ve malının korunması için Rasulullah’ın bütün getirdiği şeylere iman etmesi gerekir. Çünkü hadisin başka rivayetlerinde böyle ibareler vardır.
Ebu Hureyre’den şöyle bir rivayet vardır:
“La ilahe illALLAH’a şehadet edinceye, bana ve benim getirdiğime iman edinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum.” (Sahihi Müslim Nevevi Şerhi c: 1 s: 206)
Abdullah b. Utbe b. Mes’ud (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Ömer (r.a)’den işittim. O şöyle diyordu:
“İnsanlar Rasulullah (s.a.s) zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah’ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse onu emin sayar ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da ALLAH görür. Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetinin iyi olduğnu söylese bile ona inanmayız.” (Buhari)
İbn Teymiyye şöyle der:
Mü’min, arkadaşlık kurma, nikah ya da başka bir sebeple yakınlık kurmayı istediği kimseyi imtihan etmeye muhtaçtır. Zira ALLAHu Teala “Muhacir mü’min kadınlar size geldiklerinde onları imtihan edin. Onların imanını ALLAH en iyi bilendir.” Buyurmaktadır.
“İnsanların durumları şöyle bilinir: Ya başka insanların şahitlik etmeleriyle, ya cerh ve tadil yoluyla, ya da sınama ve imtihan yoluyla.” (Mecmuu’l-Fetâvâ: 15/ 328-330)