Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Atatürk'ün Balıkesir Hutbesi Ve Köprüsü!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
(Orada ölenler sehid oluyor ya senin yanı basında şeytana yenilen kardeşlerin ne oluyor sorarım sana.insan ilk olarak yakın çevresi ile mesuldür.elbetteki onlara üzülür ve dua ediyoruz. sonra dış cevre sen cehenneme giden kardeşleri bırakıyorsun da baksa yerde cihad edenlerin oraya o sekil farz olan cihadı tutuyorsun..sen sanki buradaki cihadını halletmişsinde boyundan büyük işlere kalkışıyorsun soruyorum sana sen ne kadar dua ediyorsun eminim ki bir nurcu kadar bile dua etmiyorsundur.mehdi gelse nurcu olacaktır(bu kanaattir kanaate katınılmasada itiraz edilmez))

nekadar sahte bir bakis acisi. Iste burden yine cihadla ilgili konularda cehaletiniz ortaya cikmaktadir.
Senin yanibasinda yenilen kardeslerimi soruyorsdun ozman hadi gel Allah resulu s.a.s. me soralim ne dersin Allah resulu s.a.s. yani basinda yenilen amcasini imana getiremedi ve kendisine teblig etmekle hep ugrasti ama bunu yaparken nice cihadlar oldu yoksa baana Allah resulunun yapmadigi isi yani yanimizdakiler kurtulmadan digger yere gidemeyizmi diyorsun Allah muhafaza rabbim sunnetten ayirmasin ins. Ve sonar mekkede okadar yanindakiler olan kimse vardi reuslumuzun ama o onlari birakti hicret etti bedirde cihad etti vs vs. ee bana Allah resulunu yapmafdigi isimi nyaptiracaksin yanimdakiler duzelmeden ben hicrette cihaddami etmeyecegim .nolur biraz daha basiret. Allah resulu s.a.s. nerde cihad olduda kendisi gitmedide teblig yapmak gerek cihad edilmez dedi/ muslumanlara eziyet edildigini zulum gorduklerini duydiuda kendisi yanindakilere teblig ettigi icin oraya yardima gitmedigini? Hayir koskoca bir LA size benim resulum tecavuze ugrayan bacimi imani giden bacimdan dasha ustun tuttuda cihad etti. Biraz tefekkur yetecektir ins.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bide buna rastladim garibtirki nefsani kokular aldim nakalim sizde alacakmisiniz(vesveseli sual:
tekrar kayyım diyor ki hadisler uydurmadır (bir takım verdiği)

Simdi kardeş hadislerin uydurma olup olmadığını çok güzel yazmışsın fakat anlatmak istediğini yanlış anlatmışsın mana olarak sahih olupta alimleri dinleyeceğimizi ve uyacağımıza dair hadis çoktur al sana:

İbnu Mes'ud radıyALLAHu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Benden bir şey işitip onu (artırıp eksiltmeden) işittiği şekilde başkasına ulaştıran kimsenin (Kıyamet günü) ALLAH yüzünü taze kılsın. Zira, kendisine ulaştırılan öyleleri var ki, bizzat işitenden daha iyi kavrar."
Tirmizi, İlm 7, (2658).



Alimleri dinlkemenizi soleyen hadis coktur demissin ama ibni kayyim sizing uydurma hadisleri kullandiginiz yerleri duzeltmis ve siz o duzeltmelerden rahatsiz olup onun yerini tutacak hadisler aramissiniz. Nekadar kotu bir davramnis. Allah razi olsun kardesim ben bunlarin uydurma oldugunu bilmiyordum vesilenle ogrendim demek yerine al sana ozmana ona benzer hadis demekle ghercekten yakisikli davranmamissiniz. Zaten ibni kayyim kardes alimlere uymayin demiyorki nitekimkendiside alimlere uymaktadir siz ise kendinizi hakli gostermek icin asil mesleeyi birakmis bu konuyta odaklanmissiniz. Allah razi olsun kayyim kardesim uydurma hadis olduklarini bilmiyordum saolsin!!!!!!!!!!!
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
(Hadisde gecer ki:”ihtilafu ummeti rahmetun” (rnk kaynak için rnk nin udsi kaynaklarına bakınız not:ben guvendiğim için bakmadım isteyen baksın) yani “ummetimin ihtilafı rahmettir” meali vardır zahiren ümmette görunen en buyuk ihtilaf mezhebdir demek mezhepler ve hak olmak sartı ile cemaatler bir nevi rahmettir..ve ey mezhebleri inkar eden mezhebsiz adam dusun ki ne kadar yanlıs yoldasın.(daha fazla bilgi için uhuvvet risalesine bakınız))

Yukardaki gorusunuzu hak gostermek icin yani said nursinin yazisinin yanlis olmadigini hak oldugunu gostermek icin bir uydurma hadis kullanmissiniz. Haberiniz yoktur diye hesaba katarak derimki uydurma hadis size o solenenlerin hak oldugunu kanitlamisti ama simdi I hadisin uydurma oldugunu anladiniz dolayisiyl;a ekrar donup o hususu dusunmeniz arastirmaniz gerekmektedir. Ihtilafi rahmet kabuklmettinde sana bu ihtilaflar rahmet gozuktu simdi uydurma oldugunu ogrendin mantic olarak tersi olmali hak olmadigini solemelisin ama arastirirsin bakalim ne olacak.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
5.sual
kayyım diyor ki: EBCEDCİLİK BİDATİ ve benm yazdıgım celcelutiyedeki ebced hesabının hurafe olduğuna gelince:
Cevab: Bediuzzaman ebced hesabından ve cifr ilminden faydalanılarak ayet ve hadislerden işari mânâlar çıkarmanın makbul bir yöntem olduğunu İslam geleneklerinden ve İslam alimlerinden örnekler vererek somutlaştırır. Meselâ Hz Peygamber döneminde Yahudi alimlerinden bir kısmı Kur'ân ayetlerinin başında bulunan elif-lam-mim, kaf-ha-ya-ayn-sad gibi huruf-u mukattaayı işittikleri vakit Hz. Peygambere, hesab-ı cifri ile "Ya Muhammed! Senin ümmetinin müddeti azdır." demişler, Hz. Peygamber ise diğer surelerin başındaki mukattaayı okuyarak "yok daha var" diye mukabelede bulunmuştur. (İbn-i Kesir, Tefsirü'l Kur'âni'l Azim, 1:38; Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 87)

burda verdiginiz delilde yahudi alimleri
kullanmistir ondan bahseder ama muslumanlar yani ashab kullanmamistir. Kullanmis diorsaniz delilinizi getiriniz.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yine Bediüzzaman, Hz. Ali'nin meşhur Celcelutiye kasidesinin hesab-ı ebcedi ve cifirle yazıldığını, Cafer-i Sadık (r.a.) ve mutasavvıf Muhyiddin-i Arabi gibi zatların esrar-ı huruf ile ilgilendiklerini ve ebced hesabını mesleklerinde bir prensip olarak kabul ettiklerini belirtir. Ayrıca edipler arasında kullanımının adeta gelenek haline geldiğini ve sanatı daha güzel göstermek için ebced hesabının kullanıldığını belirtir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 87) Bediüzzaman bu delillerle ebced hesabının ve cifr ilminin doğru metotlarının kullanılmasıyla hakikate anahtar olabilecek nitelikte sonuçlara ulaşılabileceğini belirtir.
burda ise islama buyuk zararlar veren iki alimin kullanmasinin bize mubahlik kazandiracagindan bahasetmissiniz. Bilindigi gibi caferi sadik sia larin sahiplendigi bir alimdir arabi ise tasavvuf ehlinin . zaten ibni arabi tasavvufu bu derece bir anlayisa getirerek fitneyi islama sokan biridir . ''her nekadar kendisi iyi niyetli olsada''. Sonucta amelleri islama zarra vermistir .dileyen olursa kendisiyle zararlarini konusuruz . demem o ki ashab goster resulden ornek gosterki bu hesab yapilabilsin ayrica o bahsettigin alimler o ibni kayyim kardesimin bahsettigi sahih hadisteki gibi bu hesablari yasaklayan hadisi serifini bilmior olamazlarmiydi? onlarin bilmedigini simdi biz biliyoruz . ayrica kim yapoarsa yapsin Allah reuslunun sahih hadisini duyduktan sonar caferden arabioden bananee. Sahih hadis buldunmu imam hanefi bile bana uyma diyor. Size sahih hadis soluyor siz ise alimlerin uygulamalarindan bahsediyorsunuz alimler sahih hadisten dahami ustun tutar hale geldiniz acaba . sahih hadis vardir konu bitmistir hic bir mesele bunu mubah kilamaz.ayrica Üçüncüsü: "Câfer-i Sâdık (r.a.) ve Muhyiddin-i Arabî (r.a.) gibi esrâr-ı gaybiye ile uğraşan zatlar ve esrar-ı huruf ilmine çalışanlar, bu hesab-ı ebcedîyi gaybî bir düstûr ve bir anahtar kabul etmişler."
Demissiniz halbuki bunla ilgili bir kaynaga rastlamadim lutfen bana delil getirirmisiniz. Siilerin sapik dusuncelerini imam cafere eklemelerinden baska birsey degildsir sizde bunu ole alip kullanamazsiniz. O yuzden yazmis oldukllariunizi hic dikkate almadan devam ediyorum .
 
Son düzenleme:
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Said Nursi Kur'ân ayetlerinden cifr ilmi yardımıyla işaretler çıkarılmasını Kur'ân'ın bir mucizesi olarak yorumlar. Ayetlerin ifade ettiği mânâlar değişik derecelerdedir. "Her bir ayetin mânâ mertebelerinde bir zahiri, bir batıni, bir haddi, bir muttalaı vardır." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 86) Bu derecelerin de füruatı, işaratı, dal ve budakları vardır. (İhya-ü Ulumi'd-din, 2:184, 174, 175) Buna göre ayetler sadece zahiri mânâdan mürekkep değildir. Zahirdeki mânâsından başka bir de işari mânâsı vardır. Cifr ilmi bu işari mânâlara ulaşabilmek için bir araç işlevine sahiptir. Ezeli bir ilim sahibinin kelamı olduğu için insan idraki ancak yaşadığı olaylarla ayetlere mânâ yükleyebilmekte veya itikadın derecesine göre ayetleri anlamlandırabilmektedir. Ayetlerin her asra bakan yönü olduğu için, maziden haber vermesi gibi, gelecekten haber vermesi de Kur'ân'ın mucizeliğinin ve belagatının gereğidir.
Aynı zamnda Harun yahyada kullanmaktadır yetmezse elmde daha cok delil var..

Evet bunu biliyoruz ama islam zahire hukmeder. Ve sen zahirin disinmda hukumler gerektirecek hallere girersen kesinlikle hataya dusmus olursun. Ki bu islami bolmek demektir zahir hukumculer batin hukumculer diye. Bu yuzden tasavvufla ugrasan herkesin kendini bu konuda hesaba cekmesi gerekmektedir islamda tasavvuf zahir batin hepsi bir aradadir bunlari tek tek alip dinin butunu saymak ve sadece ona gore amel etmek insani saptirmaktan baska bir ise yaramaz. Tasavvuf kisi yureginde yasanacak bir seydir hic bir sahabe tasavvufcu diye anilmaz yanliz tasavvufa uygun halleri bize ulasmistir bunlarda kesinlikle sahabeler tarafindan aciklanmamis. Ornek oalrak ben fenafillaha eristim gibi sozler duyulmamistir nitekim ul;asanlarda olmamismidir iste orayi rabbim bilir. Ama zahir ve batin diye ayrilmadigi icin onlar hep hak uzere oldular.


"Her bir ayetin mânâ mertebelerinde bir zahiri, bir batıni, bir haddi, bir muttalaı vardır." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 86) zaten bu yuzdendirki kurani kerim mukaddestir. Allah kelamidir ulasilmazdir. Aynisi yazilamazdir. Ama dedigim gibi bunu bilirsin kendi icinde yasarsin amenna sana bise denmez ama bunu ortaya atarsin insanlari buna suruklersin iste ozman senden daha tehlikelisi olmaz. Demem o ki burda sayilan zahiri batini haddi mutalai bunlarin heposi kuranda bir tolanmistir. Bunlari ayirarak alirsan kurani degil sadece o kavrami almis olursun . batinswa kurani degil batinini almis okursun nasilki tarih kitabi mdiye bakarsan tarih kitabi oluyorsa.!!!!


Sahih hadis vardir yasaklanmistir bu isle ugrasan ziyandadir. Savunmasini yapan ziyani savunuyor demektir .
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
kayyım diyor ki: EBCEDCİLİK BİDATİ ve benm yazdıgım celcelutiyedeki ebced hesabının hurafe olduğuna gelince:
Cevab: Bediuzzaman ebced hesabından ve cifr ilminden faydalanılarak ayet ve hadislerden işari mânâlar çıkarmanın makbul bir yöntem olduğunu İslam geleneklerinden ve İslam alimlerinden örnekler vererek somutlaştırır.

Bu iddanizdanda vazgecin hatali oldugu bir hususta hataliyi korumak fasiklarin isidir.



Sole demissiniz Sen kim oluyorsun da bu zatları ebced kullanıyor diye müşrklikle ittiham ediyorsun verdiğin hadislerin te’vili oluyorki bu gibi yuksek zatlar ebced ile ugrasmıslar bu zatlarda buyuk yanlıs olsa affa karin olmaya bilir ve ummet fesada gider.

Nassilda bir alimi korumak icin butun herseyi bir kenara birakip onlarin buyuk yanlis yamayacagini savunmakla ugrasiyorsunuz. Yazikki bahsettiginiz meseledeki bakisiniz dahi yanlistir. O kimseler bir konuda hokum veriyorlar ve dahi kendileri yapiyorlar uyguluyorlar ve bunu hak oialrak biliyorlar soizinde bildiginiz gibi alimdir onlar ve onalr bunu dogur oalrak Kabul etmis gormuslerse yapmalari onun gunahinin affolmamasina sebeb olmaz. Buyuk gunah isleyenlerin en buyukleri herxzaman alimler olmustur. Zaten bu bir kanundur. Bildigin halde yapan kimse diye . ama bilmedne yapiyorsa bilmeden yapmissa veya kendince kendine Kabul ettirdigi cevazinia kendini inandirdigi muddetce kendisinin sadec ekendisinin yapmasinda bir vebal yoktur o alimin kendi ictihadidir . fakat bunu baskalarina hakims gibi gostermesi evet sizinde deiginiz gibi buyuk bir gunahirki en buyuk fitneye sebebtir.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
tekrar kayyım dalga vari bir surette ustad için diyor ki:… O adam kim ki halının altındakini bilecek yoksa gaybi haberlerimi biliyor
Cevap:
Keramet-i evliya hak olduğuna kat'i bir burhan gösteren Hazret-i Ali'nin (r.a.), latin harfinin kabulünü tam tarihiyle ve tarz-ı tatbikini iki kelimeyle göstermesidir.(rnk)

Madem kerameti evliya hakdır o haldede nursi hazretlerinin bir cok keramete mazhar oldugu (dusmanının tasdiki ile) eskisehirde hapis iken cumada gozukmesi ve kelepceleri bir bez parcası gibi savurması ve insanların kalberini okuması ve cini seytanlar ile munazarası gibi(tabi ALLAHın izni ile) vukua gelmiştir ve kayyım bey nasıl oluyorda dalga vari o kim oluyorda biliyor yoksa gaybi mi biliyor o kendiside dediği gibi nurculardan cıkmamkla imana gelmişmiş nurculardan cıkan nurculuga girmemiişki kendisinin nurcu sayıpta cıktıgını soluyor acaba ustad onu kabul etmişmi? Bi soralım ve eger ALLAH ustada bildirse tabiî kide halının altındaki kuranı bilir.
Hem ustad risalede bazen mecbur kalmıs ki kerametin izhar etmiştir o halde ustad için ortası yoktur ya (yuzbin defa hasa) ustadı ekmel olan resule hain bir kuldur ve insanların (hasa) en alcagıdır ki keramet oldu diye yalan soylemiştir yada hakikaten ihlaslı ve ALLAHında arkasında olduguna dair keramet imzası olan bir velidir ve bilerek yalana ve ihanete tenezzul etmez..


eger halinin altindakini biliyorsa bu kerameti neden kitabina yaziyor kendisi kerameti aciklamayi sevmeyen biri degilmi ayrica kerametleri araisnda saymissin cumaa namazinda gruldugunu Cuma namazlarina gitmezdi hani hapsedilincemi keramete ihtiyac duydu?cumaya bukada muhtac oldu? Sorularindan kendimi alamadim . ayrica digger kerametlerde ise kelepce zahirdir gayb degil cinler zahirdir gayb degil gayb bilinmeyen demektir. Hatirlatayim halinin altindakinide bilmek gaybi bilmektir. Elbette keramet olur peki bu kerametten bizene halinin altinda ne bulmussa bulus. Ayrica bunlari insanlara anlatarak bakin ne kotulukler islemis. Kimin hak kimin degil olduguna karar vermek zorlasti islamda. Islami hukumlere gore gayb ililmleriyle ugrasmak yasaktir ama gaybui biliyor ve alimse ben neden yapmayayim. Keramet gosterdi yapti peki keramete tapan okadar halk varken veya ondan sonraki halkin bole bir durumu varken nasil islam halkini bole kerametlerle tehlikeye atar.


Siz uydurma hadislerin ayni manayi teyyit edecegi baska hadisler getirmissiniz ama onlarda uydurma . nolur nefsizninzi katmayin . yazdiklariniz hak degilse bile yinede savunmaktan vazgecmemissiniz simdi bu savunma icin yazdiginiz hadislerde uydurma cikti hangi hadisleri getireceksiniz teyyit icin .
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
kayyım diyor ki: uydurma hadis filan diyor kardeş herkes her hadisin uydurma olup olmadığını bilemez fakat bu manayı teyit edecek hadiste çoktur hem o hadislerde zayıf hadis diyen alimler olmuştur zannederim çünkü aşağıdaki mana ile uyuşuyor bazı konularda.mustakim bir kardes onun uydurma olup olmadığı degilde manası ile sana karşılık verdi bilmem anladın mı?
"Yıldızlar semanın emniyetidir. Yıldızlar gitti mi, vaadedilen şey semaya gelir. Ben de Ashabım için bir emniyetim. Ben gittim mi, onlara vaadedilen şey gelecektir. Ashabım da ümmetim için bir emniyettir. Ashabım gitti mi ümmetime vaadedilen şey gelir."
Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 207, (2531).


“Said İbnu'l-Müseyyeb, Hz. Ömer radıyALLAHu anh'tan naklediyor: Demişti ki: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, buyurmuştu ki: "Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti:
1.kısım:
"Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nûr vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir."
2.kısım:
Hz. Ömer der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (devamla) ilave etti:
"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz."
Rezin tahriç etmiştir. (Hadisin birinci kısmını Câmi'u'us-Sağir'de Suyuti kaydeder (Feyzu'l-Kadır 4, 76). İkinci kısmı da İbnu Abdi'l-Berr, Câmi'u'l-İlm'de kaydetmiştir (2, 91).

Ibni kayyim kardesimiz delilleriyle vermistir o yuzden yazma geregi duymuorum.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Burda ise said nursinin hatasini hak gostyermek icin daha cok hataya dusmussunuz ve kendisini hak olmayan bir ilimle ugrasirken tesbitlerle gostermissiniz. Risalei nur gonullere nur icin varsa ozman gayb ilimle ne icin ugrasiore. Gaybi bilmeyin ancak ilahlik isteyenler dilerler.



"Onlar ALLAH'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat ALLAH nurunu tamamlayacaktır-kâfirler isterse hoşlanmasınlar." Saf Sûresi, 61:8.

Bu âyetteki “Onlar ALLAH'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat ALLAH nurunu tamamlayacaktır-kâfirler isterse hoşlanmasınlar." cümlesinin makam-ı cifrîsi, 1316 veya 7'dir. Ve bu tarih ise, sabıkan yirmi birinci âyetin hâtimesinde zikredilen inkılâb-ı fikrî sadedinde, Avrupa'nın bir müstemlekât nâzırı, Kur'ân'ın nurunu söndürmesine çalışması tarihine ve Resâili'n-Nur Müellifi dahi ona karşı o inkılâb-ı fikrî sayesinde o nuru parlatmaya çalışması aynı tarihe, hem yedi sûrede yedi defa

Onlar ALLAH'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat ALLAH nurunu tamamlayacaktır-kâfirler isterse hoşlanmasınlar." dahi aynı tarihe bil'ittifak muvafakatları elbette remizden, işaretten, delâletten ziyade bir sarahattir ki, Risale-i Nur o nur-u İlâhînin bir lem'ası olacağını ve düşmanları tarafından gelen şübehat zulümatını dağıtacağını mânâ-yı işârîsiyle müjdeliyor. Hem bu cifrî ve müteaddit ve mânidar tevafuklar ise, kuvvetli bir münasebet-i mânevîyeye istinad ederler.
Evet, Resâili'n-Nur'un 129 risaleleri, 129 elektrik lâmbalarının şişeleri misilli, Kur'ân nur-u âzamından uzanan tellerin başlarına takılıp o nuru neşrettikleri meydandadır. Risale-i Nur'un yarı ismi iki defa bu cümle-i âyette bulunmasıyla o münasebeti pek letafetlendiriyor. Yazı Devam ediyor lütfen yazı yazmayın




“Yıldızlara bakan ve ebced harfleriyle uğraşan kimselerin ALLAH katında hiçbir nasibi yoktur.”[1]

[1] sahihtir. İbni Ebi Şeybe(6/129) Fethul Bari(11/351) Suyuti İtkan(2/26) merfuan zayıf senedle; Taberani(11/41) Deylemi(3250) Camiüs Sağir(4408) Durrül Mensur(3/331) Tysirul Azizil Hamid(s.363) Kenzul Ummal(29154) ancak bu rivayetin de şahitleri vardır.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
[size=10pt]OKUMANIZ BITINCE HABER VERIN ACAYIM KONUYU INS.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ibni kayyim kardes sira sana geldi biznillah. haddin olmayan islere girismekle hata yapior sun onu bunu tekfir etmek herzaman dedigim gibi senin isin degil sen kendinle ugras. ve istisaresiz is yapma. said nursi kesinlikle gercekten guzel alimlerimizdendir Allah ona rahmet etsin rabbim onun hakkinda konusturmasin kimseyi ne iyi nede kotu. onu savunmak muslumanin gorevi degil muslumanin gorevi zamanini savunmaktir islami savunmaktir. said nursiyi savunursaniz bizde kotuluklerini anlatiriz belki onun zamaninda sorun degildi ama gercmisin adamini zamanimiza aksettirirseniz iste bole ayirliklara sebeb olursunuz sende onun kotulukleriymis gibi aciklamalar yapip guzelim alimlerimize nasil bole ithamlarda bul;unursun senin bakis acinla bakacak olursa mesneviye bakarak mevlanayio kafir eylememiz gerek ama degil sen yaparsin ama bir musluman yapmamali sen bu bakis acisiyla tehlikeleri defedeyim dersin ama en buyuk tehlike sen olursun mevlananin eseri denilen mesneviye bakarak onun hakkinda yorum yapilamaz ne iyi diyebilirsin nede kafir kotu dersin cunku o kiktab daha nicelerinin eline gecti.demem o ki o guzelim alimler cennete girdiler ilim ogrendiler ilim ehli oldular biraskin onlari mezarlarinda rahgat uyusunlkarda sizler cennete girmek icin calisin said nursi risalelerden beslemnmedi risaleleri yazdi said nursi kurani kerimle hadisle beslendi olese sizde onun beslendigiyle beslenin onun eserini iose sadee onun suurunu anlamak icin okucaksaniz okuyun . said nursi cennete girdi biznillah peki ya siz....... gunumuzun said nursilerini gecmisteki yuzunden es gecenler helak oluyrlar bunu herkes bilsin gunumuzun said nursilerini gecmistekiyle kiyas eden hatadadir helak olurlar isiniz islami korumak gunumuz limlerini anlamak. said nursi zamaniniun insani onu yasadi bizim zamanimizin nursilerini kim yasayacak eger olen said nursiyi yasarsak.. said nursi kendisi zamaninda hadislerin sahihligi hakkinda bilgisi yoktu veya zamaninin hadislerini mesela ummetimin ihtilafi rahmettiri sahih klabul edebilir. sen onun bunu bilmedigini ve zamanimizda belli oldugunu soleyip said nursinin bu ilme yetisemedigini onu ogrenemedigini soleyebilirsin ama onu kullandigi icin onu tekfir edemezsin. cunku islama okadar calismis cabalamis islam icin kufrun karsisinda durmus biri icin nasil olurda husnizan etmezsin. eksik ilmin seni herzaman yanlisa surukleyecek eger icindeki alevi ilimle sondurmezsen . birak alimleri konusmayida alim olmaya bak ki sende onlar gibi cennet ehli olabilesin.

zamanimiz alimlerini zamanimizda bizler bilebilecegimix gorebvilecegimiz ve amelini takip edebilecegimiz iccin onlar hakkinda gorusler edinebiliriz hatalarinida soleyebiliriz. nitekim abdulvehhab doneminde onun yanlilarida onun karsitlari yani devlket adina amel edenlerde yazilar yazdilar bizlerde ole hukumlere vardirk hak oldugunu kabul ettik. bizder zamanimiz alimleri hakkindaki yanlislarini gorursek onlari duzeltmeleri icin uyaririz duzelmemekte diretirlerse iste ozman onalrin karsisinda dururuz. Allah said nursi ve onun emsallerini cenetine alsin ins. ilim ehli olanlardan eysesin bizi. selametle.senin kafir dedigine ben musluman ve hatta cennetlik dedim sende muslumansin bende ee ozman hangimiz hakkiz hakliyiz. bunu arastir ya ibni kayyim kardes. selametle.
 
K Çevrimdışı

kıtmir

Üye
İslam-TR Üyesi
uksimu ' Alıntı:
ibni kayyim kardes sira sana geldi biznillah. haddin olmayan islere girismekle hata yapior sun onu bunu tekfir etmek herzaman dedigim gibi senin isin degil sen kendinle ugras. ve istisaresiz is yapma. said nursi kesinlikle gercekten guzel alimlerimizdendir ALLAH ona rahmet etsin rabbim onun hakkinda konusturmasin kimseyi ne iyi nede kotu. onu savunmak muslumanin gorevi degil muslumanin gorevi zamanini savunmaktir islami savunmaktir. said nursiyi savunursaniz bizde kotuluklerini anlatiriz belki onun zamaninda sorun degildi ama gercmisin adamini zamanimiza aksettirirseniz iste bole ayirliklara sebeb olursunuz sende onun kotulukleriymis gibi aciklamalar yapip guzelim alimlerimize nasil bole ithamlarda bul;unursun senin bakis acinla bakacak olursa mesneviye bakarak mevlanayio kafir eylememiz gerek ama degil sen yaparsin ama bir musluman yapmamali sen bu bakis acisiyla tehlikeleri defedeyim dersin ama en buyuk tehlike sen olursun mevlananin eseri denilen mesneviye bakarak onun hakkinda yorum yapilamaz ne iyi diyebilirsin nede kafir kotu dersin cunku o kiktab daha nicelerinin eline gecti.demem o ki o guzelim alimler cennete girdiler ilim ogrendiler ilim ehli oldular biraskin onlari mezarlarinda rahgat uyusunlkarda sizler cennete girmek icin calisin said nursi risalelerden beslemnmedi risaleleri yazdi said nursi kurani kerimle hadisle beslendi olese sizde onun beslendigiyle beslenin onun eserini iose sadee onun suurunu anlamak icin okucaksaniz okuyun . said nursi cennete girdi biznillah peki ya siz....... gunumuzun said nursilerini gecmisteki yuzunden es gecenler helak oluyrlar bunu herkes bilsin gunumuzun said nursilerini gecmistekiyle kiyas eden hatadadir helak olurlar isiniz islami korumak gunumuz limlerini anlamak. said nursi zamaniniun insani onu yasadi bizim zamanimizin nursilerini kim yasayacak eger olen said nursiyi yasarsak.. said nursi kendisi zamaninda hadislerin sahihligi hakkinda bilgisi yoktu veya zamaninin hadislerini mesela ummetimin ihtilafi rahmettiri sahih klabul edebilir. sen onun bunu bilmedigini ve zamanimizda belli oldugunu soleyip said nursinin bu ilme yetisemedigini onu ogrenemedigini soleyebilirsin ama onu kullandigi icin onu tekfir edemezsin. cunku islama okadar calismis cabalamis islam icin kufrun karsisinda durmus biri icin nasil olurda husnizan etmezsin. eksik ilmin seni herzaman yanlisa surukleyecek eger icindeki alevi ilimle sondurmezsen . birak alimleri konusmayida alim olmaya bak ki sende onlar gibi cennet ehli olabilesin.

zamanimiz alimlerini zamanimizda bizler bilebilecegimix gorebvilecegimiz ve amelini takip edebilecegimiz iccin onlar hakkinda gorusler edinebiliriz hatalarinida soleyebiliriz. nitekim abdulvehhab doneminde onun yanlilarida onun karsitlari yani devlket adina amel edenlerde yazilar yazdilar bizlerde ole hukumlere vardirk hak oldugunu kabul ettik. bizder zamanimiz alimleri hakkindaki yanlislarini gorursek onlari duzeltmeleri icin uyaririz duzelmemekte diretirlerse iste ozman onalrin karsisinda dururuz. ALLAH said nursi ve onun emsallerini cenetine alsin ins. ilim ehli olanlardan eysesin bizi. selametle.senin kafir dedigine ben musluman ve hatta cennetlik dedim sende muslumansin bende ee ozman hangimiz hakkiz hakliyiz. bunu arastir ya ibni kayyim kardes. selametle.
ellerinden öperim benim güzel abim ne güzel yazmışsın....
 
N Çevrimdışı

NuruLika

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Amac konuyu daagıtmakl degil biizim tek gayemiz bazılarının ona buna kafir demesi veya tekfir etmesidir bu hosumuza gitmez musluman gorunen biri dil ile acık acık kafirim demediği muddettce bir beser onun hakkında hukum vermesi gayet yanlıstır biz kendimize bakalım sozu uzatmamk için ve konuyu kapatmak için



Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:

Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Müctehidin böyle demesi; “Bu hadisi, Resulullah söylememiştir" anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre yani sahih olması için aradığım lüzumlu şartları taşımadığından hadis değil, uydurmadır; fakat başka müctehide göre hadis sahih olabilir demektir. Farklı ictihadlar da aynen böyledir. Bana göre yani elimdeki mevcut delillere göre doğrusu bu der; fakat farklı ictihadda bulunan müctehide söz söylemez. Bunun için hiçbir Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına dil uzatmamalı ve onların kitaplarında uydurma hadis var sanmamalıdır.

Alıntıdır

agzına saglık seyyidim
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
sizden ricam hadisle ilgili ilim almanizki bu mantikla sapikliga dusersiniz Allah muhafaza. demem oki bahsettiginiz sey kesinlikle ole kafaya gore yapilmaz. belli basli sartlar vardir bunlarin disinda alimlerin o belli basli kurallardan ote kendi dusunceleri hadis islahinda yontemi olabilir ama uydurma hadislerin biri tarafindan kabul edilmesiyle digeri tarafindan sahih kabul edilmemesi diye bir sey kesinlikle olamaz ancak ve ancak temel hususlarda belirttigim genel sartlsar dogrulusunda mevzuulugu uydurmaligi belli olan bir hadisi keisnlikle hangi alim alirsa alsin kendisi hatadadir yanlistadir. fakat temelk hussularda uydurmaligi kesin deil ise alimlerin ki onlarda kafaya gore degil yine hadis islahina gore hukum verirler kendine has hadis usulleri ozman devreye girebilir nitekim bunun usulleride vardir o yhuzden hadis usulunden sadece isinize gelen yerleri almakla kesinlikle hakka varamazsiniz ayrica bana gosterinizki bir hadis alimini ibni kayyim kardesin soledigi hadislerin uydurma deil sahih kabul ettigini. bana delil gosterirmisiniz ins.
 
N Çevrimdışı

NuruLika

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
işte deliller: vaktm sınırlı oldugu için az yazıyorum (not:alıntıdır)

Yine ..., Kur’an-ı kerimde, (Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdim) mealindeki âyet-i kerimesi ile övülen Peygamber efendimiz için, (Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) kudsi hadisine, uydurma demeye çekinmiyorlar. Halbuki sahih olduğu Deylemi ve diğer hadis âlimlerince bildirilmektedir.

Ayrıca, Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhani hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının 122. mektubunda vardır

Levlake levlake Lema halaktü`l-eflak=Sen olmasaydın, sen olmasaydın Ben alemi yaratmazdım` sözü İslam ümmetinin alimleri ekseriyetince kudsi hadis olarak biliniyor. Bu hadis-i kudsinin kaynakları vardır şüphesiz. Bu hadis-i kudsi, Suyuti`nin El-Leali`l-Masnua; Aliyyü`l-Kari`nin El-Esraru`l-Merfua ve diğer bir eseri olan Şerhü`ş-Şifa; Şevkani`nin El-Fevaidü`l-Mecmua; Hafız Acluni`nin Keşfü`l-Hafa; Muhammed Said Zalul`ün Tahkik; İmam-ı Nevevi`nin El-Ezkar adlı eserlerinde kayıtlıdır. (El-Leali-l Masnua Suyutî 1/272; >-; -Esrar-ül Mertüa Aliyy-ül Kari sh: 295-296; aynı eser Tahkik Muhammed Said Zalûl sh: 194; El- Feraid-ül Mecmua fevkani sh: 326; Keşf-ül Hafâ-Aclunî 2/164; Şerh-üş Şifa Aliyy-ül Karî 1/6)


(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, doğru yolu bulursunuz) hadis-i şerifine uydurma diyebiliyorlar. Halbuki, hadis imamlarından Beyheki, Deylemi, Münavi gibi âlimler sahih demiştir.


Hadîs âlimlerinden Hâkim-i Nişâpûrînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Âdem “aleyhisselâm” hatâ edince, yâ Rabbî! Muhammed aleyhisselâm hakkı için beni afv ve mağfiret et dedi. Allahü teâlâ da, Muhammed aleyhisselâmı dahâ yaratmış değilim. Sen Onu nasıl tanıdın buyurdu. O da, yâ Rabbî! Beni yaratıp rûh verdiğin zaman, başımı kaldırdım. Arşın kenârlarında, lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah yazılmış gördüm. Kullarının içinde en çok sevdiğinin ismini, kendi isminin yanına koymuş olduğundan anladım dedi. Allahü teâlâ da, yâ Âdem! Doğru söyledin. Kullarım arasında en çok sevdiğim Odur. Onun hakkı için benden afv dileyince, seni hemen afv etdim. Muhammed aleyhisselâm olmasaydı seni yaratmazdım buyurdu) buyurulmuşdur."

İbni Hacer hazretlerinin sahih olduğunu bildirdiği bu hadis hakkında, Allame Ebu'l-Hasan es-Subki (vefatı m. 1355) Şifaü's-Sekad kitabında özet olarak şöyle diyor: “Bu hadis İmam-ı Hakim'in Müstedrek adlı eserinde ve İmam-ı Beyheki'nin Delailü'n-Nübüvve kitabında mevcuttur. İmam-ı Hakim "Bu, isnadı sahih olan bir hadistir" buyuruyor. Beyheki dahi bu hadisi rivayet etmiştir. Taberani de bu hadisi zikretmiş ziyade olarak (O -aleyhisselam- zürriyetinden olan Peygamberlerin -aleyhimüsselam- en sonuncusudur) cümlesini de rivayet etmiştir.”
 
N Çevrimdışı

NuruLika

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
uksimu kardes allah razı olsun ki gercekten seni herseye insafla ve tarafsızcasına bakmanla tanıdım allah razı olsun bir anda kestirp atmıyorsun veya direk seni dinlemiyorum demiyorsun.insallah guzel bir paylasımla tabi bazı syeleri paylasalım yoksa nefis araya girmesi ile ancak enaniyetimizi konustururuz.nefis araya karısmadan ben dahil herkes guzel bi paylasım yapması boynumuza islamiyete ve hizmete borcdur hadi allaha emenet oln
yukarıdakini yazmamamın gayesi ona uydurmadır diyen alimlere laf atmak vs degildir sadece sahih diyen alimlerinde oldugunu solemek istedigmdir.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu Yazi iktibas Dergisinden Alinmistir.

--------------------------------------------------------------------------------

FURKAN ASLAN/Kayseri

SORU: Dinimiz.islam.com sitesinden alınan aşağıdaki yazıyı değerlendirir misiniz? Yazı şöyle başlıyor:
Sual: ALLAHü teâlâ, Peygamber efendimiz için, (Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) buyuruyor. Bu kudsi hadis hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap: Âdem aleyhisselam, Arş'ta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak teâlâ buyurdu ki: (Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
ALLAHü teâlâ yine buyuruyor ki:
(Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Hakim]
(Ey Resulüm, İbrahim'i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet diye dua etti. ALLAHü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için] "Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?" buyurdu. Âdem aleyhisselam da, Arşta "La ilahe illALLAH Muhammedün Resulullah" yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün dedi. ALLAHü teâlâ buyurdu ki: "Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım") [Taberani]
(ALLAHü teâlâ, İbrahim'i halil edindiği gibi beni de halil edindi.) [Mevahib-i ledünniyye]
Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir, hem halildir.
(Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım) kudsi hadisi, Marifetname'nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhani hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat'ının 122. mektubunda vardır.
Mektubat'ın farisi haşiyesinde, bu hadisin Deylemi'nin Firdevsi'nde bulunduğu bildirilmektedir. Deylemi de, Buhari ve diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir.
Mektubat-ı Rabbaninin 3.cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım), (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsi hadisleri de bildirilmektedir.
Mirac'da ALLAHü teâlâ, Peygamber efendimize, (Senden başka her şeyi senin için yarattım) buyurunca, Resulullah sallALLAHü aleyhi ve sellem de, (Ben de senden başka her şeyi senin için terk ettim) dedi. (Mirat-i kâinat) denilmektedir."

yukardaki mantiga reddiye

el CEVAP: Bu sözlerle ilgili açıklama yapmadan önce, bir Müslüman'ın inancını ilgilendiren konularda nasıl bir yol izlemesi gerekir? Öncelikle bu konuda bilgi sahibi olmamızın bizi bu tür yanlışlardan koruyacağına inanıyoruz.
İnanç konuları dinin sahibi tarafından belirlenir, açık, anlaşılır ve kesin deliller ile ortaya konularak herkesin inanması istenir. İnanç konusunda zanna ve zanni delile yer yoktur. Bu nedenle itikadın tamamı sübut-i kat'i ve delalet-i kat'i olan Kur'an ayetlerinden başka bir delile dayandırılmaz. Bunun anlamı şu demektir: Bizi inanç olarak ilgilendiren bir konu mutlaka Kur'an'dan olacak ve ayetin delaleti de açık ve anlaşılır olacaktır. Bu özelliklere sahip olmayan bir delil ile ifade edilen bir şeye inanmak zanna tabi olmaktır. Müslümanlar zandan şiddetle sakındırılmış ve "zan gerçekten hiçbir şey ifade etmez "(53/2 buyurulmuştur.
Sorunuza sebep olan nakillerin hepsi Kur'an-dışı rivayetlerden oluşmaktadır. Bu rivayetler kimden gelirse gelsin zannidir. Hadis adı altında nakledilen bu rivayetler, peygamber sözü olmaya mani illetler taşımaktadır. Adına Kutsilik eklemekle bir söz kutsi olmaz. ALLAH'ın elçisine vahyettiği Kur'an'a uygun olmayan bir anlayışı Kur'an-dışı bir yolla söylemesini düşünmek mümkün değildir. Bu anlayışların hiç birisini onaylayan bir ayet bulmanız da mümkün değildir.
Öncelikle, "sen olmasaydın, alemi yaratmazdım" sözünün hadis bile olmadığını söyleyen Molla Aliyyü'l-Kari, "Mevzuat'ül-Ulum" isimli eserinde "levlake lemma halaktül eflak" (sen olmasaydın eflaki/alemi yaratmazdım) metniyle zikretmekte ve "böyle bir hadis metnine rastlanmamıştır" kaydını ilave etmektedir. Yani sözün aslı mevzudur. İslam dünyasında Müslümanların dillerine dolayıp durdukları, birilerini övmek için nice meşhur olmuş sözlerin durumu yakından ele alındığında gerçekleri görmek mümkün olacaktır.
Ne gariptir ki, ALLAH'ın elçisine bizzat vahyetmiş olduğu kitapta ne Hz. Muhammed (as) için, ne de diğer peygamberlerden biri için buna benzer bir ifade bulmak mümkün değildir. Bizzat peygamberimizin yaptığı hatalarını zikredilerek düzeltilmesine (Tahrim/1-5, Abese/1-10) yer verilirken, Kur'an'da bu tip övgülere yer verilmemesini düşünmeli değil miyiz? Bu tip övgülerin Kur'an'da olmamasının nedeni, bu anlayışların gerçeklerle alakasının olmadığındandır. ALLAH kitabını tavsif ederken:
"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o ALLAH'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı." (4/82)
"Ey insanlar! Rabbinizden size kesin bir delil geldi; ve size aydınlatıcı bir nur indirdik." (4/174) demektedir.
İşte gelen bu kesin delilde ALLAH peygamberi için şöyle buyuruyor:
"Ey Resulüm! Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik." (21/107) Bu ayet "Sen olmasaydın alemi yaratmazdım" anlayışı ile bağdaşmaz, aksine çelişki arz eder. ALLAH bütün elçilerini insanlık alemine olan merhametinden göndermiştir. Bu nedenle bütün elçiler onun rahmetinin eseri ve gönderildiği aleme rahmettir. Bu konuda hepsi eşittir ve aralarında bir fark yoktur. (2/136) "Onlara deyin ki; 'Biz ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inanırız. Onlar arasında ayırım yapmayız. Biz ALLAH'a teslim olanlarız.' " (2/136) Bu konuda peygamberler ve müminler de farklı değildir. İman edenlerin hepsi aynı inancı paylaşırlar:
"Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de, hepsi ALLAH'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz ALLAH'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler." (2/285)
Bunlarla beraber Muhammed (as)'ın da bu elçilerden bir elçi olduğunun, muhtelif ayetlerle anlatıldığını görüyoruz:
"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle ALLAH'a bir zarar veremeyecektir. Fakat ALLAH, şükredenleri yakında mükafatlandıracak." (3/144)
"De ki: 'Ben kendi kendime ALLAH'ın dilediğinden başka herhangi bir yarar ya da zarar sağlamaya malik değilim. Eğer ben bütün gaybı bilseydim, daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben ancak iman edecek bir kavmi uyarmak ve müjdelemek için görevli bir peygamberim.' " (7/18
Yine O'nun insanlardan bir insan olduğu ise şöyle beyan ediliyor:
"De ki: "Ben, sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana tanrınızın bir tek tanrı olduğu vahyolunuyor. Onun için hep O'na yönelin ve O'nun bağışlamasını isteyin; vay haline o ortak koşanların." (41/6)
"De ki: Ben size, ALLAH'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?" (6/50)
"De ki: 'Ben peygamberlerin ilki değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyuyorum. Ben, sadece açık bir uyarıcıyım.' " (46/9)
Peygamberi hala yaşatarak toplantılarına çağıranlara, ortaya koydukları anlayışlarının tasdikçisi olarak gösterenlere de şu ayetler cevap veriyor:
"Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Senin ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar?" (21/34)
"Eğer (Peygamber) Bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık). Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız." (69/44,45,46,47)
"Biz, senden önce de peygamberleri başka türlü göndermedik, kuşkusuz onlar da yemek yiyorlar ve çarşılarda yürüyorlardı. Bir de kiminizi kiminize bir imtihan aracı yaptık ki, bakalım sabredecek misiniz? Rabbin, her şeyi hakkıyla görendir." (25/20)
Bu ayetlerin sunumundan sonra mevzu bahis olan anlayışları irdelemek istiyoruz.
"Âdem (as) Arşta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak Teâlâ buyurdu ki:
(Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]"
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Âdem aleyhisselam Cennet'ten çıkarılınca, ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet diye dua etti. ALLAHü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için] "Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?" buyurdu. Âdem aleyhisselam da, Arşta "La ilahe illALLAH Muhammedün Resulullah" yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün dedi. ALLAHü teâlâ buyurdu ki: "Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım") [Taberani]
Kur'an'ın gaybi konuları anlatırken "bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Sana vahyetmeseydik sen bunu nereden bilecektin" şeklinde bir usulü hatırlatmaktadır.
"Bu, sana vahy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir, Ey Muhammed, yoksa, Meryem'i hangisi himayesine alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken de çekişirlerken de sen yanlarında değildin." (3/44)
"İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin)." (12/102)
"Ey Muhammed, bu anlatılanlar(Nuh as ın kıssası) sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gayba ilişkin haberlerdir. Bundan önce ne sen ve ne de soydaşların bu olayları bilmiyordunuz. Müşriklerin olumsuz tepkilerine karşı sabret; sonuç, kötülüklerden sakınanlarındır." (11/49)
Bunlarla ilgili bilgisi olmayan peygamberin insanlığın başlangıcında olan olayı vahiy olmadan nereden bilecek, düşünmeli değil miyiz? Söylenenin aksine Adem (as) tövbesiyle ilgili şöyle bilgi verilmektedir:
"Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü ALLAH tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır." (2/37)
"ALLAHü teâlâ yine buyuruyor ki: (Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Hakim]"
Bu konuda Kur'an'ın beyanı şöyledir:
"Mescitler şüphesiz ALLAH'ındır. Öyleyse oralarda ALLAH'a yalvarırken başkasını katmayın." (72/1
"Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz." (1/5)
Bunlarla birlikte Rabbine dua eden peygamberlerin Kur'an'da dua örnekleri vardır. Bunların hiç birinde "Ya Rabbi, bana şunun için, şunun adına bana şunu ver" şeklinde bir dua örneği yoktur. Bu bir tesadüf olmasa gerek!
Yusuf(as)'dan:
"(Yusuf) 'Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı Müslüman olarak al ve beni Salih kulların arasına kat!' " (12/101)
Zekeriyya (as)'dan:
"(Zekeriyya) Söyle demişti: 'Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Sana yalvarmakla şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım.' " (19/4)
" 'Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek varislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için katından bana bir çocuk ihsan et.' " (19/5)
İbrahim (as)'dan:
"Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin." (2/127)
"Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et; zira, tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin." (2/12
"Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin." (2/129)
Adem (as)'ın duası ise şöyle:
"Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti." (7/22)
"(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." (7/23)
Görüldüğü gibi bunların hiç biri ALLAH'a yalvarırken bir başkasının ismini zikretmemektedir. Kur'an'da bahsedildiği gibi bir dua örneği de yoktur. Bu ifadeler en hafif ifadeyle ALLAH ve resulüne yalan isnad etmektir.
"Mektubat-ı Rabbaninin 3.cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım), (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsi hadisleri de bildirilmektedir. Mirac'da ALLAHü teâlâ, Peygamber efendimize, (Senden başka her şeyi senin için yarattım) buyurunca, Resulullah sallALLAHü aleyhi ve sellem de, (Ben de senden başka her şeyi senin için terk ettim) dedi. (Mirat-i kâinat) denilmektedir."
Bu ifadeler yaratanı yarattığına mahkum etmektedir. Akıl ve insaf sahibi bir insanın bunu söylemesi ve kabul etmesi mümkün değildir. ALLAH bu kadar aciz midir ki, yarattığı bir kuluna mahkum olsun da kainatı yaratmak zorunda kalsın? ALLAH dilerse kainatı yok edip dilediği gibi yeniden yaratmaya, milyonlarca 'Muhammed' yaratmaya kadirdir. O insanların özelliği olan acizlikten ve bütün noksanlıklardan beridir.
ALLAH bütün varlıkları yaratmış ve onlara çeşitli görev ve sorumluluklar vermiştir. Bu sorumluluklarının bilincinde olanları da itaat ve ibadetlerinin derecesine göre sıralayarak: "…ALLAH indinde sizin en şerefliniz takvaca en üstün olanınızdır" buyurmuştur.(49/13) Bu derecelendirme tüm insanlığı kapsamaktadır. Her insan bu ölçüye göre kendi yerini bilecektir. Ne kadar itaat, o kadar kıymet ifade ettiğinin bilincinde olacaktır. Bu kıstasla ALLAH bütün mahlukatın değer ve derecesini belirlemiş; mahlukat içinde insanı, insanlar içinde iman eden ve salih amel işleyenleri; iman ve salih amel sahibi olanlar içinde de peygamberleri en şerefli kimseler olarak vasıflandırmış; insanlar için en güzel örnek olarak göstermiştir. Ama asla ilahlaştırmamış, insan olma vasfını hep zikretmiş, vahyin bilgisinin dışında bir şey bilmediğini, kitabı ve imanı ona vahiyle öğrettiğini beyan etmiştir.
Sonuç olarak bu ve benzeri anlayışlar tasavvuf ekolünün ve geleneğin İslam'a taşıdığı batıl düşüncelerden başka bir şey değildir. Bu hezeyanların kaynağı "ledün ilmi ve batini anlayışlar, keşif ve kerametler ve rüya ve menkıbelerdir." Bunların, ALLAH'ın vahyi yanında hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Buna inanan insanlar zanna inanmış olurlar ve "zan ise gerçekten hiçbir şey ifade etmez." (53/2 hükmünce ALLAH indinde hiçbir değer ifade etmezler.
Bu ve benzeri anlayışlara tevessül ederek Müslümanların da Ehl-i Kitab'a benzediklerini görüyoruz. Onlar Peygamberlerini yüceltmek için "ALLAH'ın oğlu" diyerek ilahlaştırıp örnek olmadan çıkardıkları gibi, Müslümanlar da Muhammed (as)'a olağanüstü özellikler vererek normal bir insan olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Bunun sonucu olarak da peygamberi örnek bir insan olmaktan çıkardıklarının farkında olmuyorlar.
Bir şey iki şekilde örnek olmaktan çıkartılır: Birincisi onu değersiz bularak yani örnek alınamayacak kadar değersiz göstererek; ikincisi de insan üstü bir varlık haline getirecek kadar yüceltilerek, örnek alınamaz konuma yükselterek yapılır. Bu halin her ikisi de peygamber için kabul edilemez bir durumdur. ALLAH onu örnek bir insan olarak gönderdiğini onlarca ayette ifade ederek "üsvet'ül-hasene" (en güzel örnek insan) ilan etmiştir. "Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir." (9/12 "(Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: ALLAH bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir. (9/129)
Onun normal bir insan oluşuna ilk itiraz edenler müşrikler olmuştu ve şöyle demişlerdi:
"Dediler ki: Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut ALLAH'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz. De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak elçi olarak gönderilen bir insanım." (17/90-93)
Ne gariptir ki, o gün müşrikler peygamberi böyle hayal ediyorlardı, bugün ise Müslüman olduğun söyleyenler! Bu işte bir yanlışlık yok mu? Vardır elbette. Her iki anlayış da yanlıştır; doğru olan ALLAH'ın kitabında anlattığı peygamber anlayışıdır.
Kur'an'daki peygamber: Emredileni yapan, kendisine vahyedilenden başkasını bilmeyen, dini ALLAH'a has kılan, insanların kalbinden geçenleri bilmeyen, yerin göğün hazineleri yanında olmayan, arpa ekmeği ile bile üç gün arka arkaya karnı doymayan, açlıktan karnına taş bağlayan, Uhud'ta müşriklerin attığı taş ile yanağı yaralanıp dişi kırılan, zırhını giyip savaşa çıkan, tebliğ dönemlerinde her türlü hakarete hedef olan, üzülen-sevinen-mutlu ve huzursuz olan, yiyen, içen, uyuyan, baba, koca ve dede olan, hayatın her türlü mihnetini çeken ve bunların hepsine ALLAH için katlanan, bizden biri olan ve bizim gibi insan bir elçidir. Abdullah'ın ve Amine'nin oğlu, dedesinin ve amcasının himayesinde yetim ve öksüz büyümüş Muhammed'ül-Emin olmuş, nihayet Rasulullah olmuş bir elçidir.
"De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir tek İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın." (18/110)
"De ki: 'Ben, ALLAH'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.' " (7/18
İşte biz böyle bir elçiye iman ediyoruz.

alintidir.....
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
delillerle aciklama gelecektir ins sabrediniz. selametle.
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"Ashabım yıldızlar gibidir,hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz"Hadis uydurmadır.Ravilerden olan Sellam b.Süleyman yalancı olup İbni Hibbanın ifade ettigi üzere uydurma hadislerrivayet etmiştir.Diger ravi olan Harisb.guseyn ise bilinmemektedir.Buna ragmen birileri çıkıp mesala Şarani gibi"Bu hadis hakkında Muhaddisler zayıflıgına dair konusmus olsalar dahi keşf ehline göre hadis sahihtir!"Şüphesiz ki Şaraninin sözü batıldır.Çünkü Hadiste otorıte degıldır.Hadiste otorıte olanlar bu sözün batıl oldugunu söylemişlerdir.
19- ( أصحابي كالنجوم ، بأيهم اقتديتم ؛ اهتديتم )
(Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz)[39]
Bu hadis uydurmadır.
Ravilerinden olan Sellâm b. Suleym yalancı olup, İbn Hibban’ın da dediği gibi uydurma hadisler rivayet etmiştir. Diğer bir râvi olan Hâris b. Gusayn ise bilinmemektedir.
Buna rağmen Şa’rânî şöyle der:« Bu hadis hakkında muhaddisler (zayıflığına dair) konuşmuş olsalar bile, keşf ehline göre sahihtir! »[40]
Ancak Şa’rânî’nin bu sözü hiç şüphesiz batıldır! Çünkü keşf yoluyla hadislerin tashih edilmesi tasavvufi bir bid’attır. Bunu asıl kabul etmek, biraz önceki hadis gibi aslı olmayan batıl hadislerin sahih olduğunu kabule götürmesi demektir. Keşf, sahih olarak vukû bulur ise, en iyi durumda bile, rey ile aynı derecededir. Rey ise, hata da eder isabette edebilir. Tabi ki buna heva karışmamış ise bu böyledir. ALLAH’ın rızası olmayan herşeyden selâmet dileriz.
El-Hatib’in[41] rivayet ettiği daha uzun metinden oluşan diğer bir uydurma hadis hakkında es-Suyutî şöyle der: « Bu hadiste bazı faideler vardır, şöyle ki ; Resûl (s.a.s)’in kendisinden sonra furu’da ki ihtilafları haber vermesi onun mucizelerindendir, çünkü bu gaybtan haber vermektir. Ve onun buna rızası ve onayı sözkonusudur. Öyle ki bunu rahmet kılmış ve mükellefi istediğini almakta serbest bırakmıştır...»!
Buna cevap olarak şöyle denir; önce es-Suyutî’nin rivayetin sahih olduğunu isbat etmesi gerekir ki, sonradan da o rivayetten hükümler çıkarabilsin.
Bu rivayetin uydurma olduğuna bir başka delil de; nasıl olur da Peygamber (s.a.s) sahabeden olan her bir ferde uymamızı tavsiye edebilir? Kaldı ki sahabe arasında âlim olduğu gibi, ilimde orta seviyeli ve daha da aşağı olanlar vardı. Konuyla ilgili gelen rivayetlerin uydurma olduğunu söyleyen İbn Hazm şöyle devam eder: « Çünkü ALLAH Teala Peygamberi (s.a.s)’i ( O, arzusuna göre konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir)[42] şeklinde nitelendiriyor ise, Peygamber (s.a.s.)’in şeria’ta dair bütün sözlerinin gerçek ve şüphesiz olarak ALLAH’tan geldiği anlaşılır. ALLAH’tan gelen şeyde de ihtilaf olmaz. Çünkü ayette ( Eğer o (Kur’an), ALLAH’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı )[43] buyurulmuştur. ALLAH ( Birbirinizle çekişmeyin ) ayetiyle bizlere tefrika ve ihtilafı yasaklar. Dolayısıyla sahabeden her birine tâbî olmamızı ALLAH Resulu (s.a.s)’in bizlere emretmesi imkansızdır. Çünkü sahabenin içerisinde birisinin helal kıldığını haram kılan bulunabilmektedir. Eğer durum böyle olsaydı, Semure b. Cundup’a uyarak içkinin satışı helâl olurdu. Ebû Talha’ya uyarak ta oruçlunun dolu yemesi helâl olurdu (orucu bozulmazdı). Bunlar diğer sahabelere tâbî olunduğunda da haram oluyor. İbn Hazm ALLAH Resulu (s.a.s)’in ölümünden önce ve sonraki dönemde sahabe’den sadır olan sünnete isabet edemedikleri bazı görüşleri uzunca anlattıktan sonra şöyle der; « Nasıl olurda hem hata hem de isabet eden bir kavmi taklid etmemiz caiz olur »?
Konuyla ilgili diğer bir uydurma rivayette:
( أهل بيتي كالنجوم ، بأيهم اقتديتم ؛ اهتديتم )
( Ehli beytim yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz )
Ravilerinden olan Ahmed b. Kâsım er-Reyyân hakkında ez-Zehebî, yalancı olduğunu söyler. Bu rivayet yalancı olan Ahmed b. Nubeyt nüshasındadır. Dolayısıyla İbn Arrâk[44] rivayetin uydurma olduğunu beyan eder.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt