Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bir Başka Sapık : Mustafa İ.

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
rububiyet ve uluhiyet tevhidi dediğimiz olmazsa olmaz şiarlarımız ne olcak peki...akıl ile yaklaşmayın lütfen...siz Biz allahın haram kıldığı imanı bozan şeylerden uzaklaşalım rabbimiz Allah ....başa neden laikler geldi diye bize hesap soracak değil biz insanlara Allahın dini her daim anlatırız ama gizli saklı sıkıntılı ama rahatca...unutmayalımki insanlar ne zaman rahata kavuştu samimiyet bitti
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
---
hocam merak ediyorum ; müslümanların oy kullanmadığı bir ülke de laiklerin iktidara gelmesi daha mı evladır ?
Senin akidevi sıkıntıların olduğu da anlaşılıyor . zaten Mustafa İ. nin akide yapısı da bilinen bir gerçek! Zaar, gönül bağınız varsa iş bitmiştir. Şimdilik bunu kenara alıyorum.
 
İ Çevrimdışı

İnsaf

Üyeliği İptal Edildi
Banned
1- Allahın her şeyi ezelde Lehvi mahfuzda yazmış olması ve bu bilgilerin içinde İnsanların Kaderinin olmadığına mı inanıyorsun ki ; Kadere iman Kur'anda yok diyebiliyorsunuz?

2- Hadislere bir kininiz mi var ? Ehli sunnetin kabul ettiği sahih hadislerdeki Kadere iman sizin için bir şey ifade etmiyor mu?

(site bazen hata veriyor yazdıklarım bir tuşla kayboluyor )
tekrar yazayım

1- Bize ezberletilen AMENTÜ bahsinde kadere iman geçmiyor.

2- Asla ! ilgili videolarda m.i cibril hadisinin kadere iman kısmının geçmediği versiyonlarında bulunduğunu ifade ediyor. Uydurma hadislerin kolgezdiği bir ortamda hadis külliyatı ile iman edecek değiliz herhalde.
 
İ Çevrimdışı

İnsaf

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Senin akidevi sıkıntıların olduğu da anlaşılıyor . zaten Mustafa İ. nin akide yapısı da bilinen bir gerçek! Zaar, gönül bağınız varsa iş bitmiştir. Şimdilik bunu kenara alıyorum.

bence de sen kuranı çağa taşıyamıyorsun. böyle bir düşünce ile müslümanlara ezilmeyi hak görmek kaçınılmazdır.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim sen ve sapık Mustafa İ.n ehli sunnet ile alakan yok. Kur'an-ı çağa taşıyacağım diye Şirke batıyorsunuz! Burası İslamın felsefik yorum ve tevillerle çarpıtıldığı platformlara benzemez!
Bizi uğraştırma. Eğer sitede kalıp ehli sunnetin itikadi anlayışını araştırmak istiyorsan kalabilirsin. Aksi taktirde siteyi terk edin!
 
İ Çevrimdışı

İnsaf

Üyeliği İptal Edildi
Banned
kalmak istiyorum / bu başlık altında yorum yazmamaya gayret edeceğim. şu sapık lafından vazgeç birdahakine daha kallavi bişe derim sana . bu son olsun !
 
M Çevrimdışı

musab99

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bence de sen kuranı çağa taşıyamıyorsun. böyle bir düşünce ile müslümanlara ezilmeyi hak görmek kaçınılmazdır.

Eskiden laiklerin kullandigi bir tabir vardi. Simdi zaman degisti 1400 sene evvelki uygulamalar bu gun uygulanamaz caga ayak uydurmak lazim gibileriden konusur. Islami bugun icin yasamayacak bir din oldugunu soyluyorlar.

Ama malesef son zamanlarda muslumanlarda bu tuzaga dusmeye basladi. Sanki ALLAH azze ve celle peygambre vahiy geldikten 1400 yil sonra bugunun yani bu yasadigimiz donemin hayat sartlarini bilmiyorduda bazi hukumlerin uygulamalrini sadece asri saadet icin gecerliydi.

Peyagmber a.s din adina uyguladigi bazi hukumler sadece o caga aitti. Peygamber a.s ve sahabesi musriklerin meclisine gitmismidir? Musriklerin meclisine gidenler destek vermismidir? Musriklerin yasasini islam yaymak icin kullanmismidir?
 
K Çevrimdışı

kaynak

Üyeliği İptal Edildi
Banned
abdulmuiz şuan bulamadım oysaki sonuna kadar izlemiştim mustafa islamoğlu dan abdulazizi bayındırdan ve alpaslan kuytuldan videolar vardı hepside söylediği bir hadis üzerine konuşuyorlardı ha yanlışsamda
hakkını helal et
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
kalmak istiyorum / bu başlık altında yorum yazmamaya gayret edeceğim. şu sapık lafından vazgeç birdahakine daha kallavi bişe derim sana . bu son olsun !
Atıldın !

------


Abdullah b. Ömer'in, babası Hz. Ömer'den naklettiği bu hadis şöyledir:
"Bir gün Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.v.)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:
"Ya Muhammed! Bana İslâm'ın ne olduğunu söyle" dedi. Rasûlullah (s.a.v.): "İslâm; Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doğru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu."
"Bana imandan haber ver" dedi.
Rasûlullah (s.a.v.): Âllah a, Allah'ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır" buyurdu.
O zât yine: "Doğru söyledin" dedi. Bu sefer:
"Bana ihsandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.v.):
" Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu. O zat:
"Bana kıyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.v.) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir" buyurdular.
"O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi. Peygamber (s.a.v.):
"Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu. Babam dedi ki:
Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlu bana: "Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?"dedi. "Allah ve Rasûlu bilir" dedim.
"O Cibrîl'di. Size dininizi öğretmeye gelmişti" buyurdular.
(Buhârî, İman 1; Muslim, İman 1 , Ebû Dâvûd, “Sunnet”, 15; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9).



Kader, sözlükte; miktar, meblağ, büyük sayma, güç, kudret ve bir şeyi kısmak anlamlarına gelir. Şer'î bir terim olarak; meydana gelecek şeyleri ve o şeylerin ne zaman nerede, ne gibi nitelik ve özelliklerle meydana geleceğini Allâhü Teâlâ'nın takdir ve tahdîd etmesi demektir. Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer birer icad etmesine de "kazâ" denir. Bu duruma göre, kader ilim ve irade sıfatına; kaza da tekvin (yaratma) sıfatına döndüğü için kaza ve kadere inanmak, temelde Allâhü Teâlâ'ya imanla eş değerdedir. Bütün sıfatlariyle Allah'a iman eden, bunlara da inanmış olursa da, önemine binâen kaza kader meselesi kelâm ilminde ayrıca ele alınmıştır. Kader konusunu daha önce Mekke'de öne sürüp, bunu inkâr edenlerin bulunduğu da nakledilir.
Abdullah b. Zubeyr'in ordusu Mekke'de Haccac-ı Zâlim, tarafından muhasara edildiği zaman Kâbe-i Muazzama yanmıştı. O zaman bazıları bunun bir ilâhi takdir (kader konusu) olduğuna inanmış, bazıları da Kâbe'nin takdirle yanmadığını söyleyerek kaderi inkâr etmişlerdir (A. Davudoğlu, a.g.e., I, 106-108).

Cibril hadisinde ikinci soru ve cevabı, iman esaslarını bildirir. Bunlar altı tanedir:

1) Allah'a iman: Bu iman, Allah'ın varlığını ve hakkında vacip, mumteni; (imkânsız) ve caiz olan bütün sıfatları bilerek tasdik etmekle meydana gelir. Bazı kelâm bilginleri Allahu Teâlâ'nın sıfatlarını selbiyye ve subutiyye olmak üzere ikiye ayırırlar:

Selbî sıfatlar altı tane olup şunlardır:
a) Vucud: Allah'ın varlığı, b) Kıdem: Ezelî olması, yani varlığının evveli olmaması, c) Bekâ: Ebedî olması, yani varlığının sonu bulunmaması, d) Muhâlefetun li'l-havâdis: Allah'ın varlıklardan hiçbir şeye benzememesi, e) Kıyam bi zâtihi: Varlığının kendisinden olması, f) Vahdaniyet: Allah'ın bir olmasıdır.

Subûtî sıfatlar sekizdir:
a) Hayat: Allahu Teâlâ'nın diri olması, b) İlim: Her şeyi bilmesi,
c) İrade: Her mümkünü caiz olan bir şekle ve vakte tahsis etmesi, d) Kudret: Her şeye gücünün yetmesi, e) Semî': Her şeyi işitmesi, f) Basar: Her şeyi görmesi, g) Kelâm: Ses ve harfe muhtaç olmadan konuşması, h) Tekvin: Var etme, yok etme, yaşatma ve öldürme gibi fiillerin başlangıcı olan bir sıfattır.

2) Meleklere iman: Bu, Allah'ın melek denilen, nurdan yaratılmış ve istediği şekle girebilen bir takım masum kulları olduğuna inanmaktır. Ban bakımlardan meleklere benzeyen, diğer bir takım görünmez yaratıklar vardır ki, bunlara da "cin" denir. Cinler saf ateş alevinden yaratılmış olup, melekler gibi onlar da ağır işleri yapabilir ve istedikleri şekillere girebilirler. Yalnız bunlar melekler gibi masum (günah işlemez) değildir. Mumini, kâfiri vardır, "yer, içer, ürer ve ölürler " (Neml, 87; Zumer, 68; İnfitar, 10-12; Kehf, 50; er-Rahmân, 31; Muslim, Zuhd, 10; Ahmed b. Hanbel, Musned, VI, 153, 168; Taberi, XX, 29; İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye, Kitâbu'r-Ruh, Haydarâbâd 1357, s. 41; İbn Nuceym, el-Eşbâh ve'n-Nezâir, cin bahsi).

3) Kitaplara iman: Allahu Teâlâ, bazı peygamberlerine gerçek ve hükümleri bildiren bir takım ibareye lafızlar indirmiştir ki; bunlara "kitap" denir. Büyük kitaplardan Tevrat Hz. Musa'ya, Zebur Hz. Dâvud'a, İncil Hz. İsa'ya, Kur'an-ı Kerîm de Hz. Muhammed (s.a.v.)'e indirilmiştir. Bunlardan başka çeşitli peygamberlere yüz adet suhuf (sahifeler) verilmiştir. İşte bütün bu kitaplara iman etmek farzdır (eş-Şûrâ, 51; A'lâ, 87/67; el-Hıcr, 9; Hud 49; İsrâ, 88.)

4) Peygamberlere iman: Allâh'u Teâlâ hazretleri kullarına doğru yolu göstermek için bir takım peygamberler göndermiştir. Bunlardan kendilerine kitap ve şerîat verilenlere "Rasul" denir. Başka bir peygamberin şeriatiyle amel ve onun getirdiği hükümlerini insanlara bildirmeye memur olanlara ise "nebî" adı verilir. İlk peygamber Hz. Âdem, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir. (Nahl, 36; Nisâ, 164; Ahzâb, 40).

5) Âhiret gününe iman: Âhiret günü haşirden, bütün ölenlerin diriltilmesinden başlayan sonsuz bir gündür. Kıyametin kopması, sûrun üfürülmesi, ölülerin diriltilmesi, kitapların verilmesi, mîzanın kurulması, kulların sorguya çekilmesi, havz-ı kevser, şefâat, sırat, Cennet ve Cehennem ahiret gününün muhtevasına dahil olduğundan bütün bunlara inanmak farzdır. (Âli İmrân. 185: Duhân, 56; Mu'min, 11; Tâhâ, 74; Bakara, 28; Tur, 52/45; En'âm, 93; Fecr, 27-30; Şems, 97; Zumer, 42; Buhârî, Husûmât, Muslim, Fezâil,10,161, 162; Tirmizî, Kıyâme, 26; Kurtubî Tefsiri, Tûr Sûresi 45. ayetin tefsiri).

6) Kadere İman: Yukarıda kadere imandan söz etmiş, Cibril hadisinin kaderi inkâr edenlerle ilgili bir soru üzerine nakledildiğini belirtmiştik. Hadis-i şerifte kadere imana özellikle yer verilmesi, bu konuda ummetin ileride görüş ayrılıklarına düşeceğini Hz. Muhammed (s.a.v.)'in bildiğini gösterir. (Talâk, 3; Buhârî, Cenâiz, 83; Tefsîru Sûre, 6; Muslim, Kader, 1,8; İbn Mâce, Mukaddime, 10).

Hadîs-i şerifte ilk soru İslâm'ın şartlarını telkin için sorulmuştur. Bunlar; Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet etmek,. namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve gücü yeterse hacc etmektir. Bu şartlar Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli ayetlerinde yer almış ve tekrarlanmıştır (el-Bakara,238; Buhârî, İman 1, 2; Zekât, 41, 63; Meğâzî, 60, Tevhîd, 1 ; Muslim, İman, 19-22; Nesâî, Zekât,1; İbn Mâce İkâme,193; Ahmed b. Hanbel, I, 72; Dârimî, Zekât 1).


-------




Hadisin Farklı Rivayetleri

el-İsmaili Mustahrec adlı eserinde "Kadere inanmandır" ifadesini de eklemiştir. Bu ibare Ebû Farva'nın rivayetinde de vardır. Yine aynı İfadeler Muslim'in Ammâre Ibnu'l-Ka'kâ'dan yaptığı rivayette de bu görülmektedir.. Bunu "bunların tümüne" ifadesi ile pekiştirmiştir.
Kehmes ve Suleyman et-Teymî'nin rivayetinde ise "Kadere; hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak" ibaresi yer almaktadır. İbn Abbas hadisinde de bu ifade vardır.
Atâ'nın İbn Ömer'den yaptığı rivayette ise "Tatlısı ve acısının Allah'tan olduğuna inanman" şeklinde bir fazlalık vardır.

Yeniden Dirilme Ve Kaderden Bahsedilirken "İnanmak" ifadesinin Tekrar Edilmesi

Yeniden dirilmeden bahsederken, "inanman" ifadesini tekrar etmesinin hikmeti, bunun iman edilen şeyler içinde farklı bir tür olduğuna işaret etmek içindir. Çünkü yeniden dirilme daha sonra meydana gelecektir. Daha önce zikredilen şeyler ise şu an zaten vardır. Bunun diğer bir sebebi de bunu inkâr edenlerin çok olmasıdır. Bu yüzden yeniden dirilme konusu Kur'an'da da çokça tekrarlanmıştır.
Kaderden bahsederken de "inanman" ifadesi tekrarlanarak bir anlamda bu konuda meydana gelecek görüş ayrılıklarına işaret edilmiştir. Bu kelime tekrar edilerek kadere inanmanın önemi vurgulanmıştır. Daha sonra bu ifade şu açıklamalarla da pekiştirilmiştir:
"Hayrına, şerrine, acısına, tatlısına". Daha sonra bunu da "Allah'tan olduğuna" ifadesi ile pekiştirmiştir. "Kader" sözcüğü masdar olup bir şeyin miktarını kesin olarak bilmek anlamına gelir. Bununla kasdedilen, Allah'ın varlıkların miktarlarını ve meydana gelecekleri zamanı, onları yaratmadan önce bilmesidir. Allah, kendi ilminde olacağını bildiği şeyi zamanı gelince yaratır. Sonradan meydana gelen her şey onun ilmi, kudreti ve iradesi ile meydana gelir. Bu, dinde kesin delillerle bilinmektedir.
Sahabe, tabiinin önde gelenleri ve ilk dönem âlimlerinin büyük bir kısmı bu inanç üzerindeydiler. Sahabe devrinin sonuna doğru kader konusunda bidat anlayışlar ortaya çıkmaya başladı.
Muslim; Kehmes, îbn Bureyde ve Yahya b. Ya'mer yoluyla bununla ilgili olayı şu şekilde aktarmaktadır:
"Kader konusunda Basra'da ilk olarak ileri geri konuşan Ma'bed el-Cuhenî idi. Yahya ve Humeyd el-Himyerî, Abdullah b. Ömer'in yanma gitmiş ve bu durumu ona bildirmişdi. O da kendisinin bu görüşte olanlardan uzak olduğunu, Allah'ın kadere iman etmeyenlerin hiçbir amelini kabul etmeyeceğini söyledi."

Şafiî'nin şu sözleri de bunlar aleyhine bir delildir:
Kadere inanmayan kişi, Allah'ın her şeyi bildiğini kabul ediyorsa çelişkiye düşer. Bu kişiye şöyle denir:
Allah'ın bildiğinden farklı bir şeyin meydana gelmesi mümkün müdür? Şayet bu soruya "hayır" diye cevap verirse ehl-i sünnetin görüşünü kabul etmiş olur. Öyle bir şeyin mümkün olduğunu kabul ederse, Allah'ın bilgisizliğini ileri sürmüş olur. Allah bundan munezzehtir.
Hadisin bağlamından anlaşıldığına göre mu'min adı, zikredilenlerin tümünü tasdik eden kişi için kullanılır. Oysa fakihler yalnızca Allah'a ve Rasulu'ne inanan kişiye mumin adını vermektedirler. Bu ikisi arasında bir çelişki yoktur. Çünkü Allah'ın peygamberine İnanmak demek, onun varlığına ve Allah katından getirdiği şeylerin doğru olduğuna inanmak demektir. Dolayısıyla yukarıda zikredilenlerin tümü bu şekilde peygambere İnanma kavramına dahil olur.
(Fethu'l Bari ; C. 1 İman babı, S. 159 - 160)


 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
islam!oğlucular Allah sızı islah etsın

SubhanAllah

Rabbım sıze akıl fıkır basıret versın o ınkar ettıklerınızle yuzleştıgınız zaman halınız ne olacak hıııc dusunmuyorsunuz savundugunuz gerceklerın husran oldugunda Allah c.c. nasıl hesap vereceksınız , Allah ve Rasulune boyun egen ve dınde ve hayatta herşeyde hıcbırseyı ona ustun tutmayan muslumanları cehaletınızle alt etmeye çalışmanız anlaşılır değil

şu ınsanoğu ne anlamaz ve entersan varlık bu habıl ve kabılde başladı ınce bır çizgi

iman
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
7 (10)- Bana Zuheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Umâra'dan — ki İbni'l-Ka'kaa'dır [Umâretu'l mu'l-Ki'kaa' b. Şubrume: Buhâri ve Muslim râvilerindendir] — o da Ebu Zur'a'dan, o da Ebu Hurayra'-den naklen rivayet etti. Ebu Hurayra şöyle demiş:
Rasulullah (s.a.v.): «Sorun bana» dedi. Ashab ona bir şey sormaktan çekindiler. Derken bir adam geldi; ve Rasulullah (s.a.v.)'in iki dizinin dibine oturarak:
«Ya Rasulâllah! İslâm nedir?» dedi,
Rasulullah (s.a.v.): «Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmazsın; namazı dosdoğru kılarsın; Zekâtı verirsin ve Ramadanı tutarsın.» buyurdu.
Adam: «Doğru söyledin» dedi (tekrar)
«Yâ Rasulâllah! İmân nedir? diye sordu.
Rasulullah (s.a.v.): «Allah'a, Meleklerine, Kitabına, Allah'a kavuşmaya ve Peygamberlerine, bir de öldükten sonra dirilmeye inanman, bir de bütün kadere inanmandır.» buyurdu.
Adam: «Doğru söyledin.» dedi. (ve):
«Ya Rasulullah! İhsan nedir?» diye sordu.,
Rasulullah (s.a.v.): Allah'dan, Onu gorüyormuşsun gibi korkmandır. Çünkü her ne kadar sen On'u görmüyorsan da O muhakkak seni görür.» buyurdu,
O zât (yine): «Doğru söyledin» dedi. (Bu sefer):
«Ya Rasulâllah! Kıyamet ne zaman kopacak?» dedi.
Rasulullah (s.a.v.): «Bu meselede sorulan sorandan daha âlim değildir. Ama ben sana onun alâmetlerini söyleyeyim : Kadının efendisini doğurduğunu görürsen işte bu kıyametin alâmetlerinden biridir. Yalın ayak, çıplak, sağır, dilsiz takımını yer yüzünün hükümdarları olmuş görürsen bu da onun alâmetlerinden dir. Kuzu oğlak, çobanlarını binalar yapmakta yarış ederken görürsen bu da onun alâmetlerindendir. Kıyametin ne zaman kopacağı Allah'dan başka hiç bir kimsenin bilmediği beş gâib şeyde dahildir.» buyurdu.
Bundan sonra Rasulullah (s.a.v.): şu âyeti okudu: «Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek şüphesiz ki Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir; rahimlerde olanları O bilir. Hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç bir kimse de nerede öleceğini bilemez. Muhakkak Allah en iyi bilen ve haberdar olandır.» [Lukman 34]
Ebu Hurayra demiş ki: Sonra o zât kalkıp gitti. Arkasından Rasulullah (s.a.v.): «O adamı bana geri getirin. dedi.
Derhal adam araştırıldı. Fakat onu bulamadılar.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): «O Cibril'dir. Sizin öğrenmenizi diledi. Çünkü siz sormadınız.»buyurdu.
Rasulullah (s.a.v.)'in: «Bana sorun!» buyurması ashaba canı sıkıldığı içindi.
Çünkü ashab bir çok sualler sormuşlardı. Hatta Peygamber (s.a.v.) bazılarının kendisini muşkul mevki'de bırakmak için sual sorduklarını hissederek gadaba gelmiş; yüzü kıpkırmızı olmuştu. İşte bu teessur ve iğbirar haleti içerisinde onlara:
«Sorun bana, sorun! Vallahi şu yerimde bulunduğum muddetçe bana ne sorarsanız size ondan haber veririm...» buyurmuşlardı. Hadisin tamamı ileride gelecektir.
Ashab bundan korktular. Sual hususuna dair bir de âyet nazil oldu. Artık kimse sual sormaz oldu. Teâlâ Hazretleri, Cibril (a.s.)'ı insanlara dinlerini öğretmek için o zaman göndermiştir.
(Sahih Muslim; İman babı, hadis no : 7)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Subhanallah ; Şeytan bizi tekrar Kader mevzuuna getirdi.
Israrla Mustafa İ. nin sapkın felsefik yorumlar ve çağdaş(!) fikir akımları ile harmanladığı tevili düşüncelerini Dinin! önüne geçirdiği kişileri kendine önder edinen kişinin nasıl da haktan yüz çevirdiklerini; Olayın sadece Kadere imansızlıkla! kalmadığı da işin daha korkunç yanıdır. Rabbim hepimize basiret ve hidayet versin . Ehl-i sunnetin menhecinden ayırmasın.
Kader hariç diğer konular devam edilebilir.
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abdullah b. Ömer'in, babası Hz. Ömer'den naklettiği bu hadis şöyledir:
"Bir gün Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.v.)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:
"Ya Muhammed! Bana İslâm'ın ne olduğunu söyle" dedi. Rasûlullah (s.a.v.): "İslâm; Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doğru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu."
"Bana imandan haber ver" dedi.
Rasûlullah (s.a.v.): Âllah a, Allah'ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır" buyurdu.
O zât yine: "Doğru söyledin" dedi. Bu sefer:
"Bana ihsandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.v.):
" Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu. O zat:
"Bana kıyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.v.) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir" buyurdular.
"O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi. Peygamber (s.a.v.):
"Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu. Babam dedi ki:
Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlu bana: "Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?"dedi. "Allah ve Rasûlu bilir" dedim.
"O Cibrîl'di. Size dininizi öğretmeye gelmişti" buyurdular.
(Buhârî, İman 1; Muslim, İman 1 , Ebû Dâvûd, “Sunnet”, 15; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9).

bu hadisi şerif çok meşhur bir hadistir ve inkar edilemeyecek derecede sağlam delillere dayanır...peki sizler bu hadis-i şerifi nasıl olurda görmezden gelirsiniz...bu konuda da imam şafinin bu sözü manidardır...

Şafiî'nin şu sözleri de bunlar aleyhine bir delildir:
Kadere inanmayan kişi, Allah'ın her şeyi bildiğini kabul ediyorsa çelişkiye düşer. Bu kişiye şöyle denir:
Allah'ın bildiğinden farklı bir şeyin meydana gelmesi mümkün müdür? Şayet bu soruya "hayır" diye cevap verirse ehl-i sünnetin görüşünü kabul etmiş olur. Öyle bir şeyin mümkün olduğunu kabul ederse, Allah'ın bilgisizliğini ileri sürmüş olur. Allah bundan munezzehtir.

"Her ümmetin mecusileri vardir. Bu ümmetin mecusileri "kader yoktur!" diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazir bulunmayin. Onlardan kim hastalanirsa ona ziyarette bulunmayin. Onlar Deccal bölügüdür. Onlari Deccal'e ilhak etmek Allah üzerine bir haktir."

Ebu Davud, Sünnet 17, (4692).
 
S Çevrimdışı

Slow and Sure

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Konuyu okurken ;
yeri geldiğinde laf attığınız ve akidesini beğenmediğiniz (Alparslan Kuytul -ABDÜLAZİZ BAYINDIR) gibi insanlardan alıntılar yapıp bir sapkın insan olan Mustafa İ. ' a cevap vererek yanlışını ortaya çıkarıyorsunuz !
Bu nasıl bir mantıktır ya tamamen adamları terk edin yada biz bunları beğeniyoruz değin kendinizle ters örtüşmeyin !
 
gavsazam Çevrimdışı

gavsazam

Üyeliği İptal Edildi
Banned
hiç bir hadise ,resulullahın ağzından duymuş gibi tam bir eminlikle yaklaşamazsınız.Çünkü, kuran gibi hadislerin bir korunması yoktur.Bir kişi tüm hadisi red etse küfürle suçlanamaz.Hadis rivayetler ,dinde ancak tamamlayıcı bir destek kaynak olarak alınabilir.Mutalaka kritiğe tabi tutulmalıdır.Redde açık olmalıdır.
Hadis tarihseldir.kuran ise tarihsel değil.insan var olduğun müddetce değerinden hiç bir şey kaybetmez .tüm zamanlara hitabet eder.
Düşünün resullah okadar sahabe yetiştirdi,bir mezheb namazda el bağalrken diğeri bağlamıyor..hiç bir müslüman bu basit işlemi göremedimiki hemen ayrılığa düştük? ve daha nice konu..
Kader kaza ,imanın gereği değilidr.yukardada belirttğim gibi,ehli sunnet akaidindeki bi kader kaza anlayışını kabul etmek imanın gereği değildir.Kader kaza insan iradesini aşan bir proplem olup ,onu bizim irademiz çözemez
sl
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bir adam bütün islam ulamasının sahi-mütevatir-hasen-kutsi gibi isimlerle isimlendirdikleri hadisleri inkar etmek...... zira tekbaşına kuran yeterlimidir...o halde namazı nasıl kılacağını da kurandan öğren hadise ne gerek vaki...tamamen hevanızdan konuşuyorsunuz....zaten biz burda hep fikirlerle deliller çatışıyor...nakli değil aklı ön plana tutan insanlar her zaman yanılgıya düşmüşlerdir...tarih tekerrürden ibarettir...

İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:
Biz Sadece “KU’RAN”a İnanırız Diyen Hadis İnkarcılarına Reddiye!
“Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder Oradakilerden biri der ki:
- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz
İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:
- Sen Kur’anı okudun mu?

- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
Hayır
- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?
- Hayır

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?
- Hayır - Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının [Haşr 7]
İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır
Sonra Şunu Okudu , (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir Resul gönderdik [Bakara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki (üstteki ayet)in hikmetten maksat, Resulullahın sallallahu aleyhi vessellem sünnetidir Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir buyuruyor
Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi Halbuki, açıklanması da emredilmiştir İki ayet meali şöyledir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik [Nahl 44]
(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştirİki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi [Ahmed İbni Ahmed]
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi[ [Darimi]
İmam-ı Şarani diyor ki:[/I]
Ma’lûmdur ki, Sünnet Kitâb üzere kaziyedir Aksi değildir Zira sünnet, Kur’ân-ı kerîmdeki icmallerin açıklanmasıdır Müctehid imamlar, sünnetteki icmalleri bize açıklıyan âlimler olduğu gibi, onlara uyan âlimler de, onların sözlerindeki icmalleri bize açıklarlar ve bu kıyamete kadar böyle devam eder
Üstadım Aliyyülhavas’dan (rahimehullah) duydum Buyurdu: Sünnet bize Kur’ândaki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhdaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu, bilemezdi Aynı şekilde hiçbir kimse kıbleye dönüldükte yapılan düâda, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi Tekbîrin nasıl olduğunu, rükû’ ve sücûd tesbihlerini, ta’dili erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi Aynı şekilde bayram namazlarının nasıl kılınacağını, ay ve güneş tutulması namazlarını, cenaze, yağmur duası namazları gibi daha çok şeyleri kimse bilemezdi
Bunun gibi, zekâtın nisabını, orucun ve haccın şartlarını, alış veriş, nikâh, yaralama, kadılık ve fıkhın diğer bâblarının hüküm ve esaslarını bilen olmazdı
İmrân bin Husayn’e bir kimse, bizimle yalnız Kur’ânla konuş dedikte, İmrân ona: (Sen tam ahmaksın Kur’ân-ı kerîmde farzların rek’atlarının sayısı açık olarak var mı? Yahud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?) buyurdu O kimse hayır dedi İmrân bu sözü ile onu susturduYine Beyhakî Sünen’inde Müsâfir namazı bölümünde, hazreti Ömerden (radıyallahü anh) bildirir: Hazret-i Ömere yolculukta namazın kasr edilmesi, ya’nî dört rek’atlı farzları iki rek’ât olarak kılmaktan soruldu ve: «Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz» denildi Sorana: «Ey kardeşimin oğlu [yeğenim], Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi Biz bir şey bilmeyiz Ancak biz, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı Onu teşrî’ eden Resûlullahdır (sallallahü aleyhi ve sellem)» buyurduBu sözü iyi düşün Çünkü çok güzeldir
İmam-ı Süyuti diyor ki:
“Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdirResulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur (Miftahu’l-cenne, s18)
Mehazlar:
İmam-ı Süyuti, Miftahu’l-cenne fi’l-ihticac bi’s-sunne (Sünnetin İslamdaki Yeri), Rağbet Yayınları, İst (Tercüme: Doç Dr Enbiya Yıldırım)
2 İmam-ı Şarani, Mizan-ül Kübra (Dört Hak Mezhebin Büyük Fıkıh Kitabı), Berekat Yayınevi, İst (Tercüme: A Faruk Meyan)
Hazırlayan: Murat Yazıcı
 
K Çevrimdışı

kalem_

Üyeliği İptal Edildi
Banned
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]“Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

Şu’arâ Sûresinin 151,152
 
gavsazam Çevrimdışı

gavsazam

Üyeliği İptal Edildi
Banned
yine aynı tatışma....girmek istemiyorum..bende hadis kabul ederim..fakat kuran ile hadis değerini bilerek hadis kullanmaktan yanayım..ne kadar sahih olursa olsun.kurana ters bir hadisi kabul etmem.sadece hadis değil tarihsel kültür ,gelenekleride baz alabilrim.dediğim gibi bunlar daima redde açıktır.biz allah resulunu ,tarih bize bildirdiği için değil,kuran bildirdiği ve onayladığı için kabul ediyoruz..
düşün ,allah c.c ,insanlara tüm zamanlarda yetecek ,hidayete nasip ebedek bir kitab indirmeye kadir değilmidir?

tabiki kadirdir.o ise kurandır.o kutsaldır.hadisin kutsallığı olmaz..tıpkı incil gibi ,tevrat gibii..çünkü şirk bulaşmıştır
slm
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
kalem cevabım san....eğer elimde google gibi bir imkan var ise bunu kullanırım..orada yazanların hepsini okuyup öyle yapıştırıyorum...bu arada konu ile ilgili hadisleri de öğrenmiş oluyorum ...el-kaideye müslümanlarına dil uzatmak senin gibi aşağılık fikirlere sahip zavallıların işidir.... Hesap gününde herşey ortaya çıkacak...ehli sünnetten algınız nedir....hadis inkar eden birine ehli sünnet demek kimin işidir...sünnetle amel edene denir ehli sünnet şia akidesine sahip olana değil....cihadı terk edip zillete düşenler Allahın huzurunda hesap verecekleri gün çok çetin olacaktır...ki sen Allah yolunda ala canını satan mücahitlere dil uzatacak kadar ......sın senin dil uzatman onların izzet ve şereflerinden hiçbir şey eksiltmez...modern çağdaş kafalı yobazlala haşrolunmaktan Allaha sığının
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
gavs bu hadisi inkarkar ettin diyelim ayeti nasıl edeceksin....

Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi Halbuki, açıklanması da emredilmiştir İki ayet meali şöyledir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik [Nahl 44]

eğer tefsir ve hadisler olmasa kuranı bize kim açıklayacak....o halde bu ayet sadece o fönemde yaşayan sahabeler için inmiş öylemi...eee hani kuran evrenseldi....Kitabını muhafaza eden Allah azze ve celle onun açıklamasını da bize aittir demiyormu...ee Allah c.c katından bir tefsir indirmediğine göre....Rasulun sünneti esastır kardeşim...eğer zaten biraz bilgin var ise alimler hadisleri uydurma, zayıf, hasen, amel edilebilir diye sınıflandırmışlar oturup dirsek çürütmüşler.....bu Alimlerin hiçmi kıymeti yok...buharinin, muslimin, imam şafinin, mam hanifenin. ibni teymiyenin,ibni kayyimi. imam ahmet b. hambelin....tek başına kuran yetecekti de onlar ne diye cilt cil kitaplar yazmışlar...biraz düşünelim kardeşim...alimler bu yolda cok cefa çekmişler
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt