TÜRKİYE’DE CUMA VE DARULHARP MESELESİ
Konumuza öncelikle “darulislam” ve “darulharp” kavramlarının ne anlama geldiğini belirterek başlayalım. Böylelikle darulharp eksenli ortaya atılan fikir ve düşüncelerin temel dayanağını anlama imkânımız olabilir. İslâm hukukçuları, ülkeleri, İslâmî hükümlerin uygulanıp uygulan*mamasına göre tasnif etmişlerdir. Böylelikle devletin niteliğini tarif ve tespit ederken ülkeleri iki kısma ayırmışlardır: Devletin siyasî, İktisadî, idari ve hukukî düzeninin İslâm esaslarına dayandığı, yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin İslâmî yönetimin elinde bulunduğu ülkelere darulislâm, İslâm düzeninin hâkim olmadığı ve bu yetkilerin islamî yöne*timin elinde bulunmadığı ülkelere de darulharp adını vermişlerdir.
İslam Savaş Dini midir?
“Darulharp” kavramı her ne kadar ilk bakışta “kendisiyle darulislâm arasında savaş halinin mevcut olduğu ülke” manasını ifade ediyorsa da İslâm hukuku kaynaklarında “darulislâm dışındaki ülkeler” anlamında ve bugünkü “yabancı ülke” tabirinin karşılığı olarak kullanıl*mıştır. İslâm hukukçularının ülkeleri bu şekilde ikiye ayırmaları ve ya*bancı ülkeleri darulharp şeklinde adlandırmaları konusunda bazı Batılı müelliflerin ileri sürdüğü müslümanların gayrimüslimlere karşı sürekli savaş hali içinde bulundukları ve dolayısıyla darulislâmın diğer ülkelerle münasebetinin savaş esasına dayandığı, söz konusu ayırım ve adlan*dırmanın da bundan kaynaklandığı şeklindeki iddia gerçeği yansıtma*maktadır. İslâm hukukundaki hâkim telakkiye göre gayrimüslim millet*lerle savaşın meşruiyet sebebi onların müslümanlara savaş açmalarıdır. Yabancı ülkelerin darulharp şeklinde adlandırılmasında da Ortaçağ bo*yunca milletlerarası münasebetlere hâkim olan tarihî ve siyasî şartlar et*kili olmuştur.
Darulharp kavramı, müslümanlarla savaş halinde olan ülkeye de*nildiğinden; harp ülkeleri, Allah’ın otoritesi yerine başka otoriteye bağla*nıp bu batıl otoritelere itaat ettiklerinden ve her zaman müslümanlara karşı savaş durumunda bulunduklarından dolayı bu adı alırlar. Islâm’ın sürekli savaşı temel aldığı şeklinde ileri. sürülen yanlış kanaatin aksine, onlar eğer barış istiyorlarsa müslümanlar bazı şartlara bağlı olarak an*laşma yapabilirler. Böyle ülkelere, o zaman, anlaşmalı ülke anlamında “darulahd” denilir ki, bu ülkeler%harp ülkelerinden ayrı bir hukuka tabi olur. İslâm'da zorlama yoktur, ama din yalnız Allah’ın oluncaya kadar cihat vardır. İslâm devleti yeryüzünden fitneyi kaldırmak için cihadı temel siyaset yaptığı gibi, barış isteyenlere de şartlarına uydukları müddet*çe asla dokunmaz.
İslâm hukukçularının darulislâm için, hukuk düzeninin hâkim ol*duğu ülke anlamında “daru ahkâm”, buna karşılık gayrimüslim ülkeler için de kuvvet ve zorbalığın hâkim olduğu yerler anlamında “daru kahr”, ‘daru kahr ve galebe”, “daru kahr ve ibâha” tabirlerini kullanmış olmaları da dikkat çekicidir.
Konumuza öncelikle “darulislam” ve “darulharp” kavramlarının ne anlama geldiğini belirterek başlayalım. Böylelikle darulharp eksenli ortaya atılan fikir ve düşüncelerin temel dayanağını anlama imkânımız olabilir. İslâm hukukçuları, ülkeleri, İslâmî hükümlerin uygulanıp uygulan*mamasına göre tasnif etmişlerdir. Böylelikle devletin niteliğini tarif ve tespit ederken ülkeleri iki kısma ayırmışlardır: Devletin siyasî, İktisadî, idari ve hukukî düzeninin İslâm esaslarına dayandığı, yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin İslâmî yönetimin elinde bulunduğu ülkelere darulislâm, İslâm düzeninin hâkim olmadığı ve bu yetkilerin islamî yöne*timin elinde bulunmadığı ülkelere de darulharp adını vermişlerdir.
İslam Savaş Dini midir?
“Darulharp” kavramı her ne kadar ilk bakışta “kendisiyle darulislâm arasında savaş halinin mevcut olduğu ülke” manasını ifade ediyorsa da İslâm hukuku kaynaklarında “darulislâm dışındaki ülkeler” anlamında ve bugünkü “yabancı ülke” tabirinin karşılığı olarak kullanıl*mıştır. İslâm hukukçularının ülkeleri bu şekilde ikiye ayırmaları ve ya*bancı ülkeleri darulharp şeklinde adlandırmaları konusunda bazı Batılı müelliflerin ileri sürdüğü müslümanların gayrimüslimlere karşı sürekli savaş hali içinde bulundukları ve dolayısıyla darulislâmın diğer ülkelerle münasebetinin savaş esasına dayandığı, söz konusu ayırım ve adlan*dırmanın da bundan kaynaklandığı şeklindeki iddia gerçeği yansıtma*maktadır. İslâm hukukundaki hâkim telakkiye göre gayrimüslim millet*lerle savaşın meşruiyet sebebi onların müslümanlara savaş açmalarıdır. Yabancı ülkelerin darulharp şeklinde adlandırılmasında da Ortaçağ bo*yunca milletlerarası münasebetlere hâkim olan tarihî ve siyasî şartlar et*kili olmuştur.
Darulharp kavramı, müslümanlarla savaş halinde olan ülkeye de*nildiğinden; harp ülkeleri, Allah’ın otoritesi yerine başka otoriteye bağla*nıp bu batıl otoritelere itaat ettiklerinden ve her zaman müslümanlara karşı savaş durumunda bulunduklarından dolayı bu adı alırlar. Islâm’ın sürekli savaşı temel aldığı şeklinde ileri. sürülen yanlış kanaatin aksine, onlar eğer barış istiyorlarsa müslümanlar bazı şartlara bağlı olarak an*laşma yapabilirler. Böyle ülkelere, o zaman, anlaşmalı ülke anlamında “darulahd” denilir ki, bu ülkeler%harp ülkelerinden ayrı bir hukuka tabi olur. İslâm'da zorlama yoktur, ama din yalnız Allah’ın oluncaya kadar cihat vardır. İslâm devleti yeryüzünden fitneyi kaldırmak için cihadı temel siyaset yaptığı gibi, barış isteyenlere de şartlarına uydukları müddet*çe asla dokunmaz.
İslâm hukukçularının darulislâm için, hukuk düzeninin hâkim ol*duğu ülke anlamında “daru ahkâm”, buna karşılık gayrimüslim ülkeler için de kuvvet ve zorbalığın hâkim olduğu yerler anlamında “daru kahr”, ‘daru kahr ve galebe”, “daru kahr ve ibâha” tabirlerini kullanmış olmaları da dikkat çekicidir.