Bir insanın ahlaksızlıkta varabileceği zirve: Necip Fazıl Kısakürek (Lanetullahi Aleyh)
- Mhp milletvekilliği yaptı.
- Irkçılıkta üstüne yok.
- Amerkanın karısı olmalıyız diye makaleler yazdı.
- Ömrünü müslümanlara iftira atmakla geçirdi. (Mevdudi'ye Merdudi, Muhammed Hamidullah'a Baidullah, Seyyid Kutub'a sahte mücahid, İbni Teymiyye'ye İslam'ı içten yıkan nursuz sapık diyen bu zındıktır.)
- Karı, kız, kumar ve sigaradan ömür boyu vazgeçmedi.
Necipin kumarbaz olduğuna şahit olan Murat Bardakçı anlatıyor:
Kumarbaz Necip'in Görüntüleri:

Kadın Bacakları Şiiri
[h=6]Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.
Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.
Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
bacakların ruhudur şekil veren diyorum
bacakları bir kalın örtüde saklı diye
mermerde kalbi çarpan venüs’ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler
insanlar öğrenirdi neye tapacağını.
kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
isa’nın eli diye, bir kadın bacağını.
Amerikanın karısı olmalıyız:
"Amerikan politikasını korumakla mükellefiz. Amerikan siyasetini tutmak
biricik yol..." Necip Fazıl KISAKÜREK Büyük Doğu Dergisi / Sayı 20 /17.7.1959


İrşat Edicim, Kurtarıcım ve Efendim Abdülhakim Arvasi Hazretlerine ait, dışından öğretici mahiyete, bu son asrın en büyük din eserini , en titiz sadakat, en derin dikkat ve en keskin haşyetle sadeleştirken, kendimden ekleyeceğim biricik ölcü , Büyük veli’nin muazzez ruhaniyetine sığınmak ve affını dilemektir. (Nisan 1983 / Necip Fazıl)
NECİP FAZIL’IN VAHDET-İ VÜCUT İNANCI
(BÜTÜN KÂİNATIN ALLAH’IN VÜCUDU OLMASI)
Varlık birliğine inan Allah ehlinin sözlerinden şu anlaşılıyor. Bütün kainat tek bir vücut belirtir, oda Allah’ın vücudu…. Allah’ın vücudundan başka hiç bir şeyin vücudu yoktur. Eşyanın vücudunda görülen her şey varlığını tek zat tan alır. Şüphe yoktur ki Allah , bu kainatın ne kadar zeresi varsa , hepsini kendi varlığını ve birliğini nakşetti. Onun içindir ki, kainatın topyekun zerreleri, O zat’ın varlık ve birliğine kesin bir delaletle işaret eder. Zannedilmesin ki, kainatın bu zerrelerinden birisi başlı başına vardır ve yahut hepsi birden hakiki varlık olarak mevcuttur. Bu eşyanın hiçbiri yokken, O, bir olan zat vardı. Var olan işte o zattır ve ondan başka mevcut yoktur . Alem denilen mahluklar da o ’’Zat’’a ait birlik ve varlığın işaretleridir.
(Esseyyid Abdülhakim Arvasi- Necip Fazıl Kısa kürek- Tasavvuf Bahçeleri, Sayfa 129 Büyük Doğu yayınları. İlk Basım 1983 Ayrıca bakınız Rabıta-i Şerife Necip fazıl Kısa kürek sayfa 139 Büyük Doğu yayınları)
Biri var ki, başında da, sonunda da, varolan O’dur. O’ndan başka var yoktur. Bu dünya ’’ bir varmış bir yokmuş’’ mealindedir. Yani ezellerin ezelinde bir zat vardı. Ondan başka hiçbir şey yoktu. O zatın bilgisinde, bu alemin böyle olacağı vardı. Kendi vücudunun ışığı ile, o zat, bu alemi var eyledi bütün mevcutları, varlık çehresiyle apaçık ortaya çıkardı ve görünür kıldı. Yani o zat, yine her anda bütün mevcut ları varlıkla yokluk arasında gezdirir, varlıkla yokluk arasında sanatını gösterir. Ezellerin ezelinde yok olan yine yoktur. İsterse var gibi görünsün ..
Ezellerin ezelinde var olan zat her şeyi kucaklayıcı ve kendisinde helak edici manasıyla, var olandır. Var ve bir olan O’dur. O, birliğiyle ve sınırsız kudretiyle her şeye kadirdir. O kutretinin yetkinliğiyle kendi zılli vücudunu ( varlığın gölgesini) sana ve bana ve alemin her zerresini verdi. Bu sayede sen ve ben ’’ senlik’’ve ’’ benlik’’le seçilip birbirimizden ayrılıyor ve farklı oluyoruz.
(Abdülhakim Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, Rabıta-i Şerife Sayfa 140 Büyük Doğu yayınları İlk basım tarihi 1974 Son basım tarihi 2008)
HALLACIN HIRKASI BAĞDADI BOĞULMAKTAN NASIL KURTARIYOR ?
Mansur , bu dervişe vasiyet etmişti:
Cesedimi yaktıktan sonra küllerini Dicle’ye dökeceklerdir. Korkarım ki nehir taşıp Bağdad’ı basmasın !.. O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp sulara at ! .. işte bu derviş, konunda Mansur’un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor.
Nehir yavaş yavaş kabarmakta … Fakat Mansur’un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor. Nehir yavaş yavaş kabarmakta. Fakat Mansur’un hırkası suların hassas tenine değer değmez. Dicle hemen ürperecek, hemen sinecek, hemen yumuşayacaktır. Nehir, hırkanın korkusunu alır almaz derhal büzülerek , kabuğuna çekilecek ve Bağdat, koca Bağdat boğulmaktan kurtulacak… Derviş, iki büklüm nehre doğru ilerliyor.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 106-107 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
HALLACIN ÖLMÜŞ PAPAĞANI DİRİLTMESİ
Yine anlatıyor : Bir kere de, henüz can vermiş bir papağana, yine parmağının ucuyla dokunur dokunmaz. Hayvanın dirildiğini ve yerinden kalktığını gördüm.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 110 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
MÜRİDİ ÖLDÜRÜP DİRİLTEN ŞEYH
Bir mecliste ona biri şöyle diyor:
İçime ölmek arzusu çöktü . Şeyh emir veriyor. Öl ! ve adamın birden bire kendinden geçip ölü gibi yere serildiği görülüyor. Mecliste bulunan zahiri ilim ehlinden biri şeyhe dönüyor:
Bir diriyi öldürdün, ya bir ölüyü dirilte bilir misin ? Marifet onda ! Şeyh soruyor Ölü dediğin kimdir ? yerde yatanı gösteriyor. Şeyhin gözleri görünmez bir noktaya dalıyor. Allah’ım şu yerde dirilt ! ve adam diriliyor.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 240-241 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
İSTEDİĞİNİZ GÜNAHLARI İŞLEYİNİZ !
SİZİ CEHENNEM DEN KURTARACAK BASİT BİR FORMÜL.
Bir hadis vardır. Tevhid Kelimesini yetmiş bin kere tekrarlanacak olursa, onu söyleyenin, yahut söyliyen tarafından niyet ve hediye edilerek şahsın kurtuluşunda müessir olur. Ben de bu zikri yetmiş bin kere tekrarlamış , lakin kimsenin adına niyet ve hediye etmeden içimde saklamıştım. Bir gün bir yerde yemek yerken hal ve keşif sahibi bir çocuğun, elini yemeğe götürür götürmez ağlamağa başladığını gördüm. Çocuk sebebini soranlara, cehennemi gördüğünü, annesinin orada azap çektiğini ve bu yüzden ağladığını söyledi. İçimden dedim ki, Allah’ım biliyorsun ki, Tevhid kelimesini yetmiş bin kere tekrarladım, işte onu bu çocuğun annesi azaptan kurtulsun diyet ve hediye ediyorum! Ben bu niyeti eder etmez çocuk gülümsedi ve annem cehennemden kurtuldu. Diye haykırdı ve yemek yemeğe başladı. Hemen hadisin doğruluğu, Çocuğun keşfi yolunda bana malum oldu…
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 292 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
MUHYYİDİN ARABİNİN GEÇMİŞ VE GELECEKTEKİ BÜTÜN İNSANLARIN SAYISINI BİLMESİ
Manevi ilimlerden başka maddi ilimlerde de pek ileriye gitmiş olan ve esasen tasavvufta müessirden ziyade eser üzerinde derinleşmiş bulunan Şeyh-i Ekber riyazıye ilminde de bir çok yüksek keşif ve buluşlar sahibidir. Hatta onun bulduğu bir düstura göre, filan rakamın falan rakamla muamelesinden cıkacak olan rakam Hazret-i Adem’den son insana kadar gelecek bütün beşer evladının sayısını vermektedir. Bu buluşa inanamayanlara ve artık bu kadarına hayali sayanlara karşı Şeyh demiştir ki:
Beni Kızdırmayın, size Hazret-i Adem’den son insana kadar gelmiş ve gelecek her ferdin çehresini bile çizerim !
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 296 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
KERAMETİYLE ADAMI ÖLDÜREN ŞEYH
Mevlana Sadedin Kaşgari :
Bir gün Mevlana Nizamddin huzurundaydık. Mevla’ya bağlı ulemadan bir zat, ilim tahsil yolunda birinden bahsetti ve Mevlana hakkında çok kötü şeyler söylediğini iddia etti. Adamın kötülüğü üzerinde o kadar ısrarla dur du ki, Mevlana Hazretleri teessüre düştüler. Tam o anda , ilim tahsili yolundaki fesatçı adam uzaktan görünü verdi. İddia sahibi, onu parmağıyla gösterip ’’ İşte o bahis budur !’’ dedi. O kişi Mevlana Hazretlerinin önünde öyle edepsiz bir tavırla geçti ki, Mevlana Hazretleri bir ara gazaba geldi ve eline bir çöp alıp duvara bir kabir şekli çizdi. O bahis hemen yere düşüp kendinden geçmiş gibi uzandı. Yanına gidenler, adamın ölmüş olduğunu gördüler.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 296 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
ALLAH’I ŞEYHİN YANINDA İKİNCİ PLANA ATMAK
Şeyh Abdülkebir Hazretleri, Mevlana Alaeddin’e soruyor.
Sizin şeyhiniz, huzursuz olduğu vakit size ne derdi ? Yanıma geldiğiniz zaman kendisi toplayıp Allah’ı biliyorsunuz. Benden uzaklaştınız mı unutmayınız ki , ayrı düşmeyesiniz ! derdi.
Sordular :
Ya siz ne karşılık verdiniz ? süküt ederdik.
Ne kadar da himmetsiz imişsiniz ! ’’ Biz Allah’ı bilemeyiz seni biliriz ! ’’ dememiz gerekirdi.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 413 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
ÖLÜDEN YARDIM İSTEME
Kudüs’ten Buhara’ya kadar gezdiği İslam beldelerinde ikibine yakın halife ve sayısız mürid ediniyor. Müridlerinden biri her nerede olursa olsun, onun ruhaniyetine sığınır sığınmaz , imdadı hazır. Vefatlarından sonra da , Mezarlarına sırayla üç gün devam edip imdat isteyenlere himmeti büyük.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 413 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
- Mhp milletvekilliği yaptı.
- Irkçılıkta üstüne yok.
- Amerkanın karısı olmalıyız diye makaleler yazdı.
- Ömrünü müslümanlara iftira atmakla geçirdi. (Mevdudi'ye Merdudi, Muhammed Hamidullah'a Baidullah, Seyyid Kutub'a sahte mücahid, İbni Teymiyye'ye İslam'ı içten yıkan nursuz sapık diyen bu zındıktır.)
- Karı, kız, kumar ve sigaradan ömür boyu vazgeçmedi.
Necipin kumarbaz olduğuna şahit olan Murat Bardakçı anlatıyor:
Kumarbaz Necip'in Görüntüleri:

Kadın Bacakları Şiiri
[h=6]Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.
Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.
Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
bacakların ruhudur şekil veren diyorum
bacakları bir kalın örtüde saklı diye
mermerde kalbi çarpan venüs’ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler
insanlar öğrenirdi neye tapacağını.
kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
isa’nın eli diye, bir kadın bacağını.
Amerikanın karısı olmalıyız:
"Amerikan politikasını korumakla mükellefiz. Amerikan siyasetini tutmak
biricik yol..." Necip Fazıl KISAKÜREK Büyük Doğu Dergisi / Sayı 20 /17.7.1959


İrşat Edicim, Kurtarıcım ve Efendim Abdülhakim Arvasi Hazretlerine ait, dışından öğretici mahiyete, bu son asrın en büyük din eserini , en titiz sadakat, en derin dikkat ve en keskin haşyetle sadeleştirken, kendimden ekleyeceğim biricik ölcü , Büyük veli’nin muazzez ruhaniyetine sığınmak ve affını dilemektir. (Nisan 1983 / Necip Fazıl)
NECİP FAZIL’IN VAHDET-İ VÜCUT İNANCI
(BÜTÜN KÂİNATIN ALLAH’IN VÜCUDU OLMASI)
Varlık birliğine inan Allah ehlinin sözlerinden şu anlaşılıyor. Bütün kainat tek bir vücut belirtir, oda Allah’ın vücudu…. Allah’ın vücudundan başka hiç bir şeyin vücudu yoktur. Eşyanın vücudunda görülen her şey varlığını tek zat tan alır. Şüphe yoktur ki Allah , bu kainatın ne kadar zeresi varsa , hepsini kendi varlığını ve birliğini nakşetti. Onun içindir ki, kainatın topyekun zerreleri, O zat’ın varlık ve birliğine kesin bir delaletle işaret eder. Zannedilmesin ki, kainatın bu zerrelerinden birisi başlı başına vardır ve yahut hepsi birden hakiki varlık olarak mevcuttur. Bu eşyanın hiçbiri yokken, O, bir olan zat vardı. Var olan işte o zattır ve ondan başka mevcut yoktur . Alem denilen mahluklar da o ’’Zat’’a ait birlik ve varlığın işaretleridir.
(Esseyyid Abdülhakim Arvasi- Necip Fazıl Kısa kürek- Tasavvuf Bahçeleri, Sayfa 129 Büyük Doğu yayınları. İlk Basım 1983 Ayrıca bakınız Rabıta-i Şerife Necip fazıl Kısa kürek sayfa 139 Büyük Doğu yayınları)
Biri var ki, başında da, sonunda da, varolan O’dur. O’ndan başka var yoktur. Bu dünya ’’ bir varmış bir yokmuş’’ mealindedir. Yani ezellerin ezelinde bir zat vardı. Ondan başka hiçbir şey yoktu. O zatın bilgisinde, bu alemin böyle olacağı vardı. Kendi vücudunun ışığı ile, o zat, bu alemi var eyledi bütün mevcutları, varlık çehresiyle apaçık ortaya çıkardı ve görünür kıldı. Yani o zat, yine her anda bütün mevcut ları varlıkla yokluk arasında gezdirir, varlıkla yokluk arasında sanatını gösterir. Ezellerin ezelinde yok olan yine yoktur. İsterse var gibi görünsün ..
Ezellerin ezelinde var olan zat her şeyi kucaklayıcı ve kendisinde helak edici manasıyla, var olandır. Var ve bir olan O’dur. O, birliğiyle ve sınırsız kudretiyle her şeye kadirdir. O kutretinin yetkinliğiyle kendi zılli vücudunu ( varlığın gölgesini) sana ve bana ve alemin her zerresini verdi. Bu sayede sen ve ben ’’ senlik’’ve ’’ benlik’’le seçilip birbirimizden ayrılıyor ve farklı oluyoruz.
(Abdülhakim Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, Rabıta-i Şerife Sayfa 140 Büyük Doğu yayınları İlk basım tarihi 1974 Son basım tarihi 2008)
HALLACIN HIRKASI BAĞDADI BOĞULMAKTAN NASIL KURTARIYOR ?
Mansur , bu dervişe vasiyet etmişti:
Cesedimi yaktıktan sonra küllerini Dicle’ye dökeceklerdir. Korkarım ki nehir taşıp Bağdad’ı basmasın !.. O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp sulara at ! .. işte bu derviş, konunda Mansur’un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor.
Nehir yavaş yavaş kabarmakta … Fakat Mansur’un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor. Nehir yavaş yavaş kabarmakta. Fakat Mansur’un hırkası suların hassas tenine değer değmez. Dicle hemen ürperecek, hemen sinecek, hemen yumuşayacaktır. Nehir, hırkanın korkusunu alır almaz derhal büzülerek , kabuğuna çekilecek ve Bağdat, koca Bağdat boğulmaktan kurtulacak… Derviş, iki büklüm nehre doğru ilerliyor.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 106-107 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
HALLACIN ÖLMÜŞ PAPAĞANI DİRİLTMESİ
Yine anlatıyor : Bir kere de, henüz can vermiş bir papağana, yine parmağının ucuyla dokunur dokunmaz. Hayvanın dirildiğini ve yerinden kalktığını gördüm.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 110 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
MÜRİDİ ÖLDÜRÜP DİRİLTEN ŞEYH
Bir mecliste ona biri şöyle diyor:
İçime ölmek arzusu çöktü . Şeyh emir veriyor. Öl ! ve adamın birden bire kendinden geçip ölü gibi yere serildiği görülüyor. Mecliste bulunan zahiri ilim ehlinden biri şeyhe dönüyor:
Bir diriyi öldürdün, ya bir ölüyü dirilte bilir misin ? Marifet onda ! Şeyh soruyor Ölü dediğin kimdir ? yerde yatanı gösteriyor. Şeyhin gözleri görünmez bir noktaya dalıyor. Allah’ım şu yerde dirilt ! ve adam diriliyor.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 240-241 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
İSTEDİĞİNİZ GÜNAHLARI İŞLEYİNİZ !
SİZİ CEHENNEM DEN KURTARACAK BASİT BİR FORMÜL.
Bir hadis vardır. Tevhid Kelimesini yetmiş bin kere tekrarlanacak olursa, onu söyleyenin, yahut söyliyen tarafından niyet ve hediye edilerek şahsın kurtuluşunda müessir olur. Ben de bu zikri yetmiş bin kere tekrarlamış , lakin kimsenin adına niyet ve hediye etmeden içimde saklamıştım. Bir gün bir yerde yemek yerken hal ve keşif sahibi bir çocuğun, elini yemeğe götürür götürmez ağlamağa başladığını gördüm. Çocuk sebebini soranlara, cehennemi gördüğünü, annesinin orada azap çektiğini ve bu yüzden ağladığını söyledi. İçimden dedim ki, Allah’ım biliyorsun ki, Tevhid kelimesini yetmiş bin kere tekrarladım, işte onu bu çocuğun annesi azaptan kurtulsun diyet ve hediye ediyorum! Ben bu niyeti eder etmez çocuk gülümsedi ve annem cehennemden kurtuldu. Diye haykırdı ve yemek yemeğe başladı. Hemen hadisin doğruluğu, Çocuğun keşfi yolunda bana malum oldu…
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 292 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
MUHYYİDİN ARABİNİN GEÇMİŞ VE GELECEKTEKİ BÜTÜN İNSANLARIN SAYISINI BİLMESİ
Manevi ilimlerden başka maddi ilimlerde de pek ileriye gitmiş olan ve esasen tasavvufta müessirden ziyade eser üzerinde derinleşmiş bulunan Şeyh-i Ekber riyazıye ilminde de bir çok yüksek keşif ve buluşlar sahibidir. Hatta onun bulduğu bir düstura göre, filan rakamın falan rakamla muamelesinden cıkacak olan rakam Hazret-i Adem’den son insana kadar gelecek bütün beşer evladının sayısını vermektedir. Bu buluşa inanamayanlara ve artık bu kadarına hayali sayanlara karşı Şeyh demiştir ki:
Beni Kızdırmayın, size Hazret-i Adem’den son insana kadar gelmiş ve gelecek her ferdin çehresini bile çizerim !
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 333 Sayfa 296 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
KERAMETİYLE ADAMI ÖLDÜREN ŞEYH
Mevlana Sadedin Kaşgari :
Bir gün Mevlana Nizamddin huzurundaydık. Mevla’ya bağlı ulemadan bir zat, ilim tahsil yolunda birinden bahsetti ve Mevlana hakkında çok kötü şeyler söylediğini iddia etti. Adamın kötülüğü üzerinde o kadar ısrarla dur du ki, Mevlana Hazretleri teessüre düştüler. Tam o anda , ilim tahsili yolundaki fesatçı adam uzaktan görünü verdi. İddia sahibi, onu parmağıyla gösterip ’’ İşte o bahis budur !’’ dedi. O kişi Mevlana Hazretlerinin önünde öyle edepsiz bir tavırla geçti ki, Mevlana Hazretleri bir ara gazaba geldi ve eline bir çöp alıp duvara bir kabir şekli çizdi. O bahis hemen yere düşüp kendinden geçmiş gibi uzandı. Yanına gidenler, adamın ölmüş olduğunu gördüler.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 296 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
ALLAH’I ŞEYHİN YANINDA İKİNCİ PLANA ATMAK
Şeyh Abdülkebir Hazretleri, Mevlana Alaeddin’e soruyor.
Sizin şeyhiniz, huzursuz olduğu vakit size ne derdi ? Yanıma geldiğiniz zaman kendisi toplayıp Allah’ı biliyorsunuz. Benden uzaklaştınız mı unutmayınız ki , ayrı düşmeyesiniz ! derdi.
Sordular :
Ya siz ne karşılık verdiniz ? süküt ederdik.
Ne kadar da himmetsiz imişsiniz ! ’’ Biz Allah’ı bilemeyiz seni biliriz ! ’’ dememiz gerekirdi.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 413 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)
ÖLÜDEN YARDIM İSTEME
Kudüs’ten Buhara’ya kadar gezdiği İslam beldelerinde ikibine yakın halife ve sayısız mürid ediniyor. Müridlerinden biri her nerede olursa olsun, onun ruhaniyetine sığınır sığınmaz , imdadı hazır. Vefatlarından sonra da , Mezarlarına sırayla üç gün devam edip imdat isteyenlere himmeti büyük.
(Necip Fazıl Kısakürek Veliler Ordusunda 340 Sayfa 413 Büyük Doğu yayınları İlk basım 1948)