Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Oy Veren Islamcılara Nasihat - Yasin Karataş Hoca

karatasyas Çevrimdışı

karatasyas

Yasin Karataş
İslam-TR Üyesi
Oy Veren İslamcılara Nasihat
Yazar: Yasin KARATAŞ
28 Mayıs 2015 Perşembe​
بسم الله الرحمن الرحيم

إن الحمد لله نحمده ونستعينه ونستغفره؛ ونعوذ بالله من شرور أنفسنا ومن سيئات أعمالنا؛ من يهده الله فلا مضل له ومن يضلل فلا هادي له. وأشهد أن لا إله إلا الله وحده لا شريك له، وأشهد أن محمدا عبده ورسوله. يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله حق تقاته ولا تموتن إلا وأنتم مسلمون. يا أيها الناس اتقوا ربكم الذي خلقكم من نفس واحدة وخلق منها زوجها وبث منهما رجالا كثيرا ونساء واتقوا الله الذي تساءلون به والأرحام إن الله كان عليكم رقيبا. يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله وقولوا قولا سديدا، يصلح لكم أعمالكم ويغفر لكم ذنوبكم. ومن يطع الله ورسوله فقد فاز فوزا عظيما. أما بعد...

Hamd, ancak Allah içindir. Ona hamd eder, Ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, kötü amellerimizin kötülerinden Ona sığınırız. Allah’ın hidayete erdirdiğini saptıracak yoktur, saptırdığını da hidayete erdirecek yoktur.

Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Onun kulu ve Rasûlüdür.

“Ey iman edenler! Allah’tan Ona yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102.)

“Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşler yaratan; ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbiniz’den sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinize bir gözleyicidir.” (en-Nisâ’, 1.)

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eden büyük bir kurtuluşa ermiştir.” (el-Ahzâb, 70-71.)


es-Selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berakâtuh.

Değerli abim! Beni sizinle tanıştırmış olan Allah’a hamd olsun. Şahsınıza olan muhabbetim ve hürmetim gıyabınızda malumdur. Hakkınızda hayırdan başka bir şey bilmiyor, sizin için hayırdan başkasına şahitlik etmiyoruz. Hakkı hak olarak bilip ona tabi olduğunuzdan, batılı da batıl olarak görüp ondan kaçındığınızdan gayet eminiz. Faaliyetlerinizi yakından takip ediyor olamasak da çalışmalarınızı bereketlendirmesi için Rabbimize dua ediyor, kardeşlerimizi de bu duaya teşvik ediyoruz. Allah bizi ihlastan ve takvadan ayırmasın, hatalarımızı doğruya tebdil buyursun.

Muhterem abim! Son zamanlarda oy vermenin hükmü, oy verenlerin belirli bir partiye yönlendirilmesi ve İslam coğrafyasındaki birçok âlimin oy vermeye cevaz vermesiyle ilgili sözler söylediğinize dair birtakım söylentiler dolaşmaktadır. Bu söylentilerin sıhhati bizce meçhuldür. Sizi ve dava arkadaşlarınızı yargılamak haddimize olmasa da bir kardeşiniz olarak bu konu hakkında size âcizane nasihat etmeyi uygun gördük. Rabbim bu nasihatten bizi ve sizi faydalandırsın.

Öncelikle aşağıdaki açıklamaların genel prensiplerin beyanı olduğunu, bu prensiplerin muayyen tekfire dayanak olarak görülmesinin sakıncalı olacağı kanaatinde olduğumuzu belirtmek isteriz. Yazılanlar muayyen tekfirle ilgili değil, şeriatın meseleye bakış açısını izah etmek içindir.

Şûrâ Suresi’nin 21. ayetinde Allah’tan başka teşride bulunanların, Allah’a koşulmuş ortaklar olduğu açıklanmaktadır. “Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri dinden kendilerine şeriat yapan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı aralarında hükmedilmişti bile. Şüphesiz ki o zalimler için çok çetin bir azap vardır.” Ayetteki “ortakları mı var” ifadesi, Allah’tan başka şeriat koyucu kabul edenlerin, bu kanun koyucuları Allah’a ortak koştuklarını göstermektedir.

Demokrasinin ve diğer beşeri sistemlerin şirk olduğu, Allah’ın şeriatı dışındaki tüm sistemlerin tağut olduğu hususunda hiç şüphemiz olmadığı gibi bu konuda farklı düşündüğümüzü de zannetmiyoruz.

Sadece Allah’a ait olan hüküm koyma yetkisi, demokrasilerde halkın kendisine ait kabul edilir. Toplumun tamamı kanun koyma yetkisine sahip iken, sadece Allah ve Rasulü kanun koyamaz. Oy vermek, aslen halka ait olan kanun koyma yetkisinin, vekâleten başkalarına devredilmesidir. Bu sebeple seçmenlerin vekâlet verdiği kişilere “milletvekili” denmiştir. Kanun koyma hususunda millete vekâlet edecek olan yetkili kişi… Bundan dolayı oy vermek şirk-i ekberdir, dinden çıkaran büyük şirktir.

İbn Teymiyye, kelime-i şehadeti söylüyor olmalarına rağmen Tatarlarla savaşılmasının vacip olduğu hususunda Müslümanların icma ettiğini belirtmiştir. Çünkü onlar aralarında Allah’ın hükümleriyle değil, kendi koymuş oldukları hükümlerle hükmederlerdi. (el-Fetâvâ’l-Kubrâ, II, 32)

İbn Kesîr, Maide Suresi’nin 50. ayetinin tefsirinde şunları söylemektedir: Tatarların, Cengiz Han diye bilinen krallarından alınma krallık buyrukları vardır ve bununla hüküm verirler. Nitekim bu yasayı onlara kral koymuştur. Bu yasalar Yahudi, Hıristiyan ve İslâm dinine mensup muhtelif milletlerden iktibas yoluyla tanzim edilmiş kanunlar topluluğudur. Ancak bu yasalar içerisinde birçoğu, Cengiz Han’ın mücerret görüş ve heveslerinden ibarettir. O bunu, çocukları için izlenen bir hüküm haline getirmiştir ki onlar, Allah’ın kitabından ve Rasûlullah’ın sünnetinden önce bu yasaya uyarlar. Onlardan böyle davranan birisi kâfirdir, Allah ve Rasulü’nün (sav) hükmüne dönene dek kendisiyle savaşmak vaciptir. Az veya çok hiçbir konuda Allah’tan başkasının hükmüne müracaat edilemez.

Oy vermenin hükmü içtihadi değildir, nassla sabittir. Oy vermenin şirk olduğu birçok ayetin delaletiyle sabittir. Durum böyle olunca, yani mesele hakkında nass varid olunca konu hakkındaki içtihatlar batıldır. Meselenin ictihadî olduğunu iddia edip herkes dilediği âlimin görüşüne göre amel edebilir demek, nass olduğu halde nassa muhalif âlim görüşlerine yapışmak demektir ki, sofilerin yaptığı tam da budur.

Oy vermenin caiz olmadığı, bilakis şirk olduğu katî, sarih, sahih delillere dayanırken, bunun caiz olduğunu zannedenler, bu delillere mukabil güçte olabilecek hiçbir delil göstermemektedirler. Bilakis sanki teşri ile ilgili hiçbir ayet yokmuş gibi, aklî gerekçeler öne sürerek bunu savunur ve bizden buna inanmamızı beklerler. Fakat gerçek öyle değildir.

Bir âlimin Arap olması, onun muteber olması için yeterli değildir. Seyyid Kutub’un katli için fetva yayınlayanlar muteber âlimlerdi, hepsi Arap’tı. Kendilerine göre delillere dayanıyor, fetvalarını haklı gösteriyorlardı. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı bizim için ne ifade ediyorsa, Suud ulemasının bir kısmı, bazı Mısırlı âlimler de aynı şeyi ifade etmektedir. Konuşanın Arap olması, Arap ülkesinde yaşıyor olması, Arap ülkelerinde eğitim almış olması, Arapça konuşması, Türkiye’de yaşayan ve kökleri Suud’da olan hocalar olması bizi yanıltmasın.

Eğer dünya üzerinde ilmiyle konuşan herkesin sözüne itibar mümkün olsaydı, kimseyi bidatlerden alıkoyamazdık. Kandil gecelerinin bidat oluğuna gösterdiğimiz hassasiyetin çok daha fazlasını oy verme meselesinde de göstermeliyiz. Nitekim oy vermeye cevaz verenler olduğu gibi, kandil gecelerine de cevaz verenler var, ölülerden medet beklemeye de…

Bir putperest bize gelse ve puta tapacağını söylese biz kendisine putlara tapmaması gerektiğini söyleriz. Buna rağmen puta tapacaksa kendisine “İlla ki tapacaksan şuna değil buna ibadet et” demeyiz, dememeliyiz. Puta tapana sadece “Puta tapma” denir, kendisine putun hayırlısı tavsiye edilmez. Kiliseye giden birine kilise tavsiye edilmez, kendisine İslam tebliğ edilir. Partilerin İslam’a yakın ve uzak olanı yoktur. Tüm partiler aynıdır. Hepsinin amacı ortaktır. Demirel’in “Şeriat gelecekse onu da biz getiririz” sözü, meseleye bakış açımızı şekillendirmelidir. Konjonktür gereği bazen partiler İslamcı olur, bazen işçi haklarını savunur, bazen sermaye sahiplerini savunur, bazen milliyetçiliği savunur. Mevcut hükümetin İslamcı söylem ve uygulamaları sadece dünyanın gidişatına ayak uydurma çabasıdır, onların tabiriyle "aşırı İslam"ı engelleme amaçlıdır. Sofiler halen Turgut ÖZAL’a rahmet okumaktadırlar…

Seçim, günümüz demokrasilerinin vazgeçilemez bir unsurudur. Kişi oy vermekle, ne gayeyle vermiş olursa olsun, kime veya kimlere vermiş olursa olsun demokrasiyi desteklemiş, ona olan inancını açığa vurmuş olur. Oy kullanma oranının %90 küsurlarda olduğu geçmiş dönemlerde söylenen “İşte bu demokrasinin zaferidir” sözleri, demokratların seçimlere katılım oranına bakış açısını göstermektedir. Öyledir, çünkü toplumun %90’ından fazlası demokrasiyi benimsemiş, onun dışındaki -beşerî olsun ilâhî olsun- bütün yönetim şekillerini reddetmiştir; Allah’tan başka kanun koyucular kabul etmiştir. Egemenliğin kayıtsız-şartsız Allah’a değil, insanlara ait olduğunu kabullenmiştir. Oy vermek kişinin, kendisini mutlak kanun koyucu ilan edip, bu yetkisini vekâleten devretmesi demektir. Hâlbuki Allah’tan başka kanun koyucu yoktur. Kıyamete kadar da olmayacaktır. Oy vermek, insanlarda kanun koyma yetki ve yeterliliğinin olduğunu iddia etmektir. Demokrasi ve benzeri yönetim şekilleri, çok ilahlı ilkel dinlerdir.

Mevcut hükümetin icraatları Suriye cihadına destek gibi görülüyorsa bu tam bir yanılgıdır. Düşmanımızın düşmanı dostumuz olsaydı, Afgan-Rus harbinde ABD taraftarı olmamız gerekirdi. Eğer bir tağut bir savaşta bir tarafı destekliyorsa, mutlaka kendi çıkarı için destekliyordur. Müslümanlar bu tağutun menfaatini şimdi anlamasa da en fazla 30 sene sonra mutlaka anlayacaktır. Anlık gelişmeler ve yumuşak karnımız olan Allah yolunda cihad sevdamız, yanlışlıkla bizi zalimlere yaklaştırmamalıdır. Yoksa bize ateş dokunur.

Firavun’un rablik iddiası, Hz. Musa’nın dininde söz sahibi olmak istemesinden değildi. Musa’nın dinindeki hükümler ne olursa olsun, kendi sözünün geçmesini dayatmasındandı. Mevcut hükümet dindeki hükümleri değiştirmese de, dinin ahkâmının uygulanmasını engelleyerek Firavunla aynı işi yapmaktadır. Fakat bunu Firavun gibi zalimce değil, kendi tavizkâr üslubuyla yapıyor.

Bir İslam devleti, şeriata aykırı bazı uygulamalarla tağutlaşmadığı gibi, bir küfür sistemi de İslam’a uygun birtakım kanunlarla İslamlaşmaz. Allah’ın iradesinin hâkim olduğu, devletin Allah adına yönetildiği ülkelerdeki hatalar ve yanlışlar, o beldenin Allah adına yönetilmediğini göstermez. Aynı şekilde Allah adına yönetilmeyen, Allah’ın ahkâmının Allah için ve Allah adına uygulanmadığı küfür beldelerindeki İslam’a uygun uygulamalar, sistemi İslamileştirmez. Faizi reddeden komünist sistemle İslam’ın ne ilgisi olabilir?

Müslümana düşen, kendisinin ve kendini Müslüman diye isimlendiren diğer insanların tağutlarla arasını bozmaktır. Net bir tavır ve tepkinin gösterilmediği yerde kişiler tağutlara meyleder. Çünkü fıtrat gücü sever ve güçlünün yanında olmak ister. İslam ise garip geldi, garip gidecektir. Ne mutlu o gariplere…

Bizim bildiğimiz, doğrumuz budur. İmam Şafii’nin dediği gibi, bizim sözümüz doğrudur, yanlış olma ihtimali vardır; muhatabımızın görüşü yanlıştır, doğru olma ihtimali vardır.

Allah için abilerimize nasihatten başka muradımız yoktur.


http://www.nebevihareketdernegi.org/makale-19-oy-veren-islamcilara-nasihat-yazar-yasin-karatas.html
 
Ilunga Çevrimdışı

Ilunga

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun...
 
AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Oy Veren İslamcılara Nasihat
Yazar: Yasin KARATAŞ
28 Mayıs 2015 Perşembe​
بسم الله الرحمن الرحيم

إن الحمد لله نحمده ونستعينه ونستغفره؛ ونعوذ بالله من شرور أنفسنا ومن سيئات أعمالنا؛ من يهده الله فلا مضل له ومن يضلل فلا هادي له. وأشهد أن لا إله إلا الله وحده لا شريك له، وأشهد أن محمدا عبده ورسوله. يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله حق تقاته ولا تموتن إلا وأنتم مسلمون. يا أيها الناس اتقوا ربكم الذي خلقكم من نفس واحدة وخلق منها زوجها وبث منهما رجالا كثيرا ونساء واتقوا الله الذي تساءلون به والأرحام إن الله كان عليكم رقيبا. يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله وقولوا قولا سديدا، يصلح لكم أعمالكم ويغفر لكم ذنوبكم. ومن يطع الله ورسوله فقد فاز فوزا عظيما. أما بعد...

Hamd, ancak Allah içindir. Ona hamd eder, Ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, kötü amellerimizin kötülerinden Ona sığınırız. Allah’ın hidayete erdirdiğini saptıracak yoktur, saptırdığını da hidayete erdirecek yoktur.

Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Onun kulu ve Rasûlüdür.

“Ey iman edenler! Allah’tan Ona yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102.)

“Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşler yaratan; ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbiniz’den sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinize bir gözleyicidir.” (en-Nisâ’, 1.)

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eden büyük bir kurtuluşa ermiştir.” (el-Ahzâb, 70-71.)


es-Selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berakâtuh.

Değerli abim! Beni sizinle tanıştırmış olan Allah’a hamd olsun. Şahsınıza olan muhabbetim ve hürmetim gıyabınızda malumdur. Hakkınızda hayırdan başka bir şey bilmiyor, sizin için hayırdan başkasına şahitlik etmiyoruz. Hakkı hak olarak bilip ona tabi olduğunuzdan, batılı da batıl olarak görüp ondan kaçındığınızdan gayet eminiz. Faaliyetlerinizi yakından takip ediyor olamasak da çalışmalarınızı bereketlendirmesi için Rabbimize dua ediyor, kardeşlerimizi de bu duaya teşvik ediyoruz. Allah bizi ihlastan ve takvadan ayırmasın, hatalarımızı doğruya tebdil buyursun.

Muhterem abim! Son zamanlarda oy vermenin hükmü, oy verenlerin belirli bir partiye yönlendirilmesi ve İslam coğrafyasındaki birçok âlimin oy vermeye cevaz vermesiyle ilgili sözler söylediğinize dair birtakım söylentiler dolaşmaktadır. Bu söylentilerin sıhhati bizce meçhuldür. Sizi ve dava arkadaşlarınızı yargılamak haddimize olmasa da bir kardeşiniz olarak bu konu hakkında size âcizane nasihat etmeyi uygun gördük. Rabbim bu nasihatten bizi ve sizi faydalandırsın.

Öncelikle aşağıdaki açıklamaların genel prensiplerin beyanı olduğunu, bu prensiplerin muayyen tekfire dayanak olarak görülmesinin sakıncalı olacağı kanaatinde olduğumuzu belirtmek isteriz. Yazılanlar muayyen tekfirle ilgili değil, şeriatın meseleye bakış açısını izah etmek içindir.

Şûrâ Suresi’nin 21. ayetinde Allah’tan başka teşride bulunanların, Allah’a koşulmuş ortaklar olduğu açıklanmaktadır. “Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri dinden kendilerine şeriat yapan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı aralarında hükmedilmişti bile. Şüphesiz ki o zalimler için çok çetin bir azap vardır.” Ayetteki “ortakları mı var” ifadesi, Allah’tan başka şeriat koyucu kabul edenlerin, bu kanun koyucuları Allah’a ortak koştuklarını göstermektedir.

Demokrasinin ve diğer beşeri sistemlerin şirk olduğu, Allah’ın şeriatı dışındaki tüm sistemlerin tağut olduğu hususunda hiç şüphemiz olmadığı gibi bu konuda farklı düşündüğümüzü de zannetmiyoruz.

Sadece Allah’a ait olan hüküm koyma yetkisi, demokrasilerde halkın kendisine ait kabul edilir. Toplumun tamamı kanun koyma yetkisine sahip iken, sadece Allah ve Rasulü kanun koyamaz. Oy vermek, aslen halka ait olan kanun koyma yetkisinin, vekâleten başkalarına devredilmesidir. Bu sebeple seçmenlerin vekâlet verdiği kişilere “milletvekili” denmiştir. Kanun koyma hususunda millete vekâlet edecek olan yetkili kişi… Bundan dolayı oy vermek şirk-i ekberdir, dinden çıkaran büyük şirktir.

İbn Teymiyye, kelime-i şehadeti söylüyor olmalarına rağmen Tatarlarla savaşılmasının vacip olduğu hususunda Müslümanların icma ettiğini belirtmiştir. Çünkü onlar aralarında Allah’ın hükümleriyle değil, kendi koymuş oldukları hükümlerle hükmederlerdi. (el-Fetâvâ’l-Kubrâ, II, 32)

İbn Kesîr, Maide Suresi’nin 50. ayetinin tefsirinde şunları söylemektedir: Tatarların, Cengiz Han diye bilinen krallarından alınma krallık buyrukları vardır ve bununla hüküm verirler. Nitekim bu yasayı onlara kral koymuştur. Bu yasalar Yahudi, Hıristiyan ve İslâm dinine mensup muhtelif milletlerden iktibas yoluyla tanzim edilmiş kanunlar topluluğudur. Ancak bu yasalar içerisinde birçoğu, Cengiz Han’ın mücerret görüş ve heveslerinden ibarettir. O bunu, çocukları için izlenen bir hüküm haline getirmiştir ki onlar, Allah’ın kitabından ve Rasûlullah’ın sünnetinden önce bu yasaya uyarlar. Onlardan böyle davranan birisi kâfirdir, Allah ve Rasulü’nün (sav) hükmüne dönene dek kendisiyle savaşmak vaciptir. Az veya çok hiçbir konuda Allah’tan başkasının hükmüne müracaat edilemez.

Oy vermenin hükmü içtihadi değildir, nassla sabittir. Oy vermenin şirk olduğu birçok ayetin delaletiyle sabittir. Durum böyle olunca, yani mesele hakkında nass varid olunca konu hakkındaki içtihatlar batıldır. Meselenin ictihadî olduğunu iddia edip herkes dilediği âlimin görüşüne göre amel edebilir demek, nass olduğu halde nassa muhalif âlim görüşlerine yapışmak demektir ki, sofilerin yaptığı tam da budur.

Oy vermenin caiz olmadığı, bilakis şirk olduğu katî, sarih, sahih delillere dayanırken, bunun caiz olduğunu zannedenler, bu delillere mukabil güçte olabilecek hiçbir delil göstermemektedirler. Bilakis sanki teşri ile ilgili hiçbir ayet yokmuş gibi, aklî gerekçeler öne sürerek bunu savunur ve bizden buna inanmamızı beklerler. Fakat gerçek öyle değildir.

Bir âlimin Arap olması, onun muteber olması için yeterli değildir. Seyyid Kutub’un katli için fetva yayınlayanlar muteber âlimlerdi, hepsi Arap’tı. Kendilerine göre delillere dayanıyor, fetvalarını haklı gösteriyorlardı. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı bizim için ne ifade ediyorsa, Suud ulemasının bir kısmı, bazı Mısırlı âlimler de aynı şeyi ifade etmektedir. Konuşanın Arap olması, Arap ülkesinde yaşıyor olması, Arap ülkelerinde eğitim almış olması, Arapça konuşması, Türkiye’de yaşayan ve kökleri Suud’da olan hocalar olması bizi yanıltmasın.

Eğer dünya üzerinde ilmiyle konuşan herkesin sözüne itibar mümkün olsaydı, kimseyi bidatlerden alıkoyamazdık. Kandil gecelerinin bidat oluğuna gösterdiğimiz hassasiyetin çok daha fazlasını oy verme meselesinde de göstermeliyiz. Nitekim oy vermeye cevaz verenler olduğu gibi, kandil gecelerine de cevaz verenler var, ölülerden medet beklemeye de…

Bir putperest bize gelse ve puta tapacağını söylese biz kendisine putlara tapmaması gerektiğini söyleriz. Buna rağmen puta tapacaksa kendisine “İlla ki tapacaksan şuna değil buna ibadet et” demeyiz, dememeliyiz. Puta tapana sadece “Puta tapma” denir, kendisine putun hayırlısı tavsiye edilmez. Kiliseye giden birine kilise tavsiye edilmez, kendisine İslam tebliğ edilir. Partilerin İslam’a yakın ve uzak olanı yoktur. Tüm partiler aynıdır. Hepsinin amacı ortaktır. Demirel’in “Şeriat gelecekse onu da biz getiririz” sözü, meseleye bakış açımızı şekillendirmelidir. Konjonktür gereği bazen partiler İslamcı olur, bazen işçi haklarını savunur, bazen sermaye sahiplerini savunur, bazen milliyetçiliği savunur. Mevcut hükümetin İslamcı söylem ve uygulamaları sadece dünyanın gidişatına ayak uydurma çabasıdır, onların tabiriyle "aşırı İslam"ı engelleme amaçlıdır. Sofiler halen Turgut ÖZAL’a rahmet okumaktadırlar…

Seçim, günümüz demokrasilerinin vazgeçilemez bir unsurudur. Kişi oy vermekle, ne gayeyle vermiş olursa olsun, kime veya kimlere vermiş olursa olsun demokrasiyi desteklemiş, ona olan inancını açığa vurmuş olur. Oy kullanma oranının %90 küsurlarda olduğu geçmiş dönemlerde söylenen “İşte bu demokrasinin zaferidir” sözleri, demokratların seçimlere katılım oranına bakış açısını göstermektedir. Öyledir, çünkü toplumun %90’ından fazlası demokrasiyi benimsemiş, onun dışındaki -beşerî olsun ilâhî olsun- bütün yönetim şekillerini reddetmiştir; Allah’tan başka kanun koyucular kabul etmiştir. Egemenliğin kayıtsız-şartsız Allah’a değil, insanlara ait olduğunu kabullenmiştir. Oy vermek kişinin, kendisini mutlak kanun koyucu ilan edip, bu yetkisini vekâleten devretmesi demektir. Hâlbuki Allah’tan başka kanun koyucu yoktur. Kıyamete kadar da olmayacaktır. Oy vermek, insanlarda kanun koyma yetki ve yeterliliğinin olduğunu iddia etmektir. Demokrasi ve benzeri yönetim şekilleri, çok ilahlı ilkel dinlerdir.

Mevcut hükümetin icraatları Suriye cihadına destek gibi görülüyorsa bu tam bir yanılgıdır. Düşmanımızın düşmanı dostumuz olsaydı, Afgan-Rus harbinde ABD taraftarı olmamız gerekirdi. Eğer bir tağut bir savaşta bir tarafı destekliyorsa, mutlaka kendi çıkarı için destekliyordur. Müslümanlar bu tağutun menfaatini şimdi anlamasa da en fazla 30 sene sonra mutlaka anlayacaktır. Anlık gelişmeler ve yumuşak karnımız olan Allah yolunda cihad sevdamız, yanlışlıkla bizi zalimlere yaklaştırmamalıdır. Yoksa bize ateş dokunur.

Firavun’un rablik iddiası, Hz. Musa’nın dininde söz sahibi olmak istemesinden değildi. Musa’nın dinindeki hükümler ne olursa olsun, kendi sözünün geçmesini dayatmasındandı. Mevcut hükümet dindeki hükümleri değiştirmese de, dinin ahkâmının uygulanmasını engelleyerek Firavunla aynı işi yapmaktadır. Fakat bunu Firavun gibi zalimce değil, kendi tavizkâr üslubuyla yapıyor.

Bir İslam devleti, şeriata aykırı bazı uygulamalarla tağutlaşmadığı gibi, bir küfür sistemi de İslam’a uygun birtakım kanunlarla İslamlaşmaz. Allah’ın iradesinin hâkim olduğu, devletin Allah adına yönetildiği ülkelerdeki hatalar ve yanlışlar, o beldenin Allah adına yönetilmediğini göstermez. Aynı şekilde Allah adına yönetilmeyen, Allah’ın ahkâmının Allah için ve Allah adına uygulanmadığı küfür beldelerindeki İslam’a uygun uygulamalar, sistemi İslamileştirmez. Faizi reddeden komünist sistemle İslam’ın ne ilgisi olabilir?

Müslümana düşen, kendisinin ve kendini Müslüman diye isimlendiren diğer insanların tağutlarla arasını bozmaktır. Net bir tavır ve tepkinin gösterilmediği yerde kişiler tağutlara meyleder. Çünkü fıtrat gücü sever ve güçlünün yanında olmak ister. İslam ise garip geldi, garip gidecektir. Ne mutlu o gariplere…

Bizim bildiğimiz, doğrumuz budur. İmam Şafii’nin dediği gibi, bizim sözümüz doğrudur, yanlış olma ihtimali vardır; muhatabımızın görüşü yanlıştır, doğru olma ihtimali vardır.

Allah için abilerimize nasihatten başka muradımız yoktur.


http://www.nebevihareketdernegi.org/makale-19-oy-veren-islamcilara-nasihat-yazar-yasin-karatas.html
Selamun aleykum we rahmetullahi we berakatuh, ahi bu yazıyı kime yazmış yasin hocamız
 
Üst Ana Sayfa Alt