Tasavvuf ehli , kendi sapkınlıklarının; ehli sunnet muslumanlarının itibar etmesi için, itibar edilmiş İslam büyüklerinin isimlerini kendi menkıbelerine ekleyerek , sapkın tasavvuf hikayelerini kendi ağızlarından dillendirerek, muslumanların Abdulkadir Ceylani'nin isminden çekinerek itiraz etmesini engelleyerek, maalesef benimsenmesini sağlamışlardır!
Ebu Hurayra (r.a.) diyor ki:
"Bir adam Rasulullaha geldi ve ona "Ey Allanın Rasulu, ben açlıktan bittim." dedi.
Rasulullah, hanımlarına bir adam gönderdi. Adam onlarda hiçbir yiyecek bulamadı. Bunun üzerine
"Bu adamı bu gece misafir edecek kimse yok mu? Allah ona rahmetini versin." buyurdu.
Bunun üzerine Ensar'dan bir kışı ayağa kalktı ve "Ben misafir ederim ya Rasulallah." dedi ve adamı alıp evine götürdü. Hanımına "Bu, Resulullahın misafiridir, bundan hiçbir şey esirgeme." dedi.
Hanımı: "Vallahi evde çocukların yiyeceğinden başka bir şey yoktur." dedi. Adam: "Çocuklar akşam yemeğini istediklerinde onlan uyut gel, lambayı söndür. Bu gece karnımızı dürelim." dedi.
Hanımı bunları yaptı. Sonra ev sahibi hakkında sabahleyin Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah falan adama ve falan kadına hayret etti. (Onları takdir etti). "İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu.
"Daha önce Medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince, onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler, kim nefsinin ihtiraslarından korunur ise, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir" (Haşr-9)
Sevgili Peygamberimiz bir gece evinden dışarı çıkmıştı. Bir de baktı ki Ebûbekir ve Ömer de dışarıdalar. Onlara:
"- Bu saatte sizi evinizden dışarı çıkaran sebep nedir?" diye sordu. Onlar:
- Açlık, yâ Rasûlallâh! dediler. Peygamberimiz:
"- Canımı elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki sizi evinizden çıkaran sebep, beni de evimden çıkardı, haydi kalkınız!" buyurdu. İkisi de kalkıp Rasûl-u Ekrem'le birlikte Ensâr'dan birinin evine geldiler. Fakat o zât evinde değildi. Hanımı Rasûlullâh'ı görünce:
- Hoş geldiniz, buyurunuz, dedi. Efendimiz:
"- Falan nerede?" diye sordu. Kadın:
- Bize tatlı su getirmek için gitti, dedi. Tam o sırada ev sâhibi geldi, onlara şöyle bir baktıktan sonra:
- Allâh'a hamdolsun! Bugün, hiç kimse misafir yönünden benden daha bahtiyar değildir, dedi. Hemen gidip içinde koruğu, olgunu ve yaşı bulunan bir hurma salkımı getirdi:
- Buyurunuz, yiyiniz, dedi ve eline bir bıçak aldı. Rasûlullâh Efendimiz:
"- Sağılan hayvanlara sakın dokunma!" dedi.
Ev sâhibi onlar için bir koyun kesti. Onlar da koyunun etinden ve hurmadan yediler; tatlı sudan içtiler. Hepsi yemeğe doyup suya kanınca Fahr-i Cihân Efendimiz, Hz. Ebûbekir ve Ömer'e şöyle dedi:
"- Canımı elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki kıyamet gününde bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz. Açlık sizi evinizden çıkardı, sonra evinize dönmeden şu nimetlere kavuştunuz." (Muslim, Eşribe, 140)
Ebû Talha -radıyallâhu anh- anlatıyor;
"Rasûl-u Muctebâ Efendimiz'e açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkes karnına bir taş bağlamıştı. Rasûlullâh da karnını açtı. Baktık ki onda iki taş vardı." (Tirmizî, Zuhd, 39)
Ebû Hureyre -radiyâllâhu anh-'den nakledildiğine göre, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e bir gün sıcak bir yemek getirilmişti. Yedikten sonra; "Elhamdulillâh, epey zamandır mideme sıcak bir yemek girmemişti." dedi. (İbn-i Mâce, Zuhd, 10)
Ebu Hurayra (r.a.) diyor ki:
"Bir adam Rasulullaha geldi ve ona "Ey Allanın Rasulu, ben açlıktan bittim." dedi.
Rasulullah, hanımlarına bir adam gönderdi. Adam onlarda hiçbir yiyecek bulamadı. Bunun üzerine
"Bu adamı bu gece misafir edecek kimse yok mu? Allah ona rahmetini versin." buyurdu.
Bunun üzerine Ensar'dan bir kışı ayağa kalktı ve "Ben misafir ederim ya Rasulallah." dedi ve adamı alıp evine götürdü. Hanımına "Bu, Resulullahın misafiridir, bundan hiçbir şey esirgeme." dedi.
Hanımı: "Vallahi evde çocukların yiyeceğinden başka bir şey yoktur." dedi. Adam: "Çocuklar akşam yemeğini istediklerinde onlan uyut gel, lambayı söndür. Bu gece karnımızı dürelim." dedi.
Hanımı bunları yaptı. Sonra ev sahibi hakkında sabahleyin Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah falan adama ve falan kadına hayret etti. (Onları takdir etti). "İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu.
"Daha önce Medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince, onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler, kim nefsinin ihtiraslarından korunur ise, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir" (Haşr-9)
Sevgili Peygamberimiz bir gece evinden dışarı çıkmıştı. Bir de baktı ki Ebûbekir ve Ömer de dışarıdalar. Onlara:
"- Bu saatte sizi evinizden dışarı çıkaran sebep nedir?" diye sordu. Onlar:
- Açlık, yâ Rasûlallâh! dediler. Peygamberimiz:
"- Canımı elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki sizi evinizden çıkaran sebep, beni de evimden çıkardı, haydi kalkınız!" buyurdu. İkisi de kalkıp Rasûl-u Ekrem'le birlikte Ensâr'dan birinin evine geldiler. Fakat o zât evinde değildi. Hanımı Rasûlullâh'ı görünce:
- Hoş geldiniz, buyurunuz, dedi. Efendimiz:
"- Falan nerede?" diye sordu. Kadın:
- Bize tatlı su getirmek için gitti, dedi. Tam o sırada ev sâhibi geldi, onlara şöyle bir baktıktan sonra:
- Allâh'a hamdolsun! Bugün, hiç kimse misafir yönünden benden daha bahtiyar değildir, dedi. Hemen gidip içinde koruğu, olgunu ve yaşı bulunan bir hurma salkımı getirdi:
- Buyurunuz, yiyiniz, dedi ve eline bir bıçak aldı. Rasûlullâh Efendimiz:
"- Sağılan hayvanlara sakın dokunma!" dedi.
Ev sâhibi onlar için bir koyun kesti. Onlar da koyunun etinden ve hurmadan yediler; tatlı sudan içtiler. Hepsi yemeğe doyup suya kanınca Fahr-i Cihân Efendimiz, Hz. Ebûbekir ve Ömer'e şöyle dedi:
"- Canımı elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki kıyamet gününde bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz. Açlık sizi evinizden çıkardı, sonra evinize dönmeden şu nimetlere kavuştunuz." (Muslim, Eşribe, 140)
Ebû Talha -radıyallâhu anh- anlatıyor;
"Rasûl-u Muctebâ Efendimiz'e açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkes karnına bir taş bağlamıştı. Rasûlullâh da karnını açtı. Baktık ki onda iki taş vardı." (Tirmizî, Zuhd, 39)
Ebû Hureyre -radiyâllâhu anh-'den nakledildiğine göre, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e bir gün sıcak bir yemek getirilmişti. Yedikten sonra; "Elhamdulillâh, epey zamandır mideme sıcak bir yemek girmemişti." dedi. (İbn-i Mâce, Zuhd, 10)