Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şirkten Korunmak İçin (Sabah-Akşam) Okunacak Dua

B Çevrimdışı

BaiTullaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şirkten Korunmak İçin (Sabah-Akşam) Okunacak Dua:


Okunuşu: "Allahumme inni euzu bike min en uşrike bike şey'en ve ene a'lemu ve estağfiruke lima la a'lemu inneke ente allamulğuyubi."
Anlamı: "Allahım! Şüphesiz ben bilerek herhangi bir şeyi şirk koşmak (eş ve ortak tanımak) tan sana sığınırım.Bilmeyerek işlemiş olduğum(şirk ve hatalarım) ın senden bağışlanmasını dilerim. Şüphesiz ki bütün gaybları (gizli şeyleri) ancak sen bilirsin." (et-terğıb ve et-terhib: 1/76)
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
"اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِكَ أَنْ أُشْرِكَ بِكَ وَأَناَ أَعْلَمُ ، وَأَسْتَغْفِرُكَ لِماَ لاَ أَعْلَمُ"

(أحمد وغيره )








" Allah’ım! Bilerek şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şirkten ise senin affını dilerim. "

(Ahmed 4/403 Sahih senedle)
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
"Bilmeden yapılan şirkin affı" söz konusu değilse, bu dualar nedir? Allah'tan bunu isteyebildiğimize göre, öyleyse bu, yani bilmeden şirk işlemenin affı söz konusudur.

Bu dualarda açıkça "bilmenin" ayırt edici özelliğini görüyoruz. Bilerek yapılan şirkin mazereti yoktur. (İkrah hariç... Ve tevil de bir çeşit "bilmeme"dir) Aff ise tamamen "bilmeden yapılanlar için" söz konusudur.

Bununla birlikte ilim herkese farzdır. Bilmiyor duruma düşmemek için çabalamak herkese farzdır. Bilhassa, birileri gelip bizi bir hatamız konusunda uyardı ise, o konu gündemimizin tam ortasına, kimse değil, bilin ki tam olarak Allah tarafından koyulmuştur. Allah'ın gündemimizin ortasına düşürdüğü ilmi bir konu sonrası, o konu artık ilk öğrenmemiz gereken konulardan biri olmuştur. Bu aşamadan sonra "hiç duymamıştım" deme olanağımız da kalmıyor çünkü. Ve dolayısı ile "bilmiyordum" deme olasılığımız da... Bu yüzden birileri bilhassa şirk ve küfür konusunda bizleri uyarıyorsa, o konuda erteleme lüksümüz yok artık. Acilen o konular araştırılmalı, ciddiyetle öğrenilmeli.

***


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bu ümmetin şirki karanlık bir gecede dümdüz bir kayanın üzerinde yürüyen siyah bir karıncanın ayak sesinden daha gizlidir."

Bunun üzerine Ebu Bekir radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

"Bundan nasıl kurtulabiliriz?" dedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şu duayı okursan ondan kurtulursun:

"Allah’ım! Bildiğim şeylerde şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şirkten de senin affını dilerim" de." buyurdu.

(Hakim, Ebi Hatim sahih senedle rivayet etti)
 
D Çevrimdışı

depdep

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"Bilmeden yapılan şirkin affı" söz konusu değilse, bu dualar nedir? Allah'tan bunu isteyebildiğimize göre, öyleyse bu, yani bilmeden şirk işlemenin affı söz konusudur.

Bu dualarda açıkça "bilmenin" ayırt edici özelliğini görüyoruz. Bilerek yapılan şirkin mazereti yoktur. (İkrah hariç... Ve tevil de bir çeşit "bilmeme"dir) Aff ise tamamen "bilmeden yapılanlar için" söz konusudur.

Bununla birlikte ilim herkese farzdır. Bilmiyor duruma düşmemek için çabalamak herkese farzdır. Bilhassa, birileri gelip bizi bir hatamız konusunda uyardı ise, o konu gündemimizin tam ortasına, kimse değil, bilin ki tam olarak Allah tarafından koyulmuştur. Allah'ın gündemimizin ortasına düşürdüğü ilmi bir konu sonrası, o konu artık ilk öğrenmemiz gereken konulardan biri olmuştur. Bu aşamadan sonra "hiç duymamıştım" deme olanağımız da kalmıyor çünkü. Ve dolayısı ile "bilmiyordum" deme olasılığımız da... Bu yüzden birileri bilhassa şirk ve küfür konusunda bizleri uyarıyorsa, o konuda erteleme lüksümüz yok artık. Acilen o konular araştırılmalı, ciddiyetle öğrenilmeli.

***


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bu ümmetin şirki karanlık bir gecede dümdüz bir kayanın üzerinde yürüyen siyah bir karıncanın ayak sesinden daha gizlidir."

Bunun üzerine Ebu Bekir radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

"Bundan nasıl kurtulabiliriz?" dedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şu duayı okursan ondan kurtulursun:

"Allah’ım! Bildiğim şeylerde şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şirkten de senin affını dilerim" de." buyurdu.

(Hakim, Ebi Hatim sahih senedle rivayet etti)

Bu duada "bilinmeden işlenen şirk"ten kasıt riya gibi "küçük şirk" olarak adlandırılan fiiller olamaz mı?
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Bilmeden yapılan şirkin affı" söz konusu değilse, bu dualar nedir? Allah'tan bunu isteyebildiğimize göre, öyleyse bu, yani bilmeden şirk işlemenin affı söz konusudur.

Bu dualarda açıkça "bilmenin" ayırt edici özelliğini görüyoruz. Bilerek yapılan şirkin mazereti yoktur. (İkrah hariç... Ve tevil de bir çeşit "bilmeme"dir) Aff ise tamamen "bilmeden yapılanlar için" söz konusudur.

Bununla birlikte ilim herkese farzdır. Bilmiyor duruma düşmemek için çabalamak herkese farzdır. Bilhassa, birileri gelip bizi bir hatamız konusunda uyardı ise, o konu gündemimizin tam ortasına, kimse değil, bilin ki tam olarak Allah tarafından koyulmuştur. Allah'ın gündemimizin ortasına düşürdüğü ilmi bir konu sonrası, o konu artık ilk öğrenmemiz gereken konulardan biri olmuştur. Bu aşamadan sonra "hiç duymamıştım" deme olanağımız da kalmıyor çünkü. Ve dolayısı ile "bilmiyordum" deme olasılığımız da... Bu yüzden birileri bilhassa şirk ve küfür konusunda bizleri uyarıyorsa, o konuda erteleme lüksümüz yok artık. Acilen o konular araştırılmalı, ciddiyetle öğrenilmeli.

***


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bu ümmetin şirki karanlık bir gecede dümdüz bir kayanın üzerinde yürüyen siyah bir karıncanın ayak sesinden daha gizlidir."

Bunun üzerine Ebu Bekir radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

"Bundan nasıl kurtulabiliriz?" dedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şu duayı okursan ondan kurtulursun:

"Allah’ım! Bildiğim şeylerde şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şirkten de senin affını dilerim" de." buyurdu.

(Hakim, Ebi Hatim sahih senedle rivayet etti)
Abla yanlış düşünüyorsun.Böyle bir hadisi delil alıp bilmeden bir insan şirk işlerse mazeretli olur diyemezsin çünkü bu konuda onlarca ayet ve hadis var bir çoğu selef aliminin nakli var büyük şirkte cehalet mazeret değildir.Orda kastedilen büyük ihtimalle küçük şirk gibi konulardır.Lütfen her gördüğümüz hadis ve yazı üzerinden yeni bir itikad bina etmeyelim en tehlikeli şeydir bu.Çünkü usulde bütün ayetler hadisler hepsi toplanır ondan sonra bir sonuç çıkarılır.Büyük şirkte cehalet mazeret değildir.Sadece tekfirin önünde bazı maniler vardır.Onu da alimlerimiz tek tek açıklamışlar.
İkrah, öfke ve aşırı coşku anında istemeden söylenen bazı küfür sözleri (ben senin Rabbinim sende benim kulumsun hadisi) vb. örnekler çoğaltılabilir.Bu hadisi de şimdilik buraya ekleyeyim.

Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.

(Buhârî, Rikak 23; Müslim, Zühd 49, 50.)

Birkaç gün sonra büyük şirkte cehalet mazeret değildir diye bir yazı paylaşacağım inşaAllah.Onlarca ayet ve hadiste oluşan bir yazı olacak.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bu duada "bilinmeden işlenen şirk"ten kasıt riya gibi "küçük şirk" olarak adlandırılan fiiller olamaz mı?


Abla yanlış düşünüyorsun.Böyle bir hadisi delil alıp bilmeden bir insan şirk işlerse mazeretli olur diyemezsin çünkü bu konuda onlarca ayet ve hadis var bir çoğu selef aliminin nakli var büyük şirkte cehalet mazeret değildir.Orda kastedilen büyük ihtimalle küçük şirk gibi konulardır.Lütfen her gördüğümüz hadis ve yazı üzerinden yeni bir itikad bina etmeyelim en tehlikeli şeydir bu.Çünkü usulde bütün ayetler hadisler hepsi toplanır ondan sonra bir sonuç çıkarılır.Büyük şirkte cehalet mazeret değildir.Sadece tekfirin önünde bazı maniler vardır.Onu da alimlerimiz tek tek açıklamışlar.
İkrah, öfke ve aşırı coşku anında istemeden söylenen bazı küfür sözleri (ben senin Rabbinim sende benim kulumsun hadisi) vb. örnekler çoğaltılabilir.Bu hadisi de şimdilik buraya ekleyeyim.

Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.

(Buhârî, Rikak 23; Müslim, Zühd 49, 50.)

Birkaç gün sonra büyük şirkte cehalet mazeret değildir diye bir yazı paylaşacağım inşaAllah.Onlarca ayet ve hadiste oluşan bir yazı olacak.

Tek delil bu hadis olsa idi, haklısınız diyebilirdim. Forumda, başta bu konu olmak üzere, cehaletin mazeret olduğu etraflıca açıklanmıştır:


Konudan bir hadis:

Abdullah b. Abbas (radıyallahu anh)da Rasûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şubhesiz ki Allah; Ummetimin hatasının, unutmasının ve ona zorla yaptırılanın sorumluluğunu kaldırmıştır.
(İbni Mâce, Talâk, bab. 16, Hadis no: 2045 ; Beyhaki, es-Sunenu’l-Kubra, VII, 584, Hadis no: 15094; Hâkim, Mustedrak, II, 198)


Bu bölümde başka benzer konular da görebilirsiniz:


Örnek de verirsem:

Bir putun önüne geçip secde etmenin net şirk olduğu konusunu bilmeyen bulamazsınız, dolayısıyla böyle bir şeyin cehaleti de olmaz.

Ama bilhassa günümüzde tarikat ehlinin, yanlış tevil ile, dolayısı ile cehaletleri ile düştükleri şirklerde onlara tebliğ ulaşmadan onları tekfir edemeyiz ve Allah'ın affededip affetmeyeceğini de bilemeyiz. Ancak Allah katında onlar için umudun olduğunu yukarıdaki delillerden her halükarda görüyoruz.
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Birincisi ben sadece bir örnek olsun diye o hadisi yazdım.Ayrıca cehaletin mazeret olmadığına delil olarak onlarca ayet ve hadis var.Biraz sabretseniz bir yada 2 güne bu konuda ki tüm ayetleri ve hadisleri paylaşacağım o zaman mazeretmiymiş değilmiymiş görürsünüz.Bide attığın linkte Abdulmuizz Fida abinin paylaştığı cehalet bölümünü göstererek mesele bitmiş zannediyorsun ben bu konuda ilk dönem selef alimlerinden tut muasır günümüz alimlerinden olan Süleyman el Ulvan, Ali el Hudayr vb. kadar onlarca yazı,video ve kitap okudum.Çok şükür Allah bu konuda da bizi aydınlattı.Bide o yazıda Hz.Aişe Allah bilir mi? hadisi ,kül hadisi ve zatu envat hadisleri delil gösterilmiş.Bu 3 hadis alimler arasında bile ihtilafli birçoğu alım farklı şekilde şerh etmiş.Bu 3 hadis hakkında alimlerin nakillerini getirsem dünya kadar nakil olur birçoğu farklı farklı yorumlar yapmış.Bazıları şaz görüş belirtmiş vs. Bu konuda olması gereken açık sarih ayet ve hadislere sırtımızı dayamak yoksa birçok manaya gelecek,alimlerin bile yorumunda ihtilaf ettiği şeylere takılıp gidersek kendi nefsimize göre hareket etmiş oluruz.Neyse lafı çok uzatmıyayım bir iki güne yazıyı paylaşırım.

Abdullah b. Abbas (radıyallahu anh)da Rasûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şubhesiz ki Allah; Ummetimin hatasının, unutmasının ve ona zorla yaptırılanın sorumluluğunu kaldırmıştır.
(İbni Mâce, Talâk, bab. 16, Hadis no: 2045 ; Beyhaki, es-Sunenu’l-Kubra, VII, 584, Hadis no: 15094; Hâkim, Mustedrak, II, 198)

Bu hadisi niye delil gösterdin onu da anlamış değilim.Yukarıda yazdıgim kismi okursan ben zaten ikrah yani zorlama,ben senin Rabbinim sen benim kulum hadisi yani hata ile coşku ve öfke anında söylenen sözler vs.durumlarin zaten tekfirin önündeki engeller olduğunu söyledim.
 
Son düzenleme:
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tek delil bu hadis olsa idi, haklısınız diyebilirdim. Forumda, başta bu konu olmak üzere, cehaletin mazeret olduğu etraflıca açıklanmıştır:


Konudan bir hadis:

Abdullah b. Abbas (radıyallahu anh)da Rasûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şubhesiz ki Allah; Ummetimin hatasının, unutmasının ve ona zorla yaptırılanın sorumluluğunu kaldırmıştır.
(İbni Mâce, Talâk, bab. 16, Hadis no: 2045 ; Beyhaki, es-Sunenu’l-Kubra, VII, 584, Hadis no: 15094; Hâkim, Mustedrak, II, 198)


Bu bölümde başka benzer konular da görebilirsiniz:


Örnek de verirsem:

Bir putun önüne geçip secde etmenin net şirk olduğu konusunu bilmeyen bulamazsınız, dolayısıyla böyle bir şeyin cehaleti de olmaz.

Ama bilhassa günümüzde tarikat ehlinin, yanlış tevil ile, dolayısı ile cehaletleri ile düştükleri şirklerde onlara tebliğ ulaşmadan onları tekfir edemeyiz ve Allah'ın affededip affetmeyeceğini de bilemeyiz. Ancak Allah katında onlar için umudun olduğunu yukarıdaki delillerden her halükarda görüyoruz.
Yukarıda cevap olarak yazdım size bildirim gelmez diye bu şekil yazıyı tekrar "+" lıyorum.

Ayrıca verdiğin linklerdeki bilgileri zaten biliyorum yine de teşekkürler.Foruma kaç aydır üye olduk diye dine de yeni girmedik :))) Yarın inşaAllah delilleriyle birlikte cehaletin mazeret olmadığını forumda ilmi konu açarak anlatacağım delilleri gördükten sonra da dileyen dilediğine inansın zaten yapacak bir şey yok.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Abdullah b. Abbas (radıyallahu anh)da Rasûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şubhesiz ki Allah; Ummetimin hatasının, unutmasının ve ona zorla yaptırılanın sorumluluğunu kaldırmıştır.
(İbni Mâce, Talâk, bab. 16, Hadis no: 2045 ; Beyhaki, es-Sunenu’l-Kubra, VII, 584, Hadis no: 15094; Hâkim, Mustedrak, II, 198)

Bu hadisi niye delil gösterdin onu da anlamış değilim.Yukarıda yazdıgim kismi okursan ben zaten ikrah yani zorlama,ben senin Rabbinim sen benim kulum hadisi yani hata ile coşku ve öfke anında söylenen sözler vs.durumlarin zaten tekfirin önündeki engeller olduğunu söyledim.
"Hata"yı coşku halinde dil sürçmesi vb olarak sınırlamayı neye dayandırıyorsunuz?

Ve, verdiğim linkte, adını andıklarınızdan daha fazlası da var; ayetler de var ve başka hadisler de var bakarsanız. Aşağıda alıntıladığım yazınıza binaen "dileyen dilediğine inansın" elbet, ama: hataen bir kafire müslüman demeyi, hataen bir müslümana kâfir demeye tercih ettiğim için, benim görüşüm "cehalet mazarettir"de sabittir. Nitekim aktaracağınız delilleri de ben ilk kez görmüş olmayacağım.

Bu arada, yukarıdaki mesajımda verdiğim örnekteki gibi "herkesçe bilinen, bir puta secde gibi" "apaçık konularda", tekraren cehalet mazeret değildir. Altını çiziyorum.

Ancak bir ayetin veya hadisin yanlış yorumundan, veya uydurma bir hadisi sahih zannederek "hatalı" bir itikad geliştirenler için, işte yukarıdaki hadis delildir. Hata sadece dil sürçmesi değildir, bir ayeti veya hadisi yanlış anlamak veya uydurma bir hadisi sahih zannetmek de hatadır. Öyle olmasa, sizden ve benden kat kat kat kat fazla ilmi olan ilim sahipleri, "sen şunu kabul etmedin, sen şunu dedin, sen bunu dedin" diye birbirlerini tekfir eder dururlardı. Var mı tarihte böyle bir şey? Evet, içtihad konusunu kastediyorum; hem de ilim ehli nezdinde, ayetler ve hadislerle haşır neşir insanlar; ALİMLER... Onca ilimlerine rağmen, "hata ederseler" 1 ecirleri var, isabet ederseler 2 ecir. Onca ilme rağmen HATA... Evet: alimlerin, hatalı görüşleri dil sürçmesi midir? Yoksa, bir ayet veya hadisi yanlış yorumlama mı? Ve alimde bile, hata ile yapılan yanlışa tekfir yok, hatta bir de ecir varken; şu gün, şu toplumda, hakiki ilimden bilerek yoksun bırakılmış cahil halk "alimlere, ayetlere, sünnete uyduklarını zannederken" kafir olacak öyle mi?

Alim olan, onca ilmine rağmen hata etme hakkına sahip olsun, hatta üstüne bir de ecir alsın da,

Cahil olana hiçbir şekilde cehalet mazeret olmasın...

Dediğim gibi, delillerinizi hazırladığınız konunuzu hazırlayın. (Forumdaki ilmi münazaralar bölümü bunun içindir) Dileyen dilediğini seçer elbet.

Yukarıda cevap olarak yazdım size bildirim gelmez diye bu şekil yazıyı tekrar "+" lıyorum.

Ayrıca verdiğin linklerdeki bilgileri zaten biliyorum yine de teşekkürler.Foruma kaç aydır üye olduk diye dine de yeni girmedik :))) Yarın inşaAllah delilleriyle birlikte cehaletin mazeret olmadığını forumda ilmi konu açarak anlatacağım delilleri gördükten sonra da dileyen dilediğine inansın zaten yapacak bir şey yok.
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abla yazdığın şeyleri bir daha gözden geçirmeni istiyorum.Öncelikle şunu yazmışsın hatalı,uydurma bir hadisi doğru kabul edip yada bir hadisi veya ayeti yanlış tevil edip küfre giren biri hatasından dolayı mazurdur diyorsun ve bunu da alimler bile yapmış diyorsun.Bu 1400 küsür senedir gelmiş bütün alimlere açık bir iftiradır.Bana bir tane ehli sünnet alim gösterki yanlış içtihattan dolayı insanları şirke,küfre çağırmış bu olacak şey değildir.(Bunu ancak tarikat,Şia,tasavvuf sofileri vb.yapar bunlarada alim diyorsan söyleyecek sözüm yok zaten,bu sözde alim ve şeyhler en temel cümle olan La ilahe illahtan gafil ve cahil insanlardır,kafirdirler) İslam da asıllar bellidir insanlar bu dine La ilahe İllAllah diyerek bütün sahte ilahları reddederek girer.Yaratmayı,rızık vermeyi,vb.sıfatları Allaha verdiği gibi yani Allahı rububiyette birlediği gibi Uluhiyettede birlemek zorundadır.Yani bütün ibadet ve kulluk görevlerini Allah'a yapmak zorundadır.Zaten bir insan Uluhiyette Allahı birlememişse müslümanlığa hiç girmemiştir anca kendini kandırıyor demektir.Avam da olsa kim olursa olsun uydurma bir hadis veya başka bir şeyi görse bile dinin en temel aslını La ilahe illlahı bildiği için anında bu hadisleri reddeder veya tevilleri reddeder.Çünkü Allah bu dini herkese göndermiştir avama da alime de garibanada.Asıllar çok nettir ve anlaması basittir.Kim La ilahe illAllahı bilmeyip bu cümleden gafil kalırsa ve Allaha ibadetlerde vs. şirk koşarsa kafirdir ama tam tersi bir müslüman bu en öz,kısa ve herkesin anlayabileceği cümleyi bilirse 40 tane de uydurma hadis gelse veya bazı sahih gibi görünen ve yanlış tevil edilen hadisleri görse nede olsa bunun bu asılları bozduğunu bildiği için hemen reddeder çünkü bunu imanın ve kelimei tevhidin gereği olduğunu bilir.


Kim Allah’tan başka ilâh yoktur der ve Allah’tan başka ibâdet edilenleri inkâr ederse, o kimsenin malı ve kanı harâm olur. Gizli hallerinin hesâbı ise Allah’a âittir.”

(Müslim, Îmân 37)

Dinde zorlama yoktur. Artık, doğru olan yanlış olandan kesin olarak ayrılmıştır. Kim tağutu reddedip, Allah'a inanırsa, kuşkusuz ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuş olur. Allah, her şeyi işiten ve her şeyi bilen'dir

(Bakara 256)


Yazıyı sevdiğim bir alimin (Süleyman el Ulvan) videosuyla sonlandırmak istiyorum.İzlemeni tavsiye ederim.





 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Hata"yı coşku halinde dil sürçmesi vb olarak sınırlamayı neye dayandırıyorsunuz?

Ve, verdiğim linkte, adını andıklarınızdan daha fazlası da var; ayetler de var ve başka hadisler de var bakarsanız. Aşağıda alıntıladığım yazınıza binaen "dileyen dilediğine inansın" elbet, ama: hataen bir kafire müslüman demeyi, hataen bir müslümana kâfir demeye tercih ettiğim için, benim görüşüm "cehalet mazarettir"de sabittir. Nitekim aktaracağınız delilleri de ben ilk kez görmüş olmayacağım.

Bu arada, yukarıdaki mesajımda verdiğim örnekteki gibi "herkesçe bilinen, bir puta secde gibi" "apaçık konularda", tekraren cehalet mazeret değildir. Altını çiziyorum.

Ancak bir ayetin veya hadisin yanlış yorumundan, veya uydurma bir hadisi sahih zannederek "hatalı" bir itikad geliştirenler için, işte yukarıdaki hadis delildir. Hata sadece dil sürçmesi değildir, bir ayeti veya hadisi yanlış anlamak veya uydurma bir hadisi sahih zannetmek de hatadır. Öyle olmasa, sizden ve benden kat kat kat kat fazla ilmi olan ilim sahipleri, "sen şunu kabul etmedin, sen şunu dedin, sen bunu dedin" diye birbirlerini tekfir eder dururlardı. Var mı tarihte böyle bir şey? Evet, içtihad konusunu kastediyorum; hem de ilim ehli nezdinde, ayetler ve hadislerle haşır neşir insanlar; ALİMLER... Onca ilimlerine rağmen, "hata ederseler" 1 ecirleri var, isabet ederseler 2 ecir. Onca ilme rağmen HATA... Evet: alimlerin, hatalı görüşleri dil sürçmesi midir? Yoksa, bir ayet veya hadisi yanlış yorumlama mı? Ve alimde bile, hata ile yapılan yanlışa tekfir yok, hatta bir de ecir varken; şu gün, şu toplumda, hakiki ilimden bilerek yoksun bırakılmış cahil halk "alimlere, ayetlere, sünnete uyduklarını zannederken" kafir olacak öyle mi?

Alim olan, onca ilmine rağmen hata etme hakkına sahip olsun, hatta üstüne bir de ecir alsın da,

Cahil olana hiçbir şekilde cehalet mazeret olmasın...

Dediğim gibi, delillerinizi hazırladığınız konunuzu hazırlayın. (Forumdaki ilmi münazaralar bölümü bunun içindir) Dileyen dilediğini seçer elbet.
Yani bu kadar zamandır bu forumda yer alıp islami şeylerle iç içe olup hayla müşrikleri aklamaya çalışmak cehaletleri mazerettir diyip onları kurtarmak için bin dereden su getirmek şaşılacak şey doğrusu neyse yukarıda zaten yazına cevabımı yazdım abla dilersen okursun.Selametle.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Abla yazdığın şeyleri bir daha gözden geçirmeni istiyorum.Öncelikle şunu yazmışsın hatalı,uydurma bir hadisi doğru kabul edip yada bir hadisi veya ayeti yanlış tevil edip küfre giren biri hatasından dolayı mazurdur diyorsun ve bunu da alimler bile yapmış diyorsun.Bu 1400 küsür senedir gelmiş bütün alimlere açık bir iftiradır.Bana bir tane ehli sünnet alim gösterki yanlış içtihattan dolayı insanları şirke,küfre çağırmış bu olacak şey değildir.(Bunu ancak tarikat,Şia,tasavvuf sofileri vb.yapar bunlarada alim diyorsan söyleyecek sözüm yok zaten,bu sözde alim ve şeyhler en temel cümle olan La ilahe illahtan gafil ve cahil insanlardır,kafirdirler) İslam da asıllar bellidir insanlar bu dine La ilahe İllAllah diyerek bütün sahte ilahları reddederek girer.Yaratmayı,rızık vermeyi,vb.sıfatları Allaha verdiği gibi yani Allahı rububiyette birlediği gibi Uluhiyettede birlemek zorundadır.Yani bütün ibadet ve kulluk görevlerini Allah'a yapmak zorundadır.Zaten bir insan Uluhiyette Allahı birlememişse müslümanlığa hiç girmemiştir anca kendini kandırıyor demektir.Avam da olsa kim olursa olsun uydurma bir hadis veya başka bir şeyi görse bile dinin en temel aslını La ilahe illlahı bildiği için anında bu hadisleri reddeder veya tevilleri reddeder.Çünkü Allah bu dini herkese göndermiştir avama da alime de garibanada.Asıllar çok nettir ve anlaması basittir.Kim La ilahe illAllahı bilmeyip bu cümleden gafil kalırsa ve Allaha ibadetlerde vs. şirk koşarsa kafirdir ama tam tersi bir müslüman bu en öz,kısa ve herkesin anlayabileceği cümleyi bilirse 40 tane de uydurma hadis gelse veya bazı sahih gibi görünen ve yanlış tevil edilen hadisleri görse nede olsa bunun bu asılları bozduğunu bildiği için hemen reddeder çünkü bunu imanın ve kelimei tevhidin gereği olduğunu bilir.


Kim Allah’tan başka ilâh yoktur der ve Allah’tan başka ibâdet edilenleri inkâr ederse, o kimsenin malı ve kanı harâm olur. Gizli hallerinin hesâbı ise Allah’a âittir.”

(Müslim, Îmân 37)

Dinde zorlama yoktur. Artık, doğru olan yanlış olandan kesin olarak ayrılmıştır. Kim tağutu reddedip, Allah'a inanırsa, kuşkusuz ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuş olur. Allah, her şeyi işiten ve her şeyi bilen'dir

(Bakara 256)


Yazıyı sevdiğim bir alimin (Süleyman el Ulvan) videosuyla sonlandırmak istiyorum.İzlemeni tavsiye ederim.





Yani bu kadar zamandır bu forumda yer alıp islami şeylerle iç içe olup hayla müşrikleri aklamaya çalışmak cehaletleri mazerettir diyip onları kurtarmak için bin dereden su getirmek şaşılacak şey doğrusu neyse yukarıda zaten yazına cevabımı yazdım abla dilersen okursun.Selametle.




Evvela videoyu izleme imkanım yok, çünkü aşırı şekilde yoğunum ama anlamadıklarınıza kısaca cevap vereyim:

Bahsettiğim alimlerin kimi bir şeye helal derken, öteki haram demiyor mu?

Birisi bir şeyi yapan kafirdir derken, öteki müslümandır demiyor mu?

Peki Allah katında bir şey ya helal, ya haramdır değil mi?

Ve Allah katında birisi, ya müslüman ya kafirdir değil mi?

Buna karşılık:

Allah'ın dininde helale haram, harama helal demenin hükmü nedir?

Ve Allah'ın dininde, müslümana kafir, kafire müslüman demenin hükmü nedir?

Her iki durum da küfürdür. İnsanı dinden çıkarır.

Bahsettiğiniz alimler 14 asırdır bu tarz çeşitli konularda ihtilaf etmiş mi? Etmiş.

Dinde tek bir doğru olduğuna göre, birileri bir şeye haram, birileri aynı şeye helal derken, iki taraftan biri Allah katında yanlışa düşmüş mü? Evet.

Aynı şey, bir şeyi yapan kafir olur, diğer taraf olmaz müslümandır derken de olmuş mu? Evet.

Peki "Allah'ın müslüman kuluna kafir demek", veya "Allah'ın düşmanı kuluna müslüman deyip kardeş bilmek" küfürdür deyip, hangileri birbirini tekfir etmiş?

Hepsi karşı görüşe hatalısın demiş, onun doğrusu bu değil şu demiş.

İşte anlamadığınız ve iftira attığımı söylediğiniz durum bu. Bunlar alimlerimiz için hak mı, yoksa onlara atılmış iftira mı?

Ve sonuç itibariyle durum tastamam budur. Alimlerimiz o kadar ayet ve hadisin içinde, onca ilme rağmen, hayatlarını İslam'a adamış olmalarına rağmen" "hata ile" temelde küfür olarak tanımlanan "hakikati reddetme veya yanlış bilme konularına" düşmüş. Onlar tekfir edilmemiş de, ki hata ile yanlış hükme varan edilmez zaten, bunu onlar biliyordu, siz anlamıyorsunuz;

Şu devirde, ilmin temelinden uzak bırakılmış, kendi ve ailesinin karnını doyurmak için en olumsuz şartlarda mesailere kalarak çalışan, eve geldiğinde faturadan başka birşey düşünemeyen, bugün Allah için bir şey yapayım diye tv'deki hocaları açıp dinleyen, ama tv'deki hocaların anlattıklarının şirk, küfür veya bid'at olduğu kulağına fısıldanmamış, bu yüzden bilmeyen, çünkü günümüzde altı çizilmeden anlatılan konuların yanlış öğrenmeye açık olduğu gerçeğine binaen... İşte bu kişiler... İşte bu şartlarda... Sırf hakikat onlara ulaşmadı diye... Kafir olacaklar öyle mi?

Bu iş vicdan işi. Bir de derin düşünme işi. Yazdıklarımı gerekirse tekrar okumanızı ben de isterim.
 
E Çevrimdışı

e.soyler.Tawheed

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu duada "bilinmeden işlenen şirk"ten kasıt riya gibi "küçük şirk" olarak adlandırılan fiiller olamaz mı?
Cehalet mazarettir. Tağuta muhakeme olmak ameli küfür küçük şirktir. Şirkler birikir küçük gğnah gibi büyük şirk olduğu zaman kişi müşrik olur.

Hüccet sunulduktan sonrada şizofren olır ilaj zan eder tağutları hatırla fravunlara da hüccet sunulduktan sonra yalanladıkları için şizofren olmuşdular tağutlar kendilerini ilah zan ediyorlardı buda ilahlık iddasında bulunmaktır.

Halkda şizofren ilah zannedeceği için tağutları buda şirki ekber dir

 
E Çevrimdışı

e.soyler.Tawheed

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yani bu kadar zamandır bu forumda yer alıp islami şeylerle iç içe olup hayla müşrikleri aklamaya çalışmak cehaletleri mazerettir diyip onları kurtarmak için bin dereden su getirmek şaşılacak şey doğrusu neyse yukarıda zaten yazına cevabımı yazdım abla dilersen okursun.Selametle.
tağuta muhakeme olmak ameli küfür küçük şirk olduğundan hiçte müşrikleri aklamaya çalışmıyor bence :) Çünkü şirk birikir büyük şirke dönüşür tıpkı küçük günahların büyüdüğü gibi küfürde öyle kişi yine küfre bilerek girerse islamdan çıkacağı için mürted olur. Küfürde büyür birikir büyük küfür olduğundan islamdan çıkar
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Evvela videoyu izleme imkanım yok, çünkü aşırı şekilde yoğunum ama anlamadıklarınıza kısaca cevap vereyim:

Bahsettiğim alimlerin kimi bir şeye helal derken, öteki haram demiyor mu?

Birisi bir şeyi yapan kafirdir derken, öteki müslümandır demiyor mu?

Peki Allah katında bir şey ya helal, ya haramdır değil mi?

Ve Allah katında birisi, ya müslüman ya kafirdir değil mi?

Buna karşılık:

Allah'ın dininde helale haram, harama helal demenin hükmü nedir?

Ve Allah'ın dininde, müslümana kafir, kafire müslüman demenin hükmü nedir?

Her iki durum da küfürdür. İnsanı dinden çıkarır.

Bahsettiğiniz alimler 14 asırdır bu tarz çeşitli konularda ihtilaf etmiş mi? Etmiş.

Dinde tek bir doğru olduğuna göre, birileri bir şeye haram, birileri aynı şeye helal derken, iki taraftan biri Allah katında yanlışa düşmüş mü? Evet.

Aynı şey, bir şeyi yapan kafir olur, diğer taraf olmaz müslümandır derken de olmuş mu? Evet.

Peki "Allah'ın müslüman kuluna kafir demek", veya "Allah'ın düşmanı kuluna müslüman deyip kardeş bilmek" küfürdür deyip, hangileri birbirini tekfir etmiş?

Hepsi karşı görüşe hatalısın demiş, onun doğrusu bu değil şu demiş.

İşte anlamadığınız ve iftira attığımı söylediğiniz durum bu. Bunlar alimlerimiz için hak mı, yoksa onlara atılmış iftira mı?

Ve sonuç itibariyle durum tastamam budur. Alimlerimiz o kadar ayet ve hadisin içinde, onca ilme rağmen, hayatlarını İslam'a adamış olmalarına rağmen" "hata ile" temelde küfür olarak tanımlanan "hakikati reddetme veya yanlış bilme konularına" düşmüş. Onlar tekfir edilmemiş de, ki hata ile yanlış hükme varan edilmez zaten, bunu onlar biliyordu, siz anlamıyorsunuz;

Şu devirde, ilmin temelinden uzak bırakılmış, kendi ve ailesinin karnını doyurmak için en olumsuz şartlarda mesailere kalarak çalışan, eve geldiğinde faturadan başka birşey düşünemeyen, bugün Allah için bir şey yapayım diye tv'deki hocaları açıp dinleyen, ama tv'deki hocaların anlattıklarının şirk, küfür veya bid'at olduğu kulağına fısıldanmamış, bu yüzden bilmeyen, çünkü günümüzde altı çizilmeden anlatılan konuların yanlış öğrenmeye açık olduğu gerçeğine binaen... İşte bu kişiler... İşte bu şartlarda... Sırf hakikat onlara ulaşmadı diye... Kafir olacaklar öyle mi?

Bu iş vicdan işi. Bir de derin düşünme işi. Yazdıklarımı gerekirse tekrar okumanızı ben de isterim.
Ya abla sen fıkıh nedir bilir misiniz? Burda kalkayım sana fıkıh usulünü mü anlatayım.Dediğin şey tamamen saçmalık hiç bir alim açık naslarla sabit olan bir haramı (zina,içki,faiz,adam öldürme vs.) bunu helal yapmamıştır.Zaten kim açık nas olan bir haramı helal yaparsa kafir olur 4 mezhep aliminden tut tüm selef alimlerine kadar kimse açık haram olan bir şeyi helal veya haram olan bir şeyi helal yapmamışlar.Fark olan kısım Kuran ve sünnetten kesin haram ve helal olduğu belli olmayan hususlarda hepsi Kuran,Sünnet,icma,kıyas bazılarıda ayrıyeten istihsan vb.kaideleri delil alarak helal ve haram demişler şimdi bu konunun mevzuyla ne alakası var ki bunu söylediğin iddiaya delil olarak sunuyorsunuz.Sen tekrar sorduğum soruya cevap ver 1400 küsür senedir hangi alim yanlış tevilden vb.sebeplerden insanları şirke ve küfre çağırmıştır.Bu anca tasavvuf,tarikat,Şia vb. olan daha La ilahe illlalahin manasını fehmedememiş kafirlerden başkasından ortaya çıkmaz.

Videoyu izlemiyorsaniz da siz bilirsiniz hem okuyup araştırmıyorsunuz hem de bol keseden din hakkında sürekli gelişi güzel yorum yapıyorsunuz.En azından insan bir çaba gösterir.Allah hepimize el Hadi isminin hürmetine hidayet versin.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin




 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tağuta muhakeme olmak ameli küfür küçük şirk olduğundan hiçte müşrikleri aklamaya çalışmıyor bence :) Çünkü şirk birikir büyük şirke dönüşür tıpkı küçük günahların büyüdüğü gibi küfürde öyle kişi yine küfre bilerek girerse islamdan çıkacağı için mürted olur. Küfürde büyür birikir büyük küfür olduğundan islamdan çıkar
Kardeş sen nerden olaya böyle balıklama atladın.Baştan sona tüm yazıyı okursan biz nerede tağuta muhakeme olmayı tartıştık ki hemen bu videoyu paylaşmışsın.
Madem böyle bir şey attın cevap vereyim tağuta muhakeme olmaya hangi alim küçük şirk demiş.Bana delilleriyle beraber ilk dönem alimlerden nakil atabilir misin?

Bide şunu kastetmiyorum yanlış anlaşılmasın taguta muhakeme tafsilatlı bir konu;
1. Eğer bir insan şeriat devletinde şeriatı bırakıp taguta muhakeme olursa kafir olur.
2.Şeriatın olmadığı bir devlette iki müslüman miras,hukuksal problemler vs. bu gibi durumları işin ehli bir alime gidip sorunu çözmelidir.Eger miras vb. şeyleri şeriatı bırakıp yani bir alime başvurarak halletmiyorsa o devlette şeriat olmasa bile bu kişiler kafir olur.
3.Hem o devlette şeriat yok hemde karşı muhatap müslüman değil bu durumda da adamın bir alime yani şeriata gelme durumu yoksa mal ikrahi vb. durumlar varsa burda taguta muhakeme olmaya cevaz veren alimler vardır.Örnegin Ebu Hanifenin öğrencisi İmam Muhammed bu mevzuyu Sıyerul Kebirde açıklamıştır.İmam Serahside bu konuyu kitabında anlatmış.Bu alimler ve bunlardan sonra gelen hiç bir alimde buna şirk dememiştir.Muslumana düşen bu konuda en ihtiyatlı olan bu şeylerden de kaçınmak ama bu 3.durum için cevaz veren alimler de var.

"Bu ve benzeri bazı imamlar büyük ihtimalle Haccac bin İlat hadisini delil alarak büyük miktardaki malın telefini de ikrah kapsamına almışlardır.

Ama yine de malımız da, canımız da gitse küfür ihtimali olan her şeyden kaçınmamız lazım.

(Hz.Ebu Derda) Halilim (candan dostum) (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle tavsiyede bulundu: “Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah'a hiçbir şeyi ortak koşma! Farz namazı kasten terk etme! Kim farz namazı kasten terk ederse, Allah'ın zimmeti o kimseden beri olmuştur!

(Müsned:5/238, İbn Mace:3529, Beyhaki)
 
A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

Şükür be,sinir etti abi bunlar beni :)
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Şükür be,sinir etti abi bunlar beni :)

Niye sinir etti hayırdır ?
Fida hocanın attığı linkleri okumus etmis hatta yalayıp yutmuş, uzerine defaatle yorumlar yazmış, senelerce ozveri ile calismis, sitenin gercekten emektarı diye adinin yazina yazilmis, ki bu konuda emek gostermis 4-5 kisiden biridir. Ve yine kaldi ki burada okuma arastirma hususunda da ornek teskil edecek nadir insanlardan biri ummu aise abla mi sinir ediyor ?
Bence onun ozellikle son yorumunu bir daha oku, cidden neye isaret etmek istedigini anlamamişsın birader.

Zaten bu konular es gecilip ezbere konusuldugu icin muslumanlar ayakta duramiyor bi turlu.

Madem butun konulari yuttun gerekirse kendi derdini anlatana kadar 100 kere de olsa anlatacaksin. Ama evvela anlayacaksin ne anlatmaya calisiyor diye.Hemen neye sinir oluyorsunuz da küçük görüyor, bol keseden gelisi guzel din adına yaziyor diye kisisellige indirgiyor uslubu bozuyorsun?
 
E Çevrimdışı

e.soyler.Tawheed

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeş sen nerden olaya böyle balıklama atladın.Baştan sona tüm yazıyı okursan biz nerede tağuta muhakeme olmayı tartıştık ki hemen bu videoyu paylaşmışsın.
Madem böyle bir şey attın cevap vereyim tağuta muhakeme olmaya hangi alim küçük şirk demiş.Bana delilleriyle beraber ilk dönem alimlerden nakil atabilir misin?

Bide şunu kastetmiyorum yanlış anlaşılmasın taguta muhakeme tafsilatlı bir konu;
1. Eğer bir insan şeriat devletinde şeriatı bırakıp taguta muhakeme olursa kafir olur.
2.Şeriatın olmadığı bir devlette iki müslüman miras,hukuksal problemler vs. bu gibi durumları işin ehli bir alime gidip sorunu çözmelidir.Eger miras vb. şeyleri şeriatı bırakıp yani bir alime başvurarak halletmiyorsa o devlette şeriat olmasa bile bu kişiler kafir olur.
3.Hem o devlette şeriat yok hemde karşı muhatap müslüman değil bu durumda da adamın bir alime yani şeriata gelme durumu yoksa mal ikrahi vb. durumlar varsa burda taguta muhakeme olmaya cevaz veren alimler vardır.Örnegin Ebu Hanifenin öğrencisi İmam Muhammed bu mevzuyu Sıyerul Kebirde açıklamıştır.İmam Serahside bu konuyu kitabında anlatmış.Bu alimler ve bunlardan sonra gelen hiç bir alimde buna şirk dememiştir.Muslumana düşen bu konuda en ihtiyatlı olan bu şeylerden de kaçınmak ama bu 3.durum için cevaz veren alimler de var.
İbrahim Aleyhisselam’ın “Bu benim rabbimdir” sözü hakkında


Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:


وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَا أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَاقَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ


“Biz İbrahim’e yakîn sahiplerinden olsun diye göklerin ve yerin melekûtunu böylece gösteriyorduk. Gece onu örtünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: “Bu rabbimdir” O kaybolunca da: “Ben kaybolanları sevmem” demişti. Ardından ayı doğarken görünce: “Bu rabbimdir” demişti. O da kaybolunca: “And olsun ki rabbim beni hidayet etmeseydi elbette sapanlardan olurdum.” demişti. Sonra güneşi doğarken görünce: “Bu rabbimdir, bu daha büyük” demişti. O da batınca: “Ey kavmim! Ben sizin şirk koştuğunuzdan uzağım.” demişti. “Muhakkak ki ben hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” (En’am 75-79)


Ayetlerin Tefsirinde Selefin İttifak Etmeleri



İbn Abbas radıyallahu anhuma dedi ki: “Melekût’tan kastedilen; güneş, ay ve yıldızlardır. İbrahim aleyhi's-selâm yıldızı görünce


“Bu rabbimdir” dedi ve yıldız kayboluncaya kadar ona ibadet etti. Yıldız kaybolunca:


“Ben sönenleri sevmem” dedi. Sonra ayı gördü ve


“Bu rabbimdir” deyip, kayboluncaya kadar ona ibadet etti. Ay kaybolunca:


“Eğer rabbim beni hidayet etmeszse elbette sapan topluluktan olurum” dedi. Güneşi görünce:


“Bu rabbimdir, bu daha büyük” dedi ve kayboluncaya kadar ona ibadet etti. Güneş de kaybolunca:


“Ey kavmim! Ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım” dedi.”[1]


Mucahid rahimehullah dedi ki: “Melekût’tan kasıt göklerin ve yerlerin ayetleridir. İbrahim aleyhi's-selâm’a yedi kat gök yarıldı ve bakışları Arş’a varıncaya kadar semaya, semadakilere baktı. Yedi kat yer kendisine yarıldı ve içindekilere baktı.”[2]


Katade rahimehullah dedi ki: “Bize anlatıldığına göre İbrahim aleyhi's-selâm zorba bir idareciden kaçırılıp yerin altında bir mahzene konuldu. Allah ona rızkını parmaklarında vermişti. Parmaklarından birini emdiğinde onda rızkını buluyordu. İbrahim aleyhi's-selâm mahzenden dışarı çıkınca Allah ona, göklerin melekûtunu gösterdi. İbrahim aleyhi's-selâm dağları, denizleri, nehirleri, ağaçları, bütün hayvanları ve yaratıkları gördü.
 
Üst Ana Sayfa Alt