Enes'ten nakledildiğine göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde her vefasızın, vefasızlığının göstergesi olarak bir sancağı olacaktır...”
(Müslim, Cihâd ve Siyer, 14)
Es selamu aleykum,
Bu hadisi ilk kez duydum ve ilk aklıma gelen:
"İnsanlar arasında "vefa" ne demek bilen kaldı mı ki? Böylelikle vefasızlığın ne demek olduğunu da bilse ve ona göre sakınsa?"
Bu sebeple "Unutulmuş Sünnetler" bölümüne uyar diye düşündüm; ve işte burada.
Vefa ile ilgili tanım ararken, bir okul sayfasından yazı buldum ve vefayı öyle güzel tanımlamışlar ki, tanım ve giriş kısmını aynen aktarıyorum:
Unutulan Değer: Vefa
Vefa, sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluğa bağlılık demektir. Sözünde durmak, dosta değer verip onu hatırlamak, zor zamanda yanında olmak vefalı olmak olarak ifade edilir. Vefa; dostuna sahip çıkmak, iyiliği unutmamak, yaşlılara hizmet etmek, emeğe saygı duymak, yemine bağlı kalmak, arkadaşlığa sadakat, insana değer vermektir. Vefa arkadaşına yaptığın iyiliği az görmek, onun yaptığını çok bilmektir.
Vefa¸ kişideki sevgi ile bütünleşerek büyür ve güzel dostlukların kurulmasını sağlar. Konuşurken doğru söyleme¸ verdiği sözlerde sadık olma¸ aldatmama¸ yüklendiği sorumluluğun farkında olabilme vefadandır. Vefa¸ sevgide devamlılık ve ihtiyaç hâlinde sevdiğine yardım etmektir. Maalesef¸ günümüzde vefa¸ büyük ölçüde yitirmiş olduğumuz¸ çok değerli özelliklerimizden biridir. Artık birçoğumuz vefa örneklerini az gördüğümüzü ve vefasızlıkla suçladığımız dost ve akrabalarımızın çoğaldığını söylemekteyiz. Bu değerimizi yitirmemek, çocuklarımıza da öğretmek ve yaşatmak adına yapabileceğimiz çok şey var aslında. O halde “Vefa” için ne yapmalıyız?
Dostlarımızı sevmeli, değer vermeli ve onlara bağlı olmalıyız.
Dostlarımızı unutmamalı, onların yanında olmalıyız.
Kendimiz için istediğimiz iyiliği dostlarımız, arkadaşlarımız için de istemeliyiz.
Arkadaş ve dostlarımızın haklarını gözetmeliyiz.
Arkadaşlarımız için özveride bulunmalıyız.
Sözümüzü tutmalı, insanlara güven vermeliyiz.
Borcumuzu zamanında ödemeliyiz.
Sadakatli olmalıyız.
Büyüklerimize, yaşlılarımıza saygılı olmalıyız.
Toplumsal görevlerimizi yerine getirmeliyiz.
İnsanların emeğine saygı duymalıyız.
Akrabalarımızı hatırlayıp ziyaret etmeliyiz. “…
Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” ( İsra Suresi, 34. Ayet)
Vefa kelimesi¸ genel olarak biri dostlukta diğeri verilen sözde olmak üzere iki anlamda kullanılmaktadır. Dostlukta¸ “görülen iyilikleri unutmamak¸ iyilikte bulunanlara aynısıyla veya daha güzeliyle karşılık vermeye devam etmek¸ bağlılık ve dostluğu devam ettirmek” anlamına gelirken; sözünü yerine getirme ve sözünde durmaya “ahde vefa” diyoruz. Böyle olan insanlara da “vefakâr” denir.
Her insanın¸ hayatı boyunca bulunduğu ortamlarda samimi olacağı¸ kendisiyle neşesini¸ üzüntüsünü¸ duygularını¸ içinde bulunduğu durumu paylaşabileceği¸ seveceği ve sevileceği¸ görüş birliğinde bulunacağı ve kendi özellikleri ile uyum sağlayabileceği insanlarla dostluk kurmaya ihtiyacı vardır. Bu dostluk¸ yüzeysel bir dostluk olmayıp; sorumluluk¸ ahde vefa¸ kendisi için istediğini dostu için de istemeyi gerektirir. Vefakârlık¸ dostlukların devamını sağlayacağından¸ sosyal dayanışmayı daha güçlü kılar.
Vefa¸ ortak bazı şeyleri¸ duyguyu¸ düşünceyi¸ sevgiyi paylaşan kişilerin özelliğidir. Kişideki sevgi ile bütünleşerek büyür ve güzel dostlukların kurulmasını sağlar. Dostlukta vefa¸ sevgide ölünceye kadar devam etmektir. Ölümünden sonra da dostunun ailesine ve dostlarına sevgiyi devam ettirmektir. Atalarımız¸ “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” derken vefanın ne kadar önemli olduğunu ve yıllar öncesinde bu özelliğin nasıl yaşandığını bizlere anlatmışlardır...
Alıntı burada son erdi.
Yazı daha da uzun ve esasen güzel de, ancak uzun yazı sevilmiyor diye en önemli kısmı aldım. Geriye ise, kardeşlik hukuku ile doğrudan bağlantılı bu konuda düşünmek kaldı:
Reelde veya internet ortamında, bilhassa uzun yılları birlikte geçirdiğimiz insanlar hakkında tutumumuz nedir? Eskilerin nezdinde, bir fincan kahvenin bile kırk yıl hatırı varken, şimdilerde "uzun uzun birlikte geçirilen yılların" hiç hatırı yok mudur?
Görünen genel olarak "yoktur" gibi. Ama bakın bu hadis bu konuda ne diyor:
Kıyamet gününde her vefasızın, vefasızlığının göstergesi olarak bir sancağı olacaktır...
“Kıyamet gününde her vefasızın, vefasızlığının göstergesi olarak bir sancağı olacaktır...”
(Müslim, Cihâd ve Siyer, 14)
Es selamu aleykum,
Bu hadisi ilk kez duydum ve ilk aklıma gelen:
"İnsanlar arasında "vefa" ne demek bilen kaldı mı ki? Böylelikle vefasızlığın ne demek olduğunu da bilse ve ona göre sakınsa?"
Bu sebeple "Unutulmuş Sünnetler" bölümüne uyar diye düşündüm; ve işte burada.
Vefa ile ilgili tanım ararken, bir okul sayfasından yazı buldum ve vefayı öyle güzel tanımlamışlar ki, tanım ve giriş kısmını aynen aktarıyorum:
Unutulan Değer: Vefa
Vefa, sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluğa bağlılık demektir. Sözünde durmak, dosta değer verip onu hatırlamak, zor zamanda yanında olmak vefalı olmak olarak ifade edilir. Vefa; dostuna sahip çıkmak, iyiliği unutmamak, yaşlılara hizmet etmek, emeğe saygı duymak, yemine bağlı kalmak, arkadaşlığa sadakat, insana değer vermektir. Vefa arkadaşına yaptığın iyiliği az görmek, onun yaptığını çok bilmektir.
Vefa¸ kişideki sevgi ile bütünleşerek büyür ve güzel dostlukların kurulmasını sağlar. Konuşurken doğru söyleme¸ verdiği sözlerde sadık olma¸ aldatmama¸ yüklendiği sorumluluğun farkında olabilme vefadandır. Vefa¸ sevgide devamlılık ve ihtiyaç hâlinde sevdiğine yardım etmektir. Maalesef¸ günümüzde vefa¸ büyük ölçüde yitirmiş olduğumuz¸ çok değerli özelliklerimizden biridir. Artık birçoğumuz vefa örneklerini az gördüğümüzü ve vefasızlıkla suçladığımız dost ve akrabalarımızın çoğaldığını söylemekteyiz. Bu değerimizi yitirmemek, çocuklarımıza da öğretmek ve yaşatmak adına yapabileceğimiz çok şey var aslında. O halde “Vefa” için ne yapmalıyız?
Dostlarımızı sevmeli, değer vermeli ve onlara bağlı olmalıyız.
Dostlarımızı unutmamalı, onların yanında olmalıyız.
Kendimiz için istediğimiz iyiliği dostlarımız, arkadaşlarımız için de istemeliyiz.
Arkadaş ve dostlarımızın haklarını gözetmeliyiz.
Arkadaşlarımız için özveride bulunmalıyız.
Sözümüzü tutmalı, insanlara güven vermeliyiz.
Borcumuzu zamanında ödemeliyiz.
Sadakatli olmalıyız.
Büyüklerimize, yaşlılarımıza saygılı olmalıyız.
Toplumsal görevlerimizi yerine getirmeliyiz.
İnsanların emeğine saygı duymalıyız.
Akrabalarımızı hatırlayıp ziyaret etmeliyiz. “…
Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” ( İsra Suresi, 34. Ayet)
Vefa kelimesi¸ genel olarak biri dostlukta diğeri verilen sözde olmak üzere iki anlamda kullanılmaktadır. Dostlukta¸ “görülen iyilikleri unutmamak¸ iyilikte bulunanlara aynısıyla veya daha güzeliyle karşılık vermeye devam etmek¸ bağlılık ve dostluğu devam ettirmek” anlamına gelirken; sözünü yerine getirme ve sözünde durmaya “ahde vefa” diyoruz. Böyle olan insanlara da “vefakâr” denir.
Her insanın¸ hayatı boyunca bulunduğu ortamlarda samimi olacağı¸ kendisiyle neşesini¸ üzüntüsünü¸ duygularını¸ içinde bulunduğu durumu paylaşabileceği¸ seveceği ve sevileceği¸ görüş birliğinde bulunacağı ve kendi özellikleri ile uyum sağlayabileceği insanlarla dostluk kurmaya ihtiyacı vardır. Bu dostluk¸ yüzeysel bir dostluk olmayıp; sorumluluk¸ ahde vefa¸ kendisi için istediğini dostu için de istemeyi gerektirir. Vefakârlık¸ dostlukların devamını sağlayacağından¸ sosyal dayanışmayı daha güçlü kılar.
Vefa¸ ortak bazı şeyleri¸ duyguyu¸ düşünceyi¸ sevgiyi paylaşan kişilerin özelliğidir. Kişideki sevgi ile bütünleşerek büyür ve güzel dostlukların kurulmasını sağlar. Dostlukta vefa¸ sevgide ölünceye kadar devam etmektir. Ölümünden sonra da dostunun ailesine ve dostlarına sevgiyi devam ettirmektir. Atalarımız¸ “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” derken vefanın ne kadar önemli olduğunu ve yıllar öncesinde bu özelliğin nasıl yaşandığını bizlere anlatmışlardır...
Alıntı burada son erdi.
Yazı daha da uzun ve esasen güzel de, ancak uzun yazı sevilmiyor diye en önemli kısmı aldım. Geriye ise, kardeşlik hukuku ile doğrudan bağlantılı bu konuda düşünmek kaldı:
Reelde veya internet ortamında, bilhassa uzun yılları birlikte geçirdiğimiz insanlar hakkında tutumumuz nedir? Eskilerin nezdinde, bir fincan kahvenin bile kırk yıl hatırı varken, şimdilerde "uzun uzun birlikte geçirilen yılların" hiç hatırı yok mudur?
Görünen genel olarak "yoktur" gibi. Ama bakın bu hadis bu konuda ne diyor:
Kıyamet gününde her vefasızın, vefasızlığının göstergesi olarak bir sancağı olacaktır...