Bu nedenle Cehmiyye, Hululiyye ve Allahu Teala’nın Arş’ın üzerinde olduğunu kabul etmeyenlere şunu söylüyordum: ‘Ben size, bu iddianızda muvafakat edersem kafir olurum. Çünkü söylediğinizin küfür olduğunu biliyorum. Ancak bana göre siz tekfir edilmezsiniz, çünkü cahilsiniz.”
Attığınız linkte böyle bir ifade buldum bu ifade doğru değildir Allah arşın üzerinde altında sağında solunda değildir
Rasûlullâh sallallâhu âleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;
''Sen zahirsin, senin Üstünde hiçbir şey yoktur. Sen bâtınsın, senin Altında hiçbir şey yoktur ''
(Ebu Davud,K.el-Edeb, bab: 98, Hadis no: 505/ Müslim, K. ed-Dua, bab: 61, Hadis no: 2713 / Tirmizi, K. ed-Da’vat bab: 19, Hadis no: 3400)
İmam Beyhakî rahimehullah demiştir ki,
-Dostlarımız bu Hadisi delîl göstererek: "Üstünde ve altında bir şey bulunmayan mekansız olarak vardır" demişlerdir.-(“El-Esmâ ve’s-Sifât“ 2. cilt/s.144)
Arşın üzerinde sağında solunda değildir derken ne demek istiyorsun ? Arşa istiva ettiğini nasıl anlıyorsun ?
Bu nedenle Cehmiyye, Hululiyye ve Allahu Teala’nın Arş’ın üzerinde olduğunu kabul etmeyenlere şunu söylüyordum: ‘Ben size, bu iddianızda muvafakat edersem kafir olurum. Çünkü söylediğinizin küfür olduğunu biliyorum. Ancak bana göre siz tekfir edilmezsiniz, çünkü cahilsiniz.” derken ne anlıyorsun da yorumluyorsun bunu ? Allah (c.c.) Secde Suresi 32. ayette açıkça arşa istiva ettiğini söylemiyor mu ?
Allah'u Teala şöyle buyuruyor (mealen)
"Allah; gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra da arşa istivâ etmiştir. Sizin O’ndan başka bir veliniz de şefaatçiniz de yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?" [Secde Suresi, 32]
"Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine (kudretine yakışır bir şekilde) istiva eden ve her şeyin işine hükmeden Allah'tır." [Yunus Suresi, 3]
"Kim, izzet istiyorsa, bilsin ki izzet tümüyle Allah’ındır. Güzel söz O'na yükselir. Salih amel de onu yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlar onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve bizzat onların tuzağı boşa çıkar." [Fatir Suresi, 10]
"O, İlk'tir (O'ndan önce hiçbir şey yoktur) ve Son'dur (O'ndan sonra hiçbir şey yoktur), En Yüce'dir (O'ndan üstün hiçbir şey yoktur) ve En Yakın'dır (O'ndan daha yakın hiçbir şey yoktur)." [Hadid Suresi, 10]
Ebu Hureyre (r.anh)'ın naklettiği hadiste;
"Fatıma bir hizmetçi istemek için Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi, Rasûlullah (s.a.v.): 'Sana verecek bir şeyim yok' dedi. Bunun üzerine Fatıma geri döndü, fakat daha sonra Peygamber (s.a. v.) ona gelerek şöyle buyurdu: "İstediğin şey mi senin için daha değerlidir, yoksa ondan daha hayırlısı mı?" Ali (a.s.) ona: "Ondan daha hayırlısını söyle" dedi. Bunun üzerine o da söyledi. Dedi ki: 'Allahümme Rabbes-semavatis-Seb'i ve Rabbel-'Arşil-'Azim, Rabbena ve Rabbe Kulli şey'in, münzil et-Tevrati vel-İncili vel-Kur'anil-'Azim. Entel-Evvelu fe leyse kablike şey', ve Entel-Akiru fe leyse ba'daka şey', Antaz-Zahiru fe leyse fevka şey', ve Entel-Batinu fe leyse dunaka şey', İkdi 'ennad-daina ve ağnina minel-fakr (Ey Allah'ım, Yedi göğün Rabbi ve yüce Arş'ın Rabbi, bizim Rabbimiz ve her şeyin Rabbi, Tevrat'ın, İncil'in ve apaçık Kur'an'ın açıklayıcısı. Sen her şeyin evvelisin ve senden sonra hiçbir şey yoktur; sen her şeyin âhirisin ve senden sonra hiçbir şey yoktur. Sen yücesin, senden yüce bir şey yoktur; sen yakınsın, senden yakın bir şey yoktur. Borçlarımızı öde ve bizi yoksulluktan kurtar.") [Sünen İbn Mace 3831]
Buna benzer pek çok ayet ve hadis vardır. Ama aynı zamanda Allah bize, nerede olurlarsa olsunlar kullarıyla birlikte olduğunu söyler:
"Görmedin mi ki, Allah göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Üç kişi yoktur ki, O onların dördüncüsü olmasın (Kendisi Arş'ın, yedinci göğün üzerindeyken ilmiyle), - beş kişi de yoktur ki, O onların altıncısı olmasın (ilmiyle), - ne bundan daha azı, ne de daha çoğu yoktur ki, nerede olurlarsa olsunlar O onlarla beraberdir (ilmiyle)." [Mücadele Suresi, 7]
Allah, Arş'ının üzerinde oluşundan söz etmeyi, bir ayette (ayet) birleştirmiştir:
"Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine (kudretine yakışır bir şekilde) istiva eden O'dur. O, yere ne girdiğini ve ondan ne çıktığını, gökten ne indiğini ve oraya ne yükseldiğini bilir. Ve siz nerede olursanız olun, O (ilmiyle) sizinle beraberdir." [Hadid Suresi, 4]
Allah'ın bizimle birlikte olduğunu söylemek, O'nun yarattıklarıyla karıştığı (ya da onların içinde yaşadığı) anlamına gelmez; aksine O, ilmiyle kullarıyla birliktedir. O, Arş'ının üzerindedir ve onların yaptıklarından hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Ayet-i kerimeye (mana yorumuna) gelince:
"Ve Biz ona (ilmimizle) şah damarından daha yakınız." [Kaf Suresi, 16]
Müfessirlerin çoğu, "O, insanların amellerini kaydetmekle görevli melekleri vasıtasıyla yakın olandır" demişlerdir. O'nun yakın olduğunu söyleyenler ise, O'nun bizimle beraber olduğu hususunda söylendiği gibi, O'nun ilmiyle yakın olduğu şeklinde açıklamışlardır.
Bu, Allah'ın yarattıklarının üstünde olduğunu ve kullarıyla beraber olduğunu söyleyen Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in (nebevî hidayet taraftarlarının) görüşüdür. Cahiliye (sapkın bir mezhep) ve takipçileri tarafından dile getirilen tüm İlahi sıfatların inkarına gelince, O'nun Zatının yarattıklarının üzerinde olduğunu ve Arşının üzerine yükseldiğini inkar ederler ve O'nun her yerde Zatıyla mevcut olduğunu söylerler.
"O ilktir, sondur, zahirdir, bâtındır. O herşeyi bilendir." (Hadid 3)
O, her şeyden önce vardır. Her şey yok olduktan sonra kalacak O'dur. Varlığı apaçıktır. Zatı gizlidir. O, her şeyi bilendir.
Allah teala bu âyet-i kerimede kendisinin ezeli ve ebedi olduğunu kuvvet ve kudretinin apaçık görüldüğünü, zatının ise idrak edilemeyeceğini beyan etmektedir.
Mufessirler, Allah teahınin, âyette zikredilen "Zahir" ve "Bâtın" sıfatlarını çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.
"Zahir"in manasının. Allanın, ilmiyle herşeyin dışını kuşatması, "Bâtın"ın manasının ise yine Allah tealanın, ilmiyle herşeyin iç yüzünü bilmesi olduğu söylenmiştir. (Ruhini, K.Tefsir ul-Kıır'an, Sure: 57)
Diğer bir kısım âlimlere göre, buradaki "Zahir" ifadesinden maksat, Allah'ın, herşeyin üstünde ve herşeye galip olmasıdır.
"Bâtın" ifadesinden maksat ise, Allah tealanın herşeyin en üst noktasında bulunduğu gibi en alt noktasında da bulunmasıdır. O, herşeye şah damarından daha yakındır.
Ebu Hurayra (r.a.) diyor ki:
"Rasulullah (s.a.v.) yatağına yerleşince şöyle dua ederdi:
"Ey, göklerin Rabbi, yerin rabbi ve herşeyin rabbi olan, taneyi ve çekirdiği yaratan, Tevratı, İncili ve Kur'anı indiren Alhıhım, ben senin, perçeminden yakalayacağın her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktu. Sen sonsun. Senden sonra da hiçbir şey kalmayacaktır. Sen zahirsin, senin üstünde hiçbir şey yoktur. Sen bâtınsın, senin altında hiçbir şey yoktur. Sen, benim borcumu öde, fakirliğimi gider.
(Ebu Davud, K. el-Edeb, bab: 98, Hadis no: 505/ Muslim, K. ed-Dua, bab: 61, Hadis no: 2713 / Tirmizi, K. ed-Da’vat bab: 19, Hadis no: 3400)
Taberi bu hususta şu hadis-i şerifi rivayet etmektedir:
"Ebu Hurayra (r.a.) diyor ki:
"Bir gün Rasulullah (s.a.v.) sahabileriyle birlikte otururken üzerlerine bir bulut gelmiş, bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) "Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sormuş, sahabiler "Allah ve Rasulu daha iyi bilir." demişler.
Rasulullah da buyurmuş ki "Bu buluttur. Şunlar da yeryüzünün köşeleridir. Allah teberake ve teala bu bulutu, kendisine şükretmeyen ve kendisine dua etmeyen bir kavme gönderiyor." Rasulullah (s.a.v.) sözlerine devamla şöyle demiştir:
"Üzerinizde ne olduğunu biliyor musunuz?" Onlar da: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir." demişler.
Rasulullah (s.a.v.): "Üzerinizde bulunan göktür. O, muhafaza edilmiş bir tavan ve akması önlenmiş bir dalgasıdır." buyurmuştur. Rasulullah (s.a.v.) daha sonra "Sizinle gök arasında ne kadar mesafe vardır?" diye sormuş onlar da "Allah ve Rasulu daha iyi bilir." demişler. Rasulullah ise: "Sizinle onun arasında beş yüz yıllık bir mesafe bulunmaktadır." buyurmuştur. Daha sonra da "Bu göğün üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sormuş, sahabiler: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir." demişler. Rasulullah da buyurmuştur ki: "Bunun üzerinde iki gök daha varılır. Bunlardan her biri arasında yeryüzü ile dünya seması arasındaki mesafe kadar bir uzaklık bulunan yedi göğü saymıştır. Sonra "Onun üzerinde ne var?" diye sormuş.
Sahabiler: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir" diye cevap vermişler. Rasulullah (s.a.v.) ise: "Onun üzerinde Arş bulunmaktudır. Onunla yedi gök arasıdaki mesafe iki gök katının arasındaki mesafe kadardır." buyurmuştur. Rasulullah daha sonra "Altınızda ne bulunduğunu biliyor musunuz?" diye sormuş, sahabiler de: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir." diye cevap vermişler. Rasulullah: "O, yeryüzüdür." buyurmuştur. Sonra Rasulullah "Yeryüzünün altında ne bulunduğunu biliyor musunuz?" diye sormuş, sahabiler: "Allah ve Rasulu daha iyi bilir." diye cevap vermişler, Rasulullah da: "Onun altında başka bir yer daha vardır. Onların aralarındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir." buyurmuştur.
Sonra Rasulullah: Onların her ikisinin arasında beş yüz yıllık bir mesafe bulunan yedi kat yeri saymıştır. Sonra Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in hayatı elinde olan Allaha yemin olsun ki, şayet sizler bir adamı ip ile en altta olan yer tabakasından aşağı sarkıtacak olsanız o, Allaha ulaşır."
Rasulullah (s.a.v.) daha sonra da: "Herşeyden önce var olan O'dur. Her şeyden sonra kalacak olan da O'dur. Zahir olan da(Üstte olan da) O'dur. Bâtın olan da (Altta olan da) O'dur. O, herşeyi bilendir." âyetini okumuştur.
(Tirmizi, K. Tefsiri el-Kur’an, Sure: 57, bab: 1, Hadis no: 3298)
Alıntılar;
[COLOR=#00ccff]Allâh'ın arşın üstünde olmadığına dair ve mekandan münezzeh olduğuna dair bir hadis ve hadis hafızı imam Beyhakî'nin bu yöndeki açıklaması[COLOR=#00ccff] وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اللهم أنت الأول فليس قبلك شىء، وأنت الآخر فليس بعدك شىء، وأنت الظاهر فليس فوقك شىء، وأنت...
islam-tr.org
It is proven in the Quran and Sunnah and by the consensus of the Salaf that Allah is above His heavens over His Throne (as befits His Majesty), and that He is the Exalted, Most High. He is above all things, and there is nothing that is above Him.
islamqa.info
Gösterdiğin hadiste ne yorumlayıp da bu kanıya vardın ?