Sen hiç ellerindeki uçurtmaların ipine takılıp göklere ağan çocukları gördün mü?
bir bebeğin avuçlarında vahaların kokusunu aldın mı hiç?
ayrılık çölünün ortasında gül gibi kokladın mı saçlarını yarin ?
uzak uçurumların tepesinde kuru dal gibi tutundun mu ihtiyarların benekli ellerine?
senin buğulu gözlere banıp banıp ıslanan kirpiklerin göğsünde bıraktığı kılıç yarasını hatırladığın oldu mu?
zaman geçip gitti değil mi yüzünü yalayarak?
hatırlamadın,durup dinlemedin,varıp görmedin ve tutunamadın zamana
sen iyisi mi dondur karelerini ömrünün…
göğe ağan çocuklar ,
goğüste kılıç yaraları,
kuru dallar bir resim olup asılı kalsın odana!!!
Sen sabahları kaç güneşi karşıladın gözlerinde?
Kızılca kıyamet ufukları,
tomurcuk gibi açılan ışıkları,
rengarenk kırlangıçları
ilk kez görürmüş gibi gördün mü hiç?
Puslu aynalarda gençliğini arayan solgun yüzleri hatırladığın olur mu?
Rüzgâr dokunuşunu yanağında,
yağmur çisesini alnında,
suyun serin akışını damağında tutabildin mi ,
Ah yusufçuk kuşu peşinde koşmaları…
Taze yorun kokusunun ellerinde hatıra defteri gibi dürmek istediğin oldu mu?
İlk balıkların oltadaki duruşunu,
namaz sonrası ilk huzuru bir daha içmek istediğin olmuyor mu?
Bir kor gibiyim yanarım eririm
Bu son demidir ömrümün bilirim
Hayallerim ümitlerim geride kaldı
Karanlığın ortasında seni beklerim
Sancılı günler, sınavlı aylar,
hesap sorulan yıllar hemen geçip gitmeliydi
sonralarda saklıydı Mutluluk .
“Büyük adam” dediğin kişi, ancak yılları yutarak büyüyebilirdi.
Huzur uzaklardaydı ertesi günlere pusu kurmuştu huzurun nefesi
Sonra, belki daha sonra, belki daha daha sonra
kusursuz bir kelebek çıkacaktı çocukluğunun kozasından.
Nereden bilirdin kanatlarını yırtacağını zaman rüzgarının
hiç açmasaydın Keşke kanatlarını . Sarılıp bekleseydin İbra’m dedenin boynuna.
Hayat, içinden bir de sen geçtin diye mutlu mu oldu dersin?
üzerinden bir sen daha olunca başı göğe mi erdi dünyanın dersin
Bu beden, bu toprak beden seni içinde ağırladı diye topraktan uzak mı kalacak dersin?
sonraya sonraya hep sonraya koştun
Şimdinin billur sularına kanmadın
anın senin yamaçlarına yaslanmadın sen
emeller besledin ecelinden habersiz
hırslar büyüttün kalbinde
Amansız boyunun ölçüsünü toprağa bıraktın
Sen donup kalmadın sana ait olan an’da.
Hep acele ettin
hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadın,
hiç yaşamamış gibi öldün.
Bu son demidir ömrümün bilirim
Hayallerim ümitlerim geride kaldı
Karanlığın ortasında seni beklerim
Senai Demirci
bir bebeğin avuçlarında vahaların kokusunu aldın mı hiç?
ayrılık çölünün ortasında gül gibi kokladın mı saçlarını yarin ?
uzak uçurumların tepesinde kuru dal gibi tutundun mu ihtiyarların benekli ellerine?
senin buğulu gözlere banıp banıp ıslanan kirpiklerin göğsünde bıraktığı kılıç yarasını hatırladığın oldu mu?
zaman geçip gitti değil mi yüzünü yalayarak?
hatırlamadın,durup dinlemedin,varıp görmedin ve tutunamadın zamana
sen iyisi mi dondur karelerini ömrünün…
göğe ağan çocuklar ,
goğüste kılıç yaraları,
kuru dallar bir resim olup asılı kalsın odana!!!
Sen sabahları kaç güneşi karşıladın gözlerinde?
Kızılca kıyamet ufukları,
tomurcuk gibi açılan ışıkları,
rengarenk kırlangıçları
ilk kez görürmüş gibi gördün mü hiç?
Puslu aynalarda gençliğini arayan solgun yüzleri hatırladığın olur mu?
Rüzgâr dokunuşunu yanağında,
yağmur çisesini alnında,
suyun serin akışını damağında tutabildin mi ,
Ah yusufçuk kuşu peşinde koşmaları…
Taze yorun kokusunun ellerinde hatıra defteri gibi dürmek istediğin oldu mu?
İlk balıkların oltadaki duruşunu,
namaz sonrası ilk huzuru bir daha içmek istediğin olmuyor mu?
Bir kor gibiyim yanarım eririm
Bu son demidir ömrümün bilirim
Hayallerim ümitlerim geride kaldı
Karanlığın ortasında seni beklerim
Sancılı günler, sınavlı aylar,
hesap sorulan yıllar hemen geçip gitmeliydi
sonralarda saklıydı Mutluluk .
“Büyük adam” dediğin kişi, ancak yılları yutarak büyüyebilirdi.
Huzur uzaklardaydı ertesi günlere pusu kurmuştu huzurun nefesi
Sonra, belki daha sonra, belki daha daha sonra
kusursuz bir kelebek çıkacaktı çocukluğunun kozasından.
Nereden bilirdin kanatlarını yırtacağını zaman rüzgarının
hiç açmasaydın Keşke kanatlarını . Sarılıp bekleseydin İbra’m dedenin boynuna.
Hayat, içinden bir de sen geçtin diye mutlu mu oldu dersin?
üzerinden bir sen daha olunca başı göğe mi erdi dünyanın dersin
Bu beden, bu toprak beden seni içinde ağırladı diye topraktan uzak mı kalacak dersin?
sonraya sonraya hep sonraya koştun
Şimdinin billur sularına kanmadın
anın senin yamaçlarına yaslanmadın sen
emeller besledin ecelinden habersiz
hırslar büyüttün kalbinde
Amansız boyunun ölçüsünü toprağa bıraktın
Sen donup kalmadın sana ait olan an’da.
Hep acele ettin
hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadın,
hiç yaşamamış gibi öldün.
Bu son demidir ömrümün bilirim
Hayallerim ümitlerim geride kaldı
Karanlığın ortasında seni beklerim
Senai Demirci