Arş’ın Üzerine İstiva Etmek Sıfatı: "Daha önce sözünü ettiğimiz Allah’a ve Allah’ın kitabında haber verdiği hususlara iman etmek ile rasûlünden mütevatir olarak nakledilip, ümmetin selefinin icma ile kabul ettiği şanı yüce Allah’ın semavatının üzerinde, arşının üstünde, mahlukatına âlî
200[200] yüce oluşuna iman etmek de sözünü ettiğimiz bu hususların kapsamı içerisine girmektedir. O şanı yüce Allah nerede olursa olsunlar, kulları ile birliktedir. Onların neler yapmakta olduklarını bilir. Nitekim bu hususları şu buyruğunda bir arada zikretmiş bulunmaktadır: "O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arş üstüne istivâ edendir. O yere gireni de, ondan çıkanı da, gökten ineni de, oraya yükseleni de bilir. Nerede olursanız O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir." (el-Hadid, 57/4)
199[199] Hafız İbn Hacer’in, Fethu’l-Barî, XII, 270’de hasen kabul ettiği bir senedde bu haber varid olmuştur. Hz. Ali’nin onları yaktığına dair haber de Sahih-i Buharî’de İkrime’den gelen rivayetle sabittir. Şöyle demektedir: “Ali (r.a)’a bazı zındıklar getirildi. O da onları yaktı.” Bu husus İbn Abbas’a ulaşınca şöyle dedi: Ben olsaydım, onları yakmazdım. Çünkü Rasûlullah -Sallallahu Aleyhi Vesellem-: “Allah’ın azabı ile azablandırmayınız” demiştir. Ancak onları öldürürdüm. Çünkü Rasûlullah -Sallallahu Aleyhi Vesellem: “Dinini değiştireni öldürünüz” diye buyurmuştur.” (Fethu’l-Barî, XII, 267) İstitabetu’l-Mürteddin, Hükmü’l-Mürteddi ve’l-Mürteddeti ve’stitâbetuhum. Bu hususu rivayet edenler arasında Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî ve başkaları da vardır. Bu hususta önemli bilgiler ve gerekli araştırmalar için bk: Süleyman el-Ude, Abdullah b. Sebe’ ve eseruhu fi ihdasi’l-fitneti fi sadri’l-İslam, s. 214. 200[200] Bu lâfzı el-Ensarî Dâru’l-iftâ baskısında kayd etmiş ve dediğine göre bu lafzı, el-Akîdetu’l-Vâsitiyye’nin çeşitli nüshalarında da tespit etmiştir. Züheyr eş-Şâvîş de hazırladığı baskısında bu lafzı tespit etmiştir. Fetâvâdaki şekil de böyle olup; el-Camiatu’l-İslâmiyye, el-İftâ ve Abdullah eş-Şerîf’in talihi ile yapılan Dâru Taybe baskılarında yer alan “bâin: ayrı” kelilmesinin yerine kayd edilmiştir. Yazmada ise bu lafz bulunmamaktadır. Yüce Allah’ın: "O sizinle beraberdir" buyruğu yaratılmışlar ile karışık ve içiçedir demek değildir. Dil böyle bir anlamayı gerektirmez.
201[201][Ayrıca bu ümmetin selefinin icma ile kabul ettiğine muhaliftir. Yüce Allah’ın mahlukatı üzerinde yaratmış olduğu fıtrada da aykırıdır.]
202[202]Aksine (mesela) ay Allah’ın âyetlerinden ve yarattıklarının en küçüklerinden olan bir âyettir. O semada yerleştirilmiştir. Bununla birlikte o yolcu nereye giderse gitsin, onunla beraberdir, fakat ondan başka bir şeydir. Şanı yüce Allah arşının üstündedir. Mahlukatının üzerinde rakib (gözetleyici)dir. Onların üzerinde egemendir ve onlara muttalidir... ve buna benzer O’nun rububiyetinin diğer hususiyetlerine de sahibtir. "Yüce Allah’ın sözkonusu ettiği arşının üzerinde olması, O’nun bizimle birlikte olması gibi bütün bu hususlar gerçektir ve hakikati üzeredir. Herhangi bir tahrife ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte yalan zanlardan korunması gerekir. Mesela "gökte" (el-Mülk, 67/7) buyruğunun zahiri kabul edilerek semanın onu gölgelediği yahut ta onu taşıdığı söylenemez. Bu ilim ve iman ehlinin icmaı ile batıldır. "Şüphesiz Allah’ın Kürsîsi gökleri ve yeri kuşatmıştır." (el-Bakara, 2/255) "İzni ile olması dışında Allah gökleri ve yeri zeval bulmasınlar diye (Fâıır, 35/42) ve semada yerin üzerine düşmesin diye tutar. (el-Hacc, 22/65); Göklerin ve yerin emri ile ayakta durması da O’nun âyetlerindendir.
akidetul vasatiye den alinti, serh icermektedir..