AŞAĞIDAKİ KİŞİLER VE GÖRÜŞLERİ HAKKINDA NE DERSİNİZ? (alıntıdır)
Ehli Sünnet Büyüklerinden İbn Batute, İbni Teymiye’yi Deli olarak adlandırmaktadır
Faslı ünlü seyyah sefer namesinde şöyle yazmaktadır: “Dimeşk’te (Şam) büyük Hambeli fakihlerinden İbni Teymiye adında birini gördüm. Çeşitli fenlerde konuşuyordu, ancak aklı yerinde değildi. (Rihlet İbn Betute, c. 1, s. 57)
Ehli sünnetin Büyük Alimlerinden Şevkani, İbni Teymiye’ye “Şeyhülislam” denilmesinin küfür olduğunu söylemektedir.
Muhammed Buhari Hanefi (ölümü 841), İbni Teymiye’nin bidat ve tekfirini kitabında açıkça belirtmekte ve şöyle demektedir: Her kim İbni Teymiye’ye “Şeyhülislam” tabirini kullanırsa “KAFİR”dir.(Bedrü’t Tali’, c. 2, s. 260)
Ehli Sünnetin Büyük Alimlerinden İbni Hacer Mekki, İbni Teymiye’yi Sapkın ve yoldan çıkarıcı olarak anmaktadır.
Ehli sünnetin büyük alimlerinden İbni Haceri Mekki (Ölümü, 974), İbni Teymiye hakkında şunları yazmaktadır: Allah onu rezil, sapkın, kör ve sağır karar kılmıştır. Ehli sünnetin büyükleri ve Şafii, Maliki ve Hanefi çağdaşları onun düşünce ve sözlerinin fasit olduğunu tasrih etmişlerdir… İbni Teymiye’nin sözleri değersizdir. Bidat çıkaran, sapkın, sapkın edici ve mutedil olmayan biridir. Allah, ona (rahmetiyle değil) adaletiyle davransın ve bizleri onun kötü inançlarından ve gidişatından korusun. (El- Fetava’l Hadisiye, s. 86)
Ehli Sünnetin Büyük Alimlerinden Kadı Şafii, İbni Teymiye Takipçilerinin, kanının helal olduğunu söylemektedir.
Ehli sünnetin iki büyük alimi İbni Hacer Askalani (Ölümü, 852) ve Şevkani (Ölümü, 1255) şöyle yazmışlardır: Kadı Şafii Dimeşk, Şam’da şöyle bir duyuru yapılmasını emretmiştir: Her kim İbni Teymiye’nin itikadına inanıyorsa kanı ve malı helaldir. (Ed Dureru’l Kamine, c. 1, s. 147; El- Bedru’t Tali’, c. 1, s. 67 ve Mir’tu’l Cenan, c. 2, s. 242)
Ehli sünnetin Büyük Alimlerinden Hisni Dimeşki, İbni Teymiye’nin Zındık olduğunu söylemektedir
Hisni Dimeşki şöyle yazmaktadır: İlim deryası olarak vasıflandırılan İbni Teymiye’yi, Bazı büyük öncülermutlak zındık (mülhit) olarak saymaktadırlar.
Büyük alimlerin onu bu şekilde vasıflandırmasının nedeni ise onlar, İbni Teymiye’nin tüm eserlerini incelemiş ve sahih bir inanca varmışlardır ki İbni Teymiye, bir çok yerde bazı Müslümanları tekfir etmekte ve bazı yerlerde ise onları sapkın bilmektedir.
İbni Teymiye’nin kitapları Hak Teala’nın mahlukata benzetilmesi ve Bari’ Teala’nın zatının cisme teşbih verilmesiyle doludur. Aynı şekilde Resulü Ekrem’e (s.a.a), Şeyheyne (Ebu Bekir ve Ömer) dil uzatmakta ve Abdullah Bin Abbas’ı tekfir etmektedir. ibni Teymiye, İbni Abbas’ı mülhit, Abdullah İbni Ömer’i mücrim, sapkın ve bidatçi saymaktadır. Bu sözlerini Sıratu’l Müstakim kitabında ifade etmiştir. (Def’u Şübhe Ani’r Resul, Tahkik Cemaatu’n Mine’l Ulema, s. 125)
Hinsi Dimeşki, başka bir yerde şöyle yazmaktadır: İbni Teymiye demiştir ki her kim ölü birinden veya uzaktaki birinden medet umarsa… zalim, sapkın ve müşriktir.
İbni Teymiye’nin bu sözlerinden insanın bedeni titremektedir. Bu söz, Harran’ın Zındık’ı İbni Teymiye’den önce hiçbir zaman ve hiçbir yerde hiç kimsenin ağzından çıkmamıştır. Bu cahil ve kuru zındık, Ömer’in hikayesini kirli niyetine kavuşmak için kendisine vesile karar kılmış ve evvel ve ahirlerin efendisi olan Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) makamını değersiz kılmaya kalkmış ve bu asılsız sözüyle efendimizin makam ve derecesini bu dünyada aşağı indirmiş ve ölümünden sonra Hz. Resulullah’ın hürmet ve risaletinin bittiğini iddia etmiştir. Bu inanç kesinlikle KÜFÜR’dür ve gerçekte zındıklık ve nifaktır. (Def’u Şübhe Ani’r Resul, Tahkik Cemaatu’n Mine’l Ulema, s. 131)
Ehli Sünnetin Büyük Alimlerinden İmam Sübki, İbni Teymiye’yi Bidatçi Bilmektedir
İbni Teymiye’nin çağdaşı ve Ehli sünnetin çok renkli alimlerinden İmam Sübki (ölümü, 756), şöyle yazmaktadır: O, kitap ve sünnete bağlılık kisvesi ile İslam akaidine bidat katmış ve İslam’ın erkanını yıkmıştır. O, Müslümanların icmasına muhalefete kalkışmış ve Allah’ın cisim olmasına ve zatının bileşik olduğunu çağrıştıracak sözler söylemiştir. Öyle ki alemin ezeli olduğunu söyleyerek bu sözleriyle 73 fırkanın bile dışına çıkmıştır. (Tabakatu’ş Şafiyye, c. 9, s. 253; Seyfu’s Sakil, s. 177 ve Ed’Dürretu’l Muziyyetu fi’r Reddi Ale İbni Teymiye, s. 5)
Ehli Sünnetin büyük alimlerinden İbni Hacer, İbni Teymiye’ye nifak nisbeti vermektedir
Ehli Sünnetin ilmi erkanlarından ve mutlak hafızı olarak kabul edilen İbni Hacer, İbni Teymiye hakkında şöyle yazmaktadır:
Ehli sünnetin büyükleri İbni Teymiye hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bazıları diyorlar ki İbni Teymiye, Tecsim (Allah’ın cisim olduğu) düşüncesine kaildir. Zira ‘El- Akidetu’l Hamuyye’ kitabında Allah Teala için el, ayak, ayak bileği ve yüz tasavvur etmiştir. Bazıları Hz. Resulullah’ın (s.a.a) nübüvvet makamının eksikleştirilmesine ve onun azametine muhalefete sebep olacak tevessül ve istiğaseye karşı çıktığındanonu dinsiz ve zındık olarak saymışlardır. Bazıları Hz. Ali (a.s) hakkında kullandığı çirkin sözlerden dolayı onun münafık olduğunu söylemişlerdir. Çünkü İbni Teymiye demiştir ki Ali (a.s) defalarca hilafeti ele geçirmek için uğraşmış, ancak kimse ona yardım etmemiştir. Yine çocuklukta İslam getirdiği için Ebu Bekir’in İslam’ı Hz. Ali’nin İslam’ından daha üstündür demiştir. Ayrıca Ebu Cehil’in kızını istemesi de doğru değildir demiştir. Bütün bu sözler İbni Teymiye’nin nifakına delalet etmektedir. çünkü Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) Hz. Ali (a.s) için şöyle buyurmuştur: “Münafıktan başka kimse sana düşmanlık gütmez.” (Ed’Dureru’l Kaminet fi A’yanu’l Maietu’s Samine, c. 1, s. 155)
Ehli Sünnetin Büyük Alimlerinden Zehebi, İbni Teymiye’nin takipçilerini ecnebi, sefil ve hilekar olarak adlandırmaktadır
Ehli sünnetin çok önemli alimlerinden ve aynı zamanda kendiside bir Hambeli olan ve çağının hadis ve rical ilminde söz sahibi olan Zehebi (ölümü, 774), İbni Teymiye’ye hitaben yazdığı mektubunda şöyle yazmaktadır:
“Ey Tedavi edilmez! Sana tabi olanlar zındıklık, küfür ve helak uçurumundadırlar… sana tabi olanların çoğunluğu geri kalmış, sığıntı, aklı hafif, avam, yalancı, aptal, ecnebi, sefil, hilekar, kuru, görüntüsü Salih ama anlayış yoksunu insanlardır. Eğer sözlerimi kabul etmiyorsan onları dene ve adalet ölçüsüyle ölç.”
Mektubunun başka bir yerinde şöyle yazmaktadır:
“Sözlerimi kabul edeceğini sanmıyorum! Öğütlerimi dinleyeceğine ihtimal vermiyorum! Sen ki benim dostumsun bana böyle davranırsan düşmanlarına nasıl davranacaksın? Akıllı, Salih, alim ve değerli insanlar çoktur. Ama senin dostlarının içinde kirli, yalancı, cahil ve arsızlar çok göze batmaktadır.” (İ’lanu Bi’t- Tevbiğ, s. 77 ve Tekmiletu’s Seyfi Sakil, s. 218)
Hindistan'ın büyük alimlerinden Allâme Muhammed Abdurrahman Silhetî, 1882 senesinde basılan kitabında şöyle diyor:
İbni Teymiyye, Vehhabîlerin büyüğü ve öncüsüdür. O şeyhü’l-islam değil, bid'at ve âsâm, yani sapıklık ve günahlar şeyhidir, önderidir. Vehhabîlerin bozuk itikatlarından ilk konuşan odur. Ve aslında, bu bozuk, sapık fırkayı ortaya çıkaran odur. Zamanından Sultan ikinci Mahmud Han zamanına kadar, zikri ve akideleri gizli kaldı. Sultan ikinci Mahmud Han zamanında, Yemen tarafından [Necd'den] Muhammed bin Abdülvehhab isminde biri zuhur etti. İbni Teymiyye'nin ölümü ile yok olan, üzeri örtülen ve İslam memleketlerinde eli kolu bağlı olan bozuk itikatları körükleyip ortaya çıkardı. Yeni bir din yolu tuttu. Ehl-i sünnet vel-Cema'at mezhebine uymayan bir bid'at kampı teşkil etti. (Seyf'ül Ebrar, s.26)
Hindistanlı Ehl-i sünnet alimlerinden Mevlana Muhammed Fadlurresul 1849 senesinde telif ettiği eserinde şöyle diyor:
Biliniz ki bu İbni Teymiyye, kötü mezhebten nefsine mağlup, Ehl-i sünnetten hariç bir kimsedir. Allah Teala için cihet [yön] söylenir dedi. İmam-ı Sübkî ona reddiye yazdı. Tabakat-ı Sübkî'de bunlar anlatılmaktadır. Sonradan çıkan bu fırkanın [Vehhabilerin] onunla çok uygunlukları ve ilgileri vardır. (Tashih'ül Mesail, s.44)
Zamanın Şeyhül-İslam’ı Allame Ebu'l-Hasan Ali bin İsmail el-Kunavi diyor ki:
"İbni Teymiyye cahillerdendir, ne dediğini düşünmüyor. Tevessüle dair tefrikayı, yani Resulullah’a (s.a.a) hayatta iken onunla tevessül edilmesi caiz olup, vefatından sonra caiz olmadığı hakkındaki düşündüğü farkı, zahirde kendisine İslamiyet’le şereflenmiş süsünü veren Yahudi ve Samiri taifesinin yavrularından telakki etmiştir. Halbuki bu taifeler, Peygamberin (s.a.a) en büyük düşmanlarıdırlar. Hazret-i Ali'nin (a.s) huzurunda birisi, Peygamberi (s.a.a) tahkir ifade eden bir kelime söylediği için, onu öldürmüştür."
"Aliyy'ül-kaari Şifa şerhinde diyor ki:
Hanbelîlerden İbni Teymiyye, ifrata kaçmış bulunmaktadır. Zira Resulullah efendimizi ziyaret için yolculuk yapmayı haram saymıştır. Halbuki ziyaretin yakınlık sebebi olduğu bilinmektedir. Onu inkara kalkan üzerine küfür ile hükmolunmuştur. Zira müstehab olduğunda ulemanın icmaı bulunan bir şeyi haram kılmak küfür olur. Bu, mübah olduğunda icma bulunan bir şeyi haram kılmanın da ötesinde bulunmaktadır." (s.188)
"İbni Teymiyye'nin bozucu aklı ile muhalefette bulunduğu her şey, kendi uydurmasıdır. Kendi fasid inanışına göre, def edecek boş bir şüphe bulamadığı zaman "O yalandır" diye başka bir davaya geçer. Onun hakkında "İlmi aklından büyüktür" diyen, insaflı davranmıştır." (s.189)
"Ben, İbni Teymiyye'nin Minhacü's-sünnet kitabında Allahü tealaya cihet [yön] isnadını tafsilatı ile görmüş bulunuyorum... Selef-i salihinden böyle bir söz varid olmamıştır...Bilakis [İbni Teymiyye] onu kendi nefsinden çıkarıp ortaya atmış ve birçok yerde tekrarlayıp durmuştur." (s.203)
Allame Şerif Takıyuddin Ebu Bekri’l-Hısni ed-Dımaşki (vefatı h.829) diyor ki:
"İbni Teymiyye’nin dediği kavillerin en kötüsü ve çirkini, tefrika meselesidir. Yani, yalnız Peygamberin hayatında ve huzurunda duasına tevessül etmek caizdir, vefatından sonra türbesinin yanında bile caiz değildir, sözüdür ki, bunu Yahudiler ortaya atmış ve tâbileri de bu fikir üzerinde devam etmiştir."
İmam-ı Şarani şöyle yazmaktadır:
İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı. Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır. [Tabakat-ül-kübra]
İbni Teymiye, Sadreddin-i Konevi, İbni Arabi gibi tasavvuf büyüklerine de saldırmıştır.
İmam-ı Süyuti şöyle yazmaktadır:
İbni Teymiye kibirliydi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi. (Kam-ul Muarıd)
İbni Teymiye hâşâ Allah’ın Arş’ın üstünde olduğunu ispat etmek için diyor ki:
Allah dilerse, bir sivrisineğin sırtına yerleşir de, sivrisinek Onun kudreti ve rububiyetinin lutfü ile Onu yüklenip kaldırır. Böyleyken Allah Arş’ın üzerine nasıl yerleşmez? (Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568)
Bu konuda, Zahidü’l-Kevseri diyor ki:
İbni Teymiyye’nin Allahü Teâlâ hakkındaki sözü işte budur. Sanki mabudunun sineğin sırtına oturması, gerçek bir işmiş gibi, bunu, Allah Teâlâ’nın, sineğin sırtından daha geniş olan Arş’ın üzerinde karar kılmasına delil olarak ileri sürüyor! Allah Teâlâ, bundan münezzehtir. İbni Teymiyye ve yandaşlarından önce, insanlardan, böylesi akılsızca bir söz söyleyen bir kimseyi bilmiyorum. Bu öyle bir cinnet getirmektir ki, üzerinde hiçbir cinnet getirmek yoktur. Allah, onların vasfettiklerinden münezzehtir. Sineğin taşıdığı bir mabud tasavvur eden birisi, muhatap bile alınmaz. (Makalat-ül-Kevseri, 301)
İbni Teymiye’nin şaki ve dalalette olduğu Seyf-ül-Cebbar ve farisi Tâlim-üs-sübyan kitapların da yazılıdır.
Camiul-Ezher’deki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin (Tathir-ül-füad min-denisil itikad) kitabı, (Et-tevessüli bin-Nebi ve bis-Salihin), (Şevahid-ül-hak), (Cevahir-ül-bihar), (Seyf-ül-Cebbar) ve (Tâlim-üs-sübyan) kitapları, İbni Teymiye’nin dalalete düştüğünü vesikalarla ispat etmektedir.
İbni Batute, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır. Üstad Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir” demiştir) diyor.
İbni Teymiye’nin Dal ve mudil olduğu, Savi tefsiri 107. sayfasında da yazılıdır.
İbni Teymiye’nin sözlerinin kıymeti yoktur. O, dalalettedir ve Müslümanları dalalete sürüklemektedir. Müslümanların icmasından ayrılmış, bid’at yolunu tutmuştur. İslam âlimleri, onun dalalette [sapık] olduğunu, sözbirliği ile bildirdi. Kutbüd-Berdiri, Şerhi Muhtasarda, bunu uzun yazmaktadır. (Tahir Muhammed Süleyman - Zahiretül-fıkhil-kübra)