Kul Sadi Yükseli bende 2003 ten bu tarafa tanıyorum.Önceki üyelerin ona nisbet ettikleri düşünceleri taşıdığına bende şahidim.Çünkü onunla benzer bir tartışma bende yaşamıştım geçmiş zamanlarda.
Burada üzücü olan şey hüseyin taşgetiren denilen şahıs onyıldır ben hocanın derslerine katılıyorum dediği halde hocaya isnat edilen hiç bir ithamı cevapmalayamamış bunların yanlışlığını ortaya koyamamış tam tersi cahilane bir şekilde hocayı savunma psikolojisine girmiştir.
Peşinede ey ismini gizleyenler deyip burada hoca hakkında görüşelerini ortaya koyanları adeta isim verinde görün diyerek aba altında sopa göstermeye çalışmıştır. Böyle insanlar hem akıl yoksunu hemde kendilerini nisbet ettikleri din bilgisi yoksunudurlar.
Sayın hüseyin taşgetiren isimlerin sizin için neden bir önemi olsunki.İsmi Ahmet olmuş mehmet olmuş Kul sadi olmuş veya hüseyin olmuş ne fark eder.Burada tartışılan isimlerimiki bunun bir önemi olsun.Eğer birileri alim olduğunu iddia edip fetva ve ictihat makamında kendisini görüyorsa ve birçok insanıda peşinden boş hayallerle sürüklüyorsa elbetteki bu kişi eleştirilecektir.Sizin yapmanız gereken bu eleştirilere varsa bilginiz cevap vermenizdir.Yoksa bilginiz gidip hocanızdan bu konular hakkında fikirlerini sormanızdır.
Bu zat diyor ki Mevlana çok büyük bir müslümandır büyük bir alimdir.
Soruyorsunuz, ( ki görüldüğü kadarıyla birçok kişi hocaya bu soruyu yöneltimiştir,bunlardan biride benim) hoca siz mevlananın kitaplarını okudumuşsunuz muhakkak peki Mevlanın kitaplarındaki bunca Allaha Peygambere yapılan iftira neyin nesidir.Hocanın cevabı şudur.Bunlar mevlanaya isnat edilen şeylerdir.Mevlananın söylediği şeyler değildir.
Peki hoca;Siz bunların Mevlanaya isnat edildiğini bize kanıtlarmısınız? İşte bu soruyu soran kişi zaten hocanın tüm hezeyanlarını görür.
Mevlananın kendi müritleri yani onun fikirleri peşinden gidenler bile hoca kadar ona savunamıyorlar.Bunların bu düşüncenin arkasına sığınmalarının sebebi Mevlananın kitaplarının ön kısmında şu metnin Arapça olarak yer almasıdır.
“Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya. Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir!Sofiler, bunu halktan gizlemek için Gönül Vahyi demişlerdir!’’…
(Mesnevi-Celaleddin Rumi MEB Yayınları, c: 4 s: 151)
Bu iddiaya göre Farsca yazılı olan kitapların içerisine Arapça olarak giren parafın Mevlanaya ait olmadığının delildir.Bu yaklaşımı bizde kabul ediyor ve böyle birşeyin mümkün olabileceğini kabul ediyoruz.Zira Mevlananın diğer onca kitaplarının savunmasını hangi akılla ve hangi delille savunabiliriz asıl cevaplanması gereken soru burası.
Biz ne İma Şafi-i leri nede İmam Azamları Nede İmam Malikleri gördük biz bu müçtehid alimlerimizi onların bize bıraktıkları eserlerinden biliyoruz.Aynı şekilde biz Mutasavvuflarıda yani Mevlanaları Hallacı Mansurları Bektaşileride bimeyiz tanımayız ancak onların günümüze kadar gelen kitaplarıyla biliriz tanırız.Mademki hoca Mevlana muvahhid bir müslümandır iddiasını taşıyor o zaman hiç kimsenin bu güne kadar okumadığı ulaşamadığı kitapları var elinde.Bize o kitapları tercüme etsinde Mevlananın nasıl bir muvahhid olduğunu ispat etsin.Hadi bakalım.
Şimdi ben mevlanaya ait olduğu bilinen kitaplardan bu zatın sapıklıklarını ortaya koyan sözlerini aktarıyorum.
Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır.
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”Lokman/27
Mevlana da şöyle diyor;
“….Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma…” (Mesnevi-Celaleddin Rumi c: 6 s: 178)
Yorumunu okuyucuya bırakıyorum.
Kendilerini islâm’a nisbet eden kitlelerin nezdinde ALLAH dostu,veli(!) diye tanımlandıkları halde bu insanlar müslüman oluşlarının, gerçekte bir din tercihi olmadığını, çünkü aynı zamanda yahudi, hırıstiyan, mecusi v.s dinlerin de müntesibi olduklarını çok açık bir şekilde ifade ederler:
“…Celâleddin er-Rumî “Divan”ında şöyle diyor:
“Canım, ey nur, kaçma benden!
Kaçma benden ey parlayan görünüm,
Kaçma benden kaçma benden!
Şu sarığa bak, onu nasıl başıma koydum,
Hatta bileğime taktığım Zerdüşt’ün zünnarına bak!
Zünnarı taşırım, yemliği taşırım.
Belki nuru taşırım, kaçma benden!
Müslümanım ben, ama Hırıstiyanım, Brahmanistim, Zerdüştiyim.
Ey yüce Hakk, sana tevekkül ettim, kaçma benden.
Bir tek tapınağım; mescid, kilise veya puthanem yok benim.
Sonsuz nimetim yüce yüzündedir, kaçma benden kaçma benden!”
(Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.S.160 (Dr. Mustafa Galveş, et-Tasavvuf fi’l- Mizan, 100-101’den))
Adamların din anlayışı bu.Bunlar öylesine sapkın fikirlere sahiptirlerki bu sözleri iyice anlatabilmek için ciltler dolusu kitaplar yazmak gerekir.
Orjinali konyadaki mevlana müzesinde ; mevlananın kendi el yazması iledir :
Mevlana ve Şems arasında geçtiği söylenen hadisede de görüldüğü gibi, Vahdet-i vücud, kadın kılığına giren Tanrı ile seviştiğini iddia etmektir. Ne gariptir ki; ALLAH’a söverek nara atan sarhoş bir sokak serserisini, öldürmeye-dövmeye kalkan sofî, Şems ile Mevlana arasında geçtiği söylenen şu hadiseyi kutsar veya sessiz kalır:
“Mevlana Şemsin yanına girdi. Şems şahane bir çadırda oturmuş Kimya Hatun ile oynaşıyordu. Mevlana dışarı çıktı. Bu karı koca oynaşmalarına mani olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems (Mevlâna’ya) içeri gel diye seslendi. Mevlana içeri girdiğinde Şems’ten başkasını görmedi. Kimya nereye gitti? dedi. Şems ‘Yüce Tanrı beni o kadar severki, istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya Hatun şeklinde geldi’ buyurdu.
MENAKIB’ÜL ARİFİN I (Arifler’in Menkıbeleri)Ahmed Eflaki
Yine mvelanadan başka bir sapıklık;
Bu kitap, Mesnevi kitabıdır. Mesnevi, hakikata ulaşma ve yakin sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarının asıllarıdır. Tanrı’nın en büyük fıkhı, Tanrı’nın en aydın yolu, Tanrı ‘nın en açık bürhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer(24Nur, 35).
Yoruma hacet var mı?
Bu özellekilerin tamamı Kur’an mahsustur. (Nur, 35) (İsra, 9) (İsra, 82),
Yine başka bir yerde şöyle demektedir.
(C.4 Beyitler 1855.) Ey mümin, sen, Tanrı nuruyla bakar, görürsün… Hatadan, yanılmadan eminsin!
Buda peygamberlere verilen İsmet sıfatıdır.
Yine başka bir yerde Hz.Musa (a.s) ile Firavun arasındaki mücadeleye Firavun haklıydı diyebilecek kadar sapık bir anlayışa sahiptir.Çünkü ona göre puta tapanla Allah’a tapan arasında bir fark yoktur yine bu sapığa göre Hz.Musan’ın kalp gözü kapalı idi için bu hakikatı göremedi,bu sebeple Firavunla gereksiz bir cihadın içerisine girdi.Çünkü bunlara göre evliya peygamberden üstündür.
Muhittin İbni arabi derki; Bizden olmayanın (Yani vahdeti-vucüd anlayışını bilmeyen) bizim kitaplarımızı okuması haramdır
Kul Sadi Yüksel de aynen böyle söylüyor.
Siz Allah’ın Kula hulul meselesini bilmiyorsunuz dolayısıyla siz bu sözleri anlayamazsınız.
Bizde deriz ki Allah Teala Kur’an da şöyle buyurmaktadır.
“Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.”Zuhruf44
Evet biz sizin bu sapkın din anlayışınızı anlamıyor ve sizi tümden red ediyoruz.Siz tanımıyor dininizin batıl olduğuna hüküm verip buna Allah’ı şahit tutuyoruz.Çünkü biz hiç bir peygamberden hiç Peygamberlerin ashabından hiçbir selef alimlerimizin kitaplarından bu tür sapıklıkları görmedik okumadık ve öğrenmedik.Siz kendi kendinize bir din uydurdunuz ona da gereği gibi iman edemiyor,bu sapkın din anlayışınıza tertemiz berrak olan Allah’ın dinini karıştırmaya çalışıyorsunuz.
Ehli-Sünnet alimlerimizin bizlere miras olarak bıraktığı eserlerindeki ifadeler “Allah şöyle buyurmuştur”Rasulullah şöyle buyurmuştur”Ashab şöyle yapmıştır gibi ifadelerle nakş edilmişken bu sapıkların kitaplarında ne Allah ne Rasulu nede İslam uleması vardır.
Çünkü bunlar belirli ermişlikten sonra kendilerinin Allah olduğunu haşa sümme haşa iddia ederler.Bunu yaparken de utanmadan arlanmadan İslam dinini kullanmaya çalışırlar.
Eğer bu sahtekarlar Allah ve Rasulunun isimlerini kullanmamış olsalardı bu cahil halk kitleleri bunların peşinden gitmezdi.Öyle değil mi Hüseyin taşgetiren? Her Allahın adını kullananın peşinden gidersek vay halimize.
Allah Tela şöyle buyurmaktadır.
“Ey insanlar, Allah’ın vaadi şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sizi aldatmasın. Aldatıcı (lar) da sizi Allah ile aldatmasın.”Fatır/5
Sen bu sözleri hocana sor bakalım sana bu sözleri nasıl tevil edecek sonrada gel bizimle paylaş.Laik demokrat Allah düşmanı şeriat düşmanı,muvahhid düşmanı, insanlara bile Allah razı olsun diyebilecek kadar akideden yoksunuz.Derslerde herhalde bunları öğreniyorsunuz.
Tüm müslümanlara selam olsun.