Selamun aleykum kardeşlerim. Malesef Türkiye laik demokratik bir cumhuriyettir. Rabbim ülkeme şeriati getirsin. Amin.
Ben Kuran'ı, İslamı yayarken hangi parti benim çalışmalarıma engel olmaz, o özgürlük alanını daraltmaz veya genişletir mantığıyla olaya yaklaşırım. Hangi parti şu islam düşmanlarına (ordudaki generaller vs.) tokat atar diye yaklaşırım. Hangi parti benim camilerimi ahır yapmaz, hangi parti benim sakalıma, çarşafıma karışmaz diye bakarım.
Oyumu vermezsem dine düşmanlığı daha şiddetli olan bir liderin gelmesinden sorumlu olabileceğimi düşünürüm.
Bu düşüncelerimin Kuran ve Sünnetten delilleri:
1- Hılful fıdıl.
2- Habeşistan hicreti.
3- Rum suresindeki:
[FONT=&]1- Elif, lâm, mim.
2- Rumlar yenildi.
3- En yakın bir yerde. Onlar bu yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
4- Birkaç yıl içinde, eninde-sonunda emir Allah’ındır. O gün mü’minler sevinir.
[FONT=&]“Farslar Rumlar’ı yenmişlerdi. Müşrikler Farslar’ın Rumlar’ı yenmesini arzuluyor, [FONT=&]müslümanlarsa, Kitap Ehl-i ve dinlerine daha yakın olmalarından ötürü Rumlar’ın Farslar’ı yenmesini arzuluyorlardı.
Peygamberimiz (a.s.)ın Mekke´ye Girmek İçin Bazı Müşriklerden Himaye Talebinde Bulunuşu
Peygamberimiz (a.s.); Nahle´de günlerce kaldıktan sonra,[172] Mekke´ye girmek istey-ince,[173] Zeyd b. Harise:
"Kureyş müşrikleri seni tedirgin edip Mekke´den çıkardıkları halde, şimdi onların yanına nasıl gire bileceksin?" dedi.
Peygamberimiz (a.s.):
"Ey Zeyd! Hiç şüphesiz, ALLAH, senin göremediğin yerden bir kapı, bir çıkış yolu açacaktır! Şüphe yok ki, ALLAH, dininin ve peygamberinin yardı maşıdır!" buyurdu.[174]
Peygamberimiz (a.s.), Hira dağına varıp ulaştığı zaman, Huzâa´lardan[175] veya Mekkelilerden, rastladığı bir adama,[176] Uraykıt´a: [177]
"Ben, seni, tarafımdan birşeyi tebliğ etmek üzere göndersem, gider misin?" diye sordu.
Uraykıt:
"Evet! Giderim" deyince, Peygamberimiz (a.s.):
"Sen, Ahnes b. Şerîk´e git! Kendisine:[178]
´Muhammed ´Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, sen beni himayene alırmısın?"[179] diyor de!" buyurdu.
Elçi gitti. Bunu ona söyledi.[180]
Ahnes:
"Halîf, Sarîh´ı[181] himayeye alamaz!" dedi. [182]
Elçi, Ahnes´in bu sözünü gelip Peygamber (a.s.) a haber verdi.
Peygamberimiz (a.s.), elçiye:
"Sen, bir kez daha Mekke´ye gidip elçilik yapar mısın?" diye sordu.
Elçi:
"Evet! Yaparım" dedi.[183]
Peygamberimiz (a.s.):
"Süheyl b. Amr´a git! Kendisine:
´Muhammed ´Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevlerini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, sen beni himayene alır mısın?1 diyor1 de!" buyurdu.
Elçi Süheyl b. Amr´a gitti ve bunu ona söyledi.[184]
Süheyl b. Amr:
"Âmir b. Lüeyy oğulları, Ka´b oğullarını himayelerine alamazlar!" dedi.[185]
Elçi dönüp bunu da Peygamberimiz (a.s.) haber verdi .[186]
Peygamberimiz (a.s.), elçiye:
"Sen Mekke´ye bir daha döner misin?" diye sordu.
Elçi:
"Evet! Dönerim" dedi.[187]
Peygamberimiz (a.s.):
"Sen Mut´im b. Adiyy´e de git ve kendisine:
´Muhammed ´Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevlerini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, sen beni himayene alır mısın?´ diyor´ de!" buyurdu.[188]
Elçi, Mutim b. Adiyy´e gitti ve bunu kendisine söyledi.[189]
Mut´im b. Adiyy:
"Olur![190] Kendisine söyle! Gelsin, himayeme girsin!" dedi.
Elçi dönüp bunu da Peygamberimiz (a.s.)a haber verdi.[191] Peygamberimiz (a.s.) gelip o gece Mut´im´in evinde yattı .[192]
Mut´im b. Adiyy, sabaha çıkınca,[193] oğullarını*[194] kardeşinin oğullarımı[195] ve kavminil[196] yanına çağırdı.[197] Onlara:
"Silahlarınızı kuşanınız ve Beytullahın Rükünleri yanında bulununuz!" dedi.[198]
Öyle yaptılar.[199]
Hepsi, kılıçlarını sıyırmış olarak, Mescid-i Haram´a girdiler.[200]
Ebu Cehil, onları görünce, Mut´im b. Adiyy´e:
"Himayeci misin? Yoksa tâbi misin?" diye sordu.
Mut´im b. Adiyy: "Evet! Himayeciyim" dedi.
Ebu Cehil: "Senin himayene aldığını, biz de himayemize aldık!" dedi.[201] O sırada, Peygamberimiz (a.s.) da,[202] yanında Zeyd b. Harise bulunduğu halde.[203] Mescid-i Harama girmişti.[204]
Mut´im b. Adiyy, kavminin üzerinde doğrulup:
"Ey Kureyş cemaatı! Ben Muhammed´i himayeme aldım!
Ona sizlerden hiçbiri dokunmasın!" diyerek seslendi.[205]
Peygamberimiz (a.s.) Kabe´yi tavaf ettikten,[206] Hacerü´l-Esved´i istilamdan sonra, iki rekat namaz kılıp evine dönünceye kadar, Mut´im b. Adiyy ile oğulları, Peygamberimiz (a.s.) m çevresinde dönüp dolaşmaktan geri durmadılar.[207]
Peygamberimiz (a.s.) yıllarca sonra bile Mut´im b. Adiyy´in bu iyiliğini unutmamış, Bediide esir düşen müşrikler hakkında, Mut´im b. Adiyy´in oğlu Cübeyr´e:
"Mut´im b. Adiyy sağ olsaydı, şu kokmuşlar hakkında bana söyleseydi, onları onun hatırı için (kur tulmalık akçesi alınmaksızın) bağışlar, serbest bırakırdım!" buyurmuştur.[208]
[172] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 212, İbn Kayyım, Zâdü´l-mead, c. 2, s. 52, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 303, Halebî,İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 61.
[173] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 61.
[174] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zad, c. 2, s. 52, Halebî, c. 2, s. 61.
[175] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 212, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 237, İbn Kayy,m , Zâd, c. 2, s. 52, Halebî, c. 2, s.52.
[176] Taberî,Târîh,c.2, s. 231.
[177] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 137.
[178] Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.
[179] Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, E bu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 214.
[180] Taberî,Târîh,c.2, s. 231.
[181] İsmail (a.s.)ın, halis ve saf soyundan gelen oğullarına Sarfh (İ bn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 26, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe,c.1, s. 20); Abduddar, Cuman, Manzum, Adiyy, Ka´bveSehm oğullarına da, Halff´in çoğulu olarak Ahiâf denir (İbn Esîr, Nihâye, o.1, s. 425).
[182] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 2, s. 20, Taberî, Târih, c . 2, s. 231 , Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 214, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137.
[183] Taberî, Tarih, c. 2, s. 231.
[184] Taberî, T ârfh, o. 2, s. 231, E bu´l-F erec İ bn C evzî, el-Vefa, c. 1, s. 214.
[185] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 20, Taberî, Târîh, o. 2, s. 231, Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 214, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 137.
[186] Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu´l-Ferec, c. 1,5.215.
[187] Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.
[188] Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu´l-Ferec, c. 1.S.215.
[189] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 212, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, Zâdü´l-mead, c. 2, s.52.
[190] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 212, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu´l-Ferec, c. 1 , s. 21 5, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s.137.
[191] Taberî, c. 2, s. 231, E bu´l-F erec, c. 1 , s. 215, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 62.
[192] Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, c. 2, s. 62.
[193] Taberî, c. 2, s. 231, E bu´l-F erec, c. 1 , s. 215, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, c. 2, s. 62.
* Altı veya yedi kişi idiler (Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, c. 2, s. 62).
[194] İbn Sa´d, c. 1, s. 212, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.
[195] Taberî, c. 2, s. 231, E bu´l-F erec, c. 1 , s. 215.
[196] İbn Sa´d, c. 1, s. 212, Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.
[197] İbn Sa´d, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.
[198] İbn Sa´d, Tabakât, 11, s. 212.
[199] Taberî, c. 2, s. 231, E bu´l-F erec, c. 1 , s. 215.
[200] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 137.
[201] Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ,c.1, s. 215, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93.
[202] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 212, Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım , Zâdü´l-mead, o. 2, s. 52.
[203] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zâdü´l-mead, c. 2, s. 52.
[204] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 212, Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.
[205] İbn Sa´d, Tabakât, 11, s. 212, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 62.
[206] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 2, s. 21, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 137.
[207] İbn Sa´d, c. 1, s. 212, E bu´l-F erec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 52.
[208] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s.80,Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 20, Ebu Davud, Sünen, c. 2, s. 56,Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ,c. 9, s. 67, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 233, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 136.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/144-147.
Herşeyin en doğrusunu Allah c.c. bilir..