alıntı:
Kardeşim ,sen mutlak tekfir ile muayyen tekfirin ne olduğunu biliyor musun?Tekfirde aşırı gidenlerin yaptığını yapıyorsun imamların mutlak tekfir ifadelerini alıp ,insanları muayyen olarak tekfir ediyorsun,şimdi sana bir kaç nakil yazacağım bakalım bunlar hakkında ne diyeceksin ,ümmetin selefinide tekfir edecek misin?
İmam Ebu hanifenin talebesi olan imam muhammed bin hasan eş şeybani'ye(İmam ebu hanifenin 2 büyük talebesinden biridir) Allah kıyamet günü yahudi ve hristiyanlara azab edecektir denilip de kendisinin de Allah böyle bir şey yapmaz,onlar Allahın kullarıdır diyen bir kadın hakkında sorulunca şöyle cevap vermiştir:Küfre girmemiştir,çünkü o cahildir.Ona öğreninceye kadar bu anlatılır.(El hameviy ala'l eşheb 2-139 , el mevsuatul fıkhuyyetul kuveytiyye 16,206 arapça ifadeside var...)
İmam ibni hazm şöyle der :Cahil bir kimse Rabbinin cisim olduğunu söylerse tekfir edilmez ve onun aleyhine bir şey gerekmez o mazurdur ve bilmediği meseleyi öğrenmesi vaciptir.Eğer Kuran ve Sünnetten onan hüccet ikame edildiği halde muhalefet edip inat ederse o zaman kafir olur ve ona mürtede uygulanan hüküm uygulanır.Her kim de:Allah falan kimsedir,aynıyla bir insandır derse veya Allah teala yarattığı cisimlerden bir cisme hulul eder derse veya Meryem oğlu İsa hariç Muhammed(s.a.v) den sonra bir Nebi vardır derse bunun tekfirinde iki müslüman dahi ihtilaf etmez çünkü bu konuda hüccet herkese ulaşmıştır.Ancak bu itikada sahip bir kişiye bu konudaki hüccet eğer ulaşmadıysa hüccet ikame edilmedikçe bu kişi de asla tekfir edilmez.(El fisal 3-139 arapça metnide mevcut)
İmam cemeleddin el kasımi meşhur tefsirinde Kadı Ebubekir İbnul Arabi(bu vahdeti vucutçu ibni arabi değil aman karışmasın,hatırladığım kadırı ile maliki fakihi) der ki: Bu ümmetten cahil ve hatakar kişi eğer küfür veya şirk işlerse bununla kafir veya müşrik olmaz(metin devam ediyor) en sonundada bu meseleye bid ahli haricinde kimse muhalefet etmemiştir diyor ...(Tefsirul kasimi 5,1307 arapça metnide var)
Şeyhül islam ibni teymiyye : tekfir kaidelerinden büyük küfürü işleyen cehmiyye,sufiyye ve rafiziler gibi bazı taifelerin tekfirinden uzunca bahsettikten sonra sözünü şöyle bitirir:Bütün bunlar bilindikten sonra,bu cahillerden ve benzerlerinden muayyen her kişiye Nebevi hüccet ikame edilmeden tekfir edilip küffar olduklarının öne sürülmesi caiz değildir.Söyledikleri bu sözler şeksiz küfür sözleri olsa da bu böyledir.Bu hüküm bütün muaayyen kişilerin tekfiri hususunda söylenecek sözdür.Bu sebeple hiç kimsenin hata ve yanlış yapan bir müslümanı,kendisine hüccet ikame edilmedikçe tekfir etmeye hakkı yoktur.İmanı yakin ile sabit olanın imanı şek ile zail olmaz,ona hüccet ikame olmadıkça ve ondan şüpheler izale edilmedikçe de bu iman zail olmaz.(Mecmuu'l feteva 12,500 arapça metnide mevcut)
Şeyhül islam ibni teymiyye ,kendisinin en büyük hasımlarından olan vahdeti vucutçular hakkında ise şu istisnai durumu zikreder:Fasıl:Bazı kimselere hulu ve ittihad hallerinden bazı halller galip gelmektedir.Şüphesiz ki ittihad meselesinde hak ve batıl yönler bulunmaktadır.Şu bilinmedlidir ki kişi sevdiği haricindeki şeylerden yana fenaya erse ve aklınhdan onun gayrısı silinse,o bu haliyle mazurdur ve aklı bukunmadığı müddetçe yaptıkları sebbeiyle ceza görmeyecektir.Muhakkak ki kalem,aklı yerine gelinceye kadar deliden kaldırılmıştır.Eğer o, bu konuda hata ederse Yüce Allahın şu kavli dahilindedir:Rabbimiz unutur veya hata edersek bizi sorumlu tutma ve Size hata ile işlediklerinizden yana sorumluluk yoktur.
Bu tıpkı hikaye olarak aktarılan şu iki adamın hali gibidir ki onlardan birisi diğerini sevmektedir ve sevdiği kişi bir gün denize düşünce seven kişi kendisini hemen sevdiğinin peşi sıra denize atmıştır.Sevdiği Ben buraya düştüm,peki seni buraya düşüren nedir?deyinde,seven kişi Senden kendimi yitirdim ve seni kendim zannettim der.Bu hal muhabbet ve irade ehlinden hak cihetinden ve bu cihetten olmayarak hata ve noksanlığıyla da olsa çokça başına gelen bir durumdur.İşte bu halde o,muhabbetiyle mahbudunda(sevgilisinde),zikriyle ve mezkurunda,irfanı ile ma'rufunda,şehadeti ile meşhudunda ve vücüdünda O'nun mevcudiyetinde kendisini yitirir ve o halde varlığını ve temyiz gücünü hissedemez.Bu esnada enel hak(ben hakkım) subhani(Kendimi tenzih ederim) ma fil cübbeti illallah(cübbemin içerisinde Allahdan başka hiç kimse yoktur,gibi sözler söyler kio bunu muhabbetin vecdiyle aldığı lezzetin ve sürurun sarhoşluğuyla kasıtsızca yapar.Bu insanı kuşatan öyle bir sarhoşluktur ki tarif edilemez.Tabi hal nehiy olunmuş bit sarhoşluk sebebi değilse böyledir,ancak bu sarhoşluk yasaklanmış bir sebebten dolayı olursa bu kişi mazur görülmez.(Mecmuu'l Feteva 2,396 ve 10,339,350 arapça metnide mevcut)Şeyh istiğase ye reddiye babından kitap yazmıştır ama istiğase yapanları tekfir etmemiştir...örnek olarak el istiğasul kübra veya diğer bir ismiyle er reddu ale'l Bekri isimli kitabında bunlardan bahsederken onları tekfir etmemiş...
Bununla birlikte ,O Vahdeti vücutçuların önderi ve kendisinin en büyük hasmı sayılan İbni arabi'nin hangi hal üzere öldüğü noktasında da tevafuk etmiş,hatta onun için şu manidar duayı zikretmiştir...Bu sözlerin hepsi fususul hikem(ibni arabiden bahsediyor) sahibinin kavlidir,bu adamın hangi hal üzere öldüğünü ise Allah da iyi bilir.Allah bütün müslüman erkek ve kadınları,müminleri ve mümineleriionların hayatta olanını ve vefat edenini bağışlayıcıdır.Rabbimiz,bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla,kalplerimizide iman edenlere karşı bir kin bırakma.Rabbimiz,Sen çok şefkatli ve çok merhametli olansın.(Haşr suresi) kaynak(Mecmuu'l Feteva 2,469 arapça metnide mevcut)
Ayrıca buna otuz risale adlı eserinde şeyh Ebu muhammed el makdiside işaret etmiştir:,(1 cilt 218 de) O minber et Tevhid isimli internet sitesinde(makdisinin sitesi) verdiği fetvaların içerisinde İbni Teymiyye'nin bu tevafukuna değinir ve önceleri İbni Arabi'yi tekfir ettiğini,lakin daha sonra onun hükmü konusunda tevafuk ettiğini(durduğunu)belirtir.(arapça metnide mevcut)
İbni teymiyyeden öyle nakiller var ki şeyhin tekfirde nasıl duraksadığını nasıl itidal ehli hikmet ehli olduğunu görünce insan şaşıtıyor sana tavsiyem bunun gibi daha başka bir çok ehli sünnetin kabul ettiği ulemaların tekfir konusundaki görüşlerini incelemendir şuanda piyasada Makdisinin 30 risalesi ve Eşref Yılmaz'ın -tekfir meselesi üzerinde mülahazalar- kitabını tavsiye ederim(bu kitap daha genişletilip yakında çıkacağını okudum haberin olsun)
Şeyh muhammed ibni abdulvehhabın nakili yukarıda geçmişti,DÜŞÜN Kİ kendi muhalifi olan sufi şeyhi seyyid muhammed maliki alevi(hatta bu kişi mahmud efendinin dostudur,internette araştıra bilirsin) dahi onun tekfirci olmadığını delil getiriyor ve ,ibni arabiyi tekfir etmediğini getiriyor ,sofilerin şeyh muhammed en çok saldırdığı noktalardan biriside tekfirci olduğu,istiğase vs meselelerde dahi onun mutedil olduğunu tekfir etmedğini zikrederken sen gelmişsin şeyhe iftiradır diyorsun sana ilmi usullerle şeyhin kitaplarının tahrif edildiğini ispatla dediğimde kendi zannında başka bir söylüyemiyorsun.İSTİĞASE KONUSUNDA ŞEYH İTİDAL TAVRINI, ED DUREDUS SENİYYE 1.CİLT 66)
Şeyhülislamın rafizileri bile tekfir etmediği nakiller mevcut Rafiziler hakkında bahsederken Ancak onlardan muayyen bir kişinin tekfiri ve cehennemde ebedi olmaları meselesi tekfirin şartların sabit olup manilerinin ortadan kalkmasına bağlıdır.Bununla birlikte biz va'd,vaid,tekfir,tefsik gibi nasları genel olarak ıtlak edip söylesek de buna gerekleri oluşmadan muayyen kimseleri dahil edip onlara bununla hükmetmeyiz(bak gördün mü şeyh mutlak tekfir ile muayyen tekfiri ayırdı) Mecmuu'l Feteva 28 ,500 arapça metin mevcut)
Bak ellerim yoruldu nakil yazmaktan şeyhül islam rafiziler hakkında şöyle diyor:Cehalet ve delaletlerinin aşırılığına rağmen içlerinde zahiren ve batınen Msülüman topluluklar vardır.Ancak batıniyye davetinin hakikatını bilen İsmailiye fırkasının imamları ise zındık ve münafık kimselerdir,bununla birlikte bunların hakikatını bilmeyen avam tabakalarında da Müslüman kimseler olabilmektedir(Minhacus sunne 2,452)
şeyh ibni kayyımdan da buna benzer nakiller var(ilamul muvakkin 3,95)
hatta ibni kayyım rafizi,kaderi,cehmi,gulatı mürcie ve benzerlerinden olan bidat ehli olanlara gelince,bunlardan birinci grup basireti olmayan mukallid cahillerdir ki bunlar hidayeti öğrenmeye muktedir değillerse tekfir ve tefsik edilmediği gibi şehadetleri de reddedilmez.Bunların hükmü erkekler,kadınları ve çocuklardan aciz olup hiç bir çareye gücü yetmeyen ve hiç bir yol bulamayan mustazafların hükmü ile aynıdır.Umulur ki Allah bu kimseleri affeder.Allah affedicidir,bağışlayıcıdır.(Turugu'l Hukmiyye 254 arapça metin mevcut)
Medaricus salikin de benzer ifadeler vs var 1 cilt 362)
İmam Sufyan bin uyeyne ise cehmiyye hakkında şöyle der Kur' an kealmullahtır,kim mahluk olduğunu söylerse,kafirdir ve her kim bunu söylyene kişinin küfründen şüphe ederse o da kafirdir.(ictimau'l Cuyuşil islamiyye ala Gavi muattıla vel cehmiyyye 8,18,ibni kayyım)
bunda benzer ifadeler sıralanıyor imam buhariden,imam ebu hatim er razi ve imam ebu zur'a daha bir çok nakil hatta şeyhülislam ibni teymiyye imam ahmeddenve ehli sünnet imamlarının genelinden meşhur olşan cehmiyyenin tekfir edilmesidir.(diyor Mecmuu'l Feteva 12,485 de naklediyor arapça metin mevcut)Şimdi konunun en önemli kısmına gelelim bu kadar nakilden sonra göreceğiz ki kuran mahluktur diyen herkse muayyen olarak tekfir edilmemiş,yani mutlak tekfir ile muayyen tekfir ayırmış, şeyhülislam ibni teymiyye baştan beri Cehmiyye akkında alimlerimizinden nakledilen bu mutlak ifadeli tekfir tehditlerinin,muayyenleridnen her bir fert için söz konusu olmadığını ve bunların tahzir babından söylenmiş sözler olduğunu belirtip şöyle der:Muhakak ki İmam Ahmed Allah'ın isim ve sıfatlarını inkar eden Cehmiyye'yi tekfir etmiştir.Çünkü onların sözleri apaçık beyyin bir surette Allah Rasulü(s.a.v)'in getirdiği hakkı bozucu mahiyettedir.Çnkü onlaron bu sözlerinin hakikati yaratıcı'nın inkarıdır.Vkatiyle O,bu sebeple imtihandan geçirilmiş ve onların Allah'ı inkar etmeleriyle ilgili hakikatleri böylelikle bilnmiştir.Ancak onlardan her şahıs muayyen olarak tekfir edilmemiştir.Çünkü bu söze davet etmek,bu sözü söylemekten daha azimdir,Bu söze muhalefet edenleri cezalandıran da bu söze sadece davet edenden daha azim cürüm işlemiştir.Bu söze muhalefet edenleri tekfir eden de bu söze muhalefet edenleri cezalandırandan daha azim bir cürüm işlemiştir.Bütün bunlarla birlikte vaktiyle emir sahipleri Cehmiyye'nin görüşüne sahipti ve onlar Kur'an'ın mahluk olduğunu ,Allah'ın ahirette görülemeyeceğini ve benzeri sözleri söylüyorlardı.Ayrıca insanları buna davet ediyor,bununla onları imtihan ediyor ve bu sebeple onlara icabet etmeyenleri cezalandırıp tekfir ediyorlardı.Eğer bir esir yakalayacak olsalar Cehmiyye'nin Kur'an mahluktur ve benzeri sözlerini ikrar etmeden onu bırakmıyorlardı.Buna muhalefet edenlere emirlik vermedikleri gibi,onlara Beytül Mal'dan yiyecek bile vermiyorlardı.Bununla birlikte İmam Ahmed bu yöneticilere merhamet etmiş ve onlar için istiğfar etmiştir.Çünkü O biliyordu ki eğer onlara Cehmiyye'nin esasen Allah Rasulü'nü tekzib ettiği açık olsa idi muhakkak ki onlar Cehmiyye'ye uymayacak ve Allah Rasulünün getirdiklerini inkar etmeyeceklerdi.Ancak onlar bu sözleri tevil edip hataya düştüler ve Cehmiyye'nin sözlerini aktaranları taklid ettiler.Yine İmam Şafi'nin Hafs el FERD'E Kuran mahluktur dediği zaman ona:Azim olan Allah'a Küfrettin DEMESİ DE BUNUN GİBİDİR.Ona bu sözü küfür olduğunu beyan etmesine rağmen onun riddetine mücerret kavli sebbeiyle hükmetmemiştir.Çünkü Hafs'a kendisniyle tekfir hükmüverilecek olan hüccet ikame edilmemiştir.Eğer Şafi onun mürted olduğuna itikad etse idi muhakkak ki onun katledilmesi için çaba sarf ederdi.Muhakkak ki O,kitaplarında heva ehlinin şahitliklerini kabul edip,arkalarında namaz kılına bileceğini de beyan etmiştir.(Mecmuu'l Feteva 23.cilt 348 arapça metinde mevcut)
Şeyhülislam ibni teymiyye başka bir yerde ve aynı mesele sadedinde şöyle der:Hakikat şu ki imamların mutlak olarak söyledikleri sözler ve evvelkilerin mutlak olan Şer'i naslar hakkında düştükleri hatalı durumun aynısı olan bir duruma düştüler.Onların ne zaman görseler KİM ŞUNU SÖYLERSE KAFİRDİR sözünü duydular ve akabinde belirtilen o sözü söyleyen herksin kafir odluğunu itikad ettiler.Halbuki tekfirin belirli bir kişiye indirgenmesi belli şartların tahakkuk edip ve yine belli engellerin de ortadan kalkmasına bağlıdır.Mutlak tekfir ise şartları bulunmadıkça ve engelleri ortadan kalkmadıkça belirli muayyen kişiler için sabit olmaz.Böylelikle ortaya çıkmaktadır ki mutlak ifadeli bu tekfir lafızlarını ıtlak eden İmam Ahmed ve alimlerin geneli bu sözleri söyleyenlerin ekserisini muayyen olarak tekfir etmemiştir.(BU RABBANİ SATIRLAR TÜM YAZDIKLARIMIN ÖZETİ MESABESİNDE ALLAH ŞEYHÜLİSLAMA RAHMET ETSİN HA KAYNAĞIDA VERİYİM MECMUU'L Feteva 12 - 487 ,ŞEYH MAKDİSNİN 30 RİSALESİNDEDE BULUNABİLİR.)
https://www.islam-tr.org/konu/muhammed-b-abdilvehhab-ve-tekfir.40665/page-7