Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Yaşadığım Kötü Sıkıntılara Karşı Ne Yapmalıyım?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Yok rukye konusunda bi sıkıntım yok yani elbette biliyorum haktır. Cokca şifa bulanı biliyorum. Hatta youtubeda seanslarini izleyip şok oluyordum. Çünkü pek emin degildim cinlerin insanlara hukmedebileceginden. Sadece vesvese verir sanıyordum.
Yani sadece bu bakim yaptirma olayı sunnette olmayan bir şey. Bir insana musallat olunup olunmadığı rukye ile anlaşılirmis yani rukyeci gelir kurandan uygun ayetleri hastaya okur ve hastanin tepkilerine bakarmış. Peygemberimiz de oyle yapmış.

Bakalim bu aksamda rukye dinleyip uyuycam. Neler olur bilemiyorum.
 

Ekli dosyalar

  • Nureddin Yıldız -Allahım ben senin kulunum.mp4
    2.6 MB · Görüntüleme: 133
Moderatör tarafında düzenlendi:
osman1987 Çevrimdışı

osman1987

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Konu içerisinde paylaşmıssınız Şeriatu'l İslam.Ben de İkrah konularını araştırdım.İkrahı Mülci ve İkrahı gayrı mülci olayları var.Naklettiğin görüşte:Abdullah İbn Mesud r.a “Benden iki kamçı darbesini savacak her sözü söylerim” (“Sultanın yanında” ilavesiyle İbn Ebi Şeybe el-Musannef, 6/474;Muhammed bin Hasen eş-Şeybani, el-Asl, 7/306; İmam Malik, el-Mudevvene, 2/83, Fesevi, el-Ma’rife ve’t Tarih, 2/196; ayrıca Heysemi, Mecma, 10/217’de Taberani’den nakletmiş ve ricalinin sika olduğunu söylemiştir.)


Serahsi bu sözü şöyle izah etmektedir: "Burada iki kamçı vurmaktan maksad elem verici bir şekilde dövmektir. Velev ki bu dövmek iki kamçı vurmak şeklinde olsun. Yahud bu söz, sopadan dolayı öleceğinden korkana bir misaldir. Kişiye iki kamçı vurulur da o da sopa neticesinde helak olacağını hissederse, her sözü söyleme ruhsatına sahib olur. Yoksa Abdullah bin Mes'ud gibi bir sahabenin, tehlikeye sürüklemeyecek iki kamçı vurulması korkusuyla kişinin kafir olmayı dili ile söyleyebileceğine izin vermesi imkansızdır." (el-Mebsut, c. XXIV, sf: 50)




Kişi ikrahın mahiyetini anlamadan ve içinde bulunduğu durumun ikrahın şartlarına uyup uymadığını tesbit etmeden bu tarz fetvaların zahirine sarılır ve de her türlü hapsi ikrah sayar, iki tane tokat yememek için küfür sözü söylemenin caiz olduğu zannına kapılırsa hataya düşer hatta Hamd b. Atik merhumun bahsettiği türden kişiler gibi yerine göre küfre de düşebilir. Kişi bu sözlerin kiminle alakalı olarak hangi şartlarda söylendiğini göz önüne almadan sadece içinde geçen “hapis” kavramını alır hapisle alakalı her şeye bu fetvayı tatbik ederse şeriatın gayesini anlamış sayılmaz. İbn Teymiyenin de söylediği gibi mükreh yani ikraha uğrayan kişi sayısı kadar ikrah çeşidi vardır. Hatta çok açık olan ikrah halleri müstesna ikrah hakkında genel bir fetva verilemez ta ki tek tek ikraha maruz kaldığı iddia edilen kişilerin durumu açığa çıkana kadar... Şeklinde bir ifade kullansak abartmış olmayız Allahu alem.


İbn Teymiyye r.a:

“Bütün mezhebleri inceledim ve gördüm ki ikraha maruz kalan kişinin durumuna göre ikrahın hükmü de değişiyor. Hibe vb konularda mazeret olan ikrah küfür sözü söyleme hususunda mazeret sayılmıyor. Ahmed bin Hanbel (rh.a) küfür sözü söylemeye ruhsat veren ikrahın ancak dayak ve bağlama şeklindeki işkencelerde söz konusu olabileceğini belirtmişken salt sözlü tehdidin ikrah sayılmayacağını da beyan etmiştir. Keza şunu da kesin olarak belirtmiştir ki bir kadın mehri karşılığında kocasına evini hibe etse fakat sonra onun kendisini boşayacağından veya kötü muamele edeceğinden çekinirse evi hibe etmekten vazgeçebilir. Böylece boşanma ve kötü muamele korkusunu bu konuda ikrahtan saymıştır. Onun başka bir yerdeki ifadesi şöyledir: ‘Çünkü kocası kadını ikrah altına sokmuştur.’ Fakat böyle bir şey küfür hususunda ikrah sayılmaz. Zira bir esir, kafirlerin kendisinin evlenmesine izin vermeyeceklerinden veya karısından ayıracaklarından korksa sırf buna dayanarak küfür kelimesi konuşması caiz olmaz."

[Ayrıca kişinin kimlik çıkartırken kaide mezhebin lazımı mezheb değildir kaidesi ile tekfir edilmesi için bu kişinin niyetine bakılıyor.]Alimlerin neyi nasıl kast ettiği,hangi şartlar ile bunu delillendirdiği ve ümmetin icmaa sı göz önünde bulundurulmadan iki tokat yiyerek her türlü şeyi kendisi için mazeret saymak teşeyyü takiyyesinde olmasından bir farkı olmaz.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Konu içerisinde paylaşmıssınız Şeriatu'l İslam.Ben de İkrah konularını araştırdım.İkrahı Mülci ve İkrahı gayrı mülci olayları var.Naklettiğin görüşte:Abdullah İbn Mesud r.a “Benden iki kamçı darbesini savacak her sözü söylerim” (“Sultanın yanında” ilavesiyle İbn Ebi Şeybe el-Musannef, 6/474;Muhammed bin Hasen eş-Şeybani, el-Asl, 7/306; İmam Malik, el-Mudevvene, 2/83, Fesevi, el-Ma’rife ve’t Tarih, 2/196; ayrıca Heysemi, Mecma, 10/217’de Taberani’den nakletmiş ve ricalinin sika olduğunu söylemiştir.)


(Bütün bu rivayetleri İbn Hacer nakletmiştir. Feth’ul Bari, 12/314, Türkçesi için bkz. 13/544)

Kişi ikrahın mahiyetini anlamadan ve içinde bulunduğu durumun ikrahın şartlarına uyup uymadığını tesbit etmeden bu tarz fetvaların zahirine sarılır ve de her türlü hapsi ikrah sayar, iki tane tokat yememek için küfür sözü söylemenin caiz olduğu zannına kapılırsa hataya düşer hatta Hamd b. Atik merhumun bahsettiği türden kişiler gibi yerine göre küfre de düşebilir. Kişi bu sözlerin kiminle alakalı olarak hangi şartlarda söylendiğini göz önüne almadan sadece içinde geçen “hapis” kavramını alır hapisle alakalı her şeye bu fetvayı tatbik ederse şeriatın gayesini anlamış sayılmaz. İbn Teymiyenin de söylediği gibi mükreh yani ikraha uğrayan kişi sayısı kadar ikrah çeşidi vardır. Hatta çok açık olan ikrah halleri müstesna ikrah hakkında genel bir fetva verilemez ta ki tek tek ikraha maruz kaldığı iddia edilen kişilerin durumu açığa çıkana kadar... Şeklinde bir ifade kullansak abartmış olmayız Allahu alem.


İbn Teymiyye r.a:

“Bütün mezhebleri inceledim ve gördüm ki ikraha maruz kalan kişinin durumuna göre ikrahın hükmü de değişiyor. Hibe vb konularda mazeret olan ikrah küfür sözü söyleme hususunda mazeret sayılmıyor. Ahmed bin Hanbel (rh.a) küfür sözü söylemeye ruhsat veren ikrahın ancak dayak ve bağlama şeklindeki işkencelerde söz konusu olabileceğini belirtmişken salt sözlü tehdidin ikrah sayılmayacağını da beyan etmiştir. Keza şunu da kesin olarak belirtmiştir ki bir kadın mehri karşılığında kocasına evini hibe etse fakat sonra onun kendisini boşayacağından veya kötü muamele edeceğinden çekinirse evi hibe etmekten vazgeçebilir. Böylece boşanma ve kötü muamele korkusunu bu konuda ikrahtan saymıştır. Onun başka bir yerdeki ifadesi şöyledir: ‘Çünkü kocası kadını ikrah altına sokmuştur.’ Fakat böyle bir şey küfür hususunda ikrah sayılmaz. Zira bir esir, kafirlerin kendisinin evlenmesine izin vermeyeceklerinden veya karısından ayıracaklarından korksa sırf buna dayanarak küfür kelimesi konuşması caiz olmaz."

[Ayrıca kişinin kimlik çıkartırken kaide mezhebin lazımı mezheb değildir kaidesi ile tekfir edilmesi için bu kişinin niyetine bakılıyor.]Alimlerin neyi nasıl kast ettiği, hangi şartlar ile bunu delillendirdiği ve ümmetin icmaa sı göz önünde bulundurulmadan iki tokat yiyerek her türlü şeyi kendisi için mazeret saymak teşeyyü takiyyesinde olmasından bir farkı olmaz.
Bir de orda niyet varda burda yok ha! - kimlik meselesi için- bu insanlar hevalarına uyuyorlar. Kimlik çıkarırlar, tağutun parasını kullanırlar, Hastanesi'ne giderler, evlilik cüzdanını alılar ama kendilerinin dışında bir fetva verenleri de tekfir ederler. Wallahi bu insanlar hevalarına uyuyorlar. Adam kendi içtihadı Allah katındaki hak olan hükümmüş gibi hareket ediyor. Sonuçta o da içtihadı bu da içtihad.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
S Çevrimdışı

sedabalci

Üye
İslam-TR Üyesi
Konu içerisinde paylaşmıssınız Şeriatu'l İslam.Ben de İkrah konularını araştırdım.İkrahı Mülci ve İkrahı gayrı mülci olayları var.Naklettiğin görüşte:Abdullah İbn Mesud r.a “Benden iki kamçı darbesini savacak her sözü söylerim” (“Sultanın yanında” ilavesiyle İbn Ebi Şeybe el-Musannef, 6/474;Muhammed bin Hasen eş-Şeybani, el-Asl, 7/306; İmam Malik, el-Mudevvene, 2/83, Fesevi, el-Ma’rife ve’t Tarih, 2/196; ayrıca Heysemi, Mecma, 10/217’de Taberani’den nakletmiş ve ricalinin sika olduğunu söylemiştir.)


(Bütün bu rivayetleri İbn Hacer nakletmiştir. Feth’ul Bari, 12/314, Türkçesi için bkz. 13/544)

Kişi ikrahın mahiyetini anlamadan ve içinde bulunduğu durumun ikrahın şartlarına uyup uymadığını tesbit etmeden bu tarz fetvaların zahirine sarılır ve de her türlü hapsi ikrah sayar, iki tane tokat yememek için küfür sözü söylemenin caiz olduğu zannına kapılırsa hataya düşer hatta Hamd b. Atik merhumun bahsettiği türden kişiler gibi yerine göre küfre de düşebilir. Kişi bu sözlerin kiminle alakalı olarak hangi şartlarda söylendiğini göz önüne almadan sadece içinde geçen “hapis” kavramını alır hapisle alakalı her şeye bu fetvayı tatbik ederse şeriatın gayesini anlamış sayılmaz. İbn Teymiyenin de söylediği gibi mükreh yani ikraha uğrayan kişi sayısı kadar ikrah çeşidi vardır. Hatta çok açık olan ikrah halleri müstesna ikrah hakkında genel bir fetva verilemez ta ki tek tek ikraha maruz kaldığı iddia edilen kişilerin durumu açığa çıkana kadar... Şeklinde bir ifade kullansak abartmış olmayız Allahu alem.


İbn Teymiyye r.a:

“Bütün mezhebleri inceledim ve gördüm ki ikraha maruz kalan kişinin durumuna göre ikrahın hükmü de değişiyor. Hibe vb konularda mazeret olan ikrah küfür sözü söyleme hususunda mazeret sayılmıyor. Ahmed bin Hanbel (rh.a) küfür sözü söylemeye ruhsat veren ikrahın ancak dayak ve bağlama şeklindeki işkencelerde söz konusu olabileceğini belirtmişken salt sözlü tehdidin ikrah sayılmayacağını da beyan etmiştir. Keza şunu da kesin olarak belirtmiştir ki bir kadın mehri karşılığında kocasına evini hibe etse fakat sonra onun kendisini boşayacağından veya kötü muamele edeceğinden çekinirse evi hibe etmekten vazgeçebilir. Böylece boşanma ve kötü muamele korkusunu bu konuda ikrahtan saymıştır. Onun başka bir yerdeki ifadesi şöyledir: ‘Çünkü kocası kadını ikrah altına sokmuştur.’ Fakat böyle bir şey küfür hususunda ikrah sayılmaz. Zira bir esir, kafirlerin kendisinin evlenmesine izin vermeyeceklerinden veya karısından ayıracaklarından korksa sırf buna dayanarak küfür kelimesi konuşması caiz olmaz."

[Ayrıca kişinin kimlik çıkartırken kaide mezhebin lazımı mezheb değildir kaidesi ile tekfir edilmesi için bu kişinin niyetine bakılıyor.]Alimlerin neyi nasıl kast ettiği,hangi şartlar ile bunu delillendirdiği ve ümmetin icmaa sı göz önünde bulundurulmadan iki tokat yiyerek her türlü şeyi kendisi için mazeret saymak teşeyyü takiyyesinde olmasından bir farkı olmaz.

Sizin bu konudaki görüşünüzün o yeminin insani kafir edecegi yönde olduğunu okudum daha demin. Baska birine cevap vermişsiniz sanırım :(
 
osman1987 Çevrimdışı

osman1987

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bundan önceki yazılarımı okursan abdulmuiz fidanin memurluk ile ilgili yazısını paylaşmıştım. Bu yazdığımı onunla beraber değerlendirin. İkrahta tehdit eden kişinin buna güç getirebilmesi gerekiyor. Bunu inkar eden yok.
Orda niyet varda burda yok ha! - kimlik meselesi için- bu insanlar hevalarına uyuyorlar. Kimlik çıkarırlar, tagutun parasını kullanırlar, Hastanesi'ne giderler, evlilik cüzdanını alılar ama kendilerinin dışında bir fetva verenleri de tekfir ederler. Wallahi bu insanlar hevalarına uyuyorlar.

para kullanma konusu ile ilgili nasıl bir sıkıntı var bilmiyorum.kimlik kullanırken dolaylı olarak olayı şuraya getirenler olabiliyor ki bunlar aşırıcı olanlar; kimlik çıkardın, kimlik çıkarman ile bu İslam devleti olmayan bir sistemin askerliğini yapmayı,kanunlarını vs kabul etmiş oluyorsun diye düz mantık ile olaya bakanlar.Bu görüş çok uçuk çünki bu usulsüz mantık ile yer yüzünde 1 tane müslüman kalmaz.Hastaneden kastınız sözleşme imzası ise bu internet,telefon gibi sözleşmelerde de var.Burada benim inancım ki ben uydurmadım başka ilim sahiplerinden dinledim karşı tarafın sizden istediğidir.Bu sözleşmenin altına imza atıldığında karşı tarafın maksadı bu parayı almak için mi yoksa maksat mahkemeye çıkmak mı? burada niyet baz alınıyor.Karşı taraf parasını almak için sözleşme imzalatıyor.Zaten yaşamış olunan topraklarda size şu mahkemeye gidebilme hakkı var diye sunmuyor sadece mahkeme ihtilaf halinde şurası diyor.
 
S Çevrimdışı

sedabalci

Üye
İslam-TR Üyesi
Aslında korkularimla yüzleşiyorum. Ben ilk bu sitede okudum memuriyet yemininin kufur oldugunu. Ara ara girip okudum ağladım. En son yani 2 sene sonra yeni uye olabildim.
 
osman1987 Çevrimdışı

osman1987

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ben acı çekenlerin durumundan keyif almıyorum.İnandığım ve inanılmasına rızam olan görüşü açıkladım.Allah teala benimde herkesin de eksikliklerini gidersin.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
.Bu sözleşmenin altına imza atıldığında karşı tarafın maksadı bu parayı almak için mi yoksa maksat mahkemeye çıkmak mı? burada niyet baz alınıyor.
Burda niyet varda memurluk yemininde niye yok ? Bunlarla karşılaştıkça batıl olduklarına bir kere daha iman ediyorum. Şu hadis de onların batıl olduğunu gösterir ki onlar azınlıktır;
Ümmetim asla yanlış bir hüküm üzerinde ittifak etmeyecektir.”(bk. Buhârî, 61: 2, 61: 3; İbn Hişâm, s. 824; İbn et-Tiktikâ, el-Fahrî, s. 81; Hammâm ibn Münebbih, Sahîfe, Nº 127, 128)
Bir de kardeşim ben sana uyduruyorsun demedim. Böyle bir anlam çıktıysa hakkını helal et
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Bu konuda değişik hadis rivayetleri vardır. Alimlerin değerlendirmeleri rivayette yer alan ifadelerin tümüne yönelik olduğu için, bazen “zayıf”, bazen “sahih” bazen “garip” sözcüğüyle belirtilmiştir. Ancak “Ümmetin dalalette birleşemeyeceği”ne dair ifadenin sahih olduğu anlaşılmaktadır.

Bu hususu belirtikten sonra, ilgili bazı rivayetleri olduğu gibi aktarmakta fayda vardır:

1) “Allah bu ümmeti (veya Muhammed’in ümmetini) dalalette birleştirmez. Allah’ın eli cemaatin üzerinedir. Cemaatten ayrılan ateşe ayrılmış olur.” (bk. Trimiz, Fiten,7)

Tirmizi, bu rivayetin “garib” olduğunu belirterek onun zayıf olduğunu bildirmiştir. (Tirmizi, a.y)

Tirmizi’ye göre, “Allah’ın eli cemaatin üzerinedir.” manasına gelen hadisin ifadesinde geçen “cemaat”ten maksat, İslam alimleri, fakih ve muhaddislerdir. (a.y)

2) “Ümmetim dalalet üzerine birleşmez. Öyleyse bir konuda ihtilaf olduğunu gördüğünüzde sevad-ı azama (büyük çoğunluğa) tâbi olun.” (İbn Mace, Fiten, 8)

Suyuti’ye göre, hadiste yer alan “sevad-ı azam”dan maksat, “sultana (devlete) itaat eden ve dosdoğru yolu takip eden kimselerdir. Ehl-i ilim, ehl-i tasavvuf arasındaki ihtilaf gerçekte ihtilaf sayılmaz. Gerçek ihtilaf İslam’ın ruhuna aykırı fikirler ihtiva eden ehl-i dalalet olan fırkaların ihtilafıdır.” (Suyutî, Şerhu Süneni İbn Mace, 1/283)

İbn Mace’nin bu rivayetinde yer alan “Ebu Halef el-Ama” adlı ravi alimler tarafından zayıf kabul edilmiştir. (bk. Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 1/62) Bu sebeple bu rivayet zayıftır.

3) Bir rivayete göre, Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

“Ben Rabbimden dört şey istedim; üçünü bana verdi, bir tanesini vermedi; Allah’tan ümmetimi dalalette birleştirmemesini istedim, bana (bunu söz) verdi. Allah’tan, daha önceki ümmetleri helak ettiği gibi, onları (ümmetimi) kıtlıkla helak etmemesini istedim, bunu da bana verdi. Allah’tan, düşmanlarının onlara (sürekli galip olacak şekilde) üstün getirmemesini istedim, onu da bana (söz) verdi. Sonra Allah’tan onların arasına tefrika vermemesini, onların kendi aralarında birbirlerine -iç çatışmalarla-acı vermemelerin istedim, bunu benden esirgedi." (Ahmed b. Hanbel, 45/200; Taberanî, h. no:2171)

- Hafız Heysemi, bu rivayette bir meçhul ravi bulunduğundan bunun zayıf olduğunu belirtmiştir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, h. no: 11966)

- Bununla beraber, Heysemi, Taberanî’nin “ümmetin dalalette birleşmeyecekleri”ne dair diğer bir rivayetinin (Taberani, Kebir, h.no: 3440) sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Heysemi, Zevaid, 5/218/ h.no:9100)

- Hâkim’in aynı konuda yaptığı rivayetin senedinde ravilerin hepsi sağlamdır. İçlerinde az bilinen İbrahim b. Meymun el-Adeni, Abdurrazzak ve İbn Main tarafından tevsik edilmiştir. Hakim’in verdiği bu bilgi Zehebi tarafından da desteklenmiştir. (bk. Müstedrek, Tehlis, 1/202)

- Özetle, “İslam ümmetinin dalalette birleşmeyecekleri”ne dair hadis rivayetinin değişik varyantlarına bakıldığı zaman bunların en az “hasen” derecesinde olduğu görülür. (bk. Elbanî, Sisiletu’l-ahadis’i-sahiha, h. no: 1332)

- İslam’a bağlı olmakla beraber, çok farklı yönleri bulunan kesimler açısından bakıldığında, genel olarak farklı iki ayrı zihniyet söz konusudur. Bunlardan birincisi. Ehl-i sünnet ve cemaat, ikincisi: Ehl-i bid’a olanlardır.

Ehl-i sünnet ve cemaat, hadis-i şerifte Hz. Peygamber tarafından “Benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu çizgiyi takip edenler” olarak tanımlanmıştır. (Mecmauz’-zevaid,1/189)

Dolayısıyla bu itikada bağlı olmayanlar bidat ehli sayılır. Bunlar yetmiş iki fırkadır. Mutezile, Cehmiye, Kaderiye, Şia ve benzerleri bu kısma dahildir.

Ehl-i sünnet ve cemaatin kendi arasında iki ayrı itikadî mezhepleri vardır: Eşarî ve Maturidî. Bunların temel esaslara ait hususlarda pek bir farkları yoktur. Detaylarda bazı nüansları vardır. Bu sebeple ikisi de aynı kesimi temsil etmektedir.

Kur’an ve Sünnet çizgisi üzerinde olduğumuzun belgesi ise, Ehl-i sünnet ve’l-cemaat denilen dört mezhep alimlerinin takip ettiği yoldur. Bilindiği üzere, her biri parlak bir yıldız gibi parlayan alimleri barındıran bu büyük cemaat, daha önce on iki mezhepten oluşuyordu. Sonra dörtte karar kıldı. Bu kadar büyük âlimlerden oluşan bir cemaatin yanlış yapma ihtimali elbette çok azdır
 
osman1987 Çevrimdışı

osman1987

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Burda niyet varda memurluk yemininde niye yok ? Bunlarla karşılaştıkça batıl olduklarına bir kere daha iman ediyorum. Şu hadis de onların batıl olduğunu gösterir ki onlar azınlıktır;
Ümmetim asla yanlış bir hüküm üzerinde ittifak etmeyecektir.”(bk. Buhârî, 61: 2, 61: 3; İbn Hişâm, s. 824; İbn et-Tiktikâ, el-Fahrî, s. 81; Hammâm ibn Münebbih, Sahîfe, Nº 127, 128)
Bir de kardeşim ben sana uyduruyorsun demedim. Böyle bir anlam çıktıysa hakkını helal et

Şöyle bir durum var ki; misal olarak internet aboneliği yapıldı diyelim karşı taraf sözleşmeyi hazırlamış alacağını,vereceğini,vs bir sürü madde sıraladıktan sonra maksadının parası olmasından sebeb mi bu sözleşmeyi imzalatıyor?.İhtilaf vukuunda filanca mahkeme yetkilidir ibaresinin bulunması ise, sözleşmeyi imzalatanın maksadı mahkemeye vermek değil parasını kurtarmak ise sözleşme durumu farklı hal alıyor.Sözleşmeyi imzalayanın da niyeti değerlendirilr bu arada.Mahkeme için sözleşme imzalanmıyor.Ama diğer yazıda ise laik,demokrat,filanca tağutun ideolojisine sahip olacağına dair hazırlanan bir antlaşma ki bu antlaşmayı yalnış hatırlamıyorsam kenan evren bilerek çıkarmıştır.Özellikle imamların bu konuda tavizkar olup olmayacağını çözmek için.Ayrıca ümmetin ihtilaf üzere birleşmeme meselesine kişi kendi tarafından bakıp karşı tarafın batıl olduğunu delillendirme hususunda ifrat ve tefrite kaçabiliyor ben batılda değilim söylediğim görüşteyim.Tasavvufçularda sizin gibi ihtilaf olmaz sözünü kendilerine isnat ediyorlar bu şekilde yaklaşıyor yalnış yaklaşımda bulunuyorsun.Görüşünün yalnış olduğuna inanıyorum.
 
Son düzenleme:
S Çevrimdışı

sedabalci

Üye
İslam-TR Üyesi
Aslina bakarsanız ben işin tövbe kısmindayım. Kufre düştüm dusmedim belli ki bunu ancak Allah biliyor.

Ben nasıl tövbe edicem?
Ya da daha once ettiğim tövbeler gecersiz mi?
Istifa etmeden bu küfürden kurtulamam mi?

Istifa etmek için elimden geleni yapicam. Zaten en bastan beri kararlıydım en hayirlisi bu olacak. Erkeklerin arasında çalışmak zaten uygun değil. Nefsime ağır geliyor istiga etmek ama edicem.

Beni ondan sonrasi da geriyor. Nikah mevzusu...
Eşim icinde bulunduğum durumdan habersiz yani evet biraz sıkıntıda olduğumun farkinda biraz bahsettim iste kafir miyim acaba diye düşünüyorum vs diye anlattim. Vesvese yapıyorsun sakinles biraz dedi.

Desem ki gel nikah yapalim kabul etmeyecek. Ben de zaten cesaret edip nikah kıyalım diyemem.
 
Urvetul Vuska Çevrimdışı

Urvetul Vuska

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Aslina bakarsanız ben işin tövbe kısmindayım. Kufre düştüm dusmedim belli ki bunu ancak Allah biliyor.

Ben nasıl tövbe edicem?
Ya da daha once ettiğim tövbeler gecersiz mi?
Istifa etmeden bu küfürden kurtulamam mi?

Istifa etmek için elimden geleni yapicam. Zaten en bastan beri kararlıydım en hayirlisi bu olacak. Erkeklerin arasında çalışmak zaten uygun değil. Nefsime ağır geliyor istiga etmek ama edicem.

Beni ondan sonrasi da geriyor. Nikah mevzusu...
Eşim icinde bulunduğum durumdan habersiz yani evet biraz sıkıntıda olduğumun farkinda biraz bahsettim iste kafir miyim acaba diye düşünüyorum vs diye anlattim. Vesvese yapıyorsun sakinles biraz dedi.

Desem ki gel nikah yapalim kabul etmeyecek. Ben de zaten cesaret edip nikah kıyalım diyemem.
Kardeşim, insan sevmediği bir işi neden yapar, ayrıca bu iş dinine, inancına zarar veriyor ise neden bu kadar stres ve sıkıntı, bunca çileye değer mi? Farz edelim, imzaladığın kağıt parçası küfür yada değil çalıştığın ortamdan dolayıda sıkıntıdasın kendini yıpratmana ne gerek var bacım. Sen ne yapmak istediğini biliyorsun ama adım atamıyorsun, Rabbime samimi bir tövbe ile dön, Rabbim gerçekten senin istediğini sana verecektir ve senide affedecektir. Sizin ciddiyetinizde ve samimiyetinizde bir sıkıntı görmüyorum Allahu alem ama o adımı atmadığımız sürece kendinizi yiyip bitireceksiniz. Rabbim yar ve yardımcınız olsun.

Zer b. Hubeyş anlatıyor:

Bir seferinde Übey b. Kab'a:

- Nasuh tevbesi nedir, diye sordum.

- Aynı soruyu ben de Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi ve sellem) sordum.
Günah işlediğinde pişman olman, günahtan dolayı Allah'tan bağışlanma dilemen sonra bir daha ona dönmemendir, buyurdu
 
M Çevrimdışı

Mustafa Sabri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Aslina bakarsanız ben işin tövbe kısmindayım. Kufre düştüm dusmedim belli ki bunu ancak Allah biliyor.

Ben nasıl tövbe edicem?
Ya da daha once ettiğim tövbeler gecersiz mi?
Istifa etmeden bu küfürden kurtulamam mi?

Istifa etmek için elimden geleni yapicam. Zaten en bastan beri kararlıydım en hayirlisi bu olacak. Erkeklerin arasında çalışmak zaten uygun değil. Nefsime ağır geliyor istiga etmek ama edicem.

Beni ondan sonrasi da geriyor. Nikah mevzusu...
Eşim icinde bulunduğum durumdan habersiz yani evet biraz sıkıntıda olduğumun farkinda biraz bahsettim iste kafir miyim acaba diye düşünüyorum vs diye anlattim. Vesvese yapıyorsun sakinles biraz dedi.

Desem ki gel nikah yapalim kabul etmeyecek. Ben de zaten cesaret edip nikah kıyalım diyemem.
Kardeşim insanın psikolojisini bozan sebeplerden biriside beyni ile bedeninin aynı yönde hareket etmemesidir , bu sizin durumunuzda açıkça görülmektedir. Memurluğu bu kadar takıntı yaptıysanız bir an önce istifa edin, çünkü bu olay sizin hem bu dünyanızı hemde ahiretinizi mavfediyor. Geçmişte yapmış olduğunuz günahlara gelince arkadaşların dediği gibi samimi bir şekilde tövbe edip yolunuza devam edin.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Aslina bakarsanız ben işin tövbe kısmindayım. Kufre düştüm dusmedim belli ki bunu ancak Allah biliyor.

Ben nasıl tövbe edicem?
Ya da daha once ettiğim tövbeler gecersiz mi?
Istifa etmeden bu küfürden kurtulamam mi?

Istifa etmek için elimden geleni yapicam. Zaten en bastan beri kararlıydım en hayirlisi bu olacak. Erkeklerin arasında çalışmak zaten uygun değil. Nefsime ağır geliyor istiga etmek ama edicem.

Beni ondan sonrasi da geriyor. Nikah mevzusu...
Eşim icinde bulunduğum durumdan habersiz yani evet biraz sıkıntıda olduğumun farkinda biraz bahsettim iste kafir miyim acaba diye düşünüyorum vs diye anlattim. Vesvese yapıyorsun sakinles biraz dedi.

Desem ki gel nikah yapalim kabul etmeyecek. Ben de zaten cesaret edip nikah kıyalım diyemem.
Neden nikah kıyma ihtiyacı duyuyorsunuz? Nikah kıydığınız dönemde kendinizi Müslüman olarak görmüyor muydunuz?
 
Urvetul Vuska Çevrimdışı

Urvetul Vuska

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Peki memur olanlar mahkemeyi kabul etmek, küfür metnini kabul etmek için mi memur oluyorlar. Belki olan vardır. Fakat bir çok insan bu metni istemeden okuyor. Söz konusu konuyu açan kişi gibi
Şeriatu'l İslam kardeşim, öncelikle bacımıza yazmak için yazdık bu konuya fakat konu farklı yerlere doğru gidiyor. Burada bulunan tüm kardeşler eminim ki, tevhidi benimsemiş, tevhid ehli Müslümanlar olduğundan hiç şüphem yok. Kısaca bu yemin metni ile yorum yapmak ihtiyaçı duydum, kendini Allah Subhanehu ve Tealâ ya adamış, toplum içinde kolay bir yaşantıyı bırakmış, azimeti seçmiş bunca insanlar bence, dünyalıklar için dininden de taviz vermemeli.

Peygamberimiz s.a.v buyuruyor :

Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Şeriatu'l İslam kardeşim, öncelikle bacımıza yazmak için yazdık bu konuya fakat konu farklı yerlere doğru gidiyor. Burada bulunan tüm kardeşler eminim ki, tevhidi benimsemiş, tevhid ehli Müslümanlar olduğundan hiç şüphem yok. Kısaca bu yemin metni ile yorum yapmak ihtiyaçı duydum, kendini Allah Subhanehu ve Tealâ ya adamış, toplum içinde kolay bir yaşantıyı bırakmış, azimeti seçmiş bunca insanlar bence, dünyalıklar için dininden de taviz vermemeli.

Peygamberimiz s.a.v buyuruyor :

Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir.
Allah senden razı olsun, doğru söyledin
Fakat kardeşim bu kişinin vesveseye düştüğü nokta memurluk yemini. Önce şeytanın bu vesvesesi ortadan kaldırılmalı ki inşâAllah, sarsılmış görünüyor iş çözülsün.
Şeytanın insanları kandırdığı en önemli yerlerden biri ilmî konulardır. Bu konuda düğüm çözüldü mü acabalara yer kalmaz Allah'ın izniyle
Rabbim ayaklarımızı sabit kılsın
 
Urvetul Vuska Çevrimdışı

Urvetul Vuska

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah senden razı olsun, doğru söyledin
Rabbim, cümlemizden razı olsun. Allah'ın izniyle o sorunda giderilir, çünkü bacımız kendinide, sorununuda iyi biliyor fakat bazı adımlar atamıyor. Vallahi kardeşim, bu sıkıntılar bizleri dahada Rabbimize yaklaştıracak. Bizler diğer insanlardan farklıyız, farklı olmasaydık bu kadar bizde düşünmeden, helal, haram demen yaşayıp giderdik. Bu sıkıntılar hepimiz için hayırlıdır, Rabbim sonunu hayırlı etsin İnşeAllah.
 
S Çevrimdışı

sedabalci

Üye
İslam-TR Üyesi
Neden nikah kıyma ihtiyacı duyuyorsunuz? Nikah kıydığınız dönemde kendinizi Müslüman olarak görmüyor muydunuz?

Görüyordum ama o metni zaten imzalamıştım evlenmeden önce. Yani kufre düştü isem yani kafirsem o nikah akdi gecersiz. Yani eşim benimle şu an zina ediyor. Bu işte çalışıyor olmam beni kufurde tutuyor ise ve istifa ettikten sonra eğer iman etmiş olacaksam geceriz tekrar nikah kıymam gerekecek.
 
S Çevrimdışı

sedabalci

Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim insanın psikolojisini bozan sebeplerden biriside beyni ile bedeninin aynı yönde hareket etmemesidir , bu sizin durumunuzda açıkça görülmektedir. Memurluğu bu kadar takıntı yaptıysanız bir an önce istifa edin, çünkü bu olay sizin hem bu dünyanızı hemde ahiretinizi mavfediyor. Geçmişte yapmış olduğunuz günahlara gelince arkadaşların dediği gibi samimi bir şekilde tövbe edip yolunuza devam edin.

Istifa edebilsem edicem zaten. Eşim askerde maas alamadı bu ay. Ondan once de borç odemekten bir türlü kurtulamadık. Iki maas ile bile cogu zaman sıkıntı yaşadık.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt