Son düzenleme:
Kâfirlerin mukallid avâm tabakası fetret ehli konumundadır deyip onların azâb görmeyeceğini ve onlara kâfir muâmelesi yapılmayacağını iddia eden kişi meşhûr Mu’tezile kelâmcısı Câhız’dır (v. 255H). Kelâm ehlinden ona tâbi olan başkaları da olmuştur. Bu görüş İslam ümmetinin ittifâkıyla küfürdür hatta böylelerinin küfründe tevakkuf eden dahi tekfir edilmiştir. Kadi İyaz “eş-Şifa” adlı eserinde her müçtehidin içtihâdında isâbetli sayıldığını iddia edenlerin görüşlerini tenkit ettikten sonra şöyle demektedir:
وَقَالَ نَحْوَ هَذَا الْقَوْلِ الْجَاحِظُ، وَثُمَامَةُ، فِي أَنَّ كَثِيرًا مِنَ الْعَامَّةِ، وَالنِّسَاءِ، وَالْبُلْهِ. وَمُقَلِّدَةِ النَّصَارَى وَالْيَهُودِ وَغَيْرِهِمْ لَا حُجَّةَ لِلَّهِ عَلَيْهِمْ. إِذْ لَمْ تَكُنْ لَهُمْ طِبَاعٌ يُمْكِنُ مَعَهَا الاسْتِدْلَال وَقَدْ نَحَا الْغَزَالِيُّ قَرِيبًا مِنْ هَذَا الْمَنْحى فِي كِتَابِ التَّفْرِقَة
وَقَائِلُ هَذَا كُلِّهِ كَافِرٌ بِالْإِجْمَاعِ عَلَى كُفْرِ مَنْ لَمْ يُكَفِّرْ أَحَدًا مِنَ النَّصَارَى وَالْيَهُودِ، وَكُلَّ مَنْ فَارَقَ دِينَ الْمُسْلِمِينَ، أَوْ وَقَفَ فِي تَكْفِيرِهِمْ، أَوْ شَكَّ
قَالَ الْقَاضِي أَبُو بكر. لأن التوقيف والإجماع اتفقا عَلَى كُفْرِهِمْ، فَمَنْ وَقَفَ فِي ذَلِكَ فَقَدْ كَذَّبَ النَّصَّ وَالتَّوْقِيفَ، أَوْ شَكَّ فِيهِ. وَالتَّكْذِيبُ أَوِ الشَّكُّ فِيهِ لَا يَقَعُ إِلَّا مِنْ كافر
“…Bunun benzeri bir görüşü de Câhız ve Semame dile getirmiştir ki buna göre halkın pek çoğundan, kadınlardan, aklı kısa olanlardan Hristiyanlar ve Yahudileri taklit edenler üzerinde, Allah’u Teâlâ’nın bir hücceti yoktur. Zîrâ onların istidlâl edecek derecede tabiatları müsait değildir. Gazalî de “et-Tefrika” adlı kitabında, bu görüşe yakın bir tarafa meyletmiştir.
Bütün bunları söyleyenler icmâ ile kâfirdirler. Zîrâ Hristiyan ve Yahudilerden bir kimseyi ve Müslümanların dininden ayrılan her bir kimseyi tekfir etmeyenin veya tekfir hususunda duraksayanın ya da tekfir hususunda şüphe edenin kâfir olduğunda icmâ vardır. Kadı Ebu Bekr der ki: Çünkü tevkif (nass ile belirlenmiş hüküm) ve icmâ, onların küfründe ittifâk etmektedir. Her kim ki bu hususta duraksarsa, nassı ve tevkifi yalanlamış veya onlar hakkında şüphe etmiş olur ki, yalanlama ve şüphe de kâfirden başkasında vuku bulmaz.” (eş-Şifa, 2/281; Bkz. Kadı Iyaz, Şifa-ı Şerif Tercüme ve Şerhi, Rehber Yayınları, 591-597)
Şifa’yı neşredenler bu ibâreye koydukları dipnotta İbnu Hacer’den bu görüşün Gazalî’ye ait olmadığını nakletmektedirler. Doğrusunu Allah bilir.
Görüldüğü üzere Câhız’ın tenkid ve tekfir edilen usûlü ile günümüzde tekfir için hüccetin bilinmesini ve anlaşılmasını şart koşan kimselerin usûlü aynıdır. İkisi de hüccetin kâ’im olmasını, hüccetin anlaşılmasına bağlamaktadır ve azâbı, sadece mu’annidlere (bilerek inad edenlere) has kılmaktadır. Günümüzdeki sapıklar buna ilaveten daha önceki mülhid seleflerinin yapmadığı bir şeyi yapıp Allah’u Te’âlâ’ya ortak koşanlara Müslüman ismini vermektedirler...Kâfirlerin mukallid avâm tabakası fetret ehli konumundadır deyip onların azâb görmeyeceğini ve onlara kâfir muâmelesi yapılmayacağını iddia eden kişi meşhûr Mu’tezile kelâmcısı Câhız’dır (v. 255H). Kelâm ehlinden ona tâbi olan başkaları da olmuştur. Bu görüş İslam ümmetinin ittifâkıyla küfürdür hatta böylelerinin küfründe tevakkuf eden dahi tekfir edilmiştir. Kadi İyaz “eş-Şifa” adlı eserinde her müçtehidin içtihâdında isâbetli sayıldığını iddia edenlerin görüşlerini tenkit ettikten sonra şöyle demektedir:
وَقَالَ نَحْوَ هَذَا الْقَوْلِ الْجَاحِظُ، وَثُمَامَةُ، فِي أَنَّ كَثِيرًا مِنَ الْعَامَّةِ، وَالنِّسَاءِ، وَالْبُلْهِ. وَمُقَلِّدَةِ النَّصَارَى وَالْيَهُودِ وَغَيْرِهِمْ لَا حُجَّةَ لِلَّهِ عَلَيْهِمْ. إِذْ لَمْ تَكُنْ لَهُمْ طِبَاعٌ يُمْكِنُ مَعَهَا الاسْتِدْلَال وَقَدْ نَحَا الْغَزَالِيُّ قَرِيبًا مِنْ هَذَا الْمَنْحى فِي كِتَابِ التَّفْرِقَة
وَقَائِلُ هَذَا كُلِّهِ كَافِرٌ بِالْإِجْمَاعِ عَلَى كُفْرِ مَنْ لَمْ يُكَفِّرْ أَحَدًا مِنَ النَّصَارَى وَالْيَهُودِ، وَكُلَّ مَنْ فَارَقَ دِينَ الْمُسْلِمِينَ، أَوْ وَقَفَ فِي تَكْفِيرِهِمْ، أَوْ شَكَّ
قَالَ الْقَاضِي أَبُو بكر. لأن التوقيف والإجماع اتفقا عَلَى كُفْرِهِمْ، فَمَنْ وَقَفَ فِي ذَلِكَ فَقَدْ كَذَّبَ النَّصَّ وَالتَّوْقِيفَ، أَوْ شَكَّ فِيهِ. وَالتَّكْذِيبُ أَوِ الشَّكُّ فِيهِ لَا يَقَعُ إِلَّا مِنْ كافر
“…Bunun benzeri bir görüşü de Câhız ve Semame dile getirmiştir ki buna göre halkın pek çoğundan, kadınlardan, aklı kısa olanlardan Hristiyanlar ve Yahudileri taklit edenler üzerinde, Allah’u Teâlâ’nın bir hücceti yoktur. Zîrâ onların istidlâl edecek derecede tabiatları müsait değildir. Gazalî de “et-Tefrika” adlı kitabında, bu görüşe yakın bir tarafa meyletmiştir.
Bütün bunları söyleyenler icmâ ile kâfirdirler. Zîrâ Hristiyan ve Yahudilerden bir kimseyi ve Müslümanların dininden ayrılan her bir kimseyi tekfir etmeyenin veya tekfir hususunda duraksayanın ya da tekfir hususunda şüphe edenin kâfir olduğunda icmâ vardır. Kadı Ebu Bekr der ki: Çünkü tevkif (nass ile belirlenmiş hüküm) ve icmâ, onların küfründe ittifâk etmektedir. Her kim ki bu hususta duraksarsa, nassı ve tevkifi yalanlamış veya onlar hakkında şüphe etmiş olur ki, yalanlama ve şüphe de kâfirden başkasında vuku bulmaz.” (eş-Şifa, 2/281; Bkz. Kadı Iyaz, Şifa-ı Şerif Tercüme ve Şerhi, Rehber Yayınları, 591-597)
Şifa’yı neşredenler bu ibâreye koydukları dipnotta İbnu Hacer’den bu görüşün Gazalî’ye ait olmadığını nakletmektedirler. Doğrusunu Allah bilir.
Cuma Namazının Sıhhat Şartları: "لَا تَصِحُّ الْجُمُعَةُ إلَّا فِي مِصْرٍ جَامِعٍ أَوْ فِي مُصَلَّى الْمِصْرِ . وَلَا تَجُوزُ فِي الْقُرَى ." 1- Cuma namazı ancak kalabalık şehirde veya şehrin namaz kılınan en büyük yerinde kılındığında sahih olur. Köylerde cuma namazı kılmak caiz değildir. "وَلَا تَجُوزُ إقَامَتُهَا إلَّا بِالسُّلْطَانِ أَوْ مَنْ أَمَرَهُ السُّلْطَانُ ." 2- Cuma namazı ancak İslam şeriatini uygulayan İslam halifesi kıldırdığı ya da onun vekâleti ile kılındığı zaman caiz olur. "وَمِنْ شَرَائِطِهَا : الْوَقْتُ ، فَتَصِحُّ فِي وَقْتِ الظُّهْرِ ، وَلَا تَصِحُّ بَعْدَهُ ." 3- Cuma namazının şartlarından biri belli bir vakitte kılınmasıdır. Bu vakit, öğle namazının vaktidir. Öğle namazının vaktinden (önce ya da) sonra kılınması sahih olmaz. "وَمِنْ شَرَائِطِهَا : الْخُطْبَةُ قَبْلَ الصَّلَاةِ . يَخْطُبُ الإمامُ خُطْبَتَيْنِ يَفْصِلُ بَيْنَهُمَا بِقَعْدَةٍ . وَيَخْطُبُ قَائِمَاً عَلَى طَهَارَةٍ ." 4- Cuma namazının şartlarından biri de namazdan önce hutbe verilmesidir. İmam namazdan önce iki hutbe verir ve hutbelerin arasını bir oturuşla ayırır. Hutbeyi ayakta ve taharet üzere (abdestli olarak) verir. "فَإِنْ اقْتَصَرَ عَلَى ذِكْرِ اللَّهِ تَعَالَى : جَازَ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ ، وَقَالَ أَبُو يُوسُفَ وَمُحَمَّدٌ : لَا بُدَّ مِنْ ذِكْرٍ طَوِيلٍ يُسَمَّى خُطْبَةً ." İmam Ebu Hanife’ye göre imamın hutbede sadece Allah-u Teâlâ’yı zikretmesi caiz ve yeterlidir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise bu, yeterli değildir; mutlaka yapılan zikrin hutbe denilebilecek uzun zikirlerden olması gerekir. "وَإِنْ خَطَبَ قَاعِدَاً ، أَوْ عَلَى غَيْرِ طَهَارَةٍ : جَازَ ، وَيُكْرَه ." İmam oturarak veya taharetsiz (abdestsiz) olarak hutbe verirse caiz olur fakat mekruhtur. "وَمِنْ شَرَائِطِهَا : الْجَمَاعَةُ ، وَأَقَلُّهُمْ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ : ثَلَاثَةٌ سِوَى الْإِمَامِ وَقَالَا : اثْنَانِ سِوَى الْإِمَامِ ." 5- Cuma namazının şartlarından biri de cemaatle kılınmasıdır. İmam Ebu Hanife’ye göre; cemaatin imam dışında en az üç kişi olması gerekir. İmam Muhammed ve İmam Ebu Yusuf’a göre ise imamın dışında iki kişinin olması yeterlidir. Cuma Namazıyla İlgili Hükümler: "وَيَجْهَرُ الْإِمَامُ بِالْقِرَاءَةِ فِي الرَّكْعَتَيْنِ . وَلَيْسَ فِيهِمَا قِرَاءَةُ سُورَةٍ بِعَيْنِهَا ." 1- İmam cuma namazının iki rekâtında da kıraati sesli olarak okur. Fatiha ile beraber okunması gereken zammi sure herhangi bir sure olabilir, belli bir sure olması şart değildir. "وَلَا تَجِبُ الْجُمُعَةُ عَلَى مُسَافِرٍ ، وَلَا امْرَأَةٍ ، وَلَا مَرِيضٍ ، وَلَا عَبْدٍ ، وَلَا عَلَى أَعْمَى . فَإِنْ حَضَرُوا وَصَلَّوْا مَعَ النَّاسِ : أَجْزَأَهُمْ عَنْ فَرْضِ الْوَقْتِ". 2- Cuma namazı; yolcu olana, kadına, hasta olana, köleye ve kör olana farz değildir. Şayet bu kimseler cuma namazında Müslümanlarla birlikte hazır bulunur ve namaz kılarlarsa kıldıkları bu namaz öğle namazının farzı yerine geçer. "وَيَجُوزُ لِلْمُسَافِرِ وَالْعَبْدِ وَالْمَرِيضِ أَنْ يَؤُمُّوا فِي الْجُمُعَةِ." 3- Yolcu, köle ve hasta olan kimsenin cuma namazında imam olması caizdir. "ومَنْ صَلَّى الظُّهْرَ فِي مَنْزِلِهِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ قَبْلَ صَلَاةِ الْإِمَامِ ، وَلَا عُذْرَ لَهِ : كُرِهَ لَهُ ذَلِكَ وَجَازَتْ صَلَاتُهُ. " 4- İmam cuma namazını kıldırmadan önce, bir kimse herhangi bir özrü olmadığı halde evinde öğle namazını kılarsa, yaptığı mekruh olmakla birlikte kıldığı namaz geçerli olur. "فَإِنْ بَدَا لَهُ أَنْ يَحْضُرَ الْجُمُعَةَ ، فَتَوَجَّهَ إلَيْهَا : بَطَلَتْ صَلَاةُ الظُّهْرِ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ بِالسَّعْيِ ، وَقَالَ أَبُو يُوسُفَ وَمُحَمَّدٌ : لَا تَبْطُلُ حَتَّى يَدْخُلَ مَعَ الْإِمَامِ." Öğle namazını bu şekilde kıldıktan sonra cuma namazını kılmaya karar verirse İmam Ebu Hanife’ye göre; cuma namazına gitmek için niyet edip yürümeye başlamasıyla daha önce kıldığı öğle namazı batıl olur. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise imama tabi olup cuma namazına girmedikçe daha önce kıldığı öğle namazı batıl olmaz. "وَيُكْرَهُ أَنْ يُصَلِّيَ الْمَعْذُورُونَ الظُّهْرَ فِي جَمَاعَةٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَكَذَا أَهْلُ السِّجْنِ ." 5- Mazeret sahibi olduklarından dolayı cuma namazını kılamayan kimselerin cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur. Aynı şekilde hapiste bulunan kimselerin de cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur. Cuma Namazına Sonradan Yetişenin Hükmü: "وَمَنْ أَدْرَكَ الْإِمَامَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ : صَلَّى مَعَهُ مَا أَدْرَكَ ، وَبَنَى عَلَيْهَا الْجُمُعَةَ . وَإِنْ أَدْرَكَهُ فِي التَّشَهُّدِ ، أَوْ فِي سُجُودِ السَّهْوِ : بَنَى عَلَيْهَا الْجُمُعَةَ عِنْدَ أبِي حَنِيفَةَ وأبِي يُوسُف . وَقَالَ مُحَمَّدٌ : إنْ أَدْرَكَ مَعَهُ أَكْثَرَ الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ : بَنَى عَلَيْهَا الْجُمُعَةَ ، وَإِنْ أَدْرَكَ أَقَلَّهَا : بَنَى عَلَيْهَا الظُّهْرَ ." Cuma günü cuma namazında imama sonradan yetişen kişi, yetiştiği kısmı ona tabi olarak kılar. İmam, namazı bitirdikten sonra kaçırdığı kısmı cuma namazı olarak tamamlar. Şayet imam teşehhüdde iken veya sehiv secdesi yaparken ona yetişip tabi olmuşsa İmam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf’a göre; cuma namazına yetiştiği için kaçırdığı kısmı imam selam verdikten sonra cuma namazı olarak tamamlar. İmam Muhammed’e göre ise ancak ikinci rekâtın çoğuna yetişirse kaçırdığı kısmı imam selam verdikten sonra cuma namazı olarak tamamlar. Fakat ikinci rekâtın çoğunu kaçırmış, azına yetişmişse kaçırdığı namazı öğle namazı olarak tamamlar. Cuma Gününde Vacip Olan Şeyler: "وَإِذَا خَرَجَ الْإِمَامُ إلى الخُطْبَةِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ : تَرَكَ النَّاسُ الصَّلَاةَ وَالْكَلَامَ حَتَّى يَفْرُغَ مِنْ خُطْبَتِهِ . " 1- Cuma günü imam hutbeye çıktığında, hutbesini bitirinceye kadar insanlar namaz kılmayı ve konuşmayı terk ederek hutbeyi dinlerler. "وَإِذَا أَذَّنَ الْمُؤَذِّنُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ الْآذَانَ الْأَوَّلَ : تَرَكَ النَّاسُ الْبَيْعَ ، وَالشِّرَاءَ وَتَوَجَّهُوا إلَى الْجُمُعَةِ . " 2- Cuma günü müezzin ilk ezanı okuduğunda insanlar alışverişi terk edip cuma namazına giderler. "وإذا صَعِدَ الإمَامُ المِنْبَرَ : جَلَسَ ، وَأَذَّنَ المُؤَذِّنُونَ بَيْنَ يَدَيِ المِنْبَرِ ، ثُمَّ يَخْطُبُ الإمَامُ ، فَإِذَا فَرَغَ مِنْ خُطْبَتِهِ: أَقَامُوا الصَّلاةَ ،وَصَلًّوا . " 3- İmam, minbere çıktığında oturur, ezan okuyan kişi minberin önünde ezan okur. Sonra imam hutbe okur, hutbesini bitirince ikamet getirilir ve namaz kılınır. | ||||
CUMA NAMAZI BAHSİ
Cuma Namazının Sıhhat Şartları:
"لَا تَصِحُّ الْجُمُعَةُ إلَّا فِي مِصْرٍ جَامِعٍ أَوْ فِي مُصَلَّى الْمِصْرِ . وَلَا تَجُوزُ فِي الْقُرَى ."
1- Cuma namazı ancak kalabalık şehirde veya şehrin namaz kılınan en büyük yerinde kılındığında sahih olur. Köylerde cuma namazı kılmak caiz değildir.
"وَلَا تَجُوزُ إقَامَتُهَا إلَّا بِالسُّلْطَانِ أَوْ مَنْ أَمَرَهُ السُّلْطَانُ ."
2- Cuma namazı ancak İslam şeriatini uygulayan İslam halifesi kıldırdığı ya da onun vekâleti ile kılındığı zaman caiz olur.
"وَمِنْ شَرَائِطِهَا : الْوَقْتُ ، فَتَصِحُّ فِي وَقْتِ الظُّهْرِ ، وَلَا تَصِحُّ بَعْدَهُ ."
3- Cuma namazının şartlarından biri belli bir vakitte kılınmasıdır. Bu vakit, öğle namazının vaktidir. Öğle namazının vaktinden (önce ya da) sonra kılınması sahih olmaz.
"وَمِنْ شَرَائِطِهَا : الْخُطْبَةُ قَبْلَ الصَّلَاةِ . يَخْطُبُ الإمامُ خُطْبَتَيْنِ يَفْصِلُ بَيْنَهُمَا بِقَعْدَةٍ . وَيَخْطُبُ قَائِمَاً عَلَى طَهَارَةٍ ."
4- Cuma namazının şartlarından biri de namazdan önce hutbe verilmesidir. İmam namazdan önce iki hutbe verir ve hutbelerin arasını bir oturuşla ayırır. Hutbeyi ayakta ve taharet üzere (abdestli olarak) verir.
"فَإِنْ اقْتَصَرَ عَلَى ذِكْرِ اللَّهِ تَعَالَى : جَازَ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ ، وَقَالَ أَبُو يُوسُفَ وَمُحَمَّدٌ : لَا بُدَّ مِنْ ذِكْرٍ طَوِيلٍ يُسَمَّى خُطْبَةً ."
İmam Ebu Hanife’ye göre imamın hutbede sadece Allah-u Teâlâ’yı zikretmesi caiz ve yeterlidir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise bu, yeterli değildir; mutlaka yapılan zikrin hutbe denilebilecek uzun zikirlerden olması gerekir.
"وَإِنْ خَطَبَ قَاعِدَاً ، أَوْ عَلَى غَيْرِ طَهَارَةٍ : جَازَ ، وَيُكْرَه ."
İmam oturarak veya taharetsiz (abdestsiz) olarak hutbe verirse caiz olur fakat mekruhtur.
"وَمِنْ شَرَائِطِهَا : الْجَمَاعَةُ ، وَأَقَلُّهُمْ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ : ثَلَاثَةٌ سِوَى الْإِمَامِ وَقَالَا : اثْنَانِ سِوَى الْإِمَامِ ."
5- Cuma namazının şartlarından biri de cemaatle kılınmasıdır. İmam Ebu Hanife’ye göre; cemaatin imam dışında en az üç kişi olması gerekir. İmam Muhammed ve İmam Ebu Yusuf’a göre ise imamın dışında iki kişinin olması yeterlidir.
Cuma Namazıyla İlgili Hükümler:
"وَيَجْهَرُ الْإِمَامُ بِالْقِرَاءَةِ فِي الرَّكْعَتَيْنِ . وَلَيْسَ فِيهِمَا قِرَاءَةُ سُورَةٍ بِعَيْنِهَا ."
1- İmam cuma namazının iki rekâtında da kıraati sesli olarak okur. Fatiha ile beraber okunması gereken zammi sure herhangi bir sure olabilir, belli bir sure olması şart değildir.
"وَلَا تَجِبُ الْجُمُعَةُ عَلَى مُسَافِرٍ ، وَلَا امْرَأَةٍ ، وَلَا مَرِيضٍ ، وَلَا عَبْدٍ ، وَلَا عَلَى أَعْمَى . فَإِنْ حَضَرُوا وَصَلَّوْا مَعَ النَّاسِ : أَجْزَأَهُمْ عَنْ فَرْضِ الْوَقْتِ".
2- Cuma namazı; yolcu olana, kadına, hasta olana, köleye ve kör olana farz değildir. Şayet bu kimseler cuma namazında Müslümanlarla birlikte hazır bulunur ve namaz kılarlarsa kıldıkları bu namaz öğle namazının farzı yerine geçer.
"وَيَجُوزُ لِلْمُسَافِرِ وَالْعَبْدِ وَالْمَرِيضِ أَنْ يَؤُمُّوا فِي الْجُمُعَةِ."
3- Yolcu, köle ve hasta olan kimsenin cuma namazında imam olması caizdir.
"ومَنْ صَلَّى الظُّهْرَ فِي مَنْزِلِهِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ قَبْلَ صَلَاةِ الْإِمَامِ ، وَلَا عُذْرَ لَهِ : كُرِهَ لَهُ ذَلِكَ وَجَازَتْ صَلَاتُهُ. "
4- İmam cuma namazını kıldırmadan önce, bir kimse herhangi bir özrü olmadığı halde evinde öğle namazını kılarsa, yaptığı mekruh olmakla birlikte kıldığı namaz geçerli olur.
"فَإِنْ بَدَا لَهُ أَنْ يَحْضُرَ الْجُمُعَةَ ، فَتَوَجَّهَ إلَيْهَا : بَطَلَتْ صَلَاةُ الظُّهْرِ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ بِالسَّعْيِ ، وَقَالَ أَبُو يُوسُفَ وَمُحَمَّدٌ : لَا تَبْطُلُ حَتَّى يَدْخُلَ مَعَ الْإِمَامِ."
Öğle namazını bu şekilde kıldıktan sonra cuma namazını kılmaya karar verirse İmam Ebu Hanife’ye göre; cuma namazına gitmek için niyet edip yürümeye başlamasıyla daha önce kıldığı öğle namazı batıl olur. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise imama tabi olup cuma namazına girmedikçe daha önce kıldığı öğle namazı batıl olmaz.
"وَيُكْرَهُ أَنْ يُصَلِّيَ الْمَعْذُورُونَ الظُّهْرَ فِي جَمَاعَةٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَكَذَا أَهْلُ السِّجْنِ ."
5- Mazeret sahibi olduklarından dolayı cuma namazını kılamayan kimselerin cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur. Aynı şekilde hapiste bulunan kimselerin de cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur.
Cuma Namazına Sonradan Yetişenin Hükmü:
"وَمَنْ أَدْرَكَ الْإِمَامَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ : صَلَّى مَعَهُ مَا أَدْرَكَ ، وَبَنَى عَلَيْهَا الْجُمُعَةَ . وَإِنْ أَدْرَكَهُ فِي التَّشَهُّدِ ، أَوْ فِي سُجُودِ السَّهْوِ : بَنَى عَلَيْهَا الْجُمُعَةَ عِنْدَ أبِي حَنِيفَةَ وأبِي يُوسُف . وَقَالَ مُحَمَّدٌ : إنْ أَدْرَكَ مَعَهُ أَكْثَرَ الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ : بَنَى عَلَيْهَا الْجُمُعَةَ ، وَإِنْ أَدْرَكَ أَقَلَّهَا : بَنَى عَلَيْهَا الظُّهْرَ ."
Cuma günü cuma namazında imama sonradan yetişen kişi, yetiştiği kısmı ona tabi olarak kılar. İmam, namazı bitirdikten sonra kaçırdığı kısmı cuma namazı olarak tamamlar. Şayet imam teşehhüdde iken veya sehiv secdesi yaparken ona yetişip tabi olmuşsa İmam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf’a göre; cuma namazına yetiştiği için kaçırdığı kısmı imam selam verdikten sonra cuma namazı olarak tamamlar. İmam Muhammed’e göre ise ancak ikinci rekâtın çoğuna yetişirse kaçırdığı kısmı imam selam verdikten sonra cuma namazı olarak tamamlar. Fakat ikinci rekâtın çoğunu kaçırmış, azına yetişmişse kaçırdığı namazı öğle namazı olarak tamamlar.
Cuma Gününde Vacip Olan Şeyler:
"وَإِذَا خَرَجَ الْإِمَامُ إلى الخُطْبَةِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ : تَرَكَ النَّاسُ الصَّلَاةَ وَالْكَلَامَ حَتَّى يَفْرُغَ مِنْ خُطْبَتِهِ . "
1- Cuma günü imam hutbeye çıktığında, hutbesini bitirinceye kadar insanlar namaz kılmayı ve konuşmayı terk ederek hutbeyi dinlerler.
"وَإِذَا أَذَّنَ الْمُؤَذِّنُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ الْآذَانَ الْأَوَّلَ : تَرَكَ النَّاسُ الْبَيْعَ ، وَالشِّرَاءَ وَتَوَجَّهُوا إلَى الْجُمُعَةِ . "
2- Cuma günü müezzin ilk ezanı okuduğunda insanlar alışverişi terk edip cuma namazına giderler.
"وإذا صَعِدَ الإمَامُ المِنْبَرَ : جَلَسَ ، وَأَذَّنَ المُؤَذِّنُونَ بَيْنَ يَدَيِ المِنْبَرِ ، ثُمَّ يَخْطُبُ الإمَامُ ، فَإِذَا فَرَغَ مِنْ خُطْبَتِهِ: أَقَامُوا الصَّلاةَ ،وَصَلًّوا . "
3- İmam, minbere çıktığında oturur, ezan okuyan kişi minberin önünde ezan okur. Sonra imam hutbe okur, hutbesini bitirince ikamet getirilir ve namaz kılınır.